CUMHURlYET $ mart salı akşamı 9 da Çemberlitaş sinemasmda büyük san'at gecesi T Şehir tiyatrosu tarafından HİNDİSTAN CEVİZİ: Tekmil kadro. 2 Halk Opereti san'atkârları tara Yazıhanenin kapısı iki defa vurulduğu bir elektrik darbesine uğramaktan kor fmdan LEBLEBİCİ HORHOR A Ğ A zaman Şekib, böyle geç vakit gelen ya ha kar gibi çekinerek bu eli sıktı: Nuvartın iştirakile (Kapoçelli orkestrası) deme, yahud arkadaşlarından biri oldu Ismim Şekibdir, dedi. Acaba size 3 Varyete numaraları: Tel: 22513 ğuna kani olarak, başını kaldırmadan: daha, başka bir yerde rasgelecek miyim? Giriniz! dedi. Zannetmem... Fakat Şinasi Beyi Halk Opereti Fakat içeriye genc, zarif, güzel bir ka görmek üzere tekrar geldiğim zaman... Bu akşam 9 da dın girdi. Bir saniye Şekibin yazısını bı Eğer siz böyle geç vakitlere kadar çalırakıp kendisini görmesini bekledi. Sonra, şıyorsanız gene göröüşürüz. ZOZO DALMASLA Şekibi heyecanla yerinden oynatan bir Şekib, güzel kadını merdivene kadar Şark Opereti sesle: götürdü. Herkesin çekildiği büyük mağa Acaba, miidiir bey burada yok mu? zada onun ayak sesleıini uzun müddet HALÎME Diye sordu. Şekip şaşkınhkla yerinden dinledi. Tel: 405 74 kalktı. Yandaki odaya doğru giderken akUzun günler, uzun geceler onun sesini lına gelmiş gibi: dinler gibi oldu. Karşısındaki kanapede Çocuk büyütmesini öğreten Ha... dedi. Miidiir bey... Yani ma sanki hep o oturuyordu. Gece geç vakitöğüdler ğazanın sahibi Şinasi Beyi mi arıyorsunuz? lere kadar onu bekledi ve nihayet, bir Evet... Çocuk Esirgeme Kurumu G€nel Merkezi hafta sonra, bir akşam patronu gittikten Bir saat evvel acele bir işi çıktı, sonra ismini, kim olduğunu, ihtiyar pat çocuk büyütme usullerini öğreten öğütler parasız gönderilzannederim gelmiyecek de... ronu niçin aradığını bilmediği genc kadın neşretmiştir. Annelere mektedir. Çocufun kaç aylık olduğunu adKadın bir lâhza durdu. Sonra küçiik gene geldi. odada iki adım atarak: Şekib, bu sefer, ona biraz daha yaklaş resle birlikte Ankarada Çocuk Esirgeme Ku Çok yoruldum, müsaade eder mi mak ve biraz daha fazla kendinden bah rumuna bildirmek kâfidir. siniz? Bir iki dakika dinleneyim... setmek cesaretini gösöterdi. Kanapenin Şekib, o kadar heyecan içinde idi ki öteki ucuna ilişmek ve ona tahassürleayakta bir iki defa eğildi ve elile yer gös rini, iştiyaklarını, tahayyüllerini söylemek terebildi. bile Şekibe öyle derin bir zevk veriyorŞinasi mağazasının kâtibi ve muhase du, ki sonunda kendisi de nasıl mahcubibecisi Şekib Manisalı idi; Istanbula geleli yetten kurtularak bu kadar çok söyDünyanın en tatlı sesi on iki sene olmuş, bir lisede Ieylî oku leyebildiğine hayret etti. Fakat genc kave kıymetli yıldızı muş, mektebden çıkar çıkmaz bu mağa dının alâkası, sade hareketleri onu teşzaya memur olarak girmişti. On beş giin cide devam ediyordu. O kadar, ki sonundiir burada çalışıyordu ve ilk defa böyle da: güzel ve genc bir kadınla karşılaşıyordu. Hanımefendi, sizi tanımıyorum, is«Şinasi» mağazasmda değil, hayatında minizi bile bilmiyorum. Fakat kim olurilk defa bir kadınla bir odada yalnız ka sanız olunuz; siz benim hayatımda ilk kalıyordu. Başını kaldırıp bu misafire bir dınsınız ve ben ölünceye kadar hiçbir kere bile bakamadı. Yalnız gözucile onun kadınla sizinle alâkadar olduğum kadar pencereden tramvay yolunu süzmekte ol alâkadar olamıyacağım... duğunu farkederek bir dakika kadar, elDiyebildi. Genc kadın hiç cevab verleri gene masa üstünde meşgul olduğu medi; başını iğdi. Bir saniye sonra Şekib halde kadını rahatça seyretti. Kanapenin onun siyah kirpikleri ucunda üç dört dambir ucunda, pencereye doğru eğilen bu la yaş gördü. Amerika Sahne ince, ahenktar vücudün siyah kostüm tayNeden ağlıyordu? Kim olduğunu belli hayatının en büyük yör içindeki kıvrımları, tül çorabın çer edememek ıstırabıı^dan mı? Belki Şinasi çevelediği bacaklar ve bütün onun huzu Beyden iş aramaya gelen bu genc kız artisti ru tahayyülünde bile Şekibi heyecandan müşkül vaziyetini gizlemeye lüzum göriiheyecana sokan şeylerdi. Genc kadın, o yordu. Fakat ne ehemmiyeti var? Şekib nun bu heyecanını farketmiş miydi? için o kim olursa olsun, artık bir sevgili Patronunuz gittikten sonra da, siz idi ve ergeç zevcesi olacaktı... Ona bu burada geç vakitlere kadar çahşıyor mu ümidi veren genc kadının sakit mütavaasunuz? tı, mukabelesi ve ziyaretlerini haftada, on Diye sordu. Şekib onunla iki kelime günde bir tekrar etmesi olmuştu. Dışarıkonuşmak i ı can atıyordu. Şaşkınlıklaı da bir telâkiyi, hüviyeti, hatta ismi hakkında en küçiik bir ifşayı reddetmesine, Hayır... dedi. Şekibin içten gelen en tatlı aşk ifadeler'ne Sonra: Sinema dünyasının bugüne asla mukabele etmemesine rağmen pat Evet! diye tashih etti. kadar yarattığı en muhteBir iki dakika siikut içinde geçti. Fakat ronun çıktığı saatlerde geliyor; Şekibin şem, en nefis ve harikalar işte bu bir iki dakika, Şekib üzerinde yanında oturuyor, başını onun göğsüne filrninde en müthiş imtihanların ağırlığını veriyor dayıyor: du. Dayanamadı; başını kaldırarak: Söyle! diyordu. D t K K A T t İlk gece için Affedersiniz hanımefendi; dedi. Dördüncü ziyaretinden sonra kadını Mesai odamda bir genc kadınla... Ömriim merdivenin aşağısına kadar teşyi eden de yalnız kalmadım da... Şekib, odasına dönerken mağazanın ihMlsafirlerlnize Genc kadm yerinden kımıldamıyarak, tiyar bekçisile karşılaştı. Bekçi kapıdan gözleri Şekibin üzerinde: ÇÎKOLAT CEMlL çıkan genc kadını göstererek Şekibe: Galiba sizi rahatsız ettim, şimdi gi Zehra Hanımefendiye, BeyefendiKARAMELÂ CEMİL deceğim... nin nereye gittiğini söylemediniz mi? Ikram edlniz. Hayır, bilâkis... Beni ihya ediyorDiye sorunca Şekib şaşırdı: . aunuz. Yalnız alışık değılim. Belki bir ku Hanımefendi kim? sur ediyorum... Zehra Hanım, dedî. Şinasi Beyin macerayı ne istedim, ne de hazırladım. Omrünüzde bir genc kızla yalnız zevcesi... Ben sizi yalnız, yapayalnız bir genc olakalmadınız mı? Ay bu hanım, patronun zevcesi mi rak buldum; size acıdım; size ufak bir Hayır... Çünkii mektebden bu sedir? teselli olurum ümidine diiştüm ve bilmine çıktım ve Şinasi Beyin yanına da yeni Öyle ya, bilmiyor musunuz deli yerek, istemiyerek sizinle alâkadar olmagirdim. Cemiyet hayatına karışmaya vakkanlı? Çocukların annesi... Bir daha mii ya, sizi aramaya başladım. Şimdi sizi setim olmadı. diir beye nereye gittiğini sormayı unut viyorum, fakat ben kocamı da severim, Anlaşılan yalnız yaşıyorsunuz. ona bir çok sebeblerle bağlıyım, ancak ma ki kadıncağız nafile beklemesin... Evet... Ailem Manisada. kocamla aram^da ne büyük yaş farkları Şekib, kadını gidip tutmak, geriye çe O halde sizin için cemiyet hayatıvar... Bu bir mazeret değildir ama... na karışmak bundan sonra da kolay ol virmek, ihtiyar kapıcıya gösterip: Şekib onun sözünü kesti, ayaga kalktı: mı>acak... Bu mu? Bu kadın Şinasi Beyin ka Size inanamıyacağım, affedersiniz Genc kadın bu sözleri o kadar tatlı rısı mı? hanımefendi I söylüyor ve söylerken Şekibe o kadar Diye sormak ihtiyacile çırpındı. Çüntatlı, munis, cana yakın bakıyordu, ki Şe kü bu haber, inanılmıyacak bir şeydi. Biri Dedi. Genc kadın hiçbir şey söyleyekib biiyük bir cesaret gösterdi: o kadar genc, diğeri o kadar yaşlı!.. Ve medi. Bir saniye içinde çıktı, gitti: Maamafih... bundan sonra karış bütün heyecanı bir anda derin bir acıya Bir hafta sonra Şekib, istifa etti ve bir mak da istemem. Bazan bir kadının, bü tahavvül etti. bankaya girdi. tün bir cemiyeti insana unutturduğunu ve Bir hafta, her gece geç vakitlere kadar Aradan dört sene geçmişti. Şekib banfeda ettirdiğini bilirim... onu bekledi. Tıpkı eskisi kadar heyecanla kada bir şef oldu; ancak hâlâ, bir hayal Genc kadının kırmızı dudaklan ara bekliyordu. Fakat bu defa bu bir sevgi he peşinde, evlenmeyi asla düşünemiyordu. sından beyaz, bembeyaz dişleri görülün yecanı değil, bir nefret, bir kin heyecanı Bir gün Şinasi imzasile aldığı şu mekrub, ce Şekibin cesareti, fakat ayni zamanda idi. Geldiği akşam, gene her zamanki gibi ona bu hayale artık erişilemiyeceğini öğheyecanı arttı. lskemlesine oturdu. Şimkapıda bekledi. Gene Şekibin koşup ona retti: di onu daha serbest, daha rahat seyre kavuşmaktan duyduğu saadeti gösterece«Oğlum Şekib; debiliyordu. Kadın ayağa kalkarak: ğini zannetmişti. Fakat Şekib masasından Beş gün evvel karımı kaybettim. Olü Ben, dedi. Şinasi Beyi görmeye kımıldamadj; hatta elinden kalemini bile gelm'ştim. Dinlendim, gidiyorum. Maa bırakmadı. Kapıda bir heykel gibi don münden evvel Zehra, sana söylenmek üzere bana bazı şeyler söyledi. Onun bu mafih size, cemiyeti aratmıyacak bir ar muş kalmış olan genc kadın: tek vasiyetini hâlâ kendime gelmediğiın, kadaş bulmanızı temenni ederim. Galiba, dedi. Kim olduğumu öğrenhâlâ.yaşayıp yaşamadığımı bile idrak s Teşekkür ederim, yalnız... Gidiyor diniz. demediğim halde, yerine getirmekte daha musunuz? Şekib başını salladı, acı acı: ziyade gecikemiyeceğim için sana yazıyoŞekib, kadına doğru bir adım attı: Evet, dedi. Öğrendim ve şunu da rum. Zehra: Siz, dedi. Yeknesak hayatımda ba öğrendim ki benimle küçük bir maceraya Şekibe söyle, kendisine yazıhanena iki dakika olsun, büyük bir heyecan girmek istemissiniz. Ama bu macera beden ayrılmadan evvel, en son gördüğüm verdiniz. Bu iki dakikalık misafirliğiniz nim için büyük ve çok acı oldu. için çok müteşekkirim, sizi günler ve ay Kadm ağır ağır içeri girdi, kapıyı kapa zaman söylediğim sözler yalan değildi. Dedi. Gözlerinden öperim oçrlum.» larca unutamıyacağıma emin olunuz... dı. Masanın önüne kadar gelerek: BEHÇET RONA Kadın, ayağa kalktı, elini uzattı. Şekib, Şekib, dedi. Ben aramızda geçen Yazıhaneye gelen kadın Nuvart jübilesi Urfa Belediyesinden: Belediyemiz tanzifat işlerinde kullanılmak Ozere 2400 Hrtrf mulıammen Eedelli 1/5 tonluk bir Fort kamyonu alınacaktır. Bu karnyonun karuseri müzahrafatı kolayca doldurup boşaltmağa elverişli olacaktır. Bu iş bugünden itibaren bir ay müddetle açık eksiltmeye çıkarılmıştır, Talib olanların 15 mart 940 perşerabe günü saat onda Belediye Encümenine müracaat etmeleri U8n olunur. (1314) 4 Mart 1940 RADYO ( Bugünku program j KADYODİFÜZYON POSTALARI Dalga uznnluğu: Türkiye Radyosu 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara > X. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. TÜBKİYE Istanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünden: 940 senesi kânunusanisinin 31 incî akşamına kadar Gümrük ambarlarına girmiş olan Alman menşeli malların sahibleri, fatura, konşimento, ordino ve diğer vesikalarını hâmilen en geç işbu martın altmcı çarşamba akşamma kadar eşyanın bulunduğu ambarın Gümrük Müdürüne müracaat etmeleri, alâkadarın menfaatine olarak ehemmiyetle ilân olunur. (1681) POL MUNI... DONALD WUDS... ANİTA LUİZ LOUİS PASTÖR ün HAYATI gibi bir şaheser yarathlar. Bütün milletleri selâma durduran bu büyük film San'at âlemine Perşembe akşamı L A L E Sinemasında Sinemalarında Önümüzdeki Çarfamba akşamı M E L E K ve S A R A Y Jeanette Mae DONALD LEV AYRES 12,30 Program ve memleket saat ayarı, 12,35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12,50 Türk müzıği (Pl.) 13,30 14,00 Müzik.: Karışık muzik (Pl.) 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18,05 Müzik: Radyo Caz orkestrası. 18,40 Konusma (Umumî terbiye ve beden terbiyesi) 18,55 Serbest saat, 19,10 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 19,30 Tıirk müzıği. Çalanlar: Ruşen Kam, Fahri Kopuz, Izzeddin Ökte. I Okuyan; Mustaf a Çağlar. 1 Kürdilihicazkâr peşrevi, 2 Kâzım Vs Kürdiühicaz. kâr şarkı: (Bir göruşte çeşmi mestin) 3 Artaki Kürdilihicazkâr şarkı: (Ay daigalanırken) 4 Bahmi Bey Kürdilihicazkâr şarkı: (Mahvoldu şevMm ruhum pür ahzan) 5 Fahri Kopuz Hicaz şarkı: (Bir gececik sevdigim) II Okuyan: Melek Tokgöz. 1 Fahri Kopuz: Ud taksimi. 2 Salâhaddin Pmar Hüzzam şarkı: (Seviyordum onu) 3 Bimen Şen Hüzzam şarkı: (Sükunla geçer ömrüm) 4 Neyzen Burhan Suzinak şarkı: (Haylı demdir) 5 . Ahmed Rasim Suzinak şarkı: (Gel seninle). 20,00 Türk müziği; Halk türküleri. Sadi Yaver Ataman ve Aziz Şenses. 20,15 Konuşma (Fen ve tabiat bilgileri) 20,30 Türk müziği. Çalanlar: Reşad Erer, Vecihe, Cevdet Kozan. I Okuyan: Muzaffer Ükar. 1 Buselik peşrevi, 2 Itrî Buselik beste: (Her gördüğü periye) 3 Şakir Ağa Buselik şarkı: (Sünbüüstan etme etrafı) 4 Resad Erer: Keman taksimi. 5 İshak Buselik şarkı: (Gönül verme bivefaya) 6 Üçüncü Selim Buselik şarkı: (Bu pür cefa hoş dilberdir) 7 İsmail Hakkı Bııselik saz semaisi. n Okuyan: Müzeyven Senar. 21,15 Müzik: Küçük orkestra. (Şef: Necib Aşkm) 22,15 Memleket saat ayarı, ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, kambiyonukud borsası (fiat) 22,30 Müzik: Cazband (Pl.) 23,25 23,30 Yannki program ve kapanış. Konferans Şehremlni Halkevinden: Karikatürist Cemal Nadir Güler 6 mart 940 çarşamba akşamı saat 21 de Evimiz salonunda (karikatür güzel san'atlardan mıdır?) mevzulu bir konferans verecektir. Davetiye yoktur. Herkes gelebilir. >SKERLİK ÎŞLERİ Şubeye davet biletler bugünden ber iki sinema gişe lerinde satılmaktadır. ) EmlnöOnü Askerlik Şubesinden: Emekli Topçu Yarbay (319 17) Osman oğlu Şefik tez olarak şubeye müracaatı. ENDÜLÜS GECELERİ şaheserİnde Bütün seyircilerin kalblerini feth... Gönüllerini teshir eden sevimli ve dilber İSPANYOL YILDIZI Imperio Argentina nın en son yarattığı Güzelliğin... Kadınlığın.^ Aşkm... İhtirasın kadın ve erkek hislerinin en canlı ifadesi Türkçe Sözlü Türkçe Şarkılı Kızgın çöllerin esrarh hayatı... Dünya destan ve efsanelerine kanşan ıssız sahralann korkunç sırlan, büyük ve yüksek bir aşkın heyecanh romanı... 10.000 lerce figüran Emsalsiz bir temsil heyeti, gözler kamaştırıcı İüks ve ihtişam dolu sahneler, mestedici bir müzik Herkesi coştu racak orijinal Arab havalan, senenin en fevkalâde eseri: S ü ME R Fevkalâde Şeref Galası Olarak ve TAKSI1H 6 Mart Çarşamba akşamı 8 Mart Cuma matînelerde Biletler bugünden aldırılabilir. Sinemalarında KAHKAHA KRALLARININ EN SON EN YENi ve en GUzel Filmf LORELHARDi yakmda j P E K s i n e m a s ı n d a Düşünüyorum. Fakat intizarın cansıkınSes devam ediyor. Saatime bakıyorum. tısı, bu düşüncenin azabından daha iyi idi. Beşirin verdiği haber doğru ise, trenin İçinde bulunduğum bu sessiz, durgun gelmesine daha yarım saat vakit var. Çok istasyonda, gelecek bir treni beklediğim uzaktan gelir gibi, derinden akseden bu bu yerde ne işim olduğu suali birden bire düdük sesi, galiba kulağımın yalancılığmzihnime saplanıverdi. dan ibaret. Evet, burada ne işim vardı? İstasyona Yavaş yavaş, istasyonda bir canlılık beniçin gelmiştim? Selim Sekban Beyi biz liriyor. zat karşılamama ne lüzum vardı? Hat bekçisi, çifte meşin kılıflı bayrağı Biraz sonra gelecek olan trenden kar koltuğunda, önümden geçip ahesta adımşıma çıkacak çehrenin, tebessümlü bir larla, trenin geleceği tarafa doğru yürüdost yüzü olacağma bile emin değilim. dü. Beklediğim yolcu, benim şu anda duyBilet gişesi açıldı. istasyon kapısmdan, duğum sabırsızlığı hissetmiyorsa, bu karbirer ikişer yolcular giriyor. İstasyon öşılama benim tarafımdan sırnaşıklığa Dennünde şimdi yapyalnız değilim. Trenin zer bir hareket olmuyor mu? gelme vakti yaklaştı. Selim Sekban Beyin Yassıkayaya avBir düdük sesi... Bu seferki, kulağımın detini, lüzumundan fazla heyecanla ve yalanı değil. Yaklaşan bir homurtu ile kahüsnüniyetle karşıladım zannediyorum. Bu seferki gelişi, geçen defaki gelişin nşık, keskin bir ses. den daha başka türlü olacağını kim temin İlk işittiğim hayal sesinin hakikat olmaediyor? Gururundan, azametinden hiçbir smı için için istemiştim. Şimdi, bu hakikî şey kaybetmediği, mektublarındaki ifade sesin yalan olmasmı temenni ediyorum. den belli. Kendisini, şimdi trenden inerSelim Sekban Beyle karşılaşma ani yakken karşıladığım zaman, Yassıkayaya gel laştıkça, istasyona indiğime pişman olumekle bizi ihya ediyormuş gibi hâmi ta yorum. vırlan takınmıyacağı ne malum? İşittiğim düdük sesi, keşki bir başka loBaşka bir şey daha var. Selim Sekban komotifin sesi olsal Bey, Yassıkayaya gelirken, kendisini isBu temenni öyle kuvvetli ki, şurada tasyonda karşılamağa inecek kadar bu gelişle alâkadar olacağımı tahmin etseydi, duran memura yaklaşıp soruyorum. Bu tren Istanbuldan gelen ekspres eleceğini, büyük annemle ayni zamanda, mi? bana da haber vermez miydi? Evet efendim. Bir saat rötan varBir düdük sesi var. Kulak veriyorum, uzun uzun ötüyor. Fakat etrafta hiçbir ha dı da, şimdi geliyor. reket yok. ' İArkası var). Tefrika No. 41 Nakleden: HAMD1 VAROGLU Hayır küçük hanım, diyor. Hava Fakat, düşünüyorum, istasyona inişimsoğuk değil. Ben üşümüyorum. Çok erden memnun olmasa bile, bundan dolayı ken kalktınız. Alışık değilsiniz, belki on ona gücenmiyeceğim. daıı üşüyorsunuz. Bütün hayatı hüsranlarla, acılarla, biEvet, alışık değilim. Ne bu kadar er kesliklerle geçmiş olan bu gence karşı, ken kalkmağa, ne de bu kadar fazla he yüreğimde sonsuz bir şefakat var. yecan çekmeğe! Karar verdim. Yassıkayada geçireceğini Vücudüm değil, içim üşüyor, geleni söylediğı kısa günler zarfında, ona, bütün karşılarken nasıl bir çehre takınacağımı ıstırablannı muvakkaten olsun unutturacabilememenin tereddüdü; trene vaktinde ğım. yefişememenin endişesi, sonra... Sonra, Araba, sabahm serin, taze havası içindaha fenası, gelecek diye beklediğim Se de, kasaba yolunun taşları üstünde yaylim Beyin gelmeyivermesi ihtimali, hep bir lanara.k, hızla ilerliyor. Beşirin elinden arada kalbimi halecanlara boğuyor. kamçıyı kapıp hayvanları yıldırım gibi Ya gelmeyiverirse?.. Bu kötü ihtimal, koşturmak istiyorum. Taşkın bir sabırsızlıkla, arasıra Beşiri ikaz ediyorum. Dakıazabada aklıma geldi. kalar, arabamızın tekerleklerinden daha O zaman, binbır hazırlıkla gittiğim ishızla geçip gidiyor. Halecanımı dindirmek tasyondan nasıl büyük bir hayal inkisarile için, gözlerimi kapayıp, başka şeyler düdönerim, kimbilir! şünmeğe çalışıyorum. Fakat, gözüm kaBunu aklımdan çıkarmak istiyorum. palı iken de, açıkken olduğu gibi, yalnız Asıl düşünülecek şey, istasyona gideceği Selim Sekban Beyi görüyorum. Şimdi o, mi bilmiyen Selim Beyin, beni nasıl kar bütün hızile istasyona doğru koşan trenşılavacağı. de. Kompartımanın penceresinden dışarıBu sürprizi karşılayış tarzı, bence çok yı seyreden dalgın bakışlarını görür gibi oluyorum. Acaba şu dakikada ne düşümühim. yok. Rötarı haber alan istasyon memurlaıı bile, odalarına çekilmişler, meydanda görünmüyorlar. Üçüncü mevkî bekleme odasında, iki köylü kadm oturuyor. Gelecek trene binip daha ilerideki istasyonlardan birine gidecekleri belli, Fakat, trenin geciktiğinin farkında bile değiller. Günlerce gelmese, orada, üçüncü mevki bekleme yerinin tahta sırası üstünde, başörtüleri burunlanna kadar örtülü, elleri göğüslerine kavuşmuş, kemali sabırla bekleyecekler. Bu derin duygusuzluğa gıpta ediyorum. Geçip giderken, birdenbire duran zamanın timsali gibi, siyah yeldirmeleri içinde kaskatı oturan bu iki kadının manzarasından kaçıp dışan, hat boyuna çıkıyorum. Orada da sükunet ve lâkaydiden bajka bir şey yok. Sabah güneşi altında, neş'eli fıkırtılarîa dolaşan tavuklar, demiryolu boyunca yerleri eşelemekle meşgul. Mekteb kaçağı dört mahalle çocuğu, çeşmenin yanında, çelik çomak oynuyor. Ben demedim mi küçükhanım! Bir Durgun havayı, arasıra yırtan bunlann çığlıklarından başka, etrafta hiçbir ses saat lötal varmış. Dündenberi çektiğim sabırsızlığm tam yok. İstasyon binasının önündeki tahta iırasonuna ereceğim anda bir saat daha beklemeğe mecbur olmak, nasıl tahammül lardan birine oturdum. Meçhul bir istikbal gibi önümde açı edeceğimi kestiremediğim bir işkence! En kalabalık zamamnda bile on kişiden Ian bir saati, uzunluğunu hissetmeden gefazla insan bulunmıyan bu hücra istas çirmek için tek çare, etrafı unutup düşün yonda, bu sabah hemen hemen hiç kimse ceye dalmak. nüyor ? Yassıkayaya bir an evvel var mak için sabırsızlandığını tahmine cesaret edemiyorum. Elsasen, böyle bir tahmini haklı gösterecek sebeb de* yok. Yol kenarındaki fundalıklardan, zaman zaman, kuş sürüleri fırlayor. Arabanın muttarid gidişi ortasındaki rahat dalgınlığımdan, her seferinde, ürkerek uyanıyorum. Acaba, tren vaktinde gelecek mi? Be şirin söylediği rötar, her günkü gibi bu gün de varsa, istasyonda sabırsızhk teskinı ayn bir mesele olacak. Nihayet, istasyon caddesindeyiz. Yirmi dakika sonra istasyona varmış bulunacağım. Saatime bakıyorum, trenin gelmesine kırk beş dakika var. Tam vaktinde gelmesi şartile yirmi beş dakika bekleyeceğim demektir. Cadde, kasabadan istasyona, istasyondan kasabaya gidip gelenlerle, epey kalabalık. Bu kalabalığın içinde, benim gibi, yolcu karşılamağa gidenler de vardır elbette. Fakat, benim kadar halecanh kaç kişi var acaba?