22 Temmuz 193» CUMHTJRÎYET Afyon îptilâsı îngilterenin malî sahadaki kudreti Turgudluda güzel bir kaplıca Şehrin içinden Hongkong ve Bangkok afyonhaneleri, içlerine altın akıtılan kuyulara benzerler Hongkongun büyük afyonhanelerinden birinde, afyonkeşlerin hali Afyon iptilâsının bilhassa Çinliler tarafından benimsendiği ve üzerlerinde nekadar tahrib edici tesir icra ettiği, dtedenberi muhtelif vesilelerle anlatıla gelmiştir. Bu anlatılanlar arasında en az zikri geçen, Çinde zaman zaman bu iptilâya karşı uğraşmaktan da geri kalınmadığı ve bu uğrajmayı gene Çinlüerden bir kısmmın, idare ettiğidir. Afyon iptilâsının artması ne dereceye kadar fena tesirler icra edeceğini mevcud emarelere baka# rak evvelden anhyan bazı uyanık Çinliler, ülkelerinde afyon mevcudunun artmaması için tedbirler almışlardır. Bu arada şarkî Hindistan kumpanyasınm gemilerile ilâc olarak işe yaramak üzere Çine Hindıstandan afyon getirilirken, buna mâni olmak istemişlerdir. O zaman iktidar mevkiinde bulunan Mançu hanedanı, afyon ithalini yasak etmeye teşebbüs edince, bu maddeyi memlekete sokup sokmamak ihtilâflı bir mevzu mahiyetini almıştır. Hatta bu yüzden sokmak istiyenlerle sokmamak ıstiyenler silâha sanlmışlardır. Bu suretle vukua gelen bir «afyon muharebesi» de Çin tarihine geçmiştir. Afyon yüklü bir vapurun batırılması, ihtilâfı büsbütün büyütmüş ve 1842 tarihinde, Çin devleti yasağı kaldırmak zorunda kalmıştır. Bununla beraber, ilâc yerine faydalı bir yoldan kullanılmayıp da keyif verici zehir mahiyeünde kullanılmasını önlemek hususunda birtakım kayıd ve şart konulmuştur. Şimdı afyonu ilâc olarak kullanmak, ancak hekim tarafından verilecek bir reçete ile kabildir. Fakat, memleketin muhtelif yerlerinde gizli, hatta bazı yerlerinde de açıktan açığa afyonhaneler işler, durur. Bütün uğraşmalara rağmen, bu iptilânm büsbütün önüne geçilemiyor, afyon müptelâlarile tam manasile başa çıkılamıyor. Çmlilerde bu iptilâ, irsileşmıştir, babadan evlâda intikal etmektedir. Çubuk tarzmda yontulan bambu kamışına dudak değdiren afyonkeşler arasında en çok gencler görülüyor. Bu zehir vücudü çabuk yıpratmaktadır. Afyonkeş genclerden her hangi birine «Neden afyon çekiyorsun?» diye sorulunca, alınacak cevab: «Hasta olmak istemediğimden! Eğer bugün afyon çekmezsem, yann halsizlikten bütün vücudüm titrer, kol, bacak kıpırdatamam ve el arabamı yerinden oynatıp da müşteri taşıyamam! Sonra ne olurum? Para kazanmazsam aclıktan ölürüm!» şeklindedir. Afyon, milyonlarca san derili insanın hayatiyet kuvvetini gemirmiştir, hâlâ da kemirmektedir. Asya kıt'asında en büyük afyonhaneler, bilhassa Hongkong ve Bangkok şehirlerindedir. Asyanın bu iki meşhur şehrinde müteaddid afyonhaneler mevcuddur. Bu yerlerin daimî müşterileri, buralara su gibi altın akıtırlar. Müşterisiz kalsa suyu tükenmiş kuyulara benziyecek olan afyonhaneler, hâlâ i&letenler hesabına ehemmiyetli birer gelir membaıır. Siyamda afyon, hükumetin inhisan altmdadır ve 1936 37 seneleri arasında buradan temin olunan gelir, yuvarlak hesab on milyon tikal miktarında hesablanan para getirmiştir. Orada afyonun kaçak olarak istimali veya nakli ağır cezalarla menedilmiştir. Bunların cezası, on seneye kadar ağır hapistir. Afyonkeşlerle bunun ticaretini yapanlar cezanm böyle ağır olduğunu bildikleri halde, afyonu kaçak olarak kullanırlar. Ekseriyetle Çinlilerle karşılaşılan bu iki şehirdeki afyonhanelerden en büyüğü, nasıldır? Bir evin üç katında geniş ve dar olmak üzere bb'lmder vardır. Bunlar müşterilerin istedikleri kısımlarda afyon çekmelerine göre hazırlanmışhr. Geniş yerde afyon çekmek istiyen başkalarile bir arada çömelir, uzanır, dar yerde çekmek istiyen tek başına kalabilir, yahud da birkaç kişile birlikte oturur. Asağı yukan alaturka hamamlann göbektaşı bulunan kısmile halvet kısımlarını andıran farklarla taksimat! Tek bina, yüz elli kadar müsteri barındıracak şekildedir. Müşteri, yakılan afyon lâmbasınm yanma çökerek çubuk tarzmda yontulan bambu kamışile afyonu birleştirir ve ısıtma işi kıvammı bulunca, kamışa dudak değdirip afyon çekmeye koyulur. Kâfi derecede çektikten sonra, kamışı elinden bırakıp umumiyetle sert olan bir cismi yastık yerine başı altma yerleştirerek, yavaş yavaş tahayyülâta dalar. Artık afyonkeş, başka bir âlemdedir. Gerçi kendine göre bir nevi zevk duyarsa da bunun acısı, sonra müthi« surette çıkar. Bir^ Avrupalı, bu afyonhanelerden birinde tetkikat yaparken, arka avluya açılan pencerelerden giren hafif ısığın ziyasile usulcacık resim çektiği sırada, afyonkeşler hiç birşeyin farkına varmamışlardır; ancak, toplu bulundukları içeri salonlardan birinde magnezyom yakmca, bir kısmı irkilmiş, bir kısmı sendeliyerek kalkmış, şaşkın şaşkın bakınmıştır. Tam öğle zamanı, bunalhcı derecede sıcak, basık mukassi bir yeri ve o yerdekilerin halini gösteren bu resim, afyonhane ile afyonkeşlerin vaziyetini bu kadar yakmdan ve olduğu gibi ortaya koyan ilk muvaffak enstantane sayılıyor! ya, sulh arzu etmekte ve sulhu temin ede cek vasıtaların tedarikile meşgul olmak tadır. İngiltere, bugün, sulh emrinde kul lanacağı malî kudretıni seferber hale ge^ tirmekle meşguldür. Zira, ordular sefer ber etmekten başka birşey bilmiyen to taliter devletlere karşıhk, İngiltere, topraklarınm müdafaası için altınını, Ingilız lirasını, kredisini seferber etmek imkânına maliktir. Simdi, gerek dahilî, gerek haricî maksadlarla, bu imkânı kullanmağa başlamıştır. Britanya maliyesinin bütü şubeleri, dünya sulhu için çalışıyor. Dahilî seferberliğin en başmda bütçe meselesi geliyor. İngiltere Maliye Nazırı, millî müdafaa için, Avam kamarasından 79 milyon İngiliz lirası munzam tahsisat istemiştir. Bu tahsisat, kur'a muamelâtına aid ilk masrafların, iptidaî maddelerle erzak ve teslihatın karşılığını teşkil ediyor. Bu 79 milyon İngiliz lirası, 1939 1940 senesi bütçesine nisan ayında ko nulan 630 milyon liraya inzimam edecek cem'an 709 milyon İngiliz lirasına baliğ olacaktır. 1938 39 bütçesinde ayni fasıl 400 milyonu, 1 9 3 7 3 8 bütçesinde 160 milyonu ihtıva edıyordu. Geçen asır ortalarında, îngiltere bütçesinin umumî yekunundan on beş misli fazla olan bu 709 milyon İngiliz lirası, harbin hazırlanmasma tahsis edilecektir. Bütçe üzerinde sarfedilen bu gayretten sonra nakid meselesi geliyor. Londranın ehemmiyet verdıği nokta sterlinin istikrarını ve prestijini muhafazâ etmekle beraber, tediye vesaitinin zarurî tezayü düne de halel getirmemektir. İngiltere devlet bankasının ihrac ettiği evrakı nakdiye yekunu, 26 kânunusanide 464 milyon sterlinken, 29 haziranda 499 milyona, 6 temmuzda 506 milyona, 13 temmuzda 508 milyona çıkmıştır. Hal buki, tedavüldeki nakid yekunu 1 mart tarihli takdiri kıymete nazaran 926 milyon nispetinde olan altın ihtiyat akçesini, nizamen, ancak 300 milyon sterlin tecavüz edebilir. Devlet bankasının ihrac ettiği evrakı nakdiye, bu 526 milyonu hemen hemen bulmuştur. İngiltere hükumeti, vaktile 400 milyonken sonra 300 milyona indirilen bu nispeti yükseltebitirtii. Lâkin, bankanm madenî nakid ihtiyatım artırmak suretile tedavül kıymetini yükseltmeği tercih etmiştir. Geçen kânunusanide devlet bankasından 200 milyon altın lira alan hazine, bugün bunun 20 milyonunu bankaya iade et mek suretile ihrac müessesesindeki 226 milyon altın ihtiyat mevcudü 246 müyona çıkarılmıştır. Bu münakale gösteriyor ki, Londra kolay metodlara başvurmak niyetinde değildir. Ayni zamanda, hazinenin, ban kaya bu gibi iadelerde bulunacak kadar zengin olduğu da görülüyor. Geçen maıtın 31 inde, altın mevcudü 367 milyon raddesinde olan hazine, son yaptığı sarfiyat neticesinde fakirleşmiş olduğu hal de, kambiyo mücadelesi için gene kuvvetli silâhlara maliktir. ingiltere, dahilen böylece kuvvetlen dıkten sonra haricen de kuvvet iktisab etmekte bulunmuştur. İngiltere, artık bir adadan ibaret ol madığını müdriktir. Diplomasisi, taarruza karşı koymak iktidannda dostluklar ve ittifaklar akdine çahşırken, maliyesi de bu diplomasiye en mükemmel bir yar dımcı vazifesi görmektedir. Otarşi devletleri, ekonomik sahada, tazyik vasıtaları arayorlar. Devletten dçvlete, büyük mikyasta mübadeleler, serbest teşebbüslerin mütevazı alışverişlerile rekabet ediyor ve bunların yerine kaim oluyor. İngiltere, bunlara malî sahada karşı koymaktadır. İstiyen milletlere krediler verecek, bu krediler mukabilinde İngiliz malı almalarını imkân dahiline koyacaktır. Krediler, mübadelelere te kabül ediyor. Büyük Britanya Impara Belediye, Urganlı kaplı torluğu, sulhu muhafazâ calarını ıslah için çalışiçin milyarlar sarfediyor Güneş, bir mızrak boyu yükseldikten sonra bizde malara başladı Londra (Hususî) Büyük Britan Turgudlu (Hususî muhabirimizden) büsbütün şafak atıyor. Tahammül edebilirsen et! Belediye, Organlı kaplıcalannı iptıda bir vaziyetten kurtararak modern bir hale koymağa karar vermiştir. Belediyeler Bankasından yapılan istikrazdan 60 bin lira bu kaplıcalara tahsis edilecek tir. Gediz ırmağımn cenubunda gene Ilıca sularile husule gelen ve geçen sene kurutulan geniş bataklığm üst kısmında bir tepenin şimal yamaçlarından çıkan Organlı ılıcalan o sahadan birbirine yakın çıkan muhtelif membalardan teşekkül ediyorsa da asıl suyun bütün has saları haiz olan ve daha mazbut yerden geldiği anlaşılan kaynağm şimdiki banyolara giden ve hali hazırda kullanılan su olduğu tahakkuk etmiştir. Korkunc sıcaklar Yazan: SALÂHADD1N GÜNGÖR Suyun cinsine ve çıkan vaziyetine göre, burada eskiden husule gelme bir yeraltı sarsıntısile merkezi arza açılan bir çatlaktan gelen buharlarla husule geldiği ve suyun bu suretle arzm çok derinliklerile alâka ve iştiraki bulunduğunu göstermekte ve derin, bâkir sular olduğunu ifade etmektedir. Şimdiki asıl memba, kayalar arasından çıkmakta olup haricdeki sathî sularla kanşmaktadır. Sulann derecei harareti 63 80 dir. Membadaki su içindeki gazlerin meb zuliyetle haricde intişar ettiği görül mekte olmasına nazaran suyun oldukça bir tazyik altında geldiği anlaşılmak tadır. Kaplıca romatizma, âsab afetlerine, her türlü adale ağrılanna, kınk ve çıkıklardan ve burkulmadan mütevellid ârızalara, kum, böbrek, mide ve kalb hastalıklanna en kat'î deva olduğu mertebei sübuta varmıştır. Bu güzel kaplıcanın yerinin oldukça tenha oluşu ve oraya gidebilmek için yolun müsaid olmaması ve bilhassa Gediz ırmağımn öte tarafında bulunuşu, bu kaplıcalarm ihyasaında masrafı icab ettirmektedir. Bu sebeble kaplıca inşasından evvel oraya gidilecek yolun meydana gelmesi ve kaplıca muhitinin ve sahasının şimdiki feci vaziyetten kurta nlması ve ondan sonra kaplıca binası nın yapılmasma tevessül olunması esası düşünce olmalıdır. Bunlar temin olunduktan sonra Or ganlı kaplıcalan yalnız civarın değil, Ege mıntakasının mühim sağhk ihtiyacım karşılıyan güzel ve yerinde bir kaplıca olarak kendini herekese tamtmağa âyık ve müstaiddir. Cenubî Amerikanm beyinleri eriten korkunc sıcağı, bu sene galiba yolunu şaşırdı. Biz kaçmdıkça dalga dalga üstümüze yükleniyor. Daha sabahın alaca karanlığında boğucu bir tazyik hissederek yataktan fırlıyoruz: Doğru pencereye!.. Fakat bu pencereler, sanki Ustüva Hattma açılmışlar. Hava yerine kızgın bir alev sütunu, yüzümzü yalayarak, geçiyor. Hele, güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra, bizde büsbütün şafak atıyor. Tahammül edebilirsen et! Derimizin üzerinde açılan delikler, verdikleri randıman bakımından Terkos musluklarına çoktan rahmet okuttular. Terlemiyoruz, adeta damla damla eriyoruz. Elimize ne geçse mendil, gazete, kâğıd, mukavva, hatta sigara paketi hemen yelpaze haline geliyor. Vaktile, zorlu bir sıcak karşısında kaınca, şu teselli ile avunurduk: Gene cehenneme bir kadı attılar! Cehennemlik kadılar kalmadı ama, stanbul, arada bir, cehennem haline gelmekten bir türlü kurtulamadı. Şerbetçi, dondurmacı dükkânları önünde toplanan kalabalık zaman zaman görülmemiş bir dereceyi buluyor. Aramızda nekadar bağrıyanık varmış meğerse... ve doğan akşam, yerini gene, fıkırdal ve hamul geceye birdenbire terketti. Kazinodan, saat dokuza doğru ayrıldığımız halde; tanıdıklar: Bu kadar da erken gitmek olur mu?.. diye söyleniyorlardı. Köprüye ayak basıp da, tabanlarım, bütün gün, güneş altında kızmış kaldırımlara temas edince, yeniden bir fırın kapağı gibi yanan temmuzun içine düşmüş olduğumu farkettim. Bu korkunc sıcaklar, bizdeki sıcakhk ve soğukluk telâkkisini, bu gidişle değiştirecek. Meselâ artık, hoşumuza gitmiyen birinden bahsederken: Bırak şu soğuk herifi! diyemiyeceğiz. Bilâkis, hakkmdaki kanaatlerimizi ifadeye çalışırken: Öyle sıcak adam ki, yanına varılmıyor! Onu görünce bayılacak gibi oluyorum Yahud da: Tanımaz mısın? Pek soğuk bir arkadaştır. İnsanın adeta. canına can katar... KÜLTÜR ÎŞLERİ Takdirname alacak kütübhane memurlarımız Muhtelif kütübhanelerde muvaffaki etle çalışan memurların birer takdir name ile taltifleri uygun görüîmüştür. Takdirname alacaklann adlan tespit edilmiş, dünden itibaren kendilerine tebligat yapılmaya başlanmıştır. Tevkif edilen kadın Hikmet adlı gene bir kadm, Kadrigada Takohinin sandığından bir yüzükle 15 buçuk lira aşırmaktan Müddeiumumilie getirilmiş, Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesine gönderilmiştir. «Şal dokuyucuyum> dıyen Hikmet, «Takohi ,1e aramız açıktı, kendisini telâşa düşüüp öc almak istedim. Ne aldımsa bor cumdur, öderim> şeklinde ifade vermiştir. Tahkikata devam olunmak üzere Hikmet hakkmda tevkif müzekkeresi kesilmiştir. tngiliz seçicilerine hitaben neşredilen beyanname Londra, 21 (a.a.) Sulh için Evrensel birlik cemiyeti, bu akşam îngiliz seçicilerine bir beyanname neşrederek bunan meb'usları nezdinde müdahalede bulunmağa ve aşağıdaki iki noktanın yapılmasını taleb etmeğe davet eylemiştir: 1 îngiliz Sovyet paktı imzalanmadan evvel, parlâmento dağılmamalıdır. c Lindbergin yeni rökor uçuşları **%X Amerika Maruf pilot miralay Lindberg beTki de yeni bir rökor tesisi için uçuşlarına devam etmektedir. 2 Moskova müzakerelerinin bugünRumanya ile, bu tarzda bir anlaşma kü vaziyetile derhal bir anlaşmaya varılimzalandı. Bükreş hükumeti, İngiltereye masındaki engeller, efkârı umumiyeye bilbeş. buçuk milyon liralık hazine bonolan dirilmelidir. Tirol'da toplattırılan ihrac edebilecek, bu bonoların gerek re'sülmali gerek faizi «Board of Trade» gazeteler tarafından tekeffül edilecektir. Ruman Berlin, 21 (a.a.) Yukarı Adige ve ya, bu sayede, Ingiltereden geniş mik Tirolda oturan Almanların dışarı çıkarılyasta pamuk ipliği, yün ipliği ve taranmış malarından bahseden yabancı gazeteler ve yün alabilecektir. ezcümle almanca olarak çıkan Isviçre gaYunanistanla da buna benzer bir anzeteleri bütün Almanyada toplattırılmıştır. laşma yapılmıştır. Atına, «Exporte Ctedit Guarautee» nin kefaleti tahtmda olmak üzere 2 milyon İngiliz lirasını mütecaviz reket ediyor. Malını satmak için kredi abir kredi alacaktır. İngiliz ihracat tacir çıyor; fakat ayni zamanda, Alman hegeleri bu kredinin ilk müstefidleri olacak monyasının sirayet vasıtası olan Alman icaretine rekabet ediyor. tır. Zamanımızdaki ticarî mücadeleler, Lehistanla yapılmakta olan müzake bilhassa siyasî mücadelelerdir. Büyük ratın hedefi de ayni şekilde bir anlasmadır. Büyük Britanya, Bulgaristanla da, Britanyaya bu hususta itimad edilebilir. gene bu maksada ulasmak üzere müza O, bu sahayı iyi tanır. Tecrübesi, an'anekerelerde bulunuyor. İngiltere, herhalde, eri, ayni zamanda muazzam malî menahem ikraz etmek hem satmak gayesile ha m sulh terazisinde ağır basan amillerdir. Dün, filâncanın yanında idim. Beni adeta serinletti! Kabilinden sözler sarfetmeye mecbur Tanıdıklardan hoş sohpet bir ihtiya olacağız. •a, dün bir öğle saatinde Sirkecide rastEvet... Mademki sıcak, sevimli bir|ey adım. Elinde mendil, terini siliyordu. olmaktan çıktı; «sıcak kanlı», «sıcak /üzBir ara, beni uzaktan görünce durak lü» gibi tabirler de gitgide sevimlilik ifaadı. Ve yanıma yaklaşınca beyaz ipek de etmez olacaklar. «Ateş gibi delikangömleğinin düğmelerini çözerek: lı...» yerine, «dondurma gibi delikanlı...» Haydar... Haydar... Haydar... di demek» içinde bulunduğumuz mevsimin seslendi. modasına daha uygun düşecek... Üstad.. adımı unuttun galiba.. deYa, bu arada tahtakurulanndan çektikdim. lerimiz... Sayfiyelerde oturanların; başlıBaşını salladı: ca iki şikâyeti var: Tahtakurusu, misafir! Ben, seni çağırmıyorum, HaydaGeçen gün ahpablardan birine sordum: ı çağırıyorum... Sayfiyede rahat mısın barı?.. Haydar da kim?.. Bir hafîadanberi çok rahatım! Ve Kim olduğunu ben de bilmem. bu rahatımı da, tahtakurularına borcluFakat, eski bir alışkanlıkla, ne zaman sı yum! caktan bunalacak olsam, bir parça esinti Nasıl? göndermesi için ona yalvarınm. Haydar İlk günler, müthiş bir misafir akıda, iki eli kanda olsa, imdadıma koşar. nı başlamışh. Akşamlan, eve koynum Daha doğrusu, koşardı. Çünkü, üç günkoltuğum dolu, yük hamalı gibi kan ter denberi; çağırıyorum, çağırıyorum, bir içinde geliyordum. Baktım olmıyacak. ürlü ses vermiyor! Birkaç gün, üstüste, tahtakurusu ilâcı alGüldüm: madım. Hayvancıklanm, derhal üredi Başka bir yere taşınmıştır belki?.. ler. Sabaha kadar, kaşın bre kaşın! DerMerakla sordu: ken, misafirler, birer ikişer sıvışmaya baş Nereye taşınmış olabilir?.. ladılar. En vurdum duymazları bile, bir Meselâ Boğaziçine! hafta zor dayandı. Şimdi, odaların birinVe muhatabım, yaz sıcaklarının Hı de misafirler için hususî surette tahtakuzın sayılan Haydarı Sirkeci sokaklannda rusu besliyorum: Kendine güvenen varsa boşuboşuna araya dursun, ben onu, kabuyursun!.. rargâhında gidip bastırmaya karar verSalâhaddin GÜNGÖR dim. Bir avuc tuzlu su: İşte temmuz hastalığının başlıca ilâcı! Vapurda, Haydan çağırmaya hiç hacet kalmadı. GüYozgadda sıfat durağı vertede otururken, onun ilk azizliğine.şaYozgad 21 (a.a.) Bugün yeni sıfat hid oldum: Az kalsın başımdan şapka durağı merasimle açılmıştır. mı uçuruyordu. Vali.Feyzi Gürel söylediği nutukta Vapur, doğruca Küçüksu plâjına gi Cumhuıriyet hükumetinin yapıcı elile diyormuş. İskeledeki kalabalığa, biz de pek kısa zamanda Yozgadda yükselen ekarıştık. Burası, baştan başa şehir kaçak serler arasında sıfat durağmın çok faylarile dolu idi. Ve ketum deniz, bu ka dalı bir müessese olduğunu, şimdiye kaçaklara, kim olduklarını dahi sormodan, dar basit usullerle senede 300 kadar at kollannı açmışh. Kazinoda Macar kızla aşılanırken, binasile, laboratuarlarile, rının çaldığı nefis orkestranın çekici ahen eczanesıle mükemmel bir hale konunbn gine, mayolu çiftler, üzerlerinden sular bu müessese sayesinde bundan sonra iki aka aka koştular. Şimdi hepsi de kucak üç bin hayvana sun'î tohumlama yapı kucağa! Masalarda ceket pantalonla otu larak büyük randıman alınacağım söy ranlar, 4JU yarım çıplaklara gıpta dolu lemiş ve bu sayede ötedenberi savaşlarıgözlerle bakıyorlar. mızda kıymetli bir zafer yardımcısı olan Rumelihisan tepelerinde güzel bir ak ve Türk an'anesinde sevgisi muhabbetşam doğmak üzere... Batıyor demeye bir le yaşıyan at neslmi ıslah eden ve millî türlü dilim varmadığı için, doğuyor de varlığımıza yeni bir kudret ve servet dim. Bu batan değil, doğan akşamlar kaynağı ekliyen bir eser olacağını teba« dandı. Esmer bir kızıllık, asırlık kulele rüz ettirmiştir. rin üstünde kartal kanadları gibi sallanırken yedi tepeli İstanbul, tatlı bir sis taCamları temizlerken bakası içinde, azar azar siliniyordu. Ortaköy Muallımnaci sokağında şa» Plâjın önü, yüzlerce sandalla dolmuş kerci Vartanın yanında çıraklık yapan tu. Bunların bazılanndan gitara, armo Tahir, dükkânda temizlik yaparken kanik, akordeon, hatta gramofon sesleri ge zaen kınlan camla derin surette oyluğu kesilmiştir Tahir, Beyoğlu hastanesinde liyor. , Ufuk, gitgide perdelendi, perdelendi tedavi altına almmıştır.