CUMHURÎYET 27 Nisan 1941 Uxak ve yaktn Muhterem Bayan înönü mühim bir beyanname nesredereic Türk kadımnı vatan müdafaasmdaki tarihî vazifesine davet etti. Gazeteler, fedakâr ve nmsfik nıuşfik Türk kadınlarmın bu davet karşısında derhal faaliyete geçtiklerini bildiriyor. Bugünkü harbin yeni şeraiti yurd müaiaasında kadınlık âlemine bir çok vazıfeler tahmi] etmekle beraber; tarihin en eski devirlerinde bile büyük milletlerin büyük kadınlan daima kocalarının ve evlâdlannın yanıbaşında dövüşmüş ve bazan maddî kudretlerinin en aşılmaz hududunu dahi aşarak cihan tarihine bir nice hamaset sahifeieri ilâve etmişlerdir. Bugün Fransa tarihlnin hangi meşhur siması vardır ki, namı anılırken Jeanne D'Arc adı kadar bu bedbaht milletin ruhunda titresin?. Üzerinden asırlar geçtiği halde Kartaca kadınlarmın meşhur hikâyesi kalbi daima ulvî bir rikkat İçinde bırakır. O Kartaca kadınlan ki, yalnız şairlere llham veren kadın saçlarının vatan müdafaasında nasıl bir aslan yelesine inkılâb ettiğini kendi kanlarile cihan tarihine yazmışlardı. Onlardan bir tanesi, Asdrubal'ın zevcesi kocası ümidsiz bir hezimetten sonra şehri teslime mecbur kalınca iki evlâdını alarak bir kale duvarına çıkmış ve zevcine hitaben: «Ey insanların en alçağı!. Düşmanın zafer mevkibini tezyin için git teslim ol, git de hamiyetinln mükâfatını al!..» diye bağırarak evlâdlarile beraber kendini yangınların alevine atmıştı. Tarihte böyle fedakâr kadınlar bulabilmek için uzak ve yabancı miiletlerin tarihini karıştırmaya lüzum yoktur. Dünyanın en büyük hamaset destanı olan Türk tarihi bu bakımdan da bize pek parlak sahifeler arzeder. Türk kadınının savas meydanlannda bir abide gibi yükselen iki büyük cephesi vardır: O, evvelâ «Annem beni bugün için doğurdu> sayhasile en korkunc tufanlara atlayan o müthiş kahramanların annesidir. Onları sSnmez bir vatan aşkile beslemiş ve icab ettiği zaraan kendi de İlk saflara kadar atılmıştır. Türk tarihinde Ulun Hatun, Süyun Bike, Şeceretüddür (') ve Zübide Hanım gibi öyle kadınlar vardır ki, bunların her biri bir milletin kadınlık âlemi için pekâlâ bir iftihar abidesi olabilir. Saydığımız bu dört isimden sonra, tarih Türk kadınının bazan ne cesur bir kahraman olduğunu İspat etmek için bize Ürduca'yı gösteriyor. On dördüncü asırda Asya cenubunda yaşamış bir Türk hükümdarırun kızı olan Ürduca müstakil bir hükumet kurmuş ve ekseriyeti kadınlardan mürekkeb bir ordu ile bir çok fütuhatta bulunmuş öyle harika bir kadındı ki; sönmez bir savaş aşkile bir çok harblere iştirak ederek ilk saflarda dövüşmüş ve kılıcile nice yiğitleri yere Bermiştir. Ürduca'yı Türk tarihine takdim eden meşhur Faslı seyyah İbni Batuta, bu harika kızla konuşmasmı şöyle anlatıyor: «Melıke kendisini selâmladığım zaman bana türkçe «Hoş musun? Yahşi misin?» Yani «Nasılsın, iyi misin?» diyerek yanına oturttu. Kendisi iyi arabca konuşurdu. Hüddamından birine: «divit ve bitik getir!. yani «divit ve kâğıd getir!, dedi. Bunlar ihzar olundukta bir besmele yazıp bana bu nedir diye sordu. Tann namı cevabmı verdim. «Hoşun!» yani «iyi» dedi. Sonra hangi memleketten geldiğimi sual ettiğinde «bilâdı Hindden» cevabmı verdim. «Bilâdı Filfil mi?» diye tekrar sual etmesi üzerine evet, dedim. Bilâdı mezkureye ve ahvaline dair suaîler irad eylediğinde cevablarmı ita eyledim. Bunun üzerine «Bu bilâda elbette gaza ile oraları zaptedeceğim. Çünkü o diyarda servet ve askerin kesreti hoşuma gidiyor» dedi. Bana esvabla iki fil yükü pirinc. iki dişi manda, on koyun, dört ıtıl şarab ve cümlesi «eyahati bahriyede kullanılmak üzere Harb ve Kadın s Hasan Adnan Cix ,^,. Yazan TARİHTEN SAHIFELER Anadoluya gideceklerin ( Şehir ve Memleket Haberleri NALINA MIHINA «Anzak» günü isanın 25 inci günü .Anzak» günüdür. 26 yıldır, Avustralya ve Y«ni Zelandada 25 nisanda millî tezahürat ve merasim yapılır; nitekim cııma günü de yapılmıştır. «Anzak günü» nedir? Bugün, yalnız Avustralya ve Yeni Zelandanın tarihinde değil, Tiirkijenin tarihine de geçmişür. 1915 nisanının 25 inci günü, General Hamilton'un kumandasındaki İngiliz Fransız ordusu, Çanakkale boğazını zaptetmek için Boğazın her iki sahilinde karaya çkıarılmıştı. Bu İngiliz Fransız ordusunun içinde, bir de Avustralya Yeni Zelanda kolordusu vardL Avustralya Yeni Zelanda kuvvetleriı 30,000 mevcudlu ve 64 toplu iki piyade tümenile. 3500 mevcudlu ve 12 toplu bir süvari tümeninden mürekkebdi. Bu kolordunun, «Anstralia New . Zealand Army Corps» şeklindeki ingilizce isminin ilk harfleri alınmak suretile yapılan • Anzac» adı, bu askerlere alem olmusrur. HarU, İngiliz harb tarihleri, onların çıktıklan Anburnu mıntakasına da bu adı vermişlerdir; Arıburnundan bahsederken • Anzac Cove» derler. 25 nisan 1915 günü şafak vakti, Anzakları hânil tekneler, akıntile biraı sürfiklendikleri için, bunlann taşıdıgl askerler, Kabatepe» yerine dik yanıaçlann denize kadar indiği Anburnuna çıkarılmışlardır. Bu yarlara tırmanmak kabil olamnacağı düşünülerek Arıbıırnunda tarai'unızdan sahra tahkimatı yapılmamıslı. Fakat AnzakUr, yaban keçilerine yaraşan bir çeviklik ve gayretle bu dimdik yamaçlan tırmanmışlar ve hemen hemen hiçbir mukavemete uğramadan Conkbayın Kocaçimen tepesi isrikametinde ilerilemeğe basl»miflardır. Kocaçimen tepesi, o nuntakanın en yüksek yeri olduğu için, buraya geldikleri takdirde, Gclibolu yarımadasımn cenub parçasına hâkim olacaklar, Maydos civannda Boğaz kıyılanna inip Çanakkale müdafaasını yarmak imkânını elde edeceklerdi. Fakat Ebedi Şef Atatürk, kumandasındaki «19 uncu fırka> nın bir kısmile Anıaklan karşıladı ve önüne durulmaz bir hücumla onlan sahile kadar sürdü; böylece ilk defa olarak Boğazı ve İstanbulu kurtardı. O günden itibaren Gelibolu yanmadasının İngiliz Fransız kuvvetleri tarafından tahliyesine kadar, TUrklerle Anzaklar karst karsıya harbettiler ve kahramanlıkta bir birine lâyık muhasımlar olduklarını gösterdiler. İşte «Anzak günü., Avustralya Yeni Zelanda kolordusunun Anbumuna çıktığı gündür. Avustralya ve Yeni Zelanda dominyonlan, yeni devletler oldukIan ve mefahirle dolu bir askeri tarihe sahib bulunmalıklan için, ordulannın Büyük Harbde ilk ateş Imtihanına girdikleri günü, bir şeref günü olarak seçmişler ve her yıl, 25 nlsanda merasim ve tezabürat yaparak Büyük Harbde maktul düşen askerlerini anmağı âdet edinmişlerdir. Anzaklar, Büyük Harbin devamı müddetince muhtelif cephelerde harbederek kahraman askerler olduklannı ispat etmişlerdir. Dört harb senesinde Avustralya, 416300, Yeni Zelanda ise 136,000 kisiyi silâh altına alarak cepheye göndermiştir. Avustralyahlardan 59^30, Yeni Zelandahlardan 16,711 asker ölmüştür. Avustralya kıt'alanndan 152471 Idşi, Yeni Zelanda birliklerinden 41^17 kişi yaralanmıştır. ATusrralyalılar 4.084, Yeni Zelandahlar ise 498 esir vermişlerdir. listesi tamamen hazırlandı Evvelce beyanname verib de, bilâhare gitmekten vaz geçenler seyahate mecbur tutulacak Beyanname vermek suretile hükumetin tahsis edeceği kara ve deniz nakil vasıtalarile Anadoluya gldeceklerden ilk kafilelerin, hareket edecekleri günü ve bu kafileye hangi bilet numaralarını taşıyan yolculann İştirak edeceklerini yazmıştık. Bu kafileyi götürecek vapurlar Karadeniz sahilinde Fatsaya kadar gideceklerdir. Fatsadan Hopaya kadar olan iskele . lerle Marmara havzas; ve Marmara havzasına bağlı bütün tren hatlannda seyahat edeceklerin listesi de vi'.pyetten Deniz ve Demiryollan müdürlüklerine gönderilmiş olduğundan bu günlerde bu hatlara tahrik edilecek vapuılarm Isimleri ve hareket günleri de ilân edilecektir. Bundan başka Haydarpaşa ve Haydarpaşadan cenuba doğru gideceklerin listeleri de dün akşam ikmal edilmiştir. Bu listeler de yarm Devlet Demiryollan ve Devlet Denizyollan idarelerile biletleri kendilerine tevzi edil. mek üzere ikametgâhlarının bulunduklan kaymakamlıklara gönderihniştir. Bu suretle listelerin hazırlanması hususundaki faaliyet şimdilik nihayet bulmuştur. Yahıız gitmek üzere beyanname verdikleri halde bazı kimselerin gitmekten sarfınazar ettikleri vilâyet ve kazalara vâki olan müracaatlerden anla şılmıştır. Vilâyet bu kabil müracaatleri iyi karşılamamıştır. Eir çok müşkülâtla ve ufraşmak neticesinde hazırlanan bu postalara iştirakten bilâhare sarfınazar edenlere hükumeti İğfal ve İşkâl etmiş nazarile bakılaoak ve ağlabi ihtıma! seyahate iştirake mecbur tutulacaklar dır. tıızlanmıs et. zencefil. biber. tuzlanmış et, zencefil, biber, limon ve anber verilmesini emretti.. İşbu meUkenin askeri meyanında hadem ve cevvari bulunup erkek gibi harbettiklerini ve kendisi zükur ve ina=lan mürekkeb bir ordu ile çıkarak düşmana hücum ve savlet ve meydanı harbde bahadıran ve deliran ile mübarezeye cür'et eylediğini bindiğim sefinenin kaptanıbana ifade, ve mumaileyha ile düşmanlanndan biri arasında şeelid bir mukatele vaki olup melikenin askerinden ekser kısmı maktul düşerek İnhizamlanna ramak kahruş iken kendisi bizzat ileriye atılıp sufufu muharibini yardıktan sonra cenketüği hükümdara vâsıl olarak bir darbe ile onu «hâki helâke» serince düşman ordusunun inhizama uğradığını ve mumaileyhanın seri maktuu bir mızrağa saplayıp getirdiğini ve maktul hükümdarın ailesi emvali kesire mukabibilinde başı melike elinden kurtardığını ve pederinin nezdine avdetinde biraderi yedinde bulunan işbu beldenin babası tarafmdan ona verildiğini ilâve etti. Ebnayi müluk desti izdivacına talib olduğu halde «Yalnız benimle mübareze Mazide bu'kadar fedakâr olan Türk ederek bana galebe eyliyen adamla izdivac ederim> dediğini ve bunlann meli kadmı, bugün mazide sahib olduğu mevke kendulerine galebe ederse hakla kiden çok daha müterakki bir irtifadarında şini dai olur korkusile mübareze dır. den kaçtıklannı gene nahüda kaptanHasan Adnan GİZ söyledi. (2)» (1) Osmanlı tarihinin haricinde kalan Türk tarihinde Ürduca gibi daha bir bütün Türk meşhurları gibi bu üç isçok meçhul kahramanlar bulmak daima min de tarihle meşgul olmıyanlara meçmümkün olmakla beraber Türk kadını hul kaldığını zannediyorum. Bu üç kanın büyüklüğünü ispat etmek için bir dmdan birincisi Cengizin anasıdır. Sühayli uzak tarihlere gitmeğe lüzum gör yun Bike Kazak Hanlarından birinin müyorum. Yakın mazinin en büyük zevcesidir. Pek dikkate şayan, yüksek, vak'ası olan Türk istiklâl savaşı ayni fedakâr bir hayat yaşamıştır. Şeceretüdzamanda Türk kadınının istiklâl ve fe dür ise, bir Mısır Sultanının zevcesidir ki dakârlık savaşı olmuştur. O büyük gün Haçh ordulannm Mısırı istilâ ve zevcilerde tek yorganını silâhların üstüne ör nin vefat ettiği bir anda idareyi eline aten o çıplak fakat kahraman ninfnin larak bütün islâm âlemini büyük bir meşhur hikâyesini elbet siz de hatırlar tehlikeden kurtarmıştır. sınız. Eski Maarif Vekili Necati Bey (2) İbni Batuta: Şerif Paşa tercümesi raerhum, bizzat şahid olduğu bu vak'ayı Cild 2. Sahife 293. gene kendi kalemiçizerek müstakbel nesillere çok canlı bir kahramanlık lev hası bırakmıştır. Ne zaman bir Anadolu kadınının fedakârhğından bahsoiunsa hemen gözümün önünde o müessir sahne canlanır: «... Karlı soğuk bir kış günü.. Dİzi, dizi cepheye cepane taşıyan arabalar. Tek yorganını arabaya örten o kahraman nine.. Ve peşisıra yürüyen yarıçıplak bir çocuk! • Bu manzara karşısında derin bir hayret duyan muharrir soruyor: « Üşümez misin sen nine? Bak çocuk donacak, yorganı örtseneî.» Ninenin cevabı: < Kar sepeler, millet malıdır, nem kapmasın evlâdım!» Ve sonra coşkun bir kalbin hissiyatı: «.. O vakit deminki merhametimden utandım. Aman yarabbi! Fedakârlığını bile bildirmek istemiyor; bu âlicenablık karşısında secde etmiyen ruh ve aşk olur mu?.. Tarihte böyle basit bir çerçeve içine güç sığabilen bu emsalslz ve adsız fedakârlığın bir eşini meşhur vatanperver Kartaca kadınlan bile yaratamadılar. Onlar saçlarından orduya halatlar örmüşlerdi, bunlar hayatlarından cepane veriyorlar...» Muallimler Yardım Cemiyeti kongresi Haliçte batan romörfcör Halicde batan «Kartal» romorköründe üç tayfa boğulmuştu. Fen heyetince yapılan tetkikat neticesinde bu motorda o günlerde muvakkaten çahşan «Hizmet» romorkörü çarhçısı Rizeli Karsli oğlu, tedbirsizlik, dikkatsizlikle ölüme sebeb olmaktan sorgoya çekilmek üzere dün adliyeye yollanmıştır. Sultanahmed Birlnci Sulh ceza mahkemesinde yapılan sorgusunda: Ben, o akşam vazifeyi bitirirken, istimi kapadım ,kazana su doldurdum. romorkörü Havuzun bordasına bağladım Bu arada Kinistin valfını kapa mayı da unutmadım. Kaptanla bera . ber karaya çıktık. Ertesi sabah geldiğimizde, romorkörü su yüzünde bulama. dık. Mahkemede okunan vukuf ehli ra . poru, hâdisenin bir kaza eseri olduğu, kinistin valfının açık bırakıldığı, tedricî surette içeriye giren suların pirinç saplama deliğinden girmesinin, romorkörün batmasında başlı başına âmil mahi. yetinde bulunduğu şeklindedir. Hâkim Reşid Nomer; sorguyu müteakıb, çarhc» Mehmed Karshoğlu hakkında tevkif müzekkeresi kesmiştir. Tahkikat, sorgu hâkimliğince derinleştirilecektir. Turing klubün yıllık kongresi Türkiye Turing ve Otomobil Kulübü umumî kongresi, dün öğleden sonra saat 15.30 da, Beyoğlu Halkevinde toplanmıştır. Kulübün müessis ve reisi Resid Saffet Atabinen celseyi açmış, müteakıben umumî kâtib Şükrü Ali 1940 senesine aid mesai raporunu okumuştur. Raporda İtalyanın harbe girdiği tarihten itibaren Akdeniz seferlerinin durduğuna işaret edildikten sonra, haricden seyyah akmlarının tamamen kesildiği, fakat buna mukabil dahilî turizmin gergi gibi arttığı kaydjedümektedir. Bir yandan Devlet Demiryollarmın yaptığı kolaylıklar, diğer taraftan haricde tedavi ve istirahate gitmek imkânsızlığmdan dolayı memleket içindeki seyahatler, yüzde üç yüz nispetinde artmıştır. * Turing Kulüb 1940 da 1939 dan çok daha az otomobil vesikası vefmiştir. 1940 senesinde ecnebi kulübler tarafmdan verilmiş vesikalarla memleketimize giren otomobillerin adedi 139 dur. Bunlardan 110 u ayni sene içinde memleketi terketmişlerdir. Koordinasyon heyeti tarafından hususî nakil vasıtalarına benzin verilmesi menedilmiş olmakla beraber, kulüb tarafından yapılan teşebbüsler neticesinde triptik ve gümrüklerden geçiş karnelerile memlekete sokulan hususî otomobillerin serbestçe çıkabilmesi için 15 günlük benzin verilmesi temin edilmiştir. Raporda memleketteki umumî yol faaliyetinden de bahsedilmektedir. Verilen malumata göre Trakyada Edime yolu . . ... , . ,. ı . ^ :,., ınsaatı ılerlemektedır. Izmır turıstık yolları inşaatına da hız verilmiştir. Konya Antalya yolunun üçte ikisi Manavgata kadar bitmiştir. Bursa Mudanya asfalt yolu 940 senesi içinde seyrüsefere açılmıştır. Edirne İstanbul Ankara Haleb ile İnebolu Ankara Antalya yolları birinci derecede programa alınmıştır. Geliboludan Edirneye turistik bir yol yapılmaktadır. istanbul Ankara yolunun Geyve yolile Ankara İzmit kısmı bitmişitr. Raporda İstanbulu Sevenler Cemiyetinin mesaisine de temas edilmekte ve cemiyetin yaptığı işler anlatılmaktadır. Turing Kulüb, ahval dolayısile Avrupa turing kulüblerile muntazam muhabere tesisine imkân bulamamekla beraber, 1940 senesi mayısında Bemde toplanan beynelmilel turizm kongresine bir mümessil göndermek suretile içtirak etmiştir. Dün yapılan toplantı «Kartal» ın çarkçısı Memleket dahilindeda idare heyeti seçildi dün tevkif edildi ki seyahat % 300 arttı İstanbul Öfcretmenleri Yardım cemiyeti 1941 yılı kongresini dün İstanbul Kız lisesi binasında akdetmiştir. Kongrede bir senellk mall ve idarî rapor okunmus ve geçen sene vefat eden cemlyet mensublarından 13 muallimln istirahati ruhu için bir dakika sükut edilmiştir. îdare heyeti geçen sene 3250 liralık nakd! yardım yapmıştır. Yapılan lntihabda Tahir Ataman, Zahide, Tevfik Gürel ve AdU idare heyetine seçilmlşlerdlr. Badema yardım cemiyettnin yalnız ölüm işlermde değil, dogum, evlenme, hastalık gibi hususlarda da azaya yardım etmesi istenümiştir. Nizamnamede yapılacak tadllât lşi uzun sürdüğünden müzakereye devam edilmek üzere içtima gelecek haftaya talik edilmiştir. Leylekli köşk Araba yolçulan Bahçede bir trajedi Siz kiracı mısınız? Leylekli köşk Erenköyünün Şaşkınbakkal taraflarında, biraz hücraca bir yerde Hüseyin Hüs. nü Paşa veresesinin bir selâmlık dairesi vardır. Harem dairesi çend seoe mukaddem ankazcıya satılarak parası aileden bir kızın düğününe şarfedilmiş, se. lâmUk dairesi de harab bir halde kalmışken büyük damadın himmetile şimdi biraz içinde oturulur hale getirilmiştir. Dört oda, bir mutfak, bir kiler, bir (sözüm ona) halâsı ve bir de bodrumu vardır. Eski yapı. Pancurları, merdivenleri, kapılan kağşamış. Lâkin yazın çoluk çocuk içinde pekâlâ oturur. Za. ten Hüseyin Hüsnü Paşa merhumun haremi sâlihatı nisvandan Zekiye Hanımefendi de her sene damadils birlikte buraya gelir ve sekseni bulan yaşının dinlenme ihtiyaçlarmı bu âsude yerde temin eder. Kızından olan iki torunu (biri kız, biri oğlan) son d^mlerinin yegâne neş'esidir. 1KT1SAD Altın fiatları Altın fiatları dün gene yükselmiş, bir Reşadiye altını 2800 ve külçenin gramı 361 kuruşa çıkmıştır. Yazan: BURHAN FELEK fino köpeği. Arabacı bu canlı yükleri boşalttıktan sonra da iki eski bavul. bir hurc, bir de büyük küfeyi yere indiriyor. bebeği de başlar feryada... Damad bey makul bir adamdır. Maviboncuk sokağı Efendim! Sakin olun! Biz burayı kiraya vermedik. Bu muhakkak. Belki bir başka yer tutmuşsunuzdur. Adres yok mu? Var, nasıl yok! Işte Erenköy, Şaşkınbakkalda Maviboncuk sokağmda Hüsnü Paşanm köşkü.. Haü Burası Maviboncuk sokağı değil... Ama... Dur dur! Şimdi hatırladım Hüsnü Paşa köşkü dediğiniz köşk buradan bir çeyrek kadar uzakta Merdivenköyü yolu üzerindedir. Ona Ley Jekli köşk derler... Siz öyle arayın! Yaaa! E şimdi ne yapacağız? Vah vah! Hay Allahtan iyilik. Gördün mü bir kere başımıza gelenü. Misafir kadın parlar. Sen zaten böylesin! Beceriksiz he. rif! Bizi sokaklara döktün. Benim şuradan şuraya gidecek halim yok! Bebek ağhyor, besleme Güîter Fistoyu kızdı nrken elini ısırtıyor. Evin içi allak bullak. Ne çare.... Bu güruhu öğle yeme. ğine alıkoyduktan sonra bir araba getirtip asıl yerlerine sevkediyorlar Sayfiyelerin şimdi bu çeşid cilvelerine de tesadüf edilecek! Ne çare! Bahçede bir trajedi Şişman bey ara. bacı ile para müna V""\ kaşasında iken beri f ' kiler saldır, suldur ' ' " * içerl giriyorlar. Bu istilânm ne münasebetle olduğunu kim. se anlamadan fino köpeği küçük İncinin üstüne doğru yürüyor. Çocuk korkuyor: Büyükanne! diye kaçarken ayağı takıhp düşüyor. Misafir hanım köpeğe bağırıyor. Fisto! Fisto! Buraya gel yezid! Allah canını alsın! Kız Gülter (beslemenin adı) gözü körolası kâfir! Git şu köpeği tut! Ne münasebet! Gülter, girer girmez köşkün önündeki göbekfe. gül ağacma koşmuş olan dört yaşlarındaki haşarı İle birlikte gülleri yolmak ve çocukla çekişmekle meşgul. Saçsaça, başbaşa Oğlan feryad eder. Gül dikeni elini yırtmış. Kan revan içinde. Misafir hanım tekrar feryad. Amanm! Evlâdım tatanos olacak! Biraz tentürdiyod yok mu ayol! Bu na. sıl ev böyle! Kimde bakacak hal var. Evsahibi hanım çocuğunu yerden kaldırıp Fistoyu tekmelemekle meşgul. Evin hizmetçisi helecanı kabarmış olan büyükhanıma lok manruhu getiriyor. Bey de kapıda arabacile kavgaya girişen misafiri ayırı yor. Kimkime! Dumduma! .. , . .. „ Son günlerde ihrac mallarımızın fi., . ... ... ,. ,, » atlarında yeni bir yükseliş olduğu nazarı dikkati celbetmektedir. Bir çok ihrac malları İçin lisans talebinde bulunurken verilen fiatlann muamele Intac olununcıya kadar değiş'tirilip yükseltilmesi ekseriyetle vaki olmaktadır. Buna ragmen taleb fevkalâde fazladır. Son bir hafta zarfında İstanbuldan yapılan ihracatın kıymet yekunu iki milyon lirayı geçmiştlr. Dün şehrimizden 250,000 liralık ihrac a t yapümıstır. Bunun ekserisi Almanya, Macaristan ve Çekyayadır. İhrac mallarının fiatları yükseliyor Darülâceze menfaatine müsamere Darülâceze menfaatine Şehtr *iyatrosunda btr müsamere tertlb edilmiştlrBu müsamerede Avrupada musiki tahsil etmiş bazı aile kızlan ve çocukları konserler verecekleri gibi Şehir Tiyatrosu artistleri de beğenilmiş bir iki parça temsilde bulunacaklardır. Diğer taraftan Ticaret Odasına mukayyed büyük iş yapan bazı ticarethane sahibleri de aralannda Darülâceze için nakdi vardım teminine çalışmaktadniar. Bu sene mevsim icabı . köşke biraz erken gelen damad bey belki tanuMÜTEFERRIK sınız! . Aktarma şirketi muhasebecisi Bay Feyzullah bJr haftadanberl köşkün Nafıa Vekili çehrimizde şurasını, burasmı, musluğunu, tulum Nafıa Vekili Ali Puad Cebesoy, dün basını tamir ettirmekle, bahçedeki gülsabahki ekspresle Ankaradan şehrimlze lere kazık diktirmek ve şurayı, burayı gelmiştir. Ali Puad Cebesoy, İstanbul tanzim ile meşguldür. da bir kaç gün kalarak bazı tetkiklerde Günlerden cumartesi ama o gün gelbulurjacaktır. miyeceğini dünden müdüre haber ver. Ecnebi çalgıcılar diği için ılık b'ahar güneşinde biraz da Evin Vilâyet, kazino, bar ve saire gibi eğ harabati kıhğile çalışmaktadır lence yerlerindeki ecnebi tebaası çal hanımı, hizmetçi kızla birlikte çarşafgıcıların işlerine nihayet verilmesini ları güneşlendiriyor. Büyüklıanım da alâkadarlara emretmiştir. Konserva açıhr kapanır iskemlesine oturmuş, kütuardan mütehassıs diye vesika alan çük torunu İncinin gösterdiği Arkadaş lardan maadası buralarda çahşamıya gazetesindeki resimlere bakıyor. Man caktır. zara gözünüzün önüne geldi değil mi? Âsude bir kır tablosu. Gönüllü hastabakıcı hemşi B. FELEK Hâkim Adın Hüseyin, soyadın Camgöz... Edirnekapı dışında oturuyorsun... Yirmi dokuz yaşındasm değil mi? Hüseyin Evet efendim, sol gözüm takma da bu soyadını ondan aldım. Hâkim Pekâlâ. Tahkikata nazaran annen baban namuskâr, kendi hallerinde insanlarmış.» Aslen Geredelisiniz... Sen, yirmi yaşına kadar onların yanında kalıp çalışmışsın... Sonra askerliğin dolayısile geldiğin İstanbulda yerleşmişsin... Öj'ledir, sade yerlilerine değil, taşralılara da bu şehir pek şirin görünür. Bir kere suyundan içen, ekmeğinden yiyen bir daha ondan aynlamaz. Sana da tabiî tatlı geldi. Neme lâzım, afiyetle otur, o bizim üstümüze vazife değil ama, gelgelelim, burada bir tüılü muayyen bir baltaya sap olamamışsın. Hüseyin Affedersiniz Reis Bey sözünü kestim, yani zannediyor musunuz ki kendi arzumla yer değiştirdim. Hâkim Orasını bilmem. polis raporlarına göre evvelâ bir kahveye garson olarak girmişsin. Bir hafta kadar ya çahşmış yahud da çahşmamışsın. Nakliyat ambarlarından birine ambalajcı yazılmışsın. Yirmi gün kadar orada zor durmuşsun. Başlamışsm sokaklarda zımbalı defter satmıya. Değiştirdiğin meslekler saymakla tükenmiyecek ki. Bakkal çırakhğı, temizlik ameleliği, kaldınmcılık, eskicilik, ilân yapıştırmacılığı. neler de neler!. Hüseyin Gene sözünü kesiyorum ama Reis Bey, kusura bakma. Hiç kimse gayretimi takdir etmedise kabahat benim mi? Hâkim Her ne ise, geçmişe aid işlerin ' ">bını senden soracak değiliz. Gel<?'' " i, bueünkü vaziyetine. Edirnekapı dışında iki buçuk odalı, bahçeli bir eve ayda on lira kira veriyormuş r Camgözün marifetleri KUçUk hlkâye sun. Sonra, her akşam uygunsuz kadınlan toplayıp içkili, yemekli âlemler yapıyor, vur patlasın. çal oynasın eğleniyormuşsun. Hiç bir yerde devamlı bir işin olmadığı, muayyen bir hizmette çalışmadığın halde bu kadar parayı nereden buluyorsun? Tabiî gayrimeşru yollardan. Yani hırsızlık ediyorsun. Hâkim Dur bakalım, o kadar telâş etme. Şimdilik vak'alar, hâdiseler. bu gibi şeyleri yaptığını ispat ediyor. Yarm, öbür gün belki sahibleri de meydana çıkar. O zaman artık sen mi onların alnmı karışlarsm. Yoksa onlar mı senin. Orasını Allah bilir. Polis raporlarına nazaran evinde bulunan eşyanın bir listesini okuyayım da dinle. Bunlar, evinde ne münasebetle bulunuyorlar anlat!. Altı ağ torba, sekiz para cüzdanı, bir düzine kadın eldiveni, beş düzine gümüş çatal kaşık, üç elmas yüzük, yedi kadın şapkası, bir lutr kürk, sekiz kutu fantezi zarf kâğıd, on sekiz duvar takvimi, üç çift çorab bağı. Muhtelif cinste ve adedde diğer eşya. Hepsini paranla kolleksiyon yapmak için satın aldığını iddia edemezsin ya!. Hüseyin Hayır. Reis Bey, böyle bir şey iddia etmem. Çünkü elâlem bana güler. Fakat Allah sizi inandırsın. bunları çalmadım da. Doğrusunu söy 1915 nlsanındanberi 26 yıl geçti. Anzaklar, şimdi hasmımız değil, dostumuzdur ve gene, Akdeniz kıjnlannda, eski düşmanlarile eski müttefiklerine karsl harbediyorlar. Aralannda, şüpheslı her iki harbe iştirak edenler de vardır. Arada, hiç değişmemiş bir şey varsa o da, Anzaklann kahramanlığıdır. Onlar Libyada ve Yunanistanda, Arıbumundaki babalan ve ağabeyleri gibi kahramanca dövüşüyorlar. Bu defa daha iyi harbet. üklerine şüphe yoktur. Çünkü uğnında can verdikleri, kan döktükleri dava, Raporun okunması bittikten sonra, daha büyük ve daha asildir. Bu, insanlıazadan bazı zevat dahilî turizmi alâ ğın hürriyetini ve mazium miiletlerin iskalanduan meseleler hakkında temen tiklâlini kurtarmak davasıdır. nüerde bulunmuşlardır. Kongre, yeni idare heyeti intihabını yaparak mesaisine nihayet vermiştir . ^ = Nuri Refik relere diploma tevzîi Askerî hastanelerde gönüllü hasta bakıcı kursunu ikmal eden Türk hemşırelerine, bugün Beyoglu Halkevinde merasimle diplomaları verilecektir. İstanbul Valisi Lutfi Kırdarla İstanbul Kumandam ve diğer bir çok zevat merasime davet edilmişlerdir. Beyoğlu Halkevinde ayni zamanda Millî Şefimiz îsmet İnönünün imzalı fotoğrafilerini taliki töreni yapılacaktır. Bir araba yolcuları Siz de kiracı mısınız? Nihayet fırtına geçip herkes durulunca gelen adam damad beye soruyor: Affedersiniz! Siz de kiracımısınız? Hayır kiracı de. ğiliz. Mal sahibiyiz! Hüsnü Paşanm köşkü burası değil mi? Evet burası. Oyleyse tamam! Bizim birader burayı kiralamış. Kendisi Adapazanna gitti. Biz oturacağız... Yanlışhk olacak. Biz kimseye ev kiralamadık. Uzatmaym efendi! Kendisi yok diye bana müşkülât çıkarmayın! Ayıbdır. Bu memlekette kanun var.. Yahu nerede o kuntrat! (Karısma soruyor). Hangi kuntrat? Biraderin yaptığı? Aaaa! Ben onu evde bıraktım. Tamam! Şimdi hakkımızı nastl aravacağız? Bak bu adamler bizi kabul etmiyorlar. Misafir hanımın bu patırdıdan uyanan Ye«ilayın 21 inci kuruluş yılı <Yeşilay» ın 21 inci kuruluş yıldönümü münasebetile mayısm 4 üncü pazar günü. Fransız tiyatrosunda büyuk bir müsamere tertlb edilmiştir. Müsamerede bir musiki konseri verilecek ve biı pıyes temsil edilecektir. Şirketi Havriyenin fevkalâde toplantısı Şirketi Hayriye hissedarlan dün bir fevkalâde heyeti umumiye yapmıştır Bu fevkalâde toplantıda şirket esas nizamnamesinin 9, 16. 17. 26 ve 30 uncu maddelerinin medenl kanun ve ticaret kanunu hükümlerine uyacak şckilde tadUi müzakere ve kabul olunmuştur. O sırada, bahçenin daima açık duran parmaklıklı yıkık kapısı önünde bir araba duruyor. Göztepe arabası denilen neviden büyücek bir araba. Duror dur. maz içinden şişman, başı saçsız, kendi tasasız, kırmızı yüzlü, göbekli, eıısesinde bir mendil, sol elinde bir şapka, sağ elinde sepet (içinde kedi olduğu acı acı miyavlamasından anlaşılıyor) birisi iniyor ve bağırarak: İşte geldiiik! Şimdi "bunun kim olduğunu anlatmadan evvel sahneyi tasvir etmeme mü. saade ediniz. Bu feryad üzerine bahçede herkes kapıya doğru yürüyor. Arabadan atlayaş daha doğrusu yııvarlanan şişman zatten sonra kolunda şakır şakır altın bileziklerl, kucağmda dört, beş ayhk bir bebegile vücudlüce bir bayan iniyor. BOJTI kısa, eni genış dört köşemsi bir şey. Ayağında da şu kalın mantarh iskarpinler.... Sevsinler yos • mayı! Onun arkasından ,üç, dört ysşında sümüklüce bir erkek çocuğu. daha sonra yedi, sekiz yaşlarında saçlan üc numara makine ile kesildiği için oğlana dönmüş bir besleme. Ve en sonra bir liyeyim, ötede beride bulup topladım. Hâkim Ötede beride dediğin şunun bunun mağazasında, dükkânında galiba. Hüseyin Hayır Reis Bey, sokak köselerinde, kapı önlerinde. Hâkim Müdafaa sadedinde söylediğin bu sözlerin bir an doğru olduğunu farzedelim. Fakat gelgelelim, iki Hüseyin Hırsızlık mı Reis Bey. devriye polis memuru, seni bir kalhaşa kabul etmem. Kimsenin tek iğ dırımcının duvarda asılı paltosuna nesini çaldığımı gösterenin alnını ka <kalk gidelim!» dediğin sırada suç üstünde yakalamışlar. rışlarım, alimallah!. Hüseyin Evet yakaladılar, Reis Bey, lâkin ben sokakta bir evin davarmda sallanıp duran paltonun sahibi bulunduğunu ne bileyim. Kimseye aid değildir, yazık olmasın diye aldım. Ama, Bahibi bulunduğu da aklıma gelseydi, gene alacaktım. Çünkü malum ya, dünyanın şimdiki hali malum. Bir haram süt emmişin eline geçer, güme gider. Tabiî ilk işim sahibini arayarak onu vermek olacaktı. Hâkim Palto işine böyle bir kuib taktığını kabul edelim. Evindeki öteki eşyanın üzerine jüklediği töhmetin altından nasıl kalkacaksın? Hüseyin Anlıyamadım Reis Bey. Hâkim Yani. İnsan yolda, vapurda, tramvayda, her nerede bir şey bulursa bulsun, bunu cebine atıp saklamaz ya. Alâkadar mes'u! bir memura başvurur, daha doğrusu karakola gidip teslim eder, mukabilinde de makbuz alır. Hüseyin Hah işte, Reis Bey, ben Eöylemeden yararoa siz bastınız. Bakın, başıma neler geldi, anlatayım da dinleyin. Vaktile ben de dediğiniz gibi düşündüm. Geçmiş zaman, iyice hatırımda değil. Galiba iki, üç sene oluyor. ilk bulduğum şeyi namus ve şerefimle (!) karakola götürdüm. Ama, ehemmiyetsiz bir şey, ne olursa olsun, haram maldan korkarım (!) İstanbul Erkek Lisesinin arkasından yeni postaneye inen yokuşun bh kenarında baktım, dibi delik bir çinko maşrapa yatıyor. Aldım, doğru karakola. Yarım saat bekledikten sonra komiser beyin yanma girdim, derdimi anlartım. Bana «aferin oğlum, iyi ettin!» diyeceği yerde «sen, şehrin zabıta kuvvetile alay mı ediyorsun!» diye koğdu. Ertesi hafta Balıkpazannda elime kenarsız bir hasır şapka geçti. Kostum, karakola, gene ayni muameleye maruz kaldım. O zaman, kasketimi dizime koydum, şöyle bir murakabeye daldım, kendi kendime: * Ulan. dedim, doğruluk taslıyayım derken bir gün okkanın altına gideceksin. Nene lâzım, vazgeç bu işten! O günden itibaren, Reis Bey, bulduklarımı saklamıya başladım, Neticede de yakalanıp hapse tıkıldım ve huzurunuza çıkarıldım. (Mahkeme suçludan alınan izahatı kâfi gördü. Şahid polis memurlarını dinledi. Hüseynin kaldınmcmın paltosunu sirkat kasdile aldığına kanaat getirdi. Evinde bulunan eşyanın maznunun ötedenberi hırsızlığı itiyad edinmiş olduğuna delil addetti. İcabını düşünerek uzun bir müddet hapsine karar verdi.) Hüseyin (mahkeme salonundan çıkarken koridordakilere hitaben mırıldandı) Yahu, bu ne istir, bulduğunu karakola götürürsün almazlar (!). Saklarsın kodeste yatmak için hüküm giyersin, anlıyamadım, vesselâm!