CUMHURİYET Sehir Kar Buzkıran mı, biletçi mi ? Merhumlar konuşmaz Kar ^•~~~ Yazan: Ben bu satırları yazarken henuz yağ mttmifa. Lâkin Ankaradan, ve Karadenıi yalllarından alıcan haberlerden bu scğukkanlı gelinin yakında bize de mi6afir geleceğini anlamak güç bir iş değildir. Karı sever misiniz? Vallahi karnı tok, sırtı pek, yuvası ncak olanlar için pek de sevımsiz değildir ama fakir fıkara için de o kadar özlenecek birşey olmasa gerektir. Hoca merhumun: Kar helvasjnı ben icad ettim ama, ben de beğenmedim, dedıği gibı bir çoğumuzun yaptığımız işler gibi karm da beğenilmiyecek tarafları yok değildir. Lâkin kış sporları yapanlara, kayak merakhlarına hele bir sorunuz! İlle Istanbuldan başka yere gitmemiş, kimi Musayı, kimi İsayı tutan bir çok hem»erilerimizin kırk yıllık İskandinavyalı gibi: Kar da kar! diye ter ter tepinmeleri benim tuhafuna gidiyor doğrusu. Bunlar kurban bayramını, şeker bayramını Uludağdaki otelde geçirmek için can »tıyorlar. Fena spor değil, değil ama •okakta yürümesini bilmeden, kayak yapmak için dağa çıkınca kiminin ayağı Inciniyor, kiminin bronşiti kabarıyor, kiminin beline eğrılar giriyor. Kar, «arhoş gibi bidayette tatlı ve Rvklidir. Sonradan sulu ve çamur olur v« en kötüsü bazan güvenilen dağlara da yağar. 16 Ikinciteşrin 1941 Burhan Felek Merhumlar konuşmaz Zeytinyağl fiatı koti kokularına rekabet edecek hale geldi. Bereket mevsim, patlıcan mevsimi değil de yağa olan ihliyaç az. Zeytinyağı lâfı olunca eski zamanlara aid kandil yağlarından nztkla nan cami hocalarının hikayelerini haUrlamamak kabil değildir. Hattâ imam bayıldı denilen leziz yemeğin de ismi imamm camiden getirdiği yağları karısmın bu yemeğe fazla koymasından dolayı şakadan düşüp bayılmış olrr.asından kinaye olduğuna dair tevatür vardır. İşte bu imamlardan birisl, cami kayyumunun kandillerdeki yağları aşırdığının farkına varmış. Bir iki defa dolayısile tenbih etmiş ama kayyum anlamamazlıktan gelmiş. Bunun üzerine bir gün kayyuma şöyle nasihat etmiş: Kuzum, carnii şerifin kandil yağlarına ilişmek haramdır. Vakfın ruhu muazzeb olur. Böyle bir şey yapıyorsan vazgeç! İnsan sonra çarpılır. Kös dinlemlş olan kayyumun bu sözlerden sonra da yağı sızdırmağa devam ettiğini gören imam bir gece yatsı namanndan eonra mimberin altına gizlenmiş ve evden tedarik ettiği bir yatak çarşafına bürünerek, kayyumu beklemiş. Yatsı namazından çıkan cemaat çekildikten on, on be» dakika sonra kayyum elinde bir ibrikle gelip kandillerin yağmı aşırdığı sırada imam bu bembeyaı halile ortaya çıkıp kayyuma doğru vürümüş ve; Behey Insafsız haramzade! Benim Allah için vakfettiğim bu yağlan scn ne cesaretle çalarsın! Allahm bütün lânetleri üzerine olsun! Gözüne, dizlne dursun. Dünya malı dünyada kalır. Gözünü toprak doyursun. Diye çıkışırken, kayyum bu hayaletin sesinden imamt tammış: c Ahirete göçenler dünya işlerine karışmaz. Merhumlar görüşmez. Şartı vakfa da mütevelll karışır. Var defol geldiğin yere! deyip elindeki ibriği İmamın kafasma indirmi? ve herifi yere sermiş. Zeytinyağı işte böyle ötedenberi etrafında dövüsülmüş bir «âbı hayat» tır. Onun için şimdi pahahlasmış olmasma şaşmamalıyız. İnsanların bu yağa karşı zâft vardır. İster kayyum olsun, Ister imam, İster papas. Buz kıran mı, biletçi mi? Arasıra bir tramvay hikâyesi anlat tnak, bugünkü »artUr içinde ror veya fena değüdir. Gidlyoruz. Kırk jrîy tiW bir vagon, bizım arabanın yanında kabul salonu gibi kahr. Iriyan bir biletçi. Herhalde arabalarm bugünkü sıkışıklığı başlamadan evvel tedarik edilmiş canlı malzemeden! Üstelik bir de kahn kaput giymiş. Gene üstelik elindeki tahta bilet kutusunu kolunun üstünde ve gövdeEinden taşkın bir vaziyette tutuyor ve yolcuların arasından bir buzkıran vapuru gibi geçiyor. Benim de yammaan Reçti, sol kolumu ağrıttı. Yanımda da rtarince bir delikanlı var. Onu da sendeletti. Çocuk dayanamadı: Yahu! Nasıl geçiyorsun? Vayyy! Sen misin soran? Uclarmı hamal kolDSMİarı gibi büktüğü kara bıyıklannı uzata uzata sordu: Ya nasıl geçelim? Insanı devirecek gibi geçiyorsun! Pek rahatsız oluyorsan... Neyse öteki yolcular karıştılar ve imece ile biletçiyi susturdular. Bıraksaydılar narin genci muhakkak hırpalayacaktı. Arabalar azalalı biletçilerdc öfke arttı. Insana öyle bakıyorlar ki nice yufka yüreklileri ürkütebilir! Hatırıma geliyor. Biletçiler arasında bir boks şampiyonası tertib edilse de yolculara kızan biletçiler hızlarmı birbirlermden slsalar. Gerçek ne oldu bu çoeuklara! Eskiden ne kadar halim, selim adamlardı. Acaba bunlar arasmda da Nasreddin Hocanın tekkesi gibi beylik olduklarmı mı hissedenler var? Mümkün olsa da âmirleri tebdil geeip biletçilerin halka nasıl mubassırlık ettiklerini görse: iftihar eder vallahi! B. FELEK f HİCRAN BUGÜN muhtesem fılmini siz de görüniiz. Fransız ^ I YOLU PIERRE BLANCHAR. ISA M I R A N D A AŞK İHTİRAS MACERA ELHAMRA Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine LILIAN HARVEY ve WILLY FRITSCH Darülfünunun Cografya fakuitesinden mezun olan, fikir hayatına olduğu kadar iş hayatına da kabiliyetli bulunan, klasik iktısadcılara karşı yaptığı devamlı savaşlarına ve hususî topiantılardaki musahabelerine şahid olduğum aziz dostum Ahmed Hamdi Başar «İktısadi devletçilik» e aid dördüncü kitabı olan «Değişen Dünya» eserile senelerdenberi çalıştığı bir mevzua devam eltiğini göstermektedir. Hamdi Başarda beni alâkadar eden, onun iktısadcıhğmdan ziyade inkılâbımızdanberi memleIstanbuldaki un suiistimali meselesini tetkik için şehrimize gelen Tıcaret keümizi bılhassa çok yakından ve pek Vekâleti mufettişlerinden mürekkeb mübrem olarak alâkadar eden iktısadî heyet, mesaisine ehemmiyetle devam meseleleri kendine yüksek bir fikir etmektedir. Müfettişler, butün fmncı meşgalesi yapması ve bunun üzerınde ları a>Ti ayn davet ederek sualler sor takdirlere şayan bir azim ve sarsıhnaz maktadırlar. Bu arada borekçı ve pas bir sebat göstermesidir. tacüar da çağırılmakta ve defterleri İktısadm münakaşa götürmez miıteatetkik olunmaktadır. rife, prensip ve kanunları olabilir. İstaDüne kadar fırıncılar şirektlne un Ust:k.ere istinad ettiği için de rakamverümesıne devam edilmiçtır. İstanbul lara müstenid ölcülü malzeme üzf.rinde daki fınnların hemen kısmı azamî bu çalısması lâzım gelir. Bütün bunları tesşirkete dahıl bulunmaktadır. Şırket. fı lim etmemek kabil değildir. Fakat Hamrınlar namına unu Toprak Mahsulleri di Başarın eserinde bu tarzda müsp»t Ofisinden toptan almakta ve fırınlara ölçulerin bulunmaması yüksek tahsitevzi etmektedir. Bu şekil çok mah lini yapmış, inkılâbımızdanberi mühim zurlu görünmektedir. Bunun için her ıktısadî bir müessesenin başında çalışfınncının ununu Ofisten bizzat alması mış dinc ve tüvana bir adamın düşünmünasib görülmekteüir. Yeni bir kacelerinde herhalde dikkate şayan bir çok rarla dünden itibaren Ofisten vekâlefikirler, tecrübelerden alınmış dersler ten un alan ve fırın sahiblerini temsil olabilir. Kendisinin münhasıran fikir eden kimselere un verilmemiştir. hayatile meşgul olmamasından dolayı Toprak Mahsulleri Ofisi. şehrin muheserlerinde metoda aid bazı kusurların telif yerlerinde açılmasına müsaade ebulunması bu ihtimalleri mutlaka seldilen fırınlardan işe ba4lıyanlara derbedecek de değildir. Çünkü Hamdi Bahal un verecektir. şarın mevzuu çoktanberi, kurulmuş, işEvlere cetveller dagıhlacak lenmiş bir iktısadî hayat olmaktsn ziyaEkmek buhranınm önüne geçilmek de kurulmak üzere bulunan, veya kuve bu işi salim btr usule bağlamak makrulması melhuz olan bir iktısadi hayat sadlle Ankara, İstanbul ve İzmir gibi üzerinde olduğundan düşüncelerini sabüyük şehlrlerdekl evlerin nüfusünü tesplt eylemek hususunda hükumetçe dece müesses ve prensip ve kaidelerle verilen kararın tatbikına yanndan iti ıdare edecek değildir. Daha ziyade içinbaren şehrimizde de başlanacaktır. Bu de yeçadığı zamanın iktısad! oluçlarını na lazım olan cetveller Belediyece ta okuyup tefsir etmek, bunlara dayanarak bettirilerek kazalara tevzi olunmuştur. istidlâllerde bulunmak ve hatta daha Alâkadar memurlarm nezareti altmda ilen giderek imkânları aramak ve bunbunlar yarın her tarafta evlere dağıtı lara göre tahmin ve faraziyelerde bulunlarak her evin nüfus mtktarı, bunların rroktır. Bu vadide çahşmaktan zevk alan yaşlan ve vaziyetleri tespit edilecektir. ve istidadını burada gören bir adamın Alınacak neticeye göre mıntakalara ve mesaisi tabiatile klasik çalışan adamlarilecek un miktarı da tayln edilerek ye rın eserierine benzemez. Klasik eserler, ni usulün tatbikına geçilecektir. klasik fikirlere, klasik otorıtelere, klasik bibliyografyaya dayanarak vücude getirilirler. Bunlara nispetle inkılâbcı Nafıa Vekili şehrimizde olsn veya orijinal çalışan kafalar başkaNaiıa Vekili General Ali Fuad Cebesoy lfiından çok kendilerini dinler, kendi dün sabahkl ekspresle şehrimiM geldüşündüklerini yazarlar. Hamdi Bnşarmiştir. da da bu temayüllerin galib olduğu göKaynakdere motörü rüîüyor. Bunun için hemen bütün eserlerinde kendine yardımcı hiçbir destek, hakkında tahkikat hiçbir otorite görülmez. Kendisi soyler, Münakalât Vekâleti, Karadenizde kendisi düşünür, kendisi hüküm verir. meçhul bir denizaRı tarafından batınFakat ayni zamanda mümkün olduğu lan «Kaynakdere» motörünün batmasına aid meselenln aydınlanması İçin kadar makul ve kanaatlidır. O halde ki yapılan tahkikatın genisletilmesine ka okuyucusunu sonuna kadar sürüklemek rar vermiştlr. Bunun için «KajTiakde istçr ve muvaffak olmak için lâzım olan re> motörü mürettebatını kurtaran kariha ve zekânın bütün inceliklerini «Gürpınar. yelkenlisi kaptanı Niyazi kullanmasmı bilir. Binaenaleyh herşeyve tayfalannm da ifadelerinin alınma den evvel kendi mevzuunda bir şey issına lüzum gorülmüş ve dün İstanbul tiyen. bir şey' düşünen, bir şeye varmağa Mmtaka Liman riyasetine bu hususta çalışan ve bunları okutmasını bilen bir muharrir karşısında bulunduğumuz emir venlmiştir. muhakkaktır. Hem de bu şey senelerI GORULMEMIS IZDfflAM.. 1 denberi buhrandan buhrana çalkanan Her yerde olduğu gibi bugünün iktısadî hayaü olunca Hamdi İstanbul halkı da Başarın bu yüksek merakını aksettiren devamlı mesaisini tebcil etmemek kab:l değildir. İleri sürdüğü fikir ve tahminlerin bir gün tamamile boşa çıktığını Dünyanın tapındığı kadın fanetsek bile onun bu büyük endişesinı bütün heyecan ve samimiyetle herkese açması ve bunlarm münakaşasını istemesi başiıbaşma güzel bir harekettir. CLARK GABLE CLAUDETTE Diğer branşlarda da deha nice meseieCOLBERT SPEN'CER TRACY ler var ki bunların hiçbir sözcüsüne şaFRANG MORGAN ' la çevirdiği hid değiliz. Buna mukabil Hamdi Bason e ser ı: şarın bu hususta adeta bir şahıka teşkil tıtiğini gorüyoruz. Un suiistimali etrafmda yapılan tahkikat haberleri Fikirler İHEM plânlarına nasıl ve ne maharetle geçirduğlni, sonra da bunlan millî ve insanî gayelerle nasıl telif etmeğe savaştığmı görmekle hakıkaten meraklı ve cazib bir alâka uyanıyor. Kitabı heyecanlı bir intizarla okutan cihet de bilhassa bu nokta olsa geraktir. Teşbihte hata yoksa bu kitab da insanı «Çalıkuşu» gibi çekiyor, fakat gene onıın gibi ne çabuk bitti, burada bir ekciklik olacak dedirtiyor; fakat eksiğin na sıl bir ekçik olduğu da kestirilemiyerek gözler muharriri aramak ve kendisinden bir şeyler sormak ihtiyacile bir tarafa dahyor. Yalnız muharririn bir müddet sonra bizimle bir daha konuşması ve ası! sonsdzünü o vakit söylemesi muhtemel olduğundan ona intizaren şimdilik bu kadarla iktıfa etmek icab edecekîir sanıyorum. Bununla beraber Hamdi Başarın uğraştığı meseleler ve uyandırdığı alâkanın genişliği düşünülecek oluısa bizi tam manasile tatmin etmesa dahj bunda hayret edilecek bir şey yoktur. Çünkü bu hususta da Hamdi Başar yalnız değildir. Yeni dünyanın do§uşu hakkında yazılan eserler arasında ckuduklarımdan hiçbirisini Hamdi Başardan daha imtiyazlı görmedim. Bunların hepsi istikbalin karanhklarında yapılan öyle yoklamalardır ki körebe oyunlarmda olduğu gibi burada da birşey ele geçirmek için görmek imkânı olmadığından ancak müphem sezişlere dayanmak ve bunlarm isabetlerini tecrübe etmek kabildir. Nitekim Hamdi Başar da, ilmî izahlarda bulunmak isterken bilhassa bu mahiyette denemeler yaptığını kitabmın önsözünde açıkça söylemektedir. Memleketi ve dünyayı alâkadar eden bu seziş tecrübelerine bizi de iştirak ettirdiğinden dolayı Hamdi Başara teşekkür etmek ve eserini tebrik eylemek bir vazifedir. NALINA MIHINA Dünyamız nasıl değişiyor ? ı Prof. M. Şehib ^ * Yazan: * ^ Vapurun istimi gibi! merika parlamentosu, bu harb karşısında Amerikanın takındığı hemen hemen muharib vaziyetten dolayı, artık hiç bir manası kalmamış olan bitarafhk kanununun en esash iki maddesini değiştirdi. Amerikan ticaret gemileri silâhlanacak ve harb sahasındaki İngiliz ve müttefik liınanlarına ambarlar dolusu silâh ve harb malzeraesi taşıyacaklardır. Telgıaflar. bir ay sonra, 100 kadar silâhh vapurun İngiliz limanlarına sefer edeceklerini bildiriyor. Amerikan açık deniz ticaret filosu 10 milyon ton kadardır. Bu tonajın hiç olmazsa yarısı, harb malzenıesi taşımağa tahsis edilebilir. Boylece 27S0 kadar Amerikan vapurundan en az 1500 tanesi İngiltere ve müttefiklerinin emrîne geçmiş demektir. Amerika Cumhur Reisi, M. Ruzvelt, daha evvel, Amerikan donanmasına «Vur!» emrini vernuşti. Bu suretle Alman ve İtalyan harb gemileri görünür görünmcz. hemen ateş açılacaktı. Bu emir tatbik edilmektedir. Alman Devlet ve Hükumet Şefi Her Hitler de, silâh ve harb malzemesi taşıyan her gemiyi batınnak emrini, Alman hava ve deniz silâhlanna çoktao vermiştir. Bu emir de tatbik edihnektedir. Führer, Alman denizaltılanna Amerikan gemilerinin hücumuna uğrayınca hemen mukabele etmeleri için de emir veımiştir Bu emir dahi tatbik edilmcktetlir. Bu karşılıkh saldınçmalara ve vunMmalara kısaca ve düpedüz «harb» derler Harbediü>or; yalnu ilânına heniiı cesaret edilemiyor. Meşhur «Vapurun istimi arkadan gfclf'ın. hikâyesinde olduğu gibi iki taraf, «Biz dövüse duralım, harb ilânı arkadan gelsin» diyorlar. Tunc Yanndan itibaren şehrimizde de evlere nüfus cedvelleri tevzi edilecek sinin dedıği gibı «inkılâba yakışır yeni bir ilmi görüşe sahib ohnayı» denemek ıstemiş ve memleketmizdeki ctemiz sükunet ve hürriyet havasma güvenerek» fikıılerıni tetkik ve tenkid sahasına koym?yı bir cbahtıyarhk» addetmiştır. Ne yazık ki bu çok alâka verici çahşrr.ada iktiiadî görüşün hâkim olman Ilamdi Başarın istediği tetkik ve tenkidi benim yapmama imkân vermemektedlr. Eserin bilhassa son kısmını okuyacak olanlar burada «cemıyetin ileride dayanacağı şartların neler olacağmı» gösıeren sahifeleri çok merakla takib edeceklerdir. Fikirlere bağlı olduğu kadar aksiyonla da meluf olan müellifin yapmak istediği ılmî görüşün hükümleıi arasında «olmalı», «yapılmalı» gibi vücubî fiilleri de kullanmak ihtiyacım duyması Oelki de inkılâbcıhk iradesinden gelmektedir. Bunun içm olecak ki eserde irsanı şa;ırtan ve sadece muhakemeye bırakmıyarak iradeyi de gıcıklıyan bir ruh vardır. O halde ki bir çok yerlerde nazarî akıl ile amelî akh sankı kolkola gitmekte, birinin yetişemediği yere diğcri koşrnaktadır. Fakat daha çoğu geleceğe aid olan bir düşüncede baslıca prensipi hayır ve vazife olan amelî aklın işe karışmaması ve istikbali bu prensiplere göre inşa edilmiş görmek istememesi kabil değildir. Çünkü inkılâbcı bir ruh. geleceğin karanhklarım sadece nazarî akıl ile delemiyeeeğinden amelî aklın iradesine de başvurmak ıstırarındadır. Bu nevi muharrirlerin hepsinde görülen bir halin Hamdi Başarda bir istisna teşkil etmesı için hiçbir sebeb yok*ur. O halde bu eseri kendi şartlarında ve olduğu gibi görmek lâzımdır. Bu zaviyeden bakıldığı zaman da Hamdi Başarın iktısad dünyasını realite plânından alarak kendi zihin, tasavvur, ümid ve emel Hem profesör, hem de memur olanlar Hem profesör, hem de memur olup da yüz lira veya daha ziyade m&aş alanlann prof esörlükle alakalan kesilmesi hakkındakl karar tetbik mevkilne konmuştur. Yapılan tctkikatta muhtellf yüksek mekteblerde 20 ye yakın profesörün ayni zamanda memur olduklan anlaşıbnıştır. Bunlar, bulundukları mekteblerdekl profesörlük vazifelerinden ayrılacaklardır. M. Sekib TUNC B U G Ü N NELER SıHEHASINDA JOAN CRAWFORD ve FREDERIK MARGH Sinemasında büyük muvaffakiyetle gösterilen Müddeiumumiliğe verilen Musevi tacir Tahtakalede Menaşe hanında 11 numaralı yazıhanede Yukoheskl isminde bir tacir, Mıntaka Ticaret müdiriyeti tarafından resmî bir müesseseye verilmek üzere taleb edilen gliserüıi *mevcud mallann hepsi satüdı» iddiasile vermek istememiş, yapılan araştırmada bu tacirin elinde bir tondan fazla gliserin bulunduğu ve sahte faturalar tanzim etmekte olduğu tespit edilmiştir. Musevi tacir, Müddelumumiliğe teslim edilmiştir. Harikuîâde filmi takdim edilmektedir. Aynca : Matbuat V. M' Memleket Jumah Bugün saat 11 de tenzilStlı matine. Korkusnz KADIN tarafından mükemmel bir surette ibda edilen Basın Birliği azalarına Ş A R K Sinemasında herkes NARMÂRA'da GÖNÜL ESRARI F i 1m in d e WILLY B I R G E L ve BRIGITTE HORNEVe • ^ H Hayran olmaktadır. H M • MA D A M M L U N A neş'eli OPERET I Şen • görünüz ve candan gülünüz. görü Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine. Tel: 49366 M Türk Basın Blrligi İstanbul mıntakası reisliğlnden; Mıntakamız adına, Türk Basın Birligi umumî kongresine iştirak eden murahhaslann kongre neticeleri hakkında vejscekleri malumatı dinlemek üzere birlik arkadaşlanmızın 19'11 941 çarşamba günü saat 15 te birlik merkezine gelmeleri rica olunur. BÜTÜN İSTANBUL • Heddy Lamarr'ın İnkılâbcı Genclik gazetesi 22 nci nüshası matem sayısı olarak çok hazin ve nefis bir surette intişar e^mistir. Tavslye ederiz. İMILLİveALEMDAR da harikuîâde Türkçeleştirilmiş harikuîâde heyecanlı BUGÜN SUMER Sinemasında VVARNER BAXTER'in Sinemamn ideal ve dehakâr çift artisri: Modern Hayat Fransızca sözlü güzel filmi yarattılar. Kadınların. erkekleri taklid.. Ve isleri aska tercih etmektp.. Haklan olup olmadığını bize anlstacaklar ve gözlerimiz önünde canlandıracaklardır. BU S A L I A K Ş A M I Tekrar buluştular ve asrî hayab musavver SEVDA Göz kamaştıncı harikaşına hücum ediyor... Aynca: Nefis M I KY DİKKAT: Bu film: Umumî talebe rağmen an^ajmanlardan dolayı maalesef fazla uzatılamıyacaktır. ra teneffüslerin birinde Cavidan Amüteessir bir köşeye ama, ded^ «BelLâmiayı çekerek: | ki edeceğım senı ikaz etmemin fena bir şey olmadığını da sanıyorum. Kocan çok gene, güzel bir kızla dolaşıyor Lâmla. Dikkat et!» Gene öğretmenin rengi uçtu. Eli ile bir işaret yaparak arkadaşmı susmrdu. O esnada zil çalındı. Sınıflanna gitmek üzere bulunduklan yerden aynldılar. Lamia ders verirken müthiş bir gayret sarfedıyordu. Birdenbire başına şiddetli bir şey indirilmiş, kaldınlamaz bir yükün altında kalmış gibiydl. Demek aldatılıyordu? Her fırsatu büyük sevgisinden ve baglılığından bahseden; evine son derece düşkün görünen, muhitçe de dürüst tanınan kocası bu alçaklığı yapabilij'ordu ha?!. Vazife mefhumunu tam manasile kavramamış olsaydı, derhal mektebden çıkarak onu bulacak ve âdiligini yüzüne çarpacaktı. Lftkin şimdi derslerini bırakamazdı. Öfkesini ve kınklığını yenmeğe çalışarak akşamı buldu. Sokağa çıktığı zaman pek perlşandı. Tehlikeli surette yakınından kayan otomobillerln bile farkında değildi. Ona dünya altüst olmuş; iyi ve mukaddes tanıdığı her şey yıkümış gibi geliyordu. Açık hava ve uzun bir yürüyüş kendisini biraz toplamasma yardun etti. Kararım değiştirip postaneye girdi. telefonda kocasının numarasım çevirerek: « Sen bir alçaksın! dedi. Senden nefret ediyorum. Her şeyi öğrendim ve seni affetmiyeceğim.» Şiddetle telefonu kapadı. Gözünde çok yüksek bir değeri olan evinin yolunu deSistirerek yürüdü, yürüdü. Dünyanın bir buhran ve intikal devresi geçirmekte olduğunu, milli inkılâblardan dünya inkılâbına doğru gidılmek ihtiyaclarının ilerlemekte bulunduğunu, geçirmekte olduğumuz buhran, ihtilâl ve harb hailelerile, otoriter rejimlerin kap : talist de\rin batmak üzere olmasından ileri geldiğini ve nihayet yeni iktısadî prensiplerin hazırlandığını kuvvetli bir kanaatten gelen emniyetle uzunuzadıya anlatan Hamdi Başar bu suretle kendi IRENE DUNNE ve CARY GRANT İ lh Göx İ /z... ^ tarafından emsalsiz bir tarzda yaratılan Ormanlar HAKİMİ Parlak ve çok güzel komedisini görünüz. İki kadınla evlenmiş bir erkek.. Hangîsini kendisine ebedî alarak ahkoymağa muvaffak olacak... BUGÜN SAAT 11 DE TENZİLÂTLI MATİNE ni hayranlıkla seyrediyor... A yr ı c a: KATHERINE HEPBURN CARY G R A N T ın bir nefaset harikası AŞK MAÇI r SÖNMEYEN AŞK HERKESİX GÖRECEÖİ.. SEVECEĞİ.. ALKIŞLIYACAĞI.. MUHTEŞEM BİR HARİKA.. BİR ZAFER TACL. SÜMER Sinemasında = Küçük hikâye MUkerrem Kâmll Su Filmi yaratan : (THOMAS EDISON ) Pekvakmda M E L E K 9 t e BUGÜN T Ü R K Ç E S Ö Z L Ü VE MUSİKİLİ NÜSHASI SPENCER TRACY FRANSIZCA SÖZLÜ NÜSHASI İ P E K SARAY BEYAZ TABUR Afrikanın ateşli ve korkunç sahralarında müthiş bir kasırga.. Arkadaşhk.. Mücadele.. Fedakârlık.. Avmpanın lüks salonlannda a?k.. Kıskançlık.. Esrar.. Müthiş ve muazzam sahneler.. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine. Sinemalarında büvük muvaffakiyetler kazanan Annesi evde yoktu. Tekaudluk yılla züine dokundu. Henüz blr şeyden harını mütemadiyen okumakla geçiren beri olmıyan Pervin, gülümsiyerek kenbabası, kızını çok severdi. Onun, böyle cisini misafir odasma götürdü. Az sonrengı kaçmış yüzünü görilr görmez ra da karısının babasile karşı karşıya gözlukıerıni çıkardı. Kıtabını kapadı, :diler. dinledi. Nihad, hâdisenin karısına ne şekilde Gene kadm; «Çok bedbahtım baba anlatüdığını öğrenince biraz rahatladı cığun!> diye ona koştu. Kollarını ihtı ve hakikati yazı ile bildıreceğini soyliyar adamm boynundan geçirerek hıç yerek müsaade aldı, çıktı. kıra hıçkıra ağlamağa başladı. Ayni günün gecesi gene kadın kapıBuhran hafifleyince konuştular, hâ cının getirdlgi mektubu babasının ısdisenın münakaşasını yaptılar. Tecrü ran ile okumağa razı oldu. beli asker, bir türlü damadınm böyle « Lâmia! diyordu. Sevgili Lâmiabir şey yapacağına inanamıyordu. cığım! Dünyad» seni herkesten ve her Telefonun oteki ucunda bu hiç bek şeyden çok sevdiğime, sensia yaparnılenilmedik hakarete uğnyan erkek ise, yacağıma, sana en mukaddes hatıramüthiş bir teessür içinde kıvranıyordu. larla bağlı olduguma inanmanı isterim. Nihayet büyük hesab verme günü gelip Benim için hiç bir darbe, seni kaybetmek acısı kadar yıkıcı değildir. çatmıştı. Nihad. gene karısının kültürüne, hisAşkımın kudretini sana ispat ettiğilerindeki inceliğe hayrandl. Onun böy mi sanıyordum. Seni deli gibi sevmele zalim blr sesle kendisini tahkir ede miş olsaydım, aramızdaki o zalim yılceğ;ni, yırtıcı bir hal alacağını hiç dü lann farkını hiçe sayarak seninle evşünmemişti. Acaba hâdiseyi kimden lenmek cesaretini gösterebilir miydim? duymuştu? Bunu ona kim söylemişti? Dakikalanna kadar en güzel duyguDaireden çıkar çıkmaa kansını bula larla geçen, bize muhayyel cenneti yercagmı ummamakla beraber gene de eve yüzünde veren bırleşik haj"atımız, nasıl gitmekten kendini alamadl. Lâmiasız olur da bir anda yıkılabilir? ev, o kadar soğuk ve hüzünlü idi ki, İnkân kabil olmıyan bir şeyden ötürü derhal sokağa fırladı. İçinde her geçen beni feda etmen müthiş bir şey Lâmia. dakika ile büyüyen bir ateş vardı. L& Büyük bir ıstırab içinde kıvranarak miayı kaybetmek ihtimali, onu son de şimdi sana ondan bahsedecegim: rece korkutuyordu. İlk memuriyetimde, uzak bir memUzun bir tereddüdden sonra kapımn lekette tecrübesizliğimden istifade ede birini itmek istermiş gibi ellerini üeriye dogru uzattı. Masaya kapanarak tekrar ağlamağa başladı. Beklenilmedik bir fırtına hayatını altüst etmişti. Hele garib bir hicab yüzünden henüz kocasma bile söyliyemediği şeyi düşündükçe çüdıracak gibi oluyordu. Evet, anne olacagını anlamıştı. rek beni evlendirdiklerini biliyorsyn. Lâkin onu derhal aldırmalı; bahtsız Yakın zaınana kadar iz bırakmadığını bir ömre bağlamaktansa, doğmadan ösandığım, bir hatıra mahiyetini dahi lüme mahkum etmeli idi. kaybetmiş olan o fanî rabıtayı sana Kat'iyyen evine dönmek istemiyordu. anlatmıştım. Lâkin bir noktada aldaHiç bir şejine vâkıf olmadıgı yabancı nıyormuşttm. Meğer o pek kısa süren mazinin ebediyen beni ba^hyacak bir bir kızı hayatına kanştırmak ona tehizi mevcudmuş da benim haberim yok likeli göriinüyor ve onu çekememekten, muş... Bunu üç ay e\Tel öğrendim. An hareketlerine tahammül edememekten nesinin vasiyetini yerine getirmek ü korkuyordu. zere onu bana teslim ettiler. Annesi makul olması için beyhude Yüzüme ürkerek bakan ve lçli lçli nefes tüketmişti. Babası ise onu kaaglıyan bir kız... Benim kısam! İşittik rannda serbest bırakmagı tercih edilerime ve gördüklenme inanamıyaca yordu. Düşünüyordu ki, kızının kalbingım geliyordu. Fakat ne çare ki, bu is de blr aşk varsa, en doğru karar veripatı kolay bir şeydi. lecektir. Fena halde şaşırmıştım.. Onu sana Gerçekten de son sözü söyliyen gene nasıl getirecektim? On beş yaşmda bir kadının kalbi oldu. Vücudünde yavrukızın anneliğinl senden istemek ne büsunun ilk hareketini farkedince, sıcak yük bir haksızhktı. ve en güezl bir duygunun varlığını kuNihayet mümkün olduğu kadar kmşattığını hissetti. Onu... Ve bir mazi hamı senden saklama&a karar verdim. Halama götürdüm. Ders yılı başında tırası yüzünden kocasını feda edemida leyll bir mektebe verecektim. Arka yecegini anladı. Henüz yüzünü görmedaşının yanımda gördügü odur. Yani, diği kıza acımıyor değildi. zavallı kızımdır, Lâmia.. Hafta sonunda ihtiyar halanm evine Şimdi kalbimi ve müşkül bir safha gitti, kızı buldu. Onun bir avuç topya intikal etmiş olan hayatımı ayak rağa inkılâb etmiş olan annesinin. o lannm altına seriyorum. İçinden nasıl esasen hayatın yere vurmuş olduğıı bahtsız kadının, uyuyan hatıralarına gelirse öyle hareket et, yavrum.» Gene kadın bakılmağa tahammül e hürmet etmeği bilen bir olgunluk içindilmez bir facia karşısında imiş gibi de kocasının kızmı kucakladı. Bera< gözlerini yumdu. Yakla$mak lstiyen berce eve döndüler.