UUITIHUK t n 15 Eylul 1939 I Hangisi ? Nakleden; HAMD1 VAROĞLU Içerisi, karşıda alev alev yanan evlerin «Dona Bernarda de Verdaguer» sustu. Yanıbaşında uyuklamağa başlıyan ih kızılhğile aydmlanan bu kilisede geçirditiyar kocasına baktı. Bir an, hafızasını ğim yarım saat zarfında, mütemadiyen Karlos'u düşündüm. Onu, balkonunda toplar gibi düşündü, sonra devam etti: Evlendiğimden iki sene sonra baş kızıl bayrak sallanan eve götürmüşlerdi. lıyan harbin bu anlattığım başlangıc saf Maksadları neydi? Ona şimdi ne yapıhaları arasında, fabrika direktörü, kasayı yorlardı aeaba? Yarım saat sonra, kilisenin kapısı açılsoyup kaçtıktan sonra, kocam, kızkardeşinin oğlu Karlos'u iş başına getirmeğe dı. İçeri giren haydud kılıklı bir adam, karar vermişti. Bu karan nasıl tatbik ettiği kolumdan tutup, beni kasaba meydanmni, Karlos'la benim nasıl tanıştığımızı, daki bir meyhaneye doğru sürükledi. Kaaramızdaki münasebetin nasıl başladığını pısmın önü, boşalmış ispirto fıçılarile dolu uzunuzadıya anlatmağa lüzum yok. Yal lan bu meyhanede, yuvarlak bir masa nız şu kadar söyliyeyim ki, Karlos evimi başına oturmuş, şarab içmekle meşgul ze geldikten üç ay sonra başlıyan müna bir sürü adam vardı. Orada, bana bir karar tebliğ ettiler. sebetimizle, ben hiç kimseyi aldatmış olFakat, hep bir ağızdan öyle haykırıyormuyordum. Çürkü, çoktanberi Don Esteban, köşeden bmıldamakta müşkülât lardı ki, söyledikleri sözler arasında yalçeken bir ihtiyar hasta, ben de sadece o nız şu cümle kulağımda kaldı: İki erkekten hangisini kurşuna dizenun hastabakıcısı idim. Hareketim ihanet ceğimizi siz söyliyeceksiniz. Biz, kadınladeğildi; vicdanım müsterihti. Karlos, gündüzleri, şehre hayli uzak a hürmet ederiz. Tercih hakkını size bımesafede bulunan fabrikada meşgul ol rakıyoruz. Yaşlısını mı, gencini mi? Bu karan takib eden sarhoş kahkahayı, duğu için akşamdan akşama eve geliyorionra, gene hep bir ağızdan du. Kendisine, çok büyük olan köşkün Yarın sabah, şafak sökerken... müştemilâtından, bahçe içindeki üç odalı Diye fırlattıkları avazeyi de, tüylerim ufak paviyonu tahsis etmiştık. Barselondan ayrılacağımız güne kadar geçen ge ürpererek hatırlıyorum. RADYO YAYLA apt. Turkiye Radyodifüzyon Postalaxı DALGA ÜZTJNLUĞU 1639 m. 183 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19,74 m 15195 Kc& 20 Kw. T. A. P. 31,70 m9465 Kcs. 20 Kw. 12,30 program 12,35 Türk müziği (Pl) 13.00 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri 13,15 14 Müzik (Neşeli müzik 19,00 Program 19,05 Müzik (Dans müziği) Pl. 19,30 İngilizlerin en büyük sahne ve sinema Türk müziği (Fasıl heyeti) 20,15 Koartistlerinden Anna Neagle bundan bir nuşma 20,30 Memleket saat ayarı, ahafta evvel İngiltereden Amerikaya gitjans ve meteoroloj haberleri 20,50 miş ve R. K. O. şirketi tarafından hazırTürk müziği (Okuyanlar: Semahat Özlanmış olan köşke yerleştirilmişti. «Kradenses, Mahmud Kârındaş. Çalanlar: liçe Victoria» eserinin kahramanına ne Cevdet Çağla, Zühtü Bardakoğlu, Eşref gibi vazife verileceği o zaman henüz maKadri, Kemal Niyazi Seyhun) 1 Sultalum değildi. Son gelen haberler Anna niyegâh peşrevi, 2 Lemi Ferahfeza şarkı (Dinlendi başım), 3 Şemseddin nın orada «Seher vakti» isminde bir filZiya : Şetaraban şarkı (Oldu şeb mahmin başrolünü oynyacağını bildirmektemuru zevkin), 4 Arif Bey: Suzinâk dir. Ekseri sinrma kahramanları «Seher şarkı (Papusuna ermek için), 5 Muvakti» adile bir sessiz filim hazırlıyacakıiir Nureddin: Suzinâk şarkı (Durmalardır. Rejisör Herbert Wilcox daha dan aylar geçer), 6 Suzinâk sazsemaUmumî Harbin acı hatıraları zihinlerden isi, 7 Zühtü Bardakoğlu: Santur taksiuzaklaşmamışken F.dith Cavvell ismindekı mi, 8 Faiz Kapancı: Uşşak şarkı (Erdi çocuk dadısmın o hengâmedeki kahra ı bahar açıldı yer yer çemende güller), 9 Erzurum mayası (Yavru lurban humanca macora'annı beyaz perdeye nakmar gözlüm), 10 Halk türküsü (Aydoletmek istemiş ve bu şahsiyeti yaşatmak ğar sini sini, 21,30 Konuşma, 21,45 Müvazifesini o vaktin meşhur artistlerinden zik (Sclistler), 22.00 Müzik Radyo orSybil Thorndike'e tevdi etmişti. Bugün kestrası) şef Hasan Ferid Alnar: 1 ayni eseri ayni rejisör sesli olarak vücuSchubert 3 üncü senfoni, 2 Rimsky Anna Neagle de getirmek tesebbüsüne girişmiştir. Korsakow Tasar Saltan Operasmdan Anna Neagle Holivud'a tıpkı hakikî mî Harbde yüzlerce Fransız ve Belçika süit, 23.00 Son ajans haberleri, ziraat, bir kaliçe gibi k?labalık bir maiyet erkâ askerinin esirler kampından kaçmalannı esham, tahvilât kambiyo nukut borsası (Fiat), 23,20 Müzik (Cazband Pl.), 23.55 nile birlikte vâsı! oîmuştur. Kendi fotoğ temin etmis ve bu faaliyeti Almanlar ta24 Yarmki program. rafçısı, kendi san'at ve musiki direktörle rafından kesfolnnunca bir «Seher vakti» kurşuna dizilmistir.. Yirmi beş sene evri, senaryo kâtibesi, sürü ile hizmetçileri RAŞÎD RIZA velki facialar bugün tekerrür ediyor.. ve uşaklarile beraber.. E. SADİ TEK Avrupa gene atesler içinde.. Bu filmi çeAnna Neagle gazetecilere: TİYATROSU virmeğe karar verdiğimiz zaman dünya Bu gece Tepebaşında Amerikaya, demiş, bu ilk gelişim vaziyetinin bu sekli alacağını bilmiyor Donanma Gecesi değildir. Vaktile koro heyetinde çalışan duk. Harbin patlak vermesile birlikte Vodvil 3 perde alelâde bir artıstken de yeni dünyayı zi bizim de bu işe başlamamız sırf bir tesaYazan Reşad Nuri, hususî 50, mevki yaret etmiş ve Broadway sahnelerinde düften ibarettir. 30 kurus. kumpanyamızm verdiği temsillere iştirak tmiştim. Bilhassa «Açık gözlerle görülen rüya» ismindeki piyesimiz çok mu Sinemada vaffakiyet kazanmıştı. O zaman bir araBugUnden Itibaren lık kat'î surette Amerikada yerleşmek ve bir daha îngilter<*ye dönmemek karannı vermiştim. Fakat bir takım hususî vazi FREDERİC MARCH ve PAT O' BRIEN ve yetler buna mâni oldu. Belki de çok isaKATHERINE HEPBURN'un C. PARKER'ln Meşhur Fransız romanı bet oldu. Çünkü Amerikada İngilteredeGUzel macera fllml Cumartesi saat 2.30 da Pazar 11 ve 1 de tenzilâth matineler ^ ki gibi istidadıma münasib eserler bulup çarçabuk yükseîemiyeceğim muhakaktı. Fakat son zamanlarda İngilterede mütemadiyen tarihî eserler temsil etmekten usandım. «Kraliçe Victoria» da büyük Wrvaffakiye* gösterdiğime şahid olanlar NANCY CAROLLbana o çeşid ro'lerden başka birşey verHENRY FONDA memeğe başladılar. Halbuki bir artist en fazla nükteli ve Fransızca tarafından Fransızca sözlü ve muhtelif tarzda roller almalıdır ki kendi sözlü bir komedi. Ispanyol harbine dair müessir film. faaliyet hırsını tatmin edebilsin. Onun Apartımanınızı tutmadan bir defa Maçkada Vali Konağı caddesinde Anna Neagle Holivud'da «Kraliçe Victoria» filminin kahramanı Amerikada bir harb ve casusluk eserini beyaz perdede yaşatacak aksamki program nın her türlü konforu havi dairelerini görünüz. Diş tabibleri cemiyetinin daveti Tiirk diştabibleri cemiyeti genel sekreterliğinden: Etibba odası idare heyeti ve haysiyet divanına namzed gösterilecek arkadaşların spçimi yapüacağmdan 19 eylul 939 salı günü saat 18 de aza arkadaşların cemiyet merkezini teşrifleri rica olunur. Hududlar lehlikede... (SiLAH BAŞINA) Oynıyanlar... Mlrellle Balın Erick Von Stroheln Güreş tehiri Karamürsel Çocuk Esırgeme Kurumu menfaatine 17 eylul 939 pazar günü ya. Ayni adam, beni tekrar kiliseye getir pılacak pehlivan güreşinin münasib zacelerin hiçbirisi yoktur ki, o paviyonda, onunla beraber sabahlamış olmıyayım. di. Ortalık kararıyordu. Dışandan «Şa mana tehir olunduğu ilân olunur. Eve, daima, şafak sökerken dönüyordum. fak sökerken! Şafak sökerken!» diye ba Kararınızı verdiniz mi? Size anlatmak istediğim şey, bütün İs şıranların sesleri işitiliyordu. Sendeliye Masanm başında, uyuyandan başka, ek yürüdüm. Yıkık mihrabın dibine çökpanyayı kavrıyan kan ve ateş tufanı ortaüm. Öteki kadmlar yerlere serilmiş, ya dört kişi idiler. Karşımda, tozlu bir ayna sında, kendimizi kaybedecek kadar derin vardı. Gözüm ona iliştiği zaman, benim bir ihtirasla yaşadığımız o emsalsiz aşk :ıyorlardı. Haydudlar bana «sabaha kadar vakit şapkamı giymiş, yabancı bir kadın hayali macerası değil. Hayır. Size onun son safbırakıyoruz. îyice düşünün» demişlerdi. görüyorum sandım. Bir gece içinde değihasını anlatmak istiyorum. Düşünüyordum. Tepemde, kilisenin bü şen o sapsarı çehre, ben değildim. Manto*** yük saati on ikiyi çaldığı zaman hâlâ dü mun yakasmı göğsüm hizasında tutan bu Bütün Ispanya gıbi, Barselonanın da oturulmaz bir hale geldiği günlerdeydi. şünüyordum. Sağ elimin tırnakları, sol tırmalanmış, kanlı el; rengi kaçmış bu duBir müddettir fabrikada yatıp kalkmağa limin üstünü tırmalıya tırmalıya yarala dak'ar, yuvalanndan fırlarcasına büyümüş, dehşet dolu bu gözler, benim değilbaşlıyan Karlos bir akşam karanlığında, mıştı. «Şafak sökerken!..» Evet, idam saati! di. Sorulan suale cevab veren ağız, o ağmotosikletle, gizlice köşke geldi. ın verdiği cevab da benim olamazdı. Çabuk, dedı, hazırlanın. Kasada Fakat, bu mevsimde de şafak ne çabuk Sözünüzü tutacaksanız, ölümden mevcud paranın hemen hepsini vermek geliyordu. Düşünüyordum. İki erkekten birini tercih hakkı bana bırakılmıştı. Gay kurtarmak istediğim, kocam Esteban Versuretile üçümüze de birer sahte pasaport daguer'dir, dedim. tedarık edebıldim. Derhal otomobıle at iihtiyarî «zavallı Esteban!» diye mırıldandığımı hatırlıyorum. Hastalık, onu Ağzımdan çıkan bu söz, kulaklarımda layıp hududu geçmek mecburiyetindeyiz. zaten ölüme mahkum etmişti. Halbuki uğultular yapmıştı. Sarfettiğim cümlenin Evi olduğu gibi bırakacağız. Yanınıza Karlos, gencüğin en güzel çağıncjaydj. etrafta uyandırdığı hayret gürültülerini, hiç bir$ey almayın ı...t,ı. . Sonra... Aşkımız vardı... Belki de, bu hayal meyal hatırlıyorum. Bayılmışım. O geceyi ömrüm oldukça unutmıyaca serseriler, cinayetlerini yaptıktan sonra, Gözlerimi açtığım zaman, karşımda ğ«nj O delicesine, uçarcasma giden oto sözlerini tutup bizi hakikaten serbest bıdamsız, penceresiz, dört duvardan ibaret mobilin içinde geçirdiğim dakikaların kor rakırlardı. Hududu geçerdik. Belki de, bir ev enkazı ve kararmış duvarlardan bikusu değil, sadece zevki hafızamda derin onunla beraber tahayyül ettiğimiz hayata rınin önünde, ayakta duran Karlos vardı. izler bıraktı. Ölümden kaçıyor, belki ölü kavuşurduk... Ellerini arkasına bağlamışlardı ve gözleme gidiyorduk. Fakat Karlos yanımdayİçimi kavuran bu düşünceleri zihnim ri, kalabalıkta ilk defa olarak, yalnız budı. Onun mevcudiyeti bana herşeyi unutiçin kısmen modern bir kılıkta görüneceden silip attım. Hiç birşey düşünmek iste lunduğumuz zamanlardaki gibi yüzüme turuyordu. İki saat sonra Fransız huduğim «Seher vakti» eserinde oynamayı miyordum artık. Deli olacaktım. Hiç ol bakıyordu. duna varmış bulunacaktık. memnuniyetle kabu! ettim. mazsa, kilisenin bu rutubetli, zifiri karanGözlerini mendille bağlamak istediler. Yolda, kimler olduklarım bilmediğim lığında, gözlerimi oyalıyacak, kendi ken Başını salladı, bağlatmadı. Bakışlarımızı Beyaz perdede şahsiyetini yaşataca yarı asker kıyafetli bir takım adamlar, dimden daha başka birşey bulunsaydı.. ğım Edıth Cavvell, biliyorsunuz ki Umubiribirimizden ayırmadık. Tüfekler patotomobilimizi durdurmuş, elimizdeki sah*** layıncıya kadar gözlerimizi kırpmadan, te pasaportların vizesini muayene etmişŞafak sökerken, ayni adamın yanında son defa olarak bakıştık. Kumarbazlar lerdi. Bu muayeneden iki defa geçtik. Fakasabanın meydanına çıktığım zaman, Karlos ikibüklüm yere düşerken, ben Üsküdarda Bülbülderede Kemalin kah kat, üçüncü defasmda, yolumuza devam meydana bakan evlerin kapılarında, deh de yuvarlanmışım.» vesınde kumar oynamakta olan işsiz takıimkânı kalmadı. Karşımıza çıkan adamşet dolu gözlerle bakan başlar birikmişti. Dona Bernarda de Verdaguer sustu. mından İsmaıl ve Şükrü admda iki kışi, lar, otomobilimizi, üzerimize ateş ederek Beni seyrediyorlardı. Ben, karşıki küçük Parmaklarının dikişleri sökülmüş, eski el suç üzerinde yakalanarak Adliyeye tesdurdurdular. evin balkonunda sallanan kızıl bayraktan divenlerinin içindeki elleri, dizlerinde ha lim edümışlerdır. Ceketsiz, yalınayak adamlardı. Pasabaşka birşey görmüyordum. fif hafif titriyordu. Lâf olsun diye sor portlarımızı aldıktan sonra bizi, ömrümde Meyhanede beni sorguya çeken adam dum: Gözünden yaraladı görmediğim kaba muamelelerle, araba lar, gene oradaydılar. Karşılarına geldi Kararınıza nadim olmadınız mı? Boğazkesende c«turan Fevzi, bir kavga dan indirdiler. Kocamla Karlos'u, balkoğim zaman: Yerinde doğruldu. Ürpertisi birdenbire esnasında arkadaşı Mustafayı çakı ile gönunda kızıl bir bayrak sallanan küçük bi Karannızı verdiniz mi? diye sordu geçen bir sesle cevab verdi zünden yaralamıştır. Suçlu yakalanmıştır. naya, beni de kiliseye götürdüler. Nedamet mi? Kat'iyyen! Hergün lar. Orada, benden başka beş kadın daha Geceyi meyhanede geçirdikleri anlaşı biraz daha ölüyorum, fakat nadim değiTehir edilen tenezzüh vardı. Bir tanesi, iki oğlu o sabah gözülıyordu. Bir tanesi, masanm üstüne aban lim... nün önünde diri diri ateşe atıldığı için çılMütekaidini askeriye cemiyetinin 16 Sonra, yanıbaşında hâlâ uyuklayan eylu! 939 cumartesi yapacağı vapur teîdırmış, büzülüp kaldığı köşede durmadan mış, murdar ceketine konup kalkan alay inliyordu. Ne o, ne ötekiler, bu camları alay sineğin ortasmda horluyordu. Şafa ihtiyar Esteban'ı uyandırdı. Kalltılar. nezzühü bazı sebeb solayısıle 23 eylul kırılmış, mihrabı yıkılmış, rasgele her ta ğın ilk ışıkları, tavandan sallanan ampu Bana veda ettiler ve kolkola, ağır ağır u 939 cumartesi gününe tehir edilmiş olduğundan vapurun o gün ve ayni saatte zaklaştılar. rafı tahrib edilmiş kiliseye niçin kapatıl lün aydınlığmı soldurmağa başlamıştı. Hamâi VAROĞLU köpniden hareket edeceği ilân oldunur. Bir kere daha sordular: idıklannı bilmiyorlardı. Büyük filimler A S R I KRALİÇE MERİ UÇAN KOVBOY Sinemasında ATEŞ ÇEMBERi RADYO Muharebeleri [SİMONE SIMON TAKSiM SiNEMASI Bugün S A K A R Y A 22 Eylul Cuma matinelerden itibareo seyredenleri gaşyu teshir edecek olan kardeş Mısırın yeğâne kadın san'atkân Seş kraliçesi Ü |KI M Ü G Ü L S Ü M 'Ü Bu sene Mısır filim müsabakasında birinciliği kazanan ÜMİD ^m ŞARKISI ^ • g o (Neşldel emel) . . Bu Gece ^ • ^ a Türkçe sözlü Arabca şarkılı aşk, heyecan fllml Bu Gece saat s da I 3 K S I I T 1 Sınemasında Saat 9 da Yeni açılış programında : Geçen sezonun sonunda Programa konulup bir çok müşterilerimiz tara, fından genüz görulemiyen ve vukubulan arzuyu umumî üzeıine se ile Kr aî, Abdülvehap " L e y l a Murad,, YAŞASIN AŞK Türkçe sözlü Arabca şarkılı ın en son eseri Bu filim Beyoğlunda ikinci ve son defa olarak gösterilecektir. merakla durdu. Galib koşuyordu. Kız da lib onun ve kendısinin sigarasını yaktı. Dikkatle bakıyordu: halde susuyordu. Sizi görmedi mi? Kapıyı, Galibin Hüseyin Efendi de ona yetismek için koşmaya mecbur oldu. Ve biraz alay kansık bir sesle: Gene adam ayni zamanda acele acele Nur heyecandan durmadan ellerini oy E nasıl memnunsunuz ya, dedi?. diği, Nuru evden ahp Tokatlıyana gökonuşuyor: Nur bu sözü bekliyordu. Olduğu yer natarak, yerinde kımıldayarak konuşu * türen yaşlıca adam açtı. yordu: Artık yahya sık sık gidemiyece de heyecan içinde dertop olarak: Nur ona dikkatle baktı ve derhal ısın Siz, ah siz diye, kekeledi. Beni Hayır, bir köşede kahyordum. dığını hissetti. Hüseyin Efendinin yüzün ğim, diyordu. Belki birkaç gece kalabiYazan : Peride Celâl Edebî roman : 21 de insana emnivet ve muhabbet telkm lirsem gene iyi. Asıl evim burası sayılır. kurtardınız, bilseniz nasıl müteşekirim!. Sonra şapkamın tülünü yüzüme indir dim. Orada yapyalnız titriyordum. FaYanlanndan uzun boylu, sarışın bir kaeden birşey vardı. Gözleri çocuk gözleri Ona göre döşettim. Bir oda muayeneha Nasıl!. Nur şimdi, hayran hayran onu seyrenem, öbürü bekleme salonu. Kapının kat siz neden gelmediniz! Böyle bir andın geçti, merdivenleri çıkarken dönüp gibi saf ve par'aktı. Gene adam bir el hareketile onun södiyordu. Gene adamsa hiçbir şeyin farkında yalnız kalmak kadar feci şey yok.. da değil gibi idi. Gayet müsterih, sakin baktı. İçeri girdiler. Galib gene kıza biraz karşısında bir koridor vardı gördünüz. zünü kesti: Galib gülümsedi: bir yüzle sigarasını içiyordu. Sanki biraz Bırakın şimdi teşekkür faslmı caŞaşırmış gibi gözlerini kırptı. Sonra beklemesini rica etti ve Hüseyin Efendi O koridonın ucunda çalışma ve yatak oevvelki karşılaşmayı hazırlayan o değildi. yanaklannı çukurlaştırarak güldü ve Ga ile uzaklaştı. Onun!? konuşarak odaların dam var. Nasıl o kadar fena bir apartı nım.. Onu görunce nasıl hayret içinde Karşılaşmayı ben tertib etmiştim. Sanki hiçbir şeyden haberi yoktu... libi selâmladı. YÜ7Ü oldukça güzel, ba kapılarını açıp kapayor, oradan oraya man da sayılmaz değil mi? Beğendiniz kaldınız kimbilir.. Mehmed Münifin o saatte geleceğini bi Yalnız hryret mi, dehşet içinde de liyordum. Masayı bile ben intihab et « Otomobil Tokatlıyandan ayrıldıktan kışlan şuh ve tatlı, bilhassa vücudü çok gidip geliyordu. Her taraf ışık içindeydi. mı? biraz sonra tekrar durmuştu. Galib çıkma mütenasibdi. Galib gülümseyerek kadı Nur aralık kapı'ırdan tertemiz odalar Daha bir sürü seyler söylüyordu. Tek kaldım. Gözleıime inanamıyordum. Öl tim. Yalnız kendim bulunmak isteme • ya hazırlanarak dönüp «geliyor musu nın selâmını iâde etmişti. Nur merakla gördü. Havada hafif bir ecza kokusu rar otomobile bind.ikleri zaman sustu. düğünü sandığım, matemini tuttuğum a dim. Hareketlerinizde serbest olmanız Nur hayretle ona bakıyordu. Tuhaf a dam karşımda gülüp söylüyor ve dola daha iyi idi. Belki onu çağırtır konuşur, nuz?» diye, sordu. Ben yukarı çıkacağım. ona baktı. Galib bunu farketti. Kadın vardı. Bizim Hüseyin bekliyor. Hani şu bugün uzdklaşınca: yahud siz yanına gidersiniz diye, düşünGalib biraz sonra geldi, «şimdi gide damdı bu! Asıl mühim meseleden, T o şıyordu. Allahım bu ne müthiş şeydi. Ama çok sevirıdiniz değil mi? katlıyandaki karşılaşmadan daha hiç düm. size yolladığım adam... Ona bazı şeyler Şahinde Hanım, dedi, dulmuş ga biliriz» dedi. Hüseyin Efendi onlara ka Bir an heyecandan sevinip sevinbahsetmemişti. Acaba hiç mi bahsetmiyeKız bir an dalgınlaştı: terHih edeceğim.» liba, üst katta oturuyor. Geçen gün ta pıyı açtı.. Selâmetledi. Çıktılar. mediğimin farkında bile olmadım. Yal Bunu yapamadım, dedi. Halbukı Nur «geliyorum» dedi. Onun arkasın nıştık. Merdivenleri biraz telâşlı indiler. Ga cekti? Fakat neden? dan otomobilden atladı. Büyücek bir a Bir kat daha çıktılar ve bir kapının !ib «yarın muayenehaneyi açıyorum, di Osmanbeye gelinciye kadar konuş nız derhal ağır bir yükün göğsümden ne çok istiyordum. Ne çok onunla konuşpartımandan içeri girdıler. önünde durdular. Galib gülerek kıza ka yordu. Üç hastanı var. Onları ilk defa madılar. Orada Galib şoföre otomobili kalktığını hissettim. Ağır bir mes'uliyet mak istiyordum. Düşünün, orada, biraz ten kurtulmanın verdiği bu hazzı size uzakta idi. Beni görse ne yapardı acaGalib ona yol verirken: pının üzerindeki pirinç levhayı gösterdi: burada muayene edeceğim. Bakalım iş hızlı sürmemesini söyledi. Arkasına yasler nasıl gıder.. Hastalanmdan biri de lanarak sigarasını çıkardı. Kıza uzattı: nasıl anlatayım.. Dışarı çıktığımız za ba? Kaçar mıydı dersiniz? Belki de ben Hüseyin en itimad ettiğim adamdır, Galib Sahin sinir mütehassısı İçersiniı değil mi? Aradasırada, man sevincimden adeta uçuyordum. Far den nefret ediyor artık değil mi? dedi. Ev'velce zaten babamm yanında çaNur bütün bunları daima ayni tebes Şahınde Hanım..» Yok canım, eğer sizi hakikaten seNur derhal merdivenlerde tesadüf et hele büyük bu heyecan geçirdikten sonra kında değil misınız.. lışmış. Beni pek sever. Şimdi muayeneha sümle karşılıyordu. Garib bir hal içinde Gene adam sigarasmın külünü pence viyorsa çabuk barışır. hiç de fena d^ğüdir. nemde onu yanıma alıyorum. genc adama bircok seyler sövlemek arzu tikleri sarışın güzel kadını hatırladı. SaGülüyordu. Kız bir sigara aldı. Ga reden dışarı silkeliyerek ona dönmüştü. lArkası var) Birdenbire sustu, geriye doğru çekildı ediyor, fakat sözler dilinin ucuna geldiği hinde Hanım isminin üzerinde hafif bir