29 Haziran 1941 CUMHURÎYET Meclise verilen üç lâyiha Alman Rus harbi karşısmda Japonyanın rolü Hataylı muallim ve memurlarm vaziyeti Hatay halkının vaktile Fransızlardan yaptığı istikrazlarla muallim ve memurların vaziyetlerini tayin eden îâyihalar Meclis encümenlerinde müzakere ediliyor ovyet Birliği ile harbe tutu şan Mihver devletlerinin U İstikbaldeki ilim zakşarktaki ortaklan olan dilimiz bugünkü buh Japonyayı harbe sürüklemek için uğranlı ^afhacım na~ raştıkları göze çarpmakta ve Japonya sıl atlatacak? İs hükumetinin vaziyetini tasrih etmek hn tikrarını nasıl bula. susunda tereddüdler geçinnekle beracak? Millî hakimivet ber ergeç bir karar vermek mecburiyeve onun şuuru evvelâ yazı dilimizin şektinde kalacağı anlaşılmaktadır. Ankara 28 (Telefonla) Hatayın a Fransızlar devrinde, saydığım banka line tesir ederek alfabede cezrî bir inkıJaponyamn Mihver devletlerile aknavatana iltihakile hükumelimize intikal lara borclanmış olan Hataylı vatandaş lâbla neticelendi: İslâm medeniyetinin deltiği ilk pakt, Antikomintern paktıetmiş olan bazı vazifelerin tasfiye ve lara bir kolaylık olmak üzere, bunların müşterek alfabe şekilleri Avrupa mededır ve bu paktın hedefi bolşeviklikle, niyetinin esası Greko Lâtin olan alfabolşevikliği yaymak teşebbüslerile, bol tanzimine dair kanun lâyihalan Mecli 15 sene müddetle taksitlendirilmesine be şekline intikal etti. Türkçenin yazı sin alâkalı encümenlerindcdir. Son tetkarar vermiştir. Geçmiş ve gelecek takçeviklik propagandalarile miicadele idi. şeklinde uğradığı bu inkılâb sadece şekik ve müzakereleri bitmek üzere olsitler yüzde üç faize tâbi olacaklır. Bir O zamanki iddiaya göre Sovyet Birliği kilde kalmıyarak eski yazı türkçesinin duğundan yakında umumî heyette görüdinarî altını mukabili lâyinanm konuUe Komintern ayn ayn şeylerdi. Ve şulduğu muhtelif encümenlerde 7 lira kullandığı kelimelerde bir ctarama» aKomintern aleyhinde anlaşmalar yap şülecektir. üzerinden hesablanmış ise de, bütçe erf meliyesi yapmak arzularuu uyandırdı. Bu lâyihalardan biri Fransızların Tuınak Sovyet Birliği ile dost yaşamafa münafi değildi. nus ve Cezayir bankasile mahallî Ziraat cümeni bunu 5 Türk lirası olarak tespit Türkiyenin dört bucağmdan öz türkçe etmiştir. Bu husustaki kanun lâyihası kelimelerin derlenmesine teşebbüs edildi. Bn paktın, Sovyet Birliği ile Alman Bankasmm halka ipotek ve saire mukaihtısas encümeni olması hasebüe ziraat Eski kitablardald öz türkçe kelimeler bili, yaptığı ikrazata dairdir. Bu ikraya, İtalyan ve Japonya arasında bir encümeninde tekrar görüşüîdükten son arandı: Cildlerce kelimeler toplandı, Eün büyük bir patırdı koptnasına se zatta Fransızlar, verilen her 492 kuruşu hatta eski yazı türkçesinde kullanılan ra umumî heyete verilecektir. bir (dinarî altını) addederek bu yolda l>eb olacağını o zaman hissedenler, hiç yabancı kelimelere karşılık bir çok öz Ikinci lâyiha, Hatayda açıkta kalan de yanılmamışlardı. Gerçi arada bu sened almışlardır. Fransız altın ayannda türkçe kelimelerin bulunduğu gösterilzannı tckzib edecek bir takım hâdise kabul edilen bu dinarî altınının Su memurlar hakkmdadır. Gerek Osmanlı di. Bu, bir müddet çok ümid verici ve ler vuku bnldu ve 1939 senesi Sovyet riye tarafından basılması deıpiş edilmiş idaresinde gerek Fransız zamanında, geeşvik edici bir derleme sempatisi uyanlerle Almanlar arasmda yeni bir yak se de, böyle bir altm darbedilmedjği için rekse Hatay devleti sırasında vazife aldırdı: Gündelik gazetelerde, resmî nutuk laşmaya şahid oldu. Hatta bn yaklaş sembolik bir mahiyette kalmıştır. 35 mış memurlardan halen açıkta bulunanve yazılarda akisler yaptı. O halde ki manın Sovyetlerle Almanlar arasında milyon Fransız frangı mukabilinde Ha lara birer tazmlnat verilerek alâkaları yeni derlenmiş ve eski yazıda hemen hiç ebedi bir dostuk mahiyetini ihraı ettigi taydaki Fransız hukuk ve menafii de kesilmesi bu lâyiha ile derpiş ediliyor. kullanılmamış kelimelerle yazılmış yazıde söylendi. Fakat çok gecmeden, Sov memleketimize intikal ettiği için Tunus. Üçüncü lâyiha da Hatayda muallimlik lar ve nutuklar görüldü. Ve bunların yet Alman dostlugunun temelli bir Cezayir ve mahallî Ziraat Bankalannın yapmış olanlar hakkmdadır. Bunlardan anlaşmaya dayahmadığı tavaızuh etti alacaklan da maliyemize intikal etmiş bir kısmı ysrdımcı öğretmen olarak a altlarma, anlaşılmayı temin etmek için, küçük birer lugatçe ilâve edilmek surere araya eiren dostlnk nüroayişleri sa tir. Maliye Vekâleti tarafmdan hazırlanhnmıştı. Bu lâyiha aslî öğretmenlik hak tile okuyucular alıştırılmak istenildi. bnn köpüğü gibi söniip gitti. Bunun mış olan bu kanun lâyihasile alacaklar lannı kendilerine vermektedir. Bu hu Bu inkılâbcı hareket büyük bir dil müla beraber Almanlarla Sovyetlerin bir Türkiye Cumhuriyeri Zirpat Bnnkasına sustaki lâyiha da Maarif encümeninden cadelesinin bir başlangıcı olmuştu. Halk araık münasebetleri düzeldiği gibi Sovdevredilmektedir. AncaV hükumet, 1 cıkmıştır. dilinin iktidarı eline almak, yani yazı yetlerle Janonların miinasebetlerini dünmımmmıutıiMiııı diline geçmek için yaptığı bir hamleyi zeltmek için d« bir takım teşebbüsler andırıyordu. Esasen her dil kavgası mevvuku bndu ve bu tesebbüsler daha *ekii iktidar kavgasının bir sembolü olcenlerde imzalanan Sovyet Japon bimuştur. Fakat gazetelerin müşterileri taraflık paktııu intaç etti. henüz çok mahdud ve münevver bir Yani, bogiin Japonya. Almanya ve zümre olduğu için başlayan inkılâb bunttaya ile askerî bir ittifak yapmış ollar vasıtasile yürüyemiyardu. Bunun duğu gibi Sovyet Birliği ile de bitarafâlen anlaşılması üzerine hareket ilk lık muahedesile bağlıdır. mektebler etrafında tezahür etmeğe basTabiidlr ki, Japonya ile Rusya araladı. Halkçılık rejimi bütün çocuklann sında bitarafhk misakınm imzası sıraierbiyesile mükellef olduğu gibi bugünsında Almanya Ue Rusya arasında bir kü çocuklar yarınm Türkiyesine hâkim harb çıkması ihtimali derpiş edilme unsurlar olacağı için kavgaya esaslı sumişti. Derpiş edilen ihtimal, Japonyarette buradan başlamak icab ediyordu. nın Amerika ile harbe girmesi ve R«sFilhakika çocuklann yazı dili terbiyesiStokholm 28 (a.a.) tsveç Telgraf Londra 28 (a.a.) Röyter ajansmın yanın bu harbden istifade ederek Jane mekteblerle, imtîhanlar ve müsabapenya ile »ğraşmaması Mi. Bu suretle ajansınm büdirdiğlne göre, Diyet mec diplomatik muharriri yazıyor: salarla hâkim olunur; ve mekteblerin Haber aldığıma göre, Piniandiya Re •azı dili yakın bir atinin yazı dili olmaRus Japon paktı, Rus Alman dost lisinde sonılan bir suale karşı Millî Müdafaa Nazırı Skoeld, tsveç ordusuisicumhurunun geçen akşam radyoda ğa mahkumdur. Çünkü çocuklara okulu^Tinu teyid eden bir tezahür teşkil ettnekte idi. Bunun neticesl olarak Sov nun zırhlı kuvvetleri hakkmda izahat söylediği nutkun resmî metni henüz tulan, imtihanlarda kullanılan dil, isteyet Biriiçinin ba ınisakı Imıalaraası, vermiş ve şlmdiye kadar hlzmette bu İngiliz Hariciye Nezaretine gelmemiştir. en dil olduktan sonra memleketin yazı Amerikada fena karşılanmış, hatta bu lunan tank tipinln modası geçtiğini ve Öyle anlaşılıyor ki, bu nutuk, per dili olacaktır. Halk tabakalarından çıkan yüzden Amerika hükumeti Sovyetlerin en son tecrübelerden istifade edilerek şembe günü Finladiya elçisl İngiliz Haöğretmenler de bu işin en müessir amilAmerikadaki paralarım bloke etmifti. hükumetin müsaadesile bir tsveç sanayi müessesesine yeni model hafif riciye Nann Edeni ziyaret ettikten son eridir. Halk şuurüe hareket eden halk Fakat misakın akdindeki hedef, Ja tanklar sipariş edildiğini bildirmiştir. ra söylenmiştir. ükumetinin halk dili kavgası Türkiyede ponyanın Amerika İle harbe tntuşması şte bu suretle başlamıştır. Bu kavga Bu nutuk üzerine Pinlandiyanm muŞimal cephesi takdirinde Sovyet Birliğinin bitarafh,alnız müşterek yazı dilinde kalmıyarak Stokholm 28 (a.a.) Denya Dagligt kadderatı hususunda Londrada büyük ğını temin etmek ise de misak muayim diline ve onun mefhumlarını ifade bir endişe hasıl olmuştur. çünkü Al yen bir «evleti istihdaf etmemekte ve Aulehanda gazetesi diyor ki: den terimlere de geçmiştir. Nitekim manların Finlandiyayı zorla harbe Şark barbarlıgına karşı bir şimal daha fazla mnnmi bir mahiyeti haiı Kültür Bakanhğip başlığı altında intibulunmaktadır. Onun için 'bugün Al cephesi kumlmuştur. Sovyet Fin mü sokmak için elinden geleni yaptığına şar eden terim broşürlerinde ilk ve orta şüphe yoktur. Keza Finlandiyanın Alcadelesi köklerini basit siyasî ihtilâf manya ile harbetmekte olan Sovyet mekteblerde okutulan ilimlerin yeni teBirlifi de Japonyanın taahhüdlerine lardan değil, çok daha derinlerden alah man iğfallerine kapılarak demokrasi rimleri eski osmanhca terimlere mukabir şimal kavgasıdır. lerden aynlacağına dair bazı alâmetsadik kalarak bitaraflığını Oân etmesiıil mümkün mertebe türkçe olarak tesler vardır. Halbuki Finlandiyanın re ıit edilmeğe çahşümış ve ayni zamanda ni beklemektedir. fahı sıkı sıkıya demokıafiüerin men :unların fransızcaları da gösterilmiştir. Fakat, Japonyanın Rus Alman harfaatlerine bağlıdır. 3u broşürlerde yalnız hukuk, felsefe ve Wne karşı bitaraflıtmı flân etmesl ıb terimleri yoktur. Çünkü bu ilimler Mihverin işine gelmez. Çünkü Japenya k ve ortamekteblerde mevcud değildir. bitaraflığı flân ettigi takdirde mesdâ Amerika. Böyök Okyanas yolundan isO halde terimler meselesinde de inkıtifade ederek Sovyet BirUSine yardım âbcı adım atılmış, ilk ve ortamekteb kiedebiifr ve bn yardım Vlâdivostok yoablarına kadar ilerliyerek eski terimleBudapeşte 28 (a.a.) Stefani ajanWe Rusyaya erişîr. Sonra Japonyanm sından: in çoğunu bu sahalardan kaçırtmiştır. bHarafhgım ilân etmesi, Sovyet BirliğiMuzaffer olduğunu gören bir ordu hasBudapeşteye 60 kilometre mesafe tıfn tJzaksarkta bSyük kuvvetler totmını tepeleyinciye kadar kavgaya devam de kâin Almas Fuzito'da Vacum şirTnasms Vbrtm bırakmaz ve Sovyet tmek mecburiyetinde olduğu gibi bu dil ketine aid petrol tasfiyehanelerinde bu Wrt5fi Uzakşarktaki kuvvetlerfBİ de :avgası da zaferini tamamlamak için sabah büyük bir yangın cıkmıştır. Avropaya çekmek hnkânmı eMe eder. ilerlemelerine devam ederek üniversiteTangnmn makinelerln hasara ugra Ankara 28 (a.a.) Halic vapurları ye kadar gelmiş ve onunla işbirliği yapE"ıasıl Japonya bitaraflıtmı ilân etması yüzünden çıktığı aannedilmekteişletme inhisanna dair kanun lâyihası mağa başlamıştır. Şimdi istanbul ürtivertiği takdirde Sovyet Birliği, harieî âlemle irtibatmı nrnhafara. eöer ve bn dir. Meclisin alâkalı encümenlerinde görü Bİtesinin bütün fakültelerinde geçen seYangın, üç saat çalışıldıktan sonra şüldü. Lâyihanın esaslarma göre IstantrHtr»ttan Mivük istifadeler temin eder. nedenberi bu iş İçin çalışan komisyonlar Iteihuki Sevye*lere fcarşı sfiratli bir söndürulmüştür. bul lhnanmın Galata köprüsünden baş e muhtelif fakülte mesailerinin koöfdi•afer kazanmak îçin hareket ede« A>lıyarak Halicin müntehasına kadar her lasyonunu yapmağa uğraşan bir heyet manya. Sovyetlerin harieî alemle irti de büâirnıiyerek sökut ermekle bn su iki taraf sahilinde mevcud veya atiyen ardır. fcatmı fcesmek. Sovyetleri çember içi allere cevab vermek istemediğini an tesis edilecek iskclelere yolcu taşımak tte aiirıak ve çemberi mSrrikiîlı «erteb* latmaktadır. için gemi işletmesi inhisar mahiyetinde Şüphe ve tenkid süzgeçlerile çalışan daraKmak. yani Sovreflerin Asyadaki Japonyadan akseden mtitalea «bita olmak üzere Devlet Denizyolları işletme lim kafasının cezrî bir inkılâbcılık ruhile k^TnsklaTiTidan istifade etmeleTİne en rafhk paktile ücler paktı arasında bhlirleşmesi güçtür. Fakat ondan isteneıı ge\ olmak isler. Ve Ancak Japonyanm taarruz bulunmadığı» mealindedir. İh idaresine verilecektir. İmiiyaz mukaveMt*Tanıktan çıkarak Fnsy?ya *»«< timal K, brnıun manası, Knsyaya karşı lesi mefsuh bulnnan Halic vapur şir bu değildir. Onun vazifesi geçirilen buh«nharrb devtet vaıiyeti alması b« Mtaraf kahnak, ayni «ımanda Üçler ketinden devlete intikal edip halen İs ran safhasmı salim ve normal bir tekâmülcülüğe sevketmek, ilk ve orta mekm"'5«îada hizmet eder. Pakiına sureta sadafcatini muhafaza tanbui Belediyesine merbut muvakkat bir idare altında bulunan gemiler, is teb krtablarmda didaktik ve pedagojik Almanyanın menfaatleri banu icab etmek, yani bugünkü vaıiyeti oldn|n keleler, tamirhaneler vesair bilumum zaruretlerle yapüan yeni terimleri sırf ettirdiğine göre, acaba Japonya, Rus gibi devaın etthrnektir. bu tahsil dereceleri için muvafık göreGerci bir takım hâdiseler, Japonya isletme levazımı ve Trunlara ilâve edil rek sadece pek mahzurlu kısımlanna ya De yaptığı bitarafhk misakmı inkâr miş olan emsali bedelsiz ve her türlü ederek Rusyaya karşı harbe girer mi? nın bu siyasetini değiştirmesine saik oişaret etmek, sonra da halis ilim için elVoksa Knsyanm Avnrpada meşgnliye labfltr. Fakat bn hâdisder hcnüı vnkn harc ve taahhüdden vareste olarak Dev zem ve zarurî olan terimlerin münhasılet Denizyolları işletme umum müdüryüaden tinden v« bn meşgnliyet dolayısile Çine bohnam^tir. Ve hn y an bu ilimler üzerinde çalışan müteyardıra edememek'iğinden istifade e devletleri Japonyayı harbe sürükliye lüğüne devir ve teslim edilecektir. MM. lassıslar tarafmdan ıslah ve tekâmül derek Çin harbini bir neticeye bağla rek Rusyayı çeviremiyecek ve Rusyayı vakkat idare zamanına aid bilumum •ttirilmesini istemektir. muamelât ve hesabat İstanbul Beledimayı mı tercih eder? iki cephede meşçul edemiyeceklerdir. Yalnız âlimler de herkes gibi insanİşte Japonyanın karşılaştığı sualler Bunu ancak Japonyanın harbe girmesi yesince tasfiye edilecek ve bu tasfiyeırlar, onların da hem bu haysiyetle, nin netayic ve vecaibi mezkur Beledi em de tuttuklan mesiek ve edindikleri bunlardır ve Japonya bitaraflığını ilân temin eder. yeye raci bulunacaktrr. etmemekle, bir tarafa iltihak ettiğini ömef Rıza DOĞRUL [oktrin itibarile içümaî temayüllere te Terimler meselesinin buhranlı safhası Yazan: * • • • » ÖIçü meselesi... eşhur Alman muharriri Stefan Zueig'in (Joseph Fouche) hakkında bir eseri vardır. Bu adam Napolyon'un polis müdürü olan meşhur (Fouche Fuşe) dir. Muharririn her eseri gibi pek enteresan elan bu kitabdan bahsedişim oradan bir parçayı size nakletmek içindir. Napolyon'la Fuşe, uzun müddet beraber çalışmış olmalarına rağmen birbirile kat'iyyen anlaşamamış iki kuvvet olarak tarihe intikal etmişlerdir. Müellif bu anlaşamamazlığı hikâye ederken ister istemez müşahedelerini Napolyona intikal etririyor, diyor ki: €... Çünkü seneden seneye Fransada bir irade ve bir mukabil irade ve arzu 'j açıkça tebellür etmeğe başlamıştı. Memleket nihayet sulha kavuşmak istiyor; fakat Napoiyon daima harb arıyordu. İhtilâlin varisi olan Bonapart 1800 tarihinde memleketile, milletile, nazırlarile tamamen hemfikirdi. 1804 teki imparator Napoiyon ise çoktanberi memleketini, milletini değil yalnız Avrupayı, cihanı ve ebediyeti düşünüyordu. Kendisine tevdi edilmiş olan vazifeyi mükemmel surette İfa ettikten sonra, kuvvetinin cuşu huruşu önünde kendi kendine daha müşkül yeni vazifeler verjyor ve karışıklıkları ve keşmekeşleri düzeltmis, nizama koymuş olan bu adam şimdi kendi eserini, kendi tesis ettiği nizamı tekrar karıştırıp keşmekese uğratıyorduBu, pırlanta gibi berrak ve kcskin zekâsının bulanmış olmasından İlerj geitr.iyordu. Hayır bilâkis nefsi emmaresinin jğvaatına rağmen Napolyon'un riyazî bir kat'iyet ve dikkat arzeden zekâveti son nefesine kadar, bir çaheser olan vasiyetnamesini yazdığı anlara kadar muhtesem bir ciyadetk mahfuz kalmıştı. Fakat bu zekâ çoktanberi beşerl ölçüyü kaybetmişti. Akıllara hayret veren bu kadar şeyleri başardıktan sonra başka türlü de olabilir miydi? Bütün ihtimallere ve dünyanın kunrur kaidelerine karsı ifitilmemiş, beklenır.emiş bu kadar kazanclarla ölçüsüz dav> lara alışnuş olan ruh inanılmaz şeyleri tahakkuk ettirmeyi nasıl arau etmezdi! ... Ve İmparatorluk tacını baçında hisseder etmez Napoiyon işte bu imkân hududlamun dışına doğru dayanılmaz bir cazibe, hissetmeğe başlamıştı. Niyet» leri muvaffakiyetkrle ve cür'eti muzafferiyetlerle büyümekte ve talihe karşı kazandığı galebeler onu, talihe karşı muttasıl meydan okuyan teşebbüslere sevketmekte idi, Binaenaleyh etrafında Talleyrand ve Fouche gibi kulakları zafer destanlarının tantanasından sağır ve gözleri rouvaffakiyetlerin şaaşasından kör olmamış clan zekâ ve muhakeme sahiblerinin endişeden titremeğe başlamış olmaları pek tabiî idi. Onlar kendi devirlerini, hali hazırı, Fransayı düşünüyorlar, Napoiyon ise yalnız ebediyeti, efsaııe destanlannı ve tarihi düşünüyordu. Profesör M. Şekib Tunc 2 [*] İsveç ordusu takviye ediliyoı Yeni sistem bir çok tank sipariş edildi Finlandiya iğfal edilmiş! Royter. Almanların Finleri zorla harbe soktuklarını söylüyor kabül ettikleri halde şahsileşmiş temayül ve içtihadları vardır. Yakmdan şahidi olduğum bu temayülleri şu bakımlarda toplamak kabildir: 1. Hiçbir suretle dokunulması caiz olmıyan dil, tabiî seyir ve tekâmülüne terkedilmek lâzımdır. 2. Bugüne kadar klâsik ve yeni kültür mefhumlarını tarihî kaderi dolayısile Arab ve Fars kelimelerinden yapmış olan bir dilin üzerinde, ufaktefek değişiklikler müstesna, cezrî tadilât yapmak lüzumsuz bir kuvvet israfıdu. Bundan sonra alınacak yeni mefhumlar, garb kültürü camiasma girilmiş olmak dolayısile, garb an'anesine göre olabilir. Bu suretle ne mazi, ne hal, ne de istikbal cezrî veya mücerred aklî prensipler namma zorlanmış olmaz. 3. Her dil muayyen bir jeninin eseridir ve ancak bu jeni ile tekâmül eden ahenktar bir bütündur. Binaenaleyh dilde yapılacak hakikî ıslahat terimleri de dahil olmak üzere bu jeninin en salim selikasına, bütünü kavrayan zevkine göre olmak lâzımdır. 4. Bütün Türk dünyasına bakılarak Türk köklerine dayanan cezrî bir inkılâb yapılmak lâzımdır. 5. Harf inkılâblle bilhassa geleceği şüpheli bir adım atılmışür; bunun içinden nasıl çıkılacağtnı veya işin nereye varacağmı" göster«cek misaller olmadığı için her türlü muhakeme durmakta veya bir çıkmaza dayanmaktadır. 6. Mücerred fikir ve mefhumlann Ifadesinde bakımsız kalmış olan Türk dilinin bugünkü fakirliği zorlanmak lâzımdır; bu cihet esaslı bir surette kavranıp yapılmadıkça semeresiz ıslahat tecrübelerinin arkaeı alınmıyacalctrr. Görülüyor ki bu fîkirlerde tekfimülcü bir muhafazakârhktan büyük ve geniş bir inkılâbcılığa kadar uzanan temayüllerin yanında cezrî bir inkılâbdan şüphe ı ve korku duyan temayüller de vardır. ' Bu tehalüfün sebebi, bütün içümaî me selelerde olduğu gibi, dil meselesinde de bize rehberlik eden içtimaî kanunların henüz keşfedilmemiş olması ve bu eksiklik doiayısile iiim adamlarının dahi bu kabil meselelerde his, itiyad, kazanılmış fikir ve zevkierine göre hüküm vermekten fazla bir şey yapamamalarıdır. Fakat bunlara rağmen mütemadiyen değişmek ve tekâmül etmek ihtiyacında olan cemiyet ve onun müesseseleri mümkün olan tedbir ve çarelerin aranmasını emretmektedir. Bunlara fcarşı eli bağh durmak kabil değildir. Ya şüphe ve tereddüdler içinde sallanmağa razı olmak ve yahud mütemadi olujlarm tazyikile mümkün olan bir hareket hattı ihtiyar edilmek yolu vardır. Tarihî ve içtimaî amillerin tesiriîe tahaddüs eden buhranları tekâmül namına oluruna bırakmak, bu hususta mutlak bir aczi kabul etmek olur. Fazla olarak «Kültür Bckanlığı» nın yukarıda arzedilen terim broşürlerinde dahi tara manasile cezrî bir inkılâbcılık yapılmamıştır. Üniversite muhitinde şahidi olduğumu arzettiğim fikir ve temayüllerin ikisi müstesna olmak üzere filî izleri bu broşürlerde tamamile mevcuddur. Cezrî hareketi gösterir gibi olan bazı ifratlar istisna edilirse türkçenin an'ane, aevk ve selikası hâkimdir. ( Esasen yukarıdaki mülâhüzalar şahsî fikir ve temayüllerin birer tezahürü gibi olmalarına rağmen hakikatte içtimaidirler, çünkü bu temayüller dilin bütün halindeki yapısından ve onun selika ve zevkile yyğrulmuş olan mahiyetinden gelmektedirler. Vakıa böyle oJunca, gidilecek yolun umumî istikameti kendini göstermiş, indî veya sun'î bir yola düşmenin önü alınmış demektir. Üçüncü makalemizde terimler meselesinde takib edilmiş ve bundan sonra edilmesi lâzım gelen hareket hatlan üzerinde duracağız. M. Sekib TUf4C (*) İlk yazı 22 haziran tarihlı nüshamızda cıkmıştır. Çekoslovak devlet nazınnın bir hitabesi San'at hazinelerinin mübadelesi Budapeştedeki inTdâk petrol depolarında olmuş Halic vapurları Işletme inhisarı Devlet Denizyollarma devrediliyor Londra 28 (a.a.) Çekoslovak htikuMadrid 28 (a.a.) Suner'le Fransız metile devlet meclisi ve memleketleri büyük elçisi Pietri cuma günü Fransa nia kurtarüma&ı için miicadele eden ile İspanya arasında san'at hazineleribütün Blovaklar namına hareket eden nin karşılıklı mübadelesi hakkında bir ÇJekoslovak devlet nazın Lichner bu anlaşma imza etmişlerdir. Napolyon'un azametini harb temin etakşam radyoda bir nutuk irad ederek Fransa bu anlaşmaya tekaddtim e mişti; harb onu hiç yoktan imparatorluk Blovak milletine hitab etmiş ve Slo derek İspanyol eserlerimien bazılannı tahtma oturmuştu. Artık onun dai>:a vaklan. kendilerini Rusyaya Jcarşı har ve bu meyanda tunçtan mamul meşhur harb İstemesi ve daima daha büyük düşbe sürükliyen hainleri tardetmeğe ve Dame d'EUche'i İspanyaya iade eyle manlar araması kadar tabiî bir şey olur Quisling hükumetini tanımamafa da miştir. muydu? Yalnız aded itibarile bile cdav». vet etmiştir. Lichner yabancı memleları inanılmıyacak nispette artıyordo, ketlerde bulunan Slovaklann kalben Bir Frassız Hindiçmi vapuru 1800 de, Marengoda 30 bin kişile muzaffer olmuştu; beş sene sonra 300 bin kişikendüerile beraber olduklan hatckında musadere edildi yi harbe sokmuştu ve bir bes sene sonra vatandaşlarına teminat vermiş ve şunNevyork 28 (a.a.) Deniz mahfille da karunın son damlasına kadar döklan ilâve etmiştir « Kendi kendirrize ihanet etmeyi rine gelen malumata göre bir İngiliz müş ve harbden yorulmuş clan Fran^akruvazörii cenubi Atlantikte 6500 ton dan bir milyon asker çıkardı. niz ve silâhlarınızı hainlere çeviriniz.» luk bir Fransız Hindiçini vapurunu En gözü kapalı nefere, ve en aptal Holanda Hindistanındaki musadere etmiştir. Kruvazör tayfanın köylüye bile yalnız bu rakamları sayvapuru batırmasına meydan verme makla bu harb cinnetinin (GuerroJapon heyeti miştir. manie) nin bir felâketle neticeleneceğini Battavia 28 (a.a.) Batavya radyoanlatmak pek güç bir şey değildi. sunun bildirdiğine göre, Holanda Hiningilterede et meselesi distanındaki Japon lktısad heyeti reisi Londra 28 (a.a.) İaşe nezaretinln Yoşizova ve heyet azası dün Japonyaya Bir tek adam bütün buntan anlamıbildirdiğine göre, İngilterede mart sohareket etmişlerdir. yor. Yahud görmemek için gözlcrini elinundanberi adam başına her hafta !e kapıyordu: Napoiyon.» Mackenzie Kanadava döndü verilmekte olan brr şllinlik et yerine 7 temmuzdan itibaren bir şilin iki pensLondra 28 (a.a.) Kanada tekaüd Daha aşağraa müellif, b'tr parmak ve umumi sıhhat nazırı Mackenzie. t n lik et dağıtılacaktır. Çocuklara da haf işaretile şatranc oynar gibi kralların tada 6 yerine 7 penslik et verüecektir. girterede hava tehlikesine karşı alınayerlerini değiştiren; alay, kolordu ve cak tedbirler ve saire hakkında tngiliz ordu ölçülerile düşünen Ndpolyon'un Gemi malzemesi jnuaiiyeti makamlarile istişarelerde bulunduktan gitgide memleketine menıleket gencliğine sonra hava yolu ile dün Kanadaya dönAnkara 28 (Telefon) Deniz ticaret nasıl belâ olduğunu anlatmaktadır. Eu müştür. füomuzun aded ve evsaf itibarile yur satırları okurken bütün dikkaâm bu haMackenzie beyanatta bulunarak Ka dumuzun deriiz münakale ihtiyacını te rikutâde dehanın memleketini niçin hanada pasif korunma teşkilâtının 70.000 min edebilecek miktara çıkarılabilmesi i rab ettiği noktasında toplandı: Ölçüsüzmevcudü olacağını ve ittihaz edilecek çin alman tedbirler meyanında devlet lük. Ve buraiia bir mücrime bin sopa ihtiyatî tedbirlerrn Irrailiz sistemine müesseselerile Türkler ve Türk şir vuruknasını emreden yeniceri ağasmın uygun olacağını söylemiştir. ketleri tarafmdan hariçien satın ah fıkrası hatırınıa geldi. Ağa bu emrine nan ticafî gemilerle memlekettş yapı karşı gülcr mücrime: lan mümasilleri için getirilecek esya ve Lizbon 28 (a.a.) Başvekil Salazar malzemenin gümrük resminden muafidtin akşam tngiliz btiyük elçisi Bir Royeti de kabul edilmişti Halenmer'i kanaW Campbell'i kabul etmiştir. nunla 1940 malî senesi sonuna kadar uSovyetlerin yeni İran elcisi zatılmrş olan bu muafiyet müddetinin Moskova 28 (ajı.) Sovyetter Birliği bitmesinden istihdaf edilen gayeye he yüksek şurası Smirnofu İran elçüiği nüz varılamamış olduğundan muafiyetin ne tayin etmiştir. Tass ajansınfl naza 1345 malî yılına kadar temdidi muvaran şimdiki elçi Pilimonof başka bir fık görülmüştür. Buna dair lâyiha da vazifeye tayin edihniştir. heyeti umumiyeye sevkedilmistir. 5 i r R. Camnbell Lİ7f>oTi«îa Ne gülüyorsun bre! İşitmedin mi? Sana bin sopa atacaklar! dediği sanıan, İşittim de onun için giilüyorum ya! Hiç insana bin sopa atılır mı ağam! Sen ya dayak yememişsin, ya sayı bilmiyorsıın! cevabını almış. Her xaman olduğu kadar bujrim için de en büyük reviyet. kiyaset bu beşeri ölçüyü, imkân ölçüsünü kaçırmamaktır. B. FELEK Bu yumuşayış, "Çeııc kızı ferahlatmıştı: Teşekkür ederim. O halde, uzun bir mesele değil... Süleyman, güdük bıyığım kaşıyordu: Pek kısa da değil... Neden? Bunu, vaktinde haber verecektin? Genc kız, bağırdı: Peki ama, neye? Evime • misafir gelip gidemez mi? Bekçi, «sus!» der gibi, elile işaret etti: Bırak, bağırmadan konuşalım. Benim sesim senden fazla çıkar. Beni buraya muavin bey gönderdi. O da, komşular gibi, misafirden misafire fark vardır. diyor. Remziye, isyan halinde idi Evime kiracı alamaz mıyım? • Süleyman, karar veren bir hâk;m tavrı takınmıştı; kanunları, nizamlan, mahkemelefL kendine göre biliyordu: Alırsm, ama, her şey, kanun, nizam dairesinde. Beyanname vereceksin. Mahalleye kaydettireeeksin. Kollarını kavuşturmuştu: Mahallcde yerli yabancı olrnaz Remziye, fazla üşümüştü. Kısa kesmek istedi: Peki. Ben, muavin beyi görürüm. Bu cevab karşısmda bekçi sendeledi: Yann pazar izinli... Hem. sen ne3'e zahmet edeceksin. Nişanlının nüfusunu ver. Lahzada bitiriveririm Süleymamn bu ağızı kullanışından Remziye, kuşkulanmıştı; o, bu işte kendi çıkanna bakıyor, kendme yontmak istiyordu. Genc kız da. germek, fakat koparmamak taraftarı idi: Nüfusu bende değil. Gelince, ister alırım. Bekçi, gelişinin bir neticeye bağlanışına memnun olmuştu; kaba kaba sırıttı: Abla, herkes, senin gibi mi? Lâf anlıyorsun. Durdu, düşündü: nirli: Ne gün geleyim? Kimler başımızı ağrıtacak? diye Remziye ondan fazla düşünüyordu: sordu. Salıya gel. Bekçi boynunu tüktü: Neye salıya atıyorsun? Burası mahalle... Her kıratta, her Allahtan kork, müslüman... Evi çeşid insan var. Belki, bir münasebetsiz mizde, katil, hırsız, kaçakçı, sabıkah lâf ederler. saklamıyoruz. Polis, ne zaman isterse Bu, bir hatırlatışa benziyordu; genr evimizi bassm. Uygunsuz bir hal gö kız, ayağmı yere vurdu: rürse, bize cezamızı verir. Onlar için kanun, nizam varsa. biGenc kızın açık konuşması, tekçiyi zim için yok mu? Hele bir münasebetsindirmişti: sizlik etsinler, görürler günlerini? Kaç Yok... Öyle... Orası doğru.. Bugü mıyoruz ya! ne bugün hane masundur. Benim deDaima zâfa tahakküm etmeği, daima mek istediğim, çabucak olsun da, Eizin kuvvet karşısında sinmeği bilen bekçi. başmızı ağrıtmasınlar, diye. güldü: Remziye, basını doğrultarak sinirli si Yamansm abla. Öyle ya kaçnuyo UÇURUMU 8 3 ruz. Kapıdan çekilmişti: Eh, rahatsız ettim, ^oğukta bıraktım. Salıya uğrarım. Haydi Allah rahatlık versin. Genc kız, kapıyı kaparken: Sana da, dedi. Merdiven başından kısık bir ses duydu: Abla... AHa... Gel. Dondun. Mutfak kapısından da zayıf, kara belirmişti: Çok güzel konuştun, evlâdım! Arkasında, tehlikelere göğüs germiş. iki candan insan vardı. Bu. Remziyenin plânlarını kuvvetlendirmişti. Odaya girdiler. Remziye, mangalı e Bİr Edebî roman Süleyman elini tabancasma dayamış, ameğe de gelmez. Genc kız, mangala kapanmıştı, titri ğır ağır geliyordu. Bizim hizaya geîince: < Nasılsmız, hemşire hanım?» diye yordu Bunlan bırakın... Siz, bekçi Süley yılıştı. Yüz vermedim. O, oralı değil. mamn söylediklerinden ne anladmız? «Bahar gelsin inşallah, sizinle bağlara Aşağı yukarı hepsini duydunuz. İki a gideriz.^ demez mi? Kaldır kafasma bir şey vtır. ğız kullamyor! Remziye, gözlerini açmıştı: Üçü de çömelmekten yorulmuş, yere Bunu, şimdiye kadar söylemedin oturmuşlardı. Kapıdan dinliyen varmış bak! gibi yavaş konuşuyorlardı. Leman, başını iki yana sallıyordu: Leman, yüzünü buruşturdu: Her günkü derdimiz, kendimize Ah, o, ne Süleymandır o! Bir manevra çevirmek istiyor ama, cahil, an yetiyor. Boşuna üzülecektin. Remziye, maşa ile mangalı eşeliyordu: gud, yüzüne, gözüne bulaştırıyor. şeledi: Süleyman, biraz yumuşaktır. O Remziye, kardeşinin omzuna aban Eğer zatürrie olmazsam, çok iyi! mıştı, merakla sordu: Sadık ifriti yok mu? Edibe teyze, yakasını ısırdı: Yaka silkiyordu: Sen, akıllısındır, Leman, Sahi, bun Ağzından yel alsm. Aüahtan ki o gelmedi. Yoksa, ayıı dan ne anladın? Leman, çaydanlığı mangala sürdü: seçi olurdu. Leman, güldü: Sıcak ama, fıkır fıkır kaynasın... İhtivar kadın, tespihmi çekiyordu: Aman abla, benim aklımdan ne Yatarken içer, bir güzelce terlersin. Bir koruyan Allah var, yavrum. olacak. Yahıız biz, mahalleliyiz. Her gün İhtiyar kadın, hayıflandı: Genc kız, hüzünle gülmeğe başlamışmahallenin içindeyiz. Sen, ne kadar ta Nöbet şekeri de olsaydı, kanını kı nıyorum desen, bizim kadar tanıyamaz tı: zıştırırdı. Sadık da, bana gezmeler, eğlentism. Üçü de mangal başına cömelmişlerdi. ler teküf etti. Öyle bir tersleyiş tersEdibe teyze, hemen tasdiketti: Leman, çaydanlığm ateşini düzeltiyordu: T3u doğru, Remziyeciğim... Biz, faz ledim ki, artık bir daha kapımıza gel Abla, şaştım, sana vallahi! Kiiyor la tanıyoruz. •Edibe teyze, Remziyenin omzunıl ok?îdibe teyze, ellerile iki genc kızın oLeman coşmuştu: şadı: uzlarım tutmuştu: O. ne Süleymandır. o! Geçen sene Çok .güzel söyledi. Ne yavaş ol ha kışm ılık havada aşağı odaya inmiş. (Arkası var) su, ne yavuz ol asıL Fazla sessiz görün pencereyi açmış, sokağa bakıyordum. Mahmud Yesari i