CUMHURÎYET 2 Ağustos 1941 ufuklar FENNÎ ZİRAAT Amerikada harikalar yaratıyor Pamuk tohumu ve mısırdan pek çok kimyevî maddeler istihsal ediliyor Arrterika; zıraat fiiemmde bir a'.ün devresinin tuldunu selâmlamaktadır. Son ilmî taharriler yakın bix âüde zirai mahsuilerin sanayi sahasındaki muazzam istihlâklere cevab teşkil etmek üzere on hattâ bazı mahsullerin yüz misli arttirılacağını ve bu sayede müstahsillerin hududsuz servetler kazanRrağım mü'delemektedir. Ziraat rr.ühendisleri ve ziraî kimya mütchassısian bu büyük refah ve medeniyet ordusunun erkânıharbleridir. Meselâ bir zamanlar pamuk tohumu zivan olup giderken bu günkü ziraî kimya mütehassıslannın sayesinde senevî bir buçuk milyar (1500.000.000) dolar kıymeündeki pamuk istihsalâtı nm tohumlanndan 20.000.000 dolar nispetinde bir para kazamlmaktadır. Pamuk tohumu yağı sabun fabrikalarında, mım fabrikalannda, hattâ yemek pişirmek hususunda bile kuilanılmakta dır. Pamuk nebatının sapları, çöpleri de sanayide el çantaları Imalâtında, otomobillerin iç kısımlarını döşemekte, kitab cildlari iıralâünda ve ev inşaaunda müstamel bir nevi duvar tahtaları halinde kullanılmaktadır. Bunlara ilâveten bilârdo ve golf toplan, saç fırçalan, taraklar, ekktrik insulatorleri, fotograf filimleri, kinlmıyan camları birbirine yapışürmak için bir nevi kimyevî maddeler iroaiinde pamuk saplan ve çöpleri kullanılmaktadır. Pamuk tohumuna ve çöpüne ilâveten jnısır mahsulü de sanayide vâsi mikyasta bir mahreç bulmaktadır. Harb sanaviinde en mühim rol alan glycerine mıardan istihEal edilmektedir. (Kuru boz) tâbir edilen Carbon Dioxide mısırdan istihsal edilmektedir. Halen Amerika kimya fabrikalannda vücude getirilen on, on iki türlü en mühim kimyevî maHdeler hep mısır tarlalarmın mah eulüdür. ATierika senevî 108.000.000.000 yüz sekiz milyar kilo mısır istihsal et»ektedir. Fakat Amerika ziraat mütehassslarının kanaatine göre, eğer fabrikalarda mısır iptidaî rrndde olarak bu kadar vâsi bir şekilde kullanılmağa devam edilirse yakın bir âtide Amerikada havvanlan beslemek için bir koçan bile mısır kalmıyacak kadar fabrikalar bütün istihsalâtı yutacaklardır. Bu takdirde müteşebbis ve faal Amerikan müstahBİH şimdiki istihsalini iki üç misüne çıkarrr.ak imkânına kavuşacsktır. Sehir haberleri Türk işçisine yeknasak elbise Sümer Bank Umum müdürü bu hususta tetkikler yapıyor Istanbulda bulunan Sümer Bank umum müdurü Burhan Sanus dün oğleden evvel Sümer Bank birleşik yün ipliği ve dokuma fabrikalan merkezmi zıyaret ederek burada yapılan bir toplantıda bulunmustur. Umum müdür, cğleden sonra Sümer Banlun Feshane fabrikasını tetkıke gitmiş. burada dört saat kadar kalmış ve fabrika Başmühendisi Vasıftan ve fabrikarun dığer mühendislerinden izahat almıştır. Sümer Bank umum müdürünün dün Feshanedeki meşgalesini bilhassa işçi meselesi teşkil etmiştir. Memleketimizde en geniş işçi kütlesini calıştıran Sümer Bank, Türk işçisinin iyi giyinme ve iyi yaşama imkânlannı temin mevzuu üzerinde meşgul olmaktadır. Bunun için şimdiye kadar lâalettayin giyinebüen işçiye en pratik şekilde bir işçi elbisesi seçılmiş ve işçinin giyindirilmesi işine Feshane fabrikasından başlanmıştır. Sümer Bank umum müdürü bugün Karabüke hareket edecektir. Tetkik ve tenkid Ankara konservatuarının diploma tevzii merasimüıde Millî Şefimizin bizzat bulunmaları; devletin sahne san'a tımıza verdiği ehemmiyetin büyük deh!ıdir. Edebiyat nevileri, hatta umum san'at şubeleri arasında bile sahne sandti hepsinden ayrı bir hususiyete sahıbdir. Şiiri şair, romanı müellif yazar; tablojoı ressam, heykeli heykeltraş yapar. Bunların hepsi de kendi eserlerinden mes'ul tek şahıslardır. Romancı nıevzuunu, ressam renklerini, heykeltraş mermer yahud tuncun çizgisini istedikleri şekilde kullanabiürler. Yarathkları tip yahud madde onlara değil, onlar tip ve maddeye hâkimdirler. Halbuki piyes rnuharriri sahnenin lâkaydiye tahammülü olmıyan, ferdin aşamıyacağı teknik kanunlara tâbidir. Bir roman, bir manzume yahud bir resim hakkındaki tenkid yahud takdir yalnız müellife, şaire ve ressama racidir. Halbuki piyes; yazan, sahneye vazeden ve temsil edenlerden müteşekkil bir müşarekettir. Onun mevzuu, mefkuresi ve tekniği kadar reji ve temsil esasları da mühimdir. Nice piyesler biliyoruz ki, çok güzel yazılmış, bütün sahne tekniği gözönünde tutulmuş olduğu halde, sahne vaznnın yahııd mümessillerin hata yahud bilgisizlikleri yüzünden muvaffak olamamışlardır. Bu esaslar göıbnünde tutulunca, bir piycsin tutumunda müellifi kadar ve belki de daha fazla rejisörünün ve aktorlerinin rolleri vardır. Sahne vazıı ve mümessillerin mektebi konservatuardır. Avrupada devlet tiyatroları bertaraf, hususî tiyatrolar bile konservatuar mezunu olmıyan aktörü istihdam etmezler. Hüdainabit rejisör ve aktör, hukuk nıezunu olmıyan avukata benzer. Birinin mahkemede müdafaa hakkı olmadığı gibl, diğerinin de en iptidaî sahnelerde bile yeri yoktur. Teknik ve san'at hegcmonyasının hüküm sürdüğü asrımızda yalnız istidadına güvenen san'atkâra itimad edemeyiz. Haddizatmda istidad ve kabiliyet gibi tabiî vergilere, bilgi inzımam etmeyince hiçbir kıymet ifade etmezler. Ve bilgi şuradan buradan kapma, küflü malumat değil; fakat kla^İk, müretteb ve tedbirli malumattır. Bu malumat konservatuar sıralarında iktisab edilir. Belki bir roman yahud piyes muharriri için mecburî clmıyan üniversitenin klasik tahsili, san'atla beraber müspet ve teknik bir meslek ifade eden sahne san'atkârı için konservatuar elzemdir. NALINA IHEM MIHINA Koıtservatuar ve sahne Yazan: Vesika yağnıuru ünkü gazeteler, İngiliz tayyarelerinin Almanya üzerine benzin ve elbise vesikaları attıklannı yazdılar. Bu vesikalar. Alman Iıükumeti tarafından halka dağıtüan vesikaların ayniymiş; fakat o kadar güzel taklld edilmişler ki herkes tarafından hakiki vesikalardan kolay kolay tefrik edilmelerine imkân yokmuş. Arkadaşlarımızdan biri bu habere «İngiliz tayyarelerinin bir muzibliği» başlığmı koymuş. İlk bakışta bir muriblik gibi göriinen bu taklid vesika atışı, harbin başlangıcında Almanyaj a bomba yerine atılan milyonlarca beyanname ile küçük kahve paketlerindcn büsbütün başka bir şeydir; bu acayib harbin sayısız muharebe usullerinden biridir. Sinir harbinin çeşid çeşid tabiyeleri arasında bulunan bu taklid vesikaların şu maksadlarla atılmış olduğu tahmin ve kabul edilebilir: 1 Bunlan ellerine geçlrenler, istihkaklarından fazla benzin, elbise vesaire alacaklardır. Böylece Almanyanın mahdud stokları daha sür'atle erimeğe mahkum olacaktır. Ayni sahte vesikaların yalnız benzine ve elbiseye değil; • bütün vesikaya tâbi maddelere, bilhassa iaşe maddelerine teşmili de mümkündür ve belki de İngiliz tayyareleri Almanya üzerine her madde için vesika yağdırtnışlardır. Böyle yapıldığı takdirde bütün stoklarda eksilmeler vukua geleceği tabildir. 2 Bu taklid vesikaların, asıl Alman vesikalaruıdan tefriki imkânsız olsa dahi nihayet, günün birinde fazla istihlâk nazart dikkati celbedecek ve iş anlaşılacakh. Bu, muhakkak olmakla beraber, asıllarile taklidleri birbirinden ayırmak güçlüğü birçok karışıklıklara ve memnunlyetsizliklere sebeb olacaktı ki bir sinir harbi için bu da bir kâr teşkil eder. 3 Alman gazeteler), bu sahte vesikalan kullananların ağır hapis cezasına ve hatta ölüm cezasına çarpılacaklarını bildiriyorlar. Gayet iyi taklld edildiği bildirilen vesikalar elden ele geçtiği takdirde halkın bunlan tefrik etmesine imkân kainıaz. Sahrte vesikaları, bilgisizlik yüzünden olduğu gibi ihtiyae ve zaruret sevkile kullananlar bulunacaktır. Buna karşı ağır cezalar tatbikı, taklid vesikaların bilerek kuUanılmasını tahdid etse bile idama kadar giden cezalar, elbette halk arasında çok fena tesirler husule getirecektir. Sinir harbinin bir maksadı da, zaten halk arasında hoşnııdsuzluklar, infialler, ıstırablar, kinler uyandırmaktır. Göriilüyor ki İngiliz tayyarelerinin «kudret helvası» gibi gökten yağdırdıklan vesikalar, sadece bir muziblikten ibaret değildir. Bu gibi harb vasıtalan, Büyük Harbde de kullanılmıştı. Her iki taraf, taklid gazeteler neşrederek birbirlerinin cephe gerilerine ve cephedeki birliklere atarlardı. Bu taklid gazeteler, şeVil itibarile gayet iyi taklid, münderecat itibarile ise çok mahirane tertib edilirdi. Bunlan kendi gazeteleri diye okuyan halk ve askerlerin, millî, mahallî ve ferdi vakalar halinde uyduruhnuş her çeşid maneviyat bozucu haberler karşısında, siırirlerinin harab olmamasına imkân yoktu. Bu harhin başında da taklid paralarla hcm keselere, hem sinirlere zaran dokunan bir harb yapıldığı hakkında haberler çıkmıştı. Tevekkeli bu harbe topyekun harb» dememişler! r Ceiâleddin Ezine rupa klasısızmasını temsil bertaraf, an.nmaktan bile âcizdirler. Kiasik bîr eseıin oynanması denince, eseri papağan gibi ezberlemek ve rejisörün ikazile söz ve hareketieri tanzim etmek değildir Eseri anlamak, müellifi bilmek ve eserin gMdiği memleket edebiyatına biraz vâkıf olmak lâzımdır. Yoksa sahnelerimizin arasıra ve tesadüfen elde ettikleri muvaffakiyet kumarbaz kazancına benzer. Bu sene ilk mezunlarını veren Ankara konservatuarı Türk sahnesini iptidai san'at görüşünden kurtaran birinci adımdır. Fakat tiyatronun, yalnız edebî bir nev'i olmak noktasır.dan değil, ayni zamanda bugünkü hars ve medeniyet dünyasmda oynadığı büyük rol hasebile memleketimizde müteaddid konservatuar îarın te«isi mübrem ihtiyacımızdır. Büyük İngiliz piyes muharriri Bernard Schaw, sahneyi bir nevi üniversite. daha doğrusu, halk üniversitesi telâkki ediyor; hükmünde çok haklıdır. Bilhassa bizim için, dilimizin telâffuzu meselesi sahne üstünde hallolunacak bir davamızdtr. Comedie Française ve Odeon ti Yazan:' Nezahel Nureddin Ege yük müstehlik pazar, insan ve ehlî hayvan mideleri değil, fakat muazzam fabrika mideleri olacaktır» demektedir Peabody Üniversitesinın taharriyatı ilmiye lâboratuvan pamuk mahsullerinin yol inşaatınJa son derece ehemmi yetli bir rr>evki almakta oiduğunu ispat ctmektedir. Eğer bu üniversitenin faikiyet'ni ispat ettiğ* usul taammüm ederse Amerikada senevî İki, üç milyon baiya pamuk yol inşaatında sarfedilecektir. Fakat Aiıerika ziraat mütehassısları ve tjnyagcrlen sadece eide edilen mahsullere yeııi pazarlar aramakla iktifa etmiyorlar. İstihsal edilen malların daha ııcuza mal edilmesi için müstahsile yenı yeni ufuklar açmağa çalışıyorlar. Helen Ameriksda çiftçiler senevî 6 milyar 500 müyon dolar kıymetinde bir seıveti, böcekler, müzır hayvanlar ve tohum hastalıkları yüzür.den kaybetmektedirltr. Yani basit bir hesabla her çiftçi kazaiiığı iki doların birini çift'.ik hastalıkisn yüzünden kaybetmektedir. Şu halde ilrnî bir çekilde bu çiftlik afetlerile mücadele edilirse çiftçi bu günkü kadar mesai ile iki misli fazla mahsul eıdc etmiş ve bu sayede de mahsıılünü çimdikinden yan yanya ucu'a satmak imkâmnı bulmuş olur. Bu takdirde müstehlik halk elindeki ayni para m'Jttan ile İki misli fazla gıda maddeleri teminine lmkân bulur. yatroıarmın büyük şöhretı güzel fransızcayı konuşmaktan; Duetsches Theater ve Schauspielhaus'un gördükleri rağbet doğıu almancayı teiâffuzdan ileri geiiyo'. H&!tukı bizde öyle mi? Fonetik eksperimantal denilen fennî usulden rıahrum olan bir çok oktörlerimizin ağtında Türk dili yayvan ve acayib bir t e . lâffuzun kurbanı olmaktadır. Sahne san'atkârı yalnız klasik yahud meşhur bir pMyesin müellifile seyirci arasında rabıta olmak vazifesinden daha mühim ve daha millî bir vazife ile mükelleftir: Dilin tam ve en kusursuz te'âffuzunu temin elmek; yani kısaca güzel türkçeyi konuşmak. Türkçeyi doğru konuşmak meselesi, hâlâ anarşi içinde çabalayan gramer ve sentaks'ımız kadar halli icab eden bir davadır. Türk tiyatrosunun ıslahı, ancak konservatuar mezunu san'atkârlann hüdai nabit san'atkârın yerine geçmesile kabil olabilir. Onun için Ankara Konservatuarının diploma tevzii merasiml, Millî Şeflmi^in işaret etmek istedikleri gibi, millî davalarımızdsn birinin de muvaffaklyetle başarıldığına alâmettir. Celâleddin EZtNE Şilede hayvan sergisi dün açıldıj Dahiliye Vekilinin tetkikleri Mısır istihsalâtının bu vâsi pazarlarına İlâveten buğJay ve yulaf samanlanndan kâğıd imalâtı da şayanı hayret derecede ilerlomektedir Bu günkü Amerika ev inşoatında kullanılan (İç duvarlar) kaplamaîan hep bu nevi samanların yüksek makine tazyikı altmda sahife haline getiriimiş şekilleridir. Arrerikanın en büyük ziraî kimya mütehassıslanndan doktor Stine <ziraBt mahsulieri ve çiftlik artıklannın sanayiHe isümsü keyfiyeti henüz ilk adımlarıru stmaktadır. Yakın bir âtide çiftlik mahsullerin: yutacak olan en bü Dahiliye Vekili Faik Öztrak dün sabah Vilâyete gelerek Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdan ziyaret etmiştir. Dahiliye Vekili, istimlâk işleri. asker aileAmerikaam refah ve itilâsını kendi lerine yardım meseleleri etrafmda tetmenfaatlerile tev'em bilen büyük iş mükiklerde bulunmustur. esseseleri Ford, Du Pont, Standard Oil gibi muazzam teşkilât, çiftçinin davasını, Memba sularına zam kendi dava.'an telâkki etmiş ve çiftlik Evkaf idaresi memba suları idaresi afetlerile fennî bir şekilde mücadeleye Belediye Iktısad müdürlüğüne müracagirişmışleıdir. Bu büyük müesseselerin atle memba suları fiatlarına zam istefennî taharriyat lâboratuvarlarmda miştir. İdare, bazı masrafların artmamuktedir Uim adamlan muzır böcekleri sını bu zamma sebeb göstermektedir. cldürrnek, nebat hastalıklarını tedavi İdare 35 kuruşluk damacar.alann 40 etmek, daha ucuza istihsal yapabilmek, kuruşa satılmasını istemektedir. müstnhsili zengin etmek yolunda yeni Et fiatları yeni usulıer keşfetmekte ve akıllara hayret vererı hududsuz muvaffakiyetİstanbul celeblerinin son günlerde ler e!de etmektedirler. Senevî bütçele sebebsiz olarak et fiatlarını yükselttikri milyarlarca dolara tanzim edilen bu leri ve et narkını yükseltmek istedıkmüssresekrin yam başında Vaşington leri anlaşılmaktadır. Belediye İktısad daki federal hükumet de senevî 25 mil müdürü, alâkadarlan davet ederek yon dolar ssrfederek ziraat mahsulleri kendilerinden feahat Istemiştir. Belehakkında tuharriyat taptırmaktadır. diye, kâfi miktarda kasablık hasran mevcudü bulunduğu cihetle narkm yuk Bunlara ilâveten yetmiş tane muazzam ziraat üniversitesi en muktedir pro seltümesinde makul sebeb görmemektedir. fesorlerinin ve en istidad1.! genc talebelerinin emıine milyonlarca dolarlık tahTicaret liseleri müfredat sisat vererek ziraat ilmine yeni ufuklar programı açmak için birbirlerile galibane rekabete girişmiş bulunmaktadır. Ticaret liselerile orta mekteblerine Büyük fabrikatorların, Amerika fede aid müfredat programına konan ders ral hükuınetinin, muazzam ziraat üni kitabları yeniden yazılacaktır. Bu kiversitolerin hududsuz servetler halket tabların esaslannı tespit etmek üzere mek gene hududsuz bir azim ve İmanla pazartesi günü Maarif Vekâletinde bir toplanacakUT. İstanbul çabşsn muVtedir simalarmın yanında komisyon bir de hususî sermayelerile çalışarak Ticaret mektebi müdür ve muallimledünyaya en nadide tohumu satarak, en rinden mürekkeb bir heyet, bu komiskıymetli ziraat makineleri yaparak yonun çalışmalarına iştirak etmek için mılyonlar kazanan sermayedarlar gru dün Ankaraya gitmiştir. pu vsrdır. Bun'arın da lâboratuvarları her gün Amerika ziraat semasmda yeni yıldızlar keşfedcrek diğer müesseselere mevdan okjmak azmile çahşmaktadır. Şiledekj hayvan sergisi açılırkcn Şilede hayvan sergisi bugün merasimle açıldı. Merasime Vali muavini Ahmed, Komutan albay Salih Erkuş. Bakırköy, Kadıköy, Fatih, Beyoğlu kaymakamlan ve Şehir Meclisi azaları ile gazeteciler, Şile halkından kalabalık bir kütle iştirak ettl. Albay Salih Erkuş kısa bir nutuk söyliyerek sergiyi açmıştır. Sergide 8 dişi, 12 erkek at, 46 boğa, 39 inek ve sığır bulunmakta ve hayvanlann sayısı (159) a varmaktadır. Halk edebiyatı etrafmda Agâh Sırrı Levend, Behçet Kemalin yazısına cevab veriyor Arkadaşımız Agâh Sırrı Levendüen 31 temmuz tarihile şu mektubu aldık: Gazetenizin bugünkü nüshasında, be. nim Ulus gazetfsinde çıkan bir makalem münasebetiıe yazılan yazıyı okudum. Yanda şöyle bir cümle bulun maktadır: (Aziz halk varlıklarına nisbetle kılı de*il kendi bile beş para etmiyen bir saıay mensubu için yazılmış «bir kılını dünyaya değişmem tıraş oldun sağol» yollu methiyeler kitablarında yer alan ve cumhuriyet çocuklarına okutulan Agâh Sırrımn, halkın kendi çocuklarını metheden türkülerini ve destanlarını radvoda okutmağa r a n olmaması yer. siz o'uyor kanaaündeyim.) Benim hiç bir eserimde ne böyle bir me'Hye vardır, nr de bu derece lâubali bir ibareye tesadüf edilebilir. Fdebiyat tarıhine aid eserlerime gelinco: Bunlar . edebiyat tarihinin ne olrkı£unu bilenlerin malumu olduğu vechile maziden bahsederler. Ve eski mc'inleri içiııde bulundurabilirler. 2ski edebî e^erlerimizde ise . gene malum olduğa veçhile methiyeler bü. yük bir yer ti'îar. Alelâde bir kaside nesibi bile bu yolda yazılmış methiye. lerlo doludur. Eununla beraber ben, bun!ar hakkında bile kitabımda titiz bir itina jöstermek lüzumunu duymuşumdıır. H?tta edebi te?kireler ki. ister saray mensubu bulursun, ister halk olsun, taaT'Jc ettiği şahsa aid mubalâğah methi ta7a.tir.iun eder'cr: bunlardan bahseder. ken biıe, gerek ifade ve muhteva, gerekse taalluk ettiği şahsiyet bakımmdan. gere ayni endi^e ile, en karakteristik o'inlsrmı seçmek hususunda gösterdi. ğim dikkat, escrimi takib edenlerin gö2Ü,den kaçmamıştır. EHebiyat tar\ui bakımmdan eski edebi metiiierin kıymet derecesi, bugün ta. lebtnln bile bı;mesi lâzım gelen basit bir mütearifediı. H?lk terbiyesme aid fikirlerimi ihtiva eden yazılar sırasile İntişar edecektir. Şahsa ve şahsivtis taalluk eden kısım. ları böyle cidr1! bahislere karıştırmak prenfipime aykın bulunduğundan. bu noktayı ayrıca tavzihe lüzum gördüm. Bu vesile ile s.ıyeılarımı sunanm. Agâh Sırn Levend Muallimlerin meslek haricindeki mesaileri Maarif Vekâleti, muallimlerin vazife Amerika ziraat hayatını bir kaç sene haricindeki çalışmalan hakkmda alâyakmdan tetkik eden bir müşahid şuna kadarlara bir tamlm göndermiştir. Bu kani oîur ki beşer tarihi, insaniyetin re tamime göre, badema hiç bir muallim fah ve itilâsıne matuf bu kadar mukte Halkevlerinde, hayır cemiyetlerinde fadir bir ilim ordusunun seferber edildi al vazife kabul edemiyecek, münhasıran meslekl mesailerde bulunacaktır. ğine şahid olmamıştır. v LAbcratuvarlarda yeni yeni metodlar keşfeden âimîer yüksek kabiliyetli ziraî müstahsillerin yardımile metodlarının taikiyetini İspata muvaffak olmakI tadırlar. İş'e bu iki bsşlı cereyan sa+ Toprak mahsulleri îstanbul şubeyes'nde yakm bir âtide Amerikan ziraat sinde de bazı değişiklikler yapılmak ufuklarında y?ni bir altm devresinin tadır. Ofis İstanbul şubesi müdürü tuluuna inlizrir olunmaktadır. Hulkinin yerine Umum müdür muavini Nezahet Nureddin Ege Vâhid tayin olunmuştur. •^ Deniz nakliyatını murakabe komisyonunda bazı değişüdikler yapılmıştır. Komisyonda Münakalât Vekâleti namma bulunan umumi nakliyat müdür muavini Zekinin yerine eski Tahlisiye TJmum müdürü Necmeddin tayin olunmuştur. İr Altın fiatlan yükselmekte devam etmektedir. Dün bir Reşadiye altını Atletizm müsabakalarını idare eden 2610, külçe 340 kuruş ve beşibirarada hakemlere ücret verilmesi hakkjnda, 117 lira idi. aianhk tarafından yapılan teklif redon Pedro yüzü bir resim gibi güdedilmiştir. Atletizm müsabakalarında zel, \nicudü bir Yunan heykeii hakem yüzünden çekilen büyük müşkülâtı nazarı dikkate alan federasyon, kadar mütenasib, kollan, bacakları Her18 ağustosta eski ve tanınmış atletlerin kül'ü veya Samson'u hatırlatacak deiştirakile bir toplanü yapacakür. Bu recede kuvvetli bir delikanlı idi. Ne toplantıda atletizm hakemi işinin esa yazık ki bir baltaya sap olmaz, bir dalsmdan halledilmesi çareleri aranacak da durmazdı. Hovarda, serseri ve hcrtır. 24 ağustosta yapılacak Türkiye at caî bir ruha sahibdi. letizm birincilikleri bu toplanüya iştiO anedek hiç birine meclub ve mefrak edecek emekli atletlerin idaresine tun olmadan tanıştığı bütün HaVT.'a kızbırakılacaktır. larına geçici alâkalar göstermiş, hepsini ancak onar, yirmişer günlük gönul Pehlivan güreşleri eğlencesi yapmıştı. İşte Matilda da onlardan biriydi. MePazar grünü Yedikulede İspitalya bahçesinde güreş müsabakalan temb seta'larm sert ikliminin duru ve berrak edilmi$tir. Bu müsabakalar dört hafta ziyalarile yanmış teni, Akdeniz satıilledevam edecektir. Müsabakalara tanın rinin kuzgunî kayalarından renk almış mış pehlivanlar iştirak edecektir. gözleri ve saçîarile bir şehvet ve ıhtiras ilâhesini andınyordu. Kürek yaşırları Don Pedro yaîvardı, yakardı. Kocası İstanbul su sporları ajanüğmdan: bir işi için Barselonaya gittiği halta ı1 Bölgemız kürek teşvjk yarışları çinde, bir gece kendisini evinde misailr nın ikincisi 3 ağustos pazar günü Bey etmesi için onu kandırdı. Geç vakte kakozda yapılacaktır. dar Malaga şarabının benliklerine ver2 Müsabakalara tam saat 13 te diği neşe, Sevil şarkılarının ruhlarında başlanacağından kulüblerin, toplantı körüklediği sevda ateşile güldüler, oymahalli olarak tayin edilen Beykoz nadılar, yandılar, tutuştular. parkı önünde en geç saat 12,30 da buDünyayı unutmuşlar, her şeyi hatırlunmaları şarttır. lanndan silmişlerdi. Bütün kâinatta 3 Kıdemliler arasındaki yanşlar kendilerinden başka düşünülmeğe, eda birinci ve ikinciligl kazanacak spor hemmiyet verilmeğe değer bir mevcud cular Bandırmada yapılacak Marmara bulunduğuna kail değillerdi. Birden, kupası kürek yanşlannda bölgemizi Matilda bahçe kapısmm kırık ve topal temsil edeceklerdir. kanadının gıcırdadığmı duyar gibi ol4 Hakemler: Başhakem Rıza Sueri, du. Sonra çakıl taşlan hızh adımiaruı BekirMacur, Efdal Noğan, İsmail Dal insafsız basışlarile çıkır çıkır yer deyancı. Nedim TJlbatur, Bedri Koray. ğiştirdiler. Ve nihayet, iç kapıya tok Nedim Özgen, Nuri Bosut. Arif Sporel. darbeler indirildi. Saha komiscrl; îbrahim Kelle. Matilda yatakta yan beline kadar Kısa Haberler Şimdiye kadar bizdeki konservatuar Ayasofya miizesinin relovesi yoksuzluğu Türk sahnesini, büyük İstisyapılacak nalar haric, şuradan buradan toplama Maarif Vekâleti, Ayasofya müzesinln elemanlarla doldurdu. relovesini yaptırmağa karar vermiştir. Bu gibileri, tesadüfen muvaffak oldukCamiin, şimdiye kadar hiç bir Türk ları piyesler müstesna, umumiyetle Avmirnan tarafından kritiğl yapılmamıştır. Mevcud pek az ecnebi eserleri de hakikate uymamaktadır. Hava seferleri başlıyor Yeni yapılacak olan reloveds müzenin tstanbulla Ankara arasmda 4 a&usBizans devrindeki vaziyeti, Patih İstostan itibaren başlıyacak olan hava tanbulu aldıktan sonra ne suretle cami seferleri için yapılan hazırlıklar sona haline konduğu ve yapılan tadilâtla ermiştir. bilâhare Mimar Einanın hangi sebebÖnümüzdeki pazartesi günü, Yeşll lere binaen takviye yaptığı tespit edlköyle Ankara arasmda ilk seferi yapa lecektir. Bu işler bittikten sonra Mücak olan dört motörlü büyük yolcu zeler idaresi Ayasofya müzesi hakkıntayyaresi, bugün saat 11 12 arasında da bütün bu malumatı ihtiva eden bir Yeşilköyde beklenmektedir. broşür hazırhyacaktır. Tayyare, İstanbuldan sabahları saat 8,40 ta hareket ederek saat 10,40 ta Yüzmek bilmediğinden Ankaraya varacaktır. Tayyaıenin Anboğuldu karadan hareket saati 15.30 olarak tesKazlıçeşmede iplik fabrikasında çapit edilmiştir. Bu tayyare, tam saat lışan Zoi adında bir kız, Kazlıçeşme 17.30 da Yeşilköyde bulunacaktır. Yeniden başlıyan İstanbul Ankara sahilinde denize girmiş, fakat iyi yüzhava seferleri için dünden itibaren ycl me bilmediğinden boğulmuştur. cu kaydedilmektedir. Adliye tabibi Enver Karan, cesedi Dün, müteahhid Rasim Eskin ismin muayene ederek defnine ruhsat ver de bir zat, ük yolcu olarak ismini kay miştir. dettirmiştir. Sarayburnunda denize giren MustaYolcuiar. beraberlerinde bafeajlarmı fa oâlu Mevlud adında bir genc biraz yüzdükten sonra kaybolmuştu. Mevluda getireceklerdir. TajTare postalarımn büyük rağbet dun cesedi, dün Ahırkapı Feneri sahülerinde bulunmuştur. göreceği anlaşılmaktadır. Hayırsever bir kadının yaptığı tebernı İzmlrli Kaftani ailesmden Bayan Naciye Halimoglunun Alman hastanesinde vefatmdan evvel bir vasiyetname terkederek Cerrahpaşa hastanesi Âkil Muhtar yaviyonuna yardım için bazı teberrularda bulunduğu ve bu vasiyetnamenin geçenlerde Beyoğlu sulh hâkimüğince açılarak bunda müteveffanm mezkur hastaneye Harbiye karşısında 40 60 bin lira değerinde bir evini hibe etmiş olduğunun anla^ıldığını yazmıştık. Yaptığınuz tahkıkata göre merhume hayatmm sonunda kendisini tedavi eden doktorlara mezkur hastaneye hiç olmazsa ayda 500 lira getirecefc irad teberru etmeğe karar vermiş oiduğunu söylediğine göre alâkadarlar teberruun daha geniş olup olmadığmı tespite başlamışlardır. Merhume Naciye asü servetinin mühim bir kısmını İzmir hastanesine teberru etmiş bulunmaktadır. Bu teberru meyanmda İzmirde müteaddid evler ve arsalar bulunduğu gibi yekunu mühim bir miktara baliğ olduğu tahmin edilen nükud da vardır. Vasiyetnamenin bu kısmı İzmir Belediyesinden davet edüen bir murahhasa tebhğ edilecektü. Bundan başka Erenköyünde Ebe Şahzar isminde bir bayan da vefat ederken orada bir tarlasını Haseki hastanesine terk ve teberru etmiştir. Hava Kurumuna teberrular Türk Hava Kurumuna Said Çdak 2500, Manuel 800, Serkis Giridliyan 650, Üren ticarethanesi 500, Aram 500, Kemal Etem Çolak 500, Burla Biraderler 500, Çakarjan 500, Aram Papa. doplo 500, Güstav 500, Kanaat Kitabevi 500, Haçik Batmanyan 400, Edvar Şaşati 325, Aram Palto 300, Nesim Asa 250, İsmini vermiyen bir zat 250, Güzel İzmir nakliye amban sahibi 200, Leon Saran 200, Kenan Araç 200 ve diğer bir çok zevat da muhtelif miktarlarda teberrularda bulunmuşlardır. Bu listenin yekunu 13 bin 875 liradır. Izmir Belediye reisinin temasları Şehrimizde bulunan İzmir Belediye reisi doktor Behçet Salih Uz dün de İzmir enternasyonal fuarına iştirak işleri üzerinde bazı temaslar yapmıştır. Behçet Salih Uz dün kendisile görüşen bir muharririmize demiştir ki: Bir garajda yangın otomobiller Atletizm hakemlerine ücret verilmesi teklifi reddedildi Ayaspaşada Kamarot sokağında Ekrenıe aid garajda otomobillerden birinden henüz anlaşılamıyan bir sebebden yangın çıkmış, üç otomobilin yan kısırr.ları ve bir kamyonetin üst kısm: yanm.ştır. « İstanbuldaki ziyaret ve temaslaAteşi söndürmeğe çalışan garaj işçirımı ikmal ettim. Fuara İstanbuldan lerinden Alinin elleri yanmış, Beyoğlu geniş mikyasta. iştirak edilmektedir.» hastanesine kaldırılmıştır. Alpullu fabrikası faaliyete geçti Edirne (Hususi) Alpullu Şeker fabrikası çalışmağa başlamıştır. Çiftçi. pancar mahsulünü sökmeğe ve fabrikaya sevk için de istasyonlara taşımağa başlamıştır. Yeni yıl mahsulü çok bereketli olduğu gibi fiatlarda da zam yapılmış olması çiftçiyi çok sevindirmiştir. Gözüne bıçak saplandı Kazlıçeşmede dibağhanede çalışan Artin, dolaba takılmış olan bir deriyi bıçakla keserek kurtajrmak isterisen, dikkatsizlik neticesi bıçak gBzüne saplanarak ağırca yaralanmasma sebeblyet vermiştir. Artin, Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmıştır. tı. Pijamasmı çıkarıp elbisesini giyerken: D fp Ispanyol hikâyesi Tik tak, tik tak! pıyı, yoksa bir tekmede yıkacağım ha!. Matilda pencereyi açıp haykırdı: Dur ayol... Uyku sersemliği ile terliğimi bulamadım... Geliyorum... Genc kadın sofaya doğru yürürken Don Pedro, dışarıda hiç bir şey bırakmamacasma bütün pılısını pırtısını alıp saatin alt gözüne tıkılmıya çahşıyoıdu. Matilda merdivenin başından yavaşja seslendi: Rakkas serbest sallanamıyacağı için saat duracak tabiî... Aman dikkat et... Tak tikin kesilmemesine bir çare bul... Çünkü kocam uykuya dalabümek için mutlaka saatin tıkırdısını duymak ister... Onu duymıyacak olursa halimız harabdır. Saatin bozulduğuna hükmeder... Düzeltmeğe kalkışır... ^ Pekâlâ... Pekâlâ... Matilda basamakları ikişer üçer atlayarak taşlığa indi. Sürgüyü çekti, kapıyı açtı. Don Joze kansını kolundan yakalıyarak: Nerede kaldın be?. Yarım saattir beklemekten imanım gevredi. Bağırmaktan boğazım kurudu. Derin uykuda imişim... Güç açılabildim. Don Joze önde, Matilda arkada yukarıya çıktılar. Odadan içeriye giıer girmez erkek tekrar alevlendi: doğruldu. Gözleri her zamankinden faz»a açılmış ve büyümüştü. Korku ve heyecan içinde soluyarak: Kalk, dedi, bu muhakkak kocamdır!. Don Pedro gerinerek esnedi: Hani cumadan evvel dönmez demiştin!. Canım, şimdi münakaşanın sırası mı?. Kalk ve kendine saklanacak bir yer bul... Yoksa senin buradaki mevcudiyetini ona ne şekilde izah ederız?. İyi ama, evin köşesini, b\ıcağını ben ne bileyim?. Buraya ilk defa geliyorum... Dışarıdan Don Joze'nin kalın ve korkunc sesi aksetti: Ulan kan, (Ashabı Kehf) uykusuna mı yattın be?. Çabuk, aç şu kapıyı!. Matilda, geceliğini giyerken Don Pedro'ya odanın bahçeye naz.T penceresinin yanmda duran eski ve kocaman dolab saati işaret ederek: Haydi, dedi, başka çare yok... Şunun içine giriver.'. Don Joze hiddetli ve sabırsız aşağıdan bağırmakta devam ediyordu: Ulan karı... Burnuma yabancı insan kokulan geliyor... Sen galiba içeriye adam aldın... Şimdi de ne yapacağını şaşırdın kaldın... Çabuk aç şu ka Matilda hâlâ ujruyor musun? Diye sordu. Cevab alamayınca ilâve etti: Bu saat durmuş mu, yoksa bana Bu ne yahu?. Etraf çıfıt çarşısı gibi mı öyle geldi? O anda odanın içini tik tak, tik tak karmakarışık... Şarab şişeleri... KadehIer... Dışarıdan alay ettim ama, aptaîa diye yeknasak bir ahenk yeniden kapmalum olur, derler, doğruymuş... Sen ladı. Rakkas tekrar sallanmıya koyuldu. Tühaf şey... Demin kulağım hiç bir bu akşam buraya birini almışsın... Vallahi değil ayol... Gündüz Roza şey işitmiyordu... Acaba bende sağırhk gelmişti. Şişeler, bardaklar ondan kal alâmetleri mi başlıyor?. dı.. Hayır Don Joze'nin kulaklarında hiç Ulan evi baştan aşağıya araya bir arıza yoktu. Geceleyin onlar dalıncağım... Eğer âşıkını ele geçirecek o cıya kadar tik takları ağzile taklid elursam ikinizi de kıtır kıtır keserım!. den ve rakkası parmağile hareket etliMatilda'nın nazarları, ihtiyarsız, do ren Don Pedro ortalık aydınlanınca lab saate çevrildi. Oh çok şükür... Rak ayni vazifeye devam etmek lâzımgelkas, ağır, fakat muntazam sallaruyoı... diğini düşünememiş, bereket versin Don Hiç durmadan havada tik tak, tik tak Joze'nin cümlesi ona faaliyete geçmesi sesleri aksediyordu. icab ettiğini zamanında hatırlatmıştı. *** Don Joze odayı, sofayı alt üst etti. Tavanarasına tırmandı. Mutfağı, kilerı. Ertesi gün Toledonun en kalabalık şarab mahzenini dolaştı. Evde yabancı meydanmdan geçenler büyük çeşmenin bir erkeğin mevcudiyetini gösteren hiç yalağı önündeki taşa der top büzüimüş bir delil ve emare ele geçiremeyince bir delikanhnm sağ elinin başparmağını bir merinos koyunu yumuşaklığı ve hiç durmadan salladığuu ve ağzile müuysallığı ile karısınm önünde diz çöktü: temadiyen tik tak, tik tak sesleri çı Beni affet Matüda, dedi, boş yere karmakta oiduğunu gördüler. Kolunda kıskanclık ettim. Seni incittim, lcırdım. sepet pazara giden ıhtiyar bir kadm, Fakat ne yapayım? Elimde değil... Senı biçare gencin etrafmda toplananlara: seviyorum, hem de pek çok seviyorum... Zavallı, dedi, oynatmış... Herkes Genc kadm kulağı hep saatte masum bir çeşid tozutuyor... Fakat şimdiye kave mağrur tavırlar takınıyordu. Lâm dar, kendini saat sanan deli görmemişbayı söndürdüler. Soyunup yatağa gir tim. diler. Nakleden: Sabahleyin Don Joze erkenden kalkHâdiye İÇLÂL Hadlye İclâl