4 Mayıs 1939 CUMHUEİYET MEKTUPlfAR, .. TUPlfAR 3 DJinuadan D M U S A H A B E İLİMKÖSESİ İHTİRALAR KE5İFLER İhtiyarlık bir muamma mıdır? Yazan: SELtM SIRRI TARCAN Ne garibdir, yaşımız yirmi ile sayılırken, genc. dinc, boylu boslu bir delikanlı ıken, beli ikibüklüm olmuş, yüzü buruşmuş, gözlerının feri kaçmış, saçlan ağar" mış, salhurde bir piri bize göstererek: «İşte bir gün sen de böyle olacaksın!» deseler, bu söze inanmaz, kendimiz için bu hale imkân ve ihtimal vermeyiz. Kadınlar için bu daha müşkül oluyor. İstanbulda Nişantaşında pek sık ziyaret ettiğim nur yüzlü seksenlik bir hanımefend var, bana bazan ıçıni çekerek maziye aid hatıralarını nakleder. Bir gün gene böyle geçmiş günleri hasretle yâdederken, kendisine hizmet eden kıza: «Git, içeriden başucumdaki resmi getir» dedi. Ve bana uzatarak; işte Göksuda delikanlıları birbirine katan afet! Bakınız bakalim nasıl bulacaksınız? dedi. Genclikte insan herşeyi göreyim, öğrene yim, tetkik edeyim der ve her güzel şey< karşı bir merak ve heyecan duyar. İhti yarlıkta ise adam sen de, öğrenip de ne olacak! Kim uğraşacak! der. Genclikt yerınde duramıyan, kabına sığamıyan ın ?an yürümeğe üşenir. Böyle herşeyden hevesini, arzusunu alarak nihayet yaşayıp da ne olacak, der ve kalbine bir meyusiyet çöker. Bazan bu haller otuz yaşında olanlarda dahi görülür. Yerinden kımıldamağa üşenen, yürümekten, koş maktan vücudünü işletmekten hoşlanmıyan genclere çok tesadüf edilir. Bunlar vakitsiz ihtiyarlamış olanlardır. İhtiyarlamamak! Bu kimsenin elinde değil. Hepimiz ezelî bir kanunun esiriyiz Doğmak, yaşamak, ölmek! Doğmak ve ölmek bizim elimizde değil, fakat yaşamak! Bu azçok insanların aldıkları terbiyeye tâbidir sanırım. Azçok, dedim Çünkü tevarüs, muhit, iklim, maişet tarzı gibi haricî tesirleri dikkate almakla beraber terbiyenin de bunda büyük rolü olduğunu inkâr etmemek lâzımdır. Bu sebeble değil midir ki seksen yaşında dibdi ri, elli yaşında çökmüş insanlara her vakit tesadüf etmekteyiz. Şurası muhakkaktır ki çocukluktan itîbaren itina ile bakılan, hareket gıdası eksik edilmiyen vücudler çok zaman sıhhat, çeviklik ve canlılıklarını muhafaza ederler. Doğumla başlıyan hareket ölüme kadar her yaşta ihtiyaca göre yapılmalıdır. Hayat gündüz, ölüm gecedir. (Corneille) in pek güzel bir sözü vardır: «Gününü iyi kullanmasını bilenler gece rahat uyuyabilirler.» Hep biliriz ki bu misafirhanei âlemde geçecek ömrümüz mahduddur. Fakat yarm sefere çıkıyormuş gibi bugünden denkleri bağlarsak müsaferetimiz bizim için bir azab olur. Hayatı sevmek, ona gönül bağlamak, ihtiyarlıkta genc kalmağa bakmak, mukadder olan ömrü kısaltmamak, mihneti kendine zevk edinmek, herşeyin i}'i tarafını aramak, bulmak, vücud ülkesini tahrib eden şeylerden sakınmak, hulâsa gününü iyi geçirmek ve gece olunca yorganı başına çekip uyumak lâzımdır. îyon nedir? Bu asrın ortaya koyduğu mühim îstı lahlardan biri de (iyon) dur. Bu kelime" nin manasmı anlıyabilmek için atoma dönelim. İlim adamları tabıatteki cisimlerın 92 elemandan mürekkeb olduğuna inanıyorlar. Bu elemanlardan her birinin en küçük parçalanna (atom) denir. İki veya daha ziyade elemanın bir araya gelmesıle hasıl olan cisimlere (mürekkeb cisim) deriz. Meselâ, bir mürekkeb cisim olan su hidrojen gazile oksijen gazinden mürekkebdir. Cam, tuz, yağ gibi cisimler birer mürekkeb cisim ve bakır, cıva, hidrojen gibi bir takım cisimier de birer elemandır. Mürekkeb cisimlerin en küçük parçaları olan moleküller, havi oldukları elemanların atomlanndan mürekkebdir. Bir atom (nüve) denilen merkezî k r sımla bunun etrafında devreden elektronlardan mürekkebdir; tıpkı ayın arz etrafında devretmesi gibi, bir atomun bir veya birkaç elektronu bir sebeble atomundan ayrılmışsa veya bir atoma dışarıdan elektron gelmişse böyle atoma (iyon) denir. Elektronunu kaybetmiş olan atoma (müspet iyon), elektron almış olan atoma (menfi iyon) denir. İyonun lugat ma~ nası (arayıcı) dır. Bir felâket yüzünden darmadağınık olan bir şehir halkına mensub olan bir ferd felâketten sonra kendi ailesini nasıl ararsa bir iyon da normal atom haline çıkmak için ya kaybetriği elektronları arar veya fazlasını atmağa çalışır. Atomlar muhtelif tesirler altında (iyon) haline girerler. Güneş radyasyonunun tesiri altında yahud yıldırım veya şimşek yüzünden havadaki gaz zerreleri (iyon) haline girerler. İyonlan çok olan hava tabakalarına (iyonizasyon) tabakaarı denir. Bu tabakaların irtifaları mev* sime, günün muhtelif saatlerıne göre değişir. Radyo dalgaları bu tabakalardan geçerken şekillerini değiştirirler. Nihayet şehir adamakıllı seçildi; GratSieFler semada bir dantele fantezisi çiziyor; gittikçe büyüyen, genişleyen, yayılan bir azamet Grill Room Gemide fikir adamları var. Şikago kardinalı Mündellein ve Villeuneuve gi bi... Romadan dönüyorlar. Yeni Papanın intihabmda bulunmuşlar, fakat ben alâkadar eden diğer iki fikir adamı: Pi" yes muharriri Henry Bernstein ile Goncourt ve Fransız Akademisi mükâfatlarını alan roman muharriri Maurice Genevoix. Vapurnn büyük yemek salonundan başka bir de Grill Room var. Burası daha hususî. Herkes istediği yemeği ev. velden ısmarlıyor. Bir buçuk dolar bir fark alıyorlar. Bernstein orada yemek yi Artık çok kolay bir muharrir olduğunu anladığım kâzib şöhretli Bernstein yor. Hatta refakatinde hususî kâtibile uşağı var. Dört odalı dairelerden birini tut ve soğuk dalgası bizi epey sarsmıştı. Şimdi muş. Aklıma, zaruret içinde ölen Meh hava daha sakin. Bulutlar öbek öbek da" med Raufla Mehmed Akif geldiler. ğılıyor. Gökyüzünde mavi göller var. Tevfik Fikret ufak bir aşiyana ne güçYanımızdan geçen üçüncü kaptan: liikle sahib olabilmişti. Hele Hâmid... Mülâyim iklime girdik, diyor, BahBugün öğle yemeğini Grill'de yemeğe rimuhitin mutedil mıntakasındayız. gidiyorum. Oyun salonundan geçiliyor. Hakikaten denizin rengi değişti. Tenis Müdevver bir daire. Gene duvarlarda oynıyan gencler daha neşeli. Artık bakristal üzerine çaprazlama yaldızlı şeridhar da geliyor. ler. Ortada, yarım daire Karara merme" Maurice Genevoix'ya soruyorum: rinden sütunlar. İngiliz istili maroken Bugünün muharrirlerinden kimleri koltuklar. Bernstein ile burada tanıştık. beğeniyorsunuz? Gencliğimde beni sonsuz heyecanlara İlk defa gülümsüyor: ulaştıran dramatürj ile karşı karşıyayız. Aramızda kalmak şartile... MauMazimin on beş senesini sildim. Yirmi dört yaşında, Pariste genc bir talebeyim. riac, Martin du Gard, Gide Girandoux... Maurois? Nemli kânun gecelerinden biri. Yağmur sicim sicim ince paltomu sanyor. Onun Bırakın şu soytarıyı... Büyük mu«Rafale» ismindeki piyesinin temsilini harririn tasvirleri elinizle tutabilecek ka" gördüm ve Quartier Latin'deki ufak oda dar yakm olmah size... Bir göz, bir buma dönüyorum. Otobüse binecek param run, bir kol yaşamalı; bir ağız konuşmabile yok. Ay sonunun cebimde bıraktığı lı... son frankları tiyatroya verdim. Fakat ne Ruslar? İngilizler? ehemmiyeti var! Yağmur iliklerime kaDurahyor, kekeliyor ve biraz da saçdar işlese de, kilometrelerce yürüsem de, malıyor. Büyük Fransız muharririnin külgencim! Ümid değil imanla yürüyorum. ürü Fransanın hududlarını aşmaz. İşte Hiç birşey «Rafale» in verdiği taşkın bir misal daha. duyguyu gideremiyor. Şimdi... Şimdi on Aklıma Mustafa Şekib, Peyami Safa, beş sene geçti. Ben başka bir adam olİsmail Habib ve Şekibin salı akşamlann" dum. O zamandanberi çok şeyler görda tanıdığım gencler geliyor. Garb edebidüm, çok şeyler okudum. Artık imanım" yatını, kültürünü inbikten süzen bu adamla değil ümidimle yaşıyorum. Eskidim. lar; hatta Fransızlan bile Genevoix'dan Henry Bernstein kadar eskidim. Ben kençok daha iyi bilirler. dimin hatırası oldum. Bernstein, «RaGaliba Genevoix da fikirlerimi sezdi: fale», yağmurlu gece gibi... Şimdi o ha Hava serinledi, diyor, müsaadeniztıra ile değil, artık çok kolay bir muharrir olduğuna inandığım Bernstein ile konuşu e... Omuzları biraz daha çökük, gidiyor. yoruz. Türk sahnesi, Türk edebiyatı hak~ Denize bakıyorum. Bizden başka kimkında sorduğu sualler o kadar iptidaî; kendisinin Fransızlardan başka edibler e yok... Fezanın boşluğunda kaybolmuş hakkında bilgisi o kadar temelsiz ki bu gibiyiz. îçimde garib bir korku var. Bu" kâzib şöhretin çelengini çok yersiz ve kıy ada batıversek, ne olur? Hiç... metsiz buluyorum. Titanic böyle bir günde battı; ihtişamiBilmem birşey sezdi mi? Herhalde so e, azametile. ğuk ayrıldık. Siz bu satırları okuyup bitirdiğiniz anda: Güverte Ust güvertede tenis kordları, spor sahaları, güvercin avına mahsus mahal var. Bir adam; bakışları uzakta, elleri cebinde, mütemadiyen aşağı yukan gidip geliyor. Asabî değil, hırçın değil. Mütcvazı, mütevekkil, yorgun. İşte bu Maurice Genevobc'dır dediler. Tanıştık. Ben onun dalgın halini san'atkânn yaratma anındaki buhrana atfetmiştim. Bu yanlış zehabımı kendi tashih etti: Uç ay oluyor, kanm öldü, dedi, beraber bütün bir ömür geçirmiştik. O nua gözlerile okur, onun kafasile düşünürdüm. Haric âlemle, iç benliğimin rabıtası idi. Şimdi suyun başında karşı tarafa geçmek istiyen bir adam gibiyim. Köprüyü bulamıyorum. Pariste iken, îstanbuldan gelen gazetelerde edebî mükâfat ve akademi münakaşasını okumuştum. Fransanm iki büyük edebî mükâfatmı alan şu adama fikrini sorayım, dedim. Acı acı yüzüme baktı: Edebî mükâfat mı? Bilâkis aleyhindeyim. Tarafgirlik, propaganda, dost" luk... HeD bunlar rol oynar. îşte benim Raboliot'ya Concourt mükâfatmı verdiler. Ne oldu? O zamana kadar san'at yaomağa çahşıyordum. Ondan sonra er'ebî mükâfatm muharriri oldum. Şimdi iki yüz bin satan adamım. Halbuki ent°'ektüel, anlıyan bir zümrenin yazıcısı idim. Aklıma bizim kitab satışımız geldi. Demek hepımiz dâhiyiz. Fransada okumak zevki çoğahyor mu? Bilâkis çok azalıyor. Evvelkine göre be«te bir nisbetinde... Sebeb? Sinema, spor... Güvertede bir aşağı bir yukarı yürüyoruz. İlk iki gün kutubdan kopan rüzgâr Pırlantalarile Nevyorklu bankerin ka" rısı; «başka insanlar» Rockfeller ve Rothschild, her dakika elbise değiştiren inema artisti, fikirlerile, eserlerıle Gene'oix, notalarını dünyanın reklâm meşheri 'apan piyanist, İngilterenin altı asırlık asaletini taşıyan düşes, hepsi; şurada baıversek, ne olur? Hiç... Yanımdan şen bir alay delikanlı geçi" r: Yarm Nevyorktayız! Evet, yarm sabah Nevyorktayız... İnallah. Amerikada on dört miicrim tevkif edilmiştir. Dünyanın kâğıd merkezi olan Kanada, 6000 kilo kâğıd istihsal etmiştir. Hindistanda sekiz kişi hummadan ölmüştür. LonVrada, yüz kişiyi on sene idare edecek miktara tekabül eden 900.000 litre istihlâk edilmiştir. Dünanın en kalabahk noktası olan Londranm Hyde Park meydanından yüz yirmi araba geçmistir. Atnerika parmak izi dairesi iki J yeni parmak izi daha almıştır. Fransadan Amerikaya on beş kilo sigara kâğıdı sevkedilnıistir. Yarabbi o ne güzel tablo! O ne göz. Manzumei şemsiyye, Vega cümne kaş, ne ağız, ne saç, ne boy, ne endam! lei kevkebiyesine 96,000 kilometre Bir resme, bir de onun canlı timsaline bakdaha yaklasmıstır. tım ve kendi kendime hayat bu ne anlaşılJaponlar 15000 libre balık avla ı mıslardır. maz muamma! dedım. Ne o lepiska saçtan, ne o canlı bakıştan, ne o kadife tenden, ne boydan, ne bostan hiçbirinden eser kalmamış. Garibdir, insan kendini bilmiyor. İhtiyarlamadığına, başkalarını Müstahsiller, fiatların değil, kendini inandırmağa çalışıyor. Türteselliler buluyor. Bir akranına rasladıyükseltilmesini istiyorlar lü zaman derhal mukayese yapıyor. Zağı Toprak Mahsulleri Ofisi, bundan ev vallı nekadar çökmüş, ben hamdolsun davel afyonlannı İnhisara vermemiş olan ha dincim!! diyor. müstahsil ve tüccarm ellerindeki eski Bazan bir asinamıza rasgeliriz ve bimahsulü almakta devam etmektedır. ze şöyle hitab f !er: Şımdiye kadar înhisara 300 sandık ka Yahu n.aşallah sen hiç ihtiyarlamıdar afyon teslim edilmiştir. Müstahsil ve tüccar elinde bu şekilde 280,000 kilo yorsun? Yaşını göstermiyorsun! kadar afyon bulunduğu tahmin edil Bu sözler hoşumuza gidiyor, fakat hamektedir. Ofisçe bu ay nıhayetine kakikatte bize yaşh olduğumuzu haber vedar afyon kabul edilecektir. riyor. Nekadar gencsiniz, yaşınızı gösterDığer taraftan bu kabil mallara sa miyorsunuz arasında hayli fark var. hib olan müstahsil ve tüccar Vekâlet Nasıl ihtiyarlıyoruz! Ne güç bir sual! nezdinde teşebbüsatta bulunarak ya fiatın yükseltilmesini ve yahut tediye Bunun farkma varan bir adam var mıdır? Tabiatte gördüğümüz dört mevsimi bir şeklin n değiştirilmesini istemişlerdir. düşünelim: İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. Hali hazırda hükumetçe ittihaz «^dilen karar mucibince Toprak Mahsulleri O Bahardan yaza, yazdan sonbahara, ve fisi kaba afyonları 25, inceleri 35 kuruş nihayet kışa nasıl girdiğimizin farkma vatan hesab ederek tesellüm etmektedir. rabiliyor muyuz? Fakat bu tesellüm esnasında bir para Bu mevsim değişikliği o kadar tedricle verilmemektedır. Afyonların bedeli mal oluyor ki ancak netıcede farkına vanyosatıldıkça ve senede aşağı yukaTı yüzde 20 olarak verilecektir. Bu takdirde te ruz. Yemyeşil duran yapraklar yavaş, yavar sararıp soluyor, nihayet günün birinde sellüm edilen malın bedelinin beş senehafif bir rüzgâr onu sapından koparıp yede ödeneceği anlaşılmaktadır. Ticaret Vekâletinin bu husustaki karan bek re seriyor. enmektedir. Biz de öyle değil miyiz? Dün emekliyen çocuk bugün yürüyor, koşuyor, Bursa Belediyesinin yeni günden güne serpiliyor, yarm delikanlı cluyor, öbür gün kemale eriyor. Tabiatbütçesi ten aldıklarını birer birer geri vererek Bursa (Hususî) Yeni Belediye meclisimiz 939 bütçesini 450,479 lira olarak günün birinde yağı tükenmiş kandil gibi kabul etmiş ve su paralarında tenzılât sönüyor, ölüyor. raparak ilk devre içtimamı bitirmiştir. İhtiyarlık alâmetleri. Bu münasebetle Çelikpalasta verilen ziÖnce gözler daha küçük yaşta ihtiyaryafette Belediye reisi Neşet Kiper bir lamağa başlar. Sonra kulaklar otuzundan nutuk söylemiş, buna Bursa Valisi Şeitibaren daha ağır işitir, kırkından sonra fik Soyer cevab vererek; en güzel bir hafıza zayıflar. Unutkanlık başgösterir. turist merkezi olan Bursa şehrine hizGene kırkından itibaren adalât eski kudmet etmenin, ona yeni bir eser ilâve eylemenin en mutlu bir hizmet olduğunu ret ve kuvvetini kaybeder, kalb ve ciğeranlatmış ve meclis azalarınm bu ehem ler fazla cehde dayanmaz olur, insan çamiyetli memleket vazifelerinin büyük buk yorulur. Ekseriya da ellisinden sonra lüğünü tebarüz ettirmiştir. Aynca bir yorulan sinirler, insanı titiz, hırçın, kavgayabancı büroşürde (Türkıyeyi görmek cı, geçimsiz yapar. İhtiyarlığın en büyük için Bursayı görmek lâzımdır) cümlesi alâmetlerinden biri de herşeye karşı isteknin yazılı bulunduğunu anlatmıştır. sizliktir. Canı hiç birşeyi çekmez olur. Afyon satışı Prf. SAL1H MURAT Silivride yeni hükumet konağı Dün Valinîn huzurile temelatma merasimi yapıldı Meşhur İngiliz romancısı ( H . G. Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdar Wells) in muharrir arkadaşları yaşının dün beraberinde Nafıa Başmühendisi yetmişinci yıldönümünü kutlulamak için Bedn olduğu halde Sılivriye giderek o:ertib ettikleri ziyafette, büyük mütefekkir ada inşe edilecek hükumet konağının emel atma merasimini yapmıştır. Si şunları söylemiş: ivri bu bina ile güzel bir hükumet ko Aziz dostlarımın bugünkü ihtifali ağma kavuşacaktır. Silivrililer Val'yi bana küçükken mürebbiyemden işittiğim andan karşılamışlar ve izaz ve ikram ejözleri hatırlatıyor. O her akşam yemek terek ihtiyacları hakkında malumat :en sonra: ermişlerdir. Hükumet konağı, asfalt yol üzerinde Haydi (Wells) uyku zamanın geldi! inşa edilecektir. derdi. Vali. avdette, Samatya ile Yedikule Her çocuk akşam uykudan gözleri sü rasmdaki teneke mahallesini gezmiş züldüğü halde yatmak istemez, dinlenmek e bu mahallenin kaldırılması için te htiyacını duyduğu halde uykum yok! di ebbüsatta bulunmağa karar vermiştir. /ali, eski Adliye sarayı yangın yerin ye isyan eder. (Wells) şöyle bir teşbih yapıyor: O eki molozlarm kaldırılması için de tedirler almıştır. üm de bir mürebbiyedir. Uyku zamanı jelince: «Haydi bakalim yatağa!» der! MÜTEFERRtK Hayatı suiistimal edenlere, kendini lş cezaları azla yoranlara uyku çabuk arız olur. Siz İş yerlerinde her hangi bir ves'le ile uyumak istemeseniz bile gözkapaklarınız şçilerden kesilen cezaların İktısad Veendiliğinden kapanır. Ölümün çaresi <âleti emrine bankaya yatırılması ve oktur. Bu muammayı kimse halledeme unlann iş kanunu mucibince işçılerin umumî menfaatlerine yarıyan bir işe miştir. Fakat yaşamanın çaresi vardır. ahsis edileceği bildirilmiştir. Selim Sırrı TARCAN Tütün kaçakçıları bir nahiye f İzmitteki müdürünü öldürdüler Bursa (Hususî) Merkeze bağlı Soğukpmar nahiyesi müdürü Muslihiddin dün sabaha karşı saat üçte hayvan sa yım kontrolu için nahiyesine tâbi Kozbudaklar köyünden Karaıslah köyüne giderken bu yola kanşan bir patika ağ zmda iki tütün kacakçısile karşılaşmıştır. Müdür kaçakçılara: askerlerimizin andiçme merasımı Türk Amerikan ticaret anı laşması mer'iyette Türkiye ile Amerika arasmdaki yeni icaret anlaşması, yanndan itibaren mer'iyet mevkiine girecektir. Yeni anaşmanın metni alâkadar makamlara ildirilmiştir. Nevyork Karaya çıkmağa iki saat var. Fakat herkes güvertede. Yerliler yakınlanna kavuşacaklar. Biz yabancılar öksüz çouklar gibi geride duruyoruz. Vapur yolunu kıstı. Şimdi denizin üs:ünde kendini arkaüstü bırakan bir yüzücü Kimsiniz? diye sormuş. Fakat bu gibi yavaşlıyor. suale kaçakçılar kurşunla cevab ver Ötede, ta ötede, nıtubetin ve sisin ar mişler ve nahiye müdürünü yaralamışkasında bir şehir silüeti beliriyor: Nev" lardır. Müdür Muslihiddin ölmüştür. Kaçakçılar tütünlermi atıp ve atlanna Denizin ortasmda fener vazifesini gö atlayıp kaçmışlarsa da yakalanmışlar en bir vapurun, önünden geçiyoruz. Bu dır. Yenidünyanm ilk selâmcısı. İşi gücü galiVazife kurbanı nahiye müdürünün ceba eski Babıali odacıları gibi gelen geçeni nazesi bugün şehrimizde büyük mera elâmlamak. simle kaldırılmıştır. Muslihiddin evlidir İşte «Hürriyet Abidesi». Onu Paul ve çocukları vardır. Morand gebe bir kadına benzetiyor. Ben, linde şamdan, tahtakurularını arayan, yilem otuz sene evveline döndü. Dadı ;ecelikli bir ev hanımına benzettim. mın anlattığı, örümcek ağından sıyrılmış Nihayet şehir adamakıllı seçildi. Gratgibi, bulutlara tırmanan, yerle gök arasıniyeller, semada zikzaklı hatlarla bir dandaki isirî sarayları düşündüm. Dadımm ele fantezisi çiziyor. Renk, renk; çeşid masallarında şarkkâri oymalar vardı. İnçesid; bol bol. ce, nazenin hatlar, rüzgârın dalgalandırSefertaslarını yüklenmiş mekteb çocuk" d'ğı perdelerdi onlar... arını götüren bir bevvab gibi içlerinde en Halbuki karşımdaki, seksen, yüz katlı boylusu: Empire Stade Building binası. betonarme evler, taştan, demirden birer Hepsinin başında madenî külâhlar var. Ortaoyunundaki kavukluyu andınyorlar. Robboter gibi. Yenidünya ve eski dünya efsanesinin Uzakta Hudson'un ağzı. Gittikçe büVÜyen, genişliyen, yayılan bir azamet. sırrını şimdi anladım. Masallardaki gibi bir rüya şehri. MuhayCelâleddin EZİNE Türkofisteki içtima İktısad Vekâleti deniz müsteşan Musafa Nuri, dün de Türkofis İstanbul şulesinde meşgul olmuştur. Müsteşarın iyaseti altında Türkofiste Ticaret Vekâletine bağlı daireler müdürlerinin işirakile bir toplantı yapılmıştır. Adları konulacak tayyarelerimiz Şehrimizin orduya hediye ettiğı beş ayyarenin isimleri tespit edilmiştir. Bunlara ad konma merasimi yapılacak;ır. Türk senfoni müsabakası İzmit (Hususî) • Izmit garnizonunda bulunan askerlerimiz and içmiştir. And içme merasimi pek heybetli olmuş. Tüm komutanı General Rüştü Akın, alay komutanı, yüksek rütbeü askerî ümera merasimde hazır bulunmuşlardır. Yukarıdaki resim, merasimden güzel bir intıbadır. Türk senfonısi için açılan müsabakalinde tütnen komutanmın huzurunda ye ya gönderilen eserler beğenilmiyerek min etmişlerdir. Bu merasim bittikten son reddedilmiştir. Müsabaka müddeti uzaılmıştır. ra Tümgeneral Kemal Balıkesir, heye canlı bir söylevle Türkün yiğitliğini, ataMes'ud bir izdivac larımızın merdliğini tebarüz ettirmiştir. İzmirde çıkan «Anadolu» refikimizin sahib ve Başmuharrirı Tunceli meb'usu Güzel bir temsil Haydar Rüştü Öktemin kerimesi Ar 29 nisan cumartesi günü akşamı, Sa mağan Öktemle İzmirde tanınmış si rıyerde, Sanyer Gencler Birl'ği tarafın malardan elektrık malzemesi tüccarı Tevfik Baykendin oğlu elektrik mühendan, Cumhuriyet Halk Partisi binasm dislerimizden Orhan Baykend'.n nikâhda «Kör» piyesi temsil edilmiştir. arının İzmirde kıyıldığmı haber aldık. Temsil çok parlak olmuş, bilhassa kör Genc ve güzide çiftin saadetini dıler, rolünde Necabedd n ve kadm rolünde meslektaşımız Haydar Rüştü Öktemle Muallâ büyük bir muvaffakiyet kazan Tevfik Baykend ve ailelerı efradına tebriklerimizi sunanz. mışlardır. Tekirdağı alaylarında merasimi andiçme Tekirdağ 3 (a.a.) Dün Tekirdağdaki alaylarda and içme merasimi yapılmıştır. Alay komutanları, alaylarının şerefli mazisini ve and içmenin kutsiyetini anlattıktan sonra bütün askerler takım ha