CLMHl KliKI 1 Eylui 1947 İKTIBASLAR TURKIYAT BAHISLERI II İHEM NALINA MIHINA Karanhklar ve aydınlıklar Zlflrl karanbk dört vagondan. yalnız bir tanesinde boş yer vardı. İki ay önceden tutulan birinci ve ikinci mevküsr yalnız Sikandinavyalılara ayrılmış. Friburg'a kadar, yol boyunca ovalar Te tepeler, buğday tarlalarile, yemış yüklü ağaclarla. üzüm bağlarile dolu: gözü ve günlü avlıyor. Harb tanrısı, rabiati esirgemlş, bütün şiddetinl insan yapılan üzerinde göstermiş. Tren yolu, hava hattı, buhar. köprü, hepsl harab. Kör hatlarda vagon ve lokcmotif iskeletleri duruyor. Bütün istasyonlarda, hurda demir halinde. iğri biiğrü, katar katar arabalar göriilüyor. Friburg, ağır hasara uğrıyan ilk şehlr. Bombardımar.dan masun kalmış bir ıki çan kulesi var. Garda, Trenimize, zayif yüzlü, fakat neş'esi yerinde kız. erkek talebeler bindi. Yarııma oturan bir tanesi bana şunları anlattı: «Biz Silezyada yaşıyorduk. Meşhur bir hekim olan babam Rusyada esirdir. Evimiz bombalandı. Ruslar, kurtarabildıgimiz ne varsa elimizden aldılar. Sovyetlerin elinden kurtulmak için, annemle ben, aç biılâç, tektrül Almanyayı, Priburg'a kadar yaya geçtik.» SDnradan, buna benzer bir çok hikâyeler dinledim. Amerikan bölgesindeyiz. Sıkı bir pasaport muayenesi var. Başları miğferli, ayaklan getirll, ellerl sllâhlı yarım düaine polis memuru. insanı göz hapsine ahyor. Mahsus sert davranıyorlar, fakat, Carlsruhe harabeleri ortasında duydukları teessürii gizlemiyorlar. Avunmak için iki genc Alman kadmile konuşmağa başlıyorum. Akrabalanndan patates dilenmek İçin îleidelberg'den Friburg'a gitmişler. İçinde yasadıkları mahrumlyetlerden hiç şikâyet etmiyorlar. Tevekkül, cesaret ve bigânelik, tekmil halk tabakasında oldugu gibi, onlarda da bariz vasıl halinde. Onlara bir ümid ışıgı vermek istedim. Marshall plânından, Paris konferansmdan bahsettim. İki çift omuz birden silkildi. «Bizler için artık hiç timid kalmamıstır, dediler. Sıyaset adamlannın vaidlerine itimadıır.ız yok.» Tren hareket ettl. Sert bir ses, yanımda oturan talebeye hitab etti: «Vesikanızî> Talebe, hiç ses çıkarmadan, sükunetle, pasaportunu bir kere daha gösterdl Polis. asabl bir tavırla, talebenin arkasındaki hâki gömleği göstererek: «Amerikan kumaşı mı?» diye sordu. Delikanlı «hayır, Fransız kumaşı» dedi. Sonra bana döndü, sıkıla sıkıla: Sırtıma giyecek hiç bir şeyim kalmamıştı. Bunu Fransızlar verdiler, dedi. *** Heidelberg, bütün memleketl dolduran harabeler ortasında, bir çolde tesaduf edilen vahaya benziyor. Meşhur şato, gurubun son ışıklarile kızıllaşmakta. Çehrelere bir sükunet geldi. İstasyonda, bir talebe grupu, Friburg'lu arkadalşanm, neş'eli bir eskl şarkı ile selâmlıyorlar. O sırada, bir zabıta memuru, sert sesile, vagondakl Alman yolcularin hepslnin inmesini emrettl. Bıı tren, yabanci yolculara mahsusmuş. Bizim kompartıman bosaldı. Ben, bir İsveçli kan koca ile yalnız kaldım. Erkek, can sıkıntısile, şu hükmü verdi: Faşist usulü. İnsan demokrasiden de tiksiniyor! Biraz sonra, ayrn zabıta memuru, ihtiyar bir Alman rahibeyi, kemali nezaketle bizim yanımıza oturttu. Prankfurttayız. Saat gecenln onu. Kolonyaya gidecek Holanda trenini bekliyorum. Valizlerim elimde, gar büfesine dogru yürüdüm. Valizlerimi hiç yanımdan ayırmamamı sıkı sıkı tenbih etmişlerdi. Bufenin kapısı ve pencereleri, tahtalarla örtülü. Salaştan bir kulübe. Kapısmın üstündeki tabelâda, içeride içilecek şeyler satıldığım gösteren bir ibare var. Yanımda mark yok, bana bir bardak soguk su verebllir misiniz? Su, içilecek gibi değildir, efendim. Bir fincan çay ister misiniz? Her halde, dudaklarımdakl sigaraya itibar ediyorlar. On saat duman, toz, rütubet yuttuktan sonra ,bir fincan şekersiz ıhlamır, insana ne kadar lezzeüi geliyor!. İçine bindiğlm üçüncü mevkl kompartıman, Alman trenlerinln birinci mevkileTile aşık atıyor. Bu zarif «kupe» Ce, tek başıma oldugum için, uzandım, uyudum. Gün ağanrken. şimale dogru, Kolonya sehrini hayal meyal seçtim. Şehrin yıkık dökük binaları, dondan semaya, sivri sivri irtisam ediyor. Tren, tamtr edilmekte olan tek köprüden, gümbürtülerle geçlyor. Yüreğe kasvet dolduran bir harabe ve matem manzarası. Her taraf yıkıntılarla. duvar döküntülerile, oyulmuş blna cephelenle dolu. Arada bir, camsız bir penoereden, zayıf bir ışık sızıyor. Sisli çafak, hazin manzarayı. yavaş yavaş gbzler önüne sermekte. Ne yana bakUsa, bir haşyet duyuluyor. Anlatıyorlar. Kolonya şehrine dönenlerin sayısı yarım müyonmuş. Bunlar, harabelerde, mahzenlerde, sığınaklarda oturuyorlar. Muvakkaten bir kaç odasi tamir edilen yıkık binalara da pek az kimse sığabilmiş. Halkın, şehrine karşı bu bağhlığı takdir edilecek bir şey. Bombaların hafifçe hasara ugrattıklan KatedraUn tamirine bas.lanm.is.. Mabedden başlıyan bu tamir lşinin, tekmil şehre yayılacagına şüphe yok. Büyük eserler yaratmak için insanın asırlara ihtiyacı var. Gene insan eli, bunları bir kaç saat içinde mahvediyor. Bari bundan bir barış ve kardeşlik dersi alınabilse! Journal de Genetje'd'en I Amerikada yok mu? ttnkü Cnrnhuriyet'te «Amerika halkma bizi nasü tanıtıyorlar?» başlığı altında bir yan ile iki resim çıktı. Bn yazı ve resimler, pazar günleri 4 milyon 65fl bin nüsha satan Daily News isimll bir Amerikan gazetesinden ahnmıştu. Eski Ankaranın en hücra köşelerini. en t'akir eskici dükkânlannı, en pejmürde kıyafetli insanlarını kasden seçerek resimlerini almış olan bu gazetenin foto muhabiri ile muharriri, Türkiyenin «Asrileşmeğe dogru gayet bati adımlarla ilerliyen bir memleket» olduğunu yazmışlardır. Ankaranın «asrileşmeğe do|ru ne kadar hızlı adımlarla yürüdüğünü» gösteren sayısiz resim mevBularuu görmemezlikten gelip de başkentimizin belki eski ve yeni halini mukayese imkânını vermek maksadile imar edilmemiş, yahud da imarma sıra gelmemlş olan yerlerinin resimlerini çekmek, hiç şuphesiz. fena niyetle yapılmiş bir marifettir. Bu resircler. bana Chicago (Şikago) da gördügüm bazı manzaralan hatırlattı. Amerikanın NewYork'tan sonra en büyük, en mamur şehirlerindcn biri olan Chlcago'da, mezbahaların bulundugu kısamda, fakir insanlann ve zencilerin otıırdukları öyle harab evler gördüm ki bunlar 3000 odalı ve bilrnem kaç defa on katlı o pek meşhur otelin bulundugu zengin mahallelerdeki azametli ve muhteşem binalarla tam bir tezad teşkil ediyordu. Ankaranın Atatürk bulvan ile, Dally News'in resimlerini bastığı fakir semtl arasındaki farkın aynını Chicago'nun bu iki kısmı arasında da görmek mümkündü. Bir taraftaki züyük servet Te ihtişama mukabil. öte taraftaki zavallı fakirlik ve sefalet insanı hayretler İçinde bırakıyordu. Öyle ki müteveffa Roosevelt bile bu müthiş tezada tahammül cdememiş, bu düşkün ve mustarib insanlar için, yeni mahalleler ve yeni evler inşasını emretnüşti. Chicago'da ve dijer başka şehirlerdekl kulübelerde göze çarpan koyn sefalet, nasıl Amerikanın servetine ve refahına bir miyar te^ki] etmezse, asırlar boyunca bakımsız ve harab bir halde bırakılmış; ancak çeyrek asırdır imanna başlaıunış olan Ankaranın hücra köşelerindeki fakirlîk de, öylece, «Türldyenin asrileşmeğe doğru gayet bati adımlarla ilerliyen bir memleket olduguna» delâlet etmez. Bu seneki pamuk mahsulü Ankaradan dönen sanayiciler, mahsulün ancak sanayie yetebilecegini «öylüyorlar Pamuklu mensucat ipliğini kendi ;stihsal eden fabrikalarla, bu ipliği dokuyan fabrikaların dokumalarına 1941 senesinde Millî Korunma Kanununun emnle Ekonomi Bakanlığmca elkonulmu^tu. Bu takyidin kaldırılmasını istiyen Izmir, Adana, Istanbul sanayi cilerinden müteşekkil bir heyet Ankarada yaptıkları temaslardan sonra dün şehrimize dönmüşlerdir. Sanayiciler, bu temaslarmda, 1941 senesinde devlet tarafmdan elkonulan 98 fabrikadan bugün 90 ının serbest bırakıldığmı, geri kalan 8 fabrikanm da artık serbest bırakılması lâzım geldiğinı Ueri sürmüşlerdir. Sanayiciler, yaptıklan temaslarda, pamuk davasıru yeniden ortaya atmışardır. Buna göre, pamuk miistahsili )amuk üzerine konulan sabit veya azamî fiattan memnun değildir. Bu sene idrak edilecek pamuk mahsulü, ancak sanayii doyurabilecek miktardadır. Hü senedir pamuk ihracı yapılmamıştır. Buna mukabil eldeki stoklar ;ükenmiştir. Havalar fena gittiği takdirde hükumetin, febrikalar durma ın diye döviz mukabili hariçten pamuk ithal etmesi muhakkaktır. Sanayiciler, ikinci bir mesele olarak da Sümerbankın 600 bin paket pamuk ipliği ile 45 milyon yarda kaputbezi latın aldığını, bunların piyasaya çıkmasile1 pamuk ipliği kıthğınm orta dan kalkacağını ileri sürmüşler, bu tibarla elkonan 8 fabrikanm serbest bırakılmasını istemişlerdir. Milliyetin târifindeki ihtilâflar Bir milletin yaşıyabilmesi için efrâdının siyasî kanâatlerden üstün bir fikre inanmakta birleşmesi lâzımdır: Tarihin bütün büyük hareketlerini yapan milletler hep işte böyle bir müşterek fikre inanmış kütlelerdir. Meselâ eski Türk cemiyetinin dünyayı sarsan kuvvet ve kudret menbaı her şeyden evvel îmânında gösterilebilir. «îmân» denilen şey daima dini mahiyette değildir: İnsan kütlelerini hareket ettirebilecek bir manevî kuvvet hâline gelen ve ilmi tâbiriyle «id^e force» denilen her ma'şerî fikirde bu mahiyet vardır. Islâmm ulu Pegamberi, zaman ve mekânla mukayyed olmıyan bu beşerî hakikati şöyle ifade etmiştir: Eğer bir taş parçasına bile inaruyorsanız, ondan size fayda vardır! Tabiî böyle bir fayda için öyle bir taş parçasına inanmakta birleşmek lâzımdır, Garb miüetlerinin tarihinde dinin yerine geçtiğini gördüğümüz milliyet fikrinin Avrupa harîtasını baştan başa değiştirecek bir kuvvet rolünü oynama.31 işte bu mahiyetinden dolayıdır. Avrupa kültür dairesinde milliyet fikrinin siyasî bir âmil kuvvetini alabilmesi ancak Napo'.eon seferlerinden itibaren tahakkuk etmiş bir vaziyet olduğuna göre, bu fikrin o kültür dairesinde Ondokuzuncu asır başlatrındanberi ancak bir asırdan biraz fazla bir tarihi var demektir: Bununla beraber, dalıa ilk ortaya çrktığı andan itibaren siyasî haritalarm tanziminde âmil olacak bir kuvvet rnahiyetini alan bu yeni fikir, o kısacık tarihi içinde bütün dünyayı saracak bir yayılma kabiliyeti göstcrmekten de hâlî kalmış değildir. Fakat milliyet prensipinin bütün milletler i';in müşterek bir târifi yoktur: Her millct onu kendi bünyesile kendi menfaatine göre tefsir ve izah ettiği için, bütün dünyaya şâmil umumî bir târifi yapılamamıştır; yani milliyetin yalnız bir târifi yoktur; milletten millete deği>en bir çok târifleri vardır! Meselâ Fransızlar «kültür» ve Almanlar «ırk» esasile izah ettikleri halde. İsviçreliler «vatan», Rumanyalılar «dil» ve Alman protestanlığına karşı mevcudiyetlerini muhâfaza için katolikliğe dayanan Avusturya Almanları da «mezheb» esasma istinad etmişlerdir! Gözlerimizi Avrupadan ayırıp başka kıt'alara çevirecek olursak, Amerika Birleşik Devletler'nde «tâbiiyet., Çinde «kültür» ve Garbî Asya i!e Şimalî Afrikadaki Arab âleminde de «dil» mi'yarının hâkim vaziyette bulunduğunu görürüz! Tabiî memleketten memlekete ve mîlletten millete değişen bu mütenakız tefsirlerle târiflerin sebebi, milletlerin teşekkülünde âmil olan tarihî şartlarda aranmalıdır: Meselâ Fransız milliyeti muayyen bir ırk temeline istinad etmeyip muhtelif ırklarm birbirine karışmasından hâsıl olduğu için, Fransız milliyetçilerinin ırk esasma dayanmaları ksbil değildir; tıpkı bunun gibi Alman, Italyan ve Franj kantonlarında ayrı ajTi diller konuşulduğundan dolayı resmî bir dil yerine bir kaç resmî dil kabul etmek mecburiyetinde kalan Isviçre için de milliyet prensipinin «dil» mikyasile izahına kalkışmak, her şeyden evvel Konfederasyonun inhilâlini kabul etmek demektir. Bütün dünyada ancak milletler arasma münhasır olan bu ihtilâflara bizde maatteessüf ferdler arasında tesadüf edilir: Türkçülük tarihinin son tekâmül devresinde tesbit edilebilecek en acı vaziyet işte budur. Bizde yalnız bir Türkçülük değil, bir çok Türkçülükler vardu* ve hattâ bunlar arasındaki ihtilâflar bâzan husumet derecelerine kadar dayandığı için, Türkiyede milliyet fikri henüz müşterek bir îman esası olamamış, bil'akis bir tefrika ve ihtilâf âmili şeklinde kalmıştır. Herkes milliyetçidir: Fakat milliyetin bütün milletçe müşterek ve mukarrer bir mânâsı olmadığı için, şahst telâkkilere tâbi muhtelif ve mütenakız târıflere tesadüf edilir! İşte bundan dolayı bizde milliyet ölçüsü bâzılarma göre «ırk», bazılarma göre «dil», bazılarına göre «küliiir», bâzılarma göre «vatan». bâzılarma göre «Turancılık», bâzılarma göre «Anadoluluk» ve hattâ bâzılarma göre de «tâbiiyet» dir! Bilhassa son otuz yıllık neşriyat içinde bu mütenakız telâkkilerin her birine aid bir hayli yazılar vardır. Yazan: İsmail Hami Danişmend Sultanahmedde oturan Ahmed adında biri. dün sabah 318 numarah motosikletle, arkaında bir kız olduğu halde Sarıyere gezmeğe gitmiştir. Ddnujte bir hayli hızh geen moto«iklet, Tarabyada bir duvara çarparak derhal ateş almıştır. Motoslkletin üsunde bulunanlar ağır yaralı bir halde Ballalimanındaki Kemik Veremi Hastanesine kaldırılmışlardır. Ahmed, aldığı yaraların :esirile hastanede ölmüstür. Hâdiîe hakkında tahkikat yapılmaktadır. Cumhur Başkanı îsmet tnönünun kOçuk oğlu Erdal İnönü, dun öğleden sonra şehrimizden kalkan Pan Amerikan ucağı ile Amerikaya gitmistir. Erdal İnönü, uçak alanında Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lutfi Kırdar arafından uğurlanmıştır. Erdal, Amerikada : ızik tahsil edecektir. Blr Ankara haberine göre, Ekonomi Bakanlığı. aldıgı yeni bir kararla İzmir ve Adanadaki Bölge Sanayi Birliklerini lâğvetmijtir. Bu iki birlik, bugunden itibaren çaışmalannı durduracaklar, İstanbuldaki Bolge Sanayi Birliği faaliyetine devam edecekir. Lâğvedilen birlıklerin işlerinl, bundan bdyle Ticaret ve Sanayi Odaları görecekerdır. Esasen 1946 yılında çalı$maya başlamıj olan tzmir ve Adana blrliklerinin, kuruuşlarındaki gayeyi sağlıyamadıkları anlajılmıjtır. Tarabyada öliimle neticelenen motosiklel kazası Eminönü Halkevinin bu yılki faaliyet programı EnünSnü Halkevinin muhtelif: kolları, 15 eylulden itibaren faaliyetlerine başlıyacaklardır. Temsii kolu «Herkes kendi yerıne» ve • İki efendi» adlı piyeslerln hazırlığile meşguldur. Temslller, her ay muntazaman deflşecektlr. Temsilden evvel basın mensublar» taraiından birer konferans verilecektir. «Halk konferansları» adı verilen bu konferanslann her ay muntazaman verilmeslne bilhassa dikkat edilecektir. Kültür fılmlerl 15 eylulden itibaren gösterilecekür. Dil. Edebiyat kolunun tertib ettiği senelik konferanslara kastm ayından itibaren bajlanacaktır. Aynca buyuk bir konser de hazırlanmaktadır. Erdal İnönü Amerikaya gitti Izmir ve Adanadaki Sanayi Birlikleri lâğvedildi ikinci maddesinde milliyetin üç mi'yarı vardır: kültür ve mefkure bir«Millet dil, liği ile birbirine bağlı vatandaşlann teşkil ettiği bir siyasî ve içtimaî hey'ettir.. Bu izaha göre, Türklüğün târifinde «ırk», «din» vesaire gibi esasların hiç bir kıymeti yoktur ve buna mukabil türkçe bilmiyen veyahud ana dilleri türkçe olmıyan Türkiye tebaası Türk sayılmıyor demektir. 3 (Irk prensipi): Millî Müdâfaa Vekâleti askerî liselere alınacak talebe şartnâmesinde milliyeti yalnız «ırk» esasrna bağlamış ve senelerce hep bu esası ilân etmiştir; meselâ «Cumhuriyet» gazetesinin 1 mayıs 1940 tarihli nüshasında neşTedi'.en resml çartnâmenin 2 nci maddesinde: «Alınacak talebenin öz Türk ırkından olması» kat'î bir esas şeklinde ifade edilmiştir. 4 (Turancılık prensipi): Türk Tarih Kurumu tarafından tertib edilip Maarif Vekâleti tarafından on sene kadar bütün Türkiye liselerinde okutturulan dört cildlik «Tarih> kitabının birinci cildinde milliyet mefhumu «ırk«, «dil», «hars = kültür» ve «tarih birliği» esaslarına müstenid geniş bir Turancılık prensipiyle izah edilir; bu eserin 1932 tarihinde Devlet matbaasında baaılan birinci cildinin 15 16 nci sahifelerinde Türklüğün hududu şöyle târif edilmektedir: «Baykal gölü havâüsinden başlayarak Altaylar ve Orta Asyadan itibaren Hazar denizi ve Karadeniz havzalariyle Ege denizi ve Tuna boylarına kadar olan geniş sahâlar binlerce ve binlerce senelerdenberi alelumum beyaz renkli olan Türklerle nıeskundur.» Gerte o cüdin 20 nci sahifesinde de bu geniş hudud içindeki Türk milliyeti ırk, dil, kültür ve müşterek tarih esaslarına müstenid gösterilir: «Tarihte daima göze çarpar bir birlik arzeden Türk'ırkı daima hâkim kalan bâriz uzvî vasıflariyle, dimağın en kuvvetli mahsulü olan müşterek dilleriyle ve bu dilde nakledilmiş olan harslariyle, tarihî ve müşterek hâüralariyle aynı zamanda bugünkü millet târifine de en uygun büyük bir cemiyettir. Bütün tarihte böyle büyük bir ırkı, bir millet halinde görmek, bilhassa zamanımızdaki insan hey'etlerinin pek çoğuna nasib olmıyan büyük bir kuvvet ve büyük bir şereftir.» Mutedil Turancıların Ondokuzuncu asırdanberi müdafaa «ttikleri nazariyye de işte bundan ibarettir: Bunun müfrit Turancılar tarafından ileri sürülen daha geniş bir şekli de vardır ki Türk akvâmile beraber eski tasnifte «Sarıırk> denilen Mongoloid milletleri de Içinç alır. Bunlarm birincisine «Pantürkizm». ikincisine «Panturanizm» isimleri de verilir. 4 (Vatan prensipi): Gene Maarif Vekâletinin liselerde okutturduğu Tanzimat edebiyatında devlet hududile mukayyed bir milliyet prensipine tesadüf edilir: İsmail Habibin eseri olan bu kıymetli kitabm ismi «Edebî yeniliğimiz» dir; 1937 tab'ının 453 üncü sahifesinde başlayan «Türk milliyetçiliğinin beyannamesi» faslının 454 üncü sahifeye tesadüf eden kısmında Gazinin Meclis kürsüsünde irad ettiği bir nutuktan alınan su iki fıkra, Türk milliyetçiliğinin «ilk ve en realist beyannamesi» sayılır; «Efendiler, büyük hayaller peşinden koşan, yapamıyacağımız şeyleri yapar gibi görünen< sahtekâr insanlardan değiliz. Büyük ve hayalî şeyleri yapmadık, yaprruş gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumerini, garazmı, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Biz Panislâmizm yapmadık, (yapıyoruz, yapacağız!» dedik; düşmaıılar da yaptırmamak için bir an evvel (öldürelim!» dediler. Panturanizm yapmadık, «yaparır, yapıyoruz, yapacağtz!» dedik ve gene (öldürelim!» dediler. Bütün dâvâ bundan ibarettir. Bütün dâvâ bundan ibarettir. Efendiler, bütün cihana havf ve telâş vcren mefhum bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığımu ve yapamadığunız meflıumlar üzerinde koşarak düşmanlanmızın adedini ve üzerimize olan tazyikah teyid etmekten ise haddi tabiîye, haddi meşrua rücu edellm. Haddimizi bilclim. Binaenaleyh Efendiler, biz hayat ve istiklâl istiyen bir milletiz. Yalnız ve ancak bunun için hayatunızı ibzal ederiz.» Yukarıda bahsettiğimiz «Tarih» kitabmda Türklüğün «Baykal gölünden Tuna boylarına kadar» yayılmış tek bir millet şeklinde büyük bir ırk olarak târif edildiğini gördükten sonra Edebiyat kitabında bil'akis şimdiki siyasî hududlarımıza münhasır bir milliyet târifi gören genc nesiller, netice itibarile tarih dersinde «Turancılık» telkinini aldıktan sonra edebiyat dersinde Turancılığın «sahtekârlık» olduğunu hep aynı Maarif Vekâletinin işte o resmî menbâarından yıllarca dinleyip durmuşlar demektir. En mühimlerini kısaca gözden geçirdiğimiz bu resml vesikalardaki mütenakız milliyet târiflerini sıralamaktan maksadımiz bunları tenkid etmek değil, sırf aralarındaki tenâkuz uçurumlarmı tamamile objektif olarak tesbit etmektir. Şahsî ve hususî telâkkiler sâhasında tesadüf edilen ihtilâfların resmî târifler arastnda da mevcud olduğu şte bu vesikalarla sâbittir. Bizde milliyet fikrinin bir mSnevî birlikten ziyade ruhî bir tefrika ve ihtilâf âmili mahiyetinde kalması işte bundan dolayıdır. Bu millî derdin devâsı, bütün milletce kabul edilebilecek umumî ve müşterek bir milliyet târifile te'min edilebilir. tsmail Hami PANİŞMEND Kim söyledi? Zafer Bayramı münasebetile dflnktt sabah gazetclerinde çıkan yazılan okurken bir nokta gözüme çarptı. Takslmde yapılan türende söylenen nutuklardan blrinin şu parçası bazı (azetelerde «jnen vardı: «Bu millet, yaşamak İçin ölmeyl blllr. Bir gün gene milletimizin istiklâline jöz dikecek bedbahtlar çıkarsa, Türk milletlnin İstiklâl Savaşındakı azlm ve mukavemetile tekrar karşılaşacagından sla şüphe etmemelidir.» Cumhuriyet'le beraber beş gazeteye göre bu sözleıi İstanbul Komutam Korgreneral Asım Tınartepe, bir gazeteye göre, ordunun en kıdemsiz bir »ubayı söylemiştir. Öteki gazetelerden ttçü, llkönce Vali, sonra genc bir subay, daha fonra Ordu Müfettişl Orgeneral Nurl Yamutun hitabeler söylediklerini yanyorlar. Bir gazeteye göre, genc snbay dan sonra, ordu müfettişi konuş.muştur. Bir gazetede ise nutuklardan bahis yoktur. 11 sabah gazetesmde, Takslmdekl t5ren işte böyle muhtelif şekillerde anlatılıyor. 5 gazete ekseriyet teşkil ettigine göre, ben de demokrasl prenslplerlne nyarak törende Korgeneral Tmaıtepenin konuştugunu ve yukandaki nutuk parçasmı onun söylediginl kabul ettim. Bilmem yambyor muyum? f mlllW TURK EDEBIYATI Yazan: Kırlangıc motörünün diğer dört tayfası da bulundu Evvelk! gün Büyükçekmece açıklarından geçerken fırtınaya turularak batan 200 tor.uk «Kırlangıc» motörünün, ikinci kaptan Rıza Sağbaj, makinist A'j, gemici Atevlüd Balçık, usta gemlcl Mustafa Yılmazdan mü:ejekkil dört kişilik mürettebatı da bir sandalın yardımlle sag olarak dün sabah Buyükçekmeceye çıkmışlardır. Motör Büyükçekmecede Bolna burnundan Uç mil uzakta batmıjtır. Hâdise etrafında tahkikata devam edilmektedir. Çakmakçılarda Büyük Yeni handa 56 numarada oturan hamallar kolbaşısı Turhan, a>Tiı semtte Camlıhan kapısı önünde ieyyar satıcıhk yapan Abdi ile basit bir mesele «onunda kavgaya tutujmuş, Abdi. bıçağile Turhanı muhtelif yerlerinden yaralamıstır. Yaralı tedavi altına ahnmış, hâdise etrafında :ahkikata başlanmıştır. Suleymaniyede fakirler kampında yatıp kalkan 90 yaşında Mehmed isminde bir ihtıyar, kampın halâsında ölu olarak bulunmuştur. Cesedi muayene eden Adalet Dok:oru, ölümü çüpheli görerek cesedi Morga kaldırtmıştır. PoUs ve Savcılık l;e elkoymuştur. Dünkü at yarışları gene hâdiseli oldu Su sporlan ajanlığuıın tertib ettiği ferdl yüzme birincilikleri müsabakalarına dün Lidoda başlanmiştır. Muhtelif kulüblere bağlı yüzücülerin girdiği müsabakalarda aşağıdaki dereceler elde e' dilmiştir: 100 Serbest fbrahim 1.03.2, Nejad 104.5, Osman 1.05.6 200 Kurbağalama Yasar 3.10, Aydm 3.10.2, Erol 3.19.5 1500 Süheyl 24.22.3, Mustafa 25.45.1, Ertuğrul 26.14.4 Müsabakalara bugün Lidoda saa,t 17.30 da devam edilecektir. Bugünkü programda; 200, 400 serbest ve 100 sırtüstü vardır. Türkiye yüzme birincilikleri 194748 yılı Türkiye yüzme birincilikleri 5 ve 6 eylulde Lidoda yapılacaktır. Bu müsabakalara; Ankara, İzmlr, Seyhan. İçel, Kocaeli, Bursa, ve İstanbul bolgesl yüzücüleri İştirak edecektlr. 7 eylul pazar günü de Beden Terbiyesi umum müdürlüğü yüzme birincilikleri Lidoda yapılacaktır. Bu müsabakalara bu mevsim lisans çıkaramamıs olan yüzücüler de İştirak edecektir. Umum müdürlük yüzme müsabakasında derece alan yUzUcüler 21 ve 22 eylulde Atinada yapılacak Türkiye Yunanistan milll takımlan arasın<ia.kl müsabakalara seçllmis olacaklardır. Şarpi y a n ş l a n tehir edildi İstanbul şarpi blrinciügi müsabakalan dün hava çok sakln olduğu için salı gününe tehir edilmiştir. lık kütlesi önünde yapüdı. Haitanın hattâ mevsimin en büyük sürprizi büyük Arabların 3000 metrelik koşusunda meydana geldi. Kosunun favorileri olan Tufan ile Tarzan gibi iki as plâseye dahi giremiyerek oyuncular üzerinde haklı bir şüphe uyandırdılar. Bu koşuda Alnasib birinci, Yund ikinci gelerek ikili bahsin 387 lira vermesdne sebeb oldular. Haftanın ikinci sürprizini çifte bahsin ikinci ayağını teşkil eden Arab taylarının koşusunda Çınar ikinciliğe girerek yapmış oldu. Bu suretle koşu üzerindeki ikili bahis 29.15 kuruşa yukseldi. Yalnız bu koşunun hakem kararı kalabalık bir kütle tarafından itiraza uğradı. Ekseriyet çmarın birinci geldiğini iddla ettiyae de hakem heyeti kararmı değiştirmedi. Koşularm teinik neticeleri; Birinci koşu: İki yaşındaki »afkan İngiliz taylan. Mesafesi 1200 metre. Kozan birinci, Gözde ikinci, Neslihan üçünoü. Müddet 1.21 dakika. Bitirlşteki fark bir boy, iki boy. Müşterek bahis ganyana 105, plâselere 105110 îcuru? verdi. İkinci koşu: Dört ve yukan yaşlı safkan Ingillzlerin handikapı. Mesafesi 1800 metre. Mine birinci, Kontes ikind, Murad üçüncü. Müddet 1.58 daküca. Bitirlşteki fark bir boy, üç boy. Müşterek bahia ganyana 110 kurua verdi. Koşuy* kayıdlı bulunan Diyana koştunılmadı. Üçüncü koşu: Dört ve yukan yastaH safkan Arablar. Mesafesi 3000 metre. Alnasib Birincl, Yund iklnd. Şahin üçüncü. Müddet: 3,39 dakika. Bitirişteki fark: Bir boy, iki boy. Müşterek bahis ganyana: 40 lira, plâselere: 155 225 290 kuruş verdi. Koşuya kayıdlı bulunan Çağlayan koşturulmadı. Dördüncü koşu: Üç ve yukan yastaki safkan îngilizler. Mesafesi 2000 metre. Karatepe birinci, Adalı ikinci, Murad üçüncü. Müddet: 2,07 dakika. Bitirişteki fark: Bir baş, uzak. Müşterek bahis ganyana: 165 kuruş verdi. Beşinci koşu: Üç yaşındaki safkan Arab taylarının handikapı. Mesafesi 1600 metre. Seyran birinci Çmar ikinci, Askar üçüncü. Müddet: 1,57 daklka. Bitirişteki bark: Bir burun, bir baş. Müşterek bahis ganyana: 560, pflâselere: 155<BO516O kuruş verdi. Haftanın ikinci ve beşinci koçuları Bıçakla yaraladı TARIHI NİHAD SAMİ vefatının kırkıncı gününe tesadüf eden eylulün dönlüncü perjembe günü Tejvikiye eamiinde öğle namazını müteakıb Mevlidi Nebevl kıraat olunacağından merhumu seven» lerln hazır bulunmaları rica olunur. Belkıs Gündül * * * Kur. Esim, Ordu tkmal Şubesl MüdürO MEVLtD Alb. NİYAZİ GÜNDÜZ'ün BANABLI Bir ihtiyar, halâda ölü bulundu Destanlar devrinden zamammıza kadar bütün Türk Edebiyataun resimli bir panoramasını teşkil eden bu emsalsiz eseri müjdelemekle Y E D İ G Ü N müessesesi bahtiyardır. Bu eser, her ayın birinde bir fasikül neşredilmek suretile 8 fasikülde tamamlanacaktır. Eşslz ve kıymetli anacığımız rrerhumt Satiyenin aziz ruhuna ithaf edilmek üzer» Nlşantajı Tes\ikiye eamiinde 3 eylul çarşamba günü taat 15.30 da Mevlidi Şerif kıraat olunacaktır. Bizi ve kendisinl Eeven dostlarının tesrifleri rica olunur. Kızlarıt Leman Teksin, Behice Turman, Şadan Koral I. Birinci fasikülü aybaçında bütün bayilerden ve kitabcılardan isteyiniz. Fiatı 1 Liradır. Çıkaran : Y E D İ G Ü N Müessesesi. Onarım İşi Yaptırılacak Beyazıd Genel Kitablığından: 1 Kitablık dahilinde yapılacak 2999 lira 95 kuruş keşif bedelli onanm işi 4/9/947 günü saat 11 de Yüksek Okullar Saymanlığında toplanacak Komisyonda yapılacaktır. 2 Bu işe aid keşif vesaire ça]ışma gün ve saatlerinde görülebilir. (11288) İSMAİL DÜMBÜLLÜ TİYATROSU Bu akşam: Ç A R Ş I K A P I A Z A K BAHÇESÎNDE Yüksek ses sanatkârı gazelhan A Y D A S Ö N M E Z ve Arkadaşları. Ahmed Güldürür, Eyüb Sabri, Tevfik İnce birlikte DANS Ç I L G I N L A R I komedi 3 perde ve zengin VARYETE Yann akşam: Bakırköy BAKIR Bahçesinde aynı program Kadıköy Kız Enstitüsü Müdürlüğünden: Okulumuzun ünstitü ve Ak|am kısımlarmda gündüzlü ve yatılı öğrenci kaydına 1/9/1947 gününden itibaren fcaşlanacaktır. Şeraiti öğrenmek istiyen veliler mektubla veya bizzat cVul idaresine müracaat edebilirler. Eski yatılı öğrencilerin kayıdlarmı 8'9 1947 tarihine kadar yenilemeler: ve takşitlerini yatırmalcîcı lâzımdır. Aksi takdirde yerlerine yeni öğrencl kaydedıleceği bildirUir. (11732) Şislide Abideihürriyet caddesinde 103 nuBundan on sene evvel cTürklük» marah inşaatta çalıjan işçi Mehmed Kırroızıtaş, dün çalıştığı inşaat iskelesinden dü mecmuasmın birinci nüshasmın başmaşerek vücudünün muhtelif yerlerinden ağır kalesinde ve dört sene evvel de yevmî surette yaralanmıj, Beyoğlu Hastanesine kalgazetelerden birinde çıkan diğer bir dırılmıştır. yazımızda tecnas ettiğimiz bu ihtilâflarla Bisiklet çarptı Fatlhte Başimam sokağmda 13 ssyıh evde tenâkuzlara resmî vesikalarda bile teoturan 4 yaşındaki Kemal, evvelki gun yol sadüf edilebilir: Bizde milliyetin husuda oynarken Yusufun bındiği blsikletin tad sî târifleri gibi resmî târifleri de renmestne maruz kalarak muhtelif yerlerinden gârenk bir mozaik teşkil edebilecek kayaralsnmış, tedavi altına alınmıştır. Kaza etrafında baslanan torusturmalara devam dar çeşidlidir! Hayatını millî dâvâya vakfetmiş eski bir milliyetçi sıfatile edilmektedir. Hamdullah Suphinin geçenlerde Meclis İki otomobil kazası Şoför Niyazinin idaresindeki 215Ç plâka ga kürsüsünden ortaya attığı vaziyet de işyılı taksi arabası evvelki gün Ş"ehzadebaşın te bu resmî mozaikle alâkadardır. Adan süratle geçerken, Fatıhte Alipaşa joka nayasa ile muhtelif devlet dairelerinin ğında 14 numaralı evde oturan Makbule İs milliyet telâkkileri arasmdaki büyük minde bir kadına çarparak a ğır surette yaralamıs, yaralı Haseki Hastanesine kâldırıl farkların ne demek olduğunu anlamak için çu resmî vesikalara siyasî bakımmıştır. Yedikule Hacivad mahallesinde 1 numaralı dan değil, sırf ilmî bakımdan söyle bir evde oturan soför İhsanııı idaresindeki 29£S göz gezdirmek kâfidir; plr.ka savıh taksi otomobili de evvelki gün 1 Tâbiiyet prensipi): Anayasanın Aksaraydan geçerken, Kuçükmustafapaşada oturan Ayşe adında bir kadına çarparak ya 88 inci maddesinde Türklük şöyle târif ralamıştır. Yaralı kadın tedavi altına slın edilir: mış, her iki hâdise etrafında tahkikata baş«Türkiyede din ve ırk ayırd edilmeklanmıştır. sizia vatandaşlık bakuuından herkese Bir şikâyet ve bir cevab Türk denir.» 30 ağustos günü Eminonü Halkevinde senBu kanunâ târif yalnız «Vaianaşlık = dikalar uyelerile Prof. Kessler arasında yapılan konuşmada bir lşçinin. Santral Men Tâbiiyet» hukukuna istinad ettiği için, sucat Fabrıkasının fazla mesai ücreti verme sarâhaten zikredilen «ırk» ve «din» den diğinden şikâjet ettiğini yazmıştık. Fatih başka «dil», «kültür» vesaire gibi esasEminönü mensucat işçileri sendikasından aldığımız bir mektubda. bu işçinin hiçbir sen larm da milliyet tâyininde hiç bir kıydikaya mensub olmadığı, iddiasmın asılsız meti yok demektir: Anayasının bu resbulundugu ve kendisinin o fabrikada kanunî mî târifine göre, türkçe bilmiyen ve şekilde çalıştığı bildirilerek. Prof. Kessler Türk ırkından olmıyan bir gayri Türk, ile yapılan toplantının ilml mahiyeti belirsırf Türkiye tâbiiyetinde bulundugu için tilmektedır. «Türk» olduğu için. türkçe konuşan ve Türk ırkından olan Eodoslu yahud Ker22 yıldanberi Turk mılletırun sevküklü bir Türk sırf ecnebi tâbiiyetinde gisile ve yardırrüle beslenerek milbulundugu için «Türk» değildir. Tabii yonlar değerinde havacıhk eseri bu izah, sırf tâbiiyet esasına müstenid meydana getiren Türk Hava kuruzarurî bir târif mahiyetindedir. muna üye yazılmak için Havacılık 2 «Dil, kültür ve ideal prensipleri): Haftasından favdalanalım. C'jmhuriiet Halk Partisi prosramınm Bir işçi, inşaat iskelesinden düşerek yaralandı İstanbul takımı tzmirle de berabere kalch İzmir 31 (Telefonla) Bugün İstanbul İzmir karma futbol takımlan karşüaşmLŞ, İstanbul takımının zayıf, İzmlr takımınin lyl şekilde tertib edlldigi görülmüştür. Birinci devrenin 15 İnci dakikasında İstanbuldan Erol ilk golü atmıştır. İki daklka sonra Bayram, İzmlrin beraberlik sayısım temin etmiştir. 30 uncu dakikadan sonra İzmir bir çok gol fırsatı kaçırmıştir. İkinci de\Teye takimlar, değişlk kadro ile çıkmışlar, fakat maç netice değişmeden 11 beraberlikle bitmiştir. İstanbul takıminı şöyle çıkarmıştır: Cihad, Naci. Bülend, Samlm, Muzaffer; İsmail, Erol, İsmet, Suphl, Lefter; Halid BU MEŞHUR TABLONUN İSMİNİ BİLİYORMUSUNUZ ? Dört asır evvel yapılmış olnıasına rağmen La Joconde'un renklcri hâlâ bozulmamış ve tablo parlaklığuu olduğu gibi muhâfaza etmiştir.. Yeni eşarpınızı seçerken VAKKO eşarplarının renklerinin de sabit olduğunu hatırlayınız! Şen Şapkanın diğer bir mamulâü olan Vakko eşarplan memleketin ileri gelen tuhafiye mağazalannda satılmaktadır. Toptan tevzi yeri: İstanbul, Yenicami No. 46 dadır. arasındaki çifte bahiste (Mine Seyran) kombinezomı 440 kuruş, üçüncü koşv üzerindeki birinci ikili bahiste (Alnasib. Yurd) kombinezonu 387 lira, beşinci kov şu üzerindeki ikinci ikili bahiste <Seyr ran Çınar) kombinezonu da 29,15 ku rus verdi. Dün yapılan at yarışlarısfin neliceleri îstanbul mevsim at yarışlarmın sekiiinci hafta koşuları dün Veliefendi koşujerini dolduran muazzam bir kalaba BEŞAD KURAN