4 Mart 1939 CUMHl'RİiET Türk tnkılâbı ve Kadın: 2[*J Bir mürakaşa... Yazan: İFFET ORUZ HATIRALAR ve ÎBRETLER Atatürlcten ŞEHRiN İÇİNDEN D UYDUNUZMU Kira belâsL Dalgn mı imiş, bunak nı imiş, her halde akından az çok zoruolan eshabı emlâkten birinin şu fıkrasmı mlattılar. Sabaheyin evinden çıkmş, karşıki kaldınma geçmiş, durmuş, düşünceli bir tavırla evini temaşaya koyumuş. Besbelli ki, doluya koyuyor, alrrjyor; boşa koyuyor, doîmuyor. Fakat, acaSa içinden çıkamadığı derin hesab nedir? Bir komşusu soruyor: Ne düşünüyorsun, birader? Beriki içini çekiyor ve cevaD veriyor: Şu benim ev fazla yüksek de, nasıl alçaltayım diye düşünüyorum. Bu da tasa mı yahu? Bir lahnı yıkarsm, vesselâm. Malum, malum.. Fakat, acaba hangi katı yıksam?... ! ! ! ! Komşu verecek cevab bulamanış. Ben vereyim: Hangi katı olacak, han^i kiratıda takıntı kaldıysa onun oturduğu katı! İsmail Habib karilerin suallerne cevab veriyor Arkadaşımız İsmail Habibin dün son Riyaseticumhur evi henüz yapılma sadlı bir tavırla söylüyorlardı. Bu kuvyazısım neşretmiş olduğumuz «Aiatürkien mıştı; Çankaya köşküne muayyen saat vet karşısında herhalde biraz şaşırılmıştı hatıralar ve ibretler» i karilerimizin büyük te gittik. Istanbuldan gelen ve Türk Ka ki, yanımızdaki Bayan bir aralık Birliğin alâkalanna mazhar oldu. Bu hususta birdınlar Birliğine mensub bir bayan, Birlik l;san kursları açtığından bahsetmişti. B çok mektublar alan muharrir, bunlara, ayişîeri üzerinde görüşmek iizere Bayan kadar ihatalı bir bahiste bu cümlenin herı ayrı cevab vermek imkânsızlığmdan doAtfete müracaat ederek bu saati almıştı. defi Atatürkü biraz daha şiddetli konuşlayı, toplu bir mukabele zaruretinde kalMaksad, ricaların Bayan Âfetin delâle mağa sevketmıştı. mışhr. Bu şekilde hareketi karilerce elbette tile Atatürke arzedilmesi idi. Ben de An « Lisan tâli bir meseledir Hanı «Bırak Allahmı sever karada bulunuyordum. Evvelce Türk mefendi» diye söze başladılar. Kendileri mazur görlüecek olan İsmail Habibin ce vaVan şunlardır: Kadınlar Birliği Kâtibi Umumiliğini yap nin bir seyahatten yeni döndüklerini ve sen... Bir batak zanaatin 1 «Bir hâdise ve bir ziyafet» sermıştım. Gelen bayan, kendisini yalnız bı bazi yerlerde kadınların pek ehemmiyetiçinde saplanıp kalmışız. rakmsamak üzere beraber gitmemizi iste siz vesilelerle ve teşviklerle kanaatlerini de levhalı üçüncü yazıda Azerbaycan sefaretindeki ziyafette evlenme meselesinden Gün geliyor ki, şu koca mişti. ğiştirip reylerini istimal ettiklerine şahid o dükkânda bir liralık alışYaverler vasıtasile içeriye haber veril' dukarım anlatt'lar. «Herşeyden önce ga bahsederken «pek öyle ahım şahım dedi ve kabul edildik. Biz henüz yerimize ye kadınlığı yetiştirmektir. Heyetler teş ğil» cümlesinden evvel «alacağı kadmda veriş olmuyor.» yerleşmemiştik ki, Atatürk, salona gir kıl ediniz, Anadolunun her tarafına da maddî güzellikten ziyade manevî kıydi. Kendisile evvelce tanışmak şerefini el ğılınız, kadınlığı yetiştiriniz. Lisan, bu, bir met aradığını anlatan bir eda ile» cümlinde tozlu raflardan toplanmış de etmiştim. Bayan Âfet diğer bayan teferrüattır. Esas üzerinde işleyiniz.» de lesi vardı. Ya yazılırken, ya dizilirken ubir sürü ağızlıkla iskemleden anutulmuş. takdim etti, beraberce tazimlerimizi sun diler. şağı indi: 2 Bazı okuyucular, Atatürkün duk. Kendisile bu suretle karşılaşacağı Işte bayım... Bizde olan bunlar... Bayan buna cevaben, Anadoluda ermızı zannetmiyorduk. Fakat bu karşılaş keklerin de ayni seviyede olduğunu ileri Mersin hükumet konağında öfkelendiği Müşteri, önüne yığılan ağızlıkları is ma, Türk kadını mevzuu üzerinde ken sürmüstü. Tez süfrajet mantığına bürü meb'usun, Konya İisesindeki paşanın fi teksiz bir bakışla topyekun süzdükten lân isimlerini soruyorlar. Bunlar hususidi ağızUnndan dinlediğimiz o yüksek gö nüyordu. sonra: yet olduğu ıçın söylenemez. rüşü tespit için unutulmaz bir canlı hatıra Hepsi bu mu? diye sordu, bütün Atatürk buna karşı, hulâsaten dediler 3 Bazıları «Mecliste bir sahne», olarak kaldı. çeşidlerin bu kadar mı senin? ki: «Baloda edebiyat imtihanı» yazılarının Çok geçmedeh ve henüz mevzua giIhtiyar ağızlıkçı, dışsiz ağzını çarpıta« Evet, erkekler de ayni köyde, Atatürkü o kadar yüksekten gören öteki rişilmeden, Bayan Âfete: rak acı acı mırıldandı: ayni muhitte yetişiyorlar. Fakat onların « Hanımefendileri çiftliğe götürüp görgülerini işliyen bir ocak var; asker o yazılar yanında aykırı gibi düştüğünü ya Sanki fazla çeşid bulundursak satıgezdirin» emrinde bulundular. Ayni ta cağı... Erkek, ordunun terbiyesinden ge zıyorlar. Ben ilâhtan değil insandan bah lacak mı?.. zimlerle oradan ayrıldık. Tahsis edilen o çerek ve mücehhez olarak köyüne dönü sediyorum. Atatürk insandı. însanlar her Sonra, bana dönerek: tomobille Gazi Orman Çiftliğine gittik. yor. Bu fark, daima nazarı itibara alın tarafile görülmelidir. Siz ne aradmız dı? diye sordu. 4 «Dönüşte» serlevhalı yazıda beBir saate yakın Bayan Âfet bize bütün malıdır.» Kendisile biraz dereden tepeden ko ni «Yenigün» den alıp «Hakimiyeti Miltesisatı gezdirdi. Bozkırda insan iradesinuşmağa geldiğimi söyleyince: Bayan Âfet münakaşayı yumuşatmak liye» ye vermesi hakkında da birkaç nin tecellisi idi bu yer. Ankarada, bir si Bırak Allahını seversen... dedi, bir için gayîet ediyordu. Bir tez müdafaası ektub aldım. Hakimiyeti Milliye Şefin hirli el, her sahada bir yaratma vücude için gitmediğim halde, kanaatime hitab Sıvastan Ankaraya gelince kendi kurdu batak zanaatin içine saplanıp kalmışız! getiriyordu. eden, bu yüksek görüşlü olgun emirlere ğu gazete idi. Kıhc Aliye «Git Receb Gün geliyor ki, şu koca dükkânda, bir liMarmara köşküne döndüğümüz zaihtiyarsız olarak bir cevab vermek isteği Zühtüye söyle» demesi de o sıralarda ralık alışveriş olmuyor. Kepenkleri boş man Atatürkü alt kattaki kışlık bahçe oni duydum: Hakimiyeti Milliye gazetesinin idaresine elle açıp boş elle kapatıyoruz. larak tanzirn edilen yerde bulduk. HalEfendim, ağızlık hevesi de bir zaman« Emirlerinizi yerine getirmek için Receb Zühtünün bakmasmdandır. Yüz buki biz kendisile burada tekrar karşılaşaarmış... Hani nerede o gümüş savatlı acağımızı bilmiyoTduk. Anlaşılıyordu ki, tayetler teşkil eder, köylere gider, eli lira o zaman az para değildi; düşünüğızlıklar... O renk renk kehribarlar... O bu mevzu üzerinde benimle bizzat ken mizden geldiği kadar irşada çahşırız. în nüz ki meb'us'ar bile yüz lira alırdı. 5 Başta Kemal Salih gibi dostlar, bir arşın uzunluğundaki amberli çubuk disi görüşmek istiyordu. Mevzua, Kadın kılâbın ve hükumetin emrinde, Türk kaBirliğine bir bina temin edilmesi ricasi dını da vazifesine düşeni yapacaktır Pa Ahmed Halid gibi kitabcılar şifahen ve ar... Yaptığımız agızlıklar da ağızlık mı müteaddid kariler de tahriren bu yazıle girildi. Mükâlemenin tarzmdan, hü şa Hazretleri.» dedim. ya... Hazâ düdük! Amma, ne yaparsın... Ata, siyasî cephesinden büyük inkılâb arın kitab halinde çıkanlıp çıkarılmıyakumetin Birliğe müzahir olması ve kadınhk mevzıru üzerinde çalışan Birliğin cılık cephesine, bir millet atası olma sıfa cağını sordular. Bilmem hepsi hepsi 18 Malın iyisine rağbet kalmadı, ucuz ağızher zaman hükumerten yardım ve hima tına bürünmüştü ve hükumetin bu çalış makale tutan o yazılardan bir kitab olur ık olsun da, öte yanını kim arar?.. Eskiden kalma bir «takım taklavat» malanmızda bize müzahir olacağını va mu? Bunlara, hayatmda yazdıklarımı da ye beklediğini belirttiği anlaşılıyordu. vardır. Atatürk mevzuu bu bakımdan ele al dederek bahsi kapatmıştı. Bize ayran ik lâve ederek kitab halinde çıkarmak eme sozu Takım, sigara ağızlığının ağababası oram edilmesi için emir buyurdular; biraz indeyim. madılar ve dediler ki: sonra da Bayan Âfete: 6 «Tuna neşidesi» başlıkh bir yazı an çubuğun; taklavat da, tütün kesesi « îngiliz sürVajetleri binlerce kadı« Hanımefendilere köşkü gezdiri çıkacağı 16 numaralı makalenin altında nin, kavın, çakmağın adı idi. Her efendinın bir araya gelerek bir kuvvet teşkil etşaret edildiği halde neye çıkmadığını da ıın mutlaka bir çubuk ağası bulunurduv mesile nam kazanmışlardır. Bu kadınlar niz.» dediler. Bu çetin münakaşadan fe büyük in joruyorlar. Onu hususî mahiyette gördü Efendi hazretleri, her gittiği yere, takım büyük tezahürler yapnlar. Meclis önünğümüz için neşrinden vaz geçtik. Fakat taklavatile birlikte giderdi. Çubuk, zende bagınp çağırdılar. Hükumet adamla kılâb dersinden bu suretle ayrıldık. Saat bu yazılar kitab halinde çıkarsa o neşide ginliğin de alâmetleri arasında idi: «Çift rına ve siyasilere hücum ettîler. Haklan 21 i bulmuştu. Şehre, kudret malzehakkında, kendi emrile* o gece söyledık çubuk sahibi» adam denilirdi. nı bu gibi mücadeleler ile elde ettiler. mesi tamamlanmış bir makine hızile döni bir eser yapmak için yazdığım yaTütün sigara kâğıdına sarılarak içilBunlar maddî, manevî kuvvetlerini ken dük. Büyük inkılâbcı esasen inkılâbın erını zıya dair malumat verilecektir meğe başlandıktan sonra, çubuğun yerine dilerinden almışlardır. Sizler de çıkımz, yoğurduğu şahsiyetimize vasıtasız bir kud7 Fransız muallimlerinden Zeliha ağızlık geçti. İlk ağızlıkların dedemden Anadoluyu köy köy dolaşınız, bir kadın ret katmıştı. Ozen imzasile aldığım bir mektubda da duymuştum en kısası yarım arşına yakınİFFET ORUZ kuvveti vücude getiriniz ve hakkınızı müKonya Kız Muallim mektebinde Ata mış! dafaa ediniz.» (•) Birinci yazı 27 şubat 939 tarlhli nüstürkün gözlerini yaşartan piyesin kendisiBunlann çoğu kehribardan yapılır Bu cümleleri kendisine hâs veciz, mak hamızda çıkmıştır. ffin «Ebedî Hisler» isimli eserinin bu dı. Kehribar da cins cinsti. En makbulü nevzua mutabakati dolayısile o eseT o koyu sarı renkli kehribardı. Bunlann up olmadığı soruluyor. İsmini tabiî bil ağza gelen tarafı, gayet kalındı. Parasına Yalnız mevzuu kısaca orada güvenen ve gösterişi sevenler, ağızlıklarımiyorum. .şaret etmiştim: Hilâliahmere mensub na nadide pırlantalar, yakut, zümrüd gibi bir kızın nişanlısı olan delikanlı harb ıymetli taşlar işletirlerdi. Topkapı sara de kolunu kaybediyor. Artık kolsuz bir yınm hazine kısmında bu mücevherli a erkek karısı olmak ıstırarında kalmasın ızlıkların birçok örneklerini bulursunuz. diye nişan yüzüğünü kıza iade edince kız Sigara tiryakileri gibi, vaktile ağızlı da onun gösterdiği bu necibane hisse karğın da tiryakileri vardı. Agızlıklar, mevşılık zevcinin harbde kolunu kaybetmiş sime göre değişirdi. Yazın, daha ziyade .. kahraman olmasile öğünüp gideceğiağzın içini serın tutan yasemın agızlıklar bir i söyliyerek yüzüğün reddedilmesini redkullanılırdı. Kehribar ağızlık kış mevsidedıyor. mine mahsus gibiydi. Bazı kibarların, 8 1923 martımn 15 i Atatürkün bayram ve merasim günlerile adi günlerMillet Meclisi Reisi ve Başkumandan de kullandıkları agızlıklar ayrı ayrı idi. Dün, İstanbul İtfaiye Kumandanlığmken bu hatıralarda da bahsedilen ve be Koleksiyon meraklıları, çekmecelerinde da bir yangın elbisesinin tecrübesi yanim de Ajans mümessili olarak bulun yüzlerce ağızlık bulundurur, bunları depılmıştır. Bir Alman firması tarafmdan teklif edilen bu elbisenin ilk tecrübesi mak saadetine nail olduğum seyahatte ğiştire değiştire kullanırlardı. Ramazan Ankara Belediyesi tarafmdan yapümış, Adanaya girdiği güne rastladığı için A gelince, ağızlıkçıların da işi çoğalırdı. En muvafık netice almmıştır. Elbiselerden danalılar o günü «Atatürk günü» yap tefarik agızlıklar, ramazan üstü ortaya şimdilik üç tane alınmıştır. mağa karar vermişler. Adana Halkevin çıkardı. Çarşı içinde, Mahmudpaşada, Yangın elbisesi, yekpare bir tulum den aldığım lutufkâr bir mektubda beni Uzunçarşıda, Marpuççularda yalnız a halindedir. Yalnız başlığı ayrıdır. Baş de o gün Atatürk hakkında şifahî bir ğızlık yapan dükkânlar vardı. lık bir ufak pelerin halinde omuzların hitabe için davet ediyorlar. Adanada Ağızlık gibi tespih de bir zamanlar, üzerine kadar inmektedir. Başlığın gözyalnız Maarif Emini olarak dört yıl kal pek rağbette idi. Zengin, fakir hemen her lere isabet eden kısmı da ateşe rrmka dığım için değil Atatürkle orada iki defa kesin elinde bir tespih bulunurdu. Bunlavemet eden şeffaf bir maddeden yapılşerefyab olmak bahtiyarlığına erdiğim nn da birçok çeşidleri bulunurdu: Kuka, mıştır. Elbise, başlık, çizme ve elbise için o güzel belde benim nazarımda kat mercan, akik, siyah ve sarı kehribar, üzerine giyilmekte ve ellerde dirsek kat aziz ve benim bu talebe bütün iştiya yüzsürü, ödağacı, sedef, necef, hatta inci lere kadar parmaksız bir eldivenle muhafaza edilmektedir. kılma koşmak en tatlı zevkımdır. Ne tespihler!.. Tespihi, yalnız dini bütün çare ki resmî vazifem buna imkân bırak müslümanlar değil, hıristiyanlar, ve yahuBu elbise ile bir adam, alevin içinde mıyor. Adana Halkevine ve oradaki ar diler de kullanırladı. Kerliferli adamlar 35 dakika durabilmektedir. Hatta daha fazla bir müddet için de kadaşlara hürmetkâr selâmlanmı suna görürdünüz ki, büyük caddelerden, tes elbise alevden müteessir olmamaktadır. pihlerini şakırdata şakırdata geçerlerdi. rım. Ancak, içindeki insanm hararete mu İsmail HABİB Çünkü tespih, o devirde, şıklığın icabla kavemeti lâzımdır. rından sayılırdı Delikanlılar, ucu ibrişim Dün, îstanbul İtfaiye Kumandanlığınpüsküllü, tırtıllarla işlenmiş tespihleri, elda firma mümessilleri tarafmdan yapı ödemişte bir cerh vak'ası lan tecrübeler, umumiyet itibarile iyi îzmir (Hususî) Ödemişin Bozca lerinden düşürmezlerdi. Şimdi, tespih Bir yangın elbisesi alevler içinde şekilde netıcelenmiştir. Kumandanlığm yaka köyünde Ali Avcı ve Şevket Ak taşıyanlar varsa da bunlann çoğu esnaf bahçesinde büyük bir ateş yakılmış ve da elbiseyi giyenler, alevlerin içine gire baş namında iki genc, ayni köyden Os takımı... Mevki sahibi kimseler arasında elbiseyi giyen bir nefer, bu ateşin içine man kızı on sekiz yaşındaki Meryemi tespih kullanmağı âdet edinenler gitgide gırerek baş dakikadan fazla alevler için b]lecekler ve kurtarılacak felâketzede kaçırmak için kızın evine girmişlerdir. azalıyor. de kalmıştır. Yangın elbisesinin ateşe leri bu yanmaz kumaşlara sararak çı Meryemin annesi, bunlarla mücadeleye Son yıllarda, içine nikotini azaltıcı mukavemeti tahakkuk etmiştir. Başlık karabileceklerdir. tutuşmuş, tam bu sırada kızın kardeşi ilâclar konulan ağızlıklardan epeyce satıbiraz genis yapılarak maske kullanılırHalil eve gelmiştir. Vaziyeti tehlikeli yoruz. Bunlann da çeşidlileri peyda olsa, elbise ile kesif dumanlı ve alevli bir gören Ali, hemen bıçağım çekmi§ ve du. Fakat, sattığımız ağızfaklar, büyük vere girebilmenin mümkün olduğu anÇocuk bayramı, İjayTamların Halili ağır surette yaralamıştır. Karde bir kazanc bırakmıyor. Çoğu Almanya lasılmıştır. bayramıdır! Çocuklarımızın bay şini kurtarmak istiyen kız da bu müca dan gelen bu ağızlıkların, biz adeta kodelede hafü surette yaralanmıştır. Za Bu elbiselerm alınmasma karar ve ramı eğlenceli geçirmeleri için bıta, vak'a kahramanlarmı yakalamış misyonculuğunu yapıyoruz. Yüz kırk kurilirse aynca kumaşından da getirtile tır. ruşa al, yüz elli kuruşa ver! Fakat ne dicektir. Bu suretle her hangi bir yangm şimdiden hazırlanalım. KayboEan san'at: ihtıyar öerd yanıyoıdu: « Amerikalı SALÂHADDİN GVNGÖR yelim, buna da şükür... Eğer, işimiz yalnız tespihe kalsa, bilmem ne yapardık?.. Kehribar ağızlık çıkarmıyorsunuz galiba... Kehribar nerede ki?.. Mubareğin dünya yüzünde kökü kurudu. Artık memleketimize hiçbir yerden kehribar gelmiyor. Gelmediği de bir bakıma isabet!.. Kehribar tespih yapıp kime satacağız?.. Bugünkü piyasaya göre, en adi kehribar tespihi 1520 liradan aşağı maledemeyiz. Üzerine işçilik hakkını, dükkân kirasmı filân koyunca onu en az 2526 Jiraya satabilmeliyiz ki bize de üç beş kuruş kalsm!... Kars taraflaındaki yerli siyah kehribardan istifade edemiyor musunuz? Edemiyoruz!.. Çünkü, İstanbula pek az geliyor. İstihsalâtı çoğaltacak olsalar, belki biraz iş yapacağız!..» Ağızlıkçı, daha böyle, dakikalarca söylendi, durdu. Fakat bu derd yanışlar, kaybolmuş bir zanaat sahibinin ağzında, hayat hakkı kalmamış bir hastanm çık madık canda ümid vardır tesellisine nekadar benziyordu! mııris Salâhaddin GÜNGÖR ruad Koprulunun 25 inci ilim yılı Kıymetli Profesör için, bir toplantı yapılacak Yangın elbiseleri Dün itfaiyede teknik bir tecrübe yapıldı Amerikadan gelen her haber gibi, vefat haberleri de, alanlan hayretler içinde bırakır. Çünkü, Amerikadan gelip eski dünya insanlarmı alâkadar eden ölüm haberleri, mutlaka ismi bilinip cismi meçhul olan, hatta bazan ismi dafoi bilinmiyen akrabaya aiddir ve bu akraba, mutlaka zengindir, yüklü bir miras bırakmıştır. Varşova'ya civar köylerden birinde, saf bir köylü, bu şekilde bir miras serabı görmüş. Bir gün, gayet temiz kıyafetli ki kibar zat bu köylüye gelip: Hazret, diyorlar, senin Amerikadaj bir akraban varrnış,. Hala zadenin da* madınm bacanağı filân gibi birşey. Ö1' müş. Sana külliyetli miras bırakmış. Biz, «Ecnebi memleketlerde kalan miraslar» ofisindejı geliyoruz, sana, ispatı veraset muamelesi masrafı olmak üzere yüz doar getirdik. Al bakalım. Köylü, bu uzak akrabayı tanımıyor. Tanımıyor amma, dolarlann hışırtısı da yüreğine adeta ezginlik vermekte. Parayı ahyor. Birkaç gün sonra, çat kapı, kibar zatar tekrar geliyorlar. Resmî muamelât meyanmda asıl mühimminin veraset vergisi olduğunu söylüyorlar. Onu peşin vermek için para lâzımmış. Ofis bu masrafı yapamıyormuş. Köylü, sağa sola bafvurup, aldığı yüz dolann beş misli para topluyor, kibar zatlarm avucuna sayıyor. Bir haftaya kadar hayırh haberle gelecekleri vadini hyor. Gidiş o gidiş. Köylü, Amerikadaki hala zade damadının bacanağından hâlâ haber bekliyormuş. Teselli Paris'te, kadın düşmanlığile mefhur bir ihtiyann ölümü bir hayli alâka uyandırmış. Bu alâka, ihtiyann sadece şahsiyetinin gai , rabeti etrafında dönmeğe başhyan d»« dikodular tarzuıda bir alâka. Bu zat, kadın düşmanlığında öyle ileri gitmiş ki, meselâ trene binse, yahud bir tiyatroya, bir sinemaya gitse, mutlaka üç tane bilet alır, kendi oturacağı yerin sağındaki ve solundaki koltuklan bo$ tutarmış. Tek, sağma veya soluna bir kadın oturup da huzurile rahatsızhk vermesin diye. Bir huyu daha varmış. Tütün tiryakisi imiş; fakat ömründe sigara içmemiş. İçtiği ya pipo, yahud yaprak sigarası. Bu da kadınlardan kaçmak için bulduğu bir çare. Piponun ve yaprak sigarasvnm ağır kokusu, kadınların, yanına yaklaşmasına mâni olur, bu sayede rahat :dermiş. Yaşının 75 olduğunu bir lâhzacık gözönüne getirmeyip, kadınlardan kaçmak için, o yaşm yanında devede kulak kabilinden çareler arayan ihtiyarcağızm çektiği azaba Allah bilir acıdım. Şu züğürd tesellisi de olmasa insanlar ne yapardı acaba? Ateşe karşı mukavemeti tahakkuk eden bu elbiselerle alevler içinde çalışmak kabil olacak (23 Nisan ÇocuK Bayramı) Profesör Fuad Köprülü Ordinaryüs profesör Fuad Köprülü nün ilmî hayatının 25 inci senei devriyesi münasebetile Edebiyat Fakültesi talebeleri bir jübile tertib etmişlerdir. Bu maksadla çalışan komite bir program hazırlamıştır. Programa göre bugün saat 15 te Üniversite konferans salonunda talebeler ve Fuad Köprülüyü sevenler toplana caklardır. İlk olarak doçent Ali Nihad Tarlan, Fuad Koprülünün edebiyat tarihçiliği hakkında ve eski talebeleri namına bir hitabede bulunacaktır. Müteakıben döçent Ömer Lutfi, Koprülünün ! vam edecek olan bu toplantı içıa tarihçilik cephesi, Caferoğlu Ahmed ilmî çok zengin bir program hazırlanmışür. tercümeihali, doçent Fahri ilmî cephesi Bu programa nazaran talebeler tarafmhakkında söz söyliyeceklerdir. dan ortaoyunu, meddah ve karagöz gös Edebiyat gecesi Bugün Edebiyat Fakültesi talebelerinin Maksim salonunda tertib ettikleri edebiyat gecesi de Fuad Köprülüye ithaf edilmektedir. Sabaha kadar de terilecek, daha sonra klâsik edebiyattan nümuneler okunacak, âşık edebiyatından sazla şiirler söylenecektir. Gecenin neş'eli geçmesi için gencler daha birçok sürprizler hazırlamışlardır.