CUMHURltfE'J Inönü dün de Sarayda halkla temaslarına devam etti {Baştarajı 1 frcci sahıfede) muktan yapılan mallarımızı kurtarama dık, dedi. Fabrika sahibi devam etti: Bakınız, bu Avrupa kumaşını, gümrükte teslim 39 kuruşa veriyorlar. İçinde, yalnız 50 kuruşluk mevaddı iptidaiye var. Bu nasıl şey?.. Efendim, oranın fabrikalan, ihrac edecekleri mallar için hükumetlerinden prim alıyorlar. Sonra vergi de vermiyorlar. İhrac edebilecek vaziyete gelelim. Biz de ayni şeyi yapanz. Prim verilirse ihracat yapmak mümkündür. Biz pamuğu yüzde kırk pahalı kullanıyoruz. On sene zarfında memleketin pamuklu sarfiyatı tam iki misli olmuştur. Bu nerenin malı? İtalyan.. Nekadar prim veriyorlar?.. İtalyanlar yüzde yirmi beşe kadar veriyorlar. Üstelik bütün vergilerden muaf tutuyorlar. Amele farkı da var. Orada amele daha mı ucuz? Hayır! Onlar, makinelere iyi bakmak suretile bir ameleye çok tezgâh teslim ediyorlar. Bir amele, böylelikle iki misli iş çıkarıyor. En çok sarfedildiği yer, Arjantindir. Bizde, senede nüfus başına kullanılan miktar beş metredir. 15 sene evvel bunun ancak yarısıydı. Sarfiyatm daha artacağını umuyor musunuz? İhracat işleri düzelirse, sarfiyat artar. Şimdilik 90 miîyon metre imaîât var. 13 milyon kilo eder. îhtiyac, nüfus başına 7,5 metredir. On sene evvel, kâmilen ithal ediyorduk. Dahilde imalât yoktu. Şimdi 13 milyon kilo dahil imalâtı oluyor. Vergiler eksilirse, sarfiyat artar mı? Çok artar. îstihlâk vergisinin fazla tesiri olmuştur. Maddei iptidaiye pahalılaşmıştır. Yüz kuruşluk pamuk üzerinden yirmi beş kuruş vergi alınıyor. 130 kuruşluk iplik üzerinden 40 kuruş vergi kesiliyor. Haricden iplik getirenler için bu nispet daha fazladır. İstihlâk vergisi de sonradan ilâve edildi. Yüz kuruşluk iplikten 13 buçuk kuruş istihlâk ve on kuruş muamele vergisi alırlar. 120 kuruşluk iplikte 22,5 kuruş, istihlâk ve 12 kuruş muamele vergisi! İplik inceldikçe istihlâk vergisi de yükseliyor. Pamuk, memleketin en ihtiyacı olan bir maldır. Vergi inerse mal da ucuzlar. îsmet İnönü, fabrikatora teşekkür etti. başlıyarak, münavebe usulile ziraat yaptığmı, köydeki dereden elle su taşıdığım söyledi. Kaç çocuğun var? Bir çocuğum. Neden bir çocuk? Tabiî öyle olacak. Fakirlik.. Araziyi kira ile kimden alıyor sun? Eşhası hususiyeden. Ziraati ne ile yapıyorsun? Öküzk. Atla niçin yapmıyorsun? Atın çift sürmesi pek makbul değildir paşam. At hızlı yürür. Toprağı fazla eşmez. İnek beslemiyor musun? Bir iki inek besleriz. Koyun için mer'amız yok. Kullandığımız çift aletleri pulluk, tırmık, döven, tırpan gibi şeyler. Yakınınızda makine var mı? Bilmiyorutn. Olsa da, getirtmenin imkânı yok. Birkaç köy birleşip alabilirsiniz! Alamıyoruz. Efendim bir derdi mız de şu: Tohumlarımız yaz gelince bizde bir kaşıntı yapıyor. Vücudümüzün her tarafı bakla gibi kabanyor. Bornuvadaki Ziraat mektebine bu tohumları gönderdik. Verdikleri cevabda hastalığın adını bildirdiler. Biz onlara hastalığın adını değil, kaşıntınm çaresini sormuştuk. Ona cevab yok. Bu kaşıntı, bütün hububatta olu yor mu ? Oluyor. Bu sene, kükürtle biraz önünü alabildik. Fayda etti mi? Etti. Temizleyici makineniz var mı? Var. Köyün malı.. îyi kötü, onunla işimizi görüyoruz. Köyünüz kaç hanelik? Yüz seksen hanelik.. Bunun 40 kadarı çiftçi... Tohumu nereden alıyorsun? Trakya buğdayıdır. Sarıbaşak buğdayının iyisi orada yetişir. Meyva ağacı var mı? Kendimize kadar..» Başka birşey söylemek ister misin? Gazetelerde okuyoruz: 10 liradan 30 liraya kadar köylüye radyo makinesi dağıtacaklarmış. Niçin ucuz radyo gibi böyle ucuz harman makineleri yaptırıl mıyor?.. îsmet înönü Harman makinesi işile meşgul olacağım. Var olun! Bir de efendim, köyümüzde, bir Bektaşi tekkesi var. Bu tekke, malum kapandı. Yerine bari mekteb açılsın. Maarif idaresi burada temiz bir mekteb binası yaptırabilir. Bu tekke olduğu gibi durursa, kolay kolay ölmez. Yıkılmadıktan sonra... Yıkılıp yerine mektebi kurmah! Dileğim bu... Bir de, bu Emlâki Milliyeye aid arazi bize verilirse, belki imar ederim. Meselâ bağ yaparım. Başka? Sağlığmız paşam... Miliî Sefın irad heyecanla beklsniyor Öğrendiğimize göre, Cumhur Reisimiz, şu bir iki gün içinde Üniversiteyi ziyaret ederek talebelerle temasta bulunacak, bu arada bir nutuk irad edecektir. Universitede hazırlıklar yapıl mağa başlanmıştır. Dün sabah Vali Lutfi Kırdar, Poüs müdürü Sad reddin Aka Üniversiteye giderek Rektörle görüsmüşlerdir. Öğleden sonra Rektörün riyasetinde Universite idare heyeti top lanmış, müzakerede bulunmuştur. Nütkun bütün talebeler tarafından dinlenebiimesi için hoparlör tesisatı yapılmaktadır. Bu hitabe radyo ile neşrolunacaktır. Genclik, bu büyük günü heyecan ve sabırsızhk içinde beklemektedir. Beykozdan Yeniköye bir araba vapuru kaldırılmalıdır. Çubukluda gaz depoları amelebaşısı, bekâr amele için, yatacak bir yer inşa edilmesi dileğinde bulundu. Kartallı bir sebzeci de sebzecilerin kooperatife olan borclannın taksite bağlanmasım istedi. Kabzımallardan köylüyü kurtarmak için bazı çareler gösterdi. Bütün krediler kesildi. Bir satış kooperatifi kurmak lâzım! dedi. Vali Lutfi Kırdar, Ziraat VekiÜle konuşacağım, Ziraat Bankasmın, hâlde bir şube açarak, esnafa kredi vermesini temin edeceğini söyledi. İsmet İnönü Biz Ankarada köylüIeri sebzeciliğe alıştırmağa çahşıyoruz. Sizin akhnıza bir çare gelmiyor mu? Bulgarlar gelip Ankarada sebzecilik yapıyorlar. Siz neden yapamıyorsunuz? Hariciye Veküi, Cumhur Reisimizin yamnda t Arabacıhğın geçirdiği buhran Bundan sonra dinlenen Faik Değir menci, arabacıhğın geçirmekte olduğu buhrandan bahsederek hulâsaten şunları söyledi: İstanbulda cemiyete mukayyed 4500 araba var. Bunlardan 600 tanesi binek arabası, öteki yük arabasıdır. Hergün çahşır mısınız? İş olsa çalışacağız ama iş yok ki paşam.. Karşımızda kamyon rekabeti var, paşa hazretleri! Yerli beygirlerimizin beş sene evvel (150) lira kıymeti vardı. Şimdi 70 80, hatta 50 liraya beygir satıyorlar. Fiatlar çok düştü. Hep bu kamyon rekabeti yüzünden... Karşımızda tüccarlar var; kömür tüccarı, çimento tüccarı.. Yok bilmem ne tüccarı... Bunlar kamyon işletmeğe kalkışıyorlar. Evvelce üç yüz nalbandımız, 200 araba tamircimiz, 150 saracımız vardı. Şimdi kala kala iki saracımız var. Gün günden aşağılıyoruz. Şoförün san'atıdır. Hadi kamyon alır, diyelim. Fakat tüccarlara ne olu yor?.. 25 çuval un işliyen fırıncılar bile ortaklaşa kamyon alıyorlar. İstanbulda 30 araba iskelesi var. Bunların hepsi ekmek ister. 12 bin beygirimiz var. Samanın okkası vaktile yüz paraya satılıyorsu. §imdi kilosu otuz para. Alan yok. İsmet İnönü Kamyon rekabetine beygir dayanamaz. At arabasını kullanmak için başka saha bulmak lâzım. Yeni vasıta geldikten sonra, eskisile ona karşı durmak güçtür. Bunun çaresini siz bulacaksınız, dedi ve: Dışanya nakliyat yapamıyor musunuz? diye sordu, yani şehir dışına?.. Edirneye, Kırklareline kadar gi denler oluyor. Bir araba ayda safi ne hasılat bırakır? Yazı kışı bir olmak üzere, günde 160 180 kuruş.. Ama her vakit iş olmaz ki... Bu, otomobillerin, arabalann çalışacakları sahayı tanzim meselesidir. Siz, nerede çalışabilir, nerede çalışamazsı nız?.. Istanbul dahilinde çalışınz.. Başka bir isteğin... Yok efendim. Teşekkür ederim. 4 İhracat taciri diyor ki Bundan sonra, ihracat taciri Kerim Aktar geldi. Ankarah olduğunu, deri üzerine iş yaptığını, tuzlu tuzsuz derileri, Almanya, îtalya, ÇekoSlovakya, Fransa, Amerika, îsveç ve biraz da Rusyaya sevkettiğini söyledi. İsmet İnönü sordu: Serbest döviz memleketlerine ihrac etmiyor musun? Efendim Amerikaya takas oldu da o vasıta ile ihrac ediyorduk. Nasıl ihracat vaziyetimiz? Çok iyi efendim. Diğer milletlerin burada bloke paralar: olduğundan ko lıkla ihracat yapıyoruz. Klering, takasa nispetle daha sağlam ve karakterli bir sistemdir. İhracat taciri bundan sonra, koyun, keçi derilerinin ihracat fiatlan hakkında izahat verdi: Bir koyun derisinin kilosu, burada 50 kuruş, Almanyada 56 kuruş, halbuki İngilterede 35 kuruş! dedi. Peki! Bu 56 kuruştan köylünün eline ne geçıyor? 50 kuruş geçer! Canım, gec,er mi elli kuruş... Sen nereden «.lırsm koyun derisini? Mezbahadan... Bir de köylüler den alırız. Koyun derisinden ne yapıyorlar? Avrupada tayyareci elbisesi, daha birçok şeyler yapıyorlar. Tiftik üzerine iş yapıyor musunuz? Az.. Tiftiğin en büyük müşterisi İngiltere idi. O zaman, İngilterede tiftik yoktu. Sonraları, İngilizler, Cenubî Afrikada tiftik yetiştirdiler. Şimdi İngiliz müstemlekelerinde (50) bin balya tiftik çıkıyor. Tiftiğimizin çoğunu Almanyaya satıyoruz. İhracat taciri netice olarak, takas işlerini ithalâtçıdan alıp ihracatçıya ver Bir bahçıvanın söyledikleri mek lâzım geldiğini arzetti. Ve teşekkür Kadıköyden bahçıvan İsmail, arazi ederek, Reisicumhurun huzurundan ay.inde neJer yetiştirdiğini anlatmakla söze rıldı. Bu sıralarda Saracoğlu Şükrü, Reisicumhurun daveti üzerine, saraya geldi ve İsmet İnönün yanında yer aldı. Müteakıben takas komisyoncusu Rıza Özdilek geldi ve takas işleri ve ihracat vaziyeti hakkında Saracoğlunun delâletile kendisinden bazı sualler soruldu. Bir mensucat şirketi müdürü Saat dörtte tekrar toplanılmak üzere Bundan sonra Karamürsel Mensucat şirketi müdürü Mehmed Ali Kazanlar celseye nihayet verildi. dinlendi. İmalâtın her sene arttığını, faböğleden sonra rikanın elinde stok kumaş kalmadığını, Millî Şef İnönünün riyasetinde, dün yalnız, maddî şartlar dahilinde çalışama öğleden sonra saat dörtte yapılan halk mak vaziyetinde kalarak, büyük serma mümessilleri toplantısında evvelâ ameleyelerin kendilerini ezmesinden korktuk den Rıza Aslan çağmldı. Çimento fablarını söyledi. rikasında işçi olduğunu, 41 yaşında ve îmalât nekadar?... Kartallı olduğunu, Ankara Ziraat mek Hereke ve Feshane dahil. Senede tebinde iki buçuk sene okuduğunu, Yubeş milyon metre... nus çimento fabrikasında saatte 36 kuruş Ve köylünün yünlü kumaş giymediği aldığını söyliyen Rıza Aslan şunları anni, onlar da yünlü kumaş giyecek olur lattı: larsa, on sekiz milyon için 36 milyon li Fabrikada 600 küsur işçi var. ralık yünlü mensucat sarfı lâzım gelece Şirket işçilere iyi bakar mı? ğini söyledi. Ve yüksek kalite kumaşla Bir kısmımıza bakar.. Bir kısmımırın, takasa tâbi olduklarından dolayı fiza bakmaz. atlan çok arttığını, İngiliz kumaşlarının Nasıl?.. bu yüzden pek pahalı satıldıklarını söy Efendim, hepimiz Kartallı değiliz. ledi. Ve neticede: Erzurumdan, Vandan, Trabzondan ge Çok rahatız. Himaye görüyoruz! len adamlar var. Fabrikada ise yatacak Yalnız iş kanununun bize ve ameleye yer yok. Bekâr amele güçlük çekiyor. menfi tesiri oluyor. Evvelce ameleyi 9 Sıhhî vaziyette değildirler. İş kanununun saat çalıştırıyor, fakat buna mukabil günsıhhat nizamnamesi henüz çıkmadığı için deliklerine zammediyorduk. îş kanunu, fabrikaya tebligat yapılamıyor. Kartalın fazla mesaiye yüzde elli zamla müsaade jurasında burasmda gelişigüzel yatanlaj veriyor. Halbuki bizim işimiz ağır de J var. Içlerinde hastalarçanlar da bulunuğil. Amele, sekiz saatlik işe mukabil al yor. dıkları paradan yüzde yirmi beş ziyan Sen kaç saat çalışırsın? ediyorlar. Onlar da bundan müştekidir Şef olduğum için on saate kadar ler. Randımanımız bu yüzden eksildi. çalışabilirim. Bir ricam da şudur: îş kaLokantacının derdi Lokantacı Konyalı Mustafa da aşçı nununun 102 nci maddesinde bulunmı hğın, geri geri gittiğinden şikâyet etti ve yan Devlet Demiryollan ve Elektrik İşgarsonlarla aşçılar için bir mekteb açıl lerinde olduğu gibi bıı yardım kasamız yoktur. Bunun ihdasmı ve fabrikanın ton masmı istedi: başına bu kasaya birşey bırakmasının te Sirkeci ile Babıali arasında 75 aşmin edilmesini rica ederim. çı, piyazcı dükkânı var. Bunlar, lokan Devlet Demiryollarında bu var tacılığı öldürüyorlar. Eski Türk aşçıhğı mıdır? kayboluyor! diye derd yandı ve İstan Vardır. îhtiyacı olanlar, buradan bulda mevcud 750 lokanta ve aşçının ihbir miktar para alabilirler. tiyacdan çok fazla olduğunu ileri sürdü. Amele ne ahr? Halkalı köylülerinin vaziyeti Saatte 31 kuruştan 50 kuruşa kaHalkalı köyünden Abdi Sümer, Haldar yevmiye alanlar vardır. 13 kuruş akalı köylülerinin vaziyetinden uzun uzadıya bahsetti ve köylerinde bir mekteb lanlar sıkıntı çekiyorlar. Bunlara imkân açılmasını istedi. Köylülerin çoğunun fa varsa biraz zam yapılmasını temenni edikir ve topraksız kimseler olduğunu söyli yoruz. 13 kuruş bu memleket için az payerek yardım istedi: ra değildir. Köylü geçinemiyor. Verimsiz top Fakat bizim işlerimiz çok pistir, rak! dedi. paşam. Yıkanmak, temizlenmek lâzımismet İnönü, bunun üzerine Lutfi Kırdır. dara şunları söylediler: İstanbul civarındaki köyler, mü him bir meseledir. Böyle büyük bir pazar, köylüler için geçim vasıtası olmak lâzımdır. Hakikat ise böyle değildir! buyur dular. Ve arazi açmak için köylünün istediği yardım hakkında: Vali beye, vaziyetini anlat. İm kân dairesinde birşey yapmağa çalışa cak! vadinde bulundular. Müteakıben takas komisyoncusu Rıza Özyürek, dünkü toplanhda mevzuu bahsolan takas vazivetini izah etti. Amele öteki yerlerde ne alırlar? Malumatım yoktur paşam.. Başka derdin var mı? Bizim şirkette iki yatakhk bir dispanser vardır. Fakat 150 küsur ameleye yalnız bir doktor veriyorlar. O da saat 1 1 de gidiyor. Bunun için fazla doktor istiyoruz. Doktorlar, aile efradımıza da bakmalıdırlar. Ricamız budur! Hükumet bu işle alâkadar olacaktır. Fakat bu, nihayet hususî bir şirkettir. Kendilerini Devlet Demiryollan gibi teşkilât yapmağa mecbur edemeyiz. Maamafih mümkün olan yapılacaktır. Allah ömürler versin efendim. Kayıkçı Hüseyin Erdem Nerelisin? Çerkeşli. Sen Çerkeşi biliyor musun? Hayır! Ben Üsküdarda doğdum. Çerkeşi bilmem. Babam oradan gelmiş. Anlat bakalım. Paşa hazretleri, biz kayıkçılık hesabma senede ancak üç ay kazanıyoruz. Buna mukabil bizden bir senelik kazanc vergisi alıyorlar. Bunu veremiyoruz. Sonra bir tek iskelemiz var: Üsküdar. Ona da İstanbuldan müşteri alamıyoruz. Kim bırakmıyor? Memurlar. Herhalde Şirketihayriyenin bunda tesiri var. Üsküdar, bu yüzden körlendi. Müsaade edilse de, kayıklara bir motör uydursak, Üsküdara beş kuruşa yolcu taşıyabiliriz. Neden üç ay çahşıyorsunuz? Kışm işliyemeyiz paşa hazretleri. Ancak eşya nakledebiliriz. Şirket de eşya naklertiği için iş bulamıyoruz. Esnaf bu yüzden perişan. Eğer, bize Köprüden yolcu nakline müsaade edilirse vaziyetimiz düzelecektir. Başka? Mavnalanmız var. Bunlarla sadece ayaklı hayvanlan mezbahaya nakle diyorduk. Şirket, şimd; küçük bir araba vapuru yaptırarak, bu işi de elimizden aldı. Buna mâni olunmasını rica ederiz. Balıkçıhğınız var mı? Vardır. Fakat tutulan bahklan, yabancılar almasa, kokacak. Hükumet iki konserve fabrikası açarsa işler açı'acaktır. Bu sene balık nasıl?.. İyidir paşa hazretleri... Sen kayıkçılann nesisin? Üsküdar Kayıkçı ve Balıkçılar cemiyetinin idare heyeti reisiyim. Konserve fabrikası olursa ne olur? Sevkiyat yapılır. Balıklarunız dökülmez. Hazine istifade eder. Kimler alıyor balıklarınızı? Yunanlılar, italyanlar... Başka... Balıkçılığa dair ne bili yorsun?.. Bildiğimiz bu kadar... Peki oğlum.. Teşekkür ederim. Çiçekçiler cemiyeti reisi Gelin bakalım Adalar... Çiçekçiler cemiyeti reisi Sadık geldi. Nerelisin? Rizeliyim. Dokuz sene oluyor buraya geleli... Bendeniz, Çiçekçiler cemiyetini temsil ediyorum. Kendi dileğim de cemiyetin dilekleri içindedir. Çiçekçiliğin 7 8 senelik kısa bir mazisinden bahsedeceğim. Çiçek, bize bu tarihten evvel dışarıdan gelirdi. Heybelide satın aldığım arazide, çiçekçiliğe başladım. Haricden çiçek ithali menedilsin diye teşebbüsatta bulunarak, muvaffak olduk. Heybelide güzel karanfiller yetiştirdik. Çiçek sanayiinin memlekette teessüs etmek üzere bulunduğunu söyliyebilirim. Bugün 40 şu kadar esnaf cemiyeti arasına çiçekçilik de karışmıştır. Yılbaşında, bir aralık îstanbula İtalyadan çiçek gelmeğe başlamıştı. Derhal Ankaraya koşup çiçeğin ithalini men için kat'î karar istihsal ettirdik. istanbulda bir çiçek satış yeri yoktur. Kahve köşelerinde, şurada burada çiçek sa,tıhyor. Tabiî birçok çiçekler bu yüzden heder oluyor. Bazı çiçeklerimiz ihrac edilecek dereceye gelmiştir. Biz bu arada Narsis familyasına aid bazı çiçeklerin ihracını düşündük. Romanyaya ihrac edecektik. Fakat gümrüğün yüksekliği buna mâni oldu. Bir de istirhamımız: Çiçek yetiştirenlerden vergi alınıyor. Bu alınmasın. Bazı memurlar, kanun hükümleri hilâfına bahçıvanlara vergi tarhediyorlar. Bunun önüne geçilmesini rica ediyoruz. Çiçek için bu kadar.. Başka?.. Bendeniz, ayni zamanda Heybeliada plâjmın sahibiyim. Buraya iskele yoktur. Halbuki iskele, turizm işile alâkadardır. Siz kaç çiçekçisiniz? 250 kisi kadar.. Nerelerde en çok çiçek yetişir? Kışm Heybeli ve diğer adalarda... Yazın Boğazda, Mecidiyeköyünde... Daha başka yerlerde.. Fikrimce çiçeği çoğaltmazdan evvel halkımızda çiçek zevkini uyandırmak lâzımdır. En büyük ricamız: Bir çiçek mezad yeri, yahud hâli yapılmasıdır. Sonıa vergi meselesi.. Bahçıvanın yetiştirdiği çiçek, bir nevi ziraî muameledir. Kanuna göre vergiye tâbi olmaması lâzımdır. Ömer Erkman Gel bakalım Ömer Erkman... Nerelisin? Sanyerli... Çocukluğumda hatırlarım: Sarıyer vaktile daha mamur, daha gösterişliydi. Evet efendim. Yangmdan bozuldu. Yeniden yapılıyor. Balıkçı yerlerini say bakalım... Yeniköy, Sarıyer, Beykoz, Paşabahçe, Kavaklar.. Adalar nasıl? Bizim taraf daha ileridir. Anlat bakalım... Efendim, bu canavar torik, bırakmıyor bahklan. Hele son senelerde us kumru çok azaldı. Maruzatımız şu: Dalyanlar üç sene müddetle kurulmazsa, hükumet bunları zaptediyor. Bu sebebden mecbur oluyoruz dalyanları üç senede bir mutlaka kurmağa... Bu yüzden zarar ediyor ve bir kolaylık istiyoruz. Karadeniz dalyanlan hep çiroz içindir. Çiroz ise yok. Bir dalyan kurmak bin beş yüz liraya mal oluyor bize... Bir de efendim, gemiler gelip volilerimize demirliyorlar. Ziyan yapıyorlar. Marmara adasındaki konserve fabrikası duruyor mu? Duruyor. Fakat fazla iş yapamı yor. Herhalde bir konserve fabrikası lâzım paşa hazretleri. Askerlerimize bol bol balık yediririz. Hamamcı Osman Günsay Nerelisin? Tokadlı... Kırk beş senedir buradayım. Istanbul belediye hududlan dahilinde 98 hamamımız var. Derdlerimizin biri su, öteki vergi. İstanbula üç su akıyor. Kırkçeşme, Halkalı, Taksim. Hmamlar bu üç sudan başka, muavin olarak Terkostan da istifade ediyorlardı. Son zamanlarda yalnız Terkos kullan mağa mecbur olduk. Bu ise bize çok pahalı geliyor. Hiç olmazsa Terkosun beş kuruştan verilmesini istirham ediyoruz. Çünkü işimiz su iledir. Kazanc kanununun bize tahmil ettiğı mükellefiyet iradı gayrisafinin yüzde yirmi beşidir. Eskiden 50 müşteri gelirse, şimdi yirmi müşteri ancak geliyor. Bu, bizim için çok ağır oldu. Bu mükellefiyetin de mümkün olduğu kadar tenzilini rica ediyoruz. Başka? Bu kadar efendim. Saat altıya on kala, halk mumessillerinin derdlerinin dinlenmesi nihayete ermişti. Millî Şef, mümessillere veda ederek kendilerini selâmladı ve htısusî dairesine çekildi. Dolmabahçede bugünkü çay Reisicumhur İsmet İnönü tarafından bugün öğleden sonra saat 17 de Dol mabahçe saraymda şehrimizde bulunan meb'uslarla idare âmirlerine ve halk mümessillerine bir çay ziyafeti verilecektir. Vilâyet ve Belediye erkânı, resmî daire müdürleri ve müesseseler mümessilleri, matbuat erkânı, ziyafete davetlidirler. Millî Şefimizin bugünlerde vilâyet dahilindeki bazı kaza merkezlerinde kısa bir tetkik gezisi yapacaklan anlaşılmak tadır. Fakat hareket tarihi henüz tespit edilmemiştir. *** Cumhur Reisi İsmet Inönü, dün akşam şehir içinde otomobille bir gezinti yapmışlardır. Saat 18,30 da yanında yaverleri olduğu halde Dolmabahçe sarayından ayrılan Cumhur Reisi, ana caddeyi takiben Fatih ve Edirnekapıya kadar gitmiş, Köprü yolile Beyoğlu tarafına geçerek Şişli ve Hürriyetiebediye tepesine kadar çıkmıştır. Cumhur Reisi, bu ufak gezintiyi müteakıb Gümüşsuyu yolile saraya avdet etmiştir. Reisi Cumhurumuzun refikalarile birikte yaphklan bu tenezzühte, kendilerine Kütahya meb'usu Vedid ile yaverleri refakat etmiştir. Bizim hürriyetimiz [Basmakaleden devam\ Diye yaşadıkları zamanlar, birlikten bahsedilemezdi. Tebaalık, nihayet hukukî bir bağdır, içimizde yaşayan bir duygu değildir. Ayni devletin nüfusuna mukayyed bulunmak, iki adam arasında müşterek duygu yaratmaya kâfi bir sebeb teşkil edemez. O halde, bu gibi insanlar arasmdaki hürriyet de tabiatile tek taraflı olmaya mahkumdu. Hangi menfaat zümresinin arzusu hâkim ise kudret yalnız o zümrenin elinde idi. İnsanlar, nüfus cüzdanının kaynaştıramıyan, kaba ve sıralayıcı tasnifini bırakıp, aralarındaki hiçbir kuvvetin aşmdıramıyacağı derin bağları keşfettikleri gün birlik ve hürriyet mefhumlan da hakikî hüviyetlerine kavuşmuş oldular. Bugün: Türk birliği! Diyince, kendini damarlarma kadar Türk duyan insanların topunu anhyoruz. Türk hürriyeti, Ebedî Şefimiz Atatürkün eşsiz bir güzellikle ifade ettiği gibi: Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için! Diyen Türk birliğinin müşterek iradesidir. Bu memlekette yabancı propagandasına müsaade edilmiyorsa bu, bazı bitaraf olmıyan yabancıların ima etmek istedikleri gibi hürriyetsizlik değil; bilâkis, «bizim hürriyetimizi» korumak için aldığımız en meşru bir tedbirdir. İşte, müşterek irademizi temsil vazifesini üzerine almış bulunan kıymetli ismet İnönü, Türk iradesini lâyık olduğu kuvvetle yaşatmak maksadile en mütevazi yurddaslann bile fikrini dir.'.erken «Türk hürriyetini» bütün tazeIiği içinde dünyanın gözleri önüne serıyor. Odun kesimi meselesi Beykozdan odun ve kömür tüccarı Asım, ormanlardan istedikleri gibi odun kestirilmesine müsaade istedi. İsmet İnönü, cevaben şunları söylediler: Orman kanunu, ormanlardan herkesin istedıği gibi odun kesememesi için çıktı! Bu kanun dahilinde bir kolaylık bulmak esastır. Bunun çaresi de bulunabilir. Efendim, kanunun birçok sıkı noktalan vardır. Asker, ormandan odun alanları çeviriyor. Ellerindeki baltayı musadere edip cezaya çarpıyor. Elbette.. Bu bir kaçakçıhktır. Devlet bu kaçakçılığın önünü almak için bu kadar masraf ediyor. Bir de efendim, Beykozda Deresekideki Karakulak suyu, köylünün hak kıdır. Evkaf burasını köylünün elinden almıştır. Son bir ricam da: Sebzelerimizi taşımak için sabahları her saatte bir, NADİR NADİ Askerî liseler boks ve güreş müsabakaları Maltepe Askerî lisesinde bu cumartesi günü saat 1 de güreş, pazar günü de gene saat 1 de boks müsabakaları başlıyacaktır. Bir gün boks, bir gün güreş ol mak üzere bu müsabakalar bir hafta devam edecektir. Tartılar saat 10 da olacaktır. Hakemler bölgemizin en tanmmış güreşçi ve boksçularından seçilmiştir.