19 Kasım 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

19 Kasım 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BÜYÜK SİYASİ TEFRÎKA: « Yazan: GORDON WATERFİELD Fransız köylüsü vazifesiıti yapamamıştı Siviller, sevkulceyşî noktaları ele geçirmek istiyen motosikletli Alman askerlerine mukavemet edebilirdi bir yerden bir yere gide gide Bordo'ya varmışlardı. Bunlar burada, sefalet ve ıstırab içinde yüzen bir kütle teşkil edijıorlardı. Bir rivayete göre bu sırada sefirlerden biri Maresal Petain'le görüşerek Fransanın şimalî Afrikada harbe devam etmesini söylemiş, fakat ihtiyar Mareşal, yalnız bu muhacirlerin feci halini gözönüne getirerek: IHEM TETKİKLER V TAHLİLLER E Sehir Haberleri Gencliği bedbaht ^eden melâl^ Nanisada mahkum olan nıuhtekirler îhtikâr yapan iki tüccar sürgüne gönderiliyor Her çağın ken dine göre melâlleri vardır. Gencliğin melâli uzvî ve ruhî yapısından ve bil hassa içtimaî mevkiinden gelir. Fizik kuvvetleri taşkındır, fakat buniarı idare edecek ruh, teşekkülünü henüz tamamlamamıştır. Adam olmak, parmakia gösterilmek ister. İçi arzularla doludur. Bunlaruı peşinde her tarafa sürüklenir, yolunu şaşırır. Tereddüd ve hataUr içinde güçlükle doğurmak mecburiyetinde olduğu bir şahsiyet sevdasındadır. Cemiyet de ona, istediği ve hayaünde beslediğı yeri vermemişür, realiteler hayallerıne yâr olmaktan henüz uzaktır. Hayata iştahhdır ^ıem de herşeyi ve hatta mutlakı istiyecek kadar i^tahhdır. Fakat herşeyi istediği için hiç bir şeyin tadını çıkaramaz. Imkânsız bir ideal uğruna realitenin kadrini aşağılatır; payansızlığa kavuşmak ümidile arzularını gemsiz^ bırakır. Yapacağı en iyi iş sevmektir. Herşey cnu buna davet eder, tabiati de bunu ister. Fakat sevmesıni bilmediği için bundan da az istifade eder. Zevk yapmasmı öğrenmiştir ,fakat güzelleri bütün tenevvüile asla kavrıyamadığı için Lunda da yavan kalır. Kimi severse sevsin onun mecnunu olur muhayyilesini ve güzel saatlerini bu cünanla tazib eder. Saadeti bir tek Leylâsında görür: Bütün varlığını bu hayîli varhğa vererek yaknı ve hakiki şeyleri tatmasını bilmez. Olgunluk çagı onu Leylâsından ayıltacak, hakikatlerle barıştıracak .kendi icadı Qİan azablardan kurtaracak, ayni zamanda melâlden de kurtulduğunu zannedecektir. Kıymetini mubalâğa ettiği aşk gencin yalnız bir cünunu değil, ayrıı zamanda n^fsine olan itimadının bir inıtihanıdır; çocukluktan kurtulduğunu ve erkekleştiğini bu mektebde denemek ister. Fakat henüz tamamlanmamış olan bu varlık zayıf iradesi, kararsız benliğile kendi zaferlerinden kaçar; kendine kuvvet verecek sempatiler ararken iftiharlanacağı ilk muvaffakiyetlerine karşı sabırsızlıklar içinde çırpınır. Şahsiyetinin henüz taayyün etmiş olm;iması onu herşeyden evvel çıldırtacak gibi tahrik eder. Adam olmuş bütün irkinlere hangi yoldan gitmesi lâzım geldiğini âmalar gibi sorar; bunun için bütün kapılan çalar. her tarafa henüz kendini kurtarmamış biı ruhun cayirtılarile dolu sıkıcı uzun mekrublar yazar. Maksadı kendini tanımak ve herşey hakkmda gerçeğin gerçeğini bilmektir. Karanlıklarda yapılan bu sendeleyici yürüyüş, bu azabh tereddüd ne kâbuslu bir melâldir! Sa?detin safiyetile aranmasındnn doğan genclik melâli bazan içki ile avutulmak istenir. Halbuki nasibimiz olan CUMHURİYET 19 Iklncîteşrin 1940 NALINA MIH1NA Yanlış bir adım Vazifelerini terkeden devlet nennrları yerlerine dötunemişlerdir Hâdiselerin geçmesinden sonra uka'.âük etmek çok kolaydır. Fakat bütün bu Lhhmalleri düşünmek de hükumetin vazifesidir. Fransada vaziyet şu merkezde İdi1 Holanda, Belçika ve Lüksemburg'un istüâya uğraması üzerine mu hacirler akın etti. Fransa, bütün bu muhacirleri hududda durduracaktı. 2 Hiçbir Fransızın hususî bir müsaade almadan yerini terketmesine imkân verraemek gerekti. 3 Bütün halka, köylerini terkettnekle düşmana yardım etmekten başka irirşey yapmamış olacakları bildiriltneli idi. Çünkü halkın yerlerinden kımıldatnası yüzünden Alman ajanları diîedıkleri gibi sabotaj yapaeaklardı. Halkm vazifesi, paraşütçüleri kollamak ve motosikletli Alman askeri gördükçe yollara cam dökmekti. Bütün buniarı yapmak ve vaziyeti ceearetle karşılamak icab ederdi. Fransıziar bu cesareti gösterebilecek kabiliyettedirler. Cephe gerisinde karşılaştığım Fransızlann hepsi de maneviyat bakı mından çok yüksek bir vaziyette idiler ve hepsi de köylerini ve evlerini ır.üdafaaya hazırdılar. Fakat buniarı müdafaaya hazırlamak için hiçbir tedbir aiın mamış, butıun neticesi olarak muhaceret akınmın başlaması üzerine Fransızlar da ümidi kesmişler ve memleketi bozgun dalgalan kaplamıştır. Gerçi silâhsız vatandaş, en mükemmel süâhları taşıyan motörize fırkalara karşı pck mukavemet edemez. Fakat buna karşı yapılacak iş de yerini yurdunu bırakıp kaçmak değil, belki yerinden kırrıldamıyarak neticeyi beklemektir. Hprkesin yerliyerinde kalması, yollara dökülmekten daha çok iyi idi. Çünkü yollara düşenler, ikide birde mitralyöz ateşine tutuluyor yahud motörize krt'alar tarafm dan çiğneniyorlardı, Bunlar yerlerinde kalmış olsalardı, bu felâketlerden kurtu" lurlar ve Almanlar her Fransız köyünü ayrı ayrı bombardımana imkân bula mazlardı. Sivillerin yapacakları bir hizmet de sevkulceyşî noktalan ele geçirmek, yahud muvasalalan kesmek için azamî sür'atle hareket eden motosikletli Al man kıt'alarına mukavemetti. Bu kıt'alar, büyük kuvvetlerden önce hareket ederek bu vazifelerini yapıyorlardı. Bilhassa iki vak'a dikkate değer: Bir ormanm köşesinde oturan Fransız askcrleri, altmış mil sür'atle hareket eden motosikîetli bir Alman görmüşlerdi. Motosikletli Alman buniarı görerek durmuş ve daha içeride olan St. Adresse'nin yolunu sormuştu. Banun Alman olduğu belli olduğundan Fransız askerleri bu motosikletliyi yakalad:lar ve üzerindeki evraktan muayyen bir saatte bu kasabada bulunmasa lâzım geldiğini anladıîar. Alman, Fuhrerinın emrini yerine getiremediği için hüngür hüngür ağlamakta idi! Zabıta memuru olan bir Alman da, henüz Fransızlann elinde bulunduğu sırada Rethel'e varmış ve onun beyaz eldivenli olduğu da görülmüştü. Meğer onun da aldığı emirler, muayyen bir saatte Rethel'e vararak seyrü seferi idareye başlamaktı! Almanlar bu iki vak'aya muvaffak olamadıkları ve ele düştükleri halde ekseriyetle muvaffak oluyor, dakika geçirrneden keşif harehâtı yapıyor, Fransızlann vaziyetini anlayor ve ona göre iş başarıyorlardı. Motörize kıfalarm geç mesinden sonra ve piyade kuvvetleri rdn muvasalatmdan önce her Fransız köyü bir takım gönüllü kıt'alar teşkil ederek sabotaj işlerile meşgul olabilirdi. Fakat Fransızlar kaçmayı daha kolay buluyorlardı. Çünkü bu ihtimaller evvelden düşünülmemişti. *•• Reyneaud tVatan tehlikededir» nutkunu şu cümle ile bitirmişti: « Bu iki büyük millet (Fransa ile İngiltere) bu iki imparatorluk nıağlub edilemez ve Fransa ölmez. Şayed baııa yarın Fransanın ancak bir mucize ie kurtulabileceğini söylerlerse vereceğim cevab şudur: Mucizeye inanıjorum, çunkü, Fransaya inanmaktayım.» Fransa mucizesiz de kurtulnbilirdi. Fıansa hükumeti kat'i kararlar vermek kudretini göstermiş olsaydı 21 mayısta da Fransayı kurtarabilirdi. Fakat Rey n?ud'nun kuvvetli sözlerine rağmen büyük menfaat sahibleri nüfuzlaruu kullanıyor ve sulh taraftarlarile bir'ıkte faaliyete geçerek Başvekilin nüfuzunu kundaklamakta ve sırf kendi menfa sUerini kurtarroak, fabrikalarıru, evlerini ve ailelerini korumak için çahşıyorlardı. Fransanın teslim olmasına yard'm eden biı çok amiller bulunmakla beraber bunlarm en esaslılarından biri, muhfıcir akmlarının sebeb olduğu karışıklıktır. Muhacirlerin yolları işgal etmemeleri için en kat'î emir ancak 16 haziranda verilmişti. Bu tarih, mütareke talebinden birkaç gün evveline ve Al manların Meuse cephesini yarmaların d?.n bir ay sonraya tesadüf sde*\ Yani vakit gecmisti. Muhacirler memleketteki gıda ve petrolunu istihlâk ederek Manisa (Hususî muhabirimizden) « Biz artık bir şey yapamayız. Ve Dükkârunda on sekiz buçuk top kalbur bu binlerce insanın gidecek yeri yok!« ve elek teli olduğu halde satmaktan imtina eden Malzemei Inşaiye ticaretdemiş. hanesi sahibi çivici Murad asliye ceza Hâdiseler sür'atle yürümkete idi. mahkemesince iki sene Kırşehire sürMayısın on dördüncü günü Holanda güne gönderilmesine ve beş yüz lira Başkumandanhğı muhasamatm duıdu para cezasına ve dukkânında mevcud rulmasını emretti. Muharebe yalnız Ze tellerin musaderesine karar verilmiştir. eland'da bir kaç gün daha devam etnıLş* Cumhuriyet meydanında bakkal ti. Almanların motörize fırkaları daha Mustafanın tezgâhtarı Ali Gürkan düksonra Belçikanm Meuse'ü ve Albert ka kânda mevcud on top teli satmadığınnalı üzerinde sür'atle hareket ederek dan iki sene Kırşehire sürgüne gönde14 mayıs günü Sedan mıntakasından rilmesine ve beş yüz lira para cezasına Fransız topraklarına girmiş, Fransız mahkum olmuş, tellerin musaderesine müdafaa hattında cep açmıştı. Mayısın karar verilmiştir. 16 ncı günü Meuse'ü geçtiler. 17 ma* Çarşıda tuhafiyeci Raşid oğlu Şayısta Brüksele girdiler. İngiliz seferî kirin dukkânında mevcud renkli kuka kuvveti, Fransanın dokuzuncu ordusu, ipekli yumakların çiçftini 40, 45 kuruşa ve Belçika kuvvetleri stratejik ricatlarını sattığı iddia edilmiş, yapılan duruşmayapmağa başlamışlardı. General Gameün sında bunda bir ihtikâr olmadığı göbir emri yevmî neşretti: «Ya ölün, ya rülerek beraetine ve tahliyesine karar ilerleyin!» Fakat Almanların Sedan ile verilmiştir. Sombre arasında açtıkları gedik gitPetrol buhranı tikçe genişliyordu. Almanların müessir Dört çündenberi bakkallar kimseye yarmalanndan bir hafta sonra memlekct büyük bir felâket karşısmda oldu§unu gaz vermemekte, yalnız tanıdıklan ve anladı ve Reynaud ayan meclisine şu hususî ahpablarına gizlice beşer, onar kuruşluk gaz satmaktadırlar. Bu işin sözleri söyledi: Biliyorsunuz ki memleketi müda cıılenmesi için halk. hakh olarak sızf«a eden istihkâmlar iki kısımdır: Bas lanmaktadırlp.den Longury'ye kadar uzanan majino hattı ile Longury'den denize uzanan nispeten hafif tahkimat. Holanda, Belçika ve Lüksemburg'un istilâya uğraması üzerine Fransız ordusunun sol cenahı Sedan ile deniz arasından ilerlfmiş, ve Sedan'a dayanarak Anvers'e, hatta Holandadaki Borsleduc'e ilerliyen bir hat üzerinde hareket etmiştir. Dü?man peşinen hesabladığı ve tahmin ettiği bu vaziyet karşısında ne yaptı? Sedan ile namur arasından Fransızlara karşı müthiş bir taarruza geçti ve Frarsanın belkemiğini kırarak cephemizde 60 mil genişliğinde bir gedik açtı.» Felâket haberi sür'atle yayılmış ve Paristeki zenginler hareket etmişlerdi. Üstelik hükumet de değişmiş ve ku mandanlar da değiştirilmişlerdi Bücüi bunlar harbin hiç de iyi gitmediğini gösteriyordu. 18 mayıs günü Reynaud, müdafaa nezaretini Daladye'den aldı ve Daladye Hariciye Nezaretine tayin olundu. Onun Hariciye Nezaretine getirilmesi, kabi neden büsbütün atılmasının mukaddemesi idi Bu sırada Mareşal Petain de Eaşvekil muavinliğini deruhte etti. Ertesi gün. Fransanın Yakmşarktaki kuvvedeıinln Başkumandam olanOene"»! Weygand Fransız ordularının Başku mandanhğına tayin olundu. Fakat Almsnlar bu arahk Oise ile Sombre nehirleri üzerindeki müdafaayı yarmış, La Cateau ile St. Quentin'i zaptetmisler ve bu suretle dört gün içinde 75 mil ilerlemişler. İngilizlerin dokuz. fırkasile Fransanın en güzide kuvvetlerinden İG fırkayı şimalde ahkoymuslardı. Almanların motörize kuvvetlerinden büvük bir kı.smı şimale dönerek müttefikleıin kuvvetlerini perişan etmek istiyorlard.. Eunlann bir kısmı 26 mayısta Boulogne ile Kale'yi isgal ettiler. Kral Leo pold.ün emrile Belçika ordusunun tpslim olması üzerine şimaldeki müttefikler vahim bir vaziyete düşmüşler ve Dünkerk'e doğru mezbuhane bir ricatten başka yapacak bir iş bulamamışlardı. (Yann devam cdecek) r Yazan: Ordinaryüs Profesör M. Şekip Tunç Asker ailelerine yardım Belediyemiz, asker ailelerine yardım vaziyetini tespit ederek yardıma başlamıştır. Kahraman askerlerimize ya pılacak yardım için de Kızılay kuru munca faaliyete geçilmiştir. Ekmek buhramna nıâni olmak için Ekmek buhramna mâni olmak için Belediyemiz bir fınn açmış ve bir diğerinin de açılması takarrür etmiştir. Birinci nevi ekmek, Belediye fıruımda 11, ikinci nevi ekmek 9 kuruştur. Fırıncılar birinci nevi ekmeği 11,5, ikinci ekmeği 9.5 a satmaktadırlar. Belediye fırınında çıkan ekmekler, şehrin bir çok noktalarında satış yerlerinde halka istediği zaman bulmak imkânını vermektedir. Cebelüttarıkta bulunan dört vatandaşımız Elyevm Cebelüttarıkta bulunan döıt vatandaşımızdan 21 temmuz 940 tarıhli bir mektub aldık. İstanbulda Cağaloğhında Başmüsahib sokağmda 11 nuTıarada oturan Mehmed Sarı adlı, Afytın Karahisarın Marulcu roahallesinden Mürsil oğlu Mehmed Çetin, Karamüvselin İlyas köyünden Behzad San ve İstanbul Şişhane Tutsak sokak 12 numarada Mustafa Sarıgil imzalarını taşıyan bu mekrubda. bu vatandaşlar halen Aegeus vapurunda çalışmakta olduklarını ve sıhhatte bulunduklarını bildirmekte. keyfiyetin gazetemiz v?sıtasile efradı ailelerine bildirilmesini istemektedirler. saadet gündelik zaferlerden duyulan bir anlık sevince veya mecburiyetle güdülen gündelik hayatın tevekkülle kabul edilmesine, yahud da gına getirmiş bu yEşın sükununa münhasırdır. Fakat fevkalâdelikler istiyen genc ne yapsm kı saadeti böyle anlayamaz. Herşeyi kuvveti ve arzularının şiddeti nispetinde isterken hareketlerini israf eder, muihış sukutlarla neticelenen hamleieıe atıhr. Bütün bu ıhtirasll arayışlar ve isterik neşelerde kernirici bir iç sıkıntısı. kıvrcndıncı bir melâl vardır. Fazla olarak şahsî tecrubelerine de emnıyeti yok tur; bunların hepsinden korkar. ayni zamanda herşeyi kendi bulmak ister, yar. fakat ne kendini, ne de düny&yı açıkça Gencliğin bu melâli onu adeta bir göremediği için melâlin içtepıleri altın mecnun yapmıştır. Bu cunundan kurtulmak ancak zamanla kabildir. Dunda hareket eder. yanm mutad gidişine her gün uyarak Bununla beraber ne olsa bir iş edineolgunîaşmağa varan genc büyük bir ad rek hayata karışacaktır. Bu zaruretle kazanmadan da yaşanıp mes'ud olunainsanlarla sıkı münasebetlere girmek bileceğini bir gün elbette görecektir. mecburiyetinde kalınca realiteler onu Fakat o güne kadar daima bedbahthergün yaralayacak, nıhunu saran hod tır. pesend rüyalar içinde tutulduğu mihaFikrî ihtiraslan olmiyan gencler sernikî biı' meşgalenın çarkları arasında vet sevdasına düşer, büyük piyangoyu içtimai düzenin tahmil ettiği yaşanıa targözunden vurmak isterltr. Bunun için zını kabul ettiği vakit işgal ettiği mevkıi de yıldızlarma inanmak lâzım gelir. manasız bularak buradaki rolünün Gene vehimler, hayaller içinde b'r meboşluguna da kani olacaktır. İşe yeni lâldir gider. Inanılmış hülyalarile bunbaşlamıştır; kendisine bizzaruıe hoş gel iarı yenebilenler bahtiyardırlar. mijecek bir mevki verilecektir. İyi Nihayet her şeyi isteyip de hiç bir yerler evvelce gelenler tarafından sıkı şey olamıyan genc maalesef öyle bir cesıkıya tutulmuştui'; bunlarm arasına saretsizlığe uğrar ki hemen bir kordiyufka bir ücretle girmek, basık kapılaryale muhtacdır; bunun için ekseriya dan kayıp gitmek, âmirlerinin tafrah kolayca tatmin ediUr huzuzata baş vur.ıuamelelerine eğilmeğe mecbur olmak rulur: Filhakika bu veziyete düşen genc, vardır. kendisini harab edercesine deli gibi eğFazla olarak müptedilik ne de olsa lenir. İstikbale olan inancını kaybeder güçtür, bu esnada yapılan işler bir ace gibi olduğu için her şeyi israf etmeğe nıiiik içinde bocaladığı için yapanm da başlar. Fakat buna hakikaten inanmahoşuna gitmez. Bu da ayrıca bir derd mıştır. Yalnız kendini bunaltmak isolur. Artık yepılan bütün işler nıelâlle tercesine gürültülü patırüh bir hayat karışır. Eğlenceler bile onların bir re içinde içkiye şiddetle sarılmakla beraber bunlan bilhassa hülyalannı kaaksiyonu olarak yapıhr. bartmak, melekelerini ku\rvetİ3ndirmek Gencliği saran bu melâl çok kere ceiçin yapar. Çünkü sarhoşîuğun dumansaret kırıcı bir şekil alır. Vakıâ dağlar ları hülyaların bulutlarile pek güzel devirebilecek ve her şeyi tamir edebiimtizac eder. Uyandırdığı geçici bir lecek bir çağda melâle rutulmak garib kuvvetle hiçliğin acılarmı bir müddet gelir. Fakat hakikatin bu merkezde oliçin uyuşturan alkol ayni zamanda haması korkan bir muhayyileden ve adam yalleri de bir müddet kamçılar. Artık olmazdan evvel çekilecek çileleri iyıce bu zavallı ruh yaman bir hayalî olduymaktan gelir. Nitekim gencük'erin muştur. Fakat bu mevhum ku\rvetuı de en çok bezginlik gösterenler en bü uyandırdığı hayal âlemi bir saatlıktır yük adamlar olmuştur. Bu esnada düşünceler ve jestler görülGencliğin yakasını bırakmıyan meîâl memiş bir cesaret kazanır. Ruh ds ona bazan pek karanhk bir şekil alîrak ya göre yükseklik ve huzur hislerüe yeni şamak cesareti krrılmış gibi olur; in bir hal alır. Bu hal belki de ilerideki tihar arzulan duyulur. Bütun bu bü clgunluk çağında, onun yerleşmiş ve yuler gencliği saran, ona delıce şeyler taazzuv etrhiş bir haleö ruhiyesi olafısıldayan melâlden gelir. caktır. Çünkü ne de olsa her gönülGenclik kendi melâlini kendisi icad de bir aslan yatacaktır. eder, muhayyilesile yaratır! O halde ki kendini silik. belirsiz bir mah!uk gibi M. Şekib TUNC ». gören genc, kendini A tanımıyan cemiyetir I istihfafına maruz olI duğunu tevehhüm "~~^^ ' etmeğe başlar. Hayatm ona gülmesi ancak kendi ori jinalliğini kazanmış olmasına bağlıdır. Buna o kadar müştaktır ki büyük ve meşhur bir adam olacağına, adının büron dünyaya yayılacağına yemin eder. Buna mukabil karınca ve köstebekler gibi çalışan, yeryüzünü dolduran adsız insan yığınlarma acır. Parmakia gösterilen müstesna bir adam oknadan nar ıl ya «labileceğini bir türlü tasavvur edemez. Büyük odamlara karşı taparcasma ve ölesiye hayran ohtıası bu sebebdendir. Kendini meşhur edecek eserini hazırlarken de senelerin sanki uçtuğunu du mmadığın taş baş yarar, diye jir atalar sözii vardır. İtalya, k'unanistana hücum edeli üç hafta oluyor ve bu üç haftalık harb, Davud Calut kavgasma benzedi; Da\iıd gibi küçük Yunanistan, Calut gibi dev Italyanm alnına bir sapan taşı yapıştırıp onu yere scrdi. Bu gayrinıüsavi mficadelenin sonu, belki de, tıpkı; Kitabı Mukaddesin anlattığı kavgaya benzemez ve İtalya, Calut gibi bir tek taşla son nefesini vermez; fakat İtalya. Yunanistana saldırmakla Taranto hücumu gibi, çok ağır darbelere çanak tutmuştur. Bu harb, bilhassa sevkulce.vş bakımından fahiş biı hata olmuştur. İtalyanuı, bu büyük sevkülceyş lıatasını neden irtikâb ettiğini anlnmııU bir türlü kabi] olamıyor. Bunun, küçük Vunanistanın kocaman İtalyaya kafa rutamıyacağını zannetmeklen ve geceyarısı, o tehdidkâr ültimatom verildikten sonra. İtalyan prestijinin kınlması gibi, manevi bir amil karşısında geri donememekten ileri geldiği hakkuıdaki izah, akla en yakın görünüyor. Fakat, bü\Ie de olsa İtalyamn bu harekeü, esas itibariie gene hatalıdır. Çünkü Yunanistan, ültimatomdan korkup İtalyaya sevkulceyşî noktalarını ve iislerini teslinı etmeği kabul eder etmez, İngiliz donarunası da, Yunan adalannı ve bu arada, bilhassa Giridi üs yapmak istiyecekti: hatta, bunu belki Yunanistana sormadan yapacaktı. ingiltere de, İtalya gibi hareket ederek adalan isterse. Italjadan korkan Yunanistanın, ber tarafı dcnizlerle çevrilmiş olduğuna göre, İngiltcreden daha çok korkacağını ve Ingilizlere de boyun eğeceğini düşünmek lazımdı. Yunanistan gibi, yiyeceğini denizaşırı jerlerden alan bir memleket, deuizlere hakim olan İngiltere ile hâkim olmiyan İtalyadan birini tercih etmek tnecburiyctinde kalınca, elbette İngiltereji tercih edecekti. Büyük Harbde, Yunanistan ikiye ayrüdığı, Kral Kostanün Almanyaya müteveccih, Venizelos ise İngiltere ve Fransanın emrinde bir siyasct takibine başladıklan zaman. İngilizFraıısız donanmaUtn, Kral Kostautini yola getirmek için Atinayı bombardıman etmiş ve Yunanistanı adalaıile beraber abluka etmişlerdi. Nihayet, bilhassa bu abluka, Kralın ve ona taraftar olaıı Yunan vilâyetlerinin mulwavemeüni kırnııştı. Süıyor Mussolini ile İtalyan Cenclkurmayı, dunkü yakın tarihi, bu kadar unutmak gafletini nasıl gösterdiler? Bu, hakikaten şaşılacak şeydir. l'aranto harb limanile oradaki harb geınilerinin altını üstüne getircıı İngiliz bombaları .onlan ,bu gafletten pek acı bir şekilde uyandırmış olsa gerekür. Yunanistan mağlub olsa dahi, Yunan adalarına yerleşen İngilizler, İtalyaya darbeler indirmğe devam edeceklcrdir. Bir harb, başlamadan evvel yapılan bir siyasî hatanın veya harb haşladıktan sonra irtikâb edilcn bir sevkulceyşî hatanın bütün bir harbi kaybettirdiği veya hatajı düzeltmek için, pek ağır zayiata katlanmak lâzım geldiği çok go'riilmüşlür. İtalyamn. dikkatle ölçüp biçmeden ve iyice düşünüp taşınmadan Yunanistana saldırması da, işte bu çeşid ağır hatalardan biridir ki asla tashih ve telâfi edilememesi mümkündür ve böyle olması. hak ve adalet istiyen bütün medenî dünya \Hcdanimn en samimî tcmenııisidir. Bu yanlı? adım, İtalyayı düşürmelidir ve düşürecektir. Serbest bırakıldı Murakabe Komisyonu yeni kararlar verdi Ellerinde mavi, siyah kâğıd; koyu renkli perde; istor ve muşamba bulunanlar buniarı bir beyanname ile bildirecekler «Metepoli Tefsis» gazetesi sahibi Konstantin Papadoplos hakkında. bir para ihtilâfından dolayı bazı kimselerin id~k Avukatların meslek sigortası işi diası üzerine tahkikat başlamış ve kendisi tevkif edilmişti. Müteakıb safhada tatbikatı etrafmda görüşülmek üzere. Gümrüklerde bulunan Alman maltekrar sorguya çekilerek, neticede ser Adlıye Vekâletince bütün memleket balarımn ıthali için emir gelmeğe başlabest bırakılmıştır. rolarından birer mümessil Ankaraya mıştır. davet olunmuştur. Gümrüklere gelen emirler muh<elif Çuval fiatları •jc Memurların yabancı dil imtihanpartiler için ve kısım kısımdır. İlk ithal Son gunlerde şehrimize çuval gel ları dün edebiyat fakültesinde yapılmüsaadesi boyalar ve eczalar için gelmeğe başladığından ve daha da gelccemiştir. mışür. İmtihanlara 216 memur girr.ıişğinden çuval fiatları düşmeğe başlatir. mıştır. Bir çift çuvalm fiatı 140 kuruşa •jç Büyük vatan şairi Namık Kernakadar düşmüştür, lin ölümünün ylldönümü münaseb'>tüe. Ticaret mektebleri talimatbirincikânunun beşinci günü ünive*"sınamesinde yapılan tadilât tede ve mekteblerde büyük merasi.n Maarif Vekâleti ticaret mekteblerine yapılacaktır. •^r İtalyaya yapılacak balık ihracatı aid talimatnamede bazı mühim tadilât yapmıştır. Yeni şekle göre orta ticaret te\ziatı ikmal olunmuştur. İtalyaya ihmektebleri dört smıftan üç sınıfa in racaat için akreditifinin geldiğinin ispatı dirilmiş, ticaret liseleri ise iki sınıftan meşrut konulmuştur. Ancak bundan üç sınıfa çıkarılmıştır. Lise sınıflarma sosyoloji, ticaret tarihi gibi bazı derslçr sonra lisans verilecektir. iiâve edilmek suretile müfredat prograGizli fuhuş yapılıyormuş mı da değiştiıilroiştir. Gümrükte mallar çıkarılıyor Kısa Haberler Çorlu hastanesinde tıbbî müsamere Dr. Asım Türe riyaseti altında Çorlu hastanesinde tıbbî müsamere baçlamıştır. 1411940 perşembe günü Dr. Cevad Nuri Doktoroğlu. bevliye şefi Dr Besim Eneren ile beraber ameliyatls çıkarttıkları at çiftesile yırtılmış bir dalağı ve bu hastayı takdim etmiş ve bu münasebetle batın travmaları hakkındaki incolemelerini söylemiştir. Münakaşalara. Dr. Besim Eneren, Cimşit. Ruhi Onat. Muzaffer Tezonar. Hulusi, Fıkret Arıhan, Dr. Hayri ve Dr, Emin Yücel iştirak etmişlerdir. Ipek ihracatı Bursa (Hususî) İtalyan . Yuna:ı harbi dolayısüe kısmen durgunlaşan ipek piyasası hükumetin aldığı tedbirler ve temaslar sayesinde yeniden canlanmıştır. Bu cümleden olarak son günlercla 1400 kiloluk 14 balya ipek İsviçreye ihrac edilmiştir. Bir cesed bulundu Ortaköy camii sahilinde dün sabah bir erkek cesedi bulunmuştur. Cesedin kırk beş yaşında kadar ve İslâm bir erkeğe aid olduğu anlaşılmış, fakat hüviyeti henüz tespit edilememiştir. CUNHURİYET Nfishası 5 kuruştur. Türkiye Haric için için 1400 Kr. 2700 Kr. 750 » 1450 > 400 > 800 » 150 , Yoktur. Asker ailelerine yapılacak yardım seraiti Senelik Altı ayhk Üç ayhk Bir ayhk Beyoğlunda Asmalımesciddeki «Foli Yüksek ticaret ve iktısad mektebinin dört seneye çıkarılması için vaki olan Berjer» içkili lokantasının dansing hateklıf, şimdilik Vekâletçe muvafık gö linde isletildiği ve burada gizli fuh'.ış rülmediğinden, mektebde eskisi gibi üç yapıldığı haber alınmış, cürmü meşhud sene üzerinden tedrisat yapılacaktır. Bununla beraber mektebin müfredat yapılmıştır. Erkeklerle beraber bulu programı esaslı surette takviye edilmiş nan on yedi kız ve kadın yakalan tir. mıştır. Veznecilerdeki evımiz yandı; nereden nereye? Tesaduf, bizi Boğazıçinde Yeniköy sahillerine attı. Yangındaa suya düşmüş sayıhnz. Üç katı da baştanbaşa balkonlu yalımn altındaki kayıkhanede, üç çifte. çivileme değil, omurgaları birbirıne geçnıe, iğrileri geniş, uzun, yalpasız beyaz bn sanıdlımız var. Bu sandalı, vaktile, hilâli gömlekli hamlacılar çeker. götürürlermiş. Biz, bununla sabahları bahğa çıkıyorduk. Bundan başka, bir de üç çifte hanım iğnesi, maun kikimiz var. Onunla da. üç kardeş, yarışa çıkıyorduk. £vet, şirket vapurları iskeleye doğru gehrken. biz, bütün hızımızla küreklere asılıp vapurun önünden geçeceğiz. Vapurdaki kadınlar, çığlık çığlık bağrı^acaklar, biz de, sanki bir nuırifet yapnıışız gibi kahkahalarla güleceğ:z. Fakat, denizin safasmı yazın sürüyorduk. Kayıkhaneye saldıran köpükiü dalgaların homurtusu, bize: Deniz, yasak! Diyordu. Ah genclik!. Hele bu ilk genclik... Kış bile, bizim başımızda esen havayı yenemiyordu. Biz, daha fırtınalı idi't. Karda kışta, Aydos tepesine mi tırmanmıyonız, Kayışdağına mı yollanmıyoruz? Ne korkumuz var? Göğüs dayanıkh, ayaklar idmanh. Buna, dsğ mı dajanır. yol mu dayanır? Kışın, yağışsız, don sabahları vardır. J Asker ailelerine yapılacak yardır.ı için toplanacak parayı tahakkuk ettirmek üzere nahiyelerde teşekkül eden. komisyonlar faaliyete geçmişlerdir. Tahakkuk süratle ikmal edilerek birinci Gazetemize gönderilen evrak ve yazılar kânunun bidayetinde tahsilâta başlana neşredüsin edilmesin iade edilmez ve ziyaından mes'uliyet kabul olunmaz. caktır. Dikkat Hayattan hikâyeler ^ Maslak yolunda Fiat Murakabe Komisyonunun diinkfi toplantısında bulunanlar Fiat Muraksbe Komisyonu dün mmtaka ticaret müdürlüğünde Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdarın riyaseti altmda uzun bir toplantı yapmıştır. Evvelâ odun fiatları tetkik olunmuş Anadolu ve Rumeli meşeleri arasındaki 33 kuruşluk fiat farkı kaldırılarakhepsinin fiatı 435 kuruştan tespit edilmiştir Dericilik limıted şirketi hesabına getirilmiş krepsülün kârı yüzde 15 olarak tespit edilmiş ve bu şirketin komisyona sormadan sattığı 8 ton için aldığı fazia paranın ashabına iadesine karar verilmiştir. Komisyon, otomobil lâstikleri için 38 senesi fiatlarını esas rutarak azamî yüzde 15 kâr kabul etmiştir. Yeniden flün şehrimize dört vagon otomobil lâstıği gelmiştir Yoıda mühim bir parti daha bulunmaktadır. Ellerinde mavi ve siyah kâgıdlarla mavi ve siyah koyu renkli perde. istor kumlu muşamba bulunanlann ayın 23 üne kadar Fiat Murakabe Komisyonuna birer beyanname vererek istokları bildirmelerine karar verilmiştir. Şimdiye kadar 1000 ton teneke geldiğini, 1000 ton daha geleceği tespit edilmiş, bundan evvel gelen perakende partiler ve memlekette bulunanlarla bu suretle bir senelik ihtiyac temin olunmuştur. Fakat bundan konservecilere ancak üç ayjık ihtiyacları verilebilmiştir.. Fiat Murakabe Komisyonu bir taraftan da ithalât maddelerinin fiatlarını tespit işile meşgul olurken diğer taraftan yerli malların fiatlarını mütenıadî bir şekilde yükseldiği nazarı dikkati celbetmektedir.. Meselâ geçen ay 27?8 kuruş olan yerli el tezgâhı, dokuırn yataklık çarşaflar 40 kuruşa ve kotUler de 55 kuruştan 80 kuruşa çıkmıştır Bu cihetle henüz hiç bir makam meşgul değildir. Kar, bütun gece yağmış, sabaha doğru dinmiş. Rüzgâr karların üstünden geçnıiş, o pamuk karlar sertleşmi^tir, rüzgâr da hızını almıştır. Bu, tam, yürüyüş havasıdır. Harbi Umumıde Sarıkamışta Hasankalede şehid olan ağabeyime soruyorum: Bugün yürüyelim mi? Sağlam hava, yürürüz. Ve ağzımıza iki lokma kahveîtı almadan, erkenden yola çıkıyoruz. Yeniköyden kalkıyor, İstinye koyundan kı%TÜıyor, Maslak yolunu tutuyoruz. Otomobillerin birer ejderha gibi kanh gözlerle yolu kana boyadıkları zamanda değihz. Bazan, külüstür bir araba, yavan tınsla yolda görünecek. Fıkira, karlara saplanıp devrilmiyeyım, diye, kendinden korkuyor. *** Kefeli köyünden, otomobille dönüyordum. Yeniköye yaklaşırken, şofore: Ağrır gidelim, dedim. Çocukluğumun yollannı hatırlayacaktım. Üç kat baştanbaşa balkonlu yalıya bir şilep toslamış, •sahilhane. nin yerinde, yeller esiyor. Yalnız, kayıkhanenin yıkık gözleri duruyor. istinye koyundan kıvrıldık, tehlikeli virajlan kazasız belâsız geçtik, asfalta çıktık. Şoför, asfaltta, biraz evveiki ağır gidişinin hıncmı aldı. sürmeğe başladı. O yolda. benden yarım metre uzun Şoförün eli koşturmağa alısmış, ikide boylu ağabeyimin adımlarma nasıl abır unutup sürüyor. Ben de, onun fazla yak uydurarak yürüdüğümü düsünüzıddına basmamak için yalvarıyor gibı yorum. Hava. gene karlı, dona geçmiş. Rüzgâr, yim: sinmiş. Alkolün buharına rağmen, oto Ağır gidelim. mobilin içinde, paltoma sarınmış, titriŞoför, şuphelendi: yorum. Çene ata ata titriyorum. Beyım, safranıza mı dokunuyor? Ben. bu yollardan geçerken üşümek, Şoförün hakkı vardı. Çünkü, insanla titremek nedir, bilmezdim. Bu yolları, rı, yalnız deniz değil dağ, kar, tren, oto biz spor diye, sağlık diye teperdik. mobil de tutuyor. Otomobil bütün hızile giderken, donFakat, baklayı ağzımdan çıkarsam mı? muş karlann üzerinde kısa boylu. küçük Şoföre, diKkatli bakıyorum. Agu başlıya bir yolcunun ağır ağır yürüdüğünü göbenziyor. Sırıtıp arsız arsız gülmiye rüyorum. cek. Ve bu kısa boylu, küçük yolcu, bu Hayır, dedim. Bu yollar, benim yclu, motör kadar homurdanmadan yüçocukluğumun yollarıdır. rüyor. Umduğumdan «hal aşina» imiş. İçini #** çekti: Sen, bizi yol üstündeki kazinolar» Anlayorum, beyim. Ben, Eyübde dan birine bırak. doğdum. Eyübde büyüdüm. Şimdi, işımiz Hangisine beyim? icabı, Beyoğlunda oturuyorum. Gelge Hangisine olursa olsun. Donuyo ~ lelım. ayda yılda, mutlaka bir kere bir rura, iki kadeh konyak içelim. kaç kere eski semtime giderim; gözleriro İnsanların başlangıclarile sonları belkv doiar oimuyor. Yanımdaki arkadaşım, başmı camın Ben, bu hallere gelmek için mi. eskikenanna dayamış, uyuyor. Banim de den, o yolları tepmişim? başımda ağrüar, kukklanmda uğultuiai'l MAHMUD YESARİ ıViahmuü Yesarı Yazan :

Bu sayıdan diğer sayfalar: