1 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

1 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABR'in hikâyeleri Şimdi Rusya olan ucsuz bucak- sız ülkede, vaktile şimal Türkleri hâkimdi... Tatar hanları, orada, is- tedikleri gibi hükümlerini geçirir- lerdi, Sonradan, Ruslar galebe çal- dı ve irktaşlarımız çarların esiri oldu. Anlatacağımız hikâye, bütün bu eski devirlerden daha evvele ait- tir. Tomkay denilen havalide, he- nüz Slavyanlar yani Rusların ecda dı ile Türkler temasa bile gelme- mişlerdi. Balta girmemiş orman- lar, bu iki milleti biribirinden ayır- makta idi, Slavyanlar daha şimal- de, tatarlar ise, günlerce, haftalar- Ca süren ormanın cenubunda yaşı- yorlardı. Günün birinde, Nogay hanın on dört yaşındaki oğlu Sungur, orma- nn kıyılarında okla kartal avlar- ken, kuytuluklara daldı. Orada yolunu kaybetti. Günlerce sağa git- ti, sola gitti, başmdan bin bir ma- cera geçti. Hayvan inlerinde yattı, ağaç tepelerinde geceledi, ayılar- la boğuştu, kurtlarla arkadaşlık et- ti. Kuru ağaçları biribirine sürte- rek ateş çıkardı. Hülâsa, dört beş &y kadar bu minval üzere seyahat ettikten sonra, ormanın şimal ta- rafındaki boşluğa çıktı. Orada, bir Slwvyan köyüne düştü. Yapacak başka bir şey yoktu: Orada kaldı! Zaten, Ruslarm âdet- leri mucibince, bir kere Slavyan derebeyinin arazisi içine düşen, ar- tık ebediyen oranın “toprağa bağlı esir,, i olurdu. Kendisine bir mik- tar tarla verilirdi. Eker, biçerdi. Lâkin, mahsul meydana gelince, bunun üçte birini kendi, üçte ikisi- ni de küçük çar denilen derebeyi alırdı, | Fakat, iş bununla bitmiyordu. Küçük çar, tabasını, istediği hiz- metlerde kullanabilirdi. Odun mu lâzım? Derhal köylülere haber yol- lar, onları angaryaya çağırır, beda- va çalıştırırdı. Parasız mı kaldı, derhal askerlerini köylere salar, on beş yirmi tane kız, erkek adam seçtirir, hepsini birden komşu de- rebeyine satardı. Hülâsa, “toprağa bağlı köleler,, , bu tarzda bir e- sirlik hayatı Yaşıyorlardı. Sungur bey de, çarnaçar bun- ların arasına katılmak mecburiye- tinde kaldı. Zira, söylediğimiz gi- bi, yapacak başka şey yoktu: Ce- nuba doğru gitse, bahri muhit ka- dar tehlikeli olan ormanlar... Diğer taraflara kaçsa, hep ayni âdetler üzere yaşıyan Slavyan derebeyle- ri., Bunların bir tanesi, ötekinden daha insaflı değildi.. 'Türk hanımın oğlu, çalışmasına | çalışıyordu. Güçlü — kuvvetliydi. Mahsulünün üçte ikisini küçük çar denilen Radoslavofa vermek, ona ağır gelmiyordu. Lâkin bir şey fe- na halde canını sıkıyordu: Bu a- damın keyfine hizmet etmek, istip- dadının eğlencesi olmak... Meselâ, Radoslavofun şatosu ya- nında bir göl vardı. Burada, bütün gece, kurbağalar viyaklar, ciyak- lar dururdu, Küçük çar hazretle- rinin bu gürültüden uykusu kaçı- yormuş. Ne yapsa beğenirsiniz? Bütün köylülerini, ellişer ellişer an garyaya cıkarıyor. Biçareler, elle- rinde uzun kamışlarla sahilde bek- liyorlar, Bir kurbağa haykırmaya görsün! Derhal o tarafa #oğru değ- neği sallıyarak hayvanı ürkütüyor- lar. Suya atlayıp sesini kesmesini temin ediyorlar.. İşte, bu gibi hizmetlerde bulun- şen mahsulden rüşvet veriyor, kat- miyordu. Bu minval üzere, aradan dört se- ne kadar bir zaman geçti. Sungur Bey, Rus ananelerine uydu. Saç- larını onlar gibi uzattı. Onlar gibi elbise giydi.. Ve, Slavyan kızla- rından güzel Nadejda — dedikleri bir,komşusuna gönül verdi. Onun- la evlenmek arzusunu gösterdi. Nadejdanın babası da, kendi de, bu teklife canla başla razı ol- dular. Zira, Sungur hem çalışkan, hem kuvvetli, hem de yakışıklıydı. Nadejdayı istiyen yüzlerce köy de- Kikanlısı vardı. Bunların hepsini reddetmişti. Sonradan anlaşıldı ki, Sungura âşık oluşu imiş.. Köy halkı henüz hıristiyan ol- roslar dövüştürülerek, ortada ateş- ler yakılarak ve şarkılar söylene- rek, iyi bir köy düğünü Fakat, tam Sungur güvey gireceği sırada, şu haber geldi: yor. — Niçin? mış.. Konu komşu, Sungurun etrafını aldı: — Seni tebrik ederiz!.. Müba- rek olsun!... diyerek samimi - bir memnuniyet alâmeti gösterdiler. — Niçin? Ne oldu? Ne var? Ra- doslavof niçin karımı istiyor? İlk. | gece hakkı nedir? — Sen, bu âdeti bilmiyor mu- sun? Evlenen bir kızm, ilk gece, kocası olmak hakkı, küçük çara a- ittir. Ne zaman isterse, bu salâhi- yetini kullanabilir. İşte, senin de zevcen güzel Nadejdayı beğendi. Bu hakkını kullanacak.. Senin için ne şeref.. İftihar et... Sungur: — Asla... diye itiraz etti. Karı- mr başkasına vermek mi? Ölürüm, buna razı olamam.. Hidedtle askerlere doğru yürü- dü: — Beni çiğner, cesedimin üze- rinden geçer, karımı öyle alırsınız. Askerler, Sunguru, kılıçlarile i- hata ettiler. Bu âsi Türkü, Nadej- dayı ve kızm ihtiyar babasını, ya: kalayıp Radoslavofun huzuruna çıkardılar. Küçük çar, meseleyi — Ahmak herif!... diye haykır- dı. Ben sana şeref olması için karı- nı istettim... Sen söyle, Nadejda! Bu gecebana gelmek arzusunda mısın? Kocasına deli gibi âşık olan genç kız; — Hayır... diye küstahça cevap verdi. Ben, Sungurdan başka kim- seyi istemiyorum. Küçük çar, gazapla ayağa kalk- tız — Böyle âsi evlât yetiştiren ih- tiyarr da bu mecnunlarla beraber | ormana götürün.. Sırıklara bağla- yın!.. Kurtlara, kuşlara yem - ol- sunlar!... Emrini verdi... Askerler, cenup tarafı haftalar- ca devam eden ormanlarda bir kaç saat yürüdükten sonra, üç âsiyi, üç kesik ağaca sım sıkı bağladılar Artık bunlar için aslâ kurtuluş imkânı yoktu. Zira, gece ortalığı kaplayınca, kurtlar, çakallar, sırt- lanlar buralarda dolaşırlardı. Elle- bri, kolları bağlı bu şikârlardan da- ba âlâ gıda bulacak değillerdi ya.. iyyen bu keyif angaryalarına git- | meğer, buna sebep, ötedenberi | mamıştı. Yerli usuller üzere, ho- | yapıldı. | HABER — Akşam Posta | Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. 254 — Çatal çatal çıkar Ragıp Paşanın nedimini - şair Haşmet Efendi Kurban bayramın- dan üç gün evvel Beyazıt camisi avlusundaki koyun sürüleri arasın- da dolaşıyorken gene o devrin ka- dın şairlerinden Fıtnat Hanımın a- raba ile oraya geldiğini görmüş ve hemen yanına koşarak: — Buralarda ne geziyorsunuz? Diye sorunca Fıtnat Hanım: — Haşmet Ef. Malümya müba- rek bayram geliyor. Bir kurban al- mak istiyorum. Cevabını vermiş. Derhal Haş- met: — Aman efendim! Kurban al- mağa ne hacet? Kulunuz size kurban. Fıtnat H. gülerek: — Fakat boynuzsuz kurban pek makbul değildir. Sizin ise boynu- zunuz yok. | Diyince Haşmet hemen şu ceva - — Küçük çar, Nadejdayı - isti- | br vermiş: — Aman efendim, bayrama da- ha üç gün var, O zamana kadar ça- — İlk gece hakkını kullanacak- | tal çatal boynuzum çıkar, 255—Evlenmiş Yeni evlenmiş olan bir karı koca balayı seyahatine çıkmak üzere trene binmişler. Kompartimanda kendilerinden başka hiç kimse yokmuş. Bir müddet seviştikten sonra genç kadım sormuş: — Beni çok sever misin? — Ölesiye. Emret kendimi pen- cereden atayım, — Ona lüzum yok, fakat eğer beni seviyorsan şu imdat - işaretini | çek. Genç koca bakmış olacak gibi değil, karısı ısrar ediyor. Kalkmış muş, memurlar koşuşmuşlar: — Ne oldu, ne oldu? diye sor- muşlar, Koca kazara elinin takıldı- ğını söylemiş ve 50 lira da nakti ve- za vermiş. Tren tekrar hareket etmiş, fakat | sevgili zevce bir daha çek diye tut turmuş, Zavallı koca ne kadar 18- rar etmişse de fayda vermemiş ve naçar işareti çekmiş. Tekrar tren durmuş, memurlar koşuşmuşlar: hal kocanım canımna tak etmiş oldu- rak: — Evlendim, evlendim.. diye ce- vap vermiş. Sultanahmet: Ekrem eğlence yerleri SİNEMALAR : 33 numaralı casus Zabit namzetleri Prenses Nadya. IPEK: MELEK: ALHAMRA: SARAY: — Hortlıyan mumya İSUMER: — Ankara Türkiyenin kal- # bidir. ği TURK: — Ankara Türkiyenin — kal- bidir. ASRI: ŞIK: — Kiz mısın, erkek mi? ŞARK: — Hayat budur. ALKAZAR: Vahşi orman esrarı İ HILAL: — Çin geceleri ALEMDAR: — Altın arayan kızlar YILDIZ; — Sarışın rüya #MILLI: — Bir gönülde iki sevda HALE: (Usküdar) Meçhul doktor KEMAL BEY: — İotan avcıları, FERAH: Volga kızt Çin geceleri ve işareti çekmiş, Derhal tren dur- | — Ne oldu, ne oldu? Artık bu | ğundan pencereden elli lirayı ata- | EEEETERSISSETRLEN! Nakıl ve tercüme hakkı mahfazdur Yazan: M. Gayur L Biy - Cuma, Pazar ve Salı günleri çıkar Irca hassası — Gazi kibriti oksijen- le çok alâkalıdır. Cisimlerin oksijeni. ni alır. Onun için mürci yahut redük- tör bir gazdır denir, Gazi kibriti ile dolu şişeye bir kaç damla hamızi azot dökülürse azot irca edilerek şişe kırmızımtırak buharlar ha Tinde ahir humuzu azot ile dolar. Gazi kibriti nebatların büyümesine son derece muzırdır. Gazi kibriti venk- leri izale edicidir. Hamızi hassaları — Bu gazın suda- ki mahlülü turnösolu kırmızı renge s0- kar, Esaslarla hararet intişariyle mi- Hihler busule getirir. Su ile birleşerek hafif bir hamız olan asid sülfüröyü tev- lit eder: SO'-HO-H'SO Gazi kibriti sanayide asid sülfürik ve buz imalinde, yün, ipek, tüy gibi me vaddı beyazlatmak için kimyahancler- *de mürci olarak kullanılır. Kuvvetli bir muzadı tnaffündür. Dezenfekte i- çin kullanılır. Söndürücü olduğundan ufak mikyastaki yangınları söndürmek ( Ülmi: | bir litre havanın vezni 1,293 gramdır * için de kullanılır. KUKURT HAMIZI: “Formülü: H" S O4,, Molekül vezni: 98,, Asid sül- förik — halk arasında buna zaçyağı de- nir, Tabiatte serbest bulunmaz. Sül. fatlardan istihraç olunur. En — çok bulunan sülfatlar sülfat dö kalsiyom.. “Alçı taşı,, ve mağnezi sülfatıdır. Kükürt hamızı, gazi kibritiden iki suretle istihsal olunur: “1,, Kontak ya- | ni temas usulü — Gazi kibriti ve olgi- jenden mürekkep bir mahlüt teshin e- dilmiş plâtin süngerinden geçirilirse iki gaz birleşerek susuz kükürt hamızı 8 O” hasıl olur. Susuz kükürt hamızı 17 derecede zeveban, 46 derecede ga- leyan eden bir sulp cisimdir. Suya zi- yade haristir. Su ile temas edince kü- kürt harmzı hasıl otur! &8 Ü* r n O — H' S Ö* “2,, Kurşun oda usulü Duvarları kurşun levhalarla kaplan- mış geniş odalarda gazi kibriti ile azot kürt hamızma değişir: S O' - 2 HN o! H! 80* -- 2 N O” çıkan N O" humuzu sanü azottur. Bu da su mü- yacehesinde gazi kibritiyi tahmiz e- deri S O? 4 N O* HOm-mH:$S 0:- NO Kimyevi hassaları: Kimyevi sana- yün ekserisinde kullanılır. — Ticarette iki nevi vardır: Adi kükürt hamızı — Zaçyağı; Nordbavzen kükürt hamızı â- di kükürt hamızı kokusuz, şurup kı- vamında saf olduğu zaman renksiz bir mayidir. Içinde tuz ve üzvi madde ©- lursa rengi esmer olur. Sudan kesiftir. Ticaretteki kükürt hamızı su ile karışık bulunur. Kesa- feti yüzde 1,84 tür, miktarı yüzde 98,7 B S Ottür. Bu hamız 338 derecede galeyan eder. Başka cisimleri sıcakken tahrip et- tiğinden cam kaplarda kaynatılır. Su ile karıştığı zoman hararet — neşreder. Şiddetli hararet cam kabı patlatır. Bu nun için kesif kükürt hamızı — üzerine su dökmek tehlikelidir. Buzla karıştı- rılırsa bürudet hasıl olur. Kükürt ha- mızı kâğıt, mantar, odun, şeker ve uz- vi maddeleri tahrip eder. Kükürt ha. mazı yanıkları bol su ile yıkamalı müm- künse suya biraz amonyak ilâve — «t. meli. Hamızi haşsaları: — Küvvetli - bir hamızdır, türnosül ile maviye boyan- mış suya bir damla konse suyun rengi keskin kırmızı olur. Kongo kırmızısı- me da maviye boyar. Süd, potas gibi esaslarla ve madeni humuzlarla birle- şerek sülfat denilen milihleri vücuda getirir. Meselâ südla iki suretle birle» şerek iki milih hasıl eder: H* 8 O* 4 Na O H — Na S Oj 4 H' O buradehasılolan bir hamızi milih- tir, H* $ O! 4 2 Na O H — Na? 8 O* &- 2 H* O bu milih ise mutedil mi- Khtir. Şu halde kükürt hamızı iki e- saşlı “bibazik,, tir. | su buharı ve asid karbonik Fe — Fo $ O* * H”,, Altın ve plâtine den maada bütün madenlere tesir eder. Milihleri tahlil ederek hamızjarını ser- best hale getirir: “H' S O* — 2 Na Cİ Na? S O* 4 2 H Ci,, Bu hamız di- ger hamızların hepsinden fazla kulla- mılır. Sanayide en ziyade hamızi klor* mâ, azot hamızı, susuz karbon hamızıi gibi hamızlarla, süd kibritiyeti, amon- yom kibritiyeti gibi sülfatlar elde et- mek için kullanılır. Hava Arzın etrafını saran ve onunla har reket eden hava tabakasına atmot- fer — havâi nesimi denir. Havanım sathı arzdan itibaren kalınlığı dört beş yüz kilometre kadar tahmin ediliyor. Fakat seksen kilometreden — ilerisinde oksijeni olmadığından teneffüs - edile- mez, Hava renksiz, kokusuz, lezzetsiz bir gazdır. Sulp, mayi ve gaz cisimler gibi tartıdabilir. Bir Ktre taktir & dilmiş su 1000 gram olduğuna göre yani hava sudan 773 defa — hafiftir. havanın bir sentimetre murabbamın bir satha yaptığı tazyik 1,033 kilogramdır. Hava suda pek az hallolur. Bir litre su âdi şeraitte 30 santimetre mü- kâbı hava halleder. Suda yaşıyan hay van ve nebatlar suda münhal hava ile teneffüs ederler. Havanın buhran nok tası — M7 dir. Fazla tazyik ve bü- rudetle hava mayi haline getirilir. O vakit mavi renktedir. Ve tebahhurun" dan pek fazla bürudet hpsıl olur. Mas yi hava üst tarafı açık iki yahut üç ci darlı ve dışarısı gümüşle kaplı hususi cam kaplarda muhafaza edilir.'Bu kap- ların cidavları arasında hava tahliye & dilmiştir. Hava hayvanların ve nebatların ha ene a aniğğ fanus altında hiç bir ve mum yanmaz. Hava iki basit ciss — min karışmasından hasıl — olmuştur. hamızı hava karşısında ve bataetle kü- | Bunlar azot ve oksijendir. Yüz santir — metre mikâbı havada takriben 79 san” timetre mikâbı azot ve 21 santimetr€ mikâbı oksijen vardır. Suda münb havada azotun miktarı yüzde 645 eksijeninki yüzde 35,5 tur. Havada azot ve oksijenden — başkt vardır Şu buharı deniz, göl, nehir — sularmıt tebahhurundan hasıl olur. Asid kaf” bonik ise hayvanların ve nebatların te” neffüsünden hasıl olur ve miktarı ©f binde 3 — 4 tür. Bunlardan — başk? havada argon, neon, helyon gibi gar” lar da bulunur, Teneffüs için her şah” sa saatte ön metre mikâbı taze hati lâzımdır. Yüzde ondan az oksijeni olan bi — va teneffüs edilemez. Yüzde 16,5 taft — aşağı oksijeni olan hava içinde muft P» söner. (Daha bitmedi? Soruyoru? * HABER'in Haziran bııl"# yapacağı tenezzühün: 1 — Ne tarafa yapılmasını tiyorsunuz? 2 — Beraberinizde kaç kişi g€ tireceksiniz? 15 Mayısa kadar cevdl’:; | rınızı HABER tenez? memurluğuna gönder! Iş istiyorum Almanyada üç sene bulunmu? işçı, her sistem ve markada 40 Uİ: kadar bir fabrikaya gerek ustaba$fı , rek usta, gerek işçi sıfatiyle Anadoluya da gider. Galip Bıh""':r İ Adres: Sultan çeşmesi cadı mara 73: Bolt mak, Türk çocuğunun fevkalâde sinirine dokunuyordu. Hastalık — bahaneediyor, kendi'lissesine dü- (Yarm bitecek) Yazan: (Hatice Süreyya) İTAN: — (Şişlide) SaYBON İsyanı j e gzN ıi Kükürt hamızı madenlerle — sülfat milihler husule getirir. “H' S O* *

Bu sayıdan diğer sayfalar: