4 Ağustos 1939 CUMHURIYET Hâdiseler arasında BEYRUT MEKTUBLARl Istılâh davası Slovakya'da Macarlar aleyhine propaganda mı? Macar Hariciye Nazırı Osaky, bu geçici hâdiselerin bir şartla ciddiye alınmıyacağını söylüyor Budapeşte 3 (a.a.) Macar ajansı bildiriyor: Meb'usan meclisinde, Hariciye Nazırı Kont Osaky, Slovakyada yapılan Macar aleyhtarı propagmda hakkında sorulan bir suale cevaben aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: « Slovak milletinin büyük ekserı yeti, bu propagandayi tasvib etmiyor ve bu propagandaya iltihak eyletniyor. Bundan emınım. Bu Macar aleyhtarı propagandayi yapanlar, küçük küçük gruplardır. Buda peşte'deki Slovak elçisi de, bu propa gandaların, bir suitefehhümden ibaret bulunduğunu resmen bildirmiştir. Macaristan, Slovakyadaki Macarların hayatî menfaatlerine dokunulmadıkça, bu ge çicı hâdıselerı ciddiye almıyacaktır. Slovakya ile dostluk münasebetlerini inki şaf ettirmek için herşeyi yapan Maca ristan, yeni devleti tanıyanların başında gelmektedir ve çoktanberi mu allâkta olan meseleleri halletmek ve bir ticaret muahedesi akdeylemek te anlı dillerde ilim, fen, san'at ve felsefe ıstılahlarının pek çoğu lâtinceden ve yunancadan gelmedir. Halk dilinden alınma kelimeler de yok değildir; fakat bunlar, sayıca, ötekilerden çok daha azdır. Türk kültürü, islâm medeniyetine bağlı kaldığı miiddetçe Lâtin ve Yunan ıstılahlarını yadırgadı, Arab ve Acem ıstılahlarını kullandı. Ziya Gökalp Türk kültürünü islâm beynelmileline bağlıyanlardan olduğu için Arab ve Acem ıstılahlarını tercih ediyordu. Türk kültürünü Avrupa medeniyet zümresine iltihak ettiren Cumhuriyet inkılâbından sonra ıstılahlarımızı yeniden bulma zaruretile karşılaştık. Slovakyadan çıkarılan 678 yahudinin macerası 75 gündenberi deniz ortasında dolaşan ve ayak basacak bir kara parçası arayan bu insanlar, Beyrutta telörgülü bir yerde akıbetlerini bekliyorlar NALINA MIHINA İngiliz dostluğu ve Türk donanması vvelki gece, dostumuz Rumanyanın Ayazpaşadaki yazlık sefarethanesinde verilen bir suvareye davetli idim. Bahçenin, büyük ve yüksek bir geminin kaptan köprüsüne benziyen terasmdan bir gümüş ırmak gibi akan Boğaz sularına baktım. Türk Ingiliz filoları sıralanmış yatıyorlar ve «fîeşin» denilen elektrik fenerlerile birbirlerine birşeyler söylüyorlardı. Ayni fılonun birlikleri gibi, bir hizada, yanyana demirîemiş olan Türk ve İngiliz harb gemileri, sulhun nigehbanı ve koruyucusudurlar. Bir saat sonra Perapalasta idim. Türk ve İngiliz deniz zabitleri yanyana ve kolkola dolaşıyor, konuşuyor, gülüşüyorlardı. Türk ve İngiliz Amiralleri birbirlerinin, donanmaların ve milletlenn şerefıne kadeh kaldırıyorlardı. Bu beyaz ünıformalı denizcileri, birer sulh güvercinine benzettim; fakat icabında harb kartalı oluverecek güvercinler. şebbüsünde bulunmuştur. Bu ticaret müzakerelerine 26 temmuzda başlanacaktır. Halbuki bu arada Slovakyanın hattı hareketi havayı o derece ifsad eylemiştir ki, iki memleket arasındaki münasebetleri daha fazla fenalaştıra bilecek olan muhtemel bir muvaffakiyetsizliğin önüne geçmek üzere, Macaristan, Garb medeniyeti zümresine katılbu müzakerelerin tehirini tercih eylemiştir. ınış olduktan sonra, tereddüde lüzum Bu müzakerelere, ancak, Slovakyada zihinlerin yatışmasından sonra muvaffakiyet yok, canlı dillerde kullanılan, kökleri Lâtin veya Yunan, müşterek ıstılahşanslarile başlanabilir. ları şivemize göre biraz yontarak alaMacaristan haricî siyasetinin menfaat caktık ve öyle yapmağa başladık: lerini muhafaza için bütün tedbirler alınArtık «içtimaiyat» ve «ruhiyat» demış ve yapılacak teşebbüslerin müessırlığığil, «sosyoloji» ve «psikoloji» diyoni temin için yeni yeni tedbirlere de tevesruz. Halk dilinde karşılığı olan «denesül olunacaktır. Meb'usan meclisinden ve me = essai», «belirti = tezahür» ilâh.. Macar milletinden sabırlı olmasını ve ça gibi her milletin kendi lisanından albuk hiddetlenmemesını rıca ederım. dığı kelimeler müstesna, karşılığı buSlovakyada muhakkak suretet daha iyi lunmıyanları beynelmilel yunanca ve bir hattı hareket kendisini gösterecektir ve lâtince köklerden almamız lâzımdı. bu, bizzat Slovakyanın da m^nfaati iktı Bütün garbın benimsediği bu prensip, her türlü ıstılah münakaşasını önliyezasındandır.» cek kadar sadeydi. llllılllııııııımımm*...... «Frossoulo» yolcularınm bir kısmı Lübnan muhafızlarının ortasında Beyrut karantinehanesinde Beyrut (Hususî) Bi: haftadır Beyrutun tam 678 aded davetsiz misafiri var. r Misafir; geldiği gibi np edeyse gidecek olan demektir. Evet, bunlar da öyledirler ama, bir küçük tarkla: «Gidecek» değiller de, «gönder'lecek» ler. Çünkü hele bu mevsimde, dört gÖ2İe seyyah bekliyen Lübnanh; bunlan ^örür görmez, yurdu sanki miithiş bir çekirge istilâsına uğruyormuş gi'^i ayaklanmış «Sakm... yerleşmesinler buradd, istemiyorum!» diye feryadı basmıştır. O kadar ki, Fransa, t;skin etmek için halka, bir resmî tebliğle teminat vermek üzumunu duymuştur: «Merak etmeyiniz. Sırf insanî duygularla kabul ederek, dört duvar arasında muhafaza ettiğimiz bu bahtsız mahluklar burada alıkonacak değill»rdir.» Fakat her yaşta iş adamı ve birçok da güzel, ahu bakışlı dllberden mürekkab bulunan bu Yahudi kaiabalığı Beyruta nereden, niçin ve nasıl gelmiştir? Garib, feci... hatta bc:r.balı, kanlı, bıcaklı bir hikâye: T a m iki buçuk. ay evvel Rumanyanın Sülina lımanma demir atan Panama bandırah Frossoula şilebi ÇekoSlovakyanın muhtelif şehirlerinden gelerek kendisini bekliyen 678 Yahudiyi ambarlarına yerleştirmış, Karadenize açılmıştır. Bandırası Panama, kaptan ve tayfası Yunanlı, kiracıları ve sahibleri meşkuk, yolculan Yahudi olan bu köhne ve pis vapur ağır ağır Boğaziçinden ve Çanakkaleden geçtikten sonra nereye gidiyordu? Arzi mev'ud'a... diyoılardı. Evet Yahudiyi hem de üç beş değil tam 56 buçuk düzine Yahudiyi kafese koyacak kadar yaman beynelmilel dolandıncılardan iki kişinin ağına düşerek Frossoula'nın kokmus ambarlarına yerleşenler, verdikleri avuc dolusu paralar mukabilinde soluğu Te! Aviv plâjında a« lacaklarmı sanıyorlardı. Tam 75 gün Akdenizde uğramadık ada, koy, körfez, liman ve yanaştığı kıyıda uydurmadık yalar. bırakmıyan serseri gemi hatta Filistin topraklarında bile hep «Başka kapıya!..» cevablarile karşılaşa karşılaşa ve döne dolasa nihayet Beyrut önlerine gelmiş ve «İmdad!» bayrağım çekmiştir. Ne var? diye soran Fransız karantina memurlan kaptaadan §u cevabı almışlardır: Ne suyumuz, ne kömürümüz, ne ekmeğimiz, ne de param;z kaldı. Ustelik, peyda olan koca koca sıçan sürüleri yolculara saldırıyorlar... Merhamete gelen F'ansızlar: Pekâlâ, diyorlar, yolcular karantina dairesine çıksınlar, vapuru temizliyelim. Bir kara parçasma ayik basmak ümidini kaybetmiş ac ve susuz Yahudiler birkaç gün için de olsa Beyrut şehrinin bir kenarındaki yüksek duvarlar ve telörgülerile çevrilmiş karantina tahaffuzhanesine çıkifi öyle bir nlrrıet sayıyorlar ve bu sevincle öyle coşuyo'a: ki bütün Lübnan bir anda bir Yahudi istilâsına uğradığını sanıyor. Lübnanda zaten ne zamandanberi şu şayia dolaşıp durmaktadır: Filistinde rahatı kaçan Yahudilerden bir kısmı yavaş yavaş hududu geçerek Lübnanda yerleşmeye çalışıyorlar. Şimdi karantinaya çıkanlan 678 Yahudi de ağızdan ağza sişe şişe bin, iki bin. hatta üç bini bulunca... bir de «Bu vapuru gene Yahudi yüklü baska vapurlar takib ediyor» lâfları yayılınca Lübnanhnın telâşını, endişesini gözönüne getireb:lirsmiz. İşte bu heyecanın en şiddetli deminde yani gecenin onunda burada ender göbir h?' V."<»"n elektrikler birdenb' r;;'" şöüuvermez m i i Ingiltere^ Lehistana Rumen • Macar 8 milyon lira veriyor müzakereleri Dün Londrada bir itilâf İki hükumet, hudud hâdisesini tahkik ediyor name imza edildi Londra, 3 (a.a.) Londrada denizaşırı ticaret nazırı Hudson ile Polonya büyükelçisi Kont Raczynski arasında bir itılâfname imza edilmiştir. Bu itilâfnameye göre İngiltere hükÇyneti, İngliız emtiası satın alması için Polonyaya 8 milyon 163 bin 300 İngiliz lirası ikraz edecektir. Polonya hükumeti, ikraz edilecek para miktarına tekabül edecek esham çıkaracaktır. Bu eshamın sermayesi ve faizleri İngiltere ticaret nezareti tarafından garanti edilecektir. Eşham yüzde 5 faiz getirecek ve 1941 tarihinden itibaren 16 sene içinde itfa olunacaktır. Bu eshamın satışından hasıl olan meblâğ, tamamen veya kısmen İngilterede imal edilen maddelerin satın alınmasına tahsis olunacaktır. Bükreş 3 (a.a.) Yukarı Tessa sularında Macar vapurlarının seyriseıen ne müteallik olarak Sinai'de evvelce girişilmiş ve bir müddettenberi kesilmiş olan müzakerelere, Macaristanın Rumanya ile bir itilâf akdine kadar nehirde seyriseferi menetmeği kabul etmesi üzerine, tekrar başlamlacaktır. Hudud hâdiseleri tahkik ediliyor Leh elçisi Varşovaya gitti Londra 3 (a.a.) Polonyanm Lon dra büyük elçisi Kont Raczynski ile refikası, bugün Londradan Varşovaya hareket etmişlerdir. Büyük elçi, pek az bir müddet Varşovada kalacak ve Polonya hükumet azasile bazı görüşmelerde bulunduktan sonra ö nümüzdeki çarşamba veya perşembe gürü Londraya avdet eyliyecektir. Bükreş 3 (a.a. ) Rador ajansı büdiriyor: Macaristanın Bükreş orta elçiliği, Macar hükumetinin Rumanya ile bir mukavele akdedilinciye kadar Yukarı Tessa üzerinde sandal ve sal nakliyatını men için icab eden tedbirleri almış olduğunu Hariciye Nezaretine bildirmiş olduğıından, Rumanya hükumeti Sinaia müzakerelerinin tekrar başlamasına müsaade etmiştir. Diğer taraftan Rumanya ve Macaristan hükumetleri Teceul hâdisesi hakkmda tahkikat yapmak üzere muhteüt bir komisyon teşkjli için mutabık kalımslardır. Madrid, 3 (a.a.) Talavera'da yapılan bir suikasd üzerine 60 kişi tevkif oLondra, 3 (a.a.) İrlandahlar teş lunmuştur. kılâtına mensub iki mühim azanm IngilUmumî Harbin yıldönümü tereye girmeğe teşebbüs ettikleri takdirde Berlin, 3 (a.a.) Almanya, urrumemleketten tardedilmeleri için bütün mî harbin 25 inci yıldönümünü Bayreuthlimanlara ve tayyare istasyonlanna emir da Hitler'in önünde yapılan geçid meraveriimiştir. Bu iki kişi Russel ile muavin imile kutlamıştır. lerinden biridir. Italyada Yahudilere yasak İrlandalı tethişçilere karşı tedbir alındı tspanyada 60 suikasdci tevkif edildi Hudud haricine çıkarılanlar Londra 3 (a.a.) Tethişçilerden, memleketten tardolunanların sayısı 36 ye baliğ olmuştur. Bazı şüphelilerin İngiltereye girmesini meneden bir takım emirnameler de neşrolunmuştur. olan meslekler İspanyada feci bir otokar kazası Roma, 3 (a.a.) Resmî gazete Yahudilerin serbest mesleklerde nası! çalışabileceklerine dair bir emirname neşretmektedir. Gazetecilik ve kitabcılık Yahudilere yasaktır. Diğer mesleklerde ise Yahudiler ancak Yahudiler lehine olarak çalışabileceklerdir. Bir anarşi peyda oldu: Istılahlar lâtinceden, yunancadan, eski arkaik türkçeden, halk dilinden alınarak, yenileri uydurularak ve hepsi birbirine katılarak lisana sokulmak istendi. Ortada hiçbir prensip kalmamıştı: Biz hangi medeniyet zümresindeniz? Hiç bir kültür manzumesine nispet kabul etmiyen müstakil, âvâre, münferid bir ıstılah lugatine mi sahib olacağız? ö y l e ise bu lâtince ve yunanca bozuntuları ne? Değilse bütün garb dünyasının müşterek kullandığı Lâtin ve Yunan kökleri dururken neden öz türkçe ıstılah uydurmağa kalkıyoruz? Bunu anlatmak için yazdığım yazı. ya doktor îbrahim İşçil, dünkü Cumhuriyette çıkan cevabmda, garb ıstılahları arasında da halk dilinden, almma kelimeler olduğunu bildirdi. Şüphesiz. Fakat geri kalan ıstılahlaVın hepsi lâtinceden ve yunancadan alınmadır. Bunların topunu birden kendi halk dillerine veya eski arkaik lisanla. rına çevirmeği düşünmüş tek bir garb milleti yoktur. Hem ne hacet? Bizim lıbbî ıstılahlarımız ve tabirlerimiz arasında da halk dilinden gelenler var: «Sıtma» gibi. Bunu kullanıyoruz. Eğer Balsamine kelimesinin türkçesi, kınaçiçeği olmasaydı veya bunu bir fen kelimesi gibi kullanmakta zorluk çekseydik, Almanlar gibi aynen kabul etmemizde ne mahzur vardı? Onlar kansere «yengeç» diyebilirler; bu tabir, köylerimizden şehirlerimize intikal etmiş olsaydı biz de kullanırdık. Fakat böyle olmayınca niçin şehir kullanışını anarşiye sokalım? Yengeç bizi güldürür. Bu psikolojik vâkıaya niçin saygımız yok? Istılahlann bir kültür bünyesinden doğan canlı mahluklar olduğunu ve kurma bebekler gibi, seri halinde, icadcı ve terkibci muhayyilemizin fabrikalarından çıkarılamıyacağını tekrarlamak istiyorum. Bunu her nevi uzviyetler üstünde zengin müşahedeler sahibi doktorlanmızın herkesten evvel kabul etmelerini beklerdim. PEYAM1 SAFA Danzigteki siyasî mevkuflar Mahpusların ikinci kafilesi Berline nakledildi Varşova 3 (a.a.) Danzig gazelelerine göre, siyasi mahpusların ikinci kafilesi dün tayyare ile Danzig'den Berüne nakledilmiştir. Mevkuflar, vatanî hiyanetle edilmekte olup yüksek Alman mahkemesi tarafmdan haklarında karar verilecektir. Jaen, (İspanya) 3 (a.a.) Quesada yakınlannda Becerro yolu üzerinde bir oiokar uçuruma yuvarlanmış ve sekiz kişi ölmüştür. 61 kişi de yaralanmıştır. Otokarda, kız ve erkek Falanjist gencler bulunuyordu ve bunlar hazine için toplanan mücevher ile altın ve gümüş parayı teslim etmek üzere Jaen'e gidiyor!a>dı. Fransada serbest ticaret Paris, 3 (a.a.) Hükumet, ticaret serbestisini yeniden tesis etmek maksadile sınaî mahsuller hakkındaki birtakım kontenjantman tedbirlerinin tatbikma nihayet vermeği karar altına almıştır. Daladye, Suad Davazı kabul etti Dük dö Kent'in ttalyadaki ziyaretleri Paris, 3 (a.a.) Havas ajansı bildiriyor: Başvekil Daladye, dün, Türkiye büyükelçisi Suad Davazı kabul ederek uzun ve samimî bir mülâkatta bulunmuştur. Büyük elçi hareket etti Paris 3 (a.a.) Türkiyenin TaV ran Büyük Elçiİıaint tayin edilmiş olan Suad Davaz, bu akşam Paristen hareket etmiştir. Milâno, 3 (a.a.) Halihazırda Italyada hususî surette ikamet etmekte olan Dük ve Düses de Kent, dün öğleden sonra «Leonard de Vinci ve muhtelif asır lardaki İtalyan icadlan,, sergisini zivaret etmişlerdir. Dük ve Düşes de Kent, VeYeni tevkifler nediğe gelmişler ve büyük İtalyan ressanr Varşova 3 (a.a.) Alman poli'i Veronese'in sergisini ziyaret etmislerdir Danzig'de istihkâmlarda çalışan 11 is. Bu sergide İtalyan san'atının pek ziyade çiyi sabotaj yaptıklarından dolayı tev maruf olan birçok şaheserleri bulunmakkif etmiştir. Keza üç askerî mühendis de tadır. tevkif olunmuştur. tspanyada bir tren kazası îzmirde bir cinayet Valancia, 3 (a.a.) Amusco istasyonunda bir lokomotiften çıkan kıvılcım asid sülfrik dolu bir vagona ateş vermiş ve yangın bütün trene sirayet etmiştir. Yc ! cr' ' ' ' • ^7dan boğulmak üze re ıken kurtarılmıstır. İzmir 3 (Hususî) Şehrimizde alâk? yetlerin ziyaretleri uyandıran mühim bir cinayet olmuştur. Milâno 3 (a.a.) İtalyan ordusunun Zeytinlik sokağında Fatmanın evinde kadın yüzünden altı kişi birbirine girmiş ve iıanevralarını takib etmekte olan Alman. bunlardan Serif isminde biri bıçaklanar^V İspanyol ve Macar askerî heyetleri bu saî v= harb imalât ^ • • . r , ' i ' t c^evam etmhtc • ' " ' •;;> • • ini zivaret etmişlerdir. dir. İtalyadaki ecnebi askerî he Şu satırları yazarken önümde bir resim Hiç alışmadığı bu karanlığa üç beş duruyor; Yavuzda alınmış; İngiliz ve dakika tahammül eden Beyrutlu lâm Türk denizcileri, Türk toplarının gölgesi baların bir türlü yanmadığını görünce: altında, beraberce yemek yiyorlar. Yarın, Eyvah... diye yerinden oynadı... icab ederse beraberce döğüşecekler, beraEyvah ışıklan mahsus söndürdüler, Ya berce, ölecekler ve beraberce muzaffer ohudileri şehre kaçırıyorlar! lacaklar. Bu bunaltıcı günlerde insana feO gece, yurduna Yahudinin sokulup rahlık ve iman veren, güzel bir dostluk ve yerleşmesinden ürken hr milletin müt silâh arkadaşlığı manzarası: Akdeni^de hiş korkusunu gözlerımle gördüm ve Yakınşarkta sulhun temelini teşkil eden Ertesi gün ise, o k<ıanlıktan istıfade bir dostluk ve silâh arkadaşlığı. ederek tek Yahudinin şehre girmediği anlaşıldığı halde ilk defa olarak BeyEvet, Türk İngiliz dostluğu, Türk rutun meşhur Yahudi mahallesinde bir Fransız dostluğu, Türk Sovyet dostluğu, bomba patladı. Akdenizde, Yakınşarkta, hatta BalkanVe bazı gazetelerin: «Fransızların ga larda sulhun üç ayaklı, sağlam temelidir. lıba bu Yahudıleri Lübnanda iskâna nı Türkiye ile İngiltere arasındaki ittifak yetleri var...» lâfları üzerine de, gene muahedesi imzalandığı zaman yazdığım Yahudi mahallesinde Sem de Alyans bir yazıda, bu muahedenin imzalandığı İzraelit mektebinin önünde ikinci bir anda, İngiltere 2,000,000 süngülük bir bomba patlıyarak ortd!ığ allak bullak ordu, Türkiye 1,500,000 tonluk bir doetti. nanma kazandı, demıştım. Bu yazımdan 678 Çeko Slovakya Yahudi5! ise hâ ıe Ingilterenin kara ordusunu, ne de Tür15 karantina tahaffuzhanesinde, telörgü iyenin donanmasını kuvvetlendirmekten ler ortasında Beyrut Yahudi cemaatinin vazgeçmeleri manası çıkarılmamalıdır. İnianesile yiyip içerek bilrrediçji, bilemiye giltere sulhun muhafazası ve harbin kazaceği bir akıbeti beklemektedir. nılması için büyük bir kara ordusuna sahib Yalnız burada, bunlar arasındaki dil olmak mecburiyetindedır ve bunu yapmaberlerden birini paylasamamak yüzünden ğa başlamıstır. Türkiye de, gene ayni sevapurun baş kamarotu, kırk yıllık dostu beb ve maksadla kendi ihtiyaclarına uyve hemşerisi olan aşçıbaşıyı bıçakhyarak gun kuvvetli bir donanmaya sahib olmak öldürdü. mecburiyetindedir; İngilterenin dostluğunGörüyorsunuz ki; Yahudi yüklü oir dan, malî kudretınden ve gemi inşaiyeci'i\apur, zevk ve safasına düşkün Beyrutu ğindeki yüksek sınaî kabiliyetinden istifabir haftadır çileden ç.karıp duruyor. de ederek Türk donanmasını ihtiyac nisAldığımı hususî mi'saa.le ile bu Ya petinde takviye etmelidir. İngiliz donanhudileri görmeye gitmi^tim Elimde fo ması denıze hâkımdır; bızım donanma\a tograf makinesile kenJileıine yaklaîtığı htıyacımız kalmamıştır, demek müthiş bir mı görünce, çoluk çocuk etrafımı sardı hata ve feci bir gaflet olur. İngiliz donanlar: ması denizlere hâkimdir amma ve İngiltere Gazetecisiniz btYı\. Yazmız, di Fransayı da, Felemengi de garanti etmişyorlardı, Yahudi milleünin çektiği bu a tir amma, bu iki memleket kendi ihtiyaczabı görünüz ve yazın.z! ları ve güçleri nispetinde donanma yapı Fakat nasıl oldu bu iş?.. dedim, yorlar. Türkiye ne kadar kuvvetli olursa Yahudi aldanır mı? kendısıne o kadar dost ve müttefik Bir sürü ağız, heı d'lden cevab veri bulur, o kadar hürmet kazanır. Bir donanyordu. Bunların arasıncian anlıyabildikle ma, gemileri ve müretebatı itibarile öyle rim şunlardı: birkaç senede yetışmez. Onun için, İngil Yahudi öyle buna'd;, öyle şasırdı tere dostumuzdur ve İngiliz donanması ki, onu artık bebekler bıle aldatabilir. bizi denizden gelecek hücumlara korur diHele; «Seni Arzı mev'uda götüreceğim» ye gevşemek ve donanma yapmaktan vaztlerlerse... gecmek asla doğru değildir. Peki şimdi ne yapacaksımz? Meselâ, yarının harbinde o kadar çolc Biz bu halde iradesine sahib, arzusunu yerine getirmeye kadır insanlar küçük gemiye ihtiyac hasıl olacaktır ki değiliz ki «Ne yapacaksımz?» diyorsu İngiltere dahi denizlere hâkim olmasma nuz. Doğup büyiidügjmüz ve «yuvam» rağmen, denizaltı gemilerine karşı, binlerdediğimiz topraklardan kovulmuş insan le gemi seferber edecek ve belki de bize larız ki, şimdi şu fırıl fırıl dönen yusyu verecek fazla gemi bulamıyacaktır. Buvarlak dünyada bir merhamet sahibinin gün, denizaltı gemilerile mücadele icin, çıkıp da «Gel şuraya i'iş...» diye göste elimizdeki vasıtalar hiç de kâfi değildir. receği bir karış toprağı arıyoruz. Hulâsa, Türkiye, İngiliz dostluğuna Ve içlerinden, maca çıkmış gibi yarı güvenip yeni ve kuvvetli bir donanma çıplak bir gene kız, benim yerime sor vapmaktan vazgeçmek değil; bilâkis bu du: dostluktan istifade edip kuvvetli bir do* Ya hiç yer göjteren olmazsa? panmaya sahib olmak siyasetini eütmeliPrag sarraflarından olduğunu söyliyen dir. Kendi kuvvetine güvenen ve kuvvetli biri bağırdı: olan hiçbir zaman zararlı çıkmaz. Denizin ortasında birbirimizi yiye yiye öleceğiz, bunu bilmiyecek ne var? Fransız makamları ise; «Buniann sonu ne olacak?» sualime şöyle cevab ver Bir veznedar yanlışlıkla bin diler: lira fazla para verdi Bir beşerî duygu ile rr.uvakkaten Millî bankalardan birinin veznedarı buraya çıkarıp tenıizlediğımiz ve doyurmaaş tevziatı esnasmda fazladan bin lira duğumuz bu insanları, maalesef, vapurvermiştir. Dün, devair mutemedlerinden larına bindirip yollarına salmaktan başbu paranm yanlışlıkla alınıp alınmadığı ka birşey düşünemeyiz. sorulmuştur. Yolları... Fakat bu yol nereye çıkar? Amerikada memurlar siya Onu, dediler, bu «in^ar» ları yersetle uğraşamıyacaklar lerinden yurdlarından kovanîar düşünmeVaşington, 3 (a.a.) Devlet meliydiler. murlan herhangi parti hesabına olursa ol*** sun siyasî mücadelelere kanşmaktan meOn gün kadar evvel Sayda ve Sur'u gezdikten sonra Filistin hududuna yakla neden kanun lâyihasım Reisicumhur Ruzşırken Naura'da bir kalabalığm yolu ka velt imzalamıstır. padığmı görmüş otomobilden inmiştim. İTrTTrtSrWS pafçasi bu« Denizden henüz çıkanlmış bir gene kız nâşı etrafında toplanmışlardı. Bu cese lunmuştu: «Vatanımızdan kovulduk. Ar din bovnnna baelı me«in bir cüzdanda zı mev'tıda krbul edilmedik.» #** * çıkarılan teneke kutu i^inde, ingilizce §u I