L e e ee tt 8 Nisan 1934 ——— “Allah a—llah,, diye deli pan şehzade, peri kızıla landı? Kırk gün kırk Evvel_ zaman içinde bir padişa» | hın deli l?ı.r oığlu varımış. Veliaht olan bu biricik şehzade gece gün- — Ne istiyorsun?, — Efendim. Sizin hasta bir oğ- İunuz varmış. — Evet. HALK MASALLARI 3 kardeşten küçüğü zamanki gibi akıllı çıktı gece düğün... dfiı uYumaz odasmda üç mumlu bir şamdan karşısında: Z Allah, Allah, Allh, Allah.. *Ye söylenir ve her iki elinde dok san dokuzluk iki tesbih mütemadi- Yen çekermiş. Padişah oğlunu iyi etmek için ocalar getirtmiş, mıskalar yaptır- Mış, tüssüler yaktırmış. Fakat bü- tün bu tedbirleri hiç bir fayda vermemiş ve oğlunu iyi etmeye bir türlü muvaffak olamamış, Şehzade artık evlenmek çağına gelince padişah: — Hiç olmazsa aklı başında bir | torunum olur, diye düşünerek oğ- lunu derhal evlendirmeye karar miş, ve bu arzusunu sadrızammma söylemiş. Sadrazam bu fikri çok yerinde bulduğundan bir sonra deli veliahtla sadrazamın en büyük kızı büyük bir tantana | ile evlendiler. Fakat çok az zaman da padişah bütün ümitlerinin bo şa gittiğini, büyük bir teessürle gördü. Çünkü oğlu evlenmiş oldu- ğu halde, kat'iyyen vaziyetini de- ğiştirmemiş. Yanında gül gibi ka- rısı bulunduğu halde kat'iyyen ©- | Talı olmuyor ve mütemadiyen şam danın karşısında: — Allah.. Allah, Allah, Allah.. diye söylenmekte devam ediyor- du, Bir gün oldu, beş gün oldu, bir hafta oldu vaziyet hiç değişmedi. Bunun üzerine gelin daha fazla Mül edemiyeceğini söyliye - rek evine kıçarak vaziyeti babası- na anlattı ve onunla yaşıyamıya - Sağını söyledi. Bunun üzerine sad | Tazam saraya giderek — padişaha Meseleyi haber verdi. Ba$ başa vererek uzun müddet konuştular. ihayet veliahtı bu sefer de sadra- Zamın ortanca kızıyla evlendir « Meye karar verdiler. Gene şenlik- ler yapıldı, toplar atıldı ve büyük merasimlerle düğün yapıldı. Fakat bir hafta geçmeden or- tanca kız da babasına kaçlı ve: — Babacığım dünyada onunla | yaşamaya tahımmül edemiyece- | ğim. Gece gündüz hiç durmadan “Allah, Allah, Allah..,, diye söyle- nip duruyor. Diye dert yanınca | Mesele büsbütün çatallandı. — Etme, eyleme., Biraz daha aabret dedilerse de bu sözleri hiç fayda vermedi. Sadraazm da bib :ıı;ç Tiye padişahın yanına gide- b Meseleyi anlattı. Bu vaziyet betti Yâtaklara düştü. Bir gün hükümdar haçbahçe sına birdenbire ayın on dördü gi- bi güzel bir kız çıktı. — Sen kimsin?, — Ben sadrazamın en küçük ke | hafta | P!_uıııdı padişah itidalini kay- | 1 ve zavallı adam kederinden | - -| un oldular. Fakat buna mukabil inde gezer ve düşünürken karşı- | — Ablalarım onunla evlendiler. Fakat beraber kalamadılar. Arzu ederseniz bir defa da kendisiyle beni evlendirin. Öyle zannediyo- rum ki ben kendisini iyileştirebi « leceğim. Padişah kıza baktı, çok güzel, sözleri de akla yakm. — Peki, bu arzunu ! söyledin mi?, — Söyledim. Onlar bir şey ya- D.ımıdılır, sen nasıl - becerebilir- sin?. Zaten padişahımız efendimi- ze karşı fevkalâde mahcubum. Üstelik bir de sen muvaffak ola- mazsan, büsbütün yerin dibine girerim. İyisi mi, ne sen bunu iste, ne de ben padişaha teklif edeyim.. Dedi ve o kadar yalvarmama rağ- | men kat'iyyen sözünden dönmedi. | Bunun üzerine ben de size müra- caat etmeye karar verdim. Padişah uzun — müddet cevap vermedi. Üzüntülerine bir üzüntü daha katınası çok muhtemel olan bu teklif karşısında — tereddüt et- | mesinde haklıydı. Nihıyet kıza döndü: — Ya sen de bir hafta sonra ba- banın evine kaçarsan?. — Kaçmıyacağımı zannediyo « rum. — Oğlumun gece gündüz hiç durmadan “Allah, Allah,, diye söylendiğini biliyor musun?, — Biliyorum. — Bütün bunları rağmen fik- rinde ısrar ediyor musun?. İ — Evet,. — Peki.. O halde hemen yarın düğün yapılsın. Yalnız bu seferki düğün öbür- leri kadar şatafatlı olmadı. Daha doğrusu bu düğün, eğlenceden zi- yade bir cenıze alayına benziyor- du. Nihayet muayyen vakit geldi, şehzade ile yeni gelin gerdeğe gir- diler, Şehzade derhal şamdanmı yaktı. Ceplerinden iki doksan do- kuzluk tesbih çıkararak çekmeye ve: — Allah, Allah, Allah, Allsh.. diye söylenmeye başladı. Genç gelin, bu vaziyet karşı- sında hiç müteessir görünmedi. Güzelce soyundu, yatağa girip u- yudu. Ertesi gün de ayni şeyi tek- rar etti. Gelin hiç neşesini bozmu- Yor, güzelce yeyip içiyor, geziyor ve keyfine bakıyordu. | — Bu şekilde bir hafta geçti, o gün geçti, bir ay geçti, gelin babasınm evine avdet etmedi. Bundan dola- yı padişah ve sadrazam çok mem- babana gelinin iki ablası küçük kardeşle- | rini kıskanmıya - başladılar. Maa- mafih gene ergeç bir gün bu haya- ta tahammül edemiyerek babaları- | mıştı. Bu işin içinden nasıl çıka- na döneceğini umuyorlardı. Fakat | günler geçiyor ve bu tasavvurları | İ bir türlü tahakkuk edemiyordu. | HABER D Postası her taklidi ya- nasıl yaka- Nihayet bir gün daha fazla daya- namıyarak kardeşlerini ziyaret etmek behanesiyle saraya geldiler. Kardeşleri onları büyük bir mem- nuniyetle karşıladı: — Geldiğinize ne iyi ettiniz kardeşlerim? Sizi ne kadar özle- miştim. — Doğru söyle, bu hayata daha ne kadar müddet tahammül ede - bileceksin?. — Neden öyle söylüyorsunuz, ben hayatımdan fevkalâde mem - nunum. Kocamı seviyorum, o da beni seviyor. Gayet iyi yaşıyoruz. İki büyük kardeş biribirlerine baktılar. Nihayet büyüğü sordu: — Madem ki veliaht seni sevi- yor ve gayet mes'ut bir hayat ya- şıyorsunuz, şu halde ne vakit bir çocuğunuz olacak?, Genç kadın bunu hiç düşünme- mişti: — Her halde bir dahaki seneye olur, diye cevap verdi. Bunun ü- zerine iki kardeş giderek kendisi- ni yalnız bıraktılar, Gelin çok müşkül vaziyette kal- cağını düşünüyordu. O gece gözü- ne bir dakika uyku girmedi. Gece yarısından sonra şehzade “Allah allah..,, seslerini birdenbire kesti ayağa kalktı ve yatığa yaklaştı. Genç kadın bunu görünce hemen gözlerini yumarak uyur — taklidi | yaptı. Şehzade kendisini bu şekilde görünce hakikaten uyuduğunu zan netti, Tekrar geri döndü ve otur- | duğu yerden halıyı kaldırdı. Halı- nın altındaı bir kapak görünüyor- | du. Onu da açtı ve içeriye girerek gözden kayboldu. Bunu görür gör- mez kız hemen yataktan kalktı ve şehzadenin girip kaybolduğu kapı nın yanıma geldi. Aşağıya doğru bir merdiven uzanıyordu. Şe_hnğe her halde buradan aşağıya inmip ti. O da inmeye başladı. İndi, iı.ı- di, indi. Önüne birdenbire geniş bir bahçe çıktı. Her tarafta güzel çiçekli ağaçlar görünüyor. Kulak- lara bülbül sesleri geliyordu. Ve bütün bunların ortasında gayet güzel beyaz bir köşk bulunuyordu. Köşke doğru yaklaştı. Hiç kimseyi göremedi. Bunun üzerine içeri girdi. Fakat birdenbire gördüğü | manzara onu fevkalâde müteessir etti. Kocası yanında çok güzel bir peri kızı olduğu halde yatıyordu. Her ikisi de sakin sakin uyuyor- lardı. Yalnız pencereden gelen güneş peri kızının yüzüne vuru- yor ve onu Tahatsız ediyordu. | Genç kadın kocasını elinden alan bu peri kızını öldürebilirdi. Fakat bunu yapmadı. Bilâkiş orada bul- | duğu bir tülü güneşe karşı asarak yüzünün ışıktan müteessir olma- sına mâni oldu. Ve geri dönerek Hanımların şapır şupur öpüşmeleri!.. Bunun sıhhate de muzır olduğunu düşünerek herhalde önüne geçmelidir!.. — Safa geldiniz. — Hoş bulduk: Bir de bakıyorsunuz, daha dün tanışan, aralarında hiç bir samimi- yet ve hakiki muhabbet olmıyan iki hanım, yanak yanağa, (hem de sağlı sollu) öpüşüyorlar. Bu da ne mânasızlık... Öpüşme âdeti, hanımlarımız a- rasında, öyle taammüm etmiştir ki, | ya tahkir etmiş olacaksınız... ” Bu fena itiyadın önüne geçmeli dir. Hemen hemen bütün kadmlar: — Hattâ kızdığım kimselerle de sarmaş dolaş olmak mecburiyetin- de kalıyorum... Bu tarz - selâmlaş- ma kalksa!... -diyorlar... Lâkin, hiç biri de cesaret — göz- teremiyor. Pek çok kimselerin ve- remli yahut diğer bulaşık hastalık- —T misafirinizin yanağıma dudakları- | , olduğunu düşünmeli, bu huydan nızı değdirmeseniz, onu selâmla- | mutlaka sarfı nazar etmelidir. mamış vaziyete gireceksiniz... Gü- (Hatice Süreyya) ” # * ” 1 MEŞŞEEEKN civertle beyaz karışıktır. Pristal (kristal değil pristal) denilen mad- deden de iğnesi vardır. En son moda hasır ve önü kal- kık şapka modellerinden bir tane- sini takdim ediyoruz. Örgüleri lâ- örme blüzların modası dört mevsim sürer Bu sene, karalar, erkek modala- rında olduğu gibi, kadın kıyafetle- rinde de hâkim olmağa başladı. SUÜUMER Sinema (Eski Artistik) Yarın akşam: ÇIGAN DANSLARI ve Musikisinin filmi olan DAĞLARIN KIZI lik defa gösterilecektir. Oymyanların başında: Dilber esmer NACY BROVN güzel ve muhrik sesile en güzel melodileri Bu münasebetle, murabba ııkilı'- le yapılmış bir örme blüz nümune- yatağına yattı. 2 ( Devamı 7 nci sayıfada ) — * taganni ediyor ve “Çelik Adam,, tabir edilen HARY VELCHMANN ve BETTY STOCKFELD vardır. (15322)