HABR'in hikâyeleri Gece, ilerlemişti. 4 Dışarısı, zifiri karanlıktı. Afri- | rine, bahusus genç kadını getirdik- | yazılması lâzımdır. kanın müthiş yağmurları yağıyor- du. Şimşekler çakıyor, yıldırımlar düşüyordu. Avcular, çadırda, dört kişi idi- ler. Yanlarında bir de genç kadın vardı. Erkeklerden ikisi klâvuzdu. Bir tanesi kır sakallı, öteki ise, ince bıyıklıydı. İhtiyarı: — Kızım! dedi. Herhalde, bu kadar eğleneceğini zannetmezdin ya., Halbuki, Afrika seyahati hiç te fena değilmiş... Görüyorsun... — Babacığım! Ni: ve siz yanımda iken bu seyahatten çok istifade edeceğimi ve burada fev- kalâde eğleneceğimi zaten biliyor- dum. Gençi — Maamafih, siz, bu tehlikeli yerlere gelmemeliydiniz... Kasaba- da kalmalıydınız! dedi. Kız, alay etti: — Ne tehlikesi, canım?.. Kadın hırsızı Goril maymunlarından mı bahsetmek istiyorsunuz?.. Siz ya- nımda iken vallahi hiç bir şeyden korkmam. Beni kurtarırsınız, Hah, hah, hah... Klâvuzlardan biri: — Aman, küçük hanım! O ka- dar alay etmeyin! dedi. Dünyada Goril gibi müthiş hayvan yoktur. Onun önünde fil ric'at eder, kap- lan titrer. Kuvveti hadsiz, payan- sızdır. Bir boğayı kolları arasında sıksa gebertir. Bir arslana bir yum- ruk indirse öldürür. Boğa yılanla- rını yakalayıp ikiye böler. Hele mücadeledeki üstalığına nihayet ur, Hem ellerini, hem ayakla- kullanır. İşin felâketi, diğer hayvanlar birer yuvaya sahiptirler. Bunun mekânrı belli değildir. Ser- seri serseri dolaşır. Kim bilir, belki içlerinden bir tanesi bu civardadır. Yerlilerin rivayetine nazaran, be- kâr kalmış ve huysuzluğu yüzün- den kedine eş bulamamış bir Goril warmış... Kadınları bulunca kaçırı- yormu$ş-. Klavuzun bu tafsilâtı üzerine ortalığı korku sardı. Yemek - bit- mek, ateş sönmek üzere idi. Artık konuşmadılar, Yağmur, şim- şekler ve yıldırımlar da dinmişti. Her biri, çadırın bir tarafma büzü- lerek yattı, Aradan bir müddet geçmişti ki, delikanlı, müthiş bir sada işiterek uyandı, Kapıya koştu. Karanlıkta hiç bir şey göremedi. Ağaç mı dev- rilmişti? Bir kaya mı yerinden kopmuştu? Civara yıldırım mr düşmüştü? Anlıyamadı. 'Fakat, arkasından bir ses işitti: — Eyvah, Garil. Üç erkek, kızın yattığı yere bak- mışlar, onun orada olmadığını ve vını çadırın parçalandığını görerek bu | feryadı basmışlardı.. Delikanlı da, deli gibi, onların yanına seğirtti ve ayni müthiş manzarayı gördü. Silâhlarını kaparak dışarı fırla- dılar. Fakat, nereye gidebilirlerdi ki?., Hiç bir şey görmüyorlardı. Delil: — Yarım saat sonra sabah ola- cak.. Buradan ayrılmıyalım.. İzler sayesinde hayvanın gittiği istika- meti buluruz! dedi. Yağmur, yer- “leri adam akıllı ıslattığı için iz ka- lacağı şüphesizdir! i yarım saatinne azaplı, ne ezalı olduğunu siz la- savvur edin., . ee raa BikEa ııfgüsabal_(ağl HABER — Akşam dereceklerin yazıları; burada lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- Buraya geldiklerine, gelecekle- | maması, seçme olması ve okamnaklı lerine bin kerre peşiman oluyorlar- dı. Afrikada güneş birdenbire do- ğar. Daha demin, hava simsiyah karanlıkken, bir de bakarsınız, bir dakika içinde, ortalık bembeyaz o- luvermiş.. Hatti istiva —memleketlerinde hep böyledir. Nitekim gene - öyle oldu... Avcılar, yerlerde, hakika- ten, iri iri izler gördüler: Goril iz- | — leri.. Bir sıra olarak, yürümeğe başla- dılar. Küçük bir koruluk geçtiler.. Sağlarında ve sollarında orman- lar vardı. Eğer hayvan buraya dal- dıysa berbattı. Gerçi izler, ormana giriyordu a- ma, gene çıkıyordu. Daha yürüdü- ler. Ada gibi koskocaman bir ka- yanın dibine geldiler. Maymunun izleri bu kayayı iki kerre dolaşmış- tı. Delil: — Dikkatli bulunun! dedi. Öte tarafta olacak.. Baba inildedi: 251 —O vakıt ben yoktum Zarifin biri bir mecliste: — Kırk yıldır canım helva ister, yapıp yiyemedim. Deyince, mecliste bulunanlar- dan biri: — Efendim sebep ne? Diye sormuş. O da: — “Yağ bulundu, un bulunma- dı, un bulundu, ise yağ bulunmadı, yağ bulunduysa bal bulunmadı.., Cevabmı vermiş. Söze karışan diğer bir zat ta: İ —Aman efendim bu kadar müd dette hiç üçü bir araya gelmedi mi? Deyince o da: — Geldi, fakat o vakit te ben bulunmadım! demiş. Tekirdağ: Ahmet Hilmi 250 — Lâdes tutuşmadık 5 Vaktile mâzülinden biri memu- riyete tayini hakkında bir nazıra sevdiği birinden tavsiye getirmiş, — Ah, bari kızıma sağ ve salim | Hazır okumuş: kavuşsam... Nişanlı: — Acaba, müstakbel karımı ne halde bulacağım? diye acı acı dü- şünüyordu. Birdenbire, karşılarında, dev cüsseli hayvanı gördüler. Kız, el- | biseleri parçalanmış yerde yatıyor- du, Baygındı. Maymunsa, ayakta duruyordu. Delil, derhal nişan aldı. Fakat, Goril meseleyi anlamıştı. Çevik bir hareketle, kızı yerden kaptı ve onunla beraber, silâha doğru hü- cum etti. Tabii klâvuz, kurşun kadına isa- bet eder korkusile ateş edemedi. Goril, klâvuzun elinden tüfeği kap- tı. Dişlerile ikiye bölerek param parça etti. Parmaklarile, namluyu Koparıverdi ve - bu parçaları klâvuzun üzerine atmak üzere kal- dırdı. Ayni zamanda bir bağırı- | yordu ki, dağlar, taşlar, ormanlar inildiyordu. İşte, tam buesnada, arkasına $0- kulan delikanlı, menhus hayvanın tam beynine silâhı boşalttı ve Go- ril, cansız bir ceset halinde, yere serildi. Bir çeyrek sonra, genç kadın, gözlerini açtı ve babasile nişanlı- sıma gülümsedi. — Senin hayatını nişanlın kur- (B tardı, kızım... Ona sarıl... Müthiş bir canavarın karısı ola- |İ| cak yerde böyle gözel bir erkeğe yeniden kavuştuğu için, genç ka- li dının saadetine payan yoktu! Mütercimi: (Hatice Süreyya) Soruyoruz HABER'in Haziran başında yapacağı tenezzühün: 1 — Ne tarafa yapılmasını is- (li tiyorsunuz? 2 — Beraberinizde kaç kişi ge- tireceksiniz? 15 Mayısa kadar cevapla rınızı HABER tenezzüh memurluğuna gönderiniz!|i — Pekâlâ, pazar günü gel! de- miş. Adamcağız pazar günü bin müş- külâtla nazırın yanına girerek kan- dilli selâmı vermiş. Nazır: — Aklımda! ” Demiş. Bu hal aylarca devam etmiş, nihayet biçare müracaatçı usanarak son müracaatinde gene: “aklımda,, cevabını elinca: — Affedersiniz nazır paşa haz- retleri, altı ay evvel getirdiğim tavsiye lâdeş için değil memuriyet içindi! demiş. y CEVAPLARIMIZ GIRESON TASARRUF PAZARI MUSTAFA BEYE: Fransızca meto- dün tab'ı pek yakında Vakit müessese- si tarafından — yapılacaktır. Almanca metodünün mücllüf tarafindan nc va- kit kitap halinde neşredileceğini bilmi- yoruz. ANKARA SAN'AT MEKTEBİ MEMURLARINDAN YUSUF ZIYA BEYE : Gelecek “Pratik hayat belgisi,, tefrikası ile beraber şimdiye kadar Ha- berin hangi nüshalarında hayat bilgisi çıktığı bildirilecektir. Bu cetvele baka- rak noksanlarınızı bildirirsiniz. —Altı kuruşluk pulunuz mahfuzdur. Eğer fazla eksiğiniz varsa beher nüsha için | üçer kuruş gönderirseniz gazeteler takdim edilir. Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : İ IPEK: — 33 numaralı casus || MELEK: — Zabit namzetleri ALHAMRA: — Prenses Nadya. H SARAY: Hortlıyan mumya : Ankara Türkiyenin kal-ij | SUMER: TURK: Ankara Türkiyenin - kal- bidir. H ASRI: f ŞIK: ! ŞARK: Çin geceleri Kız mısin, erkek mi? Çingene kısı. İit ALKAZAR: Vahşi orman esrart HİLAL: — Çin geceleri : ALEMDAR: — Altın arayan kızlar YILDIZ: — Sarışın rüya MİLLİ: — Bir gönülde iki tevda HALE: (Usküdar) Meçhul doktor KEMAL BEY; — Insan avcıları, FERAH: Volga kizi TAN: — ($işlide) SayBON İsyanı eT T L TTBA LN KALOR' ea N — 20 Nisan 1984 —— Nakıl ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: M. Gayur — İ3 Cuma, Pazar ve Kükürt Rümuzü: $ Atom vezni: 32 Kükürtün arapçası kibrit, fransız- çası sufr'tur. Bu şibih maden tabiat- te hem serbest olarak bulunur, hem de mürekkepleri vardır, Serbest kü- kürt Italyanın volkanlı mıntakaların- da, şimali Amerikanım Luizyan kis- mında kesretle vardır. - Memleketi- mizde İsparta vilâyeti dahilinde Geçi burnu kükürt madeni ve Balıkesir d- warında olsun, de Motarlar- | da, Urlfipte, Ereğlide kükürt ya- takları mevcuttur. Kükürdün — tabiatteki mürekkep- leri ya kibriti mâdeni — sülfür yahut kibriti mâdeni — sülfat halindedirler. Kükürdün gümüş, cıva, kurşun, bakır, damir, çinko ile mürekkepleri filiz mâ- deni — minöre olarak alınır ve bunlar- dan kükürt çıkarılır. Sülfatların kalsiyom sülfatı yani al- çı taşı — jips'dir. Albomin, saç, tır- nak ve saire terkibinde de kürt vardır. Ticaretteki kükürt tabiatte serbest bu- lunan kükürt tasfiye edilerek elde olu- nur. Kükürtte karışık topraklardan kükürdü tasfiye için ikâ usul vardır: 1 — Izabe yahut Kalkeroni usulü: Kükürdü meyilli havuzlara harman gi- bi yığarak ve üstüne toprak örtüp o- duün kömürü yapar gibi yakmak, bu sırada menfezlerden gazi kibriti çıkar ve kükürdün büyük bir kısını eriyerek meyilli havuzdan açılan kanallara doğ- ru akar. Bu usulün masrafı kükürdün üçte birinin buhar haline gelerek kay- bolmasıdır. 2 — Taktir usulü: Yüksek bir fı- rındaki toprak küplere madeni filiş konur. Bu küpler borularla ocak hari- cindeki hoş küplere merbuttur. Maden kömürü yakılarak kükürt evvelâ eriti- lir. Sonra buhar haline gelir ve buhar hariçteki küplere geçerek 'sağuktu ma: yi haline gelir. Bu küplerden de ba. rularla büyük kaplara akıtılır ve oruda sulp halini alır. Her iki usulde elde edilen kükürt saf olmadığından tasfiye edilir. Bunun için kükürt muhtelif ve — yekdiğerine merbut kaplarda evvelâ eritilip sonra buhar haline getirilir ve bu buhar hü- yük bir kârgir odaya sevkedilir. Bura- da buhar odanın zemin ve ıbıvarların- da ince toz halinde tekâtüf eder. Bu toza kükürt çiçeği denir. Daha sonra odanın herareti artar. Kalan — kükürt mayi olarak odaya gelir ve burada mah rut şeklinde kaplara akıtılır. Buna da kükürt çubuğu denir. Hassaları: Kükürt açık sarı reak- te sert, kırılır bir — citimdir. Çuhaya bir parçası sürülürse menfi elektrikle elektriklenir. Harareti az — nakildir. Suya nisbetle takriben iki misli ağır- dır. 114,4 derecede zeveban eder. 448 derecede koyu sarı renkte buharlar neş rederek galeyan eder, Erimiş kükürt soğuk suya atılırsa yumuşak, kırzım- tırak ve elâstiki bir cisim olur. Fakat bu hali sabit değildir. Gene eski ha- line avdet eder. Kükürt iki şekilde billürlaşabildiğinden dimorf bir citim- | dir. Hava temasında ısıtılırsa hafif ma- vi bir şule ile yanar ve boğucu koku. lu gazi kibriti S O* husule gelir. Kü. kürt, oksijenle birleşirken fazla mik- tarda hararet intişar eder. — Kükürt dan dolayı redüktör — mürei bir cisim- dir. Meselâ asid sülfürik ile ısıtılırsa aşağıdaki muadele husule gelir: 2H'SO'*SS3S0Ö' 2100 Istimali: Kükürt sanayide gazi kib- riti, asid sülfürik, kibriti karbon istih- salinde ve âdi barutla kibrit imalinde kullanılır. Kauçuk ilâve edilerek sı- fır derecede kırılmaması ve otuz dere- cede yumuşamaması temin olunur. Ka- uçuğa fazla miktarda kükürt konursa sert, hamızlardan gayri müteessir — ve elektriği nakletmez bir cisim olan cbo- nit elde edilir. Kükürt tebabette cilt hastalıklarına karşı kükürtlü pomatalar — imalinde kullanılır. Bağcılıkta bağlara âriz ©- lan külleme hastalığını men için ilkba- harda bağlara bir kaç defa kükürt ser- . K e Salı günleri çıkar pilir. KUKURTLU IDROJEN: “For- mülü: H* S; molekül vezni: 34,, Vok kanlardan çıkan kükürtlü sularda bur lunur. Yumurta, albomin ve sair kü- Kürtlü uzvi cisimlerin çürümesinde! husule gelir. Abdesanelerde pis koku neşreden bu gazdır. asid sülfidrik denir. Istimali: Kibriti hadid — demir kü- asid kloridrik ile muamele edilerek yar pilir. Muameleleri: Fe $ * HS O'— H'S — Fes O* FeSs 4 2HC) — HS 4 Fe CP Hassaları: Renksiz, çürük yumur« ta gibi pis kokulu, lezzeti çirkin — ve tatlımsı bir gazdır. Havada yüz binde bir nisbetinde bile kokusu — duyulur.: Havaya nisbetle kesafeti 1,2 dir. Bir litre suda üç litresi hallolur. Su sıfır derecede olursa dört buçuk Titre kü: kürtlü idrojen halleder. Kükürtlü idrojen havada — şule te- masında solgun bir alevle yanarak v0 buharrı ve gazi kibriti hasıl eder. HS4L3Ö-SEÜ £ Klorda kükürtler — idrojeni — tahlil eder ve asid kloridrik ile kükürt hasıl olur. HS4 C -2HC4S Bunun için klor abdesanelerdeki pis kokuyu refeder. der, hafif bir hamızdır. Amonyak, sud gibi esaslarla birleşir, sülfürler husule getirir: HS * NaOH—NaHS4 H*0 H*S 4 2NaO H — Na' S- 2H'Ü © Görülüyor ki kükürtlü idrojendet biri hamız: diğeri mutedil iki milih hu | sule geliyor. Böyle cisimlere iki esas' — h — bibazik denir. Gümüş rutubetli kükürtlü idrojenle törharta gümüşün üzerinde hi gümüş husule gelir ve gümüş kari” Kükürtlü idrojen şiddetli zehirdir. Bu gazla zehirlenenlere klor ile kartt şık saf hava veya oksijen teneffüs et* tirmelidir. GAZI KIBRİTİ: “Formülü S O'i molekül vezni: 64,, Serbest olarak kanlardan çıkan gazlar arasında b nur, Sanayide kükürt veya piritin h va temasında yanmasiyle elde — edilir: Pirit Fe $' dir. Hususi fırmlarda,c! yeyanı hava temasında ısitilincat 2 Fe $' 4 11 O — Fet O 4*SsÜ husule gelir. Bu gari kibriti içinde bir miktar ol" sijen, Azot ve arsenik vardır. Kimyâ” hanelerde gazi kibriti elde etmek içif asid sülfürik bakır rendeleri veyf cıva ile teshin edilir. Gazi kibriti t — tişar eder. 2.H'SO' * Cu — S O* * Cu 8Ö H2HO 2 H? S O' * Hg — SÖOt 4 Hg s0' *2WO Â Sanayide asid sülfürik'i irca edertk elde edilir. Bunun için kükürt galt” yana yakın bir dereceye kadar 1sitilir ve üzerine damla damla asid sülfi akıtılır: | 2H'SO'4S-3801 4 2HY Hassaları: Renksiz, boğucu kokü' | lıı.lıııııılııllıiirıudıv.Hıvıılat betle 22 ağırdır. Burüdet ve tazyikl? noktası -— 157 dir. Buz ve kar Tütu içinde şeffaf bir mayi haline ç Tebahhurundan — 60 derece x husule geldiğinden bu gazla buz yapılır. Sıfır derece bir litre Iı?!lllnıhıeyimı'dıı-wııub—i litresi hallolur. Yııınhirdı-d : kibriti dolu bir şişeye sokulursa »u Binaenaleyh gazi kibriti ne yanar, — — de yakıcıdır. Yalnız mağnezyom & | kibriti içinde yanar ve mağnezyom * mizi hüsüle gelir. SO'4-2Mg -2Mg0 * $ Gazi kibriti oksijenle bir! suz kükürt hamızı — anidrid hasıl olur: SÖ'4-0-80' Bu yeni gazda su ile Ja $' ği ü kürt hamızı — asid sülfürik 50:3:_“»%?;" ', a zi t <O Â Â irir: İ Kükürtlü idrojen mahlülü mavi turs — nösolu garap karmızısına - tahvil e- — İ