19 Mart 1940 CUMHUR1YET [ Askerlik Bahislert Üsküdar tramvayları Idarenin malî vaziyeti gittikçe düzeliyor Usküdar tramvayları heyeti umumiyesi dün idarenin Üsküdarda Bağlarbaşındaki merkezinde toplanmış, Belediye namma reis muavini Rifat ile muhasebeci Muhtar bulunmuştur. Evvelâ adi, sonra fevkalâde olarak ya. pılan bu toplantıda ruznamede mevcud hususat görüşülmüş, idarenin müdürü Feridun Manyas icab eden izahatı vermiştir. Bu izahat neticesinde idare meclsi ibra edilmiştir. Eski idare heyetinden Niyazi Yücel, Necati Yalım, Feridun Manyas ipka edilmiştir. Üsküdar tramvaylan geçen sene 8 milyon 8 bin 390 yolcu nakletmiştir. Evvelki sene bu miktar 7,294,390 idi. Umumî varidat geçen seneye nazaran 67,328 lira fazladır. Yapılan tetkiklere nazaran Üsküdar Kadıköy tramvay idaresi gittikçe vaziyetini düzeltmektedir. İşletme masrafı olarak borcu kalmamıştır. Yalnız tesis borcu vardır ki bu da bu ayın yirmi ikisinde Ankarada Dahiliye Vekâletinde toplanacak olan bir komisyonda tetkik ve bir karara bağlanacaktrr. Bu borcun miktarı birkaç yüz bin liradır. İdare bu sene Çamhcada güzel bir kazıno yaptıracaktır. Bu civarda bu kabil birkaç mesire mahalli ihya edildiği takdirde idarenin varidatı çoğalacaktır. Şirket, burada tramvay arabası inşası kabil olup olmadığını tetkik ettrimektedir. Bu suretle araba adedi de tezyid edilecektir. Teftislerin neticesi Bazı mekteb müdürleri taltif, bazıları da tecziye edildi Ders senesi başındanberi Maarif müfettişleri tarafından İstanbul mekteblerinde yapılan teftişlere aid raporlar Vekâlet komisyonları tarafından tetkik edilmiş, muallim ve talebelerin vazifelerindeki muvaffakiyet dereceleri tespit edilmiştir. Bu arada üstün başarı gösterdikleri anlaşılan Galatasaray lisesi müdürü Behçet, Beşiktaş kız orta mekteb müdürü Mahir Sayar, Kadıköy üçüncü orta mekteb müdürü Rıdvan Kunıl birer takdirname ile taltif edilmişler, ayrıca İstanbul Erkek lisesi müdürü Celâl Ferdi, kız lisesi müdürü Sabri, Cumhuriyet kız lisesi müdürü Cafer, Kabataş lisesi müdürü Nuri ve Fatih kız orta mektebi müdürü Şefiğin de mesaileri iyi bulunarak kendilerine teşekkür edilmiştir. Buna mukabil bazı mekteb müdürlerinin de vazifelerini lâyıkile yapmadıkları görülmüştür. Bunlar arasında iki müdüre ihtar cezası verilmiş, diğer ikisinin de miidürlükleri uhdelerinden alınmıştiT. Bu müdürlerin yerine yakjnda yenileri tayin edilecektir. Fin destanı hitama erdikten sonra... Garbda vaziyet 6 ay evvelkinin aynıdır ve bu müddet zarfında zaman mütef iklerin lehine calısmıstır Rus Fin harbi faciası 1 3/3/940 saat 12 de hitam buldu. Üç milyon sekiz yüz bin nüfusa malik bir milletin kahraman ordusu yüz günden fazla müddet kendisinden elli misli fazla nüfuslu bir milletin ordusuna karşı mukavemet etti. Cepheye koyabildiği kuvvet en yaşlılar dahil olduğu halde 200,000 kişiyi geçmiyen Fin ordusu Sovyetlerin 600,000 kişi kuvve. tindeki orduları kar. şısında, bütün dünyada büyiik takdir uyandıran bir kudretle muharebe ettiler. Harb yalnız bir müdafaadan ibaret olmadı, Fin ordusu 1 1 kânunusaniden 7 şubata kadar devam eden mukabil taarruz esnasında Kareli cephesi müstesna bütün diğer cephelerde hasımlarını mağlub ve ric'ate mecbur ettL Bu esnada müteaddid Rus fırkalan da imha edildi. Fakat 1 5 şubattan sonra, Finlandiyaya karşı muharebe eden Kızılordu, büyük mikyasta takviye edildi. Kumandanlar değiştirildi. Ağır topçu arttırıldı. Fin ordusuna harciden gelen gönüllülerin miktarı ve yeni davet edilen yaşlı sınıflar, kanlı bir harbin, müstesna olarak çok şiddetli olan kışın zayiatını doldurmağa kâfi de. ğildi. Bundan başka, Rus sevk ve idaresi, yavaş yavaş tekemmül ediyordu. KızıloTdu, teknik vasıtalardan istfade ederek muharebe etmesini öğreniyordu. Başkumandan Stern, sevk ve idarede selefinden bir az daha fazla kabiliyet göstermişti. Fin mukabil taarruzundan sonra, Fin harbini, behemehal bitirmek isteyen Sovyetler, Finlandiya cephesi başkumandanlığına, Çarlık ordusunda Kurmay Albay olan Genelkurmay Başkanı General Şapoşnikov'u getirdiler. Kareli cephesinde son yapılan taarruzlar, tabiye noktai nazanndan en iyi bir şekilde idare edildi. Ağır topçunun kullanılması, piyade, topçu, tank ve hava kuvvetleri arasındaki birlikte çalışma, en iyi bir şekilde tanzim edildi. Belki bunda, Fin harbinin çabuk bitmesini isteyen Alman tekniğinin de teslrleri oldu. Taarruzun birinci günü Mannerheim nattı Summa mıntakasında yarıldı. Tankların himayesinde yapılan taarruzlarla hattın bir çok noktaları zaptedildi. Bu suretle, küçük, fakat tabiyece yüksek kudrete malk tblan Fin ordusunun, Kızılordu kumanda heyetinin bilgisizliği, Sovyet kıt'alannın talim ve terbiyesinin kifayetsizliği yüzünden kendisinden dört beş misli kuvvetli olan Rus ordusuna kaTşı tesis ettiği muvazene bozulmuş oluyordu. Haricden bu muvazeneyi tekrar tesis edecek kuvvetler gelmedikçe, mukaddeT neticeye vanlacaktı. Iskandinav milletlerinin, memleketlerini bir harb sahnesi yapmaktan ictinab arzusundan mütevellid bir mecburiyetle İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin kendi memleketlerinden geçmelerine muhalefet etmeleri üzerine harbin bitmesi taayyün etmişti. Fin ordusu, Mennerheim hattının sukutundan sonra, Kareli berzahınm şimaline çekilince vaziyet müşkül bir safhaya girdi. Finler, lsveçlilerin tazyikı karşısında, RuslaT tarafından teklif olunan ağır şartlan kabule mecbur oldular. Fin ordusunun kahramanhk destanı da hitam buldu. *** Nazi Almanyası, Fin Rus harbinin bir an evvel bitmesini bekleyordu. Çünkü harb, lskandinavya yarımadasına da sirayet edebilir ve Almanya aleyhine yeni bir cephe hasıl olabilirdi. Denizaşırı bir mıntakada bir cepheye malik olmak Almanya için hiç de şayanı arzu değildir. Baltık denizinin dost ve bitaraf devletlerin elinde bulunması, Almanya için harbin, iktısadî bakımdan devamının temini için, çok şayanı ehemmiyetti. Çünkü Almanya, harb sanayii için İsveç demirine ve sair madenlere muhtacdı. Bu demirlerin şimalde ihrac limanı olan Norvik'ten Botni körfezi istikametinde inkişaf edecek ve en kısa yoldan Finlandiyaya yardım maksadile yapılacak İngiliz Fransız harekâtı, kısa bir zamanda bütün bu demir havzasını, müttefiklerin kontrolu altma geçirecekti. Fin Rus harbi, Rusyanın, ihtiyacdan fazla olarak Almanyaya satabileceği petrolün miktannı azalttıktan başka bütün Rus demiryollannın bu harb dolayısile meşgul olması da Almanyanın muhtac olduğu ham madde nakliyatını geciktiriyor, bu yüzden Almanya, Rus ittifakından istediği neticeyi alamıyordu. Halbuki 1939 1940 kışının çok şiddetli olması dolayısile Tunanın mutaddan daha fazla zaman donmuş kalması da Almanyanın müşkülâtmı artırmıştı. Finlandiyanın mağlub olması, arazi kaybetmesi, hatta bolşevik olması, Almanyanın hayat ve mematı mevzuu bahsolan bu harbde ehemmiyetsiz şeylerdi. Bunun için lskandinavya memleketleri ve bilhassa Isveç tazyik edildi ve Finlandiyaya yapılan sulh teklifine iştirak ettirildi. Almanya bundan başka, Rus heyulâsını, başka cephelerde hiç olmazsâ bir tehdid vasıtası olarak kullanmak için de Fin harbinin bitmesini isteyordu. Fakat Kızılordu, Fin harbinden eski kuvvetini ve prestijini kaybetmiş olarak çıkmış bulunuyor. Hiç bir hükumet, küçük Fin ordusuna karşı, beş misıi faikiyete rağmen, güçlükle bir netice alan bu ordudan çekinmiyecektir. *** Fin Rus harbinin hitamı, ikinci büyük harbin bir safhasının kapanması demektir. Vaziyet, yeniden 1939 senesi teşrinisanisinden evvelki şeklini almıştır. Fakat çok kanlı, bir şekilde cereyan eden Alman Polonya harbinin, Alman ordusunu insan ve malzemece azçok yıprandığını, Fin harbinin de, söylendiğine nazaran Kızjlorduya 340,000 nefer zayiata, 580 tayyare ve 1000 den fazla tankın tahribîne mal olduğu ve bu suretle bu ordunun manen ve maddeten zâfa düştüğünü kabul etmek lâzım gelir. Her ikisi de, büyük müstemlekelere malik olan garb demokrasileri ise, bu esnada harb hazırlıklarını ikmal etmişler, Fransızlar, şimalî Afrikadan, Hindiçiniden, Madagaskar'dan, Ingilizler ise dominyonlardan, Hindistandan Fransaya veya Yakınşarka birçok birlikler naklet mişlerdir. Fransadaki, Leh ve Çek orduları, taazzuv etmiş ve cephede kabili istimal bir hale gelmiştir. Bundan başka harb den altı ay kadar evvel her iki hükumet tarafmdan Amerikaya sipariş edilen 2200 tayyareden büyük bir kısmınm da teslim edilmiş bulunması muhtemeldir. Almanya, harbin başlangıcındaki vaziyete nazaran, müttefiklere karşı daha zayıf bir durumdadır. Tahtelbahir, mayin harbleri muvaffak olmamış, ordu ise Majino hattına karşı taarruza geçememiştir. Almanya mukabelebilmisil korkusundan, Polonyaya yapıldığı tarzda bir hava harbıne cesaret edememektedir. Bundan başka Almanya, harbi idame için yalnız kendi sanayiine istinad etmektedir. Halbuki deniz hakimiyetine malik olan müttefikler, Almanyanınki kadar kuvvetli sanayilerinden başka bütün dünya istihsalâtmdan ve bilhassa en ileri ve en kuvvetli sanayie malik olan Birleşik Amerikadan istifade etmektedirler. Muvazene müttefikler lehine değişmiştir. Zaman onlar için çalısıyor. Beynelmilel Kızılhaç teşkilâtı nasıl kuruldu? Klara Barton ismindeki bir Amerikalı kadın uzun seneler süren çalışmaları dünyaya bu büyük hayir teşkilâtmı kazandırmıştır Harbin yıkıcı kudretile boy ölçüşmek, hem de harbin ateşine, barutuna, silâhına sadece feragatten, şefkatten ve imandan vücud bulmuş bir kuvvetle karşı koymak cür'etini tarihte ilk gösteren insan bir kadın olmuştur. Bizim, ayla temsıl ettiğimiz Kızılhaç teşkilâtını, Amerikalı Klara Barton yarattı. Klara, 1821 senesi Noel günü, Ame rikanın Massachusetts eyaletinde, eski bir çiftçi ailesinden dünyaya gelmişti. Bu aıle, askerler, büyük vatanperverler yetiştirmişti. Klara Barton, daha pek küçük yaşında, erkek kardeşlerinin teşvıkile, eyersiz at sırtında dağ bayır koşmağa, futbol oynamağa, sılâh atmağa, bir eıkek çocuk gibi haşarı oyunlardan zevk almaa alışmıştı. On sekiz yaşına geldiği zaman, ufaktefek, asabî, gayet iri gözlü, tatlı bakışh, güzel bir kız olmuştu. Kendisini beğenenler çoktu, fakat o kimseyi beğenmiyordu. Hatta, kadınlığına, do kunulsa kırılacakmış hissini veren nahif vücudüne rağmen, erkekler onun müs tehzi dilinden, keskin zekâsından, kuv vetli iradesinden çekinirlerdi. Klara, eski bir asker olan babasından, askerliğe aid pek çok şeyler öğrenmiştı. Aldığı erkek çocuk terbiyesi; babasın dan edindiği, bir askerî mekteb talebesi bilgisine yakın malumat, onu, daha ufacık bir kızken, askerlere karşı büyük bir sevgi beslemeğe sevketmişti. Klara Barton'un, pek sevdiği ordu muhitine girişi, dahilî harble başlar. Kadın gibi, hayatını eve vakfedemeyen Klara, gümrük idaresine kâtib yazılmıştı. Dahilî harb başladı ve kâtib, derhal hastabakıcı oldu. Hastane hastane geziyor, yaralıları ziyaret ediyor, teselliye muh ac olanlara güler yüzile kuvvet ve rae anet dağıtıyor; kiminin mektublannı yazıyor, kimine gazete okuyor, hepsine yiyecek içecek taşıyordu. Bu faaliyeti sırasında, harbde yaralananlardan pek çoğunun, ilk tedaviden mahrum kaldıkları için, hastaneye gelinceye kadar yaraları gangren olarak öl düklerini görmüştü. Bunun üzerine, şe hirdeki hastanede hizmet etmektense, harb meydanına koşmanın daha faydalı olacağını düşündü. Klara Barton derhal harekete geçti. Cebinden masraf ederek teşebbüslere başladı. Kendisi gibi, memlekete hizmet etmek isteyen kadınlan etrafına topladı. Teşebbüsünü kıskananlarla uzun müca delelerden sonra, babasının nüfuzu sayesinde, tabir caizse orduda açtığı gedik en içeri sokuldu. Klara Barton'un, o tarihteki faaliyetini anlatanlar, ortalık karardıktan ve top sesleri bir parça sükunet bulduktan sonra, ilk ateş hattındaki yaralı askarlerin, saflar arasında dolaşan, kovu renk harmaniyeli, riizgâr yürüyüşlü bir kadın gördüklerini söylerler. Bu kadın, maiyetindeki hastabakıcı teşkilâtma «top sesini takib ediniz!» emrini düstur olarak belleten Klara Barton'dur. Sessiz fakat çabuk adımlarla bir yaralıdan ötekine gecerek ıstırabları dindirmeğe, hummadan ku ruyan boğazlarm yangınını gidermeğe; yaralann gangrenden, parçalanan uzuv ları kesilmekten, vatan için çarpan kalbleri ölümden kurtarmağa çalışmaktadır. Klara Barton'un hayatı, ordunun peşine takılıp cepheden cepheye do'aşmak; ağzına su akıtmakla meşgul olduğu ya ralı, bir serseri kurşun isabetile ölürken, ayni silâhtan çıkacak başka bir kurşunun kendisini de öldürebileceğini dü^ünme den, öteki yaralıların imdadına seğirt mek gibi menkıbelerle doludur. Bu fedakâr kadının, ferdî gayretlerini ve fedakârlıklarını, Kızılhaç gibi muazzam bir teşekkül haline getirmesi, o zaman Cumhur Reisliğinde bulunan Abra Yazan: H. BİLG1Ç Yeni bir sılh Tıarrızı karşısında (.Bajmakaleden devam) Türkiye îtalya (Başmakaleden devam) ve bilhassa Türkiyeye tevcih etmiştir. Son zamanlarda Türkiyeye gelen harb levazımı makbule geçmektedir. Fakat bu, Türkiyenin garb devletleri için Sovyetler Birliğine karşı harb sahnesi olmak istediğini henüz göstermez. Bilâkis bazı mehafilde Türk Rus müzakerelerinin ekrar başlanılması beklenilmektedir. Bundan başka aynı gazetenin Paris muhabirine göre, ötedenberi Fransızlann ağzı Sovyetler Birliğine karşı mümasil ehdidlerle doludur. Ancak filiyata ge ince iş değişir. İtalyanın hattı hareketine gelince. italyanın harbe karışmaması Alpın ve Manş denizinin öte tarafındaki bir çok kimselerin hülyalarını bozmakta ve plutokratların gözüne batan bir çöp mahiyetini almaktadır. italyan kömürlerinin serbest bırakılması onun bir delilidir. Giornale tFItalia gazetesi de kaydediyor ki, Fransada olduğu gibi ingüterede de hiç değilse nümayişkâr bir hareket isteniliyor. Daha bundan bir kaç ay evvel ngilterenin malî faikiyeti ve kaynaklan garb devletlerinin en müthiş silâhları olduğu hususunda ısrar edildiği halde şimdi harb eğer bu günkü şeklmde darii~*levam ederse Almanyonm herhalde garb devletlerinden daha iyi ve daha uzun müddet mukavemet edebilecek maddî ve manevî bir vaziyette bulunacağmı öyleyen bir çok kâhinlere tesadüf edil mektedir. 4 Fakat Hitler, gerek Sumner Welles vasıtasile Roosevelt'e hitaben söylediği sözleri, gerek kendi hariciyesinin yardımile giriştiği teşebbüsleri kâfi bulmamış olacak ki, bizzat harekete geçiyor ve Amerikan müsteşannın Cenevede vapur beklemesinden istifade ederek îtalyaya, Mussolini ile görüşmeğe gidiyor. Clara Barton Bütün bu hâdiselerin birbirlerile olan alâka yakınlıklarına bakarak yakında yeni bir sulh taarruzu karşısında bulunacagımıza hükmedebiliriz. Bu taarruzun mahiyeti nasıl olabilir? Almanya, bu sefer de: Bütün aldıklanm bende kalsın sulh yapalım, diyebilir mi? Her sulh taarruzu bir zâfa ve bir korkuya alâmet sayılacağına göre, altı ay sonra tekerrür eden bu ikinci teklifin, demokrasiler hesabına birinciye nazaran daha müsaid şartlar taşıyacağını tahmin etmek hatalı olmasa gerektir. Bunun aksi, ancak sıkı bir İtalyan, Alman işbirliği sayesinde mümkün olabilir ki, Roma hükumetini, Italyayı harbe sürüklemesi mukadder olan böyle bir işbirliğine teşvik edici bir sebeb şimdilik ortada görünmüyor. Aynca Amerikanın da işe kanştırılmak istenmesi, Almanyayı daha aşağıdan konuşmaya mecbur edecektir. Fakat netice itibarile böyle bir teşebbüsten müspet bir eser çıkabileceğine inanmak gene imkânsızdır. Almanya, nekadar aşağıdan alırsa alsm, zorbalıkla ele geçirdiği kazancları terketmek istiyemez. Belki nazarî bir ÇekoSlovakya, nazarî bir Polonya kurulmasına razı olur; nazarî bir silâhsızlanma programına imzasını koyar. Bütün bunlar, şimdiki müşkül vaziyetten kurtulmak için hazırlanmış birer tuzak mahiyetini aşamazlar. O halde? Bir tsviçre gazetesinin mütaleası Berne 18 (a.a.) Corriere del Ticino gazetesinin Roma muhabiri İtalyan siyasî mahfillerinin Sovyet matbuatı tarafından italyaya karşı alınmış olan vaziyette bir değişiklik olabileceğine dair çıkan haberi katiyetle tekzib ettiklerini bildirmektedir. Binaenaleyh Moskova ile Roma arasında yakınlık vukuundan bahseden ayialar kat'iyyen asılsızdır. Bu muhabir ayni zamanda Türkiye ile Îtalya arasındaki münasebatın çok samimî olduğunu ve her iki memleketin Bal;anlara ve Akdenize Sovyet nüfuzunun ayılmasına mâni olmak için ayni siyasei takib ettiklerini ilâve ediyor. Diğer taraftan Türkiyenin Rusyaya karşı olan vaziyetînde bir değişiklik vukuunu gösteren hiç bir alâmet mevcud olmadıktan başka Türikenin müttefiklerle olan münasebatı daima gayet sıkıdır. ham Lincoln'ün himayesi sayesinde ol • muştur diyebiliriz. Klara Barton'un hiz metlerıni görup takdir eden Lincoln, bu kadına azamî yardımda bulunulması için her tarafa emirler vermişti. Ve Kiara, bu sayede önce bir istihbarat bürosu açarak, harbde bulunup kendilerinden haber alınamıyan askerlerin ailelerine haber tedariki gibi çok insanî bir işe girişti. Nihayet, Virjinia'da sulh oldu. Klara Barton, harbin devammca sarfettiği gayretlerin yorgunluğunu dinlendirebılecekti. Fakat gönlü buna razı olmadı. Son derece yorgun olmasına rağmen, Cenevrede, kendi teşkilâtma pek benzer beynelmı lel bir müessese kurulmak üzere olduğunu haber aldığı için, Avrupaya seyahate karar verdi. Şöhreti, Avrupaya, kendisinden evvel varmıştı. Cenevrede onu pek candan karşıladılar, hatta bu kadarla kalmadı lar, teşkil edilecek beynelmilel müessese hakkında onun fıkirlerini aldılar. Bu sıarada, 1870 harbi patladı. Klara Barton ve bir kaç arkadaşı, İsviçre hu dudunda derhal işe başladılar. St'asburg bombardımanına şahid olan Klara Bar ton, Alman ordusu saflarına karıştı, Alman askerlerini tedavi etti. Paris muha sarasından sonra Pariste kaldı, harab ve perişan halka kuvvet, tesliyet. cesaret dağıttı. Sonra Strasburg'a geçti, sivil halka, elinden geldiği kadar yardımda bu lundu. Holanda ve Belçika ile yapılacak ticaret muahedeleri Hükumetimizle Holanda ve Belçika hükumetleri arasında evvecle meriyet mevkiinden kalkmış olan ticaret anlaşmaları yerine yeni anlaşmalar akdi hususunda mutabakat hâsıl olduğundan dış ticaret dairesi reis muavini beraberinde Cumhuriyet Merkez Bankasından İsmet Akkoyunlu olduğu halde yeni anlaşmalann müzakereleri için bugün Laheye müteveccihen hareket edecektir. Heyetimiz evvelâ Holanda ile ticaret anlaşması müzakereleri yapacak ve bunun intacıra müteakıb Belçikaya geçerek orada yeni anlaşmanın müzakerelerine başlayacaktır. Dış ticaret dahesi reis muavini dün Mıntaka Ticaret Müdürlüğü ve Takas $irketinde temaslarda bulunmuştur. Avrupa harbi dolayısile, Holanda ve Belçika ile yapılacak ticaret muahedelerine iktısadî mehafilde büyük ehemmiyet atfedilmektedir. F. D. c Bitaraf memleketler üzerinde tayyareler [Baş tarafı birinci sahifede] nın üzerinden iki kere ecnebi tayyareleri uçmuştur: Saat 10,56 da bir tayyare hudud üzerinde Bale mıntakasında, daha sonra Delemont'da görülmüştür. Tayyare bundan sonra Belçika topraklarından çıka rak şark istikametinde uzaklaşmıştır. Saat 1 1,40 ta ikinci bir tayyare Zü rich civarında Dubendorf üzerinde gö rülmüştür. Her iki tayyareye karşı hava defi bataryaları faaliyete geçmiş ve avcı tayyareleri meçhul t*ryareleri takib etmiştir. İngiliz üssüne yapılan taarruz Londra 18 (a.a.) Scapa Flow üzerin.e 14 Alman tayyaresi tarafından ya pılan ve saat 19,50 den 21,15 e kadar devam eden son akın esnasında 100 den fazla bomba atıldığl emin bir membadan bildirilmektedir. Alman tayyareleri ls koçya sahili boyundaki askerî hedefleri tahrib etmek istemişlerdir. Bir Heinkel, meşhur Forth köprüsünü bombardıman etmeğe teşebbüs etmişse de İngiliz avcı tayyarelerinin müdahalesi üzerine maksadına muvaffak olamamıştır. Alman tayyarelerinden hiç biri bu köprüye bomba isabet ettirememiştir. Deniz mahfillerinde söylendiğine göre Alman yüksek kumandanlığının Scapa Flow üzerinde yapılan bu ateş teatileri nin neticelerini bu kadar izam etmesi, ve İngiliz harb gemilerinin, kendi üslerinde hasara uğratıldığına dair gülünc iddia larda bulunması Almanların ne büyük bir asabiyet içinde bulunduklarını gös termektedir. Paçavranın kıymeti Harb başındanberi kıymet kesbeden paçavra fiatları gittikçe yükselmektedir. Dün de İtalyaya kilosu 67 kuruştan 50 bin lirahk yünlü paçavTa ihrac olunmuştur. lâkatta bulunmuşlardır. Mülâkat netice sinde iki İmparatorluğa aid müstemlekeler arasında her sahada daha sıkı bir teşrikimesai tesisine ve ayrıca daimî bir irtibat bürosu teşkiline karar verilmiştir. Norveçte Oslo 18 (a.a.) Norveç amirallık makammdan bildirildiğine göre hüviyetleri meçhul iki tayyare 1 7 martta Bergen üzerinde pek yüksekten uçmuşlardır. Tayyareler Bergen kalesi bataryalarının ateşi altına alındıktan sonra garb istika metinf'e gözd^n kaybolmuşlardır. Londra 18 (a.a.) Hava Nezareti bildiriyor: Evvelki gün Kraliyet hava kuvvetlerine mensub tayyareler Borkum ile Heligoland körfezi arasında bir keşif uçuşu esnasında bir kaç Alman karakol gemi sine taarruz etmişlerdir. Hava Nezaretinin tebliği Müstemlekât nazırlarının mülâkatı Fransız tebliği Paris 18 (Hususî) ingiltere müs Paris 18 (a.a.) 18 mart tarihli satemlekât Nazırı Malkolm Makdonald'la bah tebliği: Fransız Müstemlekât Nazm Mandel, iki Düşmanın Moselle şarkına sokulmak İmparatorluğu alâkadar eden meseleler için yaptığı teşebbüs topçu ve piyade ahakkında bu gün Pariste mühim bir mü teşlerimiz karşısında akim kalmıştır. Cenevrede, Klara Barton'un yardımile kurulan beynelmilel müesseser.in, yani Kızılhaç cemiyetinin nizamnamesinde, sulh zamanında yoksullara yardım maddesi yoktu. Klara, Amerikadan gelen paralarla ve Bade Düşesinin musvenetile bu işi tanzim etti. Cenevreye, sırf tetkikte bulunmak için geldiği halde, maddî ve manevî bir çok yaraları sarmağa muvaffak oian Klara Barton, geldiği zamandan daha yorgun bir halde Amerikaya döndükten sonra Amerika Kızılhaç cemiyetini teşkil etti, cemiyetin reisliğine geçti. O halde, bu harbin muharebesiz olarak neticelenmesi ancak demokrasilerin deh1881 senesinde Mişigan ornıanım si lip süpüren yangın felâketinde, paramn şetli bir sinir zâfına duçar olmalarile nereden geleceğini bile düşünrreden, mümkündür ki, böyle bir neticeyi tasavKlara, gemiler dolusu eşya göndererek vur ettirecek bir hâdise bu güne kadar vafelâketzedelerin imdadına koştu. 1893 ki olmamıştır. te, Karolin adalarını mahveden tayfun faciasım, gene Klara ve kurduğu cemi • Almanyanın sulh taarruzlarından ümiyet teselli etti. di keserek muharebeye başlaması, ve dünBeynelmilel Kızılhaç cemiyeti, harb ya karşısında hesab vermeğe mecbur olfelâketlerini tehvin maksadile kurulmuşması daha muhtemeldir. tu. Klara Barton, Amerika Kızılhaçınm daha fazla icraat yapmasm/ istemiş, beNADİR NADt şeriyetin derdlerine, hayatm her safha sında çare bulmağa teşebbüs etmişti. Klara Barton, muhtelif devletlerden nişan almış kadmlann en başmda gelir. Aldığı nişanları yalnız kendi bilip, yakasına, üstü Kızılhaç işaretli ilelâde bir ığne takmakla iktifa eden kadın da, gene yalnız odur. 82 yaşına geldiği zaman, bilfiıl çalışamadığı için, Kızılhaç reisliğindcn istifa edip fahrî reis olarak kalan Klara Bar ton, evinin bir büyük odasını eczane haline getirmiş, ilâc alacak parası bulun mıyanlara bedava ilâc dağıtarak, paye edindiği insanlığa hizmet işine, böyle devam etmişti. Yaşadığı kadar kendisini hiç rlüsün meyen, hep başkalan için yaşayan bu kadın, 90 yaşına geldiği vakit, dünvanın, şahsî menfaatinden en uzak kalmış in sanıydı. Projesör ve konjeransınt dinleyenler 90 senelik ömrün sonunda, yağı tü Rasadhane müdürü profesör Fatin kî bünyesi hakkında izahat vermiş ve bu kenmiş bir kandil gibi sönerken, yeryüdün akşam saat 17,30 da Yüksek Mü arada birbirini nakzeden bazı iddialan zünde iki ışık bıraktı. Büyük bİT isım ve hendis mektebinde Zelzele mevzulu bir ileri sÜTerek ilmin bu hususta yaptığı son büyük bir eser: Klara Barton ve Kızıl haç. konferans vermiştir. Konferansta Mü hamlelerden bahsetmiştir. Profesör, bu gün insanlarca sathı arzH. BlLGtÇ hendis mektebi ve bazı Üniversite profesörlerile ekserisi Mühendis mektebinden dan 2 kilometre aşağısınm meçhul olduğunu söyledikten sonra henüz 30 40 olan kesif bir yüksek tahsil gencliği hasenelik bir mazisi olan sismolojiden bahEski Japon Başvekili Çine zır bulunmuştur. sederek bu ilim sayesinde yakın bir zatayin edildi Profesör Fatin bu konuşmasının bir manda arzımızın meçhul kalmış bir çok konferanstan ziyade bir ders mahiyetin taraflarının tetkik edilebileceğini söyle Şanghay 18 (a.a.) Japon membade telâkki edilmesi kaydile söze başia miştir. larından alman haberlere göre, sabık mış ve zelzele mevzuuna girebilmek için Profesör Fatin iki konferans daha ve Başvekil General Abe, merkezî Çin hüevvelâ zelzele aletlerinden bahisle elde ıecektir. Önümüzdeki hafta fevkalâde vereceği kumeti nezdinde Japonyanın mevcud bulunan iki sismogTafı ilmî bir konferans gene zelzele mevzuludur ve murahhaslığma tayin olunacak ve pek şekilde izah etmiştir. bu konuşmada son Erzincan zelzelesıni muhtemel olarak çarşamba günü Japon* yadan Çine hareket edecektir. Müteakıben arzın bu gün bilinen fizi tetkik edecektir. Profesör Fatinin dünkü konferansı >