JPO Çoban Mehmedle Mustafa prof esyonel olurlarsa sıkılmamahyız Yaz yaklaşıyor, gene profesyonel gureşler yapılacak. Amatörlükien profejyonelliğe geçen Mersinli Ahmad.e Adnan isim.erini bu yaz her halde sık sık işiteceğlz. Mersmıi Ahmedden sonra Adnan ematorlüğü bırakınca üzülenler olmuştu. Şımdi de Çobanla Mustafanın profesyonelliğe geçmeleri ıhtimali karşısında sıkılanlar var. Ben de sporun ve sporcunun halis ematörünü pek seve.im. Fakat amatör lerin tekaüdlüğe yaklaştıkları sıralarda profesycnel olmalarını tabii görürüm. Açık konualım; tekaüdiüğü yaklaşmış bir amatörün spor teşkilâtı veya tanıdıkları vasıtasile amatör kalmasma mukabil imtiyazlıca bir iş bulmağa çalışma3i veya bulunduğu İşde çalışma arkadaşlarından farklı bir muamele beklemesi amatörlüğün öz manasına aykırı duşmez mi? Bence bir amatörün amatörlükte va7İîesini yaptıktan sonra sporculuğu doleyısıle cemiyete yük olacak veya ısıisnî muameleler bekliyecek vaziyetlere düşmektense bedenî kabiliyetile maişetini temin edeceği profesyonelliğe geçır.esi hayırlıdır. Asıl o zaman amatörlük fcutün manasile temiz kalır. Bu fikrimizl canh bir misalle aydmlatmak için Adnanı ele alaiım. Adrıan amatör takımında takatinin yettiği kadar çahştı. Onun en hızlı zamanlarını .ematör minderlerde geçirmesi bir fedakârlıktır. Fakat seneler ilerledikçe Adfcamn amatör takımımızdaki durumunu muhafazaya gayret etmesi hem amatörli'ğe, hem de kendisine zararh olurdu. Adnanm yerine yetişebilecek genclerin g'ize çarpmalan, üzerlerine dikkati çefcu.eleri geçikirdi. Fazla olarak Adnan da fe.mamile tekaüd olacak hale düşmeden, k.mseye yük olmamak şartile maişetini k .zanabileceği profesyonelliği kaçırmış olurdu. Yazan: Esref Şefik Milletlerin hayatı bir «kendiliğinden oluş» tan ibaret bulunsaydı ne inkılâblara, ne de kahramanlara ve bü yük adamlara hacet kalmazdı. Nasıl hareket halinde bir gemi kendi başınî terkedilmezse, tarihî seyir içinde bir millet de mukadderata bırakıiamaz. Dün sabah Vali ve Belediye reisi Lutfi Bu açık hakıkaü eski gazetecüeı LmiKırdarın nezdinde Vali muavini Ahmed zin sık sık başvurduğu mütearifeler cinKınık, Bölge İaşe müdürü Mümtaz Rek sinden birşey söylemek, meselâ cbir milve Belediye İktısad müdürü Saffet Seletin ahlâkı yükselmeyınce seviyesi yükzen bir toplantı yaparak bazı iaşe ve selmez» gibi herkesçe münakaşasız kabul tevziat işlerini tetkik etmişlerdir. edilecek bir fikri tazelemek için söy'eBölge İaşe müdürlüğü aybaşmdan Itimedim. Yazıma ön söz yaptığım bu fıkir. baren petrol tevziatım yeni bir esas daöyle herkesçe peşin kabui edilmiş ve hilinde yapacaktır. Nisan, mayıs ve habelli bir değer taşımaz. Tersır.e olarak bu ziran aylannda tatbik olunacak bu şesöz dünya ölçüsünde münakaşa edilen, kilden istifade edebüecsk elektriği buhatta uğrunda ve aleyhinde kan dökülen lunmıyan evler tespit olunmuştur. Bu bir mevzudur. Değiçen bir dünya varsa evlere tevzi olunacak sarı fişlerle göstcve bir çok kıymetlerimiz altüst olmuşsa rilecek bakkallardan ayda 3 litre petrol yerlerine geçecek değer hükümleri baalmaga hakkı olacaktır. Fişler evlere şında «bir milletin bir gemi gibi idare tevzi olunacaktır. Fiş almıyanlar şikâedilmesi gerek olduğu> hakikati de varyetlerini Bölge İaşe müdürlüğüne bildidır. recektir. Milleti bir gemiye başka bir bakımdan Petrol tevz'atını petrol kumpanyalan kendi vasıtalan ve kaplarile bakkallara daha benzetebiliriz: Gemı her dakika yapacaktır. Bakkallar bu suretle halka rota değiştirınez; bulunduğu mevki aııpetrolun litresini 28 kuruştan verebile laşıldıktan sonra gideceği yer harita üzerinde tespit edilir. Duz bir hat üzerincektir. de seyreden gemi, muayyen yerlerde, Un tevziatı Genc bir doktorumuzun Halka yapılacak beyaz un tevziatı için dönüm noktalarında istıkamet değ'.ştirir. muvaffakıyeti Toprak Mahsulleri Ofisibir proje hazır Hiçbir kaptan bulunduğu mevkii bilmeHaydarpaşa Nümune hastanesi kıy lamıştır. Şehrimize bugünlerde 30.000 ve den, gideceği isükameti bilmeden, havametli hekimlerinden doktor Fahir Vu bundan sonra 20.000 çuval birinci kalite ya, suya ve kendi keyfıne gore rota deral, evvelki gün Sıhhlye Vekâleti tara beyaz un gelecektır. Bu unlardan şehrin ğiştire değiştire, pusula ve harita tanıfından seçilen Jürl heyeti huzurunda ekmeklik ihtiyacı için verüeceği ,gibi ev madan enginlerde seyahate çıkamaz; ihtisas imtihanını muvaffakiyetle ver velâ hastane ve mekteblere, bundan rasgele gezmek için bile bu tarzda demiş. blrlnci sınıf dahiliye mütehassısı ol sonra hamur işi verilerek iş randımanınt nize çıkmak tehlikeli ve delice bir iş muştur. Genc hekimlmizl tebrtk ederlz. artırmak için lşçilerine yemek veren olur. Bir millet de tarihinde düz istikafabrikalara un verilecektlr. Halka haf metlcrde akan sükun devrelerinden sontada bir gün ne şekilde un tevzi edile ra dönüm noktalarına gelir. Buralan ceği hakkınöa henüz kafl karar veril inkılâb yeıleridir; bir istikametin, bir Çobanla Mustafanın vazlyetleri de devrin değiştiği zamanlardır. Eğer bu memiştir. buna yakmdır. Çoban ne kadar dişini devirlerde bir millet tarih içinde bulunEikarsa sıksın, amatörlükteki mevkiini Halka verilecek şeker duğu mevkii farketmiyerek, millete yeni nihayet bir kaç sene daha devam ettireSon günlerde bir kısım halkın sekere ve doğru bir istikamet gösteren ve çizen tstanbul Askerlik Dairesinden: fcilir. Ama ondan sonra maişet sahasın1 338 doğumlu ve bu dogumlularla gösterdiği tehacüm, helvacı, şekerci ve inkılâbcı bir şef, bir kaptan bulmazsa, daki imkânlarını amatörlüğündeki namuameleye tâbl eratın bütün sınıfları çikolâtacıların fazla şeker almalan kar. tarihî akışta rasgele hareket yüzünden rrmdan ötürü devam ettirebilir. Yani şısında şekere kat.t ihtiyacı olan ço hüsrana ve felâkete uğrar. Milletlerin smatör güreşimlze bazusile blr şey ka celü ve sevkedllecektir. cuklu ve hastası olan ailelerln kolayca batışı da, doğuşu da bu dönürn noktalaa Şubelerde toplanma günü 25 mart tpmadığı halde maişetini kazandığı yer. şeker tedariki için Türkiye şeker fabri rında olur; yeni medeniyetler, yeni imdeki imtiyazlı halini muhafaza eder. Bu 942 çarşamba günü saat dokuedur. kalan şirketi ilk parti olarak 25.000 ki paratorluklar bu zamanlarda meydana hal amatörlük için olduğu kadar Çoban 3 Yevmi muayyende herkesin şube lo şeker tahsls etmiştir. Bugün bu şegelir, ve bu zamanlarda çözülür, gider. için de güzel bir şey değildir. Farzede sine müracaatl ve çubelerine müracaat kerler mutavassıtlar vasıtasile bakkalTarihin bu dönüm noktaları <buhran ve lirn ki, Çoban bu yaz profesyonellik ka etmiyenler hakkında askerlik kanunu lara tevzi olunacak ve şeker fabrikaları intikal» zamanlarıdır. Bu zamanlarda rarını verdi. Zaten bu sıralarda mil nun ceza maddesinln tatbik edileceği şirketi hangi mutavassıtlar ve bakkalharbler, buhranlar ve ihülâller başgösletlerarası müsabakalar yapılmadığma ilân olunur. lara şeker verlldiğini Bölge İaşe müdür terir; ihtilâlciler, Inkılâbcılar ve kahralüğüne bildirecektir. Bu suretle bu şe manbr, hatta büyük peygamberler ankerlerin satışı daiml murakabe altına cak bu devirlerde yetiçir. Sakin bir deTaçlan deviren... Ordulan birbirile çarpıştıran... Tahtlan yıkan... alınacak ve bakkallar birer kilodan fazla nizde büyük bir gemi içinde kamarasınAşk ve harb tarihinin en parlak harikası... satış yapmıyacak, satışta hassas davra da oturan, yolcularla reşeli vakit grçiFUm halikl C E C İ L B. de M İ L L E ' l n e n büyük saheseri nacaklardır. ren bir kaptana seyahat esnasında lüT Ü R K Ç E zum yok gibi gözükür; hatta onun rahat hayatı, işsizliği gözönüne almırsa herkeEt narkı kaldırıldı! sin kaptan olabileceği bile düşünülür. Piat Murakabe komisyonu dün yaptığı Fakat kaptan geminin rota deği";tirmeğe fevkalâde bir içtima neticesinde karamecbur olduğu dönüm noktalannda ve man, daglıç ve kıvırcık canlı. toptan ve tehüke zamanmda iş görecek adamdır. perakende sa'.ışlanna, keçi eti perakende Eğer sakin zamanlarda gemiye ehil olsatışına konulmuş olan ve bir senedenmıyan bir kaptan seçılmiş de tehüke za(Bu film bugün ayni zamanda İzmirde LÂLE ve TAN ginemalarında) berl devam eden nark sistemini tamamanlarında onun felâkete ve ölüme doğmen kaldırmağa karar vermiştir. Bu kaPrograma llâve olarak: VALT ru tekneyi götürdüğü anlaşılırsa, seyahat rar bugün ilân edilecek ve mer'iyet mevDİSNEY'in renkli MİKİSİ edenler arasında bir ehliyetlisi kaptanı kiine girecektir. Bugün saat 1 de tenzilâth matine. iş başından atarak dümene geçer. İşte Odun ve kömür narklannm kaldınl o adam cemiyette kahraman ve Inkılâbması hususu da aynca tetkik olunmak cıdır. Yakın tarihimizde memleket tcktadır. nesinin batmak üzere olduğu, parçalanVerem Mücadele cemiyetînin dığı bir sırada Atatürk gibi bir kahraman ve inkılâbcı, dejenere ve ehliyetsiz balosu bir kaptanı, saltanatı çiğnedi, ve dümenl Verem Mücadele cemiyetl balosu bu eline alarak Türklyeyi kurtardı. ın müştereken yaratüklan akşam Taksim Belediye kazinosunda verilecektir. Balonun fevkalâde bir şekilde *** olması için büyük fedakârlıklar yapılTürklye modern tarihinde, yani iki üç mıştır. Bilhassa balonun çok zengin asırdanberi inkılâbına kadar çöküntü (FRANSIZCA SÖZLÜ) kotyonları meyamna bir çok kıymetli halinde idl. Avrupanın dirilmesi herkeAsk. genclik filml emsalsiz bir muvaffakiyet kazanmaktadır. Çılgin blr mücevherat da konulmuştur. sin bildiği üzere büyük bir hareket nemacera içerisinde güzeran eden bu komedlyî sinema severlere tavsiye ederiz. ticesi oldu: Gümrük beyannameleri •^•^••HB Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine. 1 Beş asır Snce başlıyan rönesans Gümrük ithalât benayyamelerl bundan sonra Bölge İaşe müdürlüğü tara hareketi ve kıt'aların keşfi; Seven, ıstırab çeken ve perestiş eden kadın... fından da te*kık ve tasdik olunacaktır. 2 İki asır önce başlıyan sanayileşme Bu suretle her nevl ithal mallan clns ve dünya ölçüsünde mübadele hareketi. leri ve piyasaya dağılış şekll kontrol alBu hareketlerin birlncisi bizim tesiriMetresinin ihtirası için sadakatsız koca... tında tutulacaktır. mizle oldu. İstanbulu fethetmek ve Ak göre Çobanın uzaklaşmasile mühim bir açığımız olmaz. O vakit ağır sıkletimiz vardır, diye bugün rahatlık içinde bulunan spor teşkilâtı telâşlanarak Çobanın yerini doldurmağa çalışır. Bundan Çobanın yerjıe gelebilecek genclerin aranmalan, bulunmaları ve yetişmeleri gayreti bir an evvel başlamış olur. Çoban da kimseye yük olmadan, kendi maişetini sırf kendi İmkânlarile çıkarmak imkânlarını uenemiş olur. Her meslekle bir tekaüdlük vardır. Ama halis amatörün şu veya bu şekilde tekaüdiüğü mevzuu bahis olmamalıdır. Buradaki tekaüdlükten kasdım, sporcu olmanın bahşettiği himayeli vaziyetlerdir. Şu da rnuhakkak ki, dünyanm her köşesinde ağır sıklet amatör güreşçilerin teRaüdlük çağları ekseriyetle profesyonel minderler etrafında geçer. Profesyonellikte hafif sıkletler müsabakası mutad olmadığından profesyonellik fırsatlarından hep ağır sıkletler istifade ederler. Esasen böyle olmasaydı, eski giireş hocamız Peter'i, ondan sonraki antrenör Pellinen'i ve bunca ağır sıklet profesyonel güreşçileri amatörlük dışında ne görür, ne de isimlerini işitebilirdik. Bunun içlndir ki, ağır sıklet amatör güreşçilerin tekaüdlük çağlarına yakın zamanlarmda profesyonelliğe geçmeleri. ne sıkılmamahyız. Sehir Dun yaıtın farkı nda haberieri Kendi davalarımız Petrol, uıt ve şeker tevziaf ı Dün yapılan bir toplantıda bazı kararlar verildi Y a z a n : «••>•^ CUMHURIYET 21 Mart 1942 IHEM NALINA MIHINA olm adığımız devi rler A. Hamdi Başar denizi ve şark kapıiarını garbs kapamakla Avrupayı bir kendine gelme ve garbdan şark yollarmı bulma zoruna soktuk. Bundan rönesans ve kıt'aiarm keşfi harekeüeri do£du. Bu suretle Avrupa, tarihinin yeni bir dönüm noktasma girmiş; dünya değişmeğe başlamıştı. O zamanki Türkiye kendisinin sebeb olduğu bu büyük dünya değişikliğinin asla farkında değildi. Asırlarca Avrupaya efendiiik etmiş olan bir millet dünyanın bir dönüm noktasında rota değiştirmesini bilmediği, nerede olduğunu kavrıyamadığı için Avrupanın tasfiye ettiği Ortaçağ Türkiyede yaşadı, ve Türkiye değişen dünyanın farkında olmamak cezasmı çok acı şekilde çekti. XVIII inci asrın ortasında Avrupanın garbında büyük bir hareket başlamıştı: Garb milletleri sanayileşiyor; dünya genişlemesinin verdiği refah içinde hürriyetlerinl kazanıyordu. Hududsuz ve sonsuz bir insanî faaliyet içinde herkesin bildiği hâdiseler, İngiliz sanayi inkılâbı, Fransız inkılâbı oldu. AvTupa tamamen değişmişıi. Harabeler üstünde muazzam şehirler yükselmiş, dağlar ve ısEiz vadiler fabrika bacalarile dolmuştu. Insan, refah, saadet çoğahyor; tek kelime ile yeni bir dünya medsniyeti kuruluyordu. Demokrasi, iş ve ticaret serbestisi, liberalizm bu yeni gelen şeylerdi. Selim Sırrının 60 yılı ostum ve üstadım Sclim Sırrı. hayatmın değil, Gaîatasarayda beden terbiyesine başladığının 60 ıncı jılmı idrak etti. (Mulıterem üstadın kaç yaşında olduğunu, başta kendisi olmak ü^ere, kimse söyleraedi. ben de söylemiyeceğim.) Beden terbiyesine de, kafa ve ruh terbiyesi kadar kıymet veren güzde IMaarif Vekilimiz, Gazi Terbiye Enstitüsü Beden Terbiyesi şubesinin 10 u n cu yıldönümü münasebetile yapılan töıeni, daha ziyade Selim Sırnnın 60 ıncı meslek yıhm kutlama günü haline sukru. Bu, çok yerinde bir kadirşinashk'.ı. Çünkü bu memlekeite jimnastik ve prorun bir beden terbiyesi ilmi olduğunu anlıyan ve bu mühim davayı, kaIın pazulara sahib olmak gibi kolay bir işin dar çerçevesi içinden çıkararak bir biîçi hîline sokmağa çaîışan ilk Türk Selim Sırndır. Buna söylerken Selim Sırnyı yetişfirenin de sevgili ve muhtcrem hoc3mız Faik Bey olduğunu kaydetmeyi bir kadirşinashk vazifpsi sayarım. Faik Bey olmasaydı, Selim Sırn, kendinin de söylediği gibi jimnasliği se\Tniyecck re bugün yalnız Türkiyede değil. garbda da şöhret »ahibr bir beden terbiyesi mülehassısı olarak yctişmiyecek'.i. 338 doğumlular sevkediliyor Selim Sırrının 60 ıncı yıluıı ktıtlamak vesilesiîe Gazi Terbiye Enstitüsü denilen mükemmcl ve Ebedî Şefimizin yüce adım tasımağa lâyık müessesejn ve onun yetiştirdisi yarının öğrermenlerini de görmek bahtiyarlsğına erdim. Müstakbel mii/ik ve beden terbiyesi bçretmenIcri, Türk genclipinin ri'h ve vücud terbiyesi irin, büyük iimidler veren unsnrlar olduklarını bir iki saat içinde, kalabalık vc süzide bir davetli kütlesine isbat ettiler. Ak^atn k?ranlıçında, Türkiye yakın tarihinde ilk defa olaenstitüden. inan, güven ve iftiharla IsTürkiye bu kajnaşmalardan ve değişen rak, Atatüvkün sayesinde büyük ihtilâl temiye istemiye ayrıldık. dünyadan bu sefer de farkında olmadı. ve inkılâbını yaparken, «değişen dünya» Bir tarihte, daha Gazi Terbiye EnsMillet olarak bu işlerde bizim de rolü nın farkında olmuştu. Atatürkün bütün müz vardı; Avrupalı millet olacak, ha c'ehası, bunu herkesten önce ve herkes titüsünün Beden Terbiyesi subesi hcniiz yatımız deği;ecekti. Halbuki biz ne Av ten doğru olarak sezmesi olmu=tur. Za mevcud değilken Berlindeki jimnastik rupayı, ne de değişen dünyayı anlıyama ten bütün garb kapitalist âlemine karşı ve spor yüksek mekteblerini ziyaret etdık. Aradan uzun seneler geçtikten son isyana sürükllyen cesaret ona bu büyük miştim. Bu müesseselerde de jimnasük ve spor öğrermenleri yctisiyordu. Cumra. tTanzimat» denilen ve Avrupayı dı sezgisinden ve inanından gelmisti. huriyet'i, o zamanlardanberi okııyan şından ve eksik olarak taklid etmekten Ahmed Hamdi BAŞAR aziz yurddaşlanm bu iki müessesenin birer eşini memleketirrizde de görmck arzu ve hasretile nasıl yandığımı ha(ırlarlar. 12 yıl önce, mayolannm içindeki mütenasib vücudlerinin bütün güDünyanın en meşhur tenoru, zamanımmn KAROSUSU zelliğini, bütün çevikliğini gıpta ile seyrettiğim Almsm genclerinin ve kıılarının eşlerini, dün. Gazi Terbiye Ensri» Napolinin sihriâmiz manzaraları arasında çe\Tİlmiş lüsünün jimnastik salomında da RÖr» düm ve muradıma erdim. ibaret küçük bir kımıldanış oldu. Biz Tanzımatla ha'iikatte Avıupalı olamadık; fakat Avrupa ıstilâsma açıldık. Zaten Tanzimat Avrupanın XVIII inci asırda yaptığı inkılâbm değil, XVI ncı asırda taşladığı rönesansın serpintileriydi. Tanzimat bizim için değişen dünyadan gelmiş bir ışıktı; fakat tıpkı guneşın aydan aksederek gelen ışığı gibi donuk ve soğuktu. Onun için Tanzımatla biz, garbın yalnız havasmı sezdik; fakat asıl lışan, liberal, sanayici, bankacı ve demokrat Avrupa bize yabancı kaldı. Liberal ve demokrat Avrupayı 1908 de taklide yeltendiğimiz zaraan ise, Avrup* yeniden değişmeğe başlıyordu. 1914 harbindenberi Avrupa, yeni bir âlemin ı;ine girmişti. Liberalizm yıkıhyordu. Halbuki biz ancak o tarihlerden sonra liberalizmin ne olduğunu anlamağa, onu benimsemeğe çalışıyorduk. Bsn bi.e 1916 da neşrettiğim ilk yazımı «serbestii ticaret» in faydasına tahsis etmiştim! Avrupada Adam Smit'lerin, Rikardo'larm devri kapanıp yeni ekoncmistler, yeni cereyanlar üstünleşüği sıralarda, onlardan ancak yüz küsur sene sonra, Türkiyemizde Cavid Beyler, İbrahim Fazıl Beylerin tercüme'.erile hâlâ mekteblerimizde okunan hberal ekonomi politi^i öği'endik. Biz A\Tupadan yeni diye, iyi diye her neyi almışsak hem en üstünknrü rekilde, hem de artık moda'.arı geçtiği, fenahklar yapmağa başladığı sıralarda alıyorduk. Bugün S A R A Y B E N J A M İ N O sinemasında • GİGLÎ'yi* Sevdiğim Kadın Filminde teganni ettiği «ROMEO . JULİETTE» L'ARLESİENNE «LUCİA. şarkıiarile «MARİA» NAPOLİTAİNE romansını dinle>iniz. nâveten: MİKEY MAVS'ın Rörülmemiş RENKLİ bir filmi. Butjün saat 1 de tenzilâtlı matine. Bütün ıstırablann toplandığı yüksek heyecanlar çaheseri KLEOPATRA Bugün L A L E sinemasında TAKSİM sinemasmda BUGÜN Biribirlerini seven iki gencin kurduklan mes'ud yuvayl tarumar eden, eski kafah, cahil ve zalim bir ana... Servetlerine mağrur, hazır yiyici bir sürü düşkün insanlarla mücadele eden temiz ve namuslu bir ailenin hazin ve heyecanh romanı. DENİZ İ Z G İ L E R İ YIKILÂN YUVÂ TÜRKÇE SÖZLO TÜRKÇE ŞARKILI BÜYÜK REVÜ ve KOROLU «SAADET YUVASI. filminin r N T U a Selim Sırrı da, İsveçten sişkin ve kııvvetli pazularile gidip şişkin ve kuvvetll kafasile döndükten sonra, bütün var'ığmı beden terbiyesinin alfabesini öğreüneğe hasretmiştL O da. meramına ve muradına kavuştu. Merhum Şeylıülislâm ve Evkaf Nazırı Niğdeü Hayri Efendi gibi münevver bir din adammın raüsaadesile önce medreselerdeki küçük softalardan başlıyarak nihayet peçcli ve çarşaflı Türk kızlanna kadar beden terbiyesi yaptıran Selim Sırrıntn önünde, Türk kzlan, yarının beden terbiyesl öğretmenlerine yaraşan bilgifi, metod'u ve sıhhatli çevikliklerini gösterdiler. En nefesli futbol takunımıza meydan akuyan bir gayretle. bir dakika durup dinlcnmeden en giiç ve zorlu hareketlerl yaptılar. Rahmetli Kıırddereli Mehmed Pehlivan. «İyi pehlivan iyi anadan yetişir» sözile modern bilginin bir prensipine bilmeden tercüman olmuştu. Türk nesillerinin gürbüz, sıhhatli ve «Türk gibi kuvvetli» olmaları için, Türk analannın gürbüz. sıhhatli ve kuvvetli olnıalan gerektir. Türk kadınını peçenın, çarsafın, kafesin maddi ve manevî karanlıklarından ışiğa ve nura kavuşruran Cumhuriyet rejimi, şimdi Türk analannı gürbüz, sıhlıatli ve kım'etli yetiştirmek yolundadır. Bu vazifeyi. omuzlanna yüklenmiş olan fedakâr öğretmenler, şimdi, Gazi Terbiye Enstltusünün kucağında yetişiyorlar. Bu müe«;seseyi kuranları hürmet ve şükranTa anmak. orada çalışan feragatli gencliği tebrik etmek, Türklük adına bir borcdur. BRİGITTE HORNEY J0ACH1M GOTTCHALK ŞARK Sinemasında ' SENİN GİBİ BİR KADIN! CHRISTİNA FRÎTZ Nağmelerile mesteden eşsiz okuyucu essiz dilber yıldızı rATMA RUŞTU TÜRKÇE ŞARKILAR ' bütün tstanbuu M { j Z E Y Y E N g g f l ^ niievîî Tarihî konserler solisti N E G M İ R I Z A Musiki adaptasyonu: K<?manî SADİ IŞILAY Tamburî bestekâr SALÂHADDİN Kemani NOBAR ve 36 kişilik saz heyeu. LUTFEN DIKKAT • SÖDERBAUM Bu eserin düğün sahnesi (Kızım Em>masm) filminin baş yıldızı BEDİA MUSABNİ'nin Kahiredeki (Bedia Kazinosunda) yüzlerce muganniye ve dansözlerin iştirakile tertib edilmiştir. Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine V O N D O N G E N BALIKCININ KARISI Filmini BUGÜN Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine. tarafmdan oynanan mevsimin en büyük aşk romanı: sinemasında . görünüz. • Bugün S Ü N E R sinemasında m* Senenin en şayanı hayret ve beklenmemiş vak'alarla dolu... Bir muamma... Bir esrar... Ve bir teknik harikası olan Kadııı Virginia BRUCE ve John BARRYMORE Hissedilmiyen buse... Heyecan uyandıran bir derağuş... Buaün saat 1 de tenzilâtlı matine. Fümini mutlaka görünüz. Baş rollerde: IBRAHIN OZGUR HER PAZAR saat 15 te SÜREYYA SALONLARINDAKÎ DANSLI ÇAY matinelerinde Bütün KADIKÖY halkına zevk ve neş'e içinde bir tatil günü geçirtiyor. Biletlerîniri sinema gisesinden ev\'elden temin ediniz. â tm Beşıktaş S U A D P A R K sinemasında NES'UD GÜNLER'in ABDÜLV EHAB GÜNÜ KALDI ACELE EDİNİZ. Yerlerinizi evvelden tedarik ediniz. Seanslar: 12 3 6 9 d a 4 ^LTammdaki masada oldukça yüksek sesle, heyecanh tavırlarla bir ahpabına anlatıyordu. Kulak misafiri oldum. Olduğu gibi naklediyorum: t Bu felâket nasıl mı başuna geldi? Dinle: Vakit akşamdı. Beyoğlunda yürüyordum. Işim yoktu. Cantm sıkılıyordu. Sinema ilânlarına, vitrinlere, kararsız kaldım. Ne yapmalı? Her şeyi uğraşıyoruz. Birkaç mahallede böyle önümde yürüyen kadınlarm bacakları bildiğim halde susmak ve gece gid.p, işler yaptılar. Gece boş evlere girip ra bakıyordum Blrdenbire arkamda ho hiç bir şey geçmemiş gibi rahatça yat sessiz, sadasız hah, gümüş, eıbise ne mak... Yok, bu olamazdı. Nihayet ka varsa alıp gidiyorlar. Hay Allah tizden muılulu bir ses mırıldandı. Evet, evet... Çiçek sokağındaki o rarımı verdim. İnsanlık vazifemi yapa razı olsun... Ne tesadüf, ne tes3düf! Hecak, bu İki serserinin soygunculuğuna rifler bu gece torbada keklik! kırmızı ev... Bu gece saat on İkide. Kendisinden, yaptığım küçük lıizmet; İnce, öksürüklü başka bir ses ona mâni olacaktım. Şerlok Ho'.mesvâri bir iş yapacağımı düşündükçe çarpmtım ar mukabil bana bir iyilikte bulutımasını, cevab verdi: Peki ama ya enselenirsek, herif tıyordu. Adeta gururlamyordum. Hare g°ce vak'a mahalline beraberindfc beni kete geçmek zamanı geldiğini dtişüne de götürmesini r k a ettim. Derhal kaüzerimize gelirse? Sen rcerak etme. Ben her şeyi yo rek bir otomobile atladrm. Bomonüde bul etti. luna koydum. Herif ziyafete davetli, •na buna sorarak Çiçek sokağım bulHoş, nüktedan bir adamdı. Yemeği dum. Akşam iyice basmış, hava karar karakolda beraber yedik. Meşhur soygeceyarısına kadar evde yok. Yahu, aydınlık, işlek bir sokak, mıştı. Kırmızı evi bulmak da pek ko gur.culuk vak'alaruıdan, şu'.dan bunhemen cadde de B*omontiye çıkıveri lay oldu. İki katlı, taştan, sağlam ya dan konuştuk. İkimiz de ne^'eden yeripılı bir bina idi. Heyecanla kapısma nıizde duramıyorduk. Koımisı benden yor. Vallahl ben kendi hesabıma. yaklaştım. Zıle dokundum. Fakat zili hsberi alır almaz derhal Çlç;k sekağ;Kalın seslisi: Sus be! diye homurdandı, gelip durmadan çaldığım halde kapıyı açmı na iki polis yollamış, evı gö? yapsıne geçenler duyacak. Ne ena>i, korkak ya kimse gelmiyordu. Oradan geçen sldırmıştı. Saat on birde biz de yu a şeysin sen! Pekâlâ, ben te^başıma da bakkal çırağı kılıklı bir adam halimi düşuik. Polisler karaniıkta sokağın bir işimi görmesini bilirim. O canım hah gördü: kıVesine gizlenmışlerdi. Bir tanesi ya Nafile çalıyorsunuz, dedi, evde n;mi7a sokularak: Iarı, gümüşleri bırakır mtyım sanıyorsun? Bu geceden iyi fırsat olur mu be? yoklar... Daha hiç bir şey yok, dedi. Ne aksilik!.. İşler tersine gidiyordu. Herif davetli diyorum sana, kim bilir Komiser: • Şimdi ne yapmalı, ne yapmalı?» diye Hele on iki olsun, diye mırıldandı gece saat kaçta gelir. kendi kendime söyleniyordum Nihayet Ötekinin korkak, zayıf bir sesle: Bir apartıman kapısmı siper alarak Vallahi bilmem ki, diye tereddüd derin bir nefes aldım. O zamana kadar biz de kendimizi gizledik. bunu akletmediğime şaşarak, sür'atli İçinde mırıldandığını duydum. Sokak tenha İdi. Tek tük sv'ıerin penKalblm heyecandan fena halde çarpı adımîarla oradan uzaklaştım. Doğru, en ceıelerinde ışık vardı. Mahal'e dorin bir yordu. Adresi kendi kendime tekrar yakın polis merkezine... Zaten en ma uykuya dalmışa benziyordu. Uzakta bir ediyordum: «Bomonti, Çiçek sokağı, kır kulü bu değil miydi? Benden insaniyet saat on ikiyi çaldı. Kalbim çarpnıya mızı ev.> Zavallı kırmızı evin sahibi, namına malumat... Fakat hırsızları ya başlamıştı, Komiserln bir an gözierinin şimdi belki ferah, kaygusuz. geceki da ka'amak onların vazifesiydi. şüphe İle karanhkta parldd'ğını ve yü Polis merkezinde, komiseri gonrek züme dikildiğini gördüm. Yarım saat veti düşünmekle meşguldü. Belli etmemeğe çalışarak bir vitrinin önünde du İstediğimi söyleyince beni karşısına çı daha geçince, yavaşça: rup arkama baktım. Hayret! Hiç kimse kardılar. İriyarı, güler yüzlü bir adam. Acaba aldandınız mı? diye mırılyoktu. Fakat o konuşma?.. Ya bir so Vaziyeti anlattığım zaman o da benim dandı. kağa sapmış, yahud da bir yere girmlş gibi heyecanlandı: Sinlrli görünüyordu. Fakat ben bir Aman, dedi, biz de bu ev soy denblre kolunu dürttüm. Sus3rak, ololacaklardı. guncularıtu günlerdir yakalamak ijin duğunıuz yere slndik. Sokakta bir gölge Olduğum yerde blr müddet ?=• Küçük hikâye Hırsızların peşinde... daha savurarak anahtarını hiddetle kilide soktu, kapıyı şiddetle yüzümüze çarparak içerl girdi. Komiserin yüzüne bakamıyordum. Garib bir ürkekhk İçindeydim. «Hakikaten bütün işittiklerim hayal olmasın, aldannuş olmıyayım?» diye İlk defa kendi kendimden şüphelendlm. Komiser, polislerden birine bir şeyler söyledi. Polis uz:klaş:ı. Komiser yürüdü. Başıra önümde, ne yapmak lâzım geldiğjfcie kararsız, onu takib ettlm. Karakolun önünde, biraz evvel yanımızdan ayrılan polis, koşarak bize yetişti: Evet efendim, dedi, bekçl, tütüncü Kadri Beyi tanıdı. Uzun zamandır bu mahallede oturuyormuş. O zaman komiser bana döndü, Soğuk bir bakışla: Efendi, gidebilirsinlz, dedi, bu defalık sizi bırakıyorum. Fakat yajancı İhbarlardan sakmınız. Eğer gelecek sefer karşılaşırsak... Sözünü biiırmeden, hiddetle arkasını dönüp yürüdü. Başım önü.nde, omuzlanm düşmüş, evimin yoiunu tuttum Kendi kendimden utamyordum. Fakat o sözleri, onları uydurmuş olmama İmkân yoktu kı... Ah dostum, hayal görmediğimi, o sözleri aynen işitmiş olduğumu, evimin kapısına yaklaştığım zaman anladım ve bejmirrden vurulmuşa döndüm. Kilıd kırılmıştı, kapı yarı açıktı. İçeri dcli gibi koştum. Bütün halılarım, gümuşlerim, elbiselerim, para edecek ne varsa... Şimdi anlıyor musun, budalalar sdbi nasıl blr tuzağa düştüğümü an!ıyor musun? O sözler beni evimden uzaklaştırmak için söylenmiştl ve ben başka tarafta Şerlok Holmeslik yapayım derken...» Peride Ce!âl belirmişti, ağır ağır ilerlijoriu. Heyecandan boğuJacak gibi oluyordurn. İşte yaklaştı, kırmızı eve dogru ilerüyor... Evet, oraya. Ve işte kırmızı evin önünde duruyor. Onun eğildiğmi, kapıyı açmak için telâşla uğraştığını artık İyice görüyorduk. Sonra sokjğın ucundan birdenbire iki polis fırladı. Adarrıa yaklaşülar. Kıskıvrak yakalad'lar. Her şey bu kadar basit ve kısa cereyan etmişli. Komiser: Haydİ, dedi. Biz de İlerledik. Kapıya yaklaştığımız zaman, kırmızı yüzlü, temiz kıyafetli bir adamm, polislerin elinden kurtulmak içm çırpındığını ve ağır küfürler savurauğunu gördjk. Bizi görünce, adam: Haydudlar, diye bağndı, benden ne istiyorsunuz? Slz nasJ policsiniz? Gece vakti evine gelen bir adamı hırs:z gibi yakalamaya ne hakkınız var? Efendiler, şikâyet edecağlm. Görcceksİniz, gdreceksiniz... Adamın hiddeti o kadar samimî idi k;, komiser şaşkın bir tavırla yüzüme baktı. Polisler ellerini gevşcltiler Adarr. kurtulur kurıulmaz silkinip üstünü başını düzeltti. Gözleri hidietten şimşekIer çakarak: Evet, şikâyet edeceğirr., diye bağırdı, Komiser efendi, ne hakla™ Komiser: Fakat slz? diye kekeledi. Obürü azaıretle: Bu evin sahibiyim, deiî tütün lüccarı Ahmed Korkmaz. Asabiyetle ceblerini araştırarak: Adam, Inler gibi, ağlar gibi anlat İşte kartım, İşte hüvlvetim. dlve bir m = kta devam edlyordu. Vapurumun sasürü e\Tak gösterdl. Sonra: ati yaklaşmıştı. Kalkmaya mecbur ola Yarm görüsürüz, diye bir rak, alttarafını diniiyemedira.