(Bat taratt l tnci tahlfe&ei zırı Kont Ciano geceyi burada, vagonlarmda geçirmişlerdir. Hususî tren sabahleyin Grenner'e doğru yoluna devama başlamış ve saat tauı 10,45 te (İstanbul saati) Italyayj Almanyaya bağlayan meşhur geçide varmıştır. Alplara gecedenberi yağan kar, lcüçiik hudud istasyonunu çeviren, sarp kayalıkları örtmekte idi. Hitler'i ve Alman Hariciye Nazın von Ribbentrop'u hâmil olan tren gelinciye kadar, ne Mussolini, ne de Kont Ciano vagonlarından çıkmamışlardır. Alman evlet reisinin treni saat 12 ye doğru İtalyan kasabasına vâsıl olmuştur. İstasyon binasile civardaki evler İtalyan ve Alman bayraklaıile donanmıştı. Böylece etraf küçük bir çenlik manzarası arzediyordu. Hitler'i Kâmil olan tren durur durmaz Mussolini ve Kont Ciano vagonlarından inmişler ve Alman devlet reisile Hariciye Nazınnı hararetli görünen bir samimiyetle istikbal etmişlerdir. Kısa ve sade askeri merasimden ve millî marşlann dinlenmesinden sonra, dört devlet adamı, doğruca Mussolini'nin trenine geçmişlerdir. Bütün perdeleri itina ile indirilmiş olan bu vagondan Alman ve İtalyan devlet adamları ancak iki buçuk saat sonra çıkmışlar ve gene Mussolini'nin trenine ekli bulunan yemekli vagonda yemek yedikten sonra kısa merasimle birbirlerinden aynlmışlardır. Brenner'den evvelâ Alman devlet ıcisinin treni hareket etmiştir. Mussolini ve Ciano'nun treni de takriben 5 dakika sonra Romaya müteveccihen hudud istasyonundan aynlmıştır. Bu sırada saat 15 i biraz geçiyordu. Son sulh gayreti harb kabinesi sistemine avdet edilmesini isteyor ve diyor ki: «Büyük Britanya kendi vaziyetine hâkim olmalıdır.» Amsterdam 18 (a.a.) Reuter bildiriyor: Alman malumata nazaran Berlindeki bazı mahfiller bu günün Avrupa siyasetinde kat'î bir tarih olacağı kanaatini ısrarla göstermektedirler. Ayni mahfillerde, Almanya ile Italya arasında müştereken hazırlanan bir programın iki hükumet tarafından ilân edil mek üzere bulunduğu ve bu programın Avrupanın yakın istikbalini tespit etmekte olduğu bildirilmektedir. Bazı faraziyelere göre, Almanya, Hitler'in Sumner Welles'e Berlin ziyareti e3nasında tebliğ ettiği programın esasında bazı tavizler yapmağa amade bulunmaktadır. Bu programın ezcüm'.e Almanya tarafından zaptedilen yerlerin muhafa zası esasmı ihtiva ettiği bildiriliyor. Diğer bazı Alman mahfilleri ise bu günkü harbin daha büyük bir nvkyasta : ; genişleyecpğ;ini dern ş etrr>ekted rler. CUMHURlYET 19 Mart 1940 Masala benzeyen hakikat Izmir (Hususî) Menemenin Ha lundere köyünde, insanda adeta masal intıbaı uyandıran bir hâdise geçmiştir. Köyde bir düğün varmış. Koca Ali na mındaki bir şahsın beş yaşındaki çocuğu da evden çıkmış, kalabalığa dalmış, bir aralık köyden çıkmış ve kaybolmuş.. Akşama yakın, Koca Ali etrafı araş tırmağa başhyor ve yavrusunu bulama yınca köy muhtarına haber veriyor. Köy halkı, kadınlı, erkekli, etrafa ve pek yakın olan karlı, kesif ormanhğa dalıyor, araştırmalar yapıyorlar.. Gecenin yansı oluyor, fakat nafile.. Ertesi gün öğle vakitleri.. Civardaki Şe hid Kemal köyünden bir avcı telâşla geliyor ve muhtan buluyor: Av için ormana girmiştim.. Ağac Iarın sıklığında, hayalmeyal, küçücük bir çocuğun dolaştığını gördüm. Bunun bir çocuk olduğuna ihtımal veremedim, korktum, kaçtım. Diyor. Muhtar, bu çocuğun, kayıb çocuk olduğunu anlayor, taharriyat tazeleniyor. Orman korkunc, dağ keza tehli keli, hava soğuk, ortalık kar içindedir. Saatler geçiyor, gece basıyor, çocuk gene yok.. Hatta fenerler, meş'alelerle dağ tepelerine kadar çıkılıyor. Daha ertesi gün.. Yani üçüncü gün.. Zavallı baba ile bazı köylüler taharriyata devam ediyoılar.. Gece oluyor, karanlık çöküyor. Saat 9 sulan.. Koca Ali, yüksek bir tepede bulunan çadırlı aşirete doğru ilerlerken, bu aşiretin mezarhğı dibinde, yeıde kıvrılmış, ikibüklüm bir hayalet gö rüyor, eğılip bakınca, çocuğunu tanıyor. Yavrucak, mışıl mışıl uykudadır. Sevin cinden ne yapacağmı bilemiyen baba, hemen çocuğunu bağrına basarak, karanlıklarda koşa koşa, köyüne, evine dönüyor. Köyde adeta bayram oluyor. Anlaşıldığma göre, yavrucak, üç gün üç geceyi geçirdiği dağlarda, kurdlara, tilki, çakal ve saireye rasgelmiş, fakat hayvanlar kendisine hiç bir şey yapmamışlar. Bilâhare açlık ve susuzluk başlamış, yabani otlara sarılmış ve kamım doyurmuş. ilji; Cumhuriyet" Balkan kır kosusu Beş Balkan milletinin iştirakile pazar günü yapılıyor Ayvalık Belediyesinden bir şikâyet Ayvalıkta Vehbibey mahallesinde Safa caddesinde İkinci sokak 10 numaralı evde oturan Muhsin Koşan imzasile aldığımıa bir mektubda deniliyor ki: «Ben Girid muhacirlerindenim ve Ayvalıkta iskân edildim. İaşesine mecbur ol • « duğoım aile çok kalabalıktır ve ben 50 kuruş gündelikle bakkal çıraklığı yapmaktayım. Son zelzele esnasında oturmakta ol duğum evin bir duvarı çatlamıştır. Bunu tamir ettirmege kudretim kâfi gelmedi • « ğinden belediyeye müracaat ederek tamirini rica ettim. Halbuki belediye, bu ricarm kabul etmedikten başka 48 saat zarlında çatlak duvarı tamir ettirmediğim takdirde bunu yıkacağını bildirdi. Dokuz nüfustan murekkeb bir aileyi günde elli kuruşla ge« çindlrmek mecburiyetinde olan bix vatandaşa karşı Ayvalık belediyesinin yaptığı bu muamele doğru mudur, lutfen alâkadarların nazarı dikkatinl celbetmenizi rica ede sulhun temini için Almanyanm vereceği kat'î cevab etrahnda cereyan ettiği ve bu sahada Mussolini'nin büyük gayretier sarfettiği anlaşılmaktadır. Avrupa siyasetinde bir db'nüm noktası mı? İtalyan matbuatının neşriyatı Roma 18 (a.a.) İtalyan matbuatı Hitler Mussolini mülâkatına dair gelen haberlere sansasyonel bir mahiyet vermektedir. Popolo di Roma şöyle yazıyor: «Von Ribbentrop'un ziyareti esnasında kararlaştırılan bu mülâkat son ayların en mühim hâdisesidir. Führer'le Duçe Münih'ten sonra hiç buluşmamıştılar. Bu itibarla yeni bir mülâkat yapmalan bir zaruret halini almıştı. Esasen böyle bir mülâkatın yapılması, çoktanberi derpiş edümekte idi.» Gazeteler bilhassa şöyle başlıklar koymaktadırlar: «Paris ve Londrada pek derin bir intıba», «Belgradda büyük bir memnuniyet>, «Isviçrede endişeli bir intizar.» Messagero gazetesi bu mülâkata Berlinde senenin en mühim hâdisesi nazarile bakıldığıru yazmaktadır. Şmit'in bir makalesi Amsterdam 18 (a.a.) Havas Berlinden bildiriyor: Alman istihbarat bürosu «Berlin Roma Tokyo> mecmuasında Alman Hariciye Nezaretinin matbuat servisleri şefi ve von Ribbentrop'un samimî arkadaşı Schmidt'e atfedilen bir makale neşretmektedir. Bu makalede bilhassa şöyle denilmektedir: «Müttefiklerin bitaraflan tehdidi, alınan bütün ihtiyat tedbirlerini şimdiden haklı göstermektedir. Alman İtalyan ittifakı her zaman ve her yerde pek faal ve hududsuz bir şekilde tatbik edilebilir. Almanya ve Italya hedefleri bazı ihtilâflan aşarak daha geniş kombinezonlann tebellür merkezi olabilecek bir cephenin mümessilleridirler. > Ecnebi müşahidler bu son iddianın von Ribbentrop tarafından takib edilen diplomasinin Italya ile Rusyayı ayni cephede birleştirmeyi istihdaf ettiğini beyan eylemektedirler. Fransız gazetelerinin mütaleast Paris, 18 (a.a.) «Havas> Matbuat hulâsaları: Mussolini Hitler mülâkatı, Sumner Welles'in Avrupadaki ikamet müddetinin son günleri, Ruzvelt'in evvelki günkü mesajı gazetelerin geniş surette tefsir ettikleri diplomatik tezahürler teşkil etmektediı. Muharrirler bu meseleleri birbirine bağlayorlar ve bunlardan biri hakkında hüküm yürütürken diğerile olan münasebetini araştınyorlar. Le Journal gazetesinde Saint Brice, Italyan hükumet şefinin sadece yeni bir temasa atılmakla kalmayıp Alman Baş,vekilinin ayağına kadar gitmesi için herhalde müstacel bir vaziyet hâdis olmuş bulunması lâzım geldiğini kaydederek diyor ki: «Bp tezahürü tevlid eden sebebler tavazzuh edinceye kadar soğukkanlılıkla beklememiz icab eder. Ve bu tezahürler bir karardan ziyade bir asabiyet eseri telâkki edilebilir. Von Ribbentrop'un seyahati Sumner Welles'in tahkikatınm son safhası hazırlandığı sırada vuku bulmuştur. Zannedilebilir ki mihver ortaklan Ruzvelt'in memuru mahsusuna verilecek son malumatı aralannda anlaşarak ver. mek istiyorlar.» Ordre gazetesinde Pertinax son hafta zarfındaki hâdiseler silsilesini bir sulh taarruzunun yakın olduğuna alâmet saymakta ve şöyle demektedir: «Duçe ve onun peşisıra Führer Sumner Welles vasıtasile Ruzvelt'i bu sulh taarruzuna sürüklemekle övünüyorlar. Diyebiliriz ki Sumner Welles 26 şubat tarihli mülâkatını cumartesi günü devam ettirerek Londra ile Parisin vaziyetlerinde Mussolini'nin sulhu zannedildiğinden daha yakın gösteren tahmînîne hak verdirecek bir mahiyet bulunmadığım anlat Geçen mevsim Atir.ada yapılan Onuncu Balkan oyunları kongresinde veıilen bir karara göre birinci Balkan kır koşusu memleketimizde yapılacaktır. 1896 da birinci Olimpiyad oyunlannı lskftnderiyede oturan bir Yunanlı zenginin parasile Atinada yapan Yunanlılar, 1929 da ilk Balkan oyunlannı da Atinada yapmağa muvaffak olmuşlardı. 1928 Amsterdam Olimpiyadında karar verilen Balkan oyunlanna, 1929 senesinde biz iştirak etmediğimiz için o zaman bu müsabakalar Yunanistan, Yugoslavya, Rumanya ve Bulgaristan arasında yapılmıştı, Bilâhare bizim de iştirakimiz temin ediDenizlide Cemal Sağlık îince 1930 da Atinada toplanan beş BalŞikâyet mektubunuz alâkadar makama kan milletinin yaptığı bu müsabakalaı birirci Balkan oyunlan addedildiğinden gönderilmiştir. 1929 daki müsabakalar hususî bir mahiyette yapılmış addedildi. Yunanistanda atletizmin eski ve uzun bir tarihi vardır. Balkanlarda atletizmin derlitopîu bir şekle girmesinde büyük rol oynıyan Yunanlılar, tam dört sene üstüste organize ettikleri müsabakaları Balkanlarda kökleştirmiş olmakla bu sahada yüksek bir mevkie, parlak bir ideale sahibdirler ve bundan dolayı da haklı olarak iftihar eder ve zevk duyarlar. Büyük malî zorluklara rağmen en küçük bİT sarsıntı geçirmiyen Balkan oyunları on senelik bir tarih içinde yaşarken, bugün yepyeni bir hareketle karşı karşıya kalmış oluyoruz. Son senelerde ortaya çıkan Balkan kır koşusu fikri son defa Atinada yapılan kongrede tahakkuk etmiş olduğundan birincı defa yapılacak bu müsabakanın zevk ve şerefi de bizde kalmış olacaktır. Birinci Balkan kır koşusunun ikinci büyük ve mühim bir hususiyeti de 1935 senesinde şehrimizde yapılan altıncı Balkan oyunlanndanberi bu müsabakalara bazı hususî sebebler dolayısile iştirak etme mekte olan Bulgarlann Heybeliadada yapılacak kır koşusuna girmeleri için müracaat etmiş olmalandır. Bu bakımdan da ciddî bir hususiyet taşımakta olan birinci Balkan kır koşusu, Yunan, Yugoslav, Rumen, Bulgar ve Türk atletlerinden mürekkeb ekiplerin iştirakile ve 7500 metroluk bir mesafe dahilinde yapılacaktır. Tabiatin en arızah yollarında, dere, hendek, iniş ve çıkış gibi atleti büyük bir zorluk ve tahammüle mecbur ettikten başka bir de yağmur ve kar gibi müşkülâtla karşi karşıya yapılan mücadeleye" göğüs germek, kır koşularına ayn bir ehemmiyet Te o, nispeöe büyük bir kıymet vermektedir. 5000 metrodan başlayan mukavamet koşulannın maratona kadar uzayan bütün mesafelerinde Balkanlann en iyi atletlerinin başında daima Yunanlıları gördük. Dr. Hüseyinzade Ali öldü ve defnedildi İki tarafın refakatinde bulunanlar Görüşme esnasmda Führer'in ve Duçenin maiyetleri ve Duçe ile Brenner'e gelmiş olan sefir von Mackensen Italya hususî treninkl başka bir vagonunda kalmışlardır. Bunlar arasında ltalyanlardan Duçe'nin hususî dairesi şefi Sebastianini, Hariciye hususî kalem direktörü Anfuso, protokol şefi Geisser Celsia, Bolzan Valisi ve bu vilâyetin faşist partisi teşkilât şefi bulunmakta idi. Almanlardan şu zevat hazır bulunmakMussolini, Hitler'in şartlarile sulh ta idi: Matbuat şefi Dr. Dietrich, FühreT'in yapılabileceğine kani değil askerî ve şahsî yaverleri, albay Schmund, Londra 18 (Hususî) Romadan alıBormann, Baron von Dörnberg ve Hari nan malumata nazaran, Mussolini Hitciye Nazınmn maiyetindeki diğer zevat. ler mülâkatmda İtalyan Başvekili aşağıReami İtalyan tebliği daki gayeleri takib etmiştir: Roma, 18 (a.a.) Mussolini Hitler 1 Amerikan efkânumumiyesini tatmülâkatı hakkında aşağıdaki tebliğ neşre min eden bir sulh temini için Hitler'e bazı fedakârhklar tavsiye etmek, dilmiştir: 2 Aksi takdirde, harb yayıldığında «Duçe ve Führer bu sabah Brenner'de Italyanın takib edeceği hattı hareketi Duçe'nin vagonunda iki buçuk saat süren samimî bir mülâkat yapmışlardır. Mülâ Hitler'e açıkça bildirmek. Londra siyasî mehafilinde, son za katta Kont Ciano ve Von Ribbentrop hamanlarda İtalyan radyo ve matbuatının zır bu'unmuşlaTdır. Italyanın gayrimuhariblik vaziyetini de Mussolini Romaya db'ndii ğiştirmeğe karar verdıği tebarüz ettinj • Roma 18 (Hususi) Başvekil Mus diğine işaret ederek, Mussolini'nin sulhun solini bu akşam saat 11,10 da Romaya iade edildiğini gönppekle pıemqun ola ;> * dönrrrüstür. Başvekil, bütün istasyonlar cağı, fakat Hitler'in istediği şartlarla sulh da halk tarafından hararetli tezahüratla yapılamıyacağına kani bulunduğu beyan selâmlanmıştır. olunmaktadır. Mülâkat niçin yapddı? Ayni mehafile göre, Von Ribbentrop ahiren Romayı ziyaretinde Balkanlar Londra 18 (Hususî) Hitlerle Mussolini'nin hiç beklenmedik bir sırada yap hakkındaki Rus alâkasının muvakkat olmış oldukları mülâkat Ingiltere siyasî me duğunu ve Almanya ile Italyanın müştehafilinde muhtelif şekillerde tefsir olun rek bir hareketle Sovyet alâkasmı tecriH maktadır. Bu arada umumiyetle hasıl o edebileceklerini ileri sürmüştü. ttalyan rilan kanaat yeni bir İtalyan Alman an cali, Alman Hariciye Nazınnın noktai nazarına iştirak etmedikleri cihetle, Hitlaşmasının mevzuu bahsolamdığı merkeler'in bu sefer Mussolini nezdinde ayni zindedir. Bu mahfiller Brenner göriişmetezi müdafaa etmiş olduğu, fakat Ribbenlerinde Almanyanm sulhu temin için son trop'a verilen red cevabile karşılandığı bir srayret sarfetmiş olduğuna kanidirler. muhakkak addediliyor. Millet Meclisi (Bat tarafı birinei tahifede) runma kanununun tatbikına başlanmış bulunduğunu bildiren Başvekâlet tezkeresile Aydın meb'usu Mümtaz Kaynak ve Zon guldak meb'usu Hüsameddin Okanın vefat ettiklerini bildiren tezkereler okunmuş ve hatıralarını tazizen iki dakika ayakta sükut edilmiştir. Erzincan ve havalisindeki zelzele münasebetile Fransa Âyan Meclisinde cereyan eden müzakereye aid zabıt gönderildiğine dair Hariciye Vekâleti tezkeresile mezkur zabıt sürekli alkışlar arasında okunduktan sonra ruznamedeki diğer maddelere geçilmiştir. B. M. Meclisi, Riyaseticumhur ve Divanı Muhasebat ve 1938 malî yılı kat'î hesab cetvellerine aid Meclis hesablan tetkik encümeni mazbatasına ittılâ peyda etmiş, çay kanun lâyihasmm müzakeresini çarşamba günkü toplantıya talik ederek içtimaına nihayet vermiştir. Eski Darülfünun mü derrislerinden Dr. Hüseyin zade Ali Turan 78 yaşında ol. duğu halde evvelki sabah Üsküdardaki evinde hayata gözlerini kapamıştır. Merhum Azerbaycan Türklerindendi. Babası Tiflis Müslüman mektebi muallimlerinden Mol la Hüseyindi. İlk tahsilini babasının mektebinde yaptıktan sonra Tiflis Rua jimnajında okudu. Petresburg Darülfünunu riyaziye ve tabiiye şubesini de biti* rerek icazetnamesini aldı. Istanbula ge* lerek Askerî Tıbbiyede tahsilini ikmal et* tikten sonra 1895 te doktor çıktı. Hüseyin zade Ali Turan bir çok yerler» de doktorluk ve muallimlik yapmış, muh* telif mecmualar çıkarmış, gerek tababet âleminde ve gerek edebiyat âlemindei tanınmış kıymetli bir varlıktı. Cenazesi dün merasimle kaldınlarak Karacaahmeddeki ebedî istirahatgâhma, tevdi edilmiştrr. Allahtan kendisine rahi met diler, kederli ailesine taziyetlerimizi sunanz. lometrelik bisiklet koşusuna 19 bisikletçl iştirak etti. 78 dakika 30 saniyede Mus4 tafa Kurd (Iskenderun) birinci, 79 dakika 30 saniyede Şükrü Eray (Ge'ncspor « Antakya) ikinci geldi. Takım tasnifinda Antakya birinci, Iskenderun ikinci, Kınkhan üçüncü olmuşlardır. 5000 metre kır koşusunda 20 dakika 30 saniyede Mehmed Yener (Antakya) birinci, 20,40 dakikada Kemal Şerbetçi ikinci oldular. Her iki müsabakanın birinci ve ikinclerine parlak törenle vali tarafından ma< dalyalar verildi. Kupalar, binlerce halkın derin şevk ve heyecanı içinde ve alkışı lar arasında geçti. Antakya bu vesile ile sayılı bir spor günü yaşamıştır. Welles dün Papa tarafından kabul edildi Yeni Muğla meb'usu and içti «Times» Nazilerle sulh yapılmaz diyor Roma, 18 (Hususî) Italyadaki ikametini muayyen olmıyan bir güne kadar tehir etmiş bulunan Amerika Hariciye Müsteşarı Sumner Welles bu sabah saat onda refakatinde Vatikan'da AmeTİka Cumhur Reisi Roosevelt'in şahsî mümessili olarak bulunan Myron Taylor olduğu halde Papa tarafından kabul olunmuştur. Vatikanda bir saatten fazla kalan Welles büyük merasimle karşılanmış ve Bu şerait altında, Brenner mülâkatının. ayni suretle teşyi edilmiştir. Londra 18 (a.a.) Times gazetesi, başmakalesinde Almanyanm bu günkü ricalile hakikî bir sulh yapmanın imkânsızlığı aşikâr olduğunu söylüyor. Bu gazete, Almanyanm Bohemya, Moravya ve Polonya üzerindeki kontrolu, harbden sonra da muhafaza etmek arzusu müttefiklerce tasvib edilemiyecegini, çünkü müttefiklerin, sulhu tesis için zarurî olan birinci şartlarile tezad teşkil ettiğini söylemektedir. Times'in makalesi şu neticeye vanyor: «Berlinden, Moskovadan veya Romadnn çıkan muazzam projelerden hiç bi risi, Pariste ve Londrada bir an bile nazan itibara alınmaea değmez.» Diğer taraftan Daily Mail gazetesî, harbe devam etmek için, Lloyd Geor ges'un bes azalı kabinesi nev'inden bir Türkiye tehdid edilirse? (Baş tarafı birinci lahifede) Ankara 18 (a.a.) B. M. Meclisinin Lzücü bir tahammül isteyen mukavebu günkü toplantısında muğla meb'usluguna intihab edilen ernekli general Iz met koşuları için icab eden ehemmiyet zeddin Çalışlar and içmiş ve alkışlarla verilmediği için bu masefeler bizde büyük bir rağbet görmekten çok uzaktır. karşılanmış tır. Son senelerin en ileri yetişen ve fakat biraz bakımsız ve tek başına bu sahada Çarpışan otomobiller Balkanlarda sık sık ismi duyulacak atleti Şoför Mehmedin idaresindeki 1251 Rıza Maksuddur. numaralı otobüs, Sirkeci Reşadiye cadNitekim Rumanyalı Kristea hakikaten desinden geçerken, mütekabil istikametten gelen şoför Jirayirin idaresindeki oto askeıliği dolayısile bu müsabakalara gemobille çarpışmıştır. Çarpışma neticesin lemezse, Heybeliadadaki yarı; yolunda de otobüs yolculanndan Ali kızı Muzaf artık gbzü kapalı bile koşacak kadar üzefer yanağından ve başından yaralandı rinde çok sık dolaşmış olan Rıza Makğmdan tedavi altına alınmış, kazaya se sud yarışın birinciliği için Yunanlılarla bebiyet veren iki şoför de yakalanmıştır. başbaşa yanşabilecek kadar hazır ve sağlam bir vaziyettedir. Tuna kupası Macaristan, Yugoslavya ve Rumanya millî takımlan arasında Tuna kupası na* mile beynelmilel bir futbol turnuvası ter« tib edilmiştir. Birinci karşılaşma 31 marti ta Bükreş'te Rumanya Yugoslavya ara* sında yapılacaktır. Ayni gün Rumanya B takımı Belgrad'da Yugoslav B takımile^ karşılaşacaktır. zahereti yapacaklardır. Bu müzaheretin şekli, üç hükumet arasında istişare mevzuu olmaktadır. Bu istişareler bittabi istizahçımn sualindeki ikinci kısma taalluk eden hususatt da nazarı itibara almıştır.» Meb'us Cary, Ingilterenin şark kuvvetleri kumandanı ile cenubi Afrika Başvekili General Smuths arasında yapılmakta olan askeri müzakerelerde Türkiyenin de temsil edilip edilmediğini de sormuş. tur. Batler şu cevabı vermiştir: « Türkiye ile istişareler yapılmış ve bu istişareler Türkiye ile idame olunmaktadır.» caksınız, Leylâ Hanım, diyor. Verdigim kuvvet ilâclannı da muntazaman alırsınız. Haftaya tamamen iyileşmiş bulunacaksınız. Doktor gitti. Büyükannem, dadıma yavaş sesle bir takım tenbihler verdikten sonra, o da gitti. Dadım, odada yalnız kaldı. Kafamı yavaş yavaş toplayor gibiyim. Gözümün önünde canlanan hep o sahne. Halamın evinde, odamda, mektub okuyorum. Hasta yattıgım yirmi yedi gün zarfında, bu son sahne sanki, işlemiyen beynîmin içinde katılaşıp kalmış; şimdi, yavaş yavaş diriliyor. , Onunla beraber, zihnimde kımıldayan, dirilen başka bir şev dava var: Okuduğum mektubun sahibi. Selim Sekban. Kafamın boşluğu içinde, bu iki şey, Selim Sekban ve mektub, o kadar büyük bir yer tutuyoriar ki, başka hayal, başka dü° ; 'nce sığmryor. Birden, başımın zonkladıgını hissediyorum. Orada, bir düşünce kıpırdanışı var. Mektubunda, birkac püne k a d i r Yassıkayadan gideceğini söyleyen Selim Sekban, şimdi acaba nerede? Zayıf bir ümidle düşünüyorum. Hastalığımı haber aldrysa, belki Yassıkavadan gitmemiştir. Gittivse bile, yirmi yedi gündenberi, belki dönüo eelmiştir. Onu görsem, beş dakikacık eörebilsem, vücudümü yatağa esir eden bu takatsiz Buhar kazanı ve turbin 200 kilovat takatinde ve 3/220 voltluk hiç kullanılmamış bir turbin makinesi ve 1 00 metre murabba teshin satıhlı ve 1 5 atmosfer sürşoförlü keza hiç kullanılmamış kazan acele satılıktır. Müracaat. Cumhuriyet vasıtasile Mithat. lik birdenbire geçecek ve ayağa kalkacağım zannediyorum. Fakat ne yazık ki buna imkân yok! Aramızda öyle bir şey oldu ki, Selim Sekbanın, bu oda kapısından içeri adım atmasına artık imkân kalmadı. Birbirimize yazdığımız sözler, doğmağa çalışan bir saadeti zehirledL Dadı! Ne istedin yavrum? S a a t kaç? Yedi buçuk, yavrum. Bak ortalık kararıvor. Lâmbayı yakacağım. Hayır, yakma. Bırak, böyle daha iyi... Sen bilirsin. Uykun var galiba. Haydi uyu. Hayır, uykum yok. Ama, karanlık daha iyi... Dadı! Söyle, kızım. Yanıma gel. Şuraya, şu iskemleye otur. Sana bir şey soracağım. Dadım, başucumdaki iskemleye oturdu. Onunla konuşmak ihtiyacmdayım. Gündüz ışığında, yüzüne bakarak soramıyacağım, söyleyemiyeceğim şeyleri konusmak isteyorum. Öğrenmek istediklerim pek çok. Bunları, evde, ondan başka hiç kimseden soramam. Hastalığım bile, herkese açılamıyacak sebeblere bağlı. Dadı, benim hastalığım neydi? Dadım, tereddüdlü bir yutkunmadan Acele satılık Bnlkan ekiplerinin isimleri henüz gelmediği için bu hususta daha kat'î bir fikir vermek esasen bugün için de mümkün değildir. Kız mektebleri arasında voleybol maçları Kız mektebleri voleybol lik heyetinden: 20/3/1940 çarşamba günü Kız Muallim mektebinde yapılacak voleybol maçları: Saha komiseri: M. Saver. İstanbul lisesl Kız Muallim mektebi saat 15. Hakem: N. Moran. Kandüli lisesl İnönü lisesi saat 15,30. Hakem: N. Moran. Erenköy lisesi Cumhuriyet lisesl saat 16. Hakem: N. Moran. bir halan var işte. Istemiyerek sustum. Beni hatemdan başka hiç kimsenin aramamış olmasına inanmak istemiyorum. Ne olur, öğrenmek istediğim şeyi, ben sormadan dadım söylesel Sormak çok güçl Sormaktan ziyade, alacağım cevabdan korkuyorum. Selim Sekbanın, hastalığımı haber aldığı halde gene çıkıp gittiğini işitirsem, bu benim için, çok ağır, mektubdan d a ağır bir darbe olacak. Dadımın ondan bahsetmemesi iyi alâmet değil. Odanın karanlığı gitgide artryor. Eşyanın şekılleri, bu karanlığa karışıp eridi. Bu siyah rengin ortasında, soracağım sualin dadımın yüzünde yapacağı tesiri görmiyeceğim. O da benim yüzümü görmiyecek, vereceği haberin üzerimdeki sarsıntısmı hissetmiyecek. Fakat, ne güç şey yarabbi! Selim Sekbanla aramızda geçenleri benim kadar herkes biliyormuş gibi, onu sorarsam beni avıblayacaklar zannediyorum. Elimde değil. Sormak, anlamak, bilmek, mutlaka bilmek isteyorum. Alacağım cevab, bir idam hükmü kadar korkunc da olsa, soracağım. Dadı. muallim bey gitti değil mi? Karanlıkta, kendi sesim, kulashmda Tiüthis akisler bıraktı. Sual, ağzımdan çıkar çıkmaz sorduğuma pişman oldum. lArkası var) B. K. Antakyada başlayan müsabakalar Antakya 1 7 (Hususî) Yeni kunıIan Hatay spor bölgesi bu gün ilk teşvik koşularını valinin nezareti altında muvaffakiyetle yapb. Kırıkhan Antakya arasmdaki 40 ki Vallahi kızım ben de pek iyi bilemiyorum, dedi. Doktora bakarsan beyin humması. Ateşler içinde yandın durdun. Kaç gün yattım? Onu ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Tam yirmi yedi gün bir kalıb yattın. Bizi de harab ettin; deliye döndük. Zazallı büyükanneciğin kendine malik değildi. Peki, dadı. Ben Istanbuldaydım, buraya nasıl oldu da geldim? O da ayrı hikâye. Halan telgraf çekti, Leylâ hasta diye. Büyükannen Istanbula gidecek oldu. Sonra, bir telgraf daha geldi. Halan, «kız bana emanet, burada yatıp kalmasın, alıp götüreyim» demiş; seni sedye ile trene koymuşlar, getirdiler. Ben bunlann hiç birini bilmiyorum. Nereden bileceksin a yavrum? Hastalığın baygmlıkla başlamış. Bayılış o bayılış. Yirmi yedi gün sonra, gözünü bu yatakta açtın işte! Hamdolsun geçti ama biz de bittik. Halam şimdi burada mı? Bir hafta kaldı, gitti. Evi yalnız bırakmıyayım, dedi. Hakkı da var hatunun. Aman beni habersiz bırakmaym, meraktan ölürüm, dedi. Büyükannen iki günde bir mektubla yahud telgrafla, hastalığının nasıl olduğunu haber veriyordu. Dün de, artık Leylâ iyileşti diye yazdık. Başka gelen giden, beni arayan olmadı mı dadı? Kim arayacak başka? Akraba diye î Tefrika No. 54 Nakleden: HAMD1 VAROGLU Sonra, gene bir yokluk içine, yavaş ya çinde uğultular yapıyor. Kollanm, bacakvaş kayıyorum. lanm takatsiz. Vücudümü, yatağın içinde, kuş kadar hafif buluyorum. Gözümü açtığım zaman, etrafımda bir Nerem iyi, anlayamadım. k?'abalık var. Kaç gündür hastayım, büyükanne? İlk gördüğüm çehre, karyolamın ayak Yirmi yedi gündür hastasm kızım... ucunda oturan büyükannemin yüzü. FaYirmi yedi gün! Aman yarabbi, ben kat, benim bildiğim yüzden daha zayıf, yirmi yedi gündür yatakta mıyım? Yirmi d?' a solgun. yedi gündür Yassıkayada mıyım? Eirdenbire yerinden kalktı, başucuma Yorgun başımı toplayıp fazla düşünegeldi. Ellerile yüzümü okşarken, gözleri miyorum. nin sulandığını görüyorum. Odanın içinde iki kişi daha var. Biri Nasılsın yavrucuğum? lyisin değil dadım. Öteki, yatağımın yanma yaklaşınmi? Istırabın yok ya? ca tanıyorum, kasabanın Belediye dok Hayır büyükanne. Bir yerim ağrı toru. m"'or... Geçmis olsun hanım kızım, diyor, Söylediğim şu birkaç kelime için sar heoimizi korkuttunuz. fsttiğim gayret beni yordu. Saatlerce hayCevab veremiyecek kadar halsizim. k»n!s gibi, nefes nefese, yorgunum. Doktor. yatağımın ayakucundaki isBütün kuvvetimi toplavıp soruyorum. kemleye oturuyor. Bir reçete yazıyor. Büyükap^eme veriyor. Ne o'du bana büyükanne? Bu ilâclan derhal yaptırın, diyor. Sus, konu<=ma Levlâ. Kendini yorma. Daha zavıfsın... Hastaliğm o kadar Hastamız iyidir. Şimdi, kuvvet ilâclarına m»rak edilecek b ; r sey değil. Hem, artık ve istirahate ihtivacı var. ,ge~'i. PFi«'n maşa^ah. Sonra b=ına dönüyor: Bir hafta daha yataktan çıkmıyaEtraftaki en ufak gürültü, başımın î