23 fainciteşrin 1939 CUMHUKIYBT Tercan kazasmda birkaç köy tamamen harab oldu (Baftaraft 1 tnct tahttede) mandanı, felâket mıntakasına gittiler. Erzincan valisi de beklenmektedir. Nahiye merkezlerile telefon muhaberatı kesildiği için nüfusça zayiat miktarı tespit edilememiştir. Maddî zarar pek büyüktür. dün buralarda saat 10 la 11 arasında hiçbir zarar kaydedilmiyen yer sarsıntılan olduğur.u bildirmektedir. Zelzelenin yapttğı tahribat Fransız amiralı Guepratte vefat etti tSMAÎL HABAB'in hâdiseier arasında Amiral, Çanakkalede Arkadaşımız, «yanlış kitab» etrafında kendisine Fransız donanmasına yapılan hücumlara mukabele ediyor kumanda etmişti Arkadaşımız îsmail Habib, Mustafa Nihadın «Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi» adlı eserini tenkid ederek «Yanlış kitab» başlıkh beş makale neşretmişti. Maarif muhitinde haklı bir hassasiyetIe karşılanan bu neşriyat sırasında Ismai Habibin «Edebî Yeniliğimiz» adlı eseri hakkmda da bazı tenkidler ileri sürülmüştür. îsmail Habib, kendisile görüşen bir arkadaşımıza, bu tenkidlere toptan cevab olmak üzere şu beyanatta bulunmuştur: «Yanlış kitab» yazılan yazılmasaydı o yanlışlar gene devam edip gidecekti demek. Şimdi bu üçüncü tabı resmî komisyona geldi ve onu tetkik edecek arkadaşa verildi. Yanlış hesab gibi yanlış kitab da seç de olsa doğrulacak! Post kavgası mı? Daha benim yazılar bitmeden Son Postada anket yapan taze bir imza «Universitedeki münhal profesörlüğe rekabet yüzünden benim o yazılan yazdığımı telmıh edenler olmuş.» dedi. Muharrir «fakat ismail Habibin karakterini bilenler buna kat'iyyen ihtimal vermiyorlar» diyor. Hâlâ şahsan teşerrüfe vesile bulamadığım Bürhan Cahid de gene «Son Pos» nm 19 teşrinisani nüshasında meselenin bu noktasından bahsederken «kendi hesabıma edebî hayatını uzaktan takib ettiğim edib İsmail Habib için böyle habıs bir fikri asla hatıra getiremem» diyor. Her ikisinin bu insanca duygulanna teşekkür ederim. Diğer bir iki gazete ise böyle bir «hüsnü zan» nezaketine bile lüzum görmiyerek bu işe sadece post kavgası gözile baktılar. Mustar kaldığım için ifşa ediyorum: Sekiz dokuz ay evvel Vekâlet en salâhiyetli bir mümessili vasıtasile benim «Talim ye Terbiye» azalığile beraber Ankara Üniversitesi profesörlüğünü kabul edip etmiyeceğimi istimzac etti. Gosterilen teveccühe teşekkürle beraber kabul edemiyeceğim hakkında özür diledim. Artık böyle bir adamm ondan yedi sekiz ay sonta tekrar profesörlük emelinde bulunmasına imkân var mı? Hem Allahaşkma bu ne zihniyettir ki ben beş makale ile rakibimi yere sereceğim, Vekâlet de bana «bravo» deyip «buyurun Üniversiteye» diyecek! Böyle düşünmek Vekâlete de hürmetsizlik değil mi? Yanlışlar,.• TOPTAN CEVAB'ı Ekonomi nazariyelerinin j imtihanı üksek Otarşi komiıyonunda, j Mussolini, iktısadî takimd bu harbin bir dünja harbi olduğunu söyledi. Bu nutuk, bana, • faşizmih on ikinci yıldönümü günü» korporasyonlar millî meclisinde onun ; söylediklerini hatırlattı. Duçe, o z&" man, kapitalizmi üç devreye ayırmifj tı: 1. 1830 dan 1870 tarihine kadar! geçen devre. Lokomotifin zuhuru. Sanayi kapitalizminin en büyük tezahürü, üzin doğuyor. Serbest rekabet! ve büyük kazanc yıllan. 2. 1870 te açılan ikinci devre. İlk yorgunluk ve yolunu şaşuma alâmetleri beliriyor. Hayat için mücadele, serbest rkabet, kuvvetlinin lehine tasfiye hareketleri ilk şiddetini kaybetmekte. Karteller, sendikalar, konsorsiyomlar, Irustler devri başlıyor. Kapitalist ekonomi, kendine hâs yaşayıştan hergün biraz daha mahrum kalmakta. Devletin muzaheretini arayor ve gümrük himayesi istiyor. Liberal ekonomi ölüme mahkum, fakat ekonomistler bunun farkında değiller. 3. Büyük Harbde bu devre kapanıyor ve yenisi açılıyor. Kapitalizm artık can çekişmektedir. Eğer iktısadî bakımdan bir dünya harbi içindeysek, Mussolini'ye göre, muharib taraflar şunlar olmak gerek: Bir yanda ferdiyetçi ve liberal ekonomiyi güden milletler, basta Amerika, îngiltere, Fransa; öte yanda devletçi ekonomiyi güden milletler, başta îtalya, Almanya, Rusya ve bir dereceye kadar Japonya. Büyük Harbin de bir ekonomi harbi olduğu söylenir. Aksini iddia edecek değilim. Fakat, Varlık mecmuasında Samed Ağaoğlunun da i*aret ettiği gibi, o zaman: «Kapitalist, iktısadî liberal Almanya, kapitalist, iktısaliberal Fransanın ve Îngilterenin düşmanı olmustu. Monars'k Rusya, demokratik Fransa ve îngilterenin dostu, Almanyanın hasmıydı.» Bu harbde, henüz, böyle bir çaprazlama yok. Ne liberal bir memleketin yanmda bir devletçi, ne de bunun aksi görünüyor. Eğer siyasî bülurlaşmaları tayin eden en büyük amil, mutlaka iktısadise, liberal ve devletçi memleketleri birbirine düşman saflarda göreceğiz. (Fakat Büyük Harbde böyle olmamıştı, belki de böyîe olmadığı için Çarlık Rusyası yıkıldı.) Eğer menfaat ve ekonomi amillerinden çok üstün tesirler varsa ve bu davaya müdahale edebilirse, Büyük Harb caprazma şahid olacağız. İşte ekonomi gibi henüz tasnif devresini yaşıyan çocuk ilimlerin ve ona dayanan bütün ideolojilerin geçirdikeri imtihan. Bir müsahidin objektif dikkatile neticeyi bekliyenlerdeniz. Karadenizde şiddetli fırtına ölenler ve yaralananlar Ankara 22 (Telefonla) Alâka dar makamlara gelen haberlere göre, zelzele yüzünden Manas nahiyesinde 6 kişi ölmüştür. îki yaşmda bir çocuk da ölüler arasmdadır. Aynca 3 kişi enkaz altuıda kalmıştır. Bazı köylerde de hasar vardtr. Kızılay ırnıumî merkezi, Tercana 300 çadır yollamıştır. Felâketzedelerin ilk iaşesi için 1500 lira gönderilmiştir. Yardım işlerinin tanzimi maksadile mahalline bir müfettiş izam edilmek üzeredir. Kandilli Rasadhanesinin verdiği malumat Istanbul 22 (a.a.) Kandilli Ra sadhanesinden: Dün sabah saat 10 u 51 dakika geçe şiddetli bir zelzele kaydedilmiştir. Merkez üstünün îstanbulun şark, cenubuşarkî istikametinde 1060 kilometre mesafede ve Muş, Çabakçur, Bingöl müsellesi dahilinde bnlunduğu tahmin edilmiştir. Trabzondaki sarnntt Trabzon 22 (a.a.) Dün saat 10,52 de şehrimizde on saniye devam eden ol dukça şiddetli bir yer sarsıntısı olmuştur. Hasar yoktur. Zelzele hissedilen diğer yerler Ankara 22 (a.a.) Bayburd, Rize, Sıvas ve Giresun'dan aldığımız haberler Karadenizde de şiddetli bir fırtına hüküm sürmektedir. Vapur seferleri teahhura uğramaktadır. Karadenizde bulunan Güneysu ve Bartm seferini yapan Antalya vapurlan, birer gün teahhurla dün limanımıza gelmişlerdir. Karadenizde bulunan Izmir vapuru da dün dört saatlik bir rötarla limanımıza gelmiştir. İzmir vapuru Samsunda fırtınanın şiddetinden yolculannı çıkaramamıştır. Vapura güçlükle yanaşan iki motör, Samsuna çıkacak yolcuları almak isterken müessif bir hâdise, olmuş, iki kişi muvazenesini kaybederek denize düşmiiş, boğulmuştur. Bu hâdise üzerine, liman reisliği, vapurdan yolcu çıkanlmasını menetmiştir. îzmir vapuru nrtmanm hafiflemesi ihtimali üzerine 24 saat Samsun açıklannda beklemişse de fırtına sükunet bulmadıgından Samsuna çıkacak yolcularla beraber limanımıza gelmiştir. Bu yolcular, bugün kalkacak olan Tarı vapurile Samsuna döneceklerdir. Bartın seferini yapmak üzere evvelki akşam kalkan Mersin vapuru da dün ak«ama kadar Boğazdan çıkamamıştır. Karadenizden bugün gelnvsi icab eden Ege vapuru bir günlük gecikme ile yann gelebilecektir. Diğer taraftan Karadenize çıkacak ufak merakib de fırtına ve sis dolayısile Kavakta kaîmışlardır. Esas dava • Amiral Guepratte Brest 22 (a.a.) Büyük Harbde anakkalede Fransız donanmasına ku v manda eden Visamiral Guepratte, 83 yasında vefat etmiştir. CUMHURİYET Amiral Gu pratte (Geprat) Çanakkale deniz mu harebelerinde ve bilhassa 18 martta ta nıdığımız bir Fransız kumandanıdır. O nun en büyük meziyeti cesareti ve kah ramanlığı idi. 18 mart günü, Fransız fiosunu, mücadelenin en tehlikeli zama nmda, en tehlikeli mmtakaya kemali cesaretle götürmüştü. Amiral, o gün, adeta Napoleon'un zamanında, yalınkılıc süvari hücumlanm idare eden pervasız bir üvari alayı kumandam gibi davranmıştı. jemilerini, îngiliz filosunun da önüne geçirerek, istihkâmlanmızın müessir ates menziline girdi. Türk toplan, bu cesur Fransız filosunu şiddetli bir ateşle karşıadılar. Kumandasmdaki Süfren, Golua, a o Buve, 5 »"l nany zırhhlannın hemen hepıine isabetler vuku buldu. Bazıları, bil hassa Golua (Gaulois) zırhlısınm baştaafı toplanna kadar suya gömüldü. Gemi az kalsın batacaktı. Fransız fırkası pek bunalmışü. Amiral Geprat, gene mevkiini muhafaza etmek istiyordu; fakat mütefikin donanmasına kumanda eden A miral dö Robek, Fransızlara geri çekil melerini emretti. Fransız fırkası, bu emri atbik için dönerken Buve (Bouvet) zırhısı bir Türk mayinine çarparak iki da kika içinde battı. Amiral gemisi Süfren 15 dakikada 14 sabet aldığı halde Amiral Geprat, bütün mücadele esnasında, kumanda kÖprüsünde, açıkta durmuş, fırkasmı öyle idare etmisti. Bu cesur kumandanın muahharen bir kusuru, yahud zühulü olmuştur ki o da, arbden bir hayli zaman sonra, îllustraion gazetesinde muharebenin yıldönümü münasebetile yazdığı bir makalede 18 mart günü müttefik donanmanın zafen kazanmak üzere olduğunu. hatta Türk stihkâmlanndan bazılarının beyaz bayak bile çektiklerini yazmış olmasıdır. Arkadaşımız Abidin Daver, o zaman yazdığı bir makalede, Amiralin beyaz bayak iddiasınm tamamile yanlıs olduğunu e kendisinden başka bu muharebeye iştirak eden îngiliz, Fransız denizcilerinden hiçbirinin böyle bir şey söylemediklerini, ünkü çekilmiyen beyaz bayrakları görmediklerini yazmış, makalenin Cumhuriet'in fransızca nüshası olan La Repubique'de çıkan tercümesini de bir mekruba Amiral Geprat'a göndermişti. Müteveffa Amiral, harbden sonra, tecaüde sevkedilmiş ve Fransız Meclisine meb'us seçilmiştir. Ruhan eski Fransız korsanlannı ardıran ateşli bir deniz kumandanıydı. Dost ve müttefik Fransız bahriyesine taziyetlerimizi sunanz. «UlllllinilljniUimillllinffllfllllllllIinmunmııınmm... Alman Rumen Tütün piyasası ticaret müzakeresi yakında açılıyor fşin intacı için Fon Pa Ticaret Vekili mühim pen'den yardım isteniyor beyanatta bulundu Londra 22 (a.a.) Avam kamara sında Ticaret Nazırı Stanley, sorulan bazı suallere cevaben, demiştir ki: « Almanyanın Balkanlara doğru bir ticarî tazyika başladığını ve ezcümle Rumanya petrolu almak istediğini biliyorum. Fakat millî menfaatlerimiz, bu bahiste alenî surette konuşmak ve izahat vermekten bizi meneylemektedir.» Stanley, îngilterenin Rumanyadan petrol satın alıp almadığım bildirmekten bile imtina etmiştir. Ankara 22 (a.a.) Ege rmntaka sında, tütün piyasasının açılmasındaki gecikmenin müstahsilleri düşündürdüğü ve bazı şikâyetlere mahal verdiği hak kında Izmir gazetelerindeki neşriyat münasebetile, Ticaret Vekili Nazmi Top çuoğlu, Anadolu ajansı muharririne aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: « Ege mmtakasmda, tütün piyasa sınm açılması mutadın hilâfına olarak filvaki bu sene biraz geç kalmıştır. Mah sulün, müstahsile kazanc bırakacak şe kilde satılmasının icab ettirdiği tedbirleri almadan, piyasanın açılmasına müsaade etmeği, bizzat müstahsilin de menfaatine aykın gördük. tstihsal âleminin bu men faatlerini korumak için, ittihazı lâzun gelen tedbirlerin bugün mühim bir kısmı alınmış ve geriye kalan cüz'î bir kısmı da alınmak üzere bulunmuştur. Fon Papen'den yardım isteniyor Bütün bu hazırlıklara istinaden, piyasanın birincikânunun birinci cuma günü açılması için icab eden tedbirler alınmıştır. Münhasıran çiftçi ve köylü menfaa tinin icab ettirdiği bu teahhurun manasını anlamak kolaydır. Bu itibarla, alman ve almmakta bulunan tedbirlerle, tütün satışmdan müstahsilin emin olması ve istikbale emniyetle bakması lâzımdır. Hükumet, yalnız bu sene için değil, gelecek seneler tütün mahsulünün satıl ması için de icab eden tedbirleri almış olduğundan önümüzdeki sene tütün ekimine Yanlış havadis neşretmemek Asker kafilesine çarpan aid hazırhkların şimdiden yapılmasını için... tütün müstahsillerine ehemmiyetle tavsiye kamyon Oslo 22 (a.a.) Oşlo grupu devWBrüksel 22 (a.a.) D. N. B. ajansı e^erim.» erinin telgraf ajanslan bugün Amsterdam bildiriyor: Uçüncü Umumî müfettişlik da toplanmışlardır. Bu toplantıda yakınLouvain yolu üzerinde büyük bir kamaliye müşavirliği da Amsterdamda yeni bir havadis intihab za olmuştur. Karanhkta askerî bir kamyon, talimden dönen bir asker kafilesiAnkara 22 (Telefonla) Uçüncü e kontrolü bürosunun ihdası hususunda ne çarpmıştır. Askerlerden birçoğu ya Umumî Müfettişlik maliye müşavirliğine ;örüşüleceği haber verilmektedir. ralanmıştır. Kamyon, yoluna devam et Varidat umum müdürlüğü 3 üncü şube Oslo grupu bu büronun tesisini hava miş ve ancak Namurun Snlerinde dur müdürü Nazım tayin edildi. dislerin sıhhatini temin etmek ve bitaraf durulabilmiştir. Şoförün sarboş bulun Posta, Telgrafta bir nakil memleketler halkına dikkatli malumat ması ihtimali vardır. Yaralıların adedi hakkmda malumat mevcud değildir. Ankara 22 (Telefonla) Posta tel ennek maksadile istemektedir. Musadere edilen kaçak eşya graf maliye müfettişi Kadri Güneşoğlu Leh devletinin malları muamelât müdürlüğüne, muamelât mü Londra, 22 (a.a.) İktısadî harb nemusadere edildi dürü Osman da maliye müfettişliğine zareti tebliğ ediyor: Berlin 22 (a.a.) «Havas» îsgal edilen Son hafta zarfında kaçak kontrol ko nakledildiler. Leh arazisinin umumî valisi Dr. Frank mitesi 74 ü geçen haftadan kalan 130 ge Ankara mühendislerînin yoktarafından nesredilen bir emirname ile esminin vaziyetini tetkik etmiştir. Bu yekun ki Leh devletine aid bütün menkul ve sullara yarebmı aşağıda yazılı milletlere mensub gemileAnkara 22 (a a.) Ankaradaki mü gayrimenkuller musadere edilmekledir. ri ihtiva etmektedir: hendis aileleri aralannda topladıklan Sebeb olarak bunların muhafazası, gös50 Hollanda. 39 îngiliz, 26 Norveç, parayla 100 yoksul ilkmekteb talebesine terilmektedir. Krakovi'de ikamet eden bir 23 İtalyan, 16 İsveç, 13 Yunan, 12 Dani palto, iskarpin, çamaşır, defter ve kalem ' naib bu işin idaresine memur olacaktır. marka, 9 Belçika, 8 Amerika, 5 Yoğoslav dağıtmışlardır. gemisi. Yeni bir top Kral Boris, Lord Lloyd'u Bir geminin hamulesi tamamen musaBrüksel 22 (a.a.) Pilsen'deki Skokabul etti r'=re edilmiştir. 14 gemi serbest bırakılda fabrikalarımn 470 milimetre çapında Sofya 22 (a.a.) Kral Boris, dün çok uzun menzilli altı top ımal ettiğı r>ıştır. 20 geminin hamulesi de kısmen bıldirilmektedir. musadere olunmuştur. Lord Lloyd'u kabul etmiştir. Bükreş, 22 (a.a.) Alman ticaret fıeyeti reisi Clodius ilk muvaffakiyetini kazanmıştır. Rumanya 1940 martından evvel Almanyaya 30 bin muhtelif hayvan ile 30 bin domuz vermeği vadeylemiştir. Diğer hususatta Alman Rumen müzakereleri henüz müspet bir neticeye varmamıştır. Bilhassa Rumanyanm Almanyaya verdiği petrolu arttırması meselesi muallâkta bulunmaktadır. Rumanya kendi millî müdafaa ihtiyaclarile yeni mukaveleden evvel başka devletlere karşı girismiş olduğu taahhüdlerden başkaca petrol vagonlarının Almanyaya geçmesini kabul etmek istememektedir. Diğer taraftan, Rumen petrol fiatlannm indirilmesi hususundaki müzakereler de devam etmektedir. Clodius bütün bu meselelerin halinde yardım etmesini Fon Papen'den rica eylemiştir. « Seri halindeki beş makale ile takib eltiğimiz esas dava şu idi: «Metinlerle Muasır Türk Edebiyab Tarihi» müellifinin Türk nazmından bahse salâhiyeti olmaması. Bu esas dava o kadar sabit oldu ki bu sahada en salâhiyetli kalemlerden biri olan «Son Posta» başmuharriri Muhiddin Birgen bizim yazılann sonunu bile beklemiyerek daha ilk iki yazmın çıkması üzerine gazetesinin 6 ikinciteşrin nüshasında şunları yazdı: «Bu iki makalede gosterilen yanlışlar hakikaten her hangi bir şekilde olursa olsun ne müdafaa edilir, ne de tevil götürür şeylerden değildir.» Ve ilâve ediyor: «Müellifin eski tiirkçeyi düzgün okumaktan âciz ve aruz vezninden bihaber bulunduğunu gösteren yanlışlar!» O makalesinde bu sözleri yazan kalem sadece bir başmuharrir değil, Meşrutiyetten sonra o zaman ismine «Sultanî» denen liselerimizde uzun yıllar edebiyata aid kitabı okunan edebî bir salâhiyettir. Hem ne hacet bizim esas dava dediğimiz mesele resmen de sabit oldu. Maarif Vekâleti hakikaten derhal «vaz'ıyed» ederek salâhiyettar edebiyat muallimlerini Ankaraya davet etti. Teşkil edilen komisyon, şimdi îstanbulda çalışmalanna devam ediyor. Artık yanhşlık meselelerini hükumet resmen eline aldığı için bu mevzu üzerinde gürültü yapılıp durma «Haber» gazetesi «Bir öğretmen sında mana kalmamıştır. îşi artık hüku yanlış bulanın da yanlışını buluyor» sermet halledecek. ievhasile günlerdir sütun sütun yazı yazıyor. Bu adı ve hüviyeti meçhul öğretmen Neye yalnız nazim? Mustafa Nihadın kitabındaki bütıin yan Diyorlar ki «İsmail Habib kitabı» lışları yanlış olarak kabul etmektedir. Eneye yalnız nazım kısmile iktifa etmiş?» Çünkü ben o beş makaleyi sadece müel yet diyor, p «gerdiş» yerine «gırdes» delifin nazım bilmediğini anlatmak için yaz miş, fakat İsmail Habib de «piyale» yi dım da ondan. Muhiddin Birgenin de tas «peyale» yazmış, iyi ama bu kelimenin dik ve ilân ettiği veçhile bir edebiyat ta aslı peyaledir, yanlış olarak piyale diye rihi müellifinin nazımdan bahsetmek için taammüm etmiştir. İmlâ lugati bu yanlış ta lâzım olan en iptidaî şartlara sahib ol ammümü kabul ettiği için ben de kitabın m^dığı görülünce artık diğer cihetlerin sonundaki «lugatçe» de kelimeyi «piyale» tetkikine ne Iüzum kalu1? Bu adeta res olarak yazmıştım. Oraya neye bakmasamhk davasmda bulunan birinin fırça tut mış? Meçhul muarızımız işte hep bu tar7da, masmı bilmemesine benzer. Fırça tutuyoryani hep Mustafa Nihadın hatalarını bir sa ona «sen resim yapma!» denir. O kadaha tasdik ve ilân ederek devam ediyor: dar. Evet o «buhayre» yi «bahiyre» yazmış. On sene neye susmusum? Fakat ben de «hirasan» yerine «herasan» demişim. îyi ama kitabın sonundaki lu Bahsettiğim kitabın lise son sınıflarında okunan bir edebiyat tarihi olduğu gatçede (bak, C 2, S = 526) şöyle dinu ve benim de bir edebiyat muallimi bu yorum: «hiras = korku; hirasan = korlunduğumu düşünenler meselenin içyü kan.» Evet o «cinan» yerine «cenan» dezünü bilmemekten gelen bir saffetle so miş. Ben de «isaet» i «esaet» yazmışım. ruyorlar: «On senedenberi okuttuğun bu iyi ama gene lugatçede kelime «isaıt» oyanlış kitab için şimdiye kadar neye sus larak yazıldığı gibi ikinci tabıda ( 3 = tun»«Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı» 103) ve 3 üncü tabıda (S = 93) kelime gerek isminden, gerek cisminden belli ki e hep isaet olarak yazılmaktadır. Evet o debiyat tarihinden daha ziyade antoloji «mehasin» i «muhasin» yazmış, ben de dir. Bir de Ali Canibin antolojisi vardır. «şerer» i «şirer» yazmışım. İyi aına keliBunlar asıl edebiyat tarihinin yardımcı ki me lugatçede gene «şerer» dir. Evet o tablan mahiyetindeydi. Vekâlet on sene «târı şeb» yerine «nareşid» demiş, ben evvel asıl edebiyat tarihini bu satırlan ya de.... zana yazdırttı. O zaman Adana mıntaMisaller kâfi... Yanlış dedikleri kelikası Maarif eminiydim. Eminliklerin lâğ meler kitabın sonundaki umumî «lugıîvı üzerine Galatasaray lisesindeki vazi :e» de hep doğru olarak yazıldığı hdlde feme başladıktan sonra tabiî kendi kita >nları görmez. Sonra kitabımın ikinci ve bım olan «Edebî Yeniliğimiz» i ukuttum üçüncü tabılan olduğu halde onlarla işi ve okutuyorum. kontrol etmeği aklına getirmez. Neden? Ben nasıl kendi kitabımı okutuyorsam Çünkü yapılan tetkik değil garazdır. Benim yazıların 4 üncüsünde «gâh «Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı» müyanlışlıkla ellifi de kendi kitabını okutuyor. İkisi de gâh» kelimelerinden biri Vekâletin resmî cetveline dahil olduğu «kâh» çıkmış. Bunun mürettib hatası oldu için muallimler bu iki kitabdan birini seç ğu bir satır aşağıda o iki kelimenin gene mekte muhayyerdirler. Bu sebeble beş se «gâh gâh» yazılmasile bellidir. Öyle iken ne evve! o kitabın ikinci tab'ının yapıldı bu küçücük matbaa hatasmı iki sütunluk ğından bile haberim olmadı. Beş yazmın yazı halinde neye şişirir? Ben Recaizadesonuncusunda anlattıeım veçhile bu ikinci nin «sahaf» değil «sahhaf» dediğini yaztabıdan Cplâleddin Ezinenin evinde tesa mıştım. Beyhude yere bunun aksini ispat düfen haberdar oldum ve ilk tabmdaki için beş sütunluk şişirme yap'lır mı? Gfıva hatplann bes senelik tecrübeden sonra da okuyucuyu aldatacaklar. Evet okuvucu bu ikinci tabında aynen devam ettiğini müphem bir istifhamdır, fakat bu Utifhagörünce artık o seri makaleleri yazmayı mın zekâsı mugalâtalan öyle anlar, öyle anlar ki... bir memleket borcu bildim. Aktüel fayda Imzalı hücum • «Bunu bir memleket borcu bildim» dedim. O işin sadece bir «yanlış kitab» işi değil, bir memleket meselesi olduğu o yazıların bütün memlekette uyandırdığı derin akislerle sabit olmadı mı? Bundan başka o yazıların daha aktüel bir faydası da meydana çıktı. Bu sefer Ankaraya vannca öğrendik ki «Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı» kitabının Devlet matbaasında üçüncü tab'ı yapılmaktaymış. On iki forması basılmış bile. Dünden itibaren «îkdam» da bir de imzalı hücum başlamış. Dünkü ilk yazıyı gördüm. «Şerif Hulusi» unzasını atan makale sahibi yazısma koskoca bir iftira ile başhyor ve şöyle diyor: «Kendisinin de itiraf ettiği gibi bu yanlışlan bazı arkadaşlarının irşadile ve binaenaleyh yardımile bulabilmiş.» Ben beş yazılık serinin sonuncusunda «yeni harblerin kerameti» maddesinde, «on senedir okutulan bu kadar yanlış bir PEYAMt SAFA kitabı alâkadar muallimlerden hıç gören olmamış mı ?» gibi mukadder bir suale cevab olarak aynen şöyle demiştim: «Ali Canibden Faruk Nafize ve Halid Fahriden Yusuf Ziyaya kadar birçok arkadaşlann, lâf vesilesi düştükçe, o kitabın hatalarından ve müellifinin vezin bile bil mediğinden bahsettiklerini hatırlıyorum.»' Bunu yazıcının anladığı gibi anlamak için insanın ya okuduğunu anlamaması veya anladığı halde hakikati kasdcn tahrif etmesi lâzım gelir: Kendisi hangisi daha hafifse onu kabul etsin! Benim «Edebî Yeniliğimiz» de bulduğu yanlışlara gelince: 600 sahifelık kitabda vezin hatası olarak Cenabdan bir mıs* ra gösteriliyor: «Si'r» yerine «sir» yazılmış, yani apostrof düşmüş. Ne cinayet değil mi? Tevsik hatası olarak da şunu söylüyori. Ben Halid Ziyanın İzmirdeki «Hizmet»" ;azetesinde makaleler, hikâyeler, mensureler yazdığmı kaydetmişim. Bizim yazıci ise diyor ki «Hizmet» gazetesi ismini müphem bırakmışım : Çünkü o gazete Halid Ziya, Nevzad ve Şerif Efendi tarafından tesis edilmiş. Bunu nereden öğrenmiş biliyor musunuz? Halid Ziyanın ;eçen sene çıkan «Kırk Yıl» kitabından. Vesika diye onun sahife numarasım gös:eriyor. Ben on yıl evvel yazdığım kitabda on vıl sonraki kitabdan mı ihticac edecektim? Hele şu gafa bakın: Ben kilabımda Abdülhak Hâmidin «Eşber» inin Korney'in «Horas» ından mülhem olduğunu yazmışım. Bu ne cehale^'" bu! Bu c<*hlimizi ele alan makale sahibi tam bir sütun >İ7e atıp turuvor. Ha'huki Hâmid bunu «Eşben>> in «Telif ve Tercüme heyetince yapılan son tab'ına yazdığı mukad Jemer'e bütün tafsilâtile bizzat kendisi anlatır. Bu hususta daha etraflı malumat almak istîorsa benim «Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi» nin 246 ncı sahifesine baksın. Baksm ve... Yarabbi kimlerle uğraşıyoruz!» İsmail HABİB