( BNN n oğ KS A er | arasında bulunuyordu ehrin Ingilizlere karşı müdafaası- ta karar verildikten sonra balıkçı ayıkları bile taarruza başlamıştı | 1221 hieri senesinin zilhicce a- İ N onuncu günü —Alafrangaya F ln_e olundukta 1807 senei mi- Yesi şubat Tuminin — evailine | düf eder,— İngiliz amiralleri k Vort) ile (Smit) iki kıt'a | ambarlı ve beş kıt'a kapan ve | sırkatın ve iki kürvet ile Pzcaada Pişgâhından kalkıp bi- İf ederek Marmar: oldular. İngiliz gemilerinin İlllnbulı! PFt selmekte oldukları haberi Ptör zaman — erkânı saltanat £ olunmaz surette duçarı telâş | dehşet olarak derhal akti mec- Meşveret olunarak - sevahilin l'ılı:ıı zımnında — icap eden 'âr verildi. Derhal büyük taliyete geçilid. — İstanbulun | lrdhrıfı toplar ve askerlerle SENİ : a denizine da- | Tei / Biliz donamasının olveçhile ali R Tdithulü havadisi beynel- Ahi , '? olmakla sünufu ahali | 4 İli,llhüe dükülüp — Marmara | © meddi nazarı intiz: - et- o ikindiden sonra İngiliz BPinü Çekmece hizasında j P akşam üstü Baruthane a- hin. gelerek — adalar önünde Sek #Adaz oldu. © Selimi han hazretleri İn- | iği Onanmasının — boğazdan l5 n"_ haber aldığı zaman fev - argiMtü. Hele donanmanın üy ünde demir atması üzeri» ) lh“"n müteessir oldu. Ge - BPn Bören saray — kadınlarının Bbür, ” ve fiğanları da padişahr ge Müteheyyiç — ediyordu. hi gi halkın korkusu ve heye - Mraydakilerden az değil- ğ Üt ktili, e bek tim bu sırada İstanbuldaki işi pür haşmet Babıâliye bir takrir verdi. Bu takrire miğlizler Devlet aliyeye bir huh veriyorlar ve donam t Yonun emaneten ken- | "m edilmesini, - Rusya Pat ha olunmasını, İngiltere d l.,:"“ tecdidini ve Napoleo- deph:;h“l sefiri Seb:ııny.ınm ü M tardedilmesini istiyor- v ka kavuklu ve kocaman sa> ','::'ı_" meclisi vükelâ bu Pa n;'“' toplandı ve yetsi P östiş, An sabah namazına ka- Tösin G6 eltikten — sonra İngil- Milyonluk Osmanlı im- N muazzam payıtahtı Beri Sönderdiği irili ufaklı on Ç Gqü" tarşı mukavemet ede- Ph ın;;*_h%ıine vardı. Binaen- du iZ sefirinin tekliflerini İly,_ n başka çare göre- '&sl kararz Pi B tü $ Sünü — Sultan Selim | söyledi: | lar ve hem de sudan ve rüzgârdan bildirmek. -maksadiyle kurenayı hazreti şehriyarinden İsmail Beyi kendisine ggönderdi. Sebastiyani bu nazikâne avdet ihtarını büyük bir asabiyetle din- ledi. — Devleti aliyenin böyle bir zamanda Fransı — ile bozuşması biç te işine gelmiyordu. Odada bir aşağı, bir yukarı — dolaştıktan sonra birdenbire İsmail Beyin ö- nünde durdu, ve aynen şu sözleri — Böyle beş on gemiye bir pa- yıtahtı teslim etmek ne demektir? Bundan sonra devleti aliye - istik- lâl ve tamamiyeti mülk sözünü ne yüzle lisana alabilir? Bu donan- da asker yok ki karaya döküp te memleketi zaptetsin, yalnız Saray- burnuna miktarı kâfi top koysanız ani harap edebilirsiniz. Onlarm tehlikesi sizden çok ziyadedir. Zira hem sizni ateşinizden korkar- ve karaya düşmekten sakmırlar Bunlar kendilerine müsait olup ta sizin ateşinize dahi galebe etseler ne yapabilirler?. Nihayet İstanbu- lun bir kaç mahallesini — yakıp gh derler. — İstanbulda bu kadar harikler oluyor. Farzediniz ki bu kere de bir büyük — yangın vukua gelmiş olsun. Yanan yerler, gene yapılabilir, lâkin namusu devlet esasından yıkılır ise sonra yapıla- maz. Bu sözlerkarşısında İsmail Bey bir şey deyemedi. Hattâ ertesi gü- mü Sebastiyani ayni sözleri daha müessir bir sesle — Osmanlıların kahramanlıklarından dem — vura- rak meclisi meşverette tekrarladı- Bi Zaman bir evvelisi — gün İngiliz sefirinin takririne pes diyen uzun sakallı adamlar hep birden Se bastiyaniye hak verdiler. Ve İngi- liz donanmasma karşı koymağa karar verdiler. Bu karar münadi lerle şehrin her tarafına ilân edil- di ve bütün İstanbul halkı yediden yetmişe kadar Derszeadetin müda- faası için hazırlanmağa davet edil. di. O esnada Napoleon Burapartın müdafaaya teşvik yolunda Sultan Selime gönderdiği bir mektup müdafaa gayretini büsbütün artır- mnıştı. Bütün bu tedbirler alınırken İn- giliz sefirine de resmen cevabı red verildi. Bu esnada Fenerbihçe müda - | rinde dergâr olan mehareti fevka- faa ne_ferıhııdın bir miktarı bir | Jâdelerine mebni üzerlerine hü- gün gizlice karşılarındaki Kınalı- | cum etmek pek muhtıralı görün- |i adaya Eeçtiler ve pusu kurdular. l İngilizler bunları ıömenıiçlerdi.ı Akşama doğru — ber mutat İngiliz donanmasına ait bir kaç da su almak için adaya Adada kısa bir muharebe oldu. Ingilizlerin bir. miktarı telef ve bir miktarı da esir olarak yakalan. dı. Bu esirler içinde dananma a- Mstiyaniye nazikâne | miralinin oğlu da bulunuyordu , sandal | rı geldiler. I m Askerler bunları esir aldıktan son- ra zaptettikleri kayıklarına atla- rak geri döndüler ve esirleri ami- ral zade ile birlikte sarayı hüm» yuna takdim etiler. Sultan Selim bundan fevaklâde memnun oldu ve kendilerine kırkar altın ile bi- rer çelenk hediye etti. Bu haber ahali arasında şayi olduğu zaman büyük şenlikler ya- pıldı. Bir çok kimseler — gayrete geldi. O kadar ki balıkçılara va- rıncıya kadar bütün kayıkçılar kas kıylariyle İngiliz donanmasının et- rafında dolaşmağa, bir. gemiden diğerine giden kayıkları zapt ve esir etmeğe başladılar. Gene bir gün — Kartal karyesi su başısı elli nefer yeniçeri ve iki ufak topla Kmalradaya geçerek suya gelen İngilizleri ve gemileri mütemadiyen izaç etmeğe başla - dığından İngiliz amiralı iki kıt'a topla bir kaç yüz askeri karaya çıkardı , İki taraf arasında çok şiddetli müuharebelr oldu. Fakat” Tngiliz askerlerinin çokluğu ve topların yardımı yeniçerileri mağlüp et- ti. ve yavaş yavaş — zirveye doğru çekildiler. İngilizler — kendilerini takip ettiler. Nihayet tepedeki manastırlara İtica etmekten başka çare bulamadılar. Papasların çan- larını mütemadiyen — çalmalarına aldırmıyarak içeri girdiler ve pen- cerelerden ateş ederek filen harbe devam ettiler, O esnada gece olduğundan mu- harebe durdu. İngilizler manastırı iyice muhasara etmişlerdi. — Erte- si günü hepsini esir alabilecekleri- ni ümt edyorlardı. Fakat gece ya- rısı hç ummadıkları — bir hücuma uğradılar. Ancak otuz tane kalan yeniçeri yüzlerce kişilik muhasara hatını bir hamlede — parçalıyarak yardılar ve adanın arkasında ha- zır olan kayıklarına atlıyarak sa- İti hili selâmete ulaştılar. Bu müca- dele İngilizlere yüz nefere malol- (i muştu. Diğer taraftan şehrin techizaltı |i her gün geçtikçe daha fazla te - Remmül ediyordu. Ayni zımanda kaptanı derya Seyit Ali Paşa da yirmi kıt'a harp gemişiyle Beşik- taş önlerinde demirlemişti. an evvel İngiliz donanmasına hü - cum etmek istiyordu. İngilizlerin deniz muharebele - mekle bu keyfiyet münasip görül. medi, iyet verilmedi. Sahil o derece donanmıştı ki ki amiral kat'iyen bir $ey yapamı- (j Yacağını anlamıştı. ÂAyni zaman- dada Çanakkale — boğazının da (Devamı 7 NCi sayıfada) Postası — PK Film stüdyosu ne halde? | Bir ($ Ve Seyit Ali paşanın göz yaşla- |© dökerek yalvarmalarına ehem - © ıhgmmmmm' “Benim vücudum ve yüzüm pek müsaittir. Rica ederim benim tecrübe ediniz,, diyen Şimdiye kadar binlerce gaze- teci bir sinema stüdyosunu — gez- mişler ve sinemalarda gördüğü- müz filmlerin nasıl çevrildiğini, dekorların nasıl hazırlandıklarını, artistlerin nasıl poz aldıklarını, nasıl şımarık şımarık yürüdükleri- | ni en ince tafsilâtlarına kadar an- latmışlardır. Fakat hiç bir gazeteci sinema çekilmediği esnada bir stüdyoyu, Piyes oynanmadığı esnada bir sahneyi görüp anlatmamıştır. Bunu düşünerek Nişantaşındaki stüdyonun kapısından içeri gir- dim. Her tarafta büyük bir ses- sizlik .. Ortada hiç kimse yok. E. pey yürüdükten sonra karşıma bir kapıcı çıktı: — Kimi istiyorsunuz? — Kim olursa.. — Nasıl kim olursa? — Canım içeride kimse yok- mu? — Rejisör Kemal Necati Bey | var . | — İyi ya işte, beni onun yanına götür. Ve götürdü. Genç ve çalışkan rejisör masasının başında oturmuş almanca bir film kitabı okuyordu. Beni büyük bir nezaketle karşıla- dı. Ve stüdyoyu gezdirdi. Haraketsiz ve kimsesiz stüdyo benim üzerimde muharebeyi mü- | teakip derin bir suküta gömülen bir harp meydanı hissini bıraktı, Sağda lâmba, solda lâmba, tavan- da lâmba .. Elhasıl her taraf lâm- ba... Ve bu Imbaları ihtiva eden geniş ve çıplak bir salon. İşte size stüdyonun tarifi.. — Bütün lâmbalarınızın mec- muu kaç mumdur? — 145.000 mum.. Şu köşeyi gö- rüyor musunuz? İşte “Söz bir Ak lah bir,, filmindeki yatak aodası buraya kurulmuştu. Milyon avcı- larındaki küçük ilânlar idarehane si de şurası idi. — Vitrin? — Hangi vitrin? . — Vantilâtörlü vitrin.. — Ha.. O da tam şurada.. tamamen çıplaktı. Film çevrilir- IPEK: Şeytan kız ğw SARAY: Şerlok Holmes B H Stüdyoda elile gösterdiği yerler .. . Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : İ MELEK: Kendini aşka veren kadın | # ALHAMRA: Bir gönülde iki sevda g TURK: Altm arıyan kızlar H ASRI: — Gönül tuzağı. î SUMER: Suzan banyoda | ŞlK: Denizaltı cehennemi H ŞARK: Hayatı İsâ ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL: Beyaz rahibe HALEMDAR: O da bir zamanmış. f YILDIZ: —Roma ateşler içinde HALE: (ÜUsküdar) Roma ateşler içinde F MILLİ: — Sahte fahişe # KEMAL BEY: Kingkozg E FERAH: Hayatı İsâ (Şişlide) Çin geceleri # TAN: ellilik kadın ken oralara dekorlar — konarak sahne canlandırılıyor. Dekor oda- sına geçtik. Mukavvadan yapıl- mış yalancı mermer sütunlar, bez kaplı murassa kapılar, kâğatları yırtılmış yaldızlı duvarlar üstüs- te yığılmış duruyor. Adetâ — bir mezarlıkta gezer gibi oluyorum.. Kemhl Necati Bey izahat veriyor: — Bu kapı “Bir milet uyanı- yor,, filmindeki meclisi mebusan kapısı idi. Sonra “Leblebici Hor- hor ağa,, filminde Fatmanın (Fes riha Tevfik) yatak odasının ka- pısı oldu. İşte “Karım beni alda- tırsa,, filminde... Anlıyorum ki stüdyoda muhte- lif şahsiyetlere giren şey yalnız a tist değildir. Dekorlar da — aynı şeyi yapıyorlar. — Adeta onlar da birer san'atkâr ve artist.. Oradan çıktık.. Çevrilen film- lerin banyo edildiği, kurutulduğu ve prova edildiği yerleri gezdik. Ben görüp te anlamadığım — şey- leri soruyor ve cevaplar alıyor- dum. Nihayet gözüme kocaman, üstüvane gibi bir şey ilişti. Bunu hiç bir şeye benzetemedim.. Fo- tograf sehpası desem değil, film zırıltısı desem değil, projektör de- sem o da hiç değil, Dayanama- dım: — Şu alet neye yarar? diye sor- dum. — Bilmiyorum. — Nasıl olur canım? Bu aletler hakkında sizin malümatınız ol mazsa, stüdyodaki eşyanın ne işe yaradığını siz bilmezseniz kim bil- sin? — Fakat gösterdiğiniz şey stüd- yoya ait değildir. — Değil mi? — Hayır.. Fırının hamur maki- nesi midir, nedir?.. Birân bu stüdyonun eski bir fırın olduğunu unutmuştum. Bah- çeye çıklık. Sağ tarafta duvarda eski harflerle kocaman bir yazı: “Dumlu pınar,, ., Kemal Necati Bey anlattı: — Bir millet uyanıyor filminin sonunda hani bir- birahane dışı sahnesi vardı. İşte onu buraya kurmuştuk. 'Tam böyle konuşurken genç rejisör süratle içeri gridi.. Ben de bir şey anlamıyarak kendisini ta» kip ettim: — Neden içeri kaçıyorsunuz üs- tat? — Şu kapıdan giren yüzü boya- h ellilik kadını gördün mü? — Evet.. — İşte ondan kaçmak için. — Ya?.. Peki sebep?. — İlle artist olacağım diye tut- turmuş.. Benim vücudum ve yü- züm buna pek müsaittir. Rica ede- rim beni tecrübe ediniz diye her gün sabahtan akşama kadar bu- ralara gelir, başrmın etini yer. Yu- suf ağa, Yusuf ağa!, BN Kapıcı geldi, Ş — O kadın gene geldi. Beni a. rarsa olmadığımı söylersin. Yarının büyük rejisörüne bu hevesli (!) hanımdan saklanacak yer aramasmna fırsat vermek içir müsaadesini alarak ayrıldım. Sertoğlu