Hakik? vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL | —23-4-934 — mer haklı Geçen kısımların hulâsası | Mütarakeden sonra Istanbulda A.- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışryorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami ismindeki genç Glatada | Ariyan hanma tercüman diye yerleş. mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında Bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı. Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşları - tarafın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat- | mıya çalışıyordu. — Ehemmiyetli bir yerden de- ğgil, fakat halk arasında bunun kuvvetli bir suretle söylenip gitti- | ği de muhakkak. Hattâ yalnız bu | kadarla kalmıyor. Şehzade Abdür rahim Efendi de hareket etmek ü- zere imiş. İstanbulda gizli gizli hareket eden Kuvayı ve salâtin hazretlerinden bazıları- Nı azimete teşvik ettikleri gibi bu hale hükümetin de vâkıf bulun- duğu söyleniyor, — Hükümetin böyle bir şeyden kat'iyyen haberi yok ve söylenen- lerin doğru olmadığımı da temin e- debilirim. — Fakat Harbiye Nazırı Paşa Hazretlerinin Veliahtı saltanat Me cit Efendi ile Kuvayı Milliye ara- v mütekevvin bürüdeti izale- ye çalıştığından da hükümetin ha- berdar olmadığına emin misiniz... — Ben de buna yakın bir şey işittim, Fakat temin ederim hayır.. Lütfen siz işittiklerinizi anlatır mı- sınız? — Emredersiniz. Harbiye Nazı- rı Paşa ile, Abdülmecit Efendi Hazretleri arasında bu hususta muhabere cereyan ediyormuş. Bu- na nazaran Anadolunun Mecit E- fendiyi saltanat makamma geçir- mek niyetinde imiş ve bundan Hürriyet ve İtilâf Fırkası da ha - berdarmış, Hattâ zatı devletiniz bile Zeynelâbidin ve (M. S.) Efen | diler le hâkipayı şahaneye tahri- ren müracaatta bulunmuş ve zatı şahanenin arzuları üzerine de Fe- rit Paşa ile müdavelci efkârda bu- İunmuşsunuz. — Tııh'ilıux No.13 SA Milliyenin | sahibi nüfuz âzaları; şehzadegân | mahfuzdur Tefrika: 40 | Sabri Hoca (Ş.) Beyin bu söz - lerini büyük bir soğuk — kanlılıkla dinledi ve gayet ehemmiyetsiz bir haberle karşılaşmış gibi: — Olur şey değil, dedi. Meğer l:ız nelerden haberdarmışız da ha- * berin yokmuş.. Fakat ne de olsa | bu gibi şayiaların kulaktan kulağa | dolaşması bizim vaziyetimizi sar- sacaktır. Bütün bu söyledikleriniz doğru olmamakla beraber, bunun | önüne geçmeğe şimdiden çalışma- lıyız. Ben, bu söylediğiniz hususlar- da şimdiye kadar hiç bir şey işit - medim. Yalnız, Harbiye Nazırı Paşanın Anadoluya taraftar oldu- ğunu işitmiştim. Ama, bunun da doğruluğuna —İinanırsanız— kani | değilim. — Demin Anadolunun, günden | güne kuvvetlenmekte olduğundan bahsediyordunuz. Bendeniz bunu yakınen küçük mikyasta da — olsa tahkik etmek fırsatma erdim. Ne de olsa tedbirli hareket etmenin çok yerinde olacağı kanaatinde - yim, — Neyitetkik ettiniz? — Beş on gün evvel Geliboluda Avramidis isminde bir tüccar Me - cır Hey'e bir mektup yazmış, bu- nun üzerine o havaliyi tetkika git- tim, ($.) Bey bunu söylerken iç ce - | binden çıkardığı bir tomar kâğıdı karıştırıyordu. İçlerinden eline al- vdıği birini açtı: — Arzu ederseniz size raporu- |mun hulâsaşını okuyayım, — Pek âlâ, fakat evvelâ İngi- Hze yazılan bu mektupta neden bahsediliyormuş. — Bu havalide bir çok — genç Türk zabitlerinin çeteler teşkil e - derek Gelibolu, Malkara, Keşan taraflarında icrayı şakavet etmek- te oldukları ve müsellâh — ahaliyi Ingiliz esliha ve cephanesile teslih eyledikleri bidiriliyordu. — Raporunuzu okur musunuz? — Müsaade ederseniz aynen Dokumıyayım. Hulâsaten arzede - yim, — Buyuürunuz. (Ş.) Bey, raporun cümlelerine |evvelâ birer göz gezdirerek söyle- meğe başlâdı. Lâkin bu söyleyiş te | gene bir rapordan farksızdı KAYBO LAN Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Geçen kısımların hulâsası Balkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan * Muhsin Raşidin Yunan diplomatların- dan Erci Bebrzadise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümee- sili Ert of Sad körüklüyor... — Fakat, Mubsin, Ereiyi öldürmeyince, iki ar- kadaşını —gazeteci Gal ile komiteci Gospodini— bir köşeye çekiyor. On- larla konuşuyor. Muhsinin — adamları müuhavereyi dinlemek için çare — bulu- yorlar . Şimdi, tek ve tenha olduklarından emin, görüşüyorlardı . Buna reğmen, sefaretin alâkadar memuru İle Muammer çavuş, üç kişi- den daha kurnaz davranmışlar, onların konuştuklarını dinlemek usulünü bul- Va -a ) muşlardı. Bakınız, nasıl?... Uç kişi, muhavereye başlar başla- maz, yanlarına, bütün Balkan milletle- rinin renklerinden mürekkep rozetler dağıtan bir çocuk gitti ve hepsinin ya- kasına rozetleri taktı. Sonra, uzak- laştı. Bittabi, adamlar, bu çocuk yaklaş- tığı vakit sustular. Uzaklaşımca gene konuşmıya başladılar. Fakat, 'ne ko- nuştuklarmı artık Muammer — çavuş, zemin katındaki küçük odadan mükem mel surette dinliyebiliyordu. Zira, e- nun gönderdiği çocuk, üç kişinin ya- mına tele merbut bir mikrofon bırak- mışlı. Alâkadar sefaret memurunun bu gibi işlerde kullanmak üzere daima aleste bulundurduğu alet, cidden 'lni'ı- HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 25 23 Nisan 1934 23 Nisan 1934 o Karadenız Korsanları © Müellifi: /shak FERDİ Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın — ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor, Tifliste valinin kona- gında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kazı kaçırmtya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere İstanbuldan Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor , Ahmedin, Rüstem Bey olduğu» meydana çıkmıştı. Ali baba Rüste- min babasını çok iyi tanryordu. Hattâ vaktile ona bile bir cariye satmıştı. Rüstem lâfı kısa kesmek - isti » yordu: — Seni daha fazla üzmek iste- mem, dedi, Süleyman Paşadan al- dığın bin altını ver bakalım bana! Ali babanın gözleri dışarıya uğramıştı: Bu parayı sana verirsem, ben ne kazanacağım?... Diyerek ağlamağa başladı. Rüstem ayağa kalktı: — Ne mi kazanacaksın? Piliç gibi bir kız. Hem de üstelik kaçır- | ma zahmetinden — kurtuluyorsun! Onu benden başka kimse kaçıra- . — İddia ve ihbar olunduğu gi- bi, Geliboluda bir çok Türk zabiti yoktur, Fakat İttihat ve Terakki sergerdeleri arasında teşkilâtçılık- la maruf mühendiş Adnanın ora- da bulunduğu ve iki gün devam e- den tahkikat ve takibatım netice- sinde mumaileyhin o civarda ve bilhassa Keşan, Maalkara tarafla- rında bir teşkilât yaptığını — ihsas edecek bazı delâil elde ettim ve mahalli Yunan memuriyetini bu hususta haberdar ettim. Mumailey hin tevkif edildiği doğru değildir. Oraya muvasaletimden bir hafta evvel Yunanlılarca yapılan araş- tırmalarda mektebi idadi civarın- | | eğildi: daki evlerde de esliha ve cephane bulunmuş değildir. Yalnız bir kaç mavzerle gayet cüz'i miktarda cephane elde edil- diğini Yunan memurları söylemiş- lerdir. (Doyamı var) kemmel bir şeydi. Zaten, bahçenin bi çok yerlerinde, tel tertibatı da önceden her ihtimale karşı, alımmıştı. Bu sayede, aşağıdaki muhavcreyi dinlediler: Ert of Sadın sesi: — İIşte, aziz arkadaşlarım, böyle- likle, bütün teşebbüslerimiz, mahvol- muş gibi görünüyor... Fakat mahvol- madı... Sadece, Erci Behzadisi balonun ortasında, Muhsin Raşidin eliyle vur- duyamadık... Ah, eğer, karşısına öyle çoşturucu ve fikrini değiştirici bir lev- ha çıkmasaydı da, bu işi yapsaydı, doğ- ruşu, pek mükemmel bir zafer kazan- mış olacaktık... Gal: — Cidden... Cidden... Gospodin: — Demekki hâlâ ümitler mahvol- madı?.. Bir şey becerebileceğiz.... Ert of Sad: — Şüphesiz... Gospodin: — Nasıl? Ert of Sadı — Dinle, .ıııını- Demlı. larken öğrendim ki, Etci Behzadis, bi. razdan, otomobille AtİNaya hareket e. decektir.. -Orada, Muhalif — fırkaların | sormayın... mazdı.. Haydi, çık bakalım para- ları! Yoksa kızı ben alıp gidece- ğim. — Bir yere gidemezsin! İhbar ederim.. " Rüstem güldü: — Benim ağzım yok mu? Ben de: “Aradığınız — Ali baba bu a - damdır!,, diyerek seni — yakalatı- rım !... Haydi, cevap ver bana! Ya paraları. Ya zindan. Ali baba yelkenleri suya indir- mişti: l — Allah belânı vermesin, he - rif! Sen nerden çıktın benim kar- şıma? Diyerek dolabı açtı.. çıkardı. — Beş yüz altından fazla vere- mem. Günahtır. bana, Rüstem Bey! — Bau kızın değeri iki bin altın- dır. Bin altınını bana verirsin! Ö- teki bini de İstanbula gidince Sü- leyman Paşadan alırsın! Haydi u- zatmıyalım lâfı.. İşim var benim.. Beklemeğe vaktim yok. Bastır pa- raları! Ali baba, Rüstemin istediği Parayı elleri titriyerek uzattı. — Kül ettin beni, — delikanlı! Mahvettin beni! Süleyman Paşa - dan bin lira daha alamazsam, a - kıntıya kürek çektim demektir. 6YT A U Kemerini G a e K Y GKU — Ertesi gece meyhanede konuşu- yorlardı: — Petroviç dünden beri mey- danda yok., Acaba yakalandı mı dersin? — Zannetmem.. Jandarma da- iresine getirilen uşak ve hizmetçi- ler arasında o yoktu. — Vali ateş püskürüyormuş. Â ceksin? i — Acele etme baba.. Ortalık karma karışık. Hele bir sular dW rulsun, Kaçmıyor ya., Beş on zi sonra teslim ederim.. Alır, sin! Ali baba Rüstemin peşini bırak” mıyordu. B Verdiği bin altmm acısı yüreği” ne çökmüştü. Rüstem kızı verm"” yecek olursa ne yapacaktı? Ali baba votka içerken — gözü nün ucu ile etrafı süzüyordu. Meyhane iki geceden beri çof | tenha idi. Etrafta dolaşan jandâ” maların korkusundan meyhant” kimseler gelmiyordu. Rüstem: — Artık buradan ayağımı” kselim, Ali baba! Tehlike etraff mızda dolaşıyor. f — Burada buluşmazsak, birbi” rimizi nerde göreceğiz? — Ben otele gelirim.. M.ıj etme! .Meyhaneden ayrıldılar. Rüstem o gece kapıdan çık# çıkmaz Ali babanım gözünde" kaybolmuştu. Esirci Ali baba hesabı ıönia | ıneylnnedeıı çıktı.. Başı dönüyof” du. Sokakta bir kalabalık vardı. li baba bu kalabalığı görünce bi denbire şaşalamıştı, Kalabalık derhal Ali babanif etrafını sardı.. Jandarmalar çe çoğalıyordu. Ali babayı tevkif etmişlerdi: Esirci, jandarmalara — soruyp” du: ; — Benden ne istiyorsunuz? . Jandarmalardan biri: gi — Sen esirci Ali baba M misin? Diye bağırdı. Ali baba soğuk kanlrlığını #7 Meseleyi daha Petersburga bildir- memişler, — Çar duyarsa küplere bine- cek. — Fatmayı esircilerin kaçırdı- &ma hükmedeceği şüphesizdir. Ali baba Rüstemin — kulağına — Fatma ne âlemde? ğ — Korkmuyor mu? — Neden korksun?!., — Bulun- duğu yeri kimse bilmiyor ki:. — Peki.. Paraları aldın... Fat- mayı bana ne Zaman teslim ede- | damlariyle görüşerek Çal, metinin Balkan misakı hakkındaki ıok tai nazarını kendilerine kabul ettirmi. ye, İâakal, onları bir rezalet çıkartma- mıya sevkedecektir,.. Evvelâ, bu, bi- zim işimize gelmez... Gospodin: — Tabii gelmez... dedikten sonra, bulgarca okkalı bir küfür savurdu ve: — Keratayı yolda, bizim çocuklara te. mizletmeli... diye kısaca kestirip attı. Ert of Sad: — Tamam... dedi. — Ben de bunu böyle düşündüm... Fakat, acele etme... Arkası var.. Öyle bir plân kurdum ki, — Nasıl, bakalım? — Arkadaşımız Gal, Muhsin Raşi- din Erci Behzadise karsı bu balo esna- sında nasıl düşmancasına baktığına dair bir çol: resimler çekti... Zaten on- ların arasındaki eski husumeti, her su- retle ıspat edebiliriz... Keza, Galde si- gara tabakalı resim de vardır... Bu mar kalı tabakayı, maktulün yanma bırakı- rız.. Kendisini Muhsin Raşidin vurdu- ğuna dair muhtelif emmarelerden biri- ni de bu teşkil eder. Gal, itiraz ettir — Lâkin suikast esnasında kendi- hafazaya çalışarak: — Hayır, dedi, bana deri bj Ismailof derler. Beni Tifliste htf kes tanır, Jandarma, Ali babanm - koll” rını sıkarak çekti: — Seni Tifliste hiç kimse taff miyor.. Fatmayı kaçıran sen ÖJ !m!ll" alçak herif? Jadarmalar esirci Ali — babsf karakola götürmüşlerdi. Ali bef' karakolda hiç ümit etmediği adamla karşılaştı: Vali M |viç. şit, muhtelif ıılmlııı. ııp.ı edecek” Zira, baloda onu görenler çok di maktan âciz bir safderun | nuz!... Lükin, emin olun, itimadif” tamamiyle lâyik bir Her ciheti düşündüm... Suikast . sında, Muhsin Raşit te vaka mahtl” | de bulunacak... âMl Gal: ; — Nasıl?.. dedi, Gospodin de: ç ı:;ı,uınn diye merak ettr güldü: , — Öna, bir tek cümle ıiıü/ derhal buradan teğirtmesi için Tocek.. Hattâ, kestirmeden ılıl/ sini temin maksadile, .ı. temin edeceğim... Ahırda a j kemmel vaziyette olduklarını ettim... w — Bravol!... Bravo!.... Ciddeft manasile bu işler için yıııııl/.df Silâh fabrikalarının mümessili * rurlandı: $ Devamı "ıı'— J