CUMHURIYET 2 4 îkincîteşrîn 1941 Sıhhı bahisler Veremle mticadele Akciğer vereminin tedavisi erken teşhisle kolaylaştığından herkesi ekran resmi usulile röntgen muayenesinden geçirmek lâzımdır z . haberleri Abdülhak Şinasi Hisar J Parti Genel Sekreterile birlikte Ankaraya gitti Birkaç gündenberi şehrimizde bulu nan Maarif Vekili Hasan Âli Yücel cün akşamki ekspresle Ankaraya dönmüştür. Maarif Vekili, Haydarpaşada Vali Lutfi Kırdar. Üniversite Rektörü Cemil Bilsel ve Parti Reisi Reşad Mimaroelu ve Maarif erkâru tarafmdan teşyi edilmiştir. Halk Partisi Genel Sekreteri Pikri Tüzer de Maarif Vekili ile beraber Ankaraya hareket etmiştir. Fikîrler [HEM NALINA MIHINA! Okumak istiyorlar, reddetmiyelim Sayın Naarif Vefciîiîieöyle bir şikâyet, daha doğrusu istek karşısınaayız: Lise mezunu 40 kadar genc, cvvelâ askerlik hizmetlerini, sonra . üksek tahsillerini yapmak için, Yedek Subay okuluna ginnişler ve orduya iltiLak etmisler, en kutsal vatan vazifesini yurdun en uzak köşelerine vanncı;.a kadar, sevkedildikleri yerlerde iki yıl müddetle yapıp terhis edildikten sonra, yüksek tahsillerini yapmak için Üniversiteye müracaat etmisler. İlkönce bu jenclere, kapıların kapanmış olmasına rağmen, kabul edilecekleri vadedilmiş; fakat profesörler meclisinin kararını heklemeleri bildirilmiş. Bir ay sonra, kendilerine red cevabı verihniş. Bu red cevabının mucib sebeblerini (Falih Rıfkının yeni teklif ettiği sözle gerekçelerini) bilmiyoruz; elbette profesörler meclisi de, yüksek tahsil görmek istiyen 40 kadar gencin bu iyi isleklerini red için bir takım sebebler bulmuştur. Belki de, Üniversitede ders yıImın başlamıs ve genclerin geç kaltnış cbnalan, bu red cevabınm en kuvvetü sebebidir. Fakat insaflı düşününce, kabul etmek lâzımdır ki o 40 genc, Üniversiteye kaydolunmakta geç kalmışlarsa bu, kendi kusurlarından ve ihmallerinden ileri gelmemiştir. Onlar, silâh altmda bulunuyorlardı; terhis edilip İstanbula gelir gcbnez Üniversiteye müracaat etmislertiir. Bu bakımdan gecikmelerl tamamîle mışru bir mazerete dayanmaktadır. Ne vakit terhis edileceklerini bilemezlerdi ki kayıd muamelesi için, vaktinde müracaat etmiş olsunlar. Nur ve irfan yolunda gösterilen istekleri, sırf eşkâl ve nıerasim yüzünden reddetmek doğru mudur? Formaliteler okutmak içindir; yoksa okutmamak için değil. Hele askerlik hizmeti gibi kutsal bir vazifeyi yaparken kendi ellerinde olmıyan sebeblerle biraz geç kalmış olan genclere, bir yıl daha kaybettirmek hiç doğru değildir. Vazifemiz, okumak istiyen genclere güçlük çıkarmak değil; okumak istemiyenleri zorla okutmak oldıığuna göre, askerlikten donüp gelmiş olan bu 40 genci, bir sene âvareliğe mahkum elmekten vazgeçmek lâzımdır. Muhterem Gökmen Bütün dünyada olduğu gibi memleketimizde de en çok tahribat yapan hastahkların başında akciğer veremi ge lir. Akciğer veremi, tedavisi kabll bir hastalıktır. Ancak burada muvaffakiyet derecesi hastahğın erken teşhisine bsğlıdır. Hastalık ne kadar erken meydana çıkarılırsa tedavisi de o kadar mümkün ve kolay olur. Akciğer veremi vücudde faaliyete geçerek tahribat yapmağa başladığı sıralarda her zaman gürültülü bir tezahür göstererek kendini belli etmez. Grip veya basit hafif ateşli bir soğuk algınlığı tarzında seyrederek bir müddet Bonra gizli bir şekil alan nevileri vardır ki bunlarda hastalık sinsi bir surette devam etuği halde hastalanan şahış uzun zaman bunun farkında olmaz. Bu terzda hastalananlar arasında miinevverler, hekimler de vardır. Bittabi bunlar bilmiyerek muhitlerine mikrob eaçar ve birçok insanlara hastalık verebiürler. Sinsi seyreden hastalık bir müddet sonra akciğerde büyük yaralar açar. Hastanın ağzmdan kan gelerek hekime müracaat eder. Bu gibilerin tedavisi uzun sürdüğü gibi alınacak netice de her zaman parlak değildir. Tedavl bakımında hastalığın erken teşhisüe, yanı verem basilinin akciğerde fazla tahribat yapmadan evvel meydana çıkanlmasile muvaffakiyetin artmasına nazaran erken teşhisin ne kadar mühim ve kıymetli olduğu aşikârdır. Erken teşhis edilen bir veremlinin hayatı kolaylıkla kurtarılabildiği gibi hastalığın sinsi sinsi seyrettiği sıralarda etrafına saçtığı mikroblarla birçok kişi de hastahğa aşılanma tehlikesinden kurtarılmış olur. Akciğer vereminin teşhisinde, daha keşfindenberi Röntgen muayenesinden istifade edilmektedir. Hastalığın kat'î teşhisi, seyri, tedavi esnasmda kontrollar Röntgen muayenesile yapıhr. Fakat bütün bunlar bir şahsın hastalığını hissedip doktora müracaatinden sonra yapılan şeylerdir. Halbuki tedavi bakımından bu zaman ;ok defa gecilrniş olabilir. Senelerce evel tüberkülo7İa mücadele eden âlimler yalnız hastaları değil, hiç hastalık hissetmiyen sağlamları da Röntgen muayenesinden geçirmenin usul ittihaz edilmesi fikriıti ortaya atmışlardır. Bu suretle talcbe, memur, anıele gibi muhtelif teşkilâta mensub irsanlan sağlamları Röntgen muayenesine tâbi tutmuşlar ve sr.ğlam diye yaşıyanlar arasında etrafına basil saçan hsfif veya üeri derecede hastalar bulunriuğunu görmüşlerdir. Birçok meeaı ve istatistiklerle meydana konan bu hskikatten sonra sağlamların kütlevî bir tarzda Röntgen muayenesinden geçirilmesi fikri bütün dünyaca kabul edilmiştir. Şimdi Röntgen mu=yenesinîn tatbık şeklini tetkik edelim. Röntgen muayenesnde kat'î neticeyi ancak film çekmek usulü oUn radyogrsfi verebilir. Radyografi sayesinde ciğerlerin İnce strüktürıerini. en küçük tagayyüratı, kalb âfctleüni görebiliriz. Kütle muayenesi için binlerce, yüz fcinlerce insanın filmini aUnak çok masrafn ve çok zahmetli olduşundın, radyoskopi (film çekmeden Röntgenle muoyene) usulü bur.un yerine kaim olmuştur. Film çekmek usulü radyografikadar emin bir netice vermiven radyoskcpi ile binlerce kişınin muayeneden geçirilmesi çok zamana bağlı olduğu gfc'. yüzlerce muayene yapmak suretile fazla şuaa maruz kalan doktor İçin de zararsız bir metod değildir. Bugünkü modern makinelerle büe fazla F.öntgen şuaına ır.aruz kalacak hekimin Yazan : Prof. Dr. ve "Fahim Bey,, Sümer Bank fabrikaları istihsalâtı bu sene dünya vaziyetinin gösterdiğı fevkalâdeliklere rağmen diğer senelere nazaran daha fazladır. Sümer Bank Umum müdürlüğü fabrikalann 1942 senesi imalât programmı üzerinde gidip gelinmez, buna ragTien hazırlamağa başlamıstır. yakamızı bırakmaz garib bir heyulânın durmıyan akışı içinde mütemadiyen deYüksekkaldırımın tamiri ğişen ve kendi kaderlerini kendi yapıYüksekkaldınmm tamiri işine Tünel larmda taşıyan varhk cilvelerini bir seferleri başladıktan sonra devam ediömür boyunca dikkatle temaşa etmi?, lecektir. Mevcud tramvay müşkülâtı ve hayretle düşünmüş olan Abdülhak Şitünelin işlememesi dolayısile Istanbulla nasi Hisar, varlıkların en tipik ve müBeyoğlunu birbirine bağlayan bu en kısa tekâmili olarak tanıdığımız insanlaryol geniş mikyasta bir rağbete mazhar dan, babasınm yakın dostu ve kendisiolmuştur. Belediye bu rağbeti göz önünnin çocukluğundanberi aşinası olan Fade tutaraJc halkm tamir dolayısile uğnhim Beyi. ayni zamanda başkalcnnın yacağı bir güçlüğe mâni olmak için bu ağzından toplanmış fıkralarla zekâ havişi tehir etmiştir. Tünel çalışmağa başsalasını aşan bütün insan mahiyeti gibi ladıktan sonra tamir edilecek olan Yükiçine ve hakikî hüviyetine nüfuz edilesekkaldırımda çirkin manzara teşkil emez bir mahluk olarak yaratmış göriiden bazı dükkânların yıkılması da müyoruz. Fazla olarak Fahim Beyin delinasib görülmektedir. lik zannını verecek hulyacı hallerinden Halen Yüksekkaldınmm merdivenll başka hiç bir fevkalâdeliği olmadığı gibi kısmında fazla bozulmuş olan yerler çoğu belli ohnıyan hayalî maceralarmda mevziî olarak tamir edilmektedir. ihtirastan da eser olmıyan tuhaf bir zavallılığı Fakat Almanya ve Isviçreye altı dülhak vardır. Hisar, buna rağmen AbŞinasi Fahim Beyi pek doktor gönderilecek korkunc bulduğu ve çok tiksindiği ihtiMaarif Vekâleti, anatomi, histo'.oji, yarlık günlerine kadar takib etmekten nzyoloji, şubelerinde ihtısas yapmak ü kendini alamadıktan başka bizi de kendine hâs bir tarzda ve zengin bir ifade zere Almanya ve İsviçreye altı doktorun topluluğu içinde sürüklemesini bilmişgönderiimesine müsaade etmiştir. Veritir. len karar tıb mensublan arasında alâka İlk zamanlar şlirin çilesile haşroldukile karşılandığından fakülteye müracaatler başlamıstır. İcab eden muamelelsri tan sonra tenkide geçen ve buradaki tetekemmül ettirmek üzere, fakülte dekanı mız ve güzel ömeklerüe temayüz eden profesör Kemal Atay yarm Ankaraya bu şahsiyet, <Fahim Bey ve Biz» de • Hıkâye» adını verdiği tok ve halis eserigidecektir. ie edebiyatımıza, ayni zamanda bir dünKarakoldan karyola demiri ya görüşile kaynaşmış olarak girmiş oluyor ki Fahim Bey işte bu görüşün i11* çalan hırsız tercümanı olan bir kahramandır diyoMahir Topaloğlu isimli bir genc, ev rum. Abdülhak Şinasi Hisarla Fıhim velki gece saat yirmi üç buçukta, Akbı Bty arasmda benim gördüğüm çözülmez yık karakolunun depo odasmdan iki bağlılık da bu mahiyette olan bir bağkaryola demiri aşırmıştır. Demirleri gö lıhktır. türürken karakoldan görülerek yakalanMütemidiyen vahdetler yapan ve aymıştır. Dün meşhud suç kanununa göre ni zamanda bozan bir zaman olduktan müddeiumumilikça mahkemeye gönde scnra hiç bir şej'in ne kararı, ne da sorilen bu gencin, İstanbul üçüncü asliye P J vardır. Dün, hakikat olan bir vahdet ceza mahkemesince on gün hapsme ka bugün başka bir vahdete, yarın da bir rar verilmiştir. Kendisi, temyiz neüce başkasına intikal ettikten sonra değişsine kadar serbest bırakılmıştır. menin kendisinden başka bir hakikat ne olabilir? Hem de bu değişmeler, bilFaydalı konferanslar hassa in3anda, hem tenine, hem de ruEskıden kalmış bulunan patlayıcı huna şamil olduktan sonra onun hakimaddelere el sürülmemesi ve kurtulma katini nerede bulmah? Çocukluk, gencçareleri hususunda halka ve mekteblılere lik ve ihtiyarlık arasındaki uçurumları aydınlatıcı konferanslar verılecektir. doldurmsk ve bunlardan yekpare bir Milli Müdafaa Vekâletinin müracaati in?sn valıdeti yapmak nasıl kabildir? üzerine Maarif Vekâleti mekteblere bu Hepsi de bambaşka, apayrı şeyler dehususta icab eden emri vermiştir. llk. ğil mi? Yalnız bu kadar da değil. çünkü orta ve lise talebesine muallimler ta dcğişmeler yalnız çağlara münhasır kalrafından mekteblerde, halka da Maarif mıyor, hergün. her saat ve hatta her damüfettışleri tarafından münasib zaman kika değişiyoruz. O halde ki şimdi var olarda Halkevlerinde konferanslar veri lan biraz Fonra yok oluyor. Dünden bulecektir. !:"üne beklenmedik şekillere, umulmadık Üç makarna fabrikası hak haletlere giriyoruz. Bunlarm ne zaman başlayıp, ne zaman biteceğini de bileDr. Muhterem GÖKMEN kında takibat başladı miyoruz. Oyle bir akış ki yalnız haldeŞehrimizde mevcud 10 makarna fab ki anları birer hakikat gibi görünüyor, rikasına, makarna imali için günde 100 fakat biraz sonra bundan da eser kalSİNEMANIN 4 BÜYÜK VE MEŞHUR YILDIZI çuval un verilmekte idl. Yapılan tetkl mıyarak ancak müphem, boş kalıclar katta bu fabrikalardan üç tanesinin halinde hatırlanabilen hayallerden, kamakarna yapmadığı ve aldıklan unları leyroskopvari sonsuz fani suretlerden sattıklan anlaşılmıştır. Bu üç fabrika ibaret bir resmi geçid oluyor. O ha'.de hakkında takıbata başlanmıştır. Bu doğru olarak bu resmi geçidi temaşa fabnkalar kapatılacak ve almakta ol ve tespit etmekten fazla bir şey yapmadukları unlar diğer 7 fabrika arasında ğa imkân olmayınca Abdülhak Sir.asi Hiear bize belki de yalnız bunlarm zevtaksim edilecektir. kini vermek, ona göre düsünüp dü?ünSinemasmda gösterilecek olan Avrupa hudud giimriiğü dürmek ve uslandırmak istiyor. Dikkat ediîirse es»rde hiç bir hisse. hiç bir mutakviye edildi habbet veva nefrete ciddî bir yer verilEdirne (Hususi) Bir müddet evvel miş olmaması dahi benliklerimizin zabaşlıyan Svılingrad Uzunköprü ararnar'la birer hayaletten ibaret kalması sındaki demiryolu köprülerinin tamirine ve bunların geçici ahval ve =srtlar karhararetle devam olunmaktadır. İstanş'smdaki teessürlerinin devamlı bir kıyFransızca sözlü güzel fîlminde: Kadınların. erkekleri taklidde ve işleri aşka bulAvrupa arasmdp;:i münakalât, köpmetleri olmamasıdır. Fakat «herşeye tercih ermekte hakları olup olmadıklarmı söyliyeceklerdir. rülerin tamiri sona erinciye kadar kara rağmen gönülleri şadeden hayat» 1n bir yolu ile sürüp gideceği için bu hudud Fevümpsi olmakla beraber bu da bir noktasmdaki gümrük teşkilâtımıza Gazımihal köprüsü basındaki gümrük Tahiatın en güzel bir tablosu... Kııdretin en yüksek bir eserî.» kadrosu da ilâve edilmek suretile biraz Sinemanın en büyük bir zaferi olan en son sistem RENKLİ Çccuk Esirgeme Kurumu Türk daha genişletilmiş ve böylelikle Avrumilletinin çocuk sevgisinin timsalidir. pa yolculannın gümrük muamelâtı bir Yıırddas! Sen de üye ol! kolaylaştınlmıştır. sıhhati bozulur. Bundan başka, kararı'.ıkta yapılan bu muayene esmsnda gıltikçe yorulan hekimm vereceğ: hükümler tam isabetli olmaınaya başlar. Su sebeLierden dolayı bir arama metodu olan kütlevî muayenede radyoskopi tam istifade temin etmediğinden taa.vır>um etmenistir. Scn senelerdd akciğer vereminin erken rneydana çıkarılması bakırrjndjn Ccnubî Amerikada Brezilyada ve Almanjada kütle muayenesi için daha pratik bir metod inkışaf ettirilmis, şehirlerden başka motonze teşkilâtla koylere de bu muayene teşmil edilmiştir Bu yenı metod ıadyoskopiden kıymetli olup, her zaman radyograflnm yerinı tutamaz. Ancak kütle muayenesinden aranan maksada tamamen kât" gelmesi, fevkalâde ucuziuğu ve pratiklıği itibarile çok revac büirouştur. Ekran resmi denilen bu yeni usul, radyoskopide kullanılan ekran fluorescent'ın Röntgen muayenesi esnasmda verdiği gölgeyi küçük fatograf filmi üzerine tesbittir. Yani radyografinin küçük ve diğer bir şeklidir. Bu usulde ekranda husule gelen ışık mahrutî bir kutuda küçültülerek fotograf makinesinden geçtikten sonra fotograf fümine alınıyor. Mahrutî kutu hem karanlık oda vazifesini görüyor, hem de ekran ile fotograf makinesi arasında bulunması lâzım gelen mesafeyi temlh etmiş oluyor. Hali hazırda ekran resmile bir kişinin filmi üç kuruşa mal oluyor. Masraf bakımından büyük radyografi ile arasındaki fark kırkta birdir. Tamamen kütle muayenesinde kullanılan bu usulde esas, hastayı sağlamdan ayırmak olup, hiç bir zaman hastalık nevi ve şekli hakkında İnce fikir yürütmek değildir. Tekrar edelim: Bu usul, malum Röntgen muayene usullerinin her zaman yerini tamamen tutacak ve onlara lhtiyac bırakmıyacak bir metod değildir. Bilhassa kütle muayenesinde hastalan sağlan^ardan tefnke, sanatoryomlarda ve dispanserlerde tedavi altmda bulunanları daimî kontrola yarıyan pratik ve ucuz blr muayene usulüdür. Ekran resmi usulü yeni değildir. Hemen Röntgen şuaır.m keşfini müteakıb meydana atılmış ve üzerinde zaman zaman çalışılmış bir metoddur. Ancak o zamanki Röntgen makinelcrinin kuvvetsizliği, fotograf makine ve malzemelerini iptidailiği bugünkü pratik şekilde tatbikına imkân bırakmamıştır. Ekran resminl memleketimizde llk defa Üniversite Radyoloji Enstitüsünde tstbik ettim. Bunun için mevcud Röntgen ve fotograf makinelerine ilâvesi lâzım gelen tertibatı burada enstitü atölyesinde yaptırdım. Şimdiye kadar bu tarzda bine yakın muayene yaptim ve imkân nisbetinde muayeneye devam etmekteyim. Hulâsa ekran resmi denilen bu usul sayesinde bütün sağlamian veya hic olmazsa hastalığın daha fazla görüldüğü, bü'.uğ devrile 30 yaş arasındakileri sistematik olarak bu muayeneden geçirmek ve bir tarama surstife zarmnında meydana çıkarılan hastalar evlerinde, dispanserlerde, sanatoryumlarda müte1 hassıs hekimler nezdine bırakı arak hastalıklan önlenmiş ve tedavileri kolaylasmış olur. Memleketimizin muhtelif şehirîerinde yer yer tatbik edilmekte olan sıtma. trahom, frengi mücadele teşkilâtma bir de verem mücadele teşkilâtı ilâvesi zamam gelmiştir. Bu mücadelede esas rolü Röntgenle yapılacak kütle muayenesi oynıyacaktır. Sümer Bank fabrikalarının istihsalâtı İşte iki isim ki e ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ •••••••••• Y a z a n daıma birbinermi tedai ettirecek, Fahim Bey denince Abdülhak Şinasi Hi \ sar, Abdülhak Şinas Hisar denince Fahim Bey hatıriana çağı kadardır. Bir gün olur ki «zamanın cak. Bunlarm birbirlerini hatırlalmaları zehirli nefesi» nde herşey «bir kasırgaaradaki oenzerlik, yakınlık veya tezadın nın savurduğu tozlar halinde havalamr, 11 döner, doner, mütemadiyen şekil değ^şdoğurduğu bir alâkadan mı geliyor Bunu kımse söyliyemez. Yalnız yaratı tirirler.»... «Hayat ancak hali bozmakla lan Fahim Bey tipinin tespit ve tahlili devam eder.» Çünkü «Hayat dediğimiz bunlar üzerinde yürütülen tahır.in ve şey bütün bunların zamanla değışerek, takdirlerin kıvrımları Abdülhak Şipasi karışarak meydana getirdikleri daima Hisara o kadar bağlı ki bunları birbi değişici, mutlaka muvakkat bir manrinden ayırmak artık kabil oimıyacakîıı zaradır». O halde ki «Bir insanıa kendi siınıyorum. Eserle müessir erasmda da de, ömrile, mazisinden ayrılır, uzaklaima çözülmez bir bağhlık olduğu düşü şır ve ona ihanet etmiş olur». Filî talihinülerek bundan daha tabiî bir şty ol mizin hakikatleri bu kadar acı ve vefamaz denjcek. Evet, bu böyle olmakla sız olduğu halde «Ruhun kendini kurtaberaber )>enim bunlar arasında gördü ran gmaları ve istiğnaları, mest ve mağğüm bağlılık bu çeşid olmaktan ziyade rur bırakan h'ulya ve rüyalan vardır. Talihin yükü altmda ezilen insan bu daha başıta bir mahiyettedir. Zaman dediğimiz görüimez, tutulmaz. yükle ezilmiyen bir ruha sahibdir. Bize Prof. M. Şekib Tunc lerine rağmen nihal yet acmacak bir akıbete mahkumdur. Bunun için «Son his, bir şefkat, muhabbet ve hasret duy gusu olacaktır.» Burada, ilâhı da kendinde olan ve hiç kimseye anlaşümıyarak kapalı bir yalnızlık içinde kalmış görülen bir insan karşısında olduğumuz anlaşıldıktan sonra Abdülhak Şinasi Hisarın eserinı buna göre düsünmek ve tatmak icab ediyor. Bir çoıuk gibi olan bu insan, kendi • egocentrisme» i (kendini heışeyin merkezi yapan bir düşünme) içinde ve hulyaları âleminde yaşamaktadır. Erken bunamalarda marazî bir halde görü'en kendine kapanmış düşünme (pensce autistique) leri galib olanlar daha çok pratik zekâlarile yaşıyanların nazarında delPik şüphesini kolayca uyandırabileceği gibi 'Fahim Bey» de bunlardan biri olabilir. Nitekim eserin sonunda Fahim biatimiri mukadder kılan ve her şeye Beye yapı'an hiteblar ve sualler müeirağmen de kudretini muhafaza eden îif'n de ayni çüphe içinde kaldığmı gösteriyor. işte bu ruhtur.» Edebiyata olan büyük ve sönmez aşBu suretle talihin fevkine çıkmış olan ıuh, ebediyete yükselmiş ve onun lez kmı yirmi senedenberi hayranhkla zetini tatmış bir ilâh olduğu için vaşa takdir ettiğim ve pek nadir fırsatlar da malcta hayvanî ilâhî bir lezzet vaıdır. olmakla beraber edebî zevkinin hakl O halde asıl sevgilerimiz bu yükselişte titizliklerine yakmdan şahid olduğum ve onun hulyalarındadır. Bunlar bizim Abdülhak Şinasi Hisan ve onun yeni bir «Kendi gönlümüz ve kendi gözlerimizle dopuma isaret olan çok şayanı dikkat yaratılmış serablanmızdır.» En büyük eserini daha çok kendi meslek gözümle saadet de buradadır. «Mahrum veya görmekten daha iyi bir şey yapamıyamuhteşem işte bize miras olan talih bu cajbm için kendi sahamda kalmak ıstırarında^m, dur.» Bana. Bergson felsefesinin ve B?reZamanm akışı içinde her an değişmekle serablar dolu bir çölden ibaret son nıhivatının edebiyatımızdaki ilk olan hayat «Olümün mutlak sükutuna akpisadasinı ku\rvetle duyuran bu eser edebiyatımızda ererken, süphem yok ki insan kendini e§er aldanmıyorsam yerden göke kadar mağdur ve mazur cerek yazış ve gerek enlayış it'barile: duyacak ve kendi kendisi hakkında in çok daha temelli. çok daha psiko'ojik saf ve merhamet hislerile dolmuş, taş müsamahalı ve insan ruhuna çok daha yakın ve nüfuzlu bir cığınn b^şlanmıs olacpktır.» eıcı olacaktır. Ve bövle bir çığır da. bqZ?manla yuğrulan ve gene zamanla kemirilip biten insan, hasret. ümid ve na kalırsa. en rrik Abdülhak Şinasi HiYedek subay olarak Ordu denilen hulyalarla oyalanan ruhile bütün yük sardan ümid edilir. büyük okulda bir okurluk ve öğretmenselis ve tanrı lezzetini duyuş mazhaıiyetlik devresi geçirmi? ve daha olgunlaşnıış olan bu tahsil âşığı gencleri Üniversiteye almalıdır. Her devlet hizmetine girTohumluk tevziatı Türk Hukuk Kurumunun tzmit (Hususi muhabirimizden) Bu ınek istiyene, askerliğini yapnuş olmasuu tertib ettiği konferanslar sene vilâyetimizde tohumluk sıkmtısı e şart koşuyoruz. Bunlar da, Üniversiteye Türk Hukuk Kurumu, hukuk bilgisi hemmiyetli bir durum aldığından bir girmeden askerlik hizmetlerini ifa etmiş ni arttırmak için, geçen yıllarda olduğu müddettenberi vilâyet tohumluk ihtiya oldııklan için, yüksek tahsillerini yapgibi bu yıl da umuma aid konferanslar cı üzerinde lâzım gelen ehemmiyetie mağa adeta ikinci bir hak kazanmıslartertib etmiştir. Bu konferanslar, her durrnaktadır. Alman tedbirler neticesln dır. Üniversite Rcktörünün ve Maarif hafta cumartesi günleri saat 15 30 da de Adapnzan Tohum Islah İstasyonun Vekilimizin genclerin haklı isteklerini Ankara Dil ve Tarıh Cofrrafya Fakül dan 10,000 kilo buğday ve 5000 kilo yu jerine getirmelerini rica ederiz. tesinde verilecektir. Konferanslara laf tohumu temin olunmuş ve çiftçiye ikincikânunun 6 sında başlanacak, ilk tevzi edilmeğe ba^lanmıştır. Bu tohumolarak îstanbul Üniversitesi Rektörü luk daha ziyade ova tipi oldugundan Cemil Bilsel «Devletler hukukunda müsaid arazisi bulunan kazalara tevzi harb» meraulu bir konferans vere edilmektedir. Bu ilk parti tohumluğnn Edirnenin kurtulu^günü cektir. 3500 kilo buğdayı, 3000 kilo yulafı İzmit Edirne (Hususî) Edirne, kurtuluş Ajnl fakültede; Türk hukuk tarihl kazasma, 1000 kilo buğday ve 1000 kilo bayramını her seneki gibi bu sene de hukuk ve iktısad kriminoloji adlı üç yulafı Gebzeye, 1000 kilo buğday ve 1000 serbest kürsü tesis edilmiştir. Bu ders kilo yulafı Karamürsele, 2000 kilo buğ büyük bir neş'e içinde kutlıyacaktır. Yapılan hazırhk ve programa göre gelcr içinde ikisine devam edenlere ku dayı Adapazanna, 1250 şer kilo buğday: ne Ankara ve İstanbuldan heyetler gerumca «devam vesikası» verilecek. de da Geyve ve Hendek kazalan çiftçilerine lerek bütün yurd adına Edirneyi kuvam etmiş olanlar arasında, her ders terzi edilmektedir. caklıyacak; hürriyet ve istiklâlin olduğu için açılaeak müsabakada muvaffak oBu partiden başka aynca Toprak kadar işgal ve istilânın da ne olduğunu lanlara sırasile para mükâfatı ve tak Mahsulleri Ofisi tarafından vilâyetımiz her yerden ve herkesten iyi bilen Edirtohumluk ihtiyaçlarına 100.000 kilo buğdirname \erilecektir. neliler bugün de gene coşacak, gene SeKurum tarafmdan radyoda verilmek day tahsis olunmuştur. Yakında bu to limiyenin göklsrle öpüşen narin minaüzere 18 konferanstan mürekkeb bir humluklann da tevziine başlanılmak ü releri arasında dalgalandmlacak olan seri hazırlanmıstır. İlk görüşmeyi 6 zere hazırlıklar yapılmaktadır. 25 metre büyüklüğündeki alsancak Edirikinclkânunda Manisa meb'usu Refik Kurtuluş vapurunun üçüncü nenin Türk yurdundan kopmaz ve aytnce yapacaktır. Müteakıb görüşmelere rılmaz bir parça olduğunu haykıracak seferi her hafta salı günleri devam olunave nihayet bütün bu tezahürler gens Yunanistanm fakir halkma yardım Türk yurdunun bölünmezliğini ve Türk caktır. olmak üzere hazırlanan yiyecek mad milletinin en zorlu şartlar ve hâdiseler deleri. Kurtuluş vapuruna yüklenmek karşısında dahi ürkmezliğini kendili B U G Ü N tedir. Vapur. a3'in 25 inci günü üçünci: ğlnden ilâna vesile olacaktır. seferinl yapmak Uzere Pireye hareke edecektir. Sinemasında Ş A R K LILIAN HARVEY WILLY FRITSGH GEORG ALEXANDER ve LEO SLEZAK KADIlNf KALBİ Türkçe SÖ7İÜ Büyük A Ş K Hayat R O M A N I Mevlidişerif| Radyolin diş macunu sahibleri Necib ve Cemil Akar kardeşlerin pederleri müteveffa BAY HÜSEYİN AVNİ Akar'm vefatının kırkıncı gününe tesadüf eden 25 teşrinisani 941 yarınki salı gü1 nü öğle namazını müteakıb Beyazıd Camii şerifinde merhumun ruhuna ithafen Mevlidi Nebevî kıraat ettirileceğinden bilcümle ihvanı dinin teşrifleri rica olunur. ve Yarın akşam S İ M E R TAKSİM Sinemasmda fevkalâde görmektedir. rağbet FİI.MLERİN EN MUHTEŞEMİ Modern Hayat VAHŞİ A Ş K LÂLE Sinemasmda Mukaddes Yalan filmindeki muvaffakiyetini görünüz. ın yeni ve güzel Peri Kızı Güzellerin en güzeli TÜRKÇE SÖZLÜ SARKILI Pek yakında ELHAMRA'da RAY M I L L A N D PATRICIA M O R I S O N A K I M T A M I R O F F ' u n da e n büviik mnvaffakiyetidir. B u harika P E K Y A K I N D A Bugün Beşiktaş G U R E L Sinemasmda Senenin en güzel iki filmi birden I Bahriyeliler Şarkısı | 2 Gönüllü Süvariler V İ Y AN A ASIKLARI #^nu bir kahvede tanımıştım. Düşunceli ve kederli idi. Kimse ile konuşmuyor, etrafına bakmıyordu. Besbelli ki bu genc adam, teselli kabul etmez bir ıstırab içinde kıvranıyordu. Haline acıdım; yanına sokularak: Arkadaş, dedim, ben bir mezartaşı gibi ses vermiyen insanlardanım. Der çıyordu. Günun Dirmde, işçi kızlardan biri bana sokulmağa başladı. Çok hasdini bana dök; sırdaşın olacağım. Ağır ağır yerden kalkan gözlerile beni sastı. Hergün, türlü vesileler bularak füzdü. Şefkate susayan donuk nazar yanıma gelıyor, konuşuyor, hayatını larında, sözlerimin samimiyetinden şüp anlatıyordu. V'aziyet böyle devam ederhelenen bariz bir ifade vardı. Neden ken, bir gün, bu alâkasının mahiyetinı anlamak merakma kapıldım ve bir meksonra. ağlar gibi cevab verdi: Derdimi eşelemesen iyi olur. Fakat, tub yazarak kendisine verdim. Derhal müspet cevab aldım. Sevişmeğe başlamademki istiyorsun, peki... mıştık. Günler geçiyor ve her geçen gün. Ve anlatmağa başladı: « Kadınlı, erkekli bir müessesede onu bana biraz daha yaklaştırıyordu. Sevdiğim bu genc kızı, ince bir dikçalışıyordum. Her mütevazı insan Eriti ben de kendime iyi, kötü bir sakin ha katle tetkike koyuldum: Fazla hassas, yat kurmuştum. Kimse ile alâkadar ol fevkalâde bir zevce olmıya kabiliyetli muyor. sadece işimle uğrasıyordum. Cid yaradılış'a idi. Annesine ve iki kızkardî ve ağırbaşlı olusum, bir çok kadın Ğeş'ne bakmak mecburiyetile en taze üların benimle meşgul olmalarına yol a 1 mid ve heyecanlarmı, genc kızlık emel f = KüçUk nikâye Sadakat yemini ve huiyaiarını çalışarak baltalıyan bu içli ve müşfık kıza o kadar çok acıyordum ki, onun saadeti içüı icab eder^e hayatımı da verebileceğimi sanıyordum. Bununla beraber, ona inanamıyordum da. Bir gün yemin teklif ettim, kabul etti. Lüle lüle saçlarile süslenen güzel başmı omzuma dayayarak yemin etti ve: Nahid, dedi, beni senden hiç bir kuvvet ayıramıyacaktır. Seni seviyorum ve daima seveceğim! Hâle, düşünmüyorsun ki hayat, binbir türlü hâdiselere gebedir. Ya bir gün beni çekemiyenlerin hışmma uğıar, işsiz kahr, yeni bir iş buluncıya kadav da sürünürsem, o zaman ne yapacaksm; beni sevecek misin gene? Certial Atahan Seni benden hiçbır şey ve hiç cimse .îoğutamıyacaktır Nahid. Saadetıne de, felâketine de candan ortağım ve ebediyete kadar senmle beraberim! Sanki, bir hissi kablelvuku bana felâketimi haber vermişti. Çok geçmeden ehemmiyetsiz bir hata dolayısile işımden çıkanldım. Bana tatbik edilen bu ceza. Bu hâdise üzerine çok düşündüm. Gümuvakkat olduğu halde, izzeti nefsimi lüşüne isim ve mana veremeden bir hafrencide ettiği için, her köşesinde upuzıın ta daha geçti. Tekrar gittim, gene evde dört yılın hatıralarını gizliyen müesseidi; fakat kapısının önünde saatlerce seden bir daha avdet etmemek kaıarile beklediğim halde bana görünmedi bile. ayrılırken, kalbimde sonsuz bir hüzün. Az sonra, onun. gene ayni müessesede fakat büyük bir aşk taşıyordum. Tılışan bir arkada^la nişanlanmak üzere O gün Hâleden bir haber sızar diye akşamı güç ettim. Ertesi gün bitip tü olduğunu öğrendim. kenmiyen saatleri beyhude saydıra. XJCernal ATAHAN çüncü gün de haber alamayınca evine gittim. Pencerede idi; yüzünü avuclan içine almış, düşünüyordu. Bana bakmadı ve benimle hiç konuşmadı. Dönüşte, gecenın korkunc karanlığma dalarken, onun, kulaklarımı hâlâ çınlatan küstah ve müstehzi kahkahasını işittim. Fakat nasıl olur, yarabbi!.. Daha dün beni çok seven, temiz ve dürüst hallerile de kendisini bana sevdiren bu genc ve öksüz kız, bugün, benimle nasıl alay edebilirdi?.. Hayır, hayır... Bu olamaz; kulaklarım aldattı beni.