Geçen kısımlârın hulâs ası Iyi hir gece geçirmek, sonra ölmek istiyordum. Bu kararla İstiklâl cadde- sinde geziyordum. Bütün paramı o ge- ce zarlında yiyecektim. İlk önüme rasthyanı kolundan tutmak, kendime çekmek, sonra kolumu beline dolayarak eski âşık süvariler gibi sonsuz kırlara açıl- mak istiyordum. Fakat iki polis beni bu çılgın rüyadan uyandırdı. — “Adam sen de, dedim, hepsi kadın değil mi?.. Hepsi de etten, kemikten ve kandan yaratılmış...,, Yan sokaklardan birine saptım. Karşıma buruşuk suratlı, sarkık ko caman göğüslü bir mütekait kadın çıktı. O kadar şaşırmamıştım. Onu geçtim ve yürüdüm. Sol taraftan, güzel, esrar içmiş gibi titriyen ve kalınlaşan bir — ses duydum: — “Delikanlı! Bizi geçme!,, Dönüp baktım. Sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz ve yumuk yumuk yüzlü, ince bir sigaranın dumanla- Yını âğır ağır havaya savuran — bir kadın... Gittim... İçeride onun gibi daha bir kaç kadın vardı. Fakat onların yanına gitmeğe bile vakit kalmadı. Sarışın kadının odasına doğru yüz rüdük. Tam bu sırada salondan H, er- kek çıktı. Bana dikkatle haktı. Ye- rinde hafifçe ııllını;r_,,dm — “Arkadaş!,, Xedi. - Şehadet paymağını sallıyarak bını doğru ilerledi ve ilâve etti: çiğneyip — “Burüsı bu gece bizimdir. Biz î“"'-" <. Bu sarı çıyan mızıkçılık ediyete, Onun için...,, #Gözlerimi hayretle açtım kar- $!mdaki sarhoş ve güzel gence dik- “katle baktım. Onu gayet iyi tanr- mıştım. Adana lisesinde sınıf arka- — daşımdı. O zaman zengin amcası ceza olarak onu yatıya vermişti. — Eli pek boldu. Harçlığını hep ar- — kadaşlarile yerdi. Sonra amcası ölmüş ve mirasına konmuş.. © da beni tanıdı: —-Sen.. Felesof Kadri.. Sen ha!.. Buralarda ne işin var yahu!.. Sen tavuktan bile kaçardın!,, Beni kolumdan tuttu. Salona sürükledi. Yalnız kalmak istediği- mi söyleyince: — — “Kalırsın yahu!.. Elinden al- — mayiznekorküyorsun!.. Bunlar da senin olsun istersen!,, diyor. Oda- daki başka kadınları gösteriyordu. — Salonda mektepten tanıdığım — bir kişi daha vardı. Diğer ikisini takdim ettiler. Esmer, beyaz, sarışın, — zayıf, tombul, şişman; genç, ve orta yaş- dı.. Tamam sekiz kadının ortasın- — da, biralar köpürdü, rakılar ağar- k î mpanyalar patladı ve her çe- mezeler yendi... Masrafa ben de — karışıyordum. İki de bir beş liralık, — önliralık bir kâğıt çıkarıyor, arka- — daşların zoruna rağmen evin sahi- bine veriyor ve yeni içkiler, yeni | — Mezeler getirtiyordum. İçimizden biri bir söz attı: — “Kapıları sürgüliyelim. Per- — deleri indirelim, pancorları çeke- |lim ve üç gün üç gece eğlenelim!,, — Alkışlarla kabul edildi. — Evsahibi lıırıı kemküm etti a- Uı n)ıııııı ile akordu bozuk ir piyano birle kadmlı er- kekli garip bir orkestra kurulmuş ol Çalıyor, dansediyor, söylüyor, nükteler savuruyor, şiirler okuyor, felsefeler yumurtluyor ve durma- dan içiyorduk. Salonun manzarası yamandı: Bol mezeli, bol içkili, güzel bir ma- sanın etrafında mahmur ve yarı çıplak kadınlar, sarhoş gençler, ö- tede bir horultu ve beride radyo- nun parazitlerine benziyen bir şar- kı... Kendimi eski romanın yahut Os- manlı sarayının aşk gecelerini ya- şıyor sandım. Ve: — “İşte yaşamak budur!,, de- dim, Elimi ceketimin iç cebine attım. Bir şampanya daha aldırmak için para çıkarmak istedim, fakat en derinlerine baktığtu halde tek bir, lira bulamadım. Başımı kaldırdım. Ev sahibi sütçü beygiri gibi, dıya- ra dayanmış, ayakta uytkluyordu. Kendimce şöyle bir,hesap etmek istedim, Fakat yarıla durdum: “Adam sen de.. Hesaba ne |lüzum var,, Ben yaşadım ve yaşı- yorum Ya.. Ötesi ne olursa olsun!.. Artık hiç bir arzum kalmamış- Hi. Ayağa kalktım ve dizlerimin ü- zerinde sallanarak önümdekilere bağırdım: — “Hey!.. Uyanın!.. Fakat sa- bah olduğunu zannetmeyin ha!.. | Güneş ister doğsun, ister doğma- | sın., Ben en doğru vehiç kararmı- yan sabaha kavuştum. Yaşamak budur ve bir gün yaşamakla bir a- sır yaşamak arasında hiç bir fark yoktur, Baklavanın bir samsasında | ne tat varsa yüz tanesinde de hep o tadı bulacağız. Hattâ daha azını.... Mademki bu, böyledir. Artık niçin yaşamalı.. Yaşadık işte.. Aldık ta- dını ve bundan sonra daha fazlası- l “nı bulacak değiliz!,, Onlara kararımdan bahsettim. | —-”“Sakyameni, dedim, bir şarap gecesinden sonra ahlâk ve fazile- tin dinini kurdu. Bu ilhami ona mahmur gözlerinin önündeki — bir yaralı, çıbanlar içinde, her tarafın- dan irinler sızarak dilenen, hayat istiyen bir zavallı dilenci verdi. Halbuki zavallı bizi büsbütün mahküm etmek istiyor. Nitekim o- nu dinliyenler binlerce senedenbe- ri hep sürünüyorlar, hep eziliyor- lar... Yazan: Kadir Can (Arkası var) (KBENR S V MeceLAN YöRYeSEL Sena b ae KBrUN serNereneseEn. Kardeşini vuracaktı Kocamustafapaşada Sümbüle- fendi camii civarındaki bir kahve de dün akşam Mahmut ve Esat e- fendi isminde iki kardeş birbirini öldüreceklerdi. Mahmut efendi ismindeki genç | efendi isminde bir kardeşi vardır. yatamadığı için evin eşyasını kom | şulara dağıtarak kendisi de kahve | haneye yerleşmiştir. Mahmut efen di gelir gelmez kardeşini bulmuş, dağıttığı eşyaları eve getirmesini söylemişse de Esat buna aldırma- mış, ağabeyinden bir de tokat ye- miştir. Esat ikinci tokatı yeme - mek için ağabeyinin ellerini tut- muş, buna daha beter - sinirlenen Mahmut efendi derhal tabancası- nı çekmiştir. Polisin araya girme- si üzerine hâdise burada kalmış- tır. taşradan gelmiştir. Burada Esat | Esat buradaki evinde tek başına |i | Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalmız bu fıkraların ©l. maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. 194 — Tam bir cevap Bektaşinin biri hamama gitmiş üstü başı muntazam olmadığı için hamamcılar hiç ehemmiyet verme- mişler, yıkarımak için bin müşkü- lât çekiniş fakat çıkarken bir lira atmış ve çıkmış İirayı gören ha- mamcı şaşırmış kalmış ve itibar et- mediklerine pişman olmuşlar, Bektaşi ertesi hafta gene hama - ma geldiği zaman herkesten fazla itibar görmüş ve hamamcı hemen en yeni havluları çıkarmış hususi bir oda açmış ve çok itibar etmiş fakat bu defa bektaşi çıkarken beş kuruş attığını gören hamamcı: — Bu nedir efendim? diyince. Bektaşi — Bıı para Şeçan sefer- ki için gecen seferki para da bu se- fer içir demiştir. Silivri liman Reisi Nazif 195 — Turşucu eşek Vaktiyle turşucu Ahmet Ağa is- minde biri varmış, bir gün eşeğile bu adam, bir evin önünden geçer- ken meslek icabı bağırmış: — Haniya turşu... diye başlayın- ca eşek te! — Aaaiii, Aaaaiii... mış... Ahmet Ağa bunu tabil görerek yoluna devam etmiş, başka bir e- vin önüne gelince gene: — Haniya tur... demeye kalma- | dan eşek gene başlamış.. Ahmet A- ga bunu da tabii görmekle beraber bir ya sabur çekmiş, fakat bu hal | üç, dört defa tekrar olunca, bir pa- ra kazanamıyacağını anlıyan Ah- met Ağa, eşeğin kıçma bir tekme yapıştırmış ve: — Ulan mendebur eğer sen turşuculuk yapacaksan o başka yolun açık diyip eşeği sokak orta- sında bırakmıştır... Kızıltoprak: Hamdi Bey sokak No. 11 de 1. Savni ir ihti Diştabibi ve eczacı mektepleri müdürü merhum Server Hilmi be- yin vefatının beşinci yıl dönümü münasebetiyle bir toplantı yapıl- mıştır. Toplantıda mektep müdürü Kâzım Esat beyle profesör Cemal Ziya beyler birer nutuk söylemiş- lerdir. İ diye — zırla- Tiran elçisi Tiran elçiliğine tayin edilen Ru» şen Eşref bey bu sabahki trenle Ankaradan çehrımıu ıohnııur. Gıdılelecek eğlence yerleri SİNEMALAR : ırı-:ı(: Sarışın kukla. 5 SARAY: Sefiller sön kısım. | MELEK: Macar Marşı. ğ İHELHAMRA: Leblebici Horhor ağaği İTURK: — Mumyalar müzesi — * 1 Beş kocalı kadın SUMER: Evlendirmeli mi?, İŞIK: — Niçin öldürdüm İ ŞARK: Çırıl çıplak. İ ALKAZAR: Kırık kanatlar. ALEMDAR: Yürüyüş YILDIZ. Adalar çiçeği LLi: Gülen Paris, Vatandaş silâh başını HILAL: Deniz altında EKEMAL BEY: Zafer HALE: (ÜUsküdar) King kong. FERAH: Şehir ışıkları 'TAN: (Şişlide) Beyaz rahibe mm——mü — 23 — Şekillerin izahı 1 — Zaviyeleri had olan müselles “müsellesi haddüzrevaya,, 2 — Bir zaviyesi kaime olan müsel. les müsellesi kaimüzzaviye, burada ka- ime olan zaviye a zaviyesidir. 3 — Bir zaviyesi münferice olan mü- sellee müsellesi münfericüzzaviye Burada münferice yani kaimeden bü - yük olan zaviye a zaviyesidir. a e Bu müsellesin irtifardır. Resi hizasından kaideye tenzil — olunan a- muttur. 4 — Dılışları müsavi olan müselles her zaviyesi 60 ar derecedir. Buna mü- tesaviyüladlâ müsellesi denir. 5 — İki dılı müsavi olan müselles: Müsavi dılılar ac ve be dir. a ve b za- viyeleri birbirinin aynıdır. Buna müte- 6 — Uç dili başka başka olan müsel- saviyüssakeyen müselles de denir. 7 — Murabba ve kutru: Burada cb kutru çizilmiştir. Bir de ab kutru var. dır. 8 — Müstatil ve kutru: Burada cb kütru çizilmiştir. Bir de a b kutru Var- dır. 9 — Müöin “baklava şekli,,: Bunun büyük kutru c b, küçük kutru a d dır. 10 — Mütevaziyüladla: Karşılıklı dı- bir müseddestir. Merkezi m noktast- dir. Mail nısıf kütürları fn, em, dm, <m, bm, am hatlarıdır. Kaim nısıf ku- turlarından birisi mk dir. Gayri muntazam zukesirülâdla: bu şekil abe, ade, aed müselleslerine ay- rılır ve her bir müsellesin — mesahası bulunarak ölçülür. Müselleslerin irti. faları sırasile bb', cc', c& dir. 16 — Daire: m merkez noktasıdır. ab tam bi rkuturdur. mn yarım kutur “nısıf kutur,, dur. de düz hattı bir veter, de münhanisi bir kavis fg o kavis ve veterin sehmi- dir. nmb zaviyesi bir zaviyel merkeri- ye, cab zaviyesi ise bir zaviyei muhiti- 17 — Dairede taranmış iki satıhtan a sathı bir kıt'ai daire ve b sathı bir kıta'ı dairedir. ü Kıta'ın mesahasmı ölçmek için mer- kez zaviyesini buluruz. Dairenin sat- hımı alırız ve daire 360 derece olduğu- na göre nisbetle kıta'ı çıkartırız. Mese- lâ dairenin sathı 78.64 metre murabbaı olsa ve b kıtaının m zaviyesi 60 derece olsa şu tenasübü kurarız: Derece 360 Satıh 78,54 60 xX Ve 78,54 X 60/360 suretinde meve- hlar ve zaviyeler birbirine müsavidir. Kuturlar ad ve cb dir. 11 — Kaim şibih münharif: Iki za- | viyeli a b ve c d dılıları müvazidir. 12 — Mail - şibihminharif: Hiç bir zaviyesi kaime değildir. ab ve ed dılı- ları müvazidir. 13 — Minharif 14 — Dörtten fazla dili;li şekil “Zü- kesirülâdla,, — Bu şekil muntazam ol- duğundan: fa — ef — de — cd — be —ab dir. Aynı zamanda f, e, d, , b, a zavi- yeleçi müsavidirler, Bu altı dılılı şekil Jeyi balledince 13,09 — X buluruz. Kıt'anın metahasını bulmıya gelince, © kıt'anın vücuda getireceği kata'ı çizer ve sahasını bulduktan sonra ondan mü- sellesin “taranmamış kıstm,, tathını çı- karırız. 18 — Tac : Eğer tac vücuda getiren — iki dairenin merkezleri bir noktada ise — bunlar müttehüdülmerkez dairedirler. olurlar. Resimdeki tac muhtelifülmer: — ::iiidım—' in vücuda getirdiği tac .(Dngmı.%l).