Hfldlseler arasında H ABB Macaristan gene eski nakaratı tekrar ediyor! Kont Teleki hükumetinin eski haksızlıkların tamirini de istediğini söyledî Budapejte 5 (a.a.) Başvekil Teleki dün meclis hariciye encümeni azasından miirekkeb bir heyet huzurunda beynelmilel vaziyete dair beyanatt» bulunmuştur. Bu münasebetle Başvekil Roma seyahati intibalannı hulâsa ederek, yaptığı mülâ katların sadece malumat toplamak ma. hiyetinden ibaret olduğunu söylemiştir. Teleki, bu müzakeratın ve ltalyan Macar münasebatının samimiyeti diplo masi mehafilinde çok nazarı dikkati cel . bettiğini söylemiş ve demiştir kiı «*. Bu görüşmeler esnasında, Macar hükumetinin dünya vaziyeti hakkındaki noktai nazarının çok doğru olduğu ve ltalyan tİcalihin görüşîerine mutabık bulunduğu müşahede edümi|tir. Gayelere ve kararlara gelince, her iki memleket, bu husutta tamamen mutabık bulunuyor.> Kont Teleki, beyanatının sonunda, Macaristanın maruz kaldığı haksızlıkların tamirini istediğini, bu tamirin, Tuna hav zasında ve Avrupada sulhun muhafazasını ve takviyesini temin eyliyeceğîni söy lemif ve «bu Macar tiyaeeti, daima ayni kalacaktır» demiştir. lllltllllMİUItMHlı ı Fanteziyi andırır bir düşünce ünyada cn Mvmediğim jey, beU ki hayret edeceksiniz, eltnastır. Takmasıru da sevmem, görmesini de; manasıru da sevmem, edasını da. O kadar güzel bir sey midir, elmas? Belki. Fakat güzelliği, kendisine verilen kıynıelten çok asağı olduğu halde el ü»tünde hıtulan bu şımarık madde, eğer o kadar güzelse, nihayet, ahmak ve mağrur, ahıtıak ve soğuk, ahmak ve süslü bir kadın kadar güzeldir; nihayet, canlı bir yı» lanın üstündeki deri kadar, bir cahilin goı bebeğinde parlayan hayret kadar güzeldir. Fazla değil. Elmastan daha güzel fey yok mu? Daha güzel ve daha bol, daha ucuz neltr var! Tabiatin vitrinine bakalım ı Orada inciden daha parlak, yakuttan daha kırmın, kehribardan daha »an ve lümrüdden daha yeşil elmaslar göreceği*. Bir gurub manzarası dünyanın bütün elmaslannı unutturmağa kâfi; bir demet çiçeğin renklerini ve nüan*larını hiçbir kuyumcu dükkânında bulamayız; ay ısığını emen bir yaprağın derin mavi rüyasını hangi pırlanta förür? Sevgilinizin, o kadar güzel olmaıa bile, sıcak yesil gözlinü hangi 2Üm* rüdle değişirsinis ? «Ebnas güzel, çünkîi nadirdir» demcsinler bana. Keçiboynuzu dedikleri kuruyemîş nadir bir şey olsaydı bundan dolayı lezzeti ve kıymetî artar tnıydı? Elmasın keçiboynuzu kadar adi olduğunu löylemek istemiyorum; nadir olmanın bir maddeye her zaman kıymet ilâve etmiyeceğini söylemek istiyorum. Bir maddenin nadir olduğu için kıymet alması, miktarının, ona karjı duyulan ihtiyacdan daha aa olduğu zaman mürnkündür. Elmasa ne ihtiyacımız var? Onun kendi bünyesinde teksif ettiği renkleri ve panltılan, tabiatin bir çok unsurlannda buluyoruz. Eltnas güzel bir süsten batka bir şey değilse, ondan daha güzel taklidleri yapıhyor da biz gene sahicilerini arayöruz. Şüphesiz, elmasın cevab verdiği ihtiyac bir bakıma RÜS kategorisine girer; fakat bu ihtiyacı elmastan daha iyi karşılayan sii»lerin cayıu mı var? Öyleyse bu ebnas düşkünlüğü nedir? Elmasın insanda büyük hırılan kımıldatması ne harikulâde güzel, ne de harikulâde nadir bir şey obnasındandrr. Elmas, refahı ve serveti temsil eden bir muvaffakiyet ve liyakat madalyasıdır. Para da öyle. Fakat bugün daha ziyade kâğıd halinde kullanılan parayı, süs olarak, bo> yuna, paımağa ve kulağa takmak miimkün değil. Onun ifade ettiği çirkin gururu gizlemek için bir güıellik bahanesi lâzım. Bu bahane, köylü kadınlann boyunlanna dizdikleri beşibiryerde altınlarda, şehirli kadınlann elmaslarında var. Altının da, elmasın da güzelliği, bir kazanc sarhoşluğu ifade nden intan gururunu gizlemek için bir bahaneden ibaret. O kadar bahane ki, bu güzellik, elması kulağına veya boynuna takanın değil, ona hiç sahib olmıyan başkalannın gözlerini kamaştırmak içindir. Çünkü insan kulağındaki veya boynundaki elması görmez. Eğer elmasın kıymeti güzelliğinde olsaydı, onu takıp da görmiyenden ziyade takmayıp da görenin memnun ve mağrur olması lâzım gelirdi! Hâdise tersinedir: Ebnas ancak »ahibine gurur verir, çünkü ancak sahibinin muvaffakiyetini ve servetini ifade eder. Eimasın temsil ettiği servet ve muvaffakiyet nedir? Bu servet, muvaffakiyetin ve bu muvaffakiyet, liyakatin en yüksek derecesine mi ifarettir? ö y l e olsaydı ben de elmasa hürmet eder, onu taşıyan insana, insanlığa yaptığı büyük hizmetler için, payıma düşen minneti beslerdim. Fakat ben şunu biliyorum: İnsanlığa büyük hizmetini kimsenin inkâr etmediği Pasteur'ün yamalı pantalonla gesdiği oldu; Shakespeare'in at sürüciilüğü yaptığını söylerler. Şair Glatigny, bütün on dokuzuncu asır Fransız edebiyatçılarının teescüflcri ortasında, açlıktan öldü. Şairlerin prensi dedikleri Paul Fort'u bu akıbetten kurtarmak için iane topladılar. Ben şunu da biliyorum ki en çok satılan kitab, kîtablann en iyisi değildir; elmas koldüğmesi takan muharrir, muharrirlerin en iyisi olmadığı gibi. Paranın, bir liyakatsiz kadını pırlantalarla donatan gülünc, bir büyük zekâyı İhtiyac tçinde inleten korkunc hakimiyeti altında yaşıyoruz. Bunun çaresi, bazı aşın nazariyeleıin iddia ettiği gibi, mülkiyeti ortadan kaldırmak değildir. O zaman elmasın temsil ettiği şişkin gururların yerine başka madalyalar ve başka nahvet sembolleri geçer. Bu cakanın ortadan kalkması için mülkiyetin liyakatle ayarlanması lâzımdır. Likayatin ölçüsü, bugünkü gibi yalnız madde kıymetlerini değil, tasdik edilen, fakat lâyık olduğu kadar tediye edilmiyen zekâ ve mana kıymetlerini de içine alırsa, para artık bir put olmaktan çıkar, tabiatle insan arasında, maddî olduğu kadar da manevî istihsal münascbetlerini adalet ölçülerile tanzim eden bir mübadele ölçüsü olur. Dünyanın sosyal bünyesi tekâmül etmeden bu güzel günü idrak edemeyiz. Bu tekâmül, ferd mülkiyetini tamamile ortadan kaldırmak isteyenlerin müstakbel cemiyet hayalinden uzak ve ayrı bir ritın içinde mümkün olacak; fakat onları da biraî tatmin eden neticeye varacak: Paranın efendilikten uşaklığa inmesi. O zaman, aziz bayanlar, pırlantalannızı hizmetçilerinize hediye edeceksiniz, bunu biliyorum; fakat onlar kabul edecekler mi? Bunu bilmiyorum. Askerlik Bahislert Abluka ve Almanya Müttefiklerin iktısadî muhasara çemberini kuvvetlendirmek için almak istedikleri yeni tedbirler bu vaziyeti bir kat daha müşkülleştirecektir Yazant Fin Rui harbinin hitamından sonta, a»ı! cephe olan garb cephesi yeniden nazarı dikkati celbetmeğe başladı. Hitler'in bütün muvaffakiyetlerini mart ayı içinde kazandığını hatırlayanlar bu ay içinde bir Alman taarruzuna intizar lâzım geldiğı fikrini müdafaa ettiler. Harb ve sulh taarruzlarile propaganda harbini idame ettiren Alman matbuatı da, bunu teyid edecek tarzda neşriyatta bulundu. Fakat mart ayı, diğer aylar gibi niebî sükun içinde geçti. Garb cephesinde bir hareket yapılmadı. Bu ay içindeki yegâne tahavvül, Almanyanın ham maddeler tedarik edebileceği memleketler üzerindeki tazyikmın artması, müttefiklerin de, beynelmilel kaideleri, hiçe sayan bu diişman karşıeında ablukanın tesirini artırmak için bitaraf memleketlerin menfaatlerini ihlâli bile göze alacak yeni tedbirler almak zaruretinde kalmasıdır. Almanya, nazi partisinin iş başına geldiği günden itibaren, yüksek emelleıinin tahakkuku için harbe mecbur kalacağını hissetmiş Ve buna hazırlanmağa başlamıştı. Birinci Büyük Harbden alınan dersler nazarı dikkate ahnarak memleketin harb zamanına mahsus teşkilâtl vücüde getiıilmiş, harbden evvelki senelerde, Alman maliyesinin ve ordunun büyümesi dolayısile birdenbire çok yükselen millî müdafaa ihtiyaclarınm müaaadesi nispe tinde iddiharat yapılmıştı. Dahilî istihlâki mümkün olduğu kadar eksiltmek Ve israfa meydan vermetnek için vesika Usulü kabul edilmişti. Dahilde bu tedbirler ahnırken, haricde de komşu memleketlerin piyasasını tamamile Almanyaya bağlamak ve harb içinde durumlarını, Almanya aleyhine değiştirdikleri takdirde, iktısadi bünyelerinde büyiik sarsıntılar vücude gelmesini temin etmek için tedbirler alındı. Bu suretle Tuna havzası ve Balkan memleketlerinden bir çoğunun haricî ticaretleri monopolize edildi. Bütün mücavir memleketlerde, ve bilhassa lskandinavyadaki maden sanayiine Alman sermayesinin hâkim olması için çalışıldı. Almanya, bir harb halinde, denizlere hâkim devletlerin, abluka silâhından istifade edeceklerini bildiği için, buna karşı tedbirler aldı. Almanya için, en büyük ham madde kaynağı Sovyet Rusya idi. Harben veya sulhan bu memleketin membalarından istifade lâzım geliyotdu. Bunun için lngiltere ve Fransa ile harb tahakkuk eder etmez, nazi Almanyası bolşeviklik aleyhindeki düşmanlıklarına rağmen, onlarla anlaşmaktan çekinmedi. Bu suretle Rus ham maddelerindcn bilhassa petrolundan mümkün olduğu kadar çok faydalanmağı temin etti. Polonya harbi, bir Danzig meselesi değildi. Mevzuu bahsolan şey, Posen mıntakasının mahsuldar ovaları, Galiçyanın petrolları idi. Danzig meselesi halledilseydi, Almanya yeniden daha ağır şartlar ortaya koyacak ve Lehistan mesclesini halledecekti. Nazi Almanyesi, mukaddes Cermen imparatorluğunu yeniden tesise karar verdiği zaman, bu imparatorluk için haricden ham madde tedarikinden müstağni kalınacak derecede büyük bir araziye de sahib olmak ihtiyacını duymuştu. Ham madde kısmen Almanyaya mücavir memleketlerden, kısmen ise müstemlekeler * • den tedarik olunabilirdi. Bunlan temin ve Avrupada bir Alman hegemonyası tesisi için ise, garb demokrasilerile çarpışmak lâzım gelecekti. Hitler bunu da göze almıştı. Fakat belki, Polonya meesl^sinin de, Çekoslovakya gibi halledileceğini ve ikinci bir Münih ile bir kaç sene daha kazanacağını ümid etmişti. Bu noktada aldanmış olması muhtemeldir. Çünkü, Almanyaya nazaran malî kudretleri çok yüksek olan lngiltere ve Fransa vaziyeti iyi bir surette takdir etmişler Ve harb hazırlıklarını ikmal îçin azamt derecede çaltşmışlardı. Bunun için harb Almanyanın arzu etmediği bir zamanda başladı ve harbin iktısaden hazırlanması noktai nazarından alınan tedbirler matlub derecede |HEM NALINA MIHINA Türk yıldızları doğuyor I F. D. J 1 Reynonun odasında Belçikada * üyük bir siyasî içtima görülen harita! Welleft, harita üzerinde Nazırlar sefirlerle beraber umumî vaziyeti hiçbir şey konuşulmadıgÖzden geçirdi ğmı tasrih etti Va?ington 5 (a.a.) Hariciye NezaTeti, Sumner WelWin aşağıdaki beyanatinı neşretmektedirı « Paul Reynaud ile birlikte çekilen fotografımızda görünen harita hakkında ileri sürülen iddialar, tamamile bir hayal eseridir. Gerek Pariate gerekse ziyaret ettiğim diğer memleketlerin hükumet merkezlerinde hiç bir harita hakkında telmihte bulunmadım. Paul Reynaud bürosunda bülunduğu sö'ylenen haritaya da hiç bakmadım.» Hariciye Nezaretile yakından alâkadar olan mahfillerde Sumner Welle§'in Reynaud ile yaptığı mülâkat esnasında müttefiklerin harb gayelerinden bahsedildigine dair Âyandan Reynolds ve Nye tarafından yapılan beyan^tın aaçma olduğu •öylenmektedir. Brüksel 5 (a.a.) Bir kaç gün evvel yapılmasına karar verilen diplomatik konferans, bu sabah Brükselde akdedilmif ve Hariciye Nezaretinin yüksek memur larile Belçikanm lngiltere, Fransa, ltalya, Almanya ve Holandada bulunan mümes* •illeri Pierlot ve Spaak'ın «trafında toplanmışlardır. Hiç bir resmî tebliğ neşredilmemişse de kabine }eflerinin muharib memleketlerin ve bazı bitaraf devletlerin vaziyeti hakkında malumat edinmek ittedikleri muhakkaktır. lçtimaı takib eden öğle yemeğinde tCralın maiyeti erkânindan bazı zevat, Millî Müdafaa Nazm, Erkânıharbiye re isleri ve daha bir çok kimseler hazır bulunmuştuf. Bu tevatın i#gal ettikleri mevkiler, beynelmilel vaziyetin bütün cephelerinin tetkik edildiği zehabını vermektedir. Hariciye Nazıri bir şey »öylemek iıtemiyor Vaşington 5 («.a.) Sumner Wellesin Avrupadakİ misyonu ve bunun netiCeleri hakkında Âyan Hariciye encümenine izahat verilmesini isteyen, azadan Reynold'ın teklifi karşısında devletin ve hükumetin nasıl hareket edeceğini, matbuat konferansı esnasında izah etmekten, Cordell Hull imtina eylemiştir. Hali hazırdaki harbe Birleşik Amerikanın girmesi lüzumundan bahıeden On* tario mümessili Canant'ın nutku hakkında mUtaleasını soran gazetecilere, Cordell Hull, haric memleketlerde her hangi bir •ahsiyet veya devlet memuru tarafından yapılan beyanatın, Amerika hükumetinin siyasetini değiş,tiremiyeceği cevabını vermiftir. Kralın nezdînde Belçika Kralı. bu sabah Millî Müdafaa Nazırını kabul etmiştir. Mülâkat uzun sürmüştür. Irak Hariciye Nazıri, İbnissüudla gorüşmek üzere Hicaza gitti Bağdad 5 (a.a.) Halen Irak Ha riciye Nazıri sabık Başvekil Nuri Paşa Said, dün tayyare ile Bağdaddan Bah reyne hareket etmiştir. Nuri Paşa Said Behreynden Riada gidecek ve orada Irakla Süudî Arabistan arasındaki bağ • lann sıkılaştınlması gayesini istihdaf eden görüşmelerde bulunacaktır. Bu görüşmeler esnasında ezcümle hudud meseleleri mevzuu bahsedilecektir. Amerika Finlere şimdi silâh veriyor! Vaşington 5 (a.a.) Harbiye Nezareti Finlandiyaya 8 put çapında 32 havan topu, 75 milimetrelik 200 top ve cepane satıldığını bildirmektedir. Ingiliz fabrikalarında yapılan bu malttme 1914 1918 harbinden sonra Arnerika tarafından alınmiftı. Bu malzeme, Amerikanın bitaraf memleketlere •atmak istediği stoklardan bir kısmıni teşkil etmektedir. Finlandiya Sovyet Fin harbi esnasında bu topları satın almak istemişti. Fakat Roosevelt, yalnız gayrimuhariblerin Amerikaya sipari| verebileceklerini beyan ettiği için bu toplar o zaman ahnamamıştı. Dünkü Mecliste Ankara 5 (a.a.) B. M. Meclisi bu gün Doktor Mazhar Germenin riyasetinde toplanarak Izmir liman işleri umum müdürlüğü 1935 yılı hesabı kat'isine ıttıla kesbetmiş ve Türkiye Sovyet hükumetleri arasında mün'akid demiryolları mukavelesinin 21 inci maddesinin 2 nci fıkrasının tadiline aid kanun lâyihasının da birinci müzakeresini vapmıştır. Meclis pazarteti günü toplanacaktır. Irlandada mahkum olanlar Belfast 5 (a.a.) İki kişi silâh ve mühimmat bulundurmak suçundan 7 sene hapse mahkum edilmiştir. Mahkeme reisi bu iki mücrim kabİlinden olan kimselerin imparatorluğu tahribe çalıştıklarını söylemiştir. Suçluların Belfast'taki ikametgâhlarında yapılan arastırma neticesinde dolu 6 mitralyöz, 10 rovelver ve 600 şarjör bulunmuştur. Altın ianesi açıldt Helsinki 5 (a.a.) DNB bildiriyor: Bütün Finlandiyada, bir altın ianesi açılmiftır. Yiiziik vesaire gibi ziynet e}yası toplanmağa başlanmıştır. Bunun sebebi, harbin memleketteki altın stoklarını çok azaltmıı olmasıdır. Matbuat vatanın müdafaasını kuvvetlendirmek ve iktııadî istikbalini temin etmek üzere bu * Madrid 5 Almanya ile Lspanya arafedakârhğı yapmaya halkı davet etmek sında hava hatları tesisıne dair bir mu » kavele parafe eciilmiştir. tedir. * Bukres 5 Ingılterenin Bükreş elçisi Kaybedilen demiryolları Sir Reginald Hore, Ingihz Haric.yesinde Helsinki 5 (a.a.) Finlandiya de cenubu şarki memleketlerindelil l.ıgiliz olmiryolları idaresi reisi Hjalmari Castern, çileri konferansına iştirak etme.î üzere yaSovyet Fin sulh muahedesile Finlandi rın sabah Londraya harekçt eyliyecektir. * Meksiko 5 20,000 varil rj»troldan yanın 1000 kilometre kadar demiryolu ibaret olan hamulesile harbin başlangı kaybetmiş olduğunu ve bu sebebden Finlandiya demiryolları şebekesinin tensik cındanberi Coatsacoalcos limanmda bek lemekte olan Alman bandıralı «Time As edi'mesi lâzım geldiğini söylemiştir. mussen» petrol vapuru nihayet Meksika ilerlememif bir vatiyette iken müttefikle rin ablukası başladı. Almanya, harbin ilk ayında Polonyayı zaptetti. Gayet kanlt bir eekilde cereyan eden ve bir millî harb halinde idare edilen bu seferden sonra Alrnahyarnh eline geçen bu memleket yanmış, yıkılmı? ve iktısadt bünyesi sarsilmış bir halde bulunuyordu. Almanyanih bu vaziyetce bulunan bir memleketten iktısadî sahada ne kadaı istifade edebildiğini tahmin müşküldür. Bundan başka, Polonyanın, harbe sahne olmıyan kısmile petrol membalarının bulunduğu Galiçya mıntakası Kızılordu tarafından işgal edilmişti. Bu da Alman} a için bir ademi muvaffakiyetti. Çünkü petrol temini noktai nazarından, kendısidni Sovyet Rusyaya bağlı bir vaziyette bulunduruyordu. Ablukanın tesirine karşı koymak içln, bir taarruzla tehdid edilerek bütün komşu hükumetlerin ihracatını satın almak için Almanyanın iktısadî delegeleri harekete geçtiler. Bütün Balkan devletleri, lskandinavya, Belçika ve Holanda hükumetlerile temas ederek bu memleketlerden azamî miktarda yiyecek ve ham madde eatın almağa çahftılar ve buna mukabil de bu memleketlere Almanyanın verebileceği eşyayı eatmak istediler. 1914 1918 harbinde her iki tarafa yüksek fiatlarla satış yaparak zengin olmuş ve hayat seviyelerini yükseltmış olan Iskandinav hükumetleri vaziyetten istifadeye tegebbüs ettiler ve ihtiyaclarından bir kaç misli İthalât yaparak bunlan iyi fiatlarla Almanyaya sattılar. Harbin ilk ayında muvaffak olan bu şekil, alınan mukabil tedbirler dolayısile aynı mikyasta deVam edemedi. Almanyaya mücavir diğer memleketlerde gerek iktısadî zaruretler ve gerek Alman tazyikı neticeeinde hemen bütün mahsullerini «atmak mecburiyetinde kaldılar. Müttefikler tarafından neşrolunan istatistiklere nazaran Yugoslavya, Danimarka, Bulgaristan, Macaristan ve Rumanya, sulh zamanından daha fazla miktarda mal satmaktadırlar. ltalyanın da Almany»ya büyük mikyasta yardım etmekte olduğu malumdur. Bu meıtılekette dahilde petrol sarfiyatı hakkında yapılan tahdidata rağmen, harbden evvelki zamana nazaran şayanı dikkat derecode petrol ithal etmektedir. Sovyet Rusyanın ise kabil olduğu kadar Almanyaya yardırn ettiği hatta, Amerikadan satın a'ınarak Sovyet gemilerile Vladivostok'a naklolunan tşyh için Almanya emrine iki yüz milyon altın dolar tahsis ettiği iddia olunüyor. Şu vaziyete nazaran müttefikler ablukasının çok noksan olduğu ve Almanyayı yalnız deniz aşlrı ticaretten mahrum etmiş olduğu anlaşılıyor. Şimal, şark ve Balkan yolları ablukanın tesirinden masun kalmıştır. Almanya için Baltık denizindeki nakliyat için tehlikeli olan kış mevsimi geçmiştir. Tuna yolu da açılmıştır. Şimdiye kadar Norveçte (Narvik) limanından hareket ederek karaeuları içinden, nispeten ufftk gemilerle yapılan de* mir nakliyatı bundan sonra büyük gemilerle^Baltık yolile yapılabilecek ve bu yol Ingiiiz ve Fransıc donanmalarının tesirinden masun bulunacaktır. Bütün bu vakıalardan ablukanın hiç tesir etmediği neticesine varmamalıdır. Almanlar bile müttefik hükumetlerin aldıkları tedbirlerin Alman ithalâtını yüzde elli kadar eksiltmiş olduğunu kabul edi yorlar. Bir kısmı kaçak olarak daha uzun yollardan gelen ve iki defa gümrük resmine tâbi olan, daha ucuz olan deniz yolile nakledilecek yerde ablukadan kurtulmak için demiryolile nakledilen bu eşyanm malivet fiatlannın yüksekliği ve harb zarureti karşısında Almanyanın bunlan satın alabilmek için serbest döviz vermek mecburiyeti dolayısile, Doyçe Bankın altln ihtiyatmın mütemadiyen sarfedilmekte için almak istedikleri yeni tedbirler ise bu Vaziyeti bir kat daha müşkülleştirecektir. Müttefiklerin abîukayı kuvvetlendirmek oldu§u da bir hakîkattlr. Almanyanın ikttsadî durumu gittikçe fenalaşacaktır. nkarada, Konservatuar tarafından, Fransız tiyatro san'atkârlan şerefine verilen çay ziyafetine, lutfen beni de davet etmek nezaketini gösterdiler. Tiyatro mektebi ta!ebesi, Moliere'in «Les Precieuses ridicules» adlı eserini oynadılar. Hem de en büyük muvaffakiyetle. Gencler, büyük san'atkârların karşısında temsil vermenin tabiî heyecanı içinde olmalarına rağmen mükemmeldiler. Onların muvaffakiyetini, yanımda, önümde oturan Fransız artistlerinin yüzlerinde, alkışlarında, hatta heyecanlarında okudum. Bazı sahneleri, büyüklerin küçüklere, ustaların çıraklara, hocaların talebelere gösterdikleri iltifat ve teveccüh nev'inden lutufkâr ve teşvik edici alkışlarla değil, birdenbire içten gelen heyecanlı takdirlerle karşıladılar. Ben, onlara fikirlerini sormadım. Çünkü yüksek san'atkâr müsamahasına misafir nezaketini de, Fransız zarafetinî de ilâve ederek en kötüye bile «çok güzel!» diyeceklerini biliyordum. Onun için, sadece gözucile hallerini tetkik ettim; kendi aralarındaki sözlere kulak miı safiri oldum. Bu sahne üstadlarının hepsi, komedi, bilmedikleri bir lisanla oynanmış olmasına rağmen, genclerimizi beğendiler. Böyle muvaffakiyetli bir temsil beklemediklerini birbirlerine fısıldadıklarını da ilâve edeyim. Fakat niçin Fransız san'atkârlannm görüşüne, takdirine bu kadar fazla ehemmiyet veriyorum. Sanki biz, tiyatrodan anlamaz mıyız? Türk genclerinin türkçe oynadıklan bir eseri, Moliere'den tercüme de olsa, iyi temsil edip etmediklerini, biz de pekâlâ anlar ve takdir edebiliriz. O halde hemen söyleyeyim ki Türk »ahne yıldızları doğuyor. Ben, tam bir sene evvel, ayni salonda, ayni çocuklann bir kıenunı seyretmiştim. Ne yalan söyleyeyim, onları Şehir Tiyatrosu artistlerinin az çok muvaffak mukallidlerinden ibaret bulmuştum. Bir sene içinde gördüğüm terakkiye hem hayrette kaldım; hem hayran oldum. Ertuğrul Bilgin, Muazzez, Neriman, baba rolündeki gene, birer müptedi talebe değil, olgun ve tecrübeli eanatkâr kabiliyet ve liyakati gösterdiler. Fransız san'atkârları, gene Türk tiyatro talebesini hararetle alkışladılar, biz, Türkler ise, doğan Türk sahne yıldızlarım 6evincle, heyecanla eelâmladık. Fransız temaşasının tarihini bilmiyorum; fakat Moliere'in 300 seneye yakın bir mazisi olduğunu biliyorum. Bizde ise tiyatro, ne kadar yenidir. 1910 da, yan; 30 yıl önce, Osmanlı Meb'usan Meclisinde Dersim meb'usu Lutfi Fikri *öz söylerken biraz da aktörlük yapardı; bir gün «Tasıiri Ejkâr» gazeteeine yazdığım nükteli bir yazıda, Lutfi Fikri Bey kürsüde güzide bir aktör evza ve etvarile konuşuyor; demiştim; çok serbest fikirli bir adam olan Lutfi Fikri: Aman, bir daha beni aktöre benzetme! Anlamazlar; haysiyet ve gerefim payimal olurl demişti. 30 sene evvel aktör, bir soytari telâkki ediliyordu. Bir tiyatro mektebi açılalı ancak birkaç yıl oldu. Bu kadar yeni, tecrübesiz, takdirsiz, teşviksiz, an'anesiz, yepyeni bir hayat saha ve sahnesinde, hemen parlak yıldızlar doğuyor. Allahım, Türk, ne istidadlı, ne kudretli, ne büyük millettir. Nossolini askeri variyeti tetkik etti Muhariblerden tazyikı artan tarafa mukavemet için hazırlamlıyormuş Roma 5 (a.a.) Mussolini, Mareşal Badoglio'yu kabul ederek mumaileyhle Italyanm askerî hazırlıkları hakkında bir saatten fazla görüsmüştür. Ciornale d'İtalia'nın bir makaleri Roma 5 (a.a.) Italyada demir par« maklıklann kaldırılması hakkındaki ka< ran mevzuu bahseden Giornale d'llalid bu tedbirin Italyaya bir milyon ton demir temin edeceğini tahmin eyleyor ve diyor, ki: «Vakıâ ltalya henüz harbde değildir. Fakat muhariblerden bir tarafın artan tazyikine karşı koymak mecburiyetinde bulunuyor. Demir anı gelmiş demektir.» Ç KISA HABERLER~~) Hatayda millet mektebleri faaliyette Antakya 5 (a.a.) Vilâyerin muhtelif yerlerinde açılan millet mekteblerine devam etmekte olan 5200 talebenin imtihanları bitmiş ve 4200 vatandaş imtihanda muvaffak olmuştur. Maarif idaresi mekteblerin tatil devresinde de köylerde seyyar halk dershaneleri ihdas edecektir. Amerikan gemileri muharib memleketlere uğramıyacak Roma 5 (a.a.) Cenova'dan Roma matbuatına bildİrtliyorî Cenova limanmda bulunan Amerikan vapurları Vaşington'dan muharib devletlere aid limanlara ugramamalanna dair talimat aldıklan için Marsilyaya gidecek eşyayı almamışlardır. Bu eşya kara yolile Fransaya sevkedilecektir. Trenler elektrikleştiriliyor ' Bir Fin vapurunun S ay güren macerast Nevyork, 5 (a.a.) Finlandiya bandıralı Aita vapuru bir çok sergüzeştlerle dolu bir seyahatten sonra kâğıd hamuru yükîü olarak Nevyorka vâsıl olmu|tur. Asta, beş ay evvel Vipuri'den hareket etmiştir. Bir Alman harb gemisi vapuru Stettin'e sevketmiş ve vapur orada iki ay kalmıştır. Bir müddet sonra Asta büyiik bir fırtmaya tutulmuf ve burun tarafı hasara uğramıştır. Vapur iki defa Norveçirı Lerwick ve Hangesun limanlarına ilticaya mecbur kalmıştır. Nihayet Atlas denizini 27 günde şimal yolundan katetmeğe muvaffak olmustur. petrol idaresi tarafından satın alınmıştu. Yakında Lsml değiştirilecektir. * Paris 5 Emile Zola'nın doğumunun 100 üncü yıldönümü dün Pantheon'da merasimle tes'id edilmiştir. Herriot, Sarraut ve daha bir çok zevat merasime iştirak etmistlr. * Berlin 5 Alman Japon kültür komitesi dün Hariciye Nezaretinin salonla rından birinde merasimle açılmıştır. Hariciye müsteşarı Von Weizaecher ile Japonyanın Berlin sefiri merasimde hazır bulunmuşlardır. Honolulu 5 Mauretanla ismindeki inglliz vapuru Mazut, su ve yiyecek almak üzere Honolulu'da durmuştur. Bundan sonra Büyük Okyanusta seyahatine devam edecektir. Mauretania, Nevyork'tan ayrılve Panama kanalını geçmistl. Muallim mektebi talebeti Antakyada Antakya 5 (a.a.) öğretmen okulu talebelerinden mürekkeb 54 kişilik bir grup dün şehrimize gelmiş ve akjam Turizm otelinde şereflerine bir çay ziyafeti verlİmiştir. Vali, hükumet erkânı ve Maarif mensublarının hazır bulunduğu bu toplantıda millî oyunlar oynanmış ve samimî hasbıhaller yapılmıştır. Kafile Sıvasa dönmek üzere bu sabah şehrimizden ayulmıştır. Sovyet kabinesinde tadilât PEYAM1 SAFA 23 nisan çocuk bayramı ve bunu ta kib eden haftanın çocuk haftası olarak tes'idi, halkımızın en büyük ve en ileri yurd davası olan çocuk ihtiyacları üzerine dikkat nazarlarını çekmek emelini gütmektedir Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi Moskova, 5 (a.a.) Tass ajansı bildiriyor: Sovyetler Birhğinin Yükstk Sovyet Şurası altıncı içtima devreftini 4 nisanda bitirmiştir. Şura, bazı Sovyet cumhuriyetlerinde yenl mıntakalar ihdas edilmiş olduğu için yeniden bazı kanunlar kabul etmiş ve Sovyetler Birliği teşkilâtı esasiyesinde degişiklîklör yapmıştır. Her iki meclis de yani Birlik Şurası ile Milletler Şurası Ginsburg'un inşaat, Lazar Katzmir fuarına tran da iştirak ganoviç'in petrol endüstrisi, Vakruşçef'in maden kömürü endüstrisi ve Şakurin'in ediyor lzmir 5 (a.a.) lran hükumeti 1940 hava endüstrisi halk komiserliklerine taenternasyonal lzmir fuanna iştirak ede yinleri hakkında yüksek Sovyet furası taceğini fuar komitesi riyasetine resmcn bil rafından tanzim edilen kararnameyi tasdik etmiştir. dirmiştir. Roma 5 (a.a.) ltalyan demiryolu şebekesinin elektrikleştirilmesine devam edilmektedir. 1942 senesi nihayetine kadar 2560 kilometre daha elektirikleftirilt miş olacaktır. Bu tarihte elektirikleştiril' miş olan hatların uzunluğu 7,726 kilometreyi bulacaktır. Bu programın tahakkuku senede iki milyon 200,000 ton kömür tasarruf edilmesi imkânını verecektir. Yugoslavyada Tunanin müthiş tuğyanı Belgrad 5 (a v a.) Tuna ve kolları yükselmekte devam ediyor. Banat hemen hemen kâmilen su altında kalmıştır ve toprak mahsulü büyük zarar görmüjtür. Eğer alelâcele takviye olunan bendler suların tazyikına mukavemet edemezit Novizad feci bir felâkete uğrayacaktır. Bu ıtııntakada 1 0 binden fazla insan meskensiz kalmıştır. Belgradın aşağı mahallelerini su basmıştır.