CUMHURÎYET 29 Haziran 1939 DUYDUNUZMU Balık konseri Balık, hayvanlann içinde, şüphe yok ki en noksan yaradılanıdır. El yok, ayak yok; kanad, kuyruk keza. Bu yetmiyormus eıbi dilsiz ve sağır. Ne «geh geh» ten anlar, ne derdini anlatmaya giicii yeter. Küskütük bir biçare. Gel ge'.elim, biz yanlış biliyormuşuz. Viyanalı bir profesör «Balığın eli ayağı yoktur ama, mükemmel surette işitir ve kendine gb're de pekâlâ dili vardır» diyor. Profesör sene'er senesi uğraşmış, balıklara, ses tefriki kabiliyetini aşılamış. Havuzun kenannda duruyor. Elirıde bir düdük var. Öttürüp de «do» sesi çıkardı mıydı, suyun dibinde nekadar balık varsa profesörün karşısında el pençe! Lâkin «re» den tutun da «si» ye kadar bütün öteki sesler, suyun yüzünde tek balık bırakmıyor. «Do* sesinin «gel!», öteki seslerin «şrit!» demek olduğunu öğrenen balık, sesi isıtıyor demektır. Işitmek ha^ası, mutlaka konusmak hassasının mevcudıyetıne delil olduğundan, profesör balıkların, zannedildiai gibi sessiz olmadıklarını da bu delile dayanıp iddia ediyor. Ya kında da ispat edecekmiş. Belki bueünlerde, profesörün şefliği altında, bahklardan müteşekkil bir koro heyetinin konser verdiğini işitiriz. #» © R Bu haftaki milli küme maçları Yeni lik maçları . nasıl olacak Erkeksiz köy Rusyada, erkeklere maktel olan bir köy bulundu Büyük Harb biteli ve dünya sulha kavuşalı yirmi seneyi geçti. Fakat, 1914 te dünyayı ateşe ve kana boğan umumî hercümercden arta kalan facialar hâla kulaklardan gitmiyor. Sovyetlerin, uzak Siberya'da, Sayansk dağları eteğindeki bir kasabada tesadüf ettikleri manzara bu fecayiin nev'i şahsına münhasır bır sahnesini teşkil ediyor. Sovyet memurlan, kuş uçmaz, kervan geçmez bir mıntaka olan bu dağ civa rında, şimdiye kadar mevcudiyeti bilinmiyen bir köy keşfetmişlerdir. Köyden ziyade beş on kulübe kalabalığmdan ibaret olan bu yerde, hepsi birbirinden vahşı yirmi otuz kadın ve birkaç da çocuk bulan Sovyetler, bu kadınlardan en ihtiyanna köyün adını sordukları zaman: Buranın adı yoktur. Biz buraya dullar köyü deriz, cevabını almışlardır. Bu cevabla iktifa etmiyen Sovyet memurları, kocakarıyı sıkıştırınca işin ashnı anlamıslardır. Büyük Harbde, bu köyün eli silâh tutan bütün erkekleri askere alınmış, ka dınlar yalnız kalmışlar. Önce, bu yal nızlık onları korkutmuş. Fakat, yaşıya bilmek için elbirlıği yapmağa mecbur olduklarını düşünerek çalışmağa başlamışlar. Hepsi gürbüz ve sıhhatli oldukhnndan, en ağır ve ezici işleri bile başarmakta gecikmemişler. Nihayet, bir gün gelmiş ki, çiftçilikten odunculuğa ve avcıl'ğa kadaı, hertürlü işlerini kendi kendüerine başarabildiklerini ve erkeklere artık ihtiyacları kalmadığını anlamışlar, içlerin de, Sofina Savarin isminde bir kadın varcnış ki, hepsinin cerbezelisi ve beceriklisi olduğu için reisliğe seçilmiş, bütün öteki kadınlar onun emri altına girmişler. Günün birinde, harb bitmiş ve köy erkeklerinden bir tanesi askerlikten dönüp gelmiş. Bu, reis Sofina'nın kocasıymış. Köyde ve evde eski mevkiini alacağını ümid ederken, öteki kadınlarla beraber kendisi de karısının emri altına girmeğe mecbur kalan bu adamı, aradan üç ay geçtikten sonra, bir sabah ölü olarak bulmuşlar. Kafası yarılarak öldürülmüş. Sofina'nın, Sovyet memurlarına anlattığına göre kocasını öldüren kendisiymiş. Erkeklerin, çocuk yapmaktan başka bir işe yaramadfklarını anladığı için kocasını öldürdüğünü, saadetın ancak erkeksiz yaşamakla kabil olduğunu söylüyormuş. Sofina'nın kocası öldükten sonra, ka sabada hayat bu esas üzerine tanzim edilmiş. Aradasırada, yolunu kaybeden, yahud o havaliden gecen bir yolcu köye uğradı mıydı, dullar köyü kadınları bu erkeği hemen karşılar, binbir iltifatla köye misafir eder, kendısine bir kulübe, yan:na da beğendiği kadınlardan birini verir; yedirir içirir, rahat ettirirmiş. Fakat, birkaç gün sonra, bu misafirin, kanlar içinde ölüsü bulununmuş. Bu sayede, köy halkının nüfusu kat iyyen eksilmiyor, öler.lerin yerine yeni doğan kız çocuklan geliyormuş. Tesa düfün, ayaklarına getirdiği yolculardan dünyaya gelen bu çocuklar kız olursa muhafaza ediliyor, oğlan olursa derhal öldürülüyormuş. Sovyet memurları, bu tahkikattan sonra, hiçbir şey söylemeden köyden ayrılmışlar, fakat birkaç gün sonra kuvvetli bir polis müfrezesile tekrar gelerek bütün kadınları birer birer sorguya çekmişler dir. Sorgu neticesinde, yalnız Sofiya Savarin'in on dokuz erkeği öldürdüğü sabit olmuştur. Köy kadınlannın en kuvvetlisi, en taş yüreklisi o olduğundan, vücudü nün izalesi icab eden erkeği ona havaîe ediyorlarmış. Herkesin Üzerinde İttifak Ettiği Bir Hakikat: KULLANMAK şartile Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra Fenerbahçe Beşiktaşla, Pera, Kurtuluş ve Şişlinin birinci kümeye alınacağı Galatasaray Vefa söyleniyor ile karşılaşıyor İstanbul futbol ajanlığından: 1/7/939 cumartesi günü yapılacak maçlar: Taksim stadı: Beylerbeyi Demirspor saat 16 hakcm Nuri Bosut. Yan hakemleri: Halid Uzer ve Necdet Gezen. Galatasaray Vefa saat 18 hakem Feridun Kılıç. Yan hakemleri: Sami Açıköney ve Rıfkı Aksay. 2/7/939 pazar günü yapılacak maçlar: Fenerbahçe stadı: Galata Gencler Kadıköyspor saat 14 hakem Bahaeddin Uluöz. Yan hakemleri: Fıkret Kayral ve Abdullah Erem. Hilâl. Kurtuluş Kasımpaşa, Galataspor saat 16 hakem Nuri Bosut. Yan hakemleri: Şevki Çanga ve Sıtk: Eryar. Fenerbahçe Beşiktaş saat 18 hakem Ahmed Adem Göğdün. Futbol federasyonu. yeni mevsim lik maçları icin şimdiden hazırlığa başla mıştır. İstanbul lik maçları programile meşgul olan federasyon, lik maçlarınm daha cazib ve kuvvetleri müsavi takımlar arasında yapılması için bazı tedbir ler almayı düşünmektedır. Bu mevsim başında teşkilâta bağlan malan muhtemel olan kulüblerden Beyoğluspor, Şişli ve Kurtuluş takımlannı birinci like almak, buna mukabil Topkapı. İstanbulspor ve Kasımpaşavı da ikinci like geçirmek gibi bir şekil bulunması ihtimali vardır. Dişlerinizi tertemiz, bembeyaz ve sapasağlam yapar. Ona yirminci asır kimyasının harikalarından biridir, denabilir. Kokusu güzel, lezzeti hoş, mikroplara karşı tesiri yüzde yüzdür. Radyolin Cezalandırılan futbolcular İki hafta evvel yapılan muhtelit ta kımlar maçında hakem tarafından sahadan çıkarılan Şişli kulübünden Nobarla Beyoğluspordan Çiçoviçe, futbol federasyonu tarafından birer ay boykot verilmiştir. Bisiklet yarîşlarina hazırlık 1 ve 9 temmuzda sürat ve mukavemet bisiklet Türkiye birincilik müsabakalanna iştirak edecek olan Eskişehir takımı îstanbula gelerek, yarış yolu üzerinde çalışmalarına başlamıştır. İstanbul Edirne asfaltı üzerinde yapılan bu müsabakalarda. geçen sene birinciliği kazanmış olan Eskişehir takımı, bu sene daha iyi bir derece almak üzere yarış yolu üzerinde idman yapmağa karar vermiş, ve çalışmalarına başlamıştır. Kulüb murahhaslarını davet İstanbul güreş ajanlığından: Bölgemız güreş monitörlüğüne tayin edilmiş olan Saim Ankan tarafından kulüblerimız güreşçilerinin çalıştırılmaia rına baslanacağmdan çalışma zamanla nnın tayin ve tespit edilmesi için gü reşle meşgul kulüblerimizin 3/7/939 tırihine musadıf pazartesi günü akşamı saat 18 de bölge merkezine salâhıyetli birer murahhas göndermeleri rica olunur. Kullananlar dişlerini en ucuz şeraitle sigorta ettirmiş sayılırlar. Güzel San'atlar Akademisi Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan: 1 Güzel San'atlar Akademisi için açık eksiltme usulile «225» ton Zonguldak Kriple maden kömürü ile «100» ton kok kömürü almacaktır. 2 Kriple kömürünün heveti umumiyesinin muhammen fiatı «3498,75», muvakkat teminat miktarı «262,50» lira, kok kömürünün ise muhammen fiatı «1805», teminat miktarı da «135,38» liradır. 3 Buna aid şartnameler bedelsiz olarak Akademi idaresinden alınabilir. 4 Açık eksiltme 3 temmuz 939 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 14 te Cağsloğlunda Yüksek mektebler muhasebeciliğinde yapılacaktır. 5 Eksiltmeye iştirak edeceklerden kanunun aradığı vesikalardan başka 939 malî yılına aid Ticaret ve Sanayi Odası kâğıdı da taleb edilecektir. (4269) RADYOLİN Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra giJnde 3 defa Yenir mi, yenmez mi? Yediğimiz, içti ğimiz şeyler, tabaklar içinde, yemek masalarımızda bugün işgal ettikleri itibarlı mevkii tutuncıya kadar kimbiür ne safhalar geçirdıler. Meselâ patlıcanı ilk defa gören Adem oğlu, bu kapkara nesneden çeşidi saymakla tükenmez bir gıda maddesi çıkacağını nası nebılirdi? Öteki sebzelerin herbirisi de böyle. Yüzlerini ilk gören insanlan mutlaka, «acaba yenir mi, yenmez mi?» diye hayli düsündürmüşlerdir. Iki tanesınin tarıhçesi bu hususta iyi bir fikir veriyor. Ayçiçeği, Meksikadan Avrupaya ilk hicreti yıllarında, her nedense Avrupa lılara çiçek hissi vermemiş. Düşünüp taşınmışlar «bu, olsa olsa yenir» dcmişler. Kökünden yemek icadına kalkmıslar. Beğenmeye begentneye tam on yedi sene, bu acımtrak kökü yemişjer. Günün birinde bir de bakmışlar ki bu, sebze değil, ciçek! Mutfaktan salona almışlar. Bir de, keçisakalı denilen nesne var ki, o da bunun aksine bir devir yaşamif. Çiçek zannedip saksılarda başköşeye oturtmuşlar. Yıllarca sonra, bir de bakmışlar ki, kökü mükemmel sebze! Bu da salondan, mutfağı boylamış. Hakem heyeti başkanlığı İstanbul hakem heyeti riyasetinden istifa eden Fethi Tahsinin yerine Beden Terbiyesi umumî müdürlüğü eski ajan avukat Abdullahı, yüksek hakem heyeti ise gene eski ajanlardan Süleymaniyeli Orhanın tayinini istemektedir. Tayin. bugünlerde alâkadarlara bildirilecektir. Galatasaray Beşiktaş maçı yapılmıyacak mı? Malum sebebden dolayı Galatasarayla Beşiktaş arasmda yapılamıyan millî küme maçının tekrar edilmesi için Galatasarayın yaptığı müracaat, Beşkitaş kulübünün muvafakatile teşkılâta bil dirilmişti. Beden terbiyesi umumî müdürünün yaptığı incelemeden sonra maçın yapılması muvafık olacağı hakkmda verdıği karar üzerine, İstanbul futbol ajaııile maçın tarihi tespit ettirilmış ve bu suretle iki takımın 16 temmuzda karşılaşması kararlaşmıştı. Futbol federasyonunun. umumî mü dürün verdıği karar hılâfma bu maçı tekrar ettirileceği hakkında verdiği kararı bugünlerde alâkadar kulüblere tebliğ edeceği kuvvetle söylenmektedir. Umumî müdürlükçe verilen bir ka rann, futbol federasyonunca değiştirilmiş olması teşkilâtı zâfa uğratacak yeni bir iş olacaktır. Amerikan orta siklet şampiyonu Seattle 28 (a.a.) Seattle'li 72 kiloluk Al Hostak, 72 buçuk kiloluk Brooklyn'li Solly Krieger'i 15 ravundluk bir maçın dördüncü ravundunda mağlub ederek Amerika Association National'inin orta sikletler şampiyonluğunu tekrar kazanmıştır. Macaristan mamulâtı memleketimize henüz gelmiş, hiç kullanılmamış ve mükemmel koşumlarile beraber İngiliz Mutena Bir Fırsat " GİGG „ Modeli birarabasatılıktır Telefon : 23247 30 seneye mahkum oldu Bursa (Hususî) Bir geceyansı Güney Budaklar köyünden İsmailin kapısına meçhul iki şahıs gelmiş ve: İsmail Ağa, İsmail Ağa! diye ken disine seslendiklerini işiten kansı Kezban. onu uykudan uyandırarak: Seni çağırıyorlar! demiştir. İsmail kapıyı açar açmaz bir silâh patlamış ve zavallı adam cansız olarak yere düşmüştür. Faciayı duyan çocuklan ve kansı aşağı inerek onun üstüne kapanıp fer yada başlamışlardır. Ayak izleri tatbik edilerek bu cinayeti işliyenlerin Kozbudaklar köyünden Meh medle arkadaşlan olduğu anlaşılmış, Ağırcezada görülen muhakemeleri neticelenerek karar verilmiştir. Kararda: Mehmedin bu cinayeti taammüden işledği görülerek yaşının küçüklüğü nazan dikkate alınmak suretile kendisi idama bedel olan 30 sene ağır hapis cezasma mahkum edilmiştir. iğerek ağlıyordu. Afif yerinden kalkh ve onun yanmdaki sandalyeye oturdu, elini onun d:zi üstüne koydu: Hayrabolu Beledi ysinden: Eskrim çalışmalarî îstanbul eskrim ajanlığından: Bölgemiz eskrimcilerinin aşağıda gösterılen mahallerde rahatça çalışabilmeleri için icab eden hazırlıklar yapılmıştır. Mezkur gün ve saatlerde çalışma yerlerinde hazır bulunmalan lüzumu ehemmiyetle tebliğ olunur. Beyoğlu Halkevi salonunda: Çarşmaba günleri saat 17 den 18,30. Cuma günleri saat 17 den 20. Beşiktpş jımnastik salonunda: Cumartesi günleri saat 17 den 21 e kadar. 1 Hayrabolu Belediyesi için mevcud şartnamesine uygun bir arazoz pazarhkla satm almacaktır. 2 Talib olanlar fiat ve kataloklarını havi tekliflerini 15 temmuz 939 tarihine kadar Havrabolu Beledivesine bildirmeleri. 3 Şartname suretleri taleb vukuunda posta ile gönderileceği ilân olunur. ,(4677) Londrada büyük bir yangın Londra 28 (a.a.) Sitenin küçük bir sokağında yıllardanberi kaydedilme miş bir şiddette bir yangm çıkmış ve bü tün sokak yanmıştır. Ateş 300 itfaiye neferinin 50 tulumba ile üç saat çahşması üzerine durmuştur. Şimdiye kadar enkaz atından 4 yaralı çıkarılmıştır. Satılık Ça m Tomruğu Devlet Orman İşletmesi Revir Amirliginden: Karabük 1 Karabükte Köprübaşında istifte mevcud ( 781) aded muadili (452 )' metre mikâb ( 552) desimetre mikâb çam tomruğu açık arttırma ile satılacaktır. 2 Tomruklarm avrıca baş kesme pavlan mevcud ve kabukları soyulmuş olup hacim kabuksuz orta kutur üzerinden hesablanmıştır. 3 Tomruklara aid satış şartnamesi Ankarada Orman Umum Müdürlüğünde, Ankara, İstanbul Orman Çevirge Müdürlüklerinde ve Karabükte Devlet Orman İşletmesi Revir Âmirliğinde görülebilir. 4 Tomruklarm muhammen bedeli ( 13 ) lira ( 65) kuruştur. 5 İsteklilerin % 7,5 muvakkat pey akçesile 4/7/939 günü saat 14 te Karabükteki Revir Merkezine müracaatleri. (4332 ) du. Afif derin bir nefes aldı: Oh, dedi, ha şöyle... Sen ağladığm zaman ben karanlık bir kuyunun dibine sarkmış gibi oluyorum; güldüğün zamaryeryüzüne, yeni sulanmış, yaprak kokan bir güneşli bahçenin ortasına çıkmış gibi oluyorum. Benim içimdeki bütün aydınlıklan, iklimleri, kokulan ve rüzgârlan senin gözlerin idare ediyor. Emin ol buna. Her gözlerimi kapayışımda seni, yüzünün bu iki iri nur damlasıle karşımda görüyorum. Türkân birdenbire bütün endişelerini unuttu ve birer yeşil saadet alevı püsküren gözlerile Afife baktı. Gözgöze geldüer. Genc adam onun iki elini de tutuyor ve sıkıyordu. Senin yanında hayatın bütün zorlukları bana kolay geliyor, en geniş ve en derin uçurumların üstünden bir sıçrayışta atlıyabileeğimi sanıyorum. Hele bugün daha çok ümid ve azimle doluyum, Türkân. Mutlaka istediğimiz olacak ve mutlaka bütün emellerimize kavuşacagız. Afifin yanaklannın ucunda bir iç ateşinin dış aksi imiş gibi canlı bir pembelik vardı ve sözlerinin bir nevi ispatı yerine geçiyordu. Bir erkekte aradığı enerjinin Afifte belirişini ilk defa goren Ti"1kân, üstüne aldığı mücadele yükünün epeyce hafiflediğini hissettiı Afif, dedi, böyle konuştuğun zaman içime kuvvet, metanet, emniyet dolduruyorsun. Sana bu yaraşıyor, Afif. Ben miskin değilim, Türkân, icab ederse ben... yaratmasmı bilirim. Türkân başile ve gözlerile onu tasdik ederken düşünüyordu: Şüphesiz... Evet... Afif cansız ve pısırık değildi; fakat neydi ondaki o kararsızlık ve gevşeklik?.. Oh... Şüphesiz... Türkân onun bu hülya, tembellik ve hüzün dolu hallerini de seviyordu. Onun içli ve derin, hisli ve yumuşak bakışlan içinde, becerikli iş adamlarının sertliği, yalanı, âdi pişkinliği yoktu. Ona taşkın bir sevgile baktı, fakat zâfım bu kadar belli etmesindeki tehlikeyi ihtar eder insiyakile gözlerini önüne iğerek sordu: : Saat kaç? Altıyı geçiyor. Kalkmıyalım mı Peki. Afif masanm üstündeki paketi göstererek: . lArkast var] Yangınt lrlandalı tethişçiler mi yaptı? Londra 28 (a.a.) Dün Sitenin iört büyük binasının harab olmasına sebebiyet vermiş olan yangınm, lrlandalı tethişçilerin eseri olduğundan şüphe edil mektedir. Kongreye davet İleri Bozkurt spo<r kulübü başkanlı ğmdan: Nizamnamemizde yapılacak değişikliği müzakere etmek için 2 temmuz 1939 pazar günü saat 10 da kulüb merkezinde yapacağımız fevkalâde kongreye bütün üyelerin gelmeleri rica olunur. UÇURUMDA Roman: 13 Yazan : Server Bedi Afif onun bütün düşüncelerini oku muş gibi sordu: B u terzi nerede? Türkân şaşırdı: Bu terzi... Bu terzi... Bir yalan daha söylemeğe mecburdu. Allahım kuvvet ver! Genc kız titriyordu. Gözlerini yumarak içini çekli: Beşiktaşta, dedi. Sahiden, arka sokakta, annesinin tanıdığı bir terzi vardı. Eğer Afif onun a dını sorarsa Türkân söyliyebilir, hattâ bütün hususiyetlerini tarif edebilirdi. Fakat, okadar şaşırmıştı ki artık bir kelime daha söyliyemezdi. Birşey çalarken yakalanmış gibi utanıyordu. Afif ona doğru eğilerek : Ne oluyorsun? dedi. Türkân birdenbire hıçkırmaya başladı. Iki elini yüzüne kapamış, başmı önüne Henüz iş aramrlc için hiçbir teşebbüste bulunmadım. Bir arkadaş çok cesaretimi kırdı. Niçin? Zormuş. Iş bulmak mı? Hem bulmak, hem de mekteble .şi telif etmek. Türkân daljın gözlerile uzaklara bakarak icini çekti: Doğru... dedi, benim biraz ümidim var. ^nnem bir terzi tanıyormuş. G?lıba ondan bazı işler alacağız. Türkân Afife birinci yalanın: söylüyordu. Kıpkırmızı oldu. Birdenbire öyle derın bir pişmanlık duymuştu ki sevgilisinin ellerine sanlmak, ona: «Beni affet, »ana yalan söylemeye mecbur oldum. Dıye ağlamak istiyordu. tim.» Ve artık ağlamıyordu. Gözyaşlarının birdenbire kesilmesi, ona bu küçüklüğün seviyesine isyan kabiliyetini kaybetmek gibi bir aciz halinde göründü. Türkân, dedi, Türkân... Söyle ba Afif onun elini okşuyor: Tabiî, diyordu, ben varken sen na, Türkân, nen var, yavrum, Türkân... Genc kız cevab vermiyor, başını önune niçin çalışacaksm? Tabiî.. Göreceksin, ben daha ziyade iğerek, sessiz ve omuzlan er geç bir iş bulacağım... Genc kız tekrar onun elini sıktı: yukarıya kalkmış, çırpınarak ağlıyordu. Hayır, dedi, ben... ben çalışmakAfif, ağzını onun kulağına iyice yaktan utanmıyorum. Niçin?.. Seve seve çalaştırarak, sesinin rüzgârile sordu: Türkân... Bir terzinin yanında lışırım... Hayır... O değil. Türkân, elbette, ben dururken saçalışmak mı, bu mecburiyet mi seni üzüna düşmez bu, hakkm var. Ikimiz de ayyor? Niçin ağlıyorsun? Beni çok müteessir ediyorsun, Türkân. Ağlama yavrum, ni vaziyetteyiz: Talebeyiz. Fakat ben erpeki... Ben çahşırım... îcabederse mekte keğim. bi bırakırım... O değil, Afif... Birdenbire bütün Genc kız bu fikri reddettiğini anlat vaziyetimiz gözümiin önüne geldi de mümak için başını iki yana doğru silkeliyor, teessir oldum. Bir yalan daha söylemeye mecbur oldizi üstünde duran eli tutup sıkıyordu. Sahiden Afif aldanmış mıydı, yoksa muş, onu tamamlıyordu: bunları ağız aramak için mi söylemişti? îclâli hatırladım. Zaten biraz yorGenc kız ellerini yüzünden çekti, men gunum, kendimi tutamadım, yoksa çadilile gözlerini kurularken Afife baktı. lışmak, hayatımı kazanmak neden bana Samimidi çocuk; ve ağır bir kederle bu ağır gelsin? Seve seve çalışırım, emin ol, lutlanmış gözlerinde sevgiden, alâkadan Afif... başka hiçbir hile kıvılcımı görünmüyorTürkân gözlerile de teminat vermek du. Bu temizlik ve masumluk da genc için Afife baktı ve gülümsedi. Islanmış kızı küçük düşürdü. «Allahım, di yeşil gözlerinin içinde yaldızh ışık tabayordu kendi kendine, ben nekadar âdileş kalan yüzüyor ve taze bir ümid parhyor