8 CUMHUBÎYET 26 Nisan 1939 KONYA MEKTUBLARl Konya vîlâyetinde okul ve muallim ihtiyacı Bugünkii varidatile mekteb ihtiyacını karşılamak ancak 100 sene sonra kabil olabilecek j*w..».WWT. .j. f I Cumhurıyei HaiU sütyıını u Emniyet müdürlüğünün nazarı dikkatine Hüviyeti bizce malum Taksimde Ta . limhanede oturan bir kariimiz tarafmdan yazılıyor: f (Zeh:rli garlerden korunma usulleri» ısmi altmda dört yapraktan ibaret bir risaleyi bazılan buradaki apartıman lara bilhassa erkeklerin bulunmadığı bir saatte müracaat ederek (almıya mutlaka mecbursunuz, yoksa hükumet tarafından ceza görürsünüz) tehdidile on beş kuruş mukabilinde cebren sat . maktadırlar. Şüphesiz bu usul, şehrin diğer taraflarında da tatbik edilmektedır. Üzerinde hiçbir resmî dairenin mührü bulunmıyan böyle bir risaleyi bu şekilde satmak her halde kanunî bir hareket olmadığma göre Emniyet müdürlüğü nün nazan dikkaLni celbetmenizi rica ederim.» ( Çinden Almanyaya atla seyahat ••s . Seyyah Karl ile uşağı stepde kannlannı doyuruyorlar I KADİN'VE'MODA ! Konyadan bir manzara Çin ülkesinden Almanyaya atla seyaKonya (Hususî muhabirimizden) tırmak hususunda programlara bağlanhat teşebbüsünde bulunan Alman seyyaKonya Vilâyetinin kültüre müteallik o mıyalım. Mahallî yardımlar olmıyacak hın VilhelmKarl Herman, resimli seyalan mekteb ve muallim vaziyeti altı yıl olursa, yılda yaptırabileceğimiz bir mekdanberı gösterilen devamlı gayretlere teb binası bir sıfır olarak kalacak. Hal hat intıbalarını bastırmıştır. Anlattıkla rağmen ihtiyacı karşılıyacak halde de buki bu zarurî ve hayatî ihtiyac uzun nna göre, kendisi bu seyahatinde orta ğildir ve bu gidişle ancak yüz sene son yıllar beklemeğe tahammül göstermez. Asyada dört bin metre yüksekliğınde ra ihtiyac, tamamen olmamak şartile ve Bütçemizdeki para ile nerede bir mekteb dağların daracık yollarından, uçurumlayüzde seksen gibi bir nispette karşıla binasınm temellerinin yükseldiğini göra yuvarlanmak tehlikesi atlarak ge^miş, rürsek, oraya yardım edelim. Hamiyetli nabilecektir. bu dağlann kuytu vadilerinde de haftaBu sözü ben söylemiyorum. Vilâyeti halkımızm muavenetile bu iş ancak larca at sürmüştür. Şarktan garba doğru mizin en salâhiyetli ve vazifedar daire yürür ve ancak bu suretle en kısa za seyahatinde Rıhşthofen dağının, humboldt sinin müdürü, Maarif müdürü Halid Zi manda mekteb ihtiyacını karşılıyabilisıra dağlarını aştıktan sonra Sirtin ova ya Kalkanlı söylüyor. Vilâyet Umum riz» demiştir. sına inmiştir. Seyehatinin en çetin kısmı Meclisinin toplantı sıralannda muallim Umumî Meclisçe, mekteb inşaatmda da, asıl bundan sonra başlamıştır. Kenve mekteb için yapılan birçok müraca bu esas kabul edilmiştir. disinin en son konakladığı TungVang vaatlerin bütçe müsaadesizliği dolayısile Bu iki beyanat da Konyanm bu mü reddedilmesi üzerine Akşehir azaların him ihtiyacı ve çaresizlikler hakkında hasının cenubunda genışliyen sonsuz, ısdan Ömer Baysal: «O halde ne olacak? kat'î bir fikir verebilecek mahiyettedir. sız tuz steplerinde at süren, tuz batak Maarif müdürlüğü bu elim vaziyet karlıklan arasından geçen seyyah, bu sırada Bunu bir de Vilâyet Hususî İdaresinin şısında neler düşünüyor?» diye sormuş bütçesine göre mütalea eyliyelim: ovanın yukan kısmına çıkıyor. Bu sahada ve Maarif müdürü de: hiçbir yol yoktur, o havaliyi bilen kimse, Vilâyet in 939 malî yılı için kabul edi« Birbirimizi aldatmıyalım. Hayale len varidat yekunu umumisi 1,197,727 bilgisine rağmen, gideceği yere varmak kapılmıyalım. Şimdiki vaziyete göre bu liradır. Bunun 850,004 lirasını maaş ve hususunda tereddüdlere uğrar; bilmıyen ihtiyacın, Konya Vilâyetindeki muallim ücretlerle adi masraf bütçesine dahil kimseye gelince, hedefine erişmesi tesa ve mekteb ihtiyacmın yüz sene sonra bulunan daimî hizmetlere sarfediliyor. Pariste kibar tabakanm toplantı ma düfe bağlıdır. Seyyah, at üstünde seyadahi karşılanması mümkün değildir eriye kalan kısmından 260,536 lirası Issız çölde bifaneyen yolculuk... hat ederken, uşak da seyyahın yol eş Bütçe meydandadır. Maarif müdürlüğü Nafıa fevkalâde bütçesine dahildir. halli olan yanş yerlerinde nazarı dikkaelleri böğründe bağlı durmamak için ünkü para, yol bedenî ve nakdî mü ti celbeden güzel bir şapka. Esas fötrden, yası yüklii bir çift deveyi peşjsıra getir ğil, davetli bir misafir muamelesi gör çince, Sirtin ovasında soguk dalgası, şidKonya Vilâyetinin muallim ve mekteb kellefiyeti karşılığı olarak Nafıa daire tüyleri ters olarak uclanndan şapkaya miştir. dük. Bir Mongol kabile reisi, bize ehem detlenen fırtınayla beraber bizi tirtir titihtiyacını karşılamak üzere tek bir ça sınindir. 12,880 lirası sıhhî hizmetlere iliştirilm.ş ve aşağıya doğru sarkıtılmışAsyada dondurucu rüzgârlann estıği miyet vererek, kabulümüzde resmî kıya retti. Havada kum ve tuz taneleri, savrure bulmuş ve bu çare üzerınde işlemeğe ayrılmıştır. 44,100 lirası hayırlı cemiyet tır. yerlerde, ateş, hayat demektir. Ancak, fetine bürünmüştü. Ruhaniliğinin alâme luyordu. Derken, ortalık karardı. Ben yol başlamıştır. Bu çare, eğitmendir. Eğit ve müesseselere mahsustur. Geriye yaburalarda seyahate çıkan boyuna yol ti olan tahtadan oyma, altın yaldızlı ser aramakla meşguldüm. Dönüşte, uşak, ASKERLÎK ÎŞLERÎ menler vasıtasile vilâyetimizin ihtiya ni maarif fevkalâde hizmetlerine 30,207 alcnak zorunda olduğundan, öyle sık sık puşunu başına yerleştirmUti. Çadır içeri bıraktığım yerde değildi. Yüklü hayvancraı karşılamak için bu vilâyette bir e ira para kalıyor ki, bu da bu iş için ayŞubeye davet durup da ateş yakamaz. Sabahlan ça si, dardı, çadınn havası boğucu idi. Lâ larla birlikte, fırtınaya kapılarak, ihtimal gıtmen kursu açmalc esası uzerınde çoK rılmıştır. Maarif fevkalâde hizmetle Fatih Askerlık şubesinden: dırı sökrrçeden yakılan ateşte Jbiraz ısınıp kin sıcaktı ve yiyecek, içecek şeyler de kendi itikadınca şeytanlar tarafından kouğraştım. Maarif Vekâletinden müsaa rine' tahsîs olunari bu para da şu suretle 334 doğumlu ve bunlarla muameleye kahvaltı eder, akşamları çadır kurulun oldukça buldu. Buna mukabil kabile re valanark, kaçmıştı. Üç gün, üç gece izide ve hatta tahsisat aldım. Fakat bu vi taksim edilmektedir: tâbi islâm ve gayriislâm kısa hızmetli ca da bir nöbet ısınır. Bundan fazla ısın isine para ve tatlı takdim ettik. Bütün ni aradım. Yiyeceksiz, susuz, ateşsiz solâyette eğitmen kursuna elverişli bir Yapılacak ve alınacak mektebler be lerden ehl yatnamesiz olanlar 1 mayıs mağı ummak, boşunadır. Ateş yakmak Mongollar gibi, o da bunlardan fevkalâ ğuğa göğüs gerdim. Sonunda izini bu bına ve yer bulunamadı. Elverişli bina deli olarak 26,000, köy mektebleri inşa939 da hazırhk kıt'asında bulunmak ü için de, yakacak şey bulunması lâzımdır. de hoşlanıyor. Sonra vedalaştık, ufakte lunca, yorgun argın halde çadıra kendive yer derken lükse aid düşüncelerden atına yardım 1000, köy yatı mektebleri zere sevkedileceklerdir. O çurak yerlerde birkaç kök parçası bul fek, haşarı ve mukavim Mongol cinsi a mi dar attım, yattım. uyudum, uyuduıru tamamile uzağım. tsted'ğimiz kursa da nşaatına yardım 3,207 lira. Bunların 939 nisanın 28 ve 29 uncu cnak, bir hayli aramakla kabildir. Kök ta bindim, meçhullere daldım.» hil olanlan banndıracak bir çatı altı, Hastalanmıştım, burnum, kulaklanm, elVilâyet Umumî Meclisinin neşredilen birkaç dönümlük arazi, bir akar sudur. zabıtlanndan aldığım şu rakamlann bir günlerinde şubeye müracaatle muamele parçaları bir araya getirilerek tutaşturulerim, ayaklarım donmuştu. Donarak öleMisafir olduğu kabile reisinin çiçekboBöyle bir yer bulamadık. Koca vilâyette hakikat ve kat'iyet ifade eylediğine lerini yaptırmalan ilân olunur. lur, çinko matralarla taşman ve o ku zuğu bir adam olduğunu söyliyen seyyah, cektim. Buna rağmen, ümidimi kesme böyle bir yer bulunamaması sebebini göre, altı yüz bin nüfuslu, merkezle beraklıkta son derecede kıymetli olan su dim, uşağın tedavi ve yardımile bu sefer el'an anlamış değilim. Bu yersizlik yü raber 14 kazalı, 43 nahiyeli ve 923 köylü karşılanabileceğini ummak, Maarif mü ile et, ot elde ne varsa, kaynatıhr, pişiri bu çirkinleştirici hastalığa karşı orada deve üstünde yola düzüldüm. Kumla vc ilâc, tedavi çaresi bilinmediğini, çiçek zünden Konya Vîlâyetinde bir eğitmen Konya Vîlâyetinde yalnız 214 mekteb dürümüzün söylediği gibi ancak bir halir ve hemen hiç artık bırakılmamak üzekısmen de çakılla kaplı çölde bin iki yüz yal olur. hastalığına tutulamn kendi haline bırakıkursu açamıyoruz. Fakat, Eskişehirde e 433 muallim vardır. re yenir. Oralann meşhur zerzevat ye kilometrelik bir mesafe katederken, yol 923 köyde mekteb ihtiyacı vardır. ki eğitmen kursuna buradan elli kadar larak ya öldüğünü, ya da hayahnın so Bütçeye konulan 2,600 lira mektebler Bu ihtiyacı karşılamak için Konya Vi meğine, «Tsamba» denilir. Yemek ye nuna kadar yiizünde bu hastalığın tahrib üstü dinlendiğimiz yerli çadırlarına gir eğitmen göndereceğiz. Bunlar yetişecek edeli ancak bir mektebin inşaatına kive önümüzdeki ders yılmda bunlarla ayet edebiliyor. Plâna uygun bir ilklâyetinde daha hıç olmazsa 709 ilkmek nilınciye kadar şöyle böyle yanan ateş, zleri yer etmiş halde kaldığını, bereket diğim sırada, ayaklanmm üstüne basamımekteb kadromuzu çoğaltacağız. îşte, mekteb inşasının keşif bedeli aşağı yu teb açmağa ve gene hiç olmazsa muallim daha fazla dayanmaz. Yemeği mütea versin kabile reisinin kızlan da dahil ol yor, bastonuma dayanarak dizlerim üskadrosuna 709 muallim üâvesine ihti kıb yapılacak şey, çadır altına girip sımtünde yürüyordum, donma tesirile ayakMaarif müdürlüğünün yüz senelik bir kan 30,000 liradır. Muallim kadrosuna yac vardır. Bunu temin için Hususî İda sıkı örtünmek ve uyumaktır. görülen rü mak üzere kadmların bu hastalığa her na larımda yaralar açılmıştı. Deve üstünde intizara mâni olmak üzere bulduğu ça da tek bir muallim tahsisatı bıle ilâvere varidatmm kaç misli artması icab et yalar, hakikatten daha hoştur. Ertesi sa sılsa uğramadıklarını öğrenmiş. Kabile de donmuş ellerimle yuları tutamadığımre budur.> ine imkân yoktur. Buna rağmen geçen tiğini hesab edecek ve buna da imkân bah da tekrar yolculuk, bitmez tüken reisinin yanmdan ayrıldıktan sonraki se dan, deveyi uşağım yedeğe ahyordu. Her" Maarif müdürünün hulâsa olarak mer zarfında Konya Vîlâyetinde Eolmadığını takdır eyliyecek olursak, i mez, sonu gelmez gibi görünen yolculuk yahat safhasını anlatma sırasmda, sey kımıldanmada dehşetli acılar duyuyor alen yukarıya geçirdiğim bu beyanatı eğli ve Seydişehir kazalannda birer şin ehemmiyetini tasavvur eyliyebili başlar. Ve bu böyle, yeknasak bir tarzda yahatnamesinin bir yerinde «Bir aralık» dum. doğrudur. Gene Vilâyet Umumî Mecli modern mekteb binası, köylerde de muhBu vaziyette seyahatin devamında, diyor. «Beni sarsan bir darbeyle karşı TungVang şehrinde, bir vaha kıyme sinin toplantılanndan birisinde Vali Na elif ve adedi yirmıyi geçen ilkmekteb riz. Şu vaziyet karşısmda Konya. böyle sürüp gider. zif Erkin de (şimdiki Dahiliye Vekâleti aptırılmış, muallim sayısı da müm mi kalsın?. Seyyah, aradasırada kabilelerin bu aştım. Ansızm, sanki yer yarılmıs da ye tinde olan bu şehirde at koşulu bir araba Şunu biliyoruz ki, her hangi kötü vamüsteşan) mekteb binası yaptınlması îün olduğu kadar artınlarak dört yüz lundukları yerlere ulaştıkça rahatlık du rin dibinden çıkmışlar gibi, bir takım tedarik ettik. Evvelce atta giderken hashakkmdaki müracaatler ve beş yıllık üçe çıkarılmıştır. 938 malî yılı zar ziyet karşısmda elleri böğründe dur yar. Çünkü, yerliler yabancılan yadır Mongol atlısı ortaya çıktı, bize itimad talanınca deveye muhtac olmuştum; bu kültür programı müzakere edüirken: inda 433 muallim çalıştınlmış olması mak Cumhuriyet idaresinin âdet ve ahgamakla beraber onlara misafirperverlik sızlıkla, şüpheli gözlerle baktılar, bir sefer de arabaya yatırılarak, bövlece c Şiddetli ve hayatî bir ihtiyac kar ın sebebi 321,720 lıradan ibaret bulu lâkına uymaz. Bu ihtiyacın eğitmenler ve köy bütçelerile karşılanması, işte bu göstermekten çekinmezler. Bu seyyah, müddet öyle durdular. Sonra kar fırtma Anshi istikametinde tam dört gün, dört şısmdayız. Bütçemizle mekteb yaptır an öğretmen maaşatınm 308,629 liranun içm düsünülüyor ve işte bunun kabilelerden birinin reisine nasıl misafir sı ortalığı kasıp kavurdu, onları da yuttu. gece tekerlek takırtısı dinledim. Oradan mağa ve mekteb ihtiyacını tamamlama a indirilmiş olmasıdır. İşte bütçedekl tahsisat ve işte koca içindir kı, eğitmen yetiştirilmesine baş olduğunu anlatırken, «Biraz acayib bir Mongol atlılan, kar fırtınasına kapılıp yedi günlük yol olan Lanşov'a kadar da, ğa kalkışırsak. imkânı yok, muvaffak olanmıştır. muhit, lâkin sakin bir yuva» diyor. «Bu oradan ayrıldılar, kimbilir nerelere doğ üstü açık bir yük arabası, hasta yatağım lamıyacağız ve bu ihtiyac olduğu gibi man Konva Vilâyetı.. Bu bütçe ile KonMüfide Çankaya rada davetsiz bir misafir muamelesi de ru uzaklaştılar. Aradan birkaç gün ge oldu.» kalacak. Onun icin mekteb binası yap ada mekteb ve muallim ihtiyacmın Bir seyyah, şark steplerinde geçen macerasını anlatıyor Vilhelm Karl diyor ki; «Sirtin ovasında, dondurucu rüzgârın esdiği yerlerde, ateş, hayattır» j KADIN SEVERSE. Yazan: ESAD MAHMUD KARAKURD 5 0 Ah Raynhart; talih beni, ne insafsız, ne zalim bir adamın karşısına çıkarmış! Düşün: Gidiyorum, önünde oturup saatlerce gözyaşı döküyorum da beni tanımıyor bile... O geceki masum çocuk yüzümün en küçük bir çizgisi, sabaha kadar durmadan akan gözyaşlarımın bir küçük damlası bile, hafızasında iz bırakmamış. Bütün bir mazi hatıraları, acılan, izleri ve tesir'enle silinmis gitmiş kafasmdan! Sonra o kara gözlerini, gözlerimin içine d'Vrek bana, «annenizle mes'ud bir yuva kuracağız Nevin Hanım; bahtiyar bir çift olmağa karar verdik biz» diyor. Insanın bu ıstıraba tahammül edebilmesı için, et ve kemikten değil, sadece taştan. gr."itten yarahlmıs olması lâzımdır. ediyorum şimdi sana; hâlâ deli gibi seviyorum onu! Hâlâ gözlerimin önünden bir an gitmiyor... Ne dersen de, nekadar ayıblarsan ayıbla! Herşeye rağmen içimden söküp atamıyorum onu! Evimizi hiç sorma! O büsbütün başka bir cehennem! Bir ölü evine döndü yuvamız! Zavallı babam, biçare babacığım insanlıklan çıktı bu bir hafta içinde. Raynhart; kuvvetinden emin olduğun, kudretine inandığm bir erkeğin göz'erinm önünde yıkılışı o kadar hazin oluyor ki... Onun için babama çok acıyorum. Anlaşılan zavallı böyle bir darbe ile karşılaşacağını hiç tahmin etmemiş, hiç hazırlanmamış! Birdenbire gelince şaşırdı, mukavemet edemiyerek yıkıldı gitti... Bilmiyorum bu ıstırab sevgiden mi, izzetinefsinin kırılmasından mı ileri geliyor? Kim bilir, belki o da her erkek gibi ihtimal, karısını hissettirmemeğe çalışarak Ah bilemezsin Raynhart; ne küçük. ne düşük bir insan oldum. Kendim bile iğreniyorum kendimden şimdi... Fakat mademki hakikattir niçin sakhyayım senden! Utanarak, yüzüm kızararak itiraf sevıyormuş Şu anda sanki göğsümün üstünde bir yangin var, yanıyor, yanıyorum Raynhart!.. Sana herşeyi günügününe bütün tafsilâtile yazmağa çalışacağım... Güzel gözlerinden binlerce defa öperim. Benim için de dua et!..» Şu hayatın iğrencliğine, dünyanin keMektub burada bitiyor... pazeliğine bak Raynhart; bu kubbenin altmda en çok sevdiğim, üzerine titrediğim, çıldırdığım en mukaddes varlık anAradan bir ay geçmiştir... nemdi. Şimdi ondan korkuyorum, ürpeŞimdi, İstanbul Adliye saraymdayız... riyorum. Yavaş yavaş ona karşı içimde garib bir nefret ve kin hissi duymağa Karanhk, taş merdivenlerden, yukarıya başladığımı görüyorum. Raynhart; beni doğru çıkıyoruz... Dışarıda yağmurlu, halkeden, beni sabahlara kadar uykusuz karlı bir hava. Bütün koridorlar, sofalar, kollannda sallıyan, saçlarımı, alnımı du ta mahkeme kapılanna kadar, birbirini daklarile ıslatarak büyüten kadma düş iten, birbirini çiğniyen heyecanlı, telâşlı dolup boşalıyor. man olacağımdan korkuyorum şimdi... bir insan kalabalığile Annemi seviyorum, annem sevdiğimi e Göğsünde taşıdığı çocuğuna meme verlimden alıyor... Saadetim, hayatım, ru meğe çalışarak merdivenleri tırmanan hum annemdi. Saadetimi, ruhumu, ha gene kadınlar, ellerinde kelepçe, yanlayatımı benden çalan gene annem oluyor. rından geçen kızlara söz atan mahkıimOh Raynhart; çıldıracağım, deli olaca lar, polisin kucağında uyuyan, ağzı çarğım diyorum sana! Bilmiyorum, tahmin pılmış sarhoşlar, rakibine yerleştirdiği edemiyorum bu facianın sonu nasıl bıte yumruğun hesabmı vermeğe gelen âşık cek! Allah canımı alsa da kurtulsam!.. delikanlılar, avukatlar, hâkimler, mübaArtık yazamıyacağım; beni affet, ne şirler, jandarmalar.. Elhasıl bir mahşergözlerimde ışık, ne parmaklarımda kuv dir, için için kaynayıp duruyor önümüzvet kaldı!.. Bitkin, harab bir haldeyim... de... Annemle bir haftadanberidir konuşmadım, konu^mak da istemiyorum. Evi terkettiği gündenberi yüzünü görmedim. Taksimde bir apartımanda oturuyormuş. Evvelki gün resmen mahkemeye müracaat etmişler. Nuhakeme... Kemal Beyin, korkak, çekingen adımlarla mahkeme salonundan içeri girdiğini görüyoruz. Sapsarı bir yüz, kırmızı Bekliyoruz... Beş, on, yirmi dakika! gözler, taranmamış, dağınık saçlar Yaİşte nihayet kapılar açıhyor. Halk, bü nmdaki avukatile, ağır ağır yürüyerek, yük bir telâşla içeri girmektedir. Geniş mübaşirin gösterdiği yere oturuyor. bir mahkeme salonu... Eski birkaç sanParmaklannm arasında tuttuğu beyaz dalye, bir masa, ve ince bir tahta par bir mendili mütemadiyen, sinirli sinirli maklıkla aynlan hâkimler yerikaldırarak, terliyen alnını silmektedir. îşte geliyorlar... Başta reis: Toparlak Bir dakika daha... kır sakallı, çenesi öne doğru çıkmış, alnı Bu sefer, Leylâ kapıdan görünüyor. kırışıklarla dolu bir adam; yanında aza Onun da yanmda bir avukat var. Siyah lar... Gelip, yerlerine oturuyorlar. Bir bir kostüm, siyah eldivenler ve kahverenzabıt kâtibi, bir daktilo kız, ve elbiseleri gi bir şapka. Bir an duruyor; şaşkin §aşnin düğmeleri pırıl pırıl yanan mübaşir. kuı etrafına bakmıyor. O sırada kendisile Salon, kenarları solmuş kadife bir per beraber salona giren avukat, kulağına iğidenin uclanndan giren kirli, sÖnük bir ı lerek, birşeyler söylüyor. Yürüyorlar şimşıkla aydınlanıyor. di. Sendeliyen adımlar; heyecanlı, endiReis, koltuğuna iyice yerleşmiştir şim şeli bir bakış ve duvar gibi bemb=yaz di. Ağır ağır ellerini cebine sokarak göz bir yüz.. lüğünü çıkarıyor. Gözlerine takıyor. OlArKası var) Yeniden bir sürü taş merdivenleri çıkıp, yeniden birbiri ardısıra birkaç koridor geçtikten sonra, gireceğimiz mahkemenin kapısı önünde duruyoruz... îrili ufaklı, gencli ihtiyarlı bir yığın halk... Kapılar kapalı; henüz muhakemeye başlanmamış Fakat neredeyse çağıracaklar. Şöyle, duvarda asılı duran listeye bir göz atıyoruz. Başta Leylâ ile Kemal Enginin ismi var. Demek birinci muhakeme onların. nünde bir tomar kâğıd var Şöyle bir, kâğıdlara bakıyor. Ve kır sakalı hafifçe hareket ediyor: Çağırın: Kemal Engin ve Leylâ. Mübaşirin sesi koridorlarda çmlıyor: Kemal Engiiin... Leylâaa... Bir dakika... i