21 Nisan 1941 CUMHURİYET A. Bulgaristanın tatmini! elen haberlere göre Ahnanlar Bafkanlarda kazandıklan askerî muvaffakiyetler netice«'.nde eflerine geçen topraklan taksime h3şlanıışlar ve Bnlgaristam tatntnı için Bulgar hudııdtnm Balksn içlerinde Stroma, Vardar ve Morava nehîrlerine kadar nzattıktan başka Bnlgarlann Akdenize inmelerini de temin etmişter ve enlara bir sahil mmtakası tahsis etaaişlerdir. Bnlgaristantn Yngoslayjra ve Ynnanhtan hesabma bu şeküde tatmm edilmesine mukabil Yngoslavya parçalannnş, sözde mnstakil bir Hırvat devleti vücnde getirihniş, Bosnada ve Karadağda buna mümasil devletler knrulmasma teşebbus edibniş ve büsbütün küçüttülen Sırbistaıun blr Ahnan komîserine tevdii kararlaşhıılmıştır. Bu vaziyetin tfade ettiği ilk mana, Bulgaristanın tatmini hesabına Y»goslavyanın ortadan kaldınlması ve Bulgaristanın Yugoslavya yerine Alnaıtya v* anlaşılan İtalya ile k*oaşu obnasıdır. Bunun Bulgaristan için bur kazanc teşkil edip etmediğimi uzmnıuadıya düsknmeeğ lüzam yoktur. Çünkü Almanyamn Biügaristam bn şekilde tatmin etmesinin sebebi, Bolgaristanm Alman isgalin* mutkvaat göstcrmesi. Sçler paktma girmek lcin Tuka bulan Alman tafebini teraMüdsüz ksbul ctroesi. elhasıl Bulgarfetaanı Almanyaya sadakat göstererek bu sadakafm mikâfatile taltif edilmesi değHdlr. Sebebi, Bulgaristanın Almanyaya tesHra olmao, ve Abnanyanın bu tesfimlyetl istismar etmek istemesidlr. Bulgaristanın komşulan hesabma büyümesinden ve genişlemesinden Bulgarlar değil, fakat Bulgaristanın m»kadderatım ele «Um Almanya istifade edecek, ve Bulgaristanı dilediği gibi istismar ederek kendi Işini yola koymağa baİLttaktır. Buna mukabil, harb aonunda Almanya Balkanlardaa çekümek MeeoarivetinAe kaldıği zaman, Bulgariar, aıaaS«in« konduklan milletlerin müttehM taarrazuna uğrayacak ve bn »flıdeıı çekilecek zaran tekbaşlarma çekecek v» e zaman Alraanyadan yardım gönnelerlne tmkân kalnuyacaktır. Yani Bulgarlann hüıriyet ve Uuklâllerini yabancı ellere tevdi etmek mukabilinde kendilerini tatmin edilmif sajrmalan dahi, yafan istikbaUn araedeHileceği yeni safhalara ve harbla w n ı da kendini gösterecek kafl seticelere karşı göz yummaktir. Bu giH göa yummalann, milletlere, çok pahalıya mal olan gafletler teşkil ettiğine, Bulgar tarihi de şahiddir. Bulgaristan, ansızm fcarşılaşnğı fedla bareketine bütün hanrhksızlığma rağmen mukabele eden ve elinden geleai yaparak yere terilen şerefn Yugaslav miüetiııe, diğer taraftan faayat ve mevcadiyetini kcndisUe kryas kabul etmes biiyiik devletfere karşt müdafaada ea büyük kahramaalıkian gösteren ve g9stermeğe devam eden Ynnan miuetine ihanet eâ>rek kendini tatmin edilmiş sayıyor ve bımn kendi besabma bîr mnvaffakiyet tanıyorsa, bu telâkkinin geçireceğl imtibanlan unuttuğuna hiikmetmek ieab eder. Halbuki bu çeşid telâkkilerln er geç daima lflâsa mahkum olduğn ve bn çeşid iflâslann, muvakkat sevinderle Sdenemiyecek geniş ıstırabIara ve felâketlere yol açtığı görülecektir. Menemende ihtifal Kubilây abidesinde dün heyecanb merasim yapıldı 13 E L E Fikirter tzmir 2 0 (TeJefonl») Bu gün Menonoode Kubilây abidesinde biiyiik ve heyecank hir m«rasim yapıldı. Lzmir, Manisa Valilerile Belediye ve Parti reisleri bu merasknde bulundular. Civar kazalardan da pek çok kalabahk bu merasimde hazv buhmmuştur. Meraaimde birçok kimseler tarafından heyecanlı nutuklar söylenmiştir. Terhis edileo Fransız askerleri İngiltereye yollanan avcı tayyareleri gazetesine gelen haberlere göre terhis edilen birçok Fr*nsıx askerleri General de Gaulle'e iltihak etmek niyetile Fransadan kaçmağa muvaffak olank müstemlekelere gitmişlerdir. Diğer bazı haberlere göre de Pbfts müâürlfiğfi Parls »okaklannda Ahnanlar aleyhine 6^00 duvar yaas. «Udirmijür. Fransadan kaçarak Vapurlara, hemen hageneral de Gaulle valanıp müdafaaya ordusuna iltihak girişecek vaziyette ediyorlar yüklenmeleri Zurih 20 («a.) Berner Tagwaght duşunuluyor Londra 20 (a*.) Daily Sketch gazeetsinin Nevyork muhabiri tarafından verüen bir habere göre, İngiltereye nakledilecek avcı tayyareleri icabında derhal havalanarak kaffleyi müdafaa edecek tarzda Amerikan vaorplanna yerle§tirilecek ve bu tayyareleri taşıyacak vapurlar ona göre tadil edilecektir. Amerikan denizcilik mütehassısları bu hareketin korsanlara karşı bir mukabele olacağı fikrini fleri sürüyorlar. Amerikan hükumeti, Uzakjarka gönderüecek İlk vapurlara harb gemilerinin refakat etmesinin yerinde olacağını düşünmekte ve mihver tarafından sevkiysta muhalefet edildiği takdirde şarka gidecek bütün vapurlan ayni zamanda süfihlandhrmak da lâzımgeldiği kanaatmde buhmmaktadır. Pe«mn Lonrdes'de Vlchy 2» («.a.) Mareçal Petaia refakatinde Amiral Dsrlan'la Ziraat NaCaziot olduğu halde Pau, Lourdes v* Tarabes şeUrkrinl ziyaret etmek üVichy'den aynlmşıtır. Pau 2 (aa.) Mareşal P«tain bu sabah saat 9,30 da hususf trenle buraya gelmiştir. Devlet reld, Verdun meydenına. glderek lejyonerleria yemin «tme meragimine riyaset etmiştir. Mareşal Petain irad etüğî bbr nutukta ezcümle «öyle demişth. « Bedbeht memleketimizin ujradıfc madd! ve manevî büyük felâketten dogan ıstmblar hftla kendini hiasettinnektedir. Bu wtarabl«r bilham» köylü sun& arasında kendini gösteriyor. Bugün memleketin en nrustacel ve ror bir îşirdn mümkün mertebe halll İçin köylülerbnfa hfikumetle lşblrKğl yapmaktadtr. Bu güç ve müstacel işin laşe m«•eled olduğumı biliyoruz. Vaffler, mahsunîn möstehBklere adîlâne bir nisbet dahilinde tevzlinl temin hÜAiüniyet ınhfhl lflzumsuz tazyiklardan konımalıdırlar. Köylülerden, kendi ihtfyaclan Içln ı*rurf olan miktan ayırdıktan aonra geri kalan butün mahsuUerlni derhal plya•aym fzetmelerrnl bilhaasa rica ederim. MüstehUklerden de, geçirdiğimiz çettn gunlerln emretagl sararl tahdldatı gönfil nıasfle kabtd etmelertai nrarîa taleb ediyorum.> Kanada Başvekflfle mölâkat Hydepark 2» (a.a.) Kanada Ba?vekili Mackenzie King bugün Ruzvet'le görüsmüştör. Mülâkatm mevzuu hakkında hiç bir sey ifşa edflmemiştir. Beyaz Saray mahfHleri bu muzakerelerde maH meselelerin görüşüldüğünü zannetmektedirler. Ruzvelt'irj genc Amerikan dobtorlanna tavsiyesi Nevyork 20 ( u . ) Ruzvelt, Hydeparktaki villâsmdan genc Amerikan doktorlanna hiteb ederek İngiliz hastanelerinde ciddi bir doktor eksikliği görüldüğü ve Amerikadan gönderilecek bin kadar doktora ihtiyac olduğunu anlatmış ve şu sözleri söylemişür: « Amerîkan kızılhaçınm reisi nfatile bu talebi samimiyetle tasdik edlyorum. Genc Amerikan doktorlan bu gaddarane harbde gerek sivil, gerek askerlerin yaralannı tedavi etmek «uretile İngfltereye büyük yardımlarda bulunabilirler. Gönüllüler ingiliz kızılhaçma yazılacaklar ve kmlhaçlar hakkındaki Cenevre mukavelesfie himaye edilecelderdir.» Brezilya kıyilarına düşen kazazede tngiliz bahriyelileri RIo de Janeiro 20 (aA.) Brezflyada Msrsn Hao eyaletrnde 8aohös Hmanından gönderilen bir telgrafa göre 33 gün evvel «arkl Airika saluUeri açıklannda batan blr vapurun müret tebatmdan ta£ kalan 33 tngfllı denlacisl tkl tahllslye saadah lçinde olarsk Saoiuis'e X mfl mesaiede Curupu adasma gelmlşlerdlr. Diğer taraftan bUdlrildigiae göre, 35 dlfter dentocl İle Curupu'ya çıkan mürettebatın arka daşlanndan altısını hâmll bulunan ikl tahlislye sandaa da Rlo Grande sahillerlnl tutmuşlardır. Kaaazedelerin konuşamıyacak derecede zayıf düştüklerl ve sandallann tanınmıyacak kadar yıprantJıklan sörleımıektedir. Sangbayda yeni Japon barekâtı Ningpo limanı, asker ihraç olunarak zaptedildi Şanghay 20 (a.a.) Şanghayın cemıb sahiline ihrac edilen Japon kıt'aları Ningpo limanına hücum etmişlerdir. Bu kuvvetin Japon ablukasında çoktanberi bir sızmtı teşkil eden boşîuŞu tıkamak kararında olduğu aşikârdır. Henüz teyid edilmiyen haberlere göre Japonlar Ningpoyu işgal etmişlerdir. Japonlar Ningpoya 20 kilometre kadar mesafede bulunan Şinghaide bazı mukavemetler gördüklerini fakat hava kuvvetlerinin yardımile bunlann kınldıŞım ve Japon kıt'alannm şimdi sür'atle ilerlemekte bulunduklaruıı bildirmişlerdir. Ningpo şiddetle bombardıman ediimiştir. Kahramanlık fösteren fereffi Ud milletin mevcudiyetinden aynlarak Bolgaristana Ubak olunan arazi İle Balkan snlhu yeniden büyük tehlikelere atılnuş ve Balkan mllletlell arasında yenl bir mücadele devri açılrnı?tır. Bulgaristan, Almanlann Balkan yanmadasını Hindistandan Iraka getirilen bırakrp gittikleri gün, bn mücadele ile kıt'alar karşılaşacak ve o zaman vaktinde heYenl Delhi 20 UA.) Neşredilen sabsız haıeket etmenin pişmanbğmı çe resmî bir tebligde Hindistandan göndekecektir. rilen kıt'alann 17 ve 18 nisanda Iraka ömer Rua DOĞRUL lhrac edildikleri bildirilmektedir. Bu kıt'alar 1930 mayısında akdedilen İnCezalandırılan esnaf gUlz Irak ittifakı mucibtace Iraktan Sattıklan balıklann Ozerlne etlket geçecek mflnakale yollarını kunnak kojinıyan 9 balıkçı, ehliyetnanresi ol Tazifesinl almışlardır. mıyan 6 kayıkçı, muhteüt sebeblerle Eski Irak Naibi Ammana 25 esnaf, seyrüsefer nizamlarma aykın gidecek hareket eden 10 şoför, tramvaylar hareket ballnde iken blnen ve atlıyao 5 Beyrut 20 (a.a.) D.N3. Kudüsten yolcu, tespit edllerek cezalandınlmış verüen bir nabere göre, eski Irak Naibi tır. Eyübsultan Kerestecller hattına Emlr Abdullah amcasmı aiyaret etmek işliyen otobüslerden 3121 3123 S158 üzere Erdünün hükumet merkezine glnumaralı otobüslerin biletçilerl, yoîeu decektlr. Eski Irak Başvekill ve Harllardan para aldıklan halde bflet kes ciye Nazm Nuri Sald ve bir çok Trakh mediklerlnden, bu otobüslerin plftka siyasl şahslyetler halen Ammandadırlan alınmış ve birer hafta müddetle i$ lar ve Erdün Emiri tarafından mlsafir letilmemelerl kararlaştırürmştır. edilmişlerdlr. Böyle, daha kaç gün yaşayabileceksin? Beni dinle. Şiltenle yorganını, velenseni buraya emanet bırak. Kırk yıl dursa, kaybolmaz. Hiç mi arkadaşın yok? Bir kaç gün birinde, bir kaç gün birinde, günler geçer. Fikrinin düşündüğünü görünce, kahn pos bıyıklarını çekmeğe başlamıştı: Sen, kıratta adamın, çokluk arkadaşı olmaz. Rakı îçmiyorsun, dik kafalısın. Bunlar, bu zamanda birer kusurduı1, ağabey. Seni, arkadaşların çekiştbriyorlar, demiştim. Çünkü, onlara uymuyorsun. Şimdiye kadar, sana söylemedimdi arna, sırası geldi de söylüyorum. Sönen cıgarasını, avluya fırlattı, attı: Paran da olsa, ben, seni burada yatırmıyacağım. Fikri doğrulmuştu: Neden? Hancı, kalın kaşlannı çatmıa, önüne bakıyordu: Polis, seni kurcalıyor. Fikri, yerinden ııçradı: Polis mi? Polis, benden ne istiyor? Rasid ağa, «acele etme!» demek ister gibi elini kaldırdı: Geceleri burada kalıyorsun, gündüzleri çıkıp gidiyorsun. Nerelere gidi Ingiltere Venezüellada bir iis yapıyor Fort Of Spain «Trinite» 20 (a.a.) İngilia ve Venestüella hükumetleri arasında bir muahede akdedilerek Parla körfezinin methalinde bulunan Patos adasının Trinite tarafından Venejrtl ellâ'ya terkedileceği ögrenilmiştir. Buna mukabil Venezüellâ hükumeti kör fezin cenubunda bulunan gayrimeskun kayalıklarda tngilia hâkimiyetini ta nıyacakür. Dil, hiç şüphe ı ,ı,ın,ı yok ki, milli ve içtimaî şartlar jçinde inkişaf eder. Fakat esas itibarile heyecanların bir ifadesinden ve İnsan zekâsının yapısından gelır. Fakat dilin bu üç ana sartı, birbirlerine irca edilecek gibi görünrmiyorlar. Bilhassa insandaki zekâ yapısıron münhasıran içtimaî şartiardan doğduğu iddiası içturaî bir doktrindiı. Eas itibarile Fransada evvelâ Auguste Comte'la başlayarak Durkhcâm'de son şiddetini buian bu doktrin Ziya Gokaîp vasıtasile Türk kültürüne de girmiştir. tezin şuciur: bir vaktadır, çünkü ferdlerden evvel mevcud olduğu gibi kendisini ferdlere tahmil eden ve ondan sonra da yasayan içtimaî bir müessesedir. Ferdler onu ister istemez öğrenirler, çünkü etraflannda tekrar edile edile nihayet ruhlara nakşolunur ve adeta içtimaî bir mukavele, içtimaî bir pakt haysiyeule mevcuddur. Her ferd onu azçok uzun süren bir çıraklıkla elde eder. Sonra da öğrendiğini başkalarile konuşmada kullandığı için konuşan kütlenin arttığı ve gunden güne tazelendiği görülür. Hiç kimse onu yeni baştan yapamaz. Cemiyetin ferdleri onu kendi keyfine göre veya herhangi bir niyetle de öğrenemez ve öğrenmezler. Sadece pasif olarak olduğu gibi alrrlar. Ferdin müdahalesi ancak konuşma yahud aöade vaki olabilir. Bunun için dil ile sözü birbirinden ayırmak lâznndır. İşaretle mana arasmdaki münasebeti garanti eden ve bu işaretlerin sembollük krymetini yaratan anril de maşerî tezahürler, cemiyetin müşterek kabuDeridîr. İşaretle mana arasındaki münasebetin garantbi bu müşterek kabulün devamı müddetincedir. İşaretlerm mana ile münasebetd ohnayrp indî obmalan ve ancak cemiyetin müşterek kabvılü layesinde devam etmeleri düin itibari, içtimaî blr vakıa olduğunu aynca gösterir. Banlann anlaşıhnası zaroreti onlarm hep bir fekilde ve bir kararda olmalannı istilzam eder. Elhasıl dil, maşeî iradenin bir İfadesi' anlaşma ihtiyacınm müşterek bir vasıtasıdır; bu ihtiyacın bütün cemiyet efradında müşterek olması neticesindedir ki dil vücude geKr. Dil isaretlerinin sembolik kıymetini vücude getlren de bu müşterek ve maşerî ihtiyacdır. Dürkheim bu husosta daha flerl giderek içtimaî hayat ve bilhassa bu hayattaki konusup anlaşma zaruretidir ki zekâyı âletnsümul yahud külll flkirler aramağa sevkeder. Bu ükirlere erişmekle temayüı eden zekSva bunlan bulduran amil cemiyetin vücude getirdiği küllT ınüçterek ve larurî bir dil ile anlaşmak imkânının görülmesindedir. Filhaküa dil an'anesinin ehemmiyetini olanca şiddetile tebarüz ettirerek bunu kuvvetle müdafaa eden bu teze hiç bir diyecek yoktur. Her cemiyette müşterek düsünme ve hareket tarzlarının mevcud ve zarurt olduğu süphesizdir. İçtimaî bütün müesseselerin kendi şekillerini ferdlerin ruhlanna aksetürdikleri de doğrudur. Ferdin yaşayıs ve tecrübeleri an'anenin hakimiyeti altmdadrr. Esasen her cemiyet, ferdler üzerine muhafazakâr ve an'aneci bir kuvvet olarak tesir eder; çünkü eskiyi muhafaza etmek ve nesillere nakletmek temayülüridedir. Bütün bunlar doğrudur. Burada bilhassa an'anenin ehemmiyet ve kuvvetinde ısrar edilmesi ve hatta buna azamî şiddet verilerek herşeyin an'aneye bağlı olduğu gösterilmesi «thtilâli Kebir» ve onu takib eden Napolyon muharebeleri ve daha sonra büyük sanayiin doğurmağa başladığı sosyal hareket^ ve ihtilâllerin tevalisi ncticesinde kendisine bir Istikrar arayan Fransanın ihtiyaclarına çok uygun bir cevabdır. Ziya Gökalpm da kendi yolunu ararken nihayet bu içtimaiyata karşı şiddetli bir sempati duyması, yeniçerilerin lâğvı, Nizamı Cedîd, Tanzimat, birinci meşrutiyet, ikinci meşrutiyet gibi esaslı bir istikrar ve nizam temin edemiyen teceddüd hareketlerinden ve imparatorluğun mütemadi inhilâl ve inkırazlannı durdurup temelli bir teceddüde ulaştıracak bir nizam ve an'aneye bağlanmak ihtiyacmdan ileri gelmiştir. Yalnız buradaki an'anecilik ve muhafazakârlık artık dini yahud mistik olmayıp İlmî ve müspet oimak istemekle temayüz eder. Nitekim Fransada da böyle ohnuştur. Bu içtimaî mezhebi gene kendi usulünde İçtimaî sebeblerle izah. ettikten sonra mevzuumuzun şimdi çok daha kolay anlaşüabilecek bir teşrihirıe girebiliriz. Dilin bir de ruhî ve manevî bir yüzü vardır ki bunu da görnıeden onun ha Dilin nıhî ve manevî karakteri ••• » Y a z a n : Bileti kadınlar kesince ! e nihayet meram ve maksud» lanna nail oldular. Gene bizimle aşık atmaya kalkhlar. Ellerinin hamurunu yıkayıp erkek işine kanştılar. Haberinis yok mu »yol! VaUabi gerçek! Üsküdar tramvaylanna biletçi olmuşlar. Şimdi biletimizi kesip bizi yolcu etneye çahşıyorlar. Yagma mı var? Onkur için b« bir yeni istir. Bizim için de yeni bir güç. ÇSnkü, fistan kesip, çarab yırünaya alışan kadınlar şimdi bilet keseceklcr. Bereket ki; biletin yan kesihnesi, verev hifihnesi tehlikesi yoktur. Eğer İstanbul tramvaylannda olduğn gibi Üsküdar tarafmda da tek bilet usuKi tatbik edilirse deyme keyfine! Hesab yanlıslığı, mıntaka hatası da olmaz. Feneryoluna gidecekleri, Kınltopıağa gÖBdermezlef. Yolculara gelince; biraz daha dikkatli lâl etseler gerektir. Meselâ lira verip de küsurunu beklerken: Vfak paranu yok mu? diyen biletçiye eskisi gibi: Senin bozukluğun vardn! diye Mtab edemiyecek, ederse derhal kendinden olmasa bile civardan: Yahn! Karsmdaki kadındır! Ağanı topla! Bonıkluğun vardır, denir mi? Gibi teassub ve suitefsir hareketleıi olacaktır. Onun için bu kadın biletçi ba'jındü biraz daha dikkatli, daha temkinli ol•ıak timlemizin selâmeti namma bir lamrettir. Kadın biletçilcrimüe de gelince; on» lar da eğer ipin ucunu kacırmamak ve vaziyetlerİBİ lorlaştınoaraak isteyorlarsa, arabalara İstanbuldaki gibi otoz yerine seksen kişi dddurmaktan çekinmendir. Zira • aakısık hengâme esnasmda biletçilerimize karşı muharazaat•a borcln oldağunnB hürmette kusur edebilecekler bulunur. Hatta îzdibam fcabı istemiye istcmiye hürmetsizlik dc edflebilir. Arama: Ne yapahm? Vazife bn! diyeteksiniz! Haklısmız! Vazife aşkı faısanı değil traıııvaya; cendereye bile sokar. Elverir ki; gö•üller ferah ve niyetler halis olsun. Şimdi, tramvay biletçiliğile başlayan l»u kadın rekabeti, sanınm blraz sonra taksilere ârayet edecek ve şoför yerinde başı kasketli bir takım kadmlar göreceğiz. Hatta fazla arabası olan sermayc sahibleri bu işi deneseler pek zararlı çıkmazlar. Tasavvur edinîzî Bir taksi tstasyonundaki üç arabadan birinde tıknazs copuı ve Ud günliik braşh bir solör, diğerinde dün geceden aldığı soğuğun tesirile sararnuş, boynnnn içine cekmis, pahosunun yakası kalkık bir layıf genc, üçüncüsünde de kasketi yana yıkmı», dodağmda siklâmen boyası ve mavi bluzile bir kadın sofor. Hangîsine binersfaılz, arabalann? Bunlar olacak knzum! Bhr kere «nlar erkek Işine karışmaya görsünler. Şoför de olacaklar, vatman da olacaklar, adam da çlğneyecekler. Kaptan olup düdük de caiaeak, karaya da oturacaklar ve bütün bıralara rağmen gene isimleri cinsi lâtif sexe faible objcak! Âdem babamızı aldatıp cennetten ugrabbnasına sebeb olduğundanberi Havva annenuzfaı dişi tonmlan Âdem babamızm biz erkek torunlanna musallattırlar. Hayatta, kazaneda, sevkte ve afide! Ke yapahm? Elden ne geBr? Sırası gelince muhtac oluyor, biletçi alıyoruz. Belki vatman da, belki şoför de, belki de kaptan da alacağız. Lâkin dümenci?.. Katiyyen! TJmalan ve temenni edelim kiç bu mecburiyeü hissetmiyelim! Serdümenliği de cinsi lâtife venniyeum. Mutlaka atnrnraz. Hen» de fapa! Profesör M. Şekib Tunç kiki mahiyetine nüfuz etmek kabil deilesin bu yüzüğüdir. Bunun için m ^ ^ nü de görmek lâzundır: Dil, yardımlaşma ve anlaşma gibi insarun sadece dış yuzünden doğmuş bir şey oimayıp bütün bir insanın ifadesidir. Evet, dii, ferdler arasmda bir anlaşmadır, ve insan da kendisini başkalarına anlatabildiği nispette anlayabiür. Fakat anlaşmanın bu dış yüzü başka bir ihtiaışılaşır ki bu ihtiyac ayni ruhî yahud manevî kuvvetlerin inkişaf ettirilmesi gibi derunî bir ihtiyacı uyandırır. Konuşmak, bilhassa müessir ve iyi konuşmak, iyi ve kuvvetli yazmak dahi cemiyetin bize hanrcacık verdiği şeylerden değildir. Kelime dediğimiz aesleri bir üslub haline getirecek güâ terkib ederek bunlan en tesirli ve orijinal bir orkestra haline koymak artık şahsî kudretimize bağhdır. Vakıâ burada da cemiyetin bize malzemeler hazrrlamak, kitablar ve eserler vermek suretile yardnnı vardır. Fakat bunlardan en özlü bir bal yapmak, yeni bir ses ve söz çıkarmak, münhasıran şahsl kuvvetlerin yapabileceği bir ?eydir. Burada dille düşünce birbhrlerile kaynaşmağa, ferdl ve orijrnal terkibler yapmaga muhtacdır. O halde ki üslub nispeünde blr düşünce orijinallığı ve düşünce orfjinalhğı nispetinde de bir üslub yaratmak lâzundn. Bu takdirde dil ile düşünce yahud. dü üe roh ayni manevî hayatm Öd yüzü ohıyor? Daha doğrusu dil, kendini yufnran bir ruh mahiyetinde görünüyor. Binaenaleyh dil, an'anenin bize brrakbğı ve bizim de sadece pasif olarak knllandıfınnz brrçey değil, kelime yahud seslerin düşüncenin ifadesine elverişli olacak gibi mütemadîyen yuğunılması amellyesidir. Bu tarif, dflin değil, sözütı bir tarifidir, denecek. Evet, fakat dil, her seyden evvel söylenen bir sözdür. Bütün kelime ve kaideler de sözün dışında değil, içindedir. Sozün kelime ve kaidelere ayrüması iae gramer ve dil ilmirtin yaptıgı bir tahlikür. Halbuki ruh, dilin bu ölü kısmını mütemadiyen yeni tekevvunlere uğratır. Fazla olarak dilin mevcud olması onun konuşukıp anlaşılmasını icab ettirir ki bunların İkisi de İçten konuşmayı yani düşünmeyi istilzam eder. Dil, ayni zamanda, bir kelime hazinesi ve kaideler sistemi olduğundan hem ahcılık, hem de yapıcıîığı istilzam eder. O halde ki ruhun hem yabancısı, hem de harimidiı ve ancak ruhta tazelenir, bu itıbaria ne ölü bir alet, ne de olmuş, bitmis bir eserdir. Bilâkis daima lşbaşında olan ve çalışan bir aksiyon halindedir; bu bakımdan bütün İnsan nevinin dili bir olmakla beraber her insanın da bir dili vardır, bunların arasmda da milletler ve miliî diller vardır. Bütün bu dillerin farkları onlann sadece seslerinoe olmayıp ruhlarının seviyelerine tâbi olan düşünüs şekillerindedir. Medeniyetle dilin sıkı bağlılığı buradan gelmektedir. Elhasıl diller arasındaki ferk, ses farklarından ibaret olmayıp dünya telâkkileri farklandır. Meselâ tabii hale yakın bir seviyede yaşıyan insanlar bir EŞİ faydasız bir çok teferruatla düşünür ve bunlarla ifade ederler. Bu itibarla dilleri düşünceden ziyade heyecana tercümandır. Ayni zamanda bir dilin lugati eşya fileminin hangi bakımdan tasvir edüdigini gösterir. Hem orijinal konuşma kabiliyetlerlni, hem de milletlerin ierdiyetini ifade eden dillerin hepsini bir tek tipe irca etmek iddiası da beyhudedir. Her diün derunî blr sekli, bir dil camiasma hâs bir sistem tarzı, düçünceli, hususî bir ifade tavn vardır. j ML Şekib TUNC Yeni Yunan hükumeti (Ba«makaledea devam) •nyacak, tartkiıı efcedt bir kamnm mndbince elbette «01111 nükâiat ve Btüeazat neticeleri görülecektit. Tmnaaistend* hartin en şiddefli çarpışmalan devam ettiği için Karizfe*in nagihanî ölümü ujeıiınk fada tevakknf etraeğe zaman ve imkan yoktor. Majeste Kral Corc Korins'in bıraktığı hükunet •ayrağını diğer eline alarak bizzat kendisunn riyaset edecegi bir idare kurulBiasnn muvauk bohnoftsr. Şimdi kattraman Krataa iki elınde iki bayrak van Devlet bayrağı ve hükâmet bayrağı. Harb Tunan topraklarına inükal etmi?tir. Maddeten knçuk, fakat manen büyük meoüeket atesler içindedir. Şimdi orada. hcrsey vatas müdafaan icab ve ihtiyadanna inhisar eylemiş bulunmaktadır. Bunun neticesi olarak yeni hükumet, mahdud azalan askerlerden ibaret bir milli müdafaa hükumeti olacaktır. Bizzat Kral Corc'un reisliğinde bir milli müdafaa hükumeti. Harb ateşi, fenelerdir kendi kndreti dahilinde ve evlâdının güzel gayretlerile inşa olunan sen Yunanistamn gönül aha mamurelerini yakıp yıkmakta ve bimıefîs memleket bir ölüra dirhn cUali içutde boğusmakta iken bittaU nonnal bir hükumetin kurubnasUe nğrafilamazdı. Yunanistanda bagiin kurnlacak her hükuraetin bntün faaüyetlerl ancak miltt müdafaa icablarnu yerine getinnek gayesine tevcih ve teksif ohmacaktı. Kral Cerc'b oaun en yakm vatanpervef müşavirleri derhal bu töraırra takdir etmekte Htifftk eytemişlerdir. Eski Harbiye Nazırlanndan General Mazarakis'in teşkil etmiş olacağı hukumeti belki bu nüshamızın diğer sütunlarrnda oknyacağız. Biz bu satırlan yazarken Yunanistanda askerî hükumet kurulmakta idi. İtalyanın başa çıkamadığı küçük Yunanistanın işini bitirmeğe gelen büyük Almanyanın büyük orduları insanca telefatı biçe sayarak müteaıadiyen hücum muzaiıereüne ediyarlar Yunanistanın müdafaası çok canh, çok knvvetli ve çok fedakâranedir. Yunan cephesinin bugün için en ehemmiyetli muvaffakiyeti zarurî ricatlerin muntazam yapılabilmekte ohnasındadn*. Ahnan ordulannın faik ve prestij nğrunda en İleri kayıblardan çetdnmiyecek sarette (Bas tarafj 1 incl sahifede) terek mücadelesine Yugoslavyanın iştirakinin ancak birinci safhasııu teşkil etmektedir Zafer, büyük Amerikan demokrasisinin maddî ve manevî yardraı İle, Ingilterenin ve kardeş Yunanis'anın ve müttefiklerlnin yanıbaşuıda birlikte elde edilecektir.> Berlin 20 (a.a.) D. N. B. bi'diriyor. İyi malumat alan mahfillerden öğre nildiğine göre 18 nisan saat 12 denberi başlayan Snrb ordusunun teslim hareketi 19 nisan günü derpis edildiği üzere devam etmistir, Yugoslavyanın son taksimi Yugoslav ordusunun teslimî Yugoslavyanm Peşte elçisi Budapeşte 20 (a.a.) Yugoslavyanın Budapeste elçisi Rastiç ve elçi'ik me murian, dün Budapesteden Moskovaya hareket etmişlerdir Macar Yahud ileri askerî rütbe alamıy^raklar Budapeşte 20 (aA.) Macar ajaaa bildlrtyor: Macar hukumeUnin verdigi bir karara göre, evvelki rutbeleri ne olursa olsun askere alınacak Yahudiler yardımcı hizmetlerde kullanılacaklardır. Hasibe Gürgen itimH orta yaşlı blr kadın, iki teneke dolusu arpa aşırmalttan, dün meşhud suç nöbetçisi mah kemeye verilmiştir. Hasibe Gürgen bir ay müddetle hapse mahkum edilerek, hakkında tevkif müzekkeresl kesilmlştir. musu taarruzlan önünde vaziyetin çok müskül olduğunda şüphe bulunrnamakla beraber Yunan cephesinin ricatleri fimdiye kadar görülen intizam ve muvaffakiyetini muhafaza edebilirse tarihin nadir kaydettiği fevkalâde vaziyetlerin tahaddüsü imkân haricinde değildir. İşte Yunanistanda Korizisl isrihlâf edecek olan millî müdafaa hükumeti şimdi bu gayenin temini vazÜesile işbaşma gelecektir. Tabii bütün Yunan milletinin muzaheretini etrafında toplayarak. İnsana öyle geHyor ki Yunanistanda bildiğimiz muharebelerin eşleri cereyan etmemekte, belki esatirî kahramanlıkların efsaneleri savaşmaktadır! Arpa hırsızı mahkum oldu B. FELEK Lüks telgraf kâğıdları 23 nisan bayramında ve her türlü tebriklerinlzde Çocuk Esirgeme kurumunun nefls blr surette hazırladığı tebrik kartlannı gön dermek İçin müsveddenize Lüks yazınız. Telgraf ücretinden maada verecefiniz 15 kuruşla çocuklara yardım etmlş ve muhatabınıza zarif Kâğıdlarla telgrafınızı g5ndermiş olursunuz. Duygunun asaleti çocuğa yardnnla yükselir! den, kâtibden evvel, kapıcı ile konuşmak lâzımdır. Birdenbire, kapmm biraz üerismdeki ampul yanıvermişti. Hoyrat bir ses duydu: Heyyy... Kimi aradın? Fikrinin kulaklannı tırmalayan bu hoyrat ses, yüreğini de titretmişti; döndü. Kapıcı, camekânh odasının içinde, ellerini pantalonunun ceblerine sokmuş, ayakta dunıyordu; hoyrat ses, büsbütün dargmlaşmıştı: Sormadan sual etmeden, nereye gidiyorsun? Burasını, baban evi mi sandın? Fikri, nobranlığını cevabsız bırakmazdı. Gelgelelim, daha ilk adımda •hırlaşınca», alınmadan, koğulurdu. Bu, iyi bir karşılaruş değildi Fikrinin içi çürüdü. Kendi kendine: Buradan, bize ekmek yok, diyordu. Kapıcı, ağır ağır kapıya gelmişti: Kimi aradın? diye, sana soruyorum. Fikrinin de tepesi atmıştı, dik bir sesle: Aaa! dedi. Sen de çok geldin ama! Elbette birini arıyorum. {Aıkası v=£> YUNUS NADl nu tuttu. Kafası, karmakarışıktı. Yeni bulacağı iş, Hasan ağabey, karakol, hancınm peyliyeceği han, Remziye, Galatalı Şakir, parasızhğı, bir zincir gibi birbirlerine takılmış, kafasınm içinde dönüyor, dönüyorlardı. Hangisini düşündüğünü, hangisini düşüneceğini, kendi de bilmiyordu. Çorab fabrikasını, elile koymuş gibi buldu. Kapıya yaklaşırken, kendi de farkında olmaksızın, adımları ağırlaşmıştu Kapının önünde, yüreği çarpmağa. içi daralrnağa başlamıştı. Önceleri, iş istemeğe gittişi yerlere, daha cesaretle giriyordu. Fakat, günler geçtikçe, adımlan geri geri gidiyor, kapılann önünde, mütereddid dolaşıyor, içeri giremiyordu. Sert bir karayel esiyordu. Fikri, genzi yana yana aksırmağa başladı. Soğuk ve hastalanmak korkusu, son tereddüdlerini kırdı; demir parmaklıklı buz camh kapıyı itti, içeri girdi. Kapı, tek ampulle yarı aydınlanan uzun, loş bir koridora açılıverdi. Yüzüne vuran sıcak hava, Fikrinin gözlerini yaşartmıştı. Etrafını görmeğe çalışıyor, nereye sormak lâzımgeldiğini düşünüyordu. O, biliyordu ki fabrikalarda, imalâthanelerde, büyük tezgâhlarda, müdür yorsun? Ne yapıyorsun? Büiyor muyuz? Hancı, başını, Fîkriye doğru uzattı. sesini yavaşlattı: Bunlar, bahane. Poliste kurcalayan var. Fikri. kalbi sıbşarak bekledl: Khn? Hana, bir an dtırdu, karar vermiş gibiydl: Senin Rasan ağabey bminde bir düşmanm var mı? Fikri, birden ayağa kalkmıştı: « Demek o, ha? Burada da peşimi bırakmıyor. Rasid ağa, ona kolundan çekti, orurttu: Anlat bana, ba, ne çeşid düşmanhk? Fikrinm bütün vücudünu ateş basmıştı, tükürür gibi: Düşmanhk değil, namussuzluk, dedi. Anlat be, oğlum. Pabrikada onun servisinde çalışan bir kız, benim nişanhmdır. Ona, göz koymuş. Blr gün, fabrikada, açık açık kıza sataşmaz mı? Yerimden fırladığım gibi aldım altıma, yfizünü gözünü dağıttım. Onun idare ile srası iyidü". Beni çıkardılar. Bütün mesele bu. AŞKUÇURUMU Edebî roman Eski <reis», keyiflenmişti; elini Fikrinin dizine vurdu: Yaşa be, ağabey. Cıgara paketini çıkarmıştı: Tüttür bir tane daha... Önceden, ben, bunun böyle olduğunu bileydim, karakolun fikrini de değiştirirdim. Cıgaralarını yaktıktan sonra, hancı: Bugünkü isimize bakalım, dedi. Senin, elbette, bir tek arkadaşın olsun vardır. Sana, kollarını açmasa da, sen, yürünü eğ, orada, bir kaç geceyi geçir. Ben, polisi avuturum. Sen de, biraz canlan. Ne dediğimi anlıyor musun? Biraz canlan. Fikri, dalsınlajmışh; romatizmalı bir ihtiyar gibi iki elile dizlerine tutuna ır Bİ 2 2 rak kalkh: Bugün. bir çorab fabrikasına başvuracağım. Işçi anyorlarmış. İnşallah rast gelir. Selâmete çıkarsın. Hancı da, ayağa kalkmıştı: Sen, işe gir. Ben, kefil olur, sana, başka handa bir oda bulurum. Bu, Fikrinin işten çıktığmdanberi duyduğu, ilk «samimî söz> dü. İşe girince, hemen gündeliğini alacak değildi ki. Yersiz kalınca, işe de gidemezdi: Ağa, bana, babalık ediyorsun. Hancının gözleri yaşarmıştı: Bırak, kendimden utanıyorum. Keşke eski zamanlanm olsaydı da, seni, böyle taş odalarda değil. otel odala Mahmud Yesari rmda yatırtabilseydun. Ben de yıkıldım. Ucu ucuna getiremiyorum. Fikri, hancının elini sıktı: Yapmasan bile, gönlümü alduı ya, yetişir. Raşid ağanm kalın kaşlan çatılıvermişti: Ben, sözümün eriyimdir. Sen, daha beni tanımadın. Eyvallah ağa! Güle güle oğlum. Haydi, ADah rast getirsin. Fikri, sokağa çıkınca keskin ayazda ürperdi, aksırdı: Nezle oluyorum, dedL Bu sıra, bir de hastalnırsam. İşçi arayan çorab ıabrikasının yolu