— den emniyeti vardı. Demin, HABR'in hikâyeleri Eve, yorgun argın geldim. Karım, boynuma sevinçle atıl- dı. Ne neş'eli kadındır. Beni ne kadar sever. Boyasız dudaklariyle, yüzümü gözümü öplü. Beni daima böyle karşılar. — Ver, Samiciğim! —dedi — paltonu asayım.. — Estağfurüllah.. Kendim asa- rım.. Mendildeld kırmızı boya Bir bardak su alıp ,derhal imda- dına seğirttim, Lâkin kaynanam, bu hizmeti bile bana çok gördü : . — Bmak.. «dedi.- sen — kızıma lâyık değilsin. Çekil oradan.. Onu ben ayıltacağım. Çarnaçar, süklüm püklüm çeki- dim. Fakat, “acaba ne fevkalâde- Hiğim var?.,, diye endam aynası » nın karşısına geçtim ki ne göre- Paltomu ve şapkamı, yerlerine | yim? astık. Keyif ve saadet içinde, kolkola, Ceketimin üst cebine koymak itiyadında olduğum beyaz men - içeriye, oturma odamıza girdik. | dilde kıp kırmızı, vazıh bir dudak Kaynanamı pek sevmem, zira, her | boyası.. fırsatta karımla aramı uğraşır, fakat, hissimi açmağa | kendisine | du. Benim yerime başka biri olsa, Cürmüm, apaştkâr görünüyor « belli etmeden, hürmetle elini öp- | mutlaka, şunu derdi: mek âdetimdir. Gene de öyle yaptım, Elini öperek başıma koydum .. üş bu mendille silmişsin.. ve yüzünü Karın böyle boyalar kullanmadığı için, bu, o- Tam rüküundan kalkıyordum | nun aşkının eseri olamaz!.. ,, ki, koca karı ağzındaki — tek dişi göstererek: —A.. a.. a. —diye haykırdı. Bana dehşetle bakıyoardu. Sanki yakamda akrep yürüyor- Fakat, ben, kendi kendime na- sıl bu hüküm verebildim?. — Ben ki, günahım olmadığını biliyor dum. Ben, bu dudak boyası buraya du da, koynuma girivereceğinden, | nasıl sürlüdü diye düşüne dura - beni sokacağından korkuyor gis| yım, karım, inliye oflaya ayıldı: biydi. Gözleri, yuvalarından dışa- vı uinmı.ıtı . j k! Ört! Kapa! Kendini — Sami !, dattın... Fakat, tam o esnada, aklıma Sami!.. — Beni al- lnonıl.. mânasına gelmek üzere- şimşek gibi bir hakikat geldi elini bana doğru uzattı. Tekrar: — A. a.. a. —dedi; Ve daima kullandığı cümleyi tekrarladı: — Üstüme iyilik, sağlık.. Neler görüyorum, yarabbi? © mahut | —Durun.. —dedim.— Şimdi ge- liyorum. iŞmdi size bu dudak bo- yasının ne olduğunu isbat edece- Ve dışarı koşup paltomu aldım, Kaynanamla karımın hayreti kar- şısmda, bunu, sırtıma — giydim ve Yakamın kenarında baktığı ta- iç cebini açıp gösterdim. rafı, elimle hızlı hızlı bir kaç kere — silktim. n — Neler görüyorsunuz, canım? Kırkayak mı? — Muzır, bir böcek mi?. — Keşke, — keşke ... —dedi.— keşke, gördüklerim onlar olsay - dı.. — Ne var ya? Ne oldu?.. Çatlat- — mayın beni.. — Abh, kızımın muhabbetini sı- fistima! eden alçak, ah.. — Zaten ben senin ne meyme- netsiz olduğunu, kızımı nasıl al - dattığını ötedenberi — biliyordum amma, aranız açılmasın, aileniz bozulmasın diye sesimi çıkarmı » yordum. Fakat, artık, hiyanet ve- sikasını yakaladım işte.. Vıhu za- vallı evladım vah.. Görmüyor musun?. Cidden zavallı.. Zavallı karı - cığım.. Annesinin bu sözleri üzeri- ne dona kalmıştı.. Acaba ne yap - tım diye, bana, testekerlek büyü- müş gözleriyle bakıyordu.. Bana, benim sadakatime ci(:, - u emniyete müstahaktım, lâyıktım .. Zira, onu asla — aldatmıyordum .. Sokakta işimle ve evde sade ka- rımla meşguludm. Başka kadın - larda, nah şu kadarcık bile arzum yoktu!.. Karım da, kaynanamın baktığı yere bir müddet gözlerini çevir - dikten sonra: —Eyvah... -diye hıyân-dı. — Ne var, canım? Ne oluyor?. — Beni aldatmışsın.. — Sami! Samni!. Ennihayet — yapacağın bu muydu?. Mahvoldum.. Ailemiz mahvoldu. Zira, biliyorsun ki, al « datıldığımı öğrendikten sonra, se- minle yaşayamam.. * Ve, öyle kıskanç, kıskançlığiyle kaduk düştü, bayıldı. , k Paltomun iç cebinde, bir gazete sokulu duruyordu ve kirmizi. baş- lığı ceketimdeki mendilin tam ü- zerine tesadüf ediyordu! İşte, Hatice Süreyya Hanım... Sizin gazetelerin bana oynadığı oyun.. Bunu lütfen yazınız.. (Hatice Süreyya) Bartında yangın Bartında bir kaç gün evvel bir günde iki yangım olmuştur, Bar - tında yangın seyrek olduğu için bir günde iki'hâdisenin çıkması kasabada telâş ve heyecanla karşı- lanmıştır. Birinci yangın Hacı Bekir ma- hallesinde Moralı oğlu Necip Efen dinin evinden — çıkmıştır. Kiracısı olan iki kadının dikkatsizliği yü- zünden çıktığı — tahmin edilen a - teş, — çıktığı evi tamamen yaktık- tan sonra itfaiyenin ve halkın gay- retiyle, daha ziyade büyümeden söndürülmüştür. Mahallenin bu kısmnı çok sıkı * || şık ve kâmilen ahşap olduğundan |i yangın bir aralık daki — diğer iki ev de tutuşmuş - ken, güçlükle söndürülebilmiştir. Yangın kulesi, ayni günün ak- şamı saat — 23 te kasaba civarın - da bir ateş daha görmüş ve itf yeye haber vermiştir. Bu ikinci yagın, kasabaya ya - İ rım saat mesafedeki Balamba kö- yünde, Orduyerli yumurtacı kam- bur Hüseyin oğlu İbrahim Efendi ye ait yumurta dükkânmdan çık - mıştır. İtfaiye yetiştiği zaman yan gin epeyce ilerlemiş oimasına rağ- men, dükânın bitişiğindeki ev kıs- |f men yandığı halde kurtarılmıştır. Dükkândaki beş sandık yumur- | ta ile 350 tahta ve iki balya yu- |i berabre 3y!- asabi idi ki, şırrrakk- | murta talaşı yanmış, canlı tavuk - |i lar kurtarılmıştır. genişlemek is- || tidadını göstermiş, — hattâ civar- |f - HABER — Akşam Postası ıkra müsabakası En iyi, -en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. 236 — 26 saat Mümeyyiz imtihanda talebeden birine oğlum bir gün kaç — saattir diye sorar, Talebe cevabında yir- mi altı saattir diyince a oğlum bir gün geceli gündüzlü yirmi — dört saat değil mi iki saati nereden ilâ- ve ettin demesi üzerine efendim muallim efendi derste günlerin iki saat uzadığını söylemişti. demiş- tir, 237 — Neuzubillah Zalim hükümdarlardan — biri bir gün kurenasından birine Ab- basiler zamanında meşhur ve ma- ruf zevata (Müsteanbillâh, Müste- dambillâh) namlârı verildiği hal- de beni neden yalnız isimle çağırı- yorlar? diye — sormuş karin efendim merak etmeyiniz zatı hükümdarileri için de (Nauzubil- lâh) diyorlar demiştir. 238 — Kudreti yok Adamın biri büyük bir günah işlemiş sonra da yaptığı fenalığa pişman olup affı neye mütevakkıf olduğunu vaktin ulemasından biri- ne sormuş, âlim bu günahın — affı için bir cariye azat etmek — lâzım geldiğini söyleyince bir müddet düşündükten sonra kuvvei mali- yem müsait değil acaba cariyeye bedel kaym validemi azat etsem caiz olur mu demiştir. 239 — Kısmet olursa Bican Efendi karısının daima her lâfın başında kısmet olursa demesine pek fena kızarmış — bir gün elbise alacağını söyliyerek ka- fısının gene kismet olursa demesi- 'ne hiddetlenip elbiseyi alarak s0- luğu meyhanede alır, Zil zurna ge- ce eve gelirken soyularak bir don bir gömlekle gelip kapıyı çalar ka rısı kimdir o diye seslenince - (Aç karıcığım aç her zamanki dediğin oldu kısmet olursa kocan geldi) demiştir. 240 — Yılbaşı hediyesi Yolda iki arkadaş tesadüf eder ler. A birader o gözünün hali ne- dir, sim siyah olmuş geçmiş olsun diyerek beyanı teessür edince te- şekkür ederim bir şey değil (yıl- başı hediyesi) demiş. — A birader bu nasıl hediye. — Sorma, karıma yılbaşı için vadim olan mantoyu alamadığım- dan dolayı kavga ettik, Gözüme bir yumruk vurdu gözüm bu hale girdi. Inşallah gelecek sene alaca- ğı olıuıı demiş. Gıdılebılecek1 eğlence yerlerı SİNEMALAR : [ IPEK: — Hulya peşinde - Ben bir melek değilim. # LHAMRA: Karım beni aldatırsa..j Kocasız kadınlar, Sahne- $i de: Edvardo Bianko. Nil Haydutları Dünyayı B dolaşan şarkı $i Yaşamak istiyoruz. Evlenecek kızlar : Kadın ve kumar. Kara yılan. RK: Çingene kızı : LKAZAR: Vahşi orman esrarı Altın arayan kızlar ££ Güneş döğürken FERAH: — Volga kızt TAN: (Şişlide) Saygon “!llu 23 Nisan 1934 Perşembe ve pazartesi günleri Müellifi: ömer Rıza A Do 1) you live ân the house, Henry? (Du yu hiv in zi haviş, Henri?) misiniz yaşıyor içinde ev Henri Evin içinde mi ikamet ediyorsunuz Henri? Yös, I do (Yes, ay du) Evet, yaşıycrum. And where do you live Jane? (End ver du yu liv Ceyn?) Ve nerede siniz yaşryor Ceyn Ve siz nerede ikamet ediyorsunuz, Ceyn? Elive in the house too, (Ay liv in zi havs tu.) Ben yaşar içinde ev dahi Ben de evin içinde ikamet ediyorum. We all live tehere. (Vi ol liv zer.) Biz hep ikametederiz orada Biz hepimiz orada ikarnet ederiz. Does 1) Torm live there too, (Daz Tom liv zer tu. Tom ikamet eder orada dahi 'Tom da orada mi ikamet eder Yes, he does. (Yes, hi daz.)” Evet, o ikamet eder, Big is an adjective (Big iz en adjektiv) Büyük dır bir sıfat Büyük bir sıfattır 1) Müfredi gaip eolan her faitin hal sıgasındaki fiiline bir (8) ilâve olunur. Müfret » Cemi () 1 do we do Ay du vi du (2) You do you do Yudu yudu (3) He does ü Ve Hi daz zey du (1) Okuyunuz: He, we, she, three first, third, girl, her, ali, small, wherc, there, have, live, Hves, does, has, house, houses, ehild, ehildren. (2) Okuyunuz ve süalli cümlelere cevap veriniz: The father has ehildeen ,” "” (1) Who are his sona? i ş (2) Who âare his datghters? (3) Where do they live? (4) Does the mother live there too? (5) Is his house very small? z (6) Is the father amall? () Who lives in the house? (8) — Are all houses smali? (9) Has the mother three daughters? (10) Who are her daughtere” (1) — Where is a boy? (12) Is Henry big ör smali? (13) Is all the ehildren there? (15) Where are two girls? (3) Şu cümleleri tamamlayınız: (©) We live 'it — . (2) The mother is —» but Jane —. (3) 'Tom and Wary arc —. (4) The boys âre not —. (5) The father has —. (6) His ehildren li- ve —. (7) Henry İs not — but —. (8) He has —. (IV) Four; fourth lesson For; forş leson Twice two are four Tvayis tu ar for Iki kere iki dırlar dört. Iki kere iki dört eder. How many 1) children has the father? Hav meni çildren haz zi fazet Ne kadar, nasil birkaç, birçok çocuklar maliktir baba Babanın kaç çocuğu vardır He has fovr. " Hi haz for O müliktir dört Onun dört çocuğu vardır. How many sons has he? Hav mani sarz hez hi Kaç oğullar maliktir o Onun kaç oğlu vardır, He has four. Hi haz onli van, O maliktir yalnız bit Onun yalnaz bir oğlu vardır. The parents love their ehildren. Zi perants lav zeyr çildren Ana babalar sever lerini çocuklar (242-4) (2Xx2-4) Ana baba (Ebeveyn) çocuklarmı se- | 23 Nisan geçit resminin verler. Macar BMarşı The ehildren love thcir parer* Zi çilfren lav zeyr perants. — | Çocuklar sever lerini ana babalar l KEMAL BEY: Gece Hâkimi Çocuklar ana babalarmı söverlari The parents work for their ehildren Zi perants work for zeyr çildren L Ana babalar çalışır için Tarr çocukları Ana babalar çocukları için çalışı 'The children play in the garden. Zi çildren lav zeyr perants Çocuklar oynar de bahçe Çocuklar bahçede oynarlar , 'The garden is not very big. Zi garden iz not veri big, Bahçe dır değil çok büyük Bahçe çok büyük değildir. (1) “Do,, hem müstakil, hem yâ'” dımcı olarak kullanılan bir fiildir. N& ve sual cümlelerinde yardımcıdır. YAf dımcı olduğu zaman asil fiilin mâfi nı değiştirmez. Onun münası tekit © der, Buradaki live, yani yaşar, ikamif | eder fiili do ile birleşince do live oldf| “Do İive,, in mânası gene aynı — ayff | - | dır. Yani yaşarım, ikamet ederimi Sual cümlesi yapılacağı zaman başa getirilir. “Do you live,, ikamet ©”| yor musunuz? demek olur. Bu gf sual cümlelerine verilen cevapta fiili tekrara hacet yoktur. ğ 1)| How many kelimelerinin ikisi “kaç,, demektir , . . .. ı Venizelos birtürlü * uyuşmak istemiyo',..; Atina, 22 (Hususi) — Hükü'f ve metle muhalif fırkalar rcisleri rasında cereyan eden itilâf mü4?|3 ç kerelerinden bir netice dün şayi olmuş, Yakat sonra l' nan haberler, bu rivayetleri tef' etmemiştir. £| Müzakereler eskisi gibi duf” gun bir vaziyettedir. Hattâ bir * ralık hükümet aleyhine isyan b ladığı rivayet edilmişse bu ilar da tahakkuk etmemiştir. Hükümet her ihtimale Atina ve Piredeki askeri leri, emre hazır bir vaziyette lundurmaktadır. İtilâf müzakerelerinden bir 1? tice çıkmadığı takdirde M. Çaldaris, yeni intihabatın seriyeti mutlaka usuliyle — iCi hakkında, meclise bir lâyiha İ cektir. M. Venizelos, kendisiyle ' ' şen gazetecilere hükümet muh fetin matalibini kabul etmedil müzakerelerden hiç bir netice © kamıyacağını. ve kendisinin hiç bir fedakârlıkta bulunmıya? ğgını söylemiş, Başvekil M. Çaldi riş te müzakerelerin neticesin! bedbin olduğunu bildirmiştir. Muhalif mebuslar, meb meclisine bir takrir vermeğe ğ ö Vi . İ N Harbiye nazırı Ceneral Kondili Ş muhakeme altına alınmasını İ: k meğe karar vermişlerdir. Çün |h L muhaliflerin iddiasına göre ce ral Kandilis, hükümet şeklini d p, * ğgiştirmek —amalini beslemek” diktatörler lehinde' beyanatta Pt lunmakta ve tehdit maksadi) orduyu sık sık teftiş etmektedi" İ Muhalif fırkalar erkânı Selânikte toplanarak vaziyeti * kik eylemişler ve bazı mühim rarlar vermişlerdir. Bu gizli tutulmaktadır. * , . V. ' Ankarada 23 nisat"'» Ankara, 22 (Hususi) — Be$' çe B. M. Meclisi arkasındaki sabti (K, yapılmış, provaya 22 mekteP” : beş binden fazla talebe iştirak miştir. Provayı ticaret — me î muallimlerinden Doğan Bey 14? etmiş, talebe istiklâl marşını — |P lebe andmı söylemiştir. S