19 Kasım 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

19 Kasım 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET ^^^ Yazı merakı GARY COOPER'in KURTARAN ASLÂN Bu sene göreceeinıiz yegâne filmi MERLE OBERON ile beraber çevirdiği Andri Birabeau'dan 4 1 Andri Birabeau'rian Ji FRANSIZCA SÖZLÜ FİLMİDİR. Akdeniz kıyılarma hareket eden bi bendekişipheleri artırıyordu. Salonlaruu alkıştan sarsıyor..* Takdirden ^iki dostu teşyi etmek için arkadaşım çınlatıyor... Sinema âleminin eşsiz mucizesi Nih?et son dakikada telâşından ne Roussel ile beraber Lyon istasyonuna git yapmış)iliyor musunuz? Postrestant olamiştik. Trene binmek üzere grup grup rak âşnnın gönderdiği mektublardan bîtoplanmış bekleşen yolculann arasmda rini çaıasma yerleştirirken dışarıda bıgenc bir adam vardı. Birden bu delikanh rakmış.Firarlarına aid bütün tafsilâtın nın kalabahk arasmdan »elınde küçük bır içinde azılı olduğu bu mektubu ben eve Büyük kudretlerinin ölmez temsili çanta, kendisine doğru giiçlükle koşup döndüğm zaman halının üstünde bulgelen genc bir kadına heyecanlı işaretler dum.. h dakikada nerede bulunduklannı yaptığına dikkat ettik. Adam, kadın ya biliyorm.. Gitsem elimle koymuş gibi nına yaklaşınca hararetli ve halecanh: ikisini Irlikte yakalıyabilirim.. Ah sevgilim, nihayet gelebildin! Nanusu bize müteveccih korkunc siDedi ve onu kolundan tutarak vagonun lâhm üerinde dinlendiği masaya bakmaGibi iki meşhur yıldız tarafmdan fevkalâde bir tarzda yaratılan yeni ve merdivenine doğru acele acele sürükledi. ya cesret edemiyorduk. İçimizden ürpermüessir bir mevzu... İzdivacdan aşk... ve İzdivac haricinde aşkı tasvir eden Biraz sonra ikisi de kompartımanlardan meler, itremeler geçiyordu. Bu film bu sene Beyoğlunda başka birinin içine girerek gözden kayboldular. hiçbir sinemada gösterilmiyecektir. Ia.. Ha.. Ha.. Hiç beklemediğim Ben ve Roussel şaşkın ve sinirli birbiri bir zaranda mevcudiyetime inen bu darİlâveten : mize bakıştık kaldık. Genc kadın, bizi be, ne lüthiş şey değil mi? Hele sevilen En son gelen METRO JURNAL. Fransızca sözlü filmini mutlaka görünüz. Buffün saat 11 de ve 1 de tenzilâtlı görmemişti, zaten etraftakilerden hiçbir 1den kaçırmak.. însana çok İlâveten: FOX JURNAL son dünya ve harb havadisleri. H ALK matineleri. Suareler kimseye, hiçbir şeye dikkat etmemişti. FaBugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler. güç geyor. numaralıdır. Telefon: 43595 kat biz onu tanımıştık. Çok eski bir dosGrein yumruklarmı sıkarak kollarını 1 tumuz Gregin'in kansı idi. "BUGÜN havada gezdiriyordu. Ben ve Roussel ne Katar hareket etti. Arkadaşlarımıza söyliyeeğimizi bilmez bir vaziyette birson birer veda işareti yaptıktan sonra olbirimiz' bakışıyorduk. Muhatabımız birduğumuz yerde durduk, mıhlandık. Ben ANNA BELLA tarafından oynandenbirebağırmağa başladı: MUSİKİ RENK ve GÜZELLİK FİLMİ, SAN'AT ŞAHESERİ mış büyük ve güzel aşk romanı omuzlarımı silktim, Roussel başını salladı. Fakat, yaptığı bu kepazeliğin cezaVaziyete giilmek mi, ağlamak mı lâzım sını çeknelidir ve çekecektir de.. geleceğini pek kestiremiyorduk. GüleSonn sesinin perdesini hafifleterek tekGARY COOPER ve Mad. CAROLL mezdik, çünkii Gregin sevdiğimiz ve hürtarafından oynanmış Türkçe sözlü rar etti: met ettiğimiz bir dostumuzdu. Roussel: büyük zabıta ve macera filmi Çekecek, mutlaka cezasını çeke Azizim, dedi, zannederim ki yuvacek!.. sını terkedip kaçan bir kadını istemiyerek Filme ilâve olarak: Yeni FOKS dünya havadisleri Rousel ve ben ona doğru yürüdük: suç üstünde yakaladık!.. Seanslar : 11,15 2,15 4,30 6,30 ve 9 da. Bugün saat 11,15 te tenzilâtlı matine Gregin, dedik, hiddetine mağlub Müteessir ve düşünceli cevab verdim: olma.. îiraz sükunet bul.. Biraz kendine Zavallı Gregin, böyle bir muamegel!. leye hiç de lâyık değildü. Bizeelile susmamızı işaret ederek sözüO, bu muameleye lâyık olmadığı gibi ne devatn etti: Gisele de kocasını son derece sever görü Korkmayın.. Onu öldürecek değinürdü. Evlerine gittiğim zaman karı kocaŞarkın ve Arab diyarınm yegâne ses ]k T ^ ¥ " ^ ¥ T T \ T !""• ¥ ¥ A T ^ ' • •* im.. Vıkıâ ilk olarak böyle bir karar ya yekdiğerinden memnuniyetsizlik gös vermiştin. Şu tabancadaki altı kurşunu da sınAşk,,filmlerinin unutulmaz san'atkârı * * * ^ * ^ W I l V KuK M.I~±LJ III terir, şikâyet eder bir vaziyette tesadüf etTÜRKÇE SÖZLÜ ve SARKILI onun teynine sıkacaktım. Onlan silâhın memiştim. Aşk... Heyecan ve hlcranlarla dolu ESKİ ve YENİ MUSİKİLİ çine bı maksadla yerleştirmiştim. HapiRoussel biraz mütereddid: îl'âhiler, Peşrefler, Semailer aneye girmeyi, hatta idam olunmayı gö Acaba, dedi, Gregin'e uğrasak s ö z l ü Gazeller ve Raks havaları ze almıştım. mı? PEK YAKINDA Hayır, Gregin, sen bunu yapma Ben de sana şimdi bunu teklif edemalısın. Kendini o kadar küçültmemelicektim.. İkimiz de ayni şeyi düşünmüş, ayni in.. Nihayet bir kadın için mevcudiyetiSlnemasında korkuyu geçirmiştik. Çünkü Gregin çok ni, istikbalini ayaklar altına almak doğru asabî, fevkalâde hiddetli, aklına geleni mu?.. yapmaktan çekinmez bir adamdı. Bu te Yapacaktım diyorum size.. Anla22/11 Çarşambadan itibaren şebbüsümüzie belki büyük bir felâketin mıyor musunuz? Rövolverimi cebime yereştirir yerleştirmez soluğu istasyonda alaönüne geçebilecektik. Hizmetçinin kapıyı derin bir sükunet caktım. O dakikada, bilmiyorum, neden Vâsl salonu Istiaba kâfl gelmlyor. (Lutfen tam seans saatlerlnde teşrlf olunması) Sinemalannda ve güleryüzlülükle açması yüreklerimize mektubu baştan aşağıya bir defa daha oSeaoslar: 10 12,15 • 2,30 4,45 7 ve 9,15 te Saat 10 ve 12,15 te matineler tenzilâtlıdır. umak hevesine düştüm.. Ha.. Şimdi haEN BÜYÜK TÜRK FİLMİ biraz su serpti. ırladım, saklanacakları köyün ismini u Mösyö Gregin evde mi? Evet efendim, kütübhanesinde ça lutmuştum. îğildim, tortop edilip yeTe a ılmış kâğıdı yeniden elime aldım, burulışıyor.. uklarını açtım.. Lâkin, bu sefer, hay Emsalsiz liiks ve ihtişam çerçeyesi içinde aşkı, musikiyi ve zerafeti Heyhat.. Kütübhaneye girdiğimiz zaet!.. Mektubun mealinden ziyade yazılış BAŞLIYOR. tasvir eden ve (BÜYÜK VALS ) i yaratan man sevincimizin boş olduğunu anladık. arzı gözüme batmaya başladı. Biliyorum, Çünkü Gregin'in masasının üstünde kocaŞEHZADEBAŞI iz şimdi, facia içinde komedi, dive gülman bir tabanca uzanmış yatıyordu. BiTURAN TİYATROSU meğe koyulacaksınız.. Zarar yok gülüBu gece gündüz ve akzim, o sevimsiz silâha endişe ile baktığımınüz.. Yazıya nekadar merakım olduğuşam iki büyük filim zı sezince ayağa kalktı: ile Parisin en güzel kadınlarının iştirakile çevrilen na, onlardan mana çıkarmaya ne derece birden. (Zeynebim) Çocuklar, dedi, korkmakta hakkı düşkün bulunduğuma vakıfsınız.. Onu türkçe sözlü ve şarkılı nız var.. Çünkü mubarek ağzına kadar uzurunuzda tekrarlamaya hacet yok. ve rakıslı. îkinci filim: dolu.. On dakika evvel ona tam altı tane Nazarlarım bilhassa şu kelimeler üstünde Bu senenin genc ve Hissî, müessir, dramatik, müşfik ve hareketli bir mevzuda büyük kurşun yerleştirdim.. Sebebini de söyli durdu: «Sevgili yavrum.. O tatlı anları spor filmi (Kaleci). Matine: saat on bir aşk ve ihtiras manzumesini takdim ediyor. yeyim.. Sizden saklıyacak değilim ya.. düşün.. Serbest ve korkusuz tamamen birbirden itibaren devamlı. İlâveten: EKLER JURNAL en son dünya ve harb havadisleri Karım beni bıraktı, sevdiği bir gencle birimizin olarak..» Elime pertavsızı alve Ankarada imzalanan Türk İngiliz Fransız paktı. kaçtı! Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler dım. Harflerin çekiliş, virgüllerin konuş, hakaret etmeğe. belki döğmeğe kalkar. Meseleyi bildiğimizi ona itiraf ede noktaların bastınlış tarzlarını uzunuzadı Hulâsa yapmadık fenalık bırakmaz.. O medik. Fakat ne müşkül mevkide kaldığı ya muayene ettim. Satırların istikametini zaman, bir lâhza soğukkanlılıkla düşünmıza dikkat etseydi, kendiliğinden bunu derinden derine inceledim. Gisele'in bana düm. İstikbali bu kadar feci olan bedbaht anlıyabılecektı. Ama dikkat etmeğe vazı ercih ederek kendisine kaçtığı adamın bir kadmın benim tarafımdan ayrıca ceyeti müsaid değildi. Gözleri kızarmış, şa lüviyeti hemen gözümün önünde bütün zalandırılmasına ihtiyac ve lüzum var kaklarınm damarları morarmış, yüzü sa teferruatile canlandı. Manevî bir röntgen mıydı? Hemen tabancayı masanın üzerine rarmıştı. Seri ve hiddetli adımlarla aşağı makinesinin altına yatmış gibi onun gizli bıraktım. yukan gezinerek sözüne devam etti: kusurlannı, noksanlarını, teker teker seGregin geniş bir nefes aldıktan sonra Evet kaçtı.. Kaçtı ama, ben onun çiyordum. Hilkaten alçak, densiz, kaba, ilâve etti: hangi trenle, ne zaman gideceğini, âşıkile dürüşt, yalancı, riyakâr bir adamdı. Böy Kim derdi ki onun en çok sinirine beraber nerede saklanacaklarını pekâlâ e bir mahluk, velev kendisini seven bir dokunan zâfım, yazı merakım, bir gün gebiliyordum. Biçare kadın, bu kararı ver kadına karşı da olsa mütemadi bir şefkat lip kendisini öldürülmekten, beni de katil Bugün seanslar saat 9,30 11,15 2 4,15 6,30 ve 9 da diği dakikadan itibaren o kadar ıstırab ve muhabbet gösterebilir mi? Muhakkak olmaktan kurtaracak!. DİKKAT: Uzak yerlerde oturan müşterilerimizin arzu su üzerine BUGÜN SABAH saat 9,30 ve 11,45 te kısa bir müddet sonra foyası meydana çıiçinde idi ki niyetini benden saklamak isNdkleden: ^^m^^m^^m^^mmm^ TENZİLÂTLI HALK MATİNELERİ vardır. H B H ^ H M İ M ^ M ^ H M M tedikçe gayritabiî tavırlar takınıyor ve kar, onu aldatmaya teşebbüs eder, ona Hâdiye tclâl KOVBOYUN AŞKI VAT4N On gündenberi bütün İstanbul L Â L E ERROL FLYNN OÜVİA DE HAVİLLAND Bugün S A R A Y sinemasında CAROLE LOMBARD ve JAMES STEVVARD BİRBİRİ İÇİN YARATILMIŞ BUGÜN V A T AN KURTARAN ARSLAN ASRÎ Sinemada M E L E K sinemasında Mahkumlar kalesi ASİ GENERAÜN SON EMRİ Seviştiğimiz günler JEANNETTE MAC DONALD NELSON EDDY 1 i Yeniçeri Bugün T A K S İ M sinemasında 2 nci hafta V P H A K lll HASAN kralı " Aşkın Göz Yaşları „ ve " Yaşa Z \ K I J I I I TAKSİM YA7 Arabca şarkılı Bu tarihi unutmayınız: MİLLÎ ve ALEMDAR TAKSİM SiNEMASI'mn BUGÜN S Ü M E R sinemasında Şaheserini seyretmek için tstanbulun her semtinden koşuşan 1000 lerce sinema meraklılanm ALLAHIN CENNETÎ F E RN A J D G R A V E Y V MİCHELİNE PRESLE ve ELVİRE POPESCO G A İB C E N N E T Bütün İstanbul Halkının Hep Bir Ağızdan Kullandığı Bir Cümle Memleketimizde Bugüne Kadar Yapılan En Mükemmel Filmimiz TOSUNPAŞA YALNIZ I P E K. Sinemasında Gösteriliyor. pılardan birine doğru yürüdü. Açtı. İlk önce kendisi içeriye girdi. Sonra onlara döndü: Buyurunuz. Diye yol gösterdi. Burası, birdenbire insanm gözüne loş görünen, büyücek bir odaydı. Tavandaki avizenin yalnız bir lâmbası yanıyordu. îçeride, sanki hiç kimse yoktu; onlan öyle bir sessizlik karşıladı. Sonra, Muhiddin Bey, Muzafferle teyzesine yol verirken odanın bir köşesinden doğru koyu renkli, vahşi bir gölge kımıldadı; içeriye girenlerin ayak sesini duymuş da ondan ürkmüş gibi birdenbire doğruldu. Öylece durdu: Siyahlar giymiş, uzun boylu bir kadın gölgesi... Yüzünün solukluğu, bütün bu koyu renklerin ortasında, esatirî bir heykelin mermerden başını andınyordu. arttırmak için çalışmaya da imkân bulabiliyorum. Bundan yana hiç üzülmeyiniz. Burada daha iyi çalışırsınız. Çok zengin bir kütübhanemiz var. Başka, istediğiniz kitablar olursa onlan da getirtirsiniz. Muzaffere büsbütün bir durgunluk geldi. Şimdiye kadar söylenenlerin hepsine: Behire teyze, demindenberi onu gözcaksınız, demektir. Peki!. den kaçırmıyordu. Biraz doğrulduğunu, Genc çocuk birdenbire şaşırmış gibiydi. Demişti. Fakat şirketteki işini bıraktıkcanlandığını görüace yüreğine su serpil Arayerde, bir yanlışlık olmasın, diye hetan sonra ne ile geçinecekti?. Başka bir di; gözleri ışıldadı. Artık bu iş olmuş bit men atıldı: miş sayılırdı. Muzaffer de geriye döne Şirketteki işlerim, bana hiç yorgun yerden geliri yoktu. Ceb harclığma varıncaya kadar karısından mı para isteyecekmezdi. luk vermiyor, dedi. Üstelik ahştım da. Muhiddin Bey, şimdi de para işlerin Ne de olsa artık, bundan sonra da ti?. Başkalanna yük olmak, bu evden içeden lâf açtı. Genc kızın nesi var, nesi her gün oraya gidip sabahtan akşama ka riye böyle iki eli boş girmek hepsinden yok, kısaca onları anlatü: dar başkalarının işile uğraşacak değilsiniz çirkin görünüyordu. O aralık Behire teyze söze kanştı: Bunlar babasından kalanlar, diyor ya, beri yanda kendi ışleriniz dururken... Şirketi bıraktıktan sonra kendi bildu. Benim k'msem yok; ben öldükten Ben onlan da kendi işim kadar sesonra da hepsi onun olacak. viyorum. Üzerinde çalıştığım ufak tefek diğin gibi çalışırsın, işte... O zaman daha Muzaffer, bunları dinlerken sanki suç bazı işler de var, onlara da uygun düşü çok vaktin olur. Hem artık senin başka isliyormus gibi, önüne baktı. Kendinden yor. Bugün için belki hiçbir değeri olmı başka işlerin olacak. Bu evi çekip çevirmek ister. Evlendikten sonra da Satvet yabilir, fakat ileride, kimbilir... de, onlardan da utandı. Hanımın işlerini, avukatların eline bıraMuhiddin Bey, ondan önce davrandı. Gene bir aralık Muhiddin Bey: kacak değilsin ya... Hep öyle babacan bir eda ile: Gelelim, şirketteki işlerinize... Muhiddin Bey d e : Bir keşif, bir ihtira, desenize... Diye başka bir söze atladı. Bundan yana güvendiğimiz gene Diye başını salladı. Muzaffer, başını kaldırmış; gözlerinı Onu demek istemedim. Ne haddi sizsiniz, diyordu. Hepsine siz bakacaksıkır^madan, sonunu bekliyordu. Satvetm amcası, tatlı tatlı gülümsedi: me!. Fakat ne de olsa az çok, kendi bil nız, kendi malınız gibi... Sonra Satvet, Artık, bu yorgunluktan da kurtula diklerimi unutmamak, onları biraz daha seyahati çok sever. Hemen hemen bir yer Tefrika No. 15 Nakleden: KEMAL RAG1B de oturamaz. Onu yalnız bırakmazsınız, elbet... Sık sık dışarlara gideceksiniz. Onun için, eskisi gibi şirkette çalışmak isteseniz bile vakit bulamıyacaksınız... Muzafferin başı önüne düştü. İster istemez, ona da: Peki, dedi. Eski diplomat: Ha şöyle, diyordu. Görüyorum ki sizinle pek iyi anlaşabileceğiz. Genc çocuk içini çekti. Kendi kendine: Öyle ya, dedi. Ben sizin her dediğinize boyun eğecek olduktan sonra artık ortada anlaşamıyacak ne kalır?. Amca bey ayağa kalkraıştı: Artık, her iş oldu bitti, demektir. Şimdi de nişanlmızın yanına gidelim. Bir kere de onunla konuşunuz. Kendisi öne düştü. Behire teyze ile Muzaffer de onun arkasında, salonu geçtiler. Gene öyle mermer bir merdivenden yukarıya çıktılar: Aşağısı kadar zengin, onun kadar süslü bir salon... Merdiven başmda bır kadın hizmetçi duruyordu. Muhiddin Bey ona: Küçükhanım içeride mi?. Diye sordu. îçeride, efendim. Amca bey, salonuı iki yanındaki ka bakıyordu. Evleneceği kız bu ise eğcr, Behire teyzenin anlattığından da güzeU di. İlk bakışta insana sarışın gibi gelıyordu da saçlan, esmer bir kadmın saçlanndan belki daha koyu renkliydi. Işıklar değiştikçe, bazan yeşili andıran, bazan da ne renk olduğu bir türlü anlaşılamıyan gözleri, gene öyle mermerden bir heykelin gözlerine benzeyecekti; eğer kirpikîeri bu kadar sık, etrafı da ağlamaktan mı» uykusuzluktan mı, her nedense böyle siınsiyah olmasaydı... îlk bakışta, renksiz gibi duran bu bir çift gözün derinliklerinde, hem için için inleyen acı bir gölge, hem de insana meydan okuyormuş gibi arada bir tutuşan, fışkıran gene öyle acı bir alev vardı. Şimdi ölüm kadar donuk görünen, sonra hırçmlığı yoktan var eden bu bakışlar, sanki birbirine hiç uymıyan, biri ötekini yalancı Amca bey: Gene karanlıkta mı oturuyorsun?.. çıkaran, çarpışan, kendi kendini yiyen Diye söylendi. Bir yandan da duvarda başka başka ruhlan gizlemeye çalışıyüf gibiydi. ki elektrik düğmesini çeviriyor: Biraz biribirimizin yüzünü görelim, Dudaklan, var mı yok mu, belli oldiyordu. mıyacak kadar renksizdi. Gözlerini çerOrtalığa çılgın bir ışık dağıldı; döşe çeveleyen o acı gölge ile şakaklanna doğmelerin, halılann renkleri canlandı. ru uzanan incecik kaşları, işte yüzündeki Muzaffer, gözlerini kırpmadan, bu çizgiler, yalnız bunlardı. [Arkası karşıdaki mermer yüzlü, simsiyah heykcle

Bu sayıdan diğer sayfalar: