19 Temmuz 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

19 Temmuz 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19Temmuz 1941 CUMHURÎYET S O IV frâs ttkaastlcMiaÛ Süt işi nihayet Japonyada yeni bir hükumet ÜNÜN Anad'olu ajansının Berlin nususî muhabiri, gazetelerde çıkan 9 temmuz tarihli telgrafmda *16 gürilük Ahnan Rus harbinden sonra Alman askeri mahjillerinin mütalealarile ahnan hdberlere ve cepheye yaptığım seyahat esnasında g'ördüklerime Ininaden umumî bir blânço yapdabtiir kanaatindeyim* mukaddemesile Alman ve Sovyet ordulan arasında tamamile okuduğunuza şüphe etmediğim bir mukayese yaptıktan ve Almanların üstünlük sebeblerini izah ettikten sonra, Kızılordu hakkında şöyle diyor: <Alman tefevvu7'.ntt temin eâtn hâkim unsur, Sovyet genelkurmayınm kifayetsizliği ile Rus subaylannm sevkulceyş âlemine aid bilgilerinin noksnnlığ\ olmuştur. Rus ordulan, merkezden çok uzakta ve hastm halk tla meskun mıntakalarda buîunui/ordu. Mesaie büyükliiğü ile arnzi geiıişliği Almanların ifine yaramıj ve Almanlar, geniş üıata manevraları yapmak için, bu vâsi sahalardan istifade etmi§lerdir. Alman ileri yürüyüşü, Fransa muharebesi esnasındaki yürüyüşten daha sür'atli olmu§tur.> Berlindeki Anadolu Ajansı muhabirinin Alman askerî mahfillerinin nsütaleaLrından Uham alan bu yazısı, bize, Alman askerî muharıirleıinin Kızılordu hakkında, fakat bugünkü değil, dünkü düşüncelerini hatırlattı. Dünyanm en büyük iki ordusunun birbirlerile korkunc bir boğuşmaya tutuştukları sırada, Mmanlann vaktile Kızılordu hakkında besledikleri fikirleri ve kanaatleri bir kcre gözden geçirmek faydadan hâli değıldir. Alman askerî muharririeri, umumiyeüe Kızılordunun teşkilâtı hakkında vazıh haber ve malumat alamamaktan şikâyet edegelmişlerdir. Anlaşılıyor kl Scvyetler askerî esran İyi muhafaza etmişlerdir. Almanlar, o zaman, yani 1939 ağustos anlaşmasından evvel de bugün gibi, Moskova devlet adamlarmı, iki cepheli bir tabiye kullanmakla itham edersrdl. Bu iki cepheli tabiye, kâh Almanyayı endişeje düşürmemek için Kızılordu kuvvetlerinin ehemmiyetini gizlemek, kâh müttefik Fransa üzerinde iyi tesirler bırakmak için, bilâkis, Sovyetlerin askerî kudret ve kuvveüni büyük göstermek şeklinde tecelli ediyordu. O zamanlar, Alman askerî mahfillerinin ve matbuatının en ziyade dikkatini celbeden Soryet askeri masraflarının pek büyük bir nispette artması idi. Filvaki 1927 de 700 milvon ruble o!an bu masraflar 1936 la 14 müyar 800 miî}'on ruble gibi mütbiş bir tezayüd göstermiş, bu tarihten sonra da mütemadiyen artmıştır. MEVZUU müteşebbis, çok ateşli ve gayretlidirler. Diğer taraftan, Çarkk ordusunun aksine olarak Kızılordu subaylan İşçi sıruflarma mensubdurlar. Mareşal Voroşilof bir demiryolu amelesinin oğlu, Jegoroff, bir ^ok işçisinin çocuğudur; Biüher ise bu: fabrikada amele iken Kızılorduya intisab ederek kısa bir zamanda mareşallığa kadar yükselmişti. Ekseri subaylarm böyle işçi smıflarından gehneleri onlara erierile daha sıkı münasebetlerde bulunmak ve böylece onlara istedikleri ruh ve rihniyeti kolayca aşılamak imkâmnı vermektedir. Stalin'in, «Her şeyi subay kadrolan halledecektir» sözüne tevfikan, bu vahim noksanı telâfi etmek için, son sef nelerde büyük gayretler sarfedilmiştir. 13 harb akademis; ve 6 askerî fakülte açılmış olup 1936 da buralarda 16,000 subay tahsil görüyordu.ı Alman mütehassıslarının Kızılordu subaylan ve kumanda heyetlerı hakkmdaki bu mütaleasından sonra, ere aid düşüncelerine gelelim. Almanlara görs Rus askeri yorgunluğa çok mütehammildir; ciddî mahrumiyetiere dayanır, fakat pasiftir. Orduda resmen kabul edilmiş olan komünizm propagandası bizzat subayîar tarafından İdare edildiği için disiplini bozmamaktadır. Komünistlik nazariyesi orduda yapıhrken takib edilen gaye, her ere «vazifesinin kaaitalist memleketlerdeki işçi sınıflarını esaretten kurtarmak» olduğunu telkin etmektir. Kızılordunun maneviyatı mükemmeldir. Askerler, normal olarak demir gibi sert bir disipline tâbidirler ve Çarlar zamanındakinden dalıa kafî olan bu disipline riayet etmekteciirier. Mektub! una vaktile .nâme. de denirdi. Teşekkürname, iltifatname, lutufname, taziyetııame gibi..: Sadece «nâme. ilânı aşk mektublarının unvam idi. Ve buna kıyasen şehadetname, ihbarname, tasdikname, mukaveîename, muahedename gibi aşkla hiç bir alâkası olmıyan şeylere de .nâme» sözü takılıp giderdi. Şimdi bu .nâme.. lilerden çoğu modern kılığa girdi. Şehadetname. diploma oldu. Tasdikname, sertifika adını aldı; mukaveiename de kunturato olurken muahedenameler büsbütün isimsiz kaldılar. Fakat hâlâ o mektub! Bir gün Nasreddin Hoca, çağınlmadığı bir ziyafete iştirak etmek için vesile olsun diye bir zarfın içine bir kâğıd koyup ziyafet olan eve götürmüş..: Tabiî eski âdet mucibince kendisine sofrada yer göstermişler. Hemen çökmüş ve yemeğe başlamış. O sırada ev sahibi mektubun zarfına bakmış, hocaya sormuş: Hoca Efendi! Bu zarfın üstünde bir şey yazıb değil?.. Evet! İçi de yazılı değildir. Aceleye geldi de boş getirdim, cevabını vermiş. Bu fıkra, mektubu herhangi bir başka maksada alet diye kullananlara güzel bir derstir. Çünkü çok defa içinde bir sürü yalan ve bühtan dolu olan mektublardan, Hocanın boş mektubu elbette daha iyi, daha zararsız ve daha makbuldür. Mektub bahsine girince, sayın Örfl İdare Kumandanmın bir iki gün evvel gazetelere gönderdiği tebliği hatırlamamak kabil değildir. Muhterem general, kendisine gönderilen nnzasız mektublardan bahsediyor ve yazdığı şeyin altına imzasını atamıyanlann medeni cesaret sahibi olmadıklarını ve böyle mektubların yırtılıp ahldığraı efkân umuruiyeye bildiriyor. Neye inkâr edelim: Bir kısmunızın mektub yazmak hususunda her devirde göze çarnan bir zâfımız vardır. Teşekkür olunur ki; böyle mektublan alan makamlar onlann kıymetsizliklerini alenen yüzlerine vurmaktadırlar. Eğer başkalan da Qrft İdare Kumandanlığınuı bu güzel dersini tekrarlarlarsa, yıllardanberi, bir kısım vatandaşın diğer bir kısım vatandaş aleynine kullandiği ba kötü ve namerd silâh da körlenir; baıılarunızda müşahede edilen bu ahlâk lâfı da ortadan kalkar. *** Gazetecilere de birçok mektublar gelir. Bunlann içinde imzayarouhtacolanlan ve olmıyantan vardır. Bununla beraber biz bunlardan bir kısnunı alâkah daire ve makamlara göndermeyi tercih ederiz ve bu yoldan daha müsbet neiiceler elde etmekteyiz. Bazılaruu maalesef n« yazar, ne göndcririz. Bazi mektnblar da hakikaten faydah malumat verir: Meselâ şu aşağıya dercedeceğim mektub. Münderecatından dm anlarsınız İd; gerçekten hayırlı ve iaydah ve neşrinin de şimdi tam mevsimidir. Mektnb, adresi ve ismi bizce malıırn ve mahfuz bir tat tarafından gönderiliyor. Bu zat diyor ki: «Bu mektubumda size arzettiğim mejele iküsad bakımından hayatl hir ehemmiyeti haiz olduğu için bir yazmızı buna hasrermekle memlekete hizmet etmiş oîursunuz. Malum olduğu üzere bizim memleketin mübrem ihtiyaclarmdan biri de mangal kömürüdür, Kömürün dükkânlarda perakende satış fiatı beş buçuk kuruşken şu birkaç gün içinde yedi kuru^a fırlamıştır. Kayıklarda ve vagonlarcîa fiatlar altı buçuk kuruşa çıktığı için perakendeciîer yedi kuruşa satmaga mecbur kalmışlardır. Haber aldığımıza göre bugünlerde kömüre nark konacakmış. AIU buçuk kurusa toptan satılan kömürün perakende satıcılara nark koynıakla ucuzlatılması kabil midir? İstanbula şimendiferle Çerkesköy. Sinekli ve Kabakçadan; kajnkla Karadanizin Podima, İğneada, Şile ve Ağva iskelelerinden, ve İzmit körfezi, Gemlik, Küçükkumla, Armudlu, Fıstıklı iskelelerinden gelmektedir. Bütün buralarda kömürler hep bir iki madrabaz elindedir. Ben Ağva Nahiye Müdürlüğü yapbğım için buranın yaziyetini daha iyi bi'rrim. Her iskeledeki bir iki sözde «kömür tüccarı» bütün köylüyü kendine bağlamıştır. Köylünüm ağası olan bu madrabazlara senelerden, hatta dedelerindenberi köylü kömür taşır. Çünkü vaktile borcîanmıştır. Parasız kaldıkça bu ağsya müracaat eder. Yiyeceksiz kalır; bir çuval mısır veya buğday unu almak için gene ona başvurur. Hayvam ölür; gene ağsya müracaat eder. Velhasıl ağanm pençesinden kurtulamaz. Köylü. yakıp arabasile iskeledeki depoya naklettiği yüzlerce araba kömüre rağmen borcunu bir türlü ödeyemez. Ve borctın kapatırması da zaten ağanm hesabına gelmez. Piyasayı ağa bilir; aga tayin eder; ağa tartar; miktarını, hesabını ağa bilir, kendisi bihnez. ÖJrendiğime göre kütumet JDU yerlerdeki tüccardan stok mal miktarım birer beyanname ile bildirmelerini istemiş; fakat iskelelerdeki depolarda mal olmadığı bahanesile kimse mal bildirmemiş. Lâkin dağlarda ve kömür yakılan yerlerde istif halinde binlerce ton ıral mevcuddur. Bunları kimse bilmedb^i ve gizli tuttukları için işte bir kömür louhranıdır gidiyor ve azar azar getırilerek yüksek fiatla satılıyor ve satılacaktır. Tabiidir ki bu istifleri birdenbire iskeleiere ve depolara indirmek madrahazlarm işine gelmez. Kencrilerine tüccar adını veren bu adamlara hükumet nüfuz edip narkı bunların msllan üzerine koyarsa İstanbulda kömür pahahlığ: kökünden hatledilir. Yoksa sehirdeki perakendecf!ere konulan nark hic bir şey temin edemez. Bu maruzatımı münasib surette neşâ ve alâkadar makamlarm dikkat nazarlarını celbetmek çok hayırlı bir iş olur. Hürmetlerimle...» Hsr mektub boyle olsa. ne rmıttu. nizama giriyor Yeni talimatname ile sütlerin evsafı, nasıl satılacağı ve yapılacak tağşişlerin cezası tayin edildi leri mahaller ve süt kablarının her türlü %ıhhî şartları haiz olması lâzun geldiği tasrih edilmektedir. Diğer taraftan talimatname yoğurtlar, kaymaklar, hususî maksadla hazırlanan sütler hakkmda da hükümleri ihtiva etmektedir. Yoğurtların kablarır.da veya üzerlerindeki kâğıdlarda tam kaymaklı, yarım kaymaklı veya kaymaksız olduklan, inek^ manda veya koyun sütünden yapıldıkları yazılı olacak; Silivri yoğurtlarınm üzerindc'd kâğıdlarda Silivri yoğurrıı olduğu tasrih edilecektir. Yoğurtlarm üzeri daima inee parşömen ve temiz bir kâğıdla kapalı olacak, bu kâğıda veya kapaklarm üzerine yapıştırılan bîr etikette yoğurtu yapan nıüessese veya şahsın ismi, yapılan yer ve yapıldığı tarih okunakh bir surette yazıh olacaktır. Kaymaklar içerbindeki yüzde yağ derecesi tasrih edilerek satılacaktır. Hümsnise, maternise veya bektonise gibi isimlerle veya sair fikirlerde ve sırf hastaların tedavisi maksadile ticarete çıkarılan sütler münhasıran eczanelerde ve ecza ticarethanelerinde satılabilecektir. Bu taHmatnameye mugayir şekilde vasıflan olan süt ve mamulâtını satanlar hakkında ilk defasında Beledlye ceza hükümleri tatbik edilecek, cürümleri tekerrür edenler umumî hıfzıssıhha kanunu mucibince süt ve mamulâtı ticaretinden menedilmekle beraber cürümlerinin derecesine göre Türk ceza kanununun 396, 398 ve 363 üncü maddeleri hükümlerine tevfikan takibat yapılmak üzere Müddeiumumiliğe tevdi edileceklerdîr. aponya Başvekili Prens Kono ye'nin istifası üzerine gene ken disi yeni hukumeti teşkile me nıur edilmiş ve hükumeli teşkil ederak faaliyete geçmistir. Yeni hükumetin eskisinden farku Hariciye Nazırı MatsuoAnkara 18 (Telefonla) Sütlerin nekanın yeni hiikumette yer bulamamasıdır. Eski kabinenin birçok mühim un vileri ve vasıflarını V3 süt mamulâtmın sıırlan yeni kabineye de iştirak etmiş İstihsaline ve satışına mahsus mahallei ve levaıımın sıhhî şartlarını bildiren lerdir. Bu vaziyet karşısında Prens Konoye'nin, Hariciye Kazınru atmak için ve umumî hıfzıssıhha kanununa göre istifa ettiğini söylemek, bir mubalâğa tanzim olunan muaddel talimatname bu sayılmaz. Acaba Psens Konoye, eski Ha gün Resroi Gazete ile neşrolunarak ınerriciye Nazırı Matsuoka'yı kabinesinden iyete girmiştir. Talimatnameye göre başka bir vasıf ilâve etmeksizin yalruz süt niçin çıkardı? tabiri inek sütüne delâlet edecek ve Hâdi&elerin delâküne güvenerek vainekten başka hayvan sütleri hangi hayziyeti şu şekilde uah ettnek nıümkünvandan alınmışsa o hayvanın ismile zıkdür: « rolunacaktır. İnsan gıdası olarak kullaMatsucka, Mihver taraftarlığile söhnılacak sütler sıhhati yerinde hayvanret bulan ve Japonyarun haricî siyaselardan sağılan taze sütlerdir. Süt vasıtini Mihverin siyasetine bağlayan bir tasile hayvanlardan insanlara bulaşan devlel adamıydı. Mihverle aıılaşmak, da bastalıklara tutulmuş hayvanların sütha sonra Mihverle askerî ittifak yap lerini satmak ve hayvanlar doğuınıamak onun eseridir. Japonya ile Mihver dan 15 gün evvelinden doğurduktan 7 arasında yapılan ittifak, Mihverin harbi gün sonraya kadar verdikleri sütierle kat'iyetle kazanacağı kanaatinin ortahk ağzı havi sütlerin satılması yasak olata hâkim olduğu bir sıraya tesadüf eder. caktır. Sütlere herhangi şekil ve mıkO zaman Mihver, Fransayı yıkmış ve tarda olursa olsun su, muhafaza için onun İngiltereyi yıkması için ranıak kimya mpddeleri, buz veya kar veya kaldığı zannedibnişri. Fransa ve İngil diğer bir madde katılması yasaktır. Süt terenin yıkılmalarile Uzakşarktaki, hatta nakledenlerle seyyar satıcıların yarunda Pasifikteki varislerinin, Japonya olması suyu havi kab bulunmryacaktır. Süt icab ederdi! nakli ve muhafazasına mahsus kabların Japonya bn zihniyet ve kanaatle ge üzerine sütün nev'üü gösteren bir etir«n senenin sonbaharında Mihver dcv ket yapıştınlması mecburidir. Bu etiletlerile askeri bir ittifak ysptı. Bu itti ketler halis süt için zemini kırrmzı, fakın hedefi, Amerikanın İngiltereye yan kaymağı alınmış süt için yeşil, ve yardım için harbe girmesine mâni el kaymağı alınmış süt için mavi renkte makü. Japonya bu suretle Mihver mü olacak ve sütler inekten başka hayvansellesi içinde bir vazife alıyor, Mihver dan alınmışsa sütün menşei bu etikette zaferinde hissedar oluyor ve şarkî As gösterilecekür. Litresinde en az 20 gram >ada fermanferma olmak için hak ka yağl havi kaymağı alınmış sütlere yarı kajmağı alınmış, 20 gramdan az terezanıyordu. Japonya Hariciye Nazm Matsuoka'nm yağlı olan sütlere de tam kaymağı alınMihver devleüerüe bu şekilde anlaşması mış EÜtler de ismi altında satılacaktır. Ta Japonyanın büyük siyasî zaferleri ara limatnamede sütlerin istihsal edileceksında sayıhnakta idi Fak»t geçen sen»Dİn sonbaharında yapılan askerî ittifak, şu kadar zaman geçtiği halde beklenen neticeyi vernıedi ve Mihver İnfriltereyi yıkamadı. . MihvercUer, ikide l'irde İngilterenin istilâsı teşebbüslerinden bahsetmekle beraber geçen sonbaharda. vuku bulan teşebbüsün iflâsından son bir daha bu işe teşebbüs etmediler. Meselâ bu senenin ilkbaharında istilâ tcş«bbusuniin tahakkuku beklendiği halde Almanyanın Balkanlarla meşgul oWıı?u, LJbyaya uzandığı göze çarptı ve bnnnn üzerine Japonyada birtakım siipheler başgösterdiği îçin Japon hükumeti bu işleri tahkik ermek, MihveI'İB InfUtereyi istitâya teşebbüs edip etVişi 18 (a.a.) İyi malumat alan ntiyeceğini anlamak için Hariciye Na mahfiller, İskenderun limarunda de zırını Avrupaya gönderdi. Japonya Ha mirü bulunan 12 Pransız yardımcı gericiye Nann Matsuoka Rcrlin ve Ro misi hakkında Ankarada müzakereler nıada fevkalâde bir surette izaz olun cereyan etmekte olduğu teyid edüiyor. mus ve anlaşıran kendisine İngilterenin İyi maîumat alan Fransız mahfillenuhakkak surefte Lstilâ edileceğine dair rince bu vapurlann harh gemisi telâkki tenıinat verilnıişti. Fakat Yııgoslavyanın edilip edilmlyeceği görüşülmektedır. Vabn suada Üçler Paktına isyan etmiş »1 purlann âkıbetl meselesi halllndeu sonnıası dslayısile onu tedib etmek ve İtal ra taayyün edecektir. yayı mağlub ederek Mihverin nüfuzunu ihlâl eden Yunanistanı d» ortadan kalrİB meşru hükumetlerile Sovyetler Birdırmak işini diğer büyük işe takdim liği arasında anlaşmalar yapmak ve bu ctmek icab ediyordu. Bunlar bittikten suretle bn memleketlerin ilk hrsaita sonra sıra İngilterede idi. Aimanya aleyhinde Rıyam etmesini teMatsuoka'ya İngilterenin istilâ edilemin etmek maksadile vuku bulan teşebceğine dair verilen teminatm bir netibüslerin ilk neticesi Sovjetler Birliğile cesi, Japonyanın Sovyet Birliğile bir ÇekoSlovakyanın anlaşması olmuştur. bitaraflık pakü imzalaması oldu. Çünkü ÇckoSlovakyayı harictke temsil eden Mihver devletleri İngiltere ile nğraşaheyet, Çek Cumhur Reisi Dr. Beneş'in caklanna göre Sovyetler Birliğile arariyaseti altmdadır. Ahiren İngiliz hükularım bozmamak ve onunla harbe gimeti bu heyeri, meşru bir hükumet olarişmemek karannda idiler. Veya hiç olrak tanıınış ve bu hükumet nczdine bir mazsa Sovyetler Birlijjine böyle görünelçi göndereceğini de bildirmiştir. raek ve ona işkillendirmemek istiyorSovyetler Birliği hükumeti de ayni lardı. Japonya üe Sovyetler Birliği arasında unzalanan bitaraflık paktuun ma şekilde hareket etmiş ve elçi mübadetenası bn idL Yoksa Mihver devletleri, sinden başka müşterek düşmana karşı İnşiUereyi buakıp Sovyetler Birliğile mücadele için birbirine muzaheret ve ÇekoSlovakya namına bir askerî kuvttğrasacpklanm Japonyaya bildinniş olvet teşkil ederek bu kıt'anm harbe iştisalardı, Japon Hariciye Nazırı da Sovrak etmesini temin edecek bir anlaşyetlerle böyle bir mnahede imzasına lümayı meşru Çek hükumetile imzalamışzımı görmeı. belki de Mihverin ba siyasetine daha uygun Mr hattı harekett tu. Savyetler Birliğile Polonya hükumeti kararlaştannak üzere memleketine döarasmdaki müzakereler devam etmeknerdi. Vaktâ kj MJhver devletleri, Balkan tedir. Sovyetler Yugoslavya, Norveç, maccralarına son verdiler ve arbk In Yunanistan hükumetlerirü tanımağa kagiltereye taarrnı etmeleri beklenerek rar vermişlerılir. Çünkü Sovj'etler Birliği. harbe girmeJaponya da bu taarnuvuı Vzakşarkta kendisine temin edeceği menfaatleri top den kısa bir zaman önce, istilâya uğlaroak için hazırlandı, Mihvercilerin rayan bu memleketleri. galiba Almangarba değil, fakat şarka, ve Japonyanın yayı hoşnud etmek için tanımadığuu daha dün kendisile bir bitaraflık rmra hiUBrmişti. Bütün bu siyasî faariyetîn hedefi, vuhedesi imzaladığ» Sovyetler Birüğine karıda dediğinrâ gibi Almanyayı ü;ünkarşı döndüklcri görüldü. Bunun Japonyada bıraktıgı intıba cü bir cephede, yani muhtelif yerlerde Matsuoka'nın Berline ve Rornaya kadar nthuı edecek kıyamlarla meşgul edegittiği halde Mihverin siyasetini kavra rek zâf* uğratmaktır. Fakat bu siyasetin muvaffakiyet veya ademi muvaf• yamaması ve üstelik aldanmasıydı! Hâdiselerin delâletine göre Matsuoka fakiyetini tayu» edetek amil, şark ceplun Japon kabinesinden atılmasının se br=inde devam eden haıekâtiB neticesidİT. bebi budur. Omet Rız* OOGRUl. Yanâ Matsuoka'nm Japon kabinesinden çıkarümasmda, Japonyanın, MihBöyle iken, geae Fikri ile az uğvercUere muğber olduğunu ifade cden raşmadı. O tarafları bırak. Fikri, iyi bir mana vardır. Gerçi bu iğbirar, Jaidare ettL Fabrikada, uzun zaman göz IMtnyatun Mihverden ayrüdığını aıılataçtırmadılar. Gelgelelim, çok sinsi amaz, fakat Japonyanın Mihver siyasedam! Biz onu, baba, insan adam bilirtine nyarak SovyeÜer Birliğae harbe dik. Meğer, bccek başı imiş! Bizle meşgirroeğe pek istekU obnadığuu, Çin meselesini tasiiye ile meşgul olmajı ter gul görünmedi. Şimdi anlıyorum; mecih ettiğini ve cenuba doğru Uerlerueyi raraı, kendini unutturmakınış! Bemziye yorularak durdu. Leman, yani Hindiçiniyi Japon konrrolana tâbi tutroayı diğer meşguüyetlere üstüa tu sornMtktan kendini alamadı: Hasan ağabey, neler karıştırıyortacağuu anlatabilir. Nitekim Visi'nin mühim gerginUkler muş? geçirmekte olchtğuna dmr gelen haber gepsi tezvir. ler bunu gösterdiği gibi Amerika gaze Bunlar, yeni değil ablal telerinin .Japonya, Almanya ile yaj«Un Remziye, parmaklarile masanın öranlaşmalara güvenmemek lâzım gckü tüsünü buruşturup düzeltiyor, önüne ğini, gün geçtikçe daha iyi aalayaeak bakıyordu: tur» tanutdaki mütaîealan ayni şeyi Fikriyi evimize aüşımız da fabrigustermekte ve Japonya ile MiHveıekler kada duyuldu. arasındaki münasebetlerde bir zâf başLeman, taaccüble durakladı: ladığım htssettirmekteıiir. Yeni mi? Çok geç kalmışlar! Hâdiselerta bürün h* deiâleüerini tekRemziye, sadece kaşlarını kaldınnıştı: 7İb edecek birtakım siirpriîler anet Yeni olur mu? Haftasına, on bemesi intimalini katiyyen «nurmaiBak şine, fabrikada havadis yayıldı. Size lâıım geldiği mııhakkak ise de b» 4e söy'emedim. Boşuna üzülecektiniz. Nelâletlerrn kolay kolay tekzib edilemi ler çektim, neler! Dost geçinenier bıla: y«ceğini de zannediyoruz. «Neye bizden sakladın?. Daha tez memnun olurduk ayol! Biz, senin iyiliğini Ücüncü cepheye doğru isteıiz!» diye srleme başladılar. Hatta: Almanyanın istilâ ettiği memleketle «Bui kıskanacak mı saruyor? Gözü o J Alman düsünceleri r Kızılordu hakkmdaki Yazan: " Abldln Daver ya sırtında bir sandık fişek olduğu halde yapılan koşu da vardır. Almanlara göre bu rozeti hâmil 1 milyon 200 bin genc mevcud^ur. 2021 yaşmdaki gencler de, iki aylık bir tekâmül kursu geçirirler ve bu devrede askerî üniforma giyerek lıangi sınıfa intisab edeceklerse o sınıîü hizmetlerini öğ.renirler. Frankfurter Zeitung'un askerî muharririne göre, her sene takriben 1 milyon genc, askerliğe h'uırlığın bu üçüncü devresinde talim va terbiye görmektedir. Alman muharrirlerine göre, Sovyet Rusyada, mevcudu her yıl 1 milyon 500 bin genc askerük çağına girmektedir; yani bir senenin doğumluluları bu yüksek rakama varmaktadır. Fakat muhteilf sebeblerle askerî hizmete alınmıyarak geri hizmetlerine ayrılanlar çıktıktan sonra orduya sevkediienler 900 binie 1 milycn arasmdadır. Bu 1 milyon erin bir kısrru. Kader denilen muvazzaf orduya ^irmekte, diğer bir kısmı da milis teritoryal ordusuna verilmektedir. Kaderde hizmet 23 sene idi; fakat geçen sene bu müddetle tezyid edilmiştir. Milis teritoryal ordusunda hizmet İse, 811 aydır ve muhteîif zamanlarda silâhaltma çağırılmak suretile beş senede ifa edilir. Bu iki orduya gıremiyen acemi erler, ise alelâde milise ayrıiır. Aiman askerî rcuharrirleri Kızılordu mevcudlarmın pek sür'atle büyümesine büyük ehemmiyet atfetmişlerdir. Filvaki 1932 senesinde yalnız 562,000 mevcrudlu olan muvazzaf ordu, 45 sene içinde 1 milyon 350 bin kişiye çıkmıştı, manevralarda ihtiyatlar çağınhnca bu yekun 2 milyon kişiyi bulmakta idi. Avrupada harb başladıktan ve Sovyet Rusya da 3939 eyîulünde Lehistanm taksimine iştirak ve muhtelif memleketleri istilâ eyledikten sonra muvazzaf ordunun kaç milyon kişiye çıktığını ancak İleride harb tarihlerinden öğreneceğiz. Almanlara göre 1935 e kadar, Kader denilen muvazzaf ordu, Sovyet askerî kuvvetlerizun yalnız yüzde 26 sını teşkil &diyordu; ordunun yüzde 74 ü milis teritoryal birlikierinden mürekkebdi. Alman mütehassıslarm fikrince bu rnisü teritoryal ordusunun, kıymeti muvazzaf ordudan aşikâr surette düşüktür. Son zamanlarda Kader, bütün ordu rnevcudunun dörtte üçünü teşkil etmiştir. Daima Alman askerî muharrirlerine nazaran, Kızılordu, harb halinde 6 milyou iyi taüm ve terbiye görmüş askercîea müıekkeb iken harbden evvel alman tedbirlor sayesinde bu miktar 10 milynna çıkarıimıştır. Sovyetlerin 2039 yaş arasında seferber edebileceği insan yekununu Almanlar 17 buçuk milyon kişi olarak hesablamaktadırlar. Erler ve ket'alar Ordu Askeri masraflar H^rb gemisi addedi büyük tören yapılip edilmiyeceğine larak Ebedî Şefin dair Ankarada hatırasj taziz edildi müzakereler oluyor Kızılcahamam 18 (a.a.) Ebedî İskenderuna sığınan Atatrnz için Fransız gemileri Kızılcahamamda Bir Alman askeri muharrirj, Kızılordunun iyi talim ve terbiye görmüş, İyi antrene edilmiş ve daha iyi bir insicam kesbetmiş olduğunu yazdıktan sonra diyo? ki: «Kızılordu. son manevralarda ar. bk reşH olduğunu ispat etmiştir. Sovyetler Birliğinin dostlan, beynelmilel bir surette kabul ve tasdik ettiler ki bu ordu, tabya, teknik ve maneviyat bakımından gayet mükemmel ve moderndir.. Diğer bir mütehassıs da «Kızılordunun yüksek disiplini, iyi teçhiz ve teshh edilmiş bir ordu olduğu ve çok büyük bir gayretle çalıştığı muhakka).ür.» diyor. Şef Atatürk"ün kazamıza ayak bastığı günün yedinci yıldönümü bugün nahiye ve köylerden gelen kesif bir halk kütlesinin iştirakile ve heyecanh tezahüratla kutlanmıştır. Merasime Ulus meydanmda îstiklâl marşile başlanmış ve kaymakamırroz söylediği nutukla günün önemini hatırlatmış ve Ebedî Sefin hatırasım taziz eylemiştir. Akdenizde İngilizlerin batırdığı gemiler Londra 18 (a.a.) Akdenizde harekâtta bulunan İngiliz denizaltılan iisi küçük düşman vapuru ile beş büyük kayıgı ve muhtemel olarak da bir düşman iaşe gemisini batırmsşlardır. General Wavell Hindist?.nda bir komite teşkil etti Simla 18 (a.a.) •Hin.distan ordulan baskumandaru General Wavell, bir miidafaa istişare komitesi teşkil eUniçtir. Bu komite, geniş bir nispet dahilinde tanınmış Hindlilerden mürekkebdir. Millî müdafaa işlerinde müdafaa hizmetlerinin memleket efkârı umumiyesile payriresmî olarak sıkı temasta bulunduralması isteniliyor. Çindeki Mihver mümessilleri tamamen aynldılar Çunking 18 (a.a.) Mihver devletleri diplcanatlanrun son gnıpu da tayyare üe Fransız Hindiçiaisuae b»xeket etml&tir. Mihver devletleri tebaasmdan türcar ve gazeteciler, bundaa bir kaç gün ev. vel otomobillerle Çünking.ien aynlmışlardır. Fransız kabinesindeki değişiklik Vişi 18 (a.a.) Resmen biîdirildiğine göre Ziraat Nazın Caziot. istifası kabul edilen Achard'ın yerine İaşe Nazırlışma tayin edilmiştir. Caziot, hem Ziraat Neaaretini, hem de İaşe Nezaretini idare edecektir. Bu suretle bu iki mühim nezaret bir ki^inin uhtesmde birleşmis oluyor. fîarbden evvel Alman askerî neşriyatinda en ziyade ehemmiyet verilen bir nokta da, Sovyet Rusyanın gencliğe verdiği askerî talim ve terbiyedir ki Alman matbuatı bunu «müthiş ve muazzam» olarak tavsii ederkrdi. Daha ilk mektebden başlayan bu askerî terbiye, çocuklara, Lenin'in cBüyüyeceksin; bir gün sana bir tüfek verecekler; askerî terbiyene dikkat et!» hitabmdan ilham alarak veriliyor; çocuğun bedenî inkişafile Kızılordu 1SS6 ağustosunda muvazzafvatanperverlik duygusıınun uyanmasını hk hizmetinin baş^ngıcını 19 yaşına inistihdaf ediyordu. Alman askerî ıratbuatı, bizim Türk dinnce Almanlar, bunu büyük heyecanHava Kurumu ve Türkkuşu teşkilâtmın la karşılamışlar ve hemen Alman ordusunun muvazzafhk müddetini İki seneye daha gsnişi olan Ossoaviakim cerniyeti çıkarrnak suretile bu Rus tedbirine mu+eşkilâtından eheınmiyetle bahsederler. kabele etmişlerdl. Sovyetlerin gencleri Ysmresmî bir mabiyeti haiz olan bu teş19 yaşında askere almalan, 1936 dan kilât 18.000 atış cemiyetile 30.000 atıcı itibaren dört yıl müddetle her sene bir grupundan mürekVebdir. Cemiyet, 20000 buçuk smıfın orduya girmesrni temotörcü'.ük kulübünde ordu için 1 milmin etmiştir. Berliner Tageblat'm asyondan fazîs şoför yetiştirmiştir. 1500 keri muharriri, böylece muvazzaf, ordu havacıhk mrktebi, 450.000 gence havacı mevcudunun yüzde 50 nispetinde artıIık öjjretir. 2000 yelken uçuşu merkezin rıîmış olduğunu kaydettikten sonra de 140,000 plânörcü yetişmlştü. 500.000 1941 de harbe hazır oîmak istediği hakd?n fazla hastabakıcı genc kız yetiştir kmda Sovyetîer Birliğine atfedilen nimiş olan kurumda kayıdlı aza yekunu yetleri bu tedbirin teyid ettiğuıi yazmış15 rnilyon. hatta bazılarına 2öre 20 mil tır. Filvaki Sovyet Rusyanın bütün tedyondur. Bütün bu rakamlar 193S sene birleri, hep 1941 de ikmal edilmek üzere c ine aiddir. alınmıştır. Sanki Moskova devlet adamBu cemîyetten te'kdirle bahse<fen Al Lan. bu yıl harfce girecekleriru biliyorman matbuatı. 1620 yaş arasındaki genc larmış gibi. ler», sıkj bir siyasî ve askerî terbiye verildiğini söyledikten sonra, askerlik baİKumanda hey'e* Frankiurte r kımından şunların öğretildiğini yazar[leri ve subaylar Zeitung"un asInr: Atış talimleri, makinelitüfek kulkerî muharritsnmak, el bombası atmak, muharebe ri, Kızıîordu kumanda heyetini tetkik çrazlçrir.e karşı mücadeîe etmek, muha eden bir yazısmda bu teşkilâtı hu'âsa rebe aroba'arını yani tankları ve zırhlı ettikten sonra şu mütaleaları ileri sürotomobilleri idare etmek, seferî hisnet müstü: !er, taj'yare pilotluğu, paraşütle atlama. «Kızılordu kadroları çek geacdir; yalSpor va askerlik bakumndan görduk nu askerî değil siyasî bir mahiyeti de leri terbiye neticesinde muvaffakiyetle haizdir. O zaman İş başında bulunan imiihan verenlere «işe ve mudafaaya ha T'Iareşa'lardan Voroşilof 55, Jegoroff 51, zır» rozeti verilir. Bu rozeti kazanmak Biüher 47, Bukaçevski 43 yaşında idiler. için yapıîan rmtibanlar arasında başm Albaylar, vasatî olarak 40 yaşmdadırda S3z maskesi. kcltus*»*oun altmda ve lar. Genc olduklan icin subavlar faal. Genctlğin askeri terbiyesl iyi fikirler besliyen i Alman mütehassısları ihtiyatlan açıkça beğenmemektedirler. Alman askerî matbuatı ihtiyat birliklerin kadrolannı şiddetle tenkid ediyorlar. Kıt'alarm talim ve terbiyesi kâfi o'madığını, çünkü milis teritoryal ordusundaki kısa devrelerle askerin iyi yetiştirilemediğini ileri sürüyorlar. Bilhassa modern silâhların ve malzemensn iyi şartlar altmda kulanılmasına kâfi mütehassısların yokluğuna dikkati celbedivorlar. F?kat harbe takaddtim eden iki yıl içinde bu kusurlar • a azçok telâfi edilmiş olsa gerektir. J • da ihtiyatlarl M u v ABİDÎN DAVER Basm Birliği umumî kongresi 17 teşrinievvele ksldı Aniara 18 (a a.) Türk Basın BirliJinden bildirilmektedir: Birliğimizin her iki yılda bir toplanroasl kanun icabı olan kongresi 18'7/941 tarihinde Ankarada Birlik merkezinde içtimaa çafınlmıstı. Her siyasî gazete ve mecmuanın salâhiyettar birer mü messili ile Birliğin diğer teşkilâtı aza ve mümessillerinin İştirakile 131 kişiden mürekkeb olan kongrenin açılabilmesi icin 66 aza sını bulunması lâzımdı. Birlik merkezindeki toplantıya gelen aza ile bu nisab hasıl olamadığınc'an. merkez idare beyeti karanna tevfikan kongre 27 teşrinievvel 1P41 çünü saat ona talik olunmuş ve keyfivetin bu yolcîa sa>m azaya, bildirilmesi kararlaçtınlmış tır. İnhisarUr VeMH Karaköse 18 (a.a.l Vandan buraya çelen Gümrük ve İnhisarlar Vekili Ratf Karadenia buradald tetküclerinl bitirmte ve bugün Beyazıda gitmiştir. Sovyet radyolarında türkçe nesriyatı Ar»k*ra 18 (a.a.> B'7c verilen rnaiu mata göre Sovyetler Birü^i radyolan türkçe olarak 8 30. 19.30, 22,45 te neşriyat yapmaktadırlar. Bu nesriyatı kısa datea 25 metre. orta rfs'?a 342 metre ve uzvn dal?a 811. 1154 1TT9 me're üaerintjen din'emek kabildlr. Mugla 18 (a.a.') Üe aündenberi buçVdetli sıcaklar hü'iüm sürmek tedir. Şe'nrin yük^ek mıntakalannda sölsede 34 dür. ziyenin yorgunluğu, yol yürüm3kteu bütün gün ayakta çalışmaktan değildi Leman, bunu biliyordu. Ablasmm geceleri buhranlar geçirdiğini de seziyordu. Remziye, şikâyetlerinde, isyanlarmda bile temkinli idi. Bağırıp taşmaz, ağlamaz ve fazla konuşmazdı. Bugün, ne ohnuştu? Kardeşinin kafasından geçenleri hissetmiş gibi, acı acı gülümsüyordu: Bir insanla uğraş.manın nilıayet bir haddi vardır. Artık haddini hududunu taşırdılar! Fikriyi eve alışımız unutulur gibi olunca rahat etmiştim biraz! Ama, onlardaki merakın önüne geçemivordum: « Gündelik mi veriyor?« Kaç kuruş veriyor?.. Hesab işinde dostluk olmaz, göğsünü gere gere istersin, çatır çatır alırsın. Utanmağa gelmez!> Kısa bir sükuttan sonra devam etti: Beni, arsrzbğa, yüzsüzlüğe teşvik ediyorlardı. Kimine güldüm. kimine tes saüadım. Hepsi de sinek gibi. Kovarsm gitmez, kovarsm gitmez'... En r.ihayet. herke3 kendi tahminine göre bir şckil buldu. tıydunîu. artık kararlaım' vermiş oldular. Ve rahat ettiler. Y«rewn yorgun gülüyordu: (Aıkasa var) AŞK roman lanın gözü çıksm!» diye düşman kesilenler de oldu. Edibe teyze, başını sallıyarak tespihini çekiyordu: Hasedlerinden kızım, hasedlermden.» Remziye, yaşh kadına cevab vermedi. Leman, elini göğsüne bastırmışiı: Çok sabırlısm abla! Yaşlı kadın, ortaya söyledS: Sabrın sonu selâmettir. Leman, kaşlarmı çatıvermişti: Böyle! Sabır sabır ama, sonu.Elile ağzını kapadı: Evlerden ırak... Ablamın sabn, sabır taşını çatlatır. Remziye, mahztm mahrun güldü: Bir ı UÇURUMÜ 100Mahmud Yesari Lemanın hakkı var. Bu kadar sa 1 na sıkıntıda hırakmaz!» bırh olduğumu, ben de bilmezâjm. İDSesi, perde perde sönctü. Leman, bus san ahşıyor, biliyor musunuz? lan anlatırken ablasının decbkodiiların Abla, bugün neye suıirlendra? Ne «en ehvenlerU ni söylediğine emindi. yaptılar da sabrını taşırdılar? Buıılar, insanca, terbiyeli konuşmalar Remziye, gözlerini açarak kaıdeşrne sayılırdı. Leman, kara başörtülü, kara baktı, yutkundu; alm, şakakları terle yeklirmeli fabrıka karılarının, kıskancmişti, mendilini ağır ağır yüzünde gez lıklarını, çekememezliklerini, hiddetleridirdi: ni, alaylarıru bümiyor değildi Onlar, Fikriyi eve alışrmız duynlduktan bu kadarla kalmamışlardı, kalamazlardjL sonra, kinayeler, sitemîer bir müddet Kimbilir ne zehirler kusmuşlardı? devam etti. Soranlar oluyordu: « Biraz Remziye, bunları söylemiyordu. Söyolsun yardrm ediyordur elbette!.. Yan liyemezdi de. O adilikleri tekrar etnae1 aylığım vermeli insafçası!.. Nasıl ol ğe utamrdı. O, bugüne kadar, hiç sesa bü yer kirası verecek; yemeği, ça süıi çıkarmadan, hatta renk vermeden maşırt da var. Ona göre vermeîiî. tahammül etmişti. Akşamlan, eve, hep Fikri, eli açık socuktur; paradan ya yorgun, kırgm, sinirli dönüyordu. Rem B. FELEK

Bu sayıdan diğer sayfalar: