23 Şubat 1939 CUMHURİYET Serbest fikirler Etnoşrafya miizesi Yazan: SALÂHADD1N KANDEMİR Adanada ticaret lisesi yapılıyor Yeni bina, mekteb ihtiyacını karşılıyacak Cellâdlık san'atı Tarih, ücretle ve götürü pazarlıkla adam öldürenlerden başka heveskâr cellâdlar kaydetmektedir MEŞHUR CELLADLAR ^ Asılsız bir ihbar Türk Tütün Şirketinde yolsuzluk görülmedi Türk Tütün Limited şirketinde bazı volsuzluklar olduğu hakkında yapılan ıhbar üzerine Ziraat Bankasından Hâmid, İş Bankasından Hayri ve Hurremden mürekkeb muhtelit bir teftiş heyetinin yaptığı tahkikat neticelenmiş ve bu ihbann asılsız olduğu anlaşılmıştır. Bu tahkikat dolayısile, bazı gazeteler ortaya bir takım rivayetler atmışlardır. Türk Tütün Limitedin mevzuubahs satışı Amerikaya değıl, Kanadaya yapıl mıştır. Satılan tütün de 360.000 kılodur. Bu tütünleri Amerika kumpanyalarmm aldığı ve bundan dolayı artık piyasa mızdan tütün almadıkları iddiası da doğru dğeldir. Amerika bu sene yalnız Eğe piyasasından 15,000,000 kilo tütün almıştır. Yeni açılan Samsun ve Bafra mmtakasmda da hararetle mübayaaf yapmaktadırlar. Marmara mıntaksı piyasası ise henüz açılmamıştır. Cumhuriyet devri Türkiyeye birçok ye dan bilen ve tetkik eden bir kimse sıfatile ni ilim müesseseleri kazandırmış ve eski ve iddiasız olarak diyebilirim ki, AnkaAdana (Hususî) Sehrimizde bir den kurulmuş olanlardan bazılarını da ıs radaki Etnografya müzesi, hakıkî bir mü Ticaret ortamektebi vardır. Bu mekteb, lah etmek suretile yeni ihtiyaclara uygun ze olmak içm zamanını ve adammı, eş on beş yıldan fazla bir zamandanberi iş Fransanm resmî bir hale getirmiştir. Her yıl geçtikçe mo yasını, hulâsa mukadderatmı beklemekte hayatında yer almış birçok genc yetiş ;ellâdı Anatole Deib dern medeniyete daha iyi intıbak etmekte dir. Acaba bugün geldi mi, daha pek u tirdi. Lâkin son yıllarda Adanamızın bu er'in, bir caniyi idaolan memleketimizde millî ilmi ihya ve zaklarda mı?.. bilmem. Bildiğim birşey sahada artan büyük ihtiyacını karşılıya ma giderken ânî sumevcud ilmî faaliyetleri maksadlarına gö arsa, memleketin herhalde hakikî ve tam bilmek için bu ortamekteb kâfi gelmeme ette vukua gelen öre tanzim ve idare etmek büyük rejimin manasile müze denilmeğe lâyık böyle bir ğe başlamış ve tahsilini ilerletmek istiyen ümü münasebetile baş hedeflerindendir. mî müesseseye şiddetle muhtac olduğu bu mekteb mezunları İstanbul, İzmir ve bir çok şeyler sÖylenAnkarada Ticaret lijelerine devam mec di ve yazıldı. Fakat Bu hedefe doğru ilerlerken hükumeti dur. miz her türlü fedakârhğı yapmaktan bir Bir Etnografya müzesa nedir? Nasıl buriyetinde kalmışlardır. ne kadar yazılsa, bu an bile geri kalmamaktadır. Bunu ispat urulur, içinde ne gibi eşya ve eser saklar? Büyük külfet ve masraflara katlan üyler ürpertici meveden birçok kıymetli müesseselerimiz var Bunlan nasıl, nereden alır? Bunun mem mağı icab ettiren bu hale nihayet vermek zuun teferrüatını tüdır: ekete ne gibi ilmî, terbiyevî, faydaları maksadile Maarif Vekâleti nezdınde kebnek imkânı yokMuhtelif enstitüler, üniversitemiz, tarih ardır?. yapılan teşebbüsler müspet netice vermış :ur. Fransada hükuBu sorulara cevab vermek suretile oku ve şehrimizde modern bir ticaret liseai metin resmî cellâd ve dil cemiyetleri, müzelerimiz, hafriyatlarımız, Türk ilmini kurmakla meşgul bi fucularımın böyle bir ilim müessesesinin tesisi takarrür ettniştir. Açılacak lise için ullarnnağa başlamaTahkikat bilhassa bir takas suiistimali rer ilim ve ideal müesseseleri değil midir urulması lüzumuna kanaat hasıl edersem Sed civarında alınan arsada büyük ve ı hayli eski bir tarimevcud olduğu noktası üzerinde yapıl ne mutlu bana!. hertürlü tedris ihtiyacma cevab verebile he tesadüf eder. Esler? mış ve böyle bir suiistimalin vaki ol Etnografya müzesinin büyük kıymet cek bir bina yapılacaktır. Bu binanın ki Fransada, her şehŞüphesizdir ki memleketin daha birçok madığı anlaşılmıştır. ehemmiyetini izah etmeden önce bir ke tahsısatından ilk kısmı bütçeye konmuş in kendi cellâdı varilim müesseselerine ihtiyacı vardır. Bunlar da sırası geldikçe birer birer kurula ime ile onun öz kardeşi olan etnoloji ke ur. Binanın müteahhide ihalesi yapıl dı ve bunların her biEdirnede mühim bir köprü imesini kısaca tarif edeceğim: 1935 te mıştır. Plân Vekâletçe tasdik edilir edil isi mensub olduğu caktır. yapıldı İşte ben bu yazımda, kurulmasını dört Vlaarif Vekâleti tarafından kabul edilmiş mez inşaata başlanacak ve önümüzdeki şehrin adile anılırdı. Edirne, (Hususî) Mühim bir naOrta zamanlarda Fransada binbir işkence içinde gözle beklediğimiz pek mühim bir müesse <t bastırılmış olan (Tarihî Eserleri Araş ders yıh başlangıcmda bina tamamlan Üellâdlar, yamakîaöldürülen bir zavallı hiye merkezi olan Lalapaşa yolu üzerinile birlikte, şehir se hakkında düşündüklerimi söylemek is ırma ve Koruma Klavuzu) adlı kitabımın mıs olacaktır. de Edirneye on kilometre kadar bir meharicinde küçük bir evde otururlardı. E vardı. Adını Ans şeklinde Fransızlaşt ratiyorum. Muhterem Maarif Vekilimizin 0 ncı sahıfesmden şu satırları alıyorum: Filhakika gerek nüfusunun kalabahğî, safede bulunan ve bir müddettenberi «Etnoloji muhtelif insan gruplarının gerek iş hayatı hacminin genişliği bakı vin kapısı aşı boyalı olurdu. Cellâdın o rak, cellâdlık vazifesini ona verdiler. Bu arzettiği harabi yüzünden münakalâtı meşgul oldukları birçok ehemmiyetli kültür ışleri arasında zaman ve fırsat bulunca eşekkülünü ve onların karakterini tetkik mından Adanamızda böyle bir lise açıl muzunda da, alâmeti farika olarak, bir dam, yaradılışta cellâd olduğunu fazla inkııtaa uğratan Hasanağa köprüsü mevsile ispat etti. ud iki ayağından istifade edilmek subu mevzu üzerinde de büyük bir alâka ile derek ırklan tasnife tabi tutan bir iüm masına şiddetle ihtiyac vardı. Bu yeni li merdıven resmi bulunurdu. Cellâdlar, mesleklerinin icabı olan, ve İdam mahkumlarımn boynuna, giyotin etile modern bir tarzda inşa edilmiştir. dir. Bu ilim antropolojinin bir koludur. se ile şehrimiz yalnız güzel bir kültür yuduracağına emin bulunuyorum. meselâ şehir dışında oturmak mecburiyeti bıçağmı, satırla et keser gibi üstüste beş Bu köprü hakkında imar işlerine Bahsedeceğim müessese: Etnografya Etnografya bir ilim olmak sıfatile kavim vası kazanmış olmryacak; ayni zamanda gibi hakaretâmiz birtakım kuyuda tâbi on defa indirerek, kafayı gövdeden de ok ehemmiyet veren valı Niyazi Mererin yaşayışına aid maddî tezahürleri tet ş hayatımız yeni ve genc elemanlarla da müzesidir. kik eder. Bu ilmin mevzuu muayyen bir nkişafını hızla/ndırmağa imkân bulacak bulunmakla beraber, bazı imtiyazlara da ece derece ayırmanın usulünü keşfetti. ;en şu malumatı vermiştir: Bugün Ankarada bu isîmde bir miize< Evvelce köy yolları arasma alıahib oldukları için, cellâdlık çok tama e Elleri, kolları bağlı, sıra bekliyen mahmiz vardır ve şimdi ölmez Şefimizin aziz alk yığınıdır. Bu ilim biyoloji, sosyoloji, tır. nan ve her bakımdan büyük bir kıydilen bir işti. Bu imtiyazlar, pazarlarda kumların karşısına, kestiği kafaları sanmevcudiyetini göğsünde saklamakla tari arih, dil ilimlerinden istifade eder. Bir Çiftçiye pamuk tohumu tevzı eşhir edilen her (türlü meyva ve sebzeden atkârane şekiller vererek diziyordu. Fa met taşıyan bu yol, yakında devlet yolhalkın varlığına aid muhtelif tezahürleri hî rolünü yapmaktadır. ediliyor bir avuc, Noel yortusunda, varoşlardan kat, bu heveskâr cellâd, adam öldürme ları arasma almacaktır. Bu yol üzerindeki münakalâtı inkıtaa uğratan HaAnkaranın hemen merkez noktasını teş araştırmak, onlan ilim ışığı altına toplaGeçen yaz bir taraftan fazla sıcaklar, ehre getirilen çöreklerden birer tane, ge zevkini uzun müddet tatmağa muvaffak sanağa köprüsünü en son fennî şekiller kil eden ve §ehrin oldukça yüksek ve gö mak etnoğrafyanın işidir. Onun vazifesi, diğer taraftan da lüzumsuz yağmurlar ne payitahta gelen süpürge arabalarının ılamadı. Fazlasile aldığı ücretin arttınl dahilinde insa ettirdik. Bakımsızlık yühalkın görünen ve görünmiyen öz karakze görünür bir yerinde kurulmuş olan şimsebebile mühim zarar gören pamuk mah her birinden bir süpürge almak gibi şey masmı istediği için bu hırsı yüzünden va zünden kısmen harab olan şoseyi de bu dıki müze binasını ve içindeki Etnogra erini tanıyan sembolleri (eşyayı) topla sulümüz, bittabi miktar ve evsafça da erdi. Ayrıca, Saint Lazare hastanesinzifesine nihayet verildi; cellâdlığa, yama az tanr.r ettirmek suretile önümüzdefik eşyayı görenler ortada yaşayan böyle maktadır. Bfr ihalkın ruhunun şahidleri düşük bir vaziyete girmiş ve bu yüzden, de tedavi gören hastalardan da, adam ki sonbahara kadar Edirneden Lalapağını getirdiler. bir müessese varken niçin yeni bir müze a manevî, ya maddidir. Bu ilim, ancak yeni pamuk mevsimi için hazırlanan sa aşına, ufak bir vergi almak salâhiyetini saya her türlü vesaitin ârızasız gidebil*** ihtiyacmdan bahsedildiğini sorabilirler. maddî olanlarla alâkalanır. Bu eşya bir halara kâfi ve uygun tohum tedariki zor ıaizdi. Giyotin kelimesı, Fransa tarihine, On mesini temine çalışacağız.> Muhterem okuyucularımı ilk bakışta hak halkın kollektif duygularından doğmuş laşmıştı. Bu hali gözönüne alan çiftçileCellâda, bazı manastırların verdiği mu altıncı Louis'nin i^amile beraber girmiş lı gösterecek olan böyle bir sorguya bu ur. Onun sosyal ve tarihî münasebetleri rimizin Ziraat Vekâleti nezdinde yap ayyen aidat meyanında, ekmek, şarab, do gıbidir. Onu ilk defa, Louis'nin bir emir uıs, onun yerine, bütün Fransanın cellâdrada kısa ve açık cevab vermeğe çalışa ni, günlük yaşayışlarının tezahürlerini teıü tıkları teşebbüs üzerine Vekâlet, tohum namesile kullan'mağa başlıyan cellâd da, hğına tayin olundu. Anatole Deibler de muz başı gibi şeyler de vardı. siî eder. cağım; bulmakta müşkülât çeken yoksul çiftçileCellâdiarın, muhtelif ıdam cezalan için bizzat Kralın kafasını, ayni giyotinde ke şte onun oğludur. Etnografya müzesinin vazifesi bu eş re dağıblmak üzere kâfi miktarda KlevEvvelâ şu noktayı arzedeyim: masraf ve ücret olarak aldıkları para da, sen Henri Sanson isimli cellâddır. Büyük Bütün cellâdlık mesleği zarfında dört Şimdiki Etnografya müzesi her şeyden yanın muayyen bir halkın duygularına na land ve yerli koza çikidi temin etmiş ve İhtilâl kasırgasmın önünde uçan kafala yüz kafa kesen son Deibler'ın, ıdam mahcezanın nev'ine göre değişiyordu. Asmak evvel ve kelimenin hafif manasile bir «rpu >ıl tercüman olduğunu, iktaadî yaşayışın bu çikidlerin muhtac çiftçilere tevzii için, suretile idam cezasının ücreti 60 sol (bir rın ekserisinı, daha doğrusu büyük başla kumlarından ışıtip zaptettiği şayanı dikze» değildir. Olsa olsa ona ya bir (müze da yaptığı tesirleri ve aldığı değeri göster Çukurovadaki teşkilâtma emir vermiştir. sol takriben on paradır) kaynar suda kay rın hepsini, Kraldan başlıyarak, Kralıçe kat birkaç sözü \ardır ki, onları zikrederek taslağı) yahud (müze deposu) denilebi mektedir. Bundan başka, bunların iktisadî Bu emir üzerine burada ve Ceyhanla natarak idam cezasının ücreti bir ekü, 40 Marie Antoinette de dahil olduğu ha'de, bu korkunc bahse nihayet verelim. yaşayıştaki rollerini, zaman zaman değişlır. Tarsus ve Mersinde çiftçilerimize yük sol; çarka bağlama 1 ekü, 40 sol; kafa Madam Elisabeth'in, Charlotte Caday'Epinal'de, bir baba katili idam edileceÇünkü, o binanın içine konmuş olan me tarz ve hallerini, bu degişmelerin sesek evsafta Klevland ve kapalı koza to suıı kesme I ekü, 40 sol; bilek kesme 40 in, Danton'un, Robesfiperre'ın k"Uelerini ğı sırada, mahkumlara verilen bir kadeh muhtelif Etnografik eşya hiçbir vakit bir beb ve tesirlerini, başka halkla olan münahumları tevziine başlanmıştır. sol, ateşe yakrna 1 ekü 20 sol idı. Odun uçuran hep bu adamdır. rom'u içmemiş ve: müze teşkilindeki ilmî, millî, terbiyevî sebetlerini açıkça göstermek lâzımdır.» yığını üzerinde yakarak idam cezası biıaz Müverrıhlerin ve muasırlarının dedıği Teşekkür ederim, demiş, ben içinmaksadı temin edememektedjr. Bahsi fazla uzatmamak için şu mühim ve vasıtaları vardır. Bu yol ve vasıtaların pahalı idi. Çünkü, bu cezanın infazı için ne göre, okuyup yazmış, resimden ve mu ce sarhoş olurum; sonra, ne yaptığımı bilBazı tekke eşyası, şuradar buradan top noktaları bu ilk yazımda kuvvetle tebaen mühimmi, bahsimize mevzu olan et icab eden bütün vesaiti ve levazımı bız sıkiden iyi anlar, dürüst bir adam olan mem... lanmış dinî, mezhebî eşya, sekiz on küçük rüz ettirmek isterimt zat cellâdın tedariki zarureti vardı. Henri Sanson, senede on bin frank maaş Lyon'da, bir başka mahkum, gene bu san'ata aid bazı âletler, giyim kuşam ve Anadolu bugün meçhul, henüz keşfe noğrafik ve etnolojık araştırmalardır ve bu araştırmalara fırsat ve imkân verecek Fakat, cellâdlar bu masraf listelerini alır ve bu parayı az bulurdu. Onun yeri içki münasebetile şu sözü söylemiş: döşemeye, mutfağa dair şeyler bir çatı al dilmemiş bir diyardır. Onun toprağmı, ik Ben, hayatunda bir tek defa içlına konmuş ve muntazam surette teşhir limini, tarihini ve diğer hazinelerini şöy olan bir müzedir. Burada tam sırası gel bazan o kadar mübalâğah bir şekilde tan ne geçen oğlu Clement sefih bir adam olmişken bir noktayı işaret edeceğim. zim ediyorlar ve açıktan açığa öyle fazla duğu için, senede on bin frank maaş ona tim. Bakın başıma ne geldi. Bir daha içeedilmiş olmakla bir müze meydana gelmiş le veya böyle, az veya çok tanıyoruz. FaCumhuriyet hükumetinin birinci idea masraf gösteriyorlardı ki, hükumet niha daha az gelmiş, hatta, müsrıflıği yüzün yim de gene mi felâkete uğrıyayım? sayılamaz. kat onun asıl varlığını kuran ve bizzat yayet maaşh resmî cellâdlar istihdamını ter den borca gıren bu cellâdın gıyotını, ala Deibler, Pariste idam ettiği bir hayEtnografya müzesi; muhtelif eşya ko şatan canlı âlemini tammıyoruz. Anado li, Türk köyünü yükseltmek, köy davacihe mecbur olmuştur. cakhlar tarafından haciz bile edılmişti. dudun debelendiğini görünce: leksiyonunu saklıyan bir bina değildir lu insanı Türk ilminin ve Avrupa ilminin sını kökünden halletmektir. Zira, 1 ürki*** Giyotini elınden alınan Clement Sansonyenin temeli Türk köylüsüdür. Rahat durursan canın daha az acır. Herhalde böyle bir ilim müessesesi, şim hiç de iyi tanımadığı bir tarihî tiptir, bir un, bir idam hükmünü infaz edebilmesi dediğini ve şu cevabı aldığını söylerdi: Bu sözü söylemiş olmakla hiç şüphe Tarih, bu ücretli ve götürü pazarlıklı dikinden büsbütün başka mahiyet ve vazi «meçhul âlemdir». Bütün tarih devirler Benim yerimde ol da, böyle söyle yoktur ki, sadece siyasî düşüncelerimizi cellâdlardan başka, bir de, tabir caizse, için, bizzat hükumetin borcu ödemeğe ve yettedir. Kaldı ki şimditi müzemizde et boyunca, ecdaddan intikal eden madd giyotinini kurtarmağa mecbur oluşu, Fran bakalım! nografik eserlerden başka muhtelif haf ve ruhî bir yığm malzemenin kaynağı o göstermiyoruz. Türk köylüsü hakikaten heveskâr cellâdlar kaydeder ki, asıl şayasa adliye tarıhinin şayanı dikkat hâdiseleTulon'da idam edilen bir katil, kafası riyatlardan çıkan arkeolojik eser ve eşya lan bu insan ziraatile, ekonomisile, evile kalkınmaya muhtac ise, Türk münevver n: dikkat olan tip de budur. Bunlardan giyotine konurken: de onu kalkındırma yollarını bulmak icin bilhassa bir tanesi, giyotinle idam cezasını, rindendir. lar da teşhir edilmektedir. Bina ve ve san'atile, düşüncelerile hulâsa bütün ha Haydi bakalım. Al kafamı, senin Fransanın resmî cellâdlığı, Sanson aisaitin azlığından dolayı ve zarurî olarak yatî tezahürlerile birlikte millî ilmin ası ruhundan, kökünden tanımağa mecbur âdeta bir san'at haline getirmeğe azmetdur. Böyle bir mecburiyet karşısmda el miş ve denilebilir ki, Fransa tarihinde ge lesinde, babadan oğla bir hayli zaman in olsun, demış. buraya konulmuş olan bu gibi eserler ta ve hakikî mevzuudur. bette yalnız idarî veya iktisadî tedbirler lıp geçen cellâdiarın hepsinden daha faz tikal ettikten sonra, Heindrich ve Roch Kadınlar katili Landru'nun, meşhur: biatile ilk fırsatta kendi yerlerine gidecek İşte, Anadoludur ki bize pek basit gökâfi gelmez. Türk ruhunu tanımak lâ la kana bulanmıştır. isimli iki cellâda geçmiş, nihayet, birkaç Çabuk olalım! lerdir ve binanın bu kısımları depolaşacak rünen derin ve yüksek yaşayışile Türk zımdır. Bu da ilmî araştırmalarır, sosyoBüyük Fransa ihtilâli esnasında, Roche sene evvel ölen Deıbler'in dedesi, hükuSözü de, gene Deibler'in kulaklarma tır. Fakat, böyle bir müsaid zamanda a ruhunu yüzlerce yılın bozgunlanndan lojik anketlerin, ideal uğrunda can vefart şehri, cellâdsız kalmıştı. Cellâd ara met cellâdhğına seçilmişti. kısmet olmuştur. caba boşalan salonîara ne gibi eşya ve kurtarmış ve buradaki her vakit taze kanAslen Alman olan Deibler ailesi, on Şayanı dikkat bir tesadüftür ki, bizzat sıl teşhir olunacaktır? Acaba elde mev dır ki bize bugün tertemiz bir hava te ren yüksek zekâların ve hep bunlara mal dılar. O kanlı günlerde, suçlu, suçsuz her zeme verecek olan müesseselerin başmda kafayı, rasgele kesen giyotini işletmek için sekizinci asırda Rennes'de yerlesmişti. îlk Deibler, klam cezalannın infazı mutad ocud eşya var mıdır? Varsa iimî değerler neffüs etmek imkânmı vermiştir. nedir ?..» Bu âlemi neden tanıyoruz ve niçin na da ilmî manasile teşekkül edecek olan yüzden fazla heveskâr talib çıktı. Bunla Deibler Vilâyet cellâd! idi. 1871 de Vi lan bir saatte, şafak sökerken, sokakta dubir Etnografya müzesi gelir. rın arasında Hentz isminde bir de Alman lâyet cellâdlıkları ilga edilince, oğlu Lo şüp ölmüştür. Müzeyi ve içindeki eşyayi pek yakın sıl tanımalıyız?. Bunun muhtelif yollan j SELMA ve GOLGESİ Tefrika : . * Yazan : Server Bedi 0*0% Şonra gondol gene dar lâgünlere saptı. Ölüm rüyası gene başlamıştı. Bu defa Nevzad, hangi tarafında kimlerin oturduğu belli olmıyan evlerin, karanlık müstarilinde hiç bir insan şekli, hiç bir hayat emaresi, hiç bir canlı gölge farkedilmiyen pencerelerinde Selmanm başını görecekmiş gibi oluyordu. Yarabbi! Cidden bu şehir Selmanm ruhuna nekadar benziyordu: Hep 0 karanlıklar, 0 sessizlikler, umulmadık anda fışkıran renkler, hareketler, hep o korku veren güzellik, hep o ölümle aşkı, cinayetle aşkı, büyük ve isimsiz ihtiraslarla hayatı birleştiren e^rar âlemi... Uzun boylu mu? Kalbi göğsünü delip dışarı fırlıyacakmış gibi çarpan Nevzad, heyecanını saklamağa çalışarak: Evet, dedi. Gondolcu dirseğinin bir hareketile ve sükunetle oteli gösterdi: Buraya getirdim! dedi. Nevzad boğuk bir sesle: Emin misin? diye sordu. Eminim, mösyö. Uzun boylu... çok güzel bir kadın... Durunuz, otele soracağım. Hayır, hayır! Nevzadın başı dönüyordu. GondolcuGondol Bella Venezia otelinin önün ya bol bir bahşişle parasını verirken: de durduğu zaman Nevzad ayağa kalk Hayır! dedi, bir şey sorma. tı ve eşyayı çıkarmağa hazırlanan gonOtelin adamlan valizleri aldılar. dolcunun kolunu tuttu: Nevzad direksiyona girdi. Kendisine Dur! dedi, söyle bana... Sen geodaları gezdirmek isteyen otel müdürüçen haf^a, İstanbuldan gelen yolcular a ne sordu: rasından tek başma bir güzel kadın taşı Otelinizde Türk müşteriler var mı? Evet. Bir kadın müşterimiz var. dın mı? Nevzadın kalbinde burku'rr")a ben Gondolcu sordu: hiçbir beşerî hâtıra yaşamamış gibi için yat izi görünmüyordu. Buruşuksuz ve dı. zer bir hareket oldu. Nevzad biraz evvel düşündüğü şeyi Genc adam derin bir nefes aldıktan de vahşi bir gurbet hissi veren acaib bir kirli suların karanlık aynasında eski taş sonra, kayıdsız görünmeğe çalışarak etra boşluk ve sessizlik vardı. Fakat Selmanm evlerin akisleri çürüyordu. Pencerelerin tekrarladı: hayali bütün bu alçak tavanlı, karanlık, de çamaşırlar asılı olmasa bu evlerde in Ne dsrin şehir! fına bakındı ve sorgusuna devam etti: derin koridorlarda Nevzadm önünden yü sanlar yaşadığma inanmak mümkün de Fakat ilk defa gelmiyorsunuz, de Adı nedir? Artık bütün dikkatile otel direktörü rüyordu. İkisinin de ayak sesleri hiçbir ğıldi. Ne derin şehir, ne sessizlik! Bu gıl rada hiç kimse de mi şarkı söylemez? Hayır! Fakat bu defa üzerimdeld nün yüzüne bakmaktan kendini alama akis yapmıyordu. Hiç kimse de mi öksürmez? «Anne!» tesiri daha kuvvetli oldu. Benimle beraLâgünlerin üstündeki odalardan birimışn. Adam yazıhanesine doğru giderne girdiler. Pencereler küçük ve seyrekti. diye bağıran bir tek çocuk yok mudur? ber bir çay içer mısınız? ken birdenbire hatırlryarak durdu: Demir kapakları yarı kapalı olduğu için Rüzgâr da mı köşeyi dönerken susar? Memnuniyetle. Selma... Selma Ragip. Kalın bir ses Nevzadı ürküttü. Yanı oda gözsrözü görmiyecek kadar karan Lutfen bana rehberlik ediniz. Nevzadın kalbine bir şiş girip çıktı. T a Iıktı. Direktör ışığı yaktı. Aalelâde, fakat başına gelen uzun boylu, şapkasının kekendisi! Ne mükemmel tesadüf! Kalabalık bir yer mi istersiniz? bakımlı ve temiz bir oda. Sıcak suyu da narlaıı geniş, siyaıh uzun bıyıklı ve esmer Yoksa Kamal Grande'nin üstünde büyük Nevzad sordu: bir adam: vardı. Nevzad tereddüd etmeden. oteller vardır. Onlardan birinin terasın Kendisi burada mı? Gondolyera, Mösyö? diyordu. da mı oturursunuz? Salonlarda GısvanDirektör, telefon santralinin önünde 0 Pekâlâ, dedi. Fakat sizden rica ederim, Madam Ragıba kendisini birinin Nevzad başile bir red işareti yaptı ve ni'nin, Bellini'nin tablolarını göreceksıniz. ;uran kıza sordu: aradığını söylemeyiniz ve bunu adamla yürüdü. Köprüyü geçince sokak daralı Fakat San Marco daha popüler ve neş'e Madam Ragıp çıktı mı? rmıza da tenbih ediniz! yordu ve ileride bir çarşı kalabalığı var lidir. Içüıizde modern şehir hasreti var Yarım saat evvel. sa orasını tavsiye ederim. Peki, Mösyö. dı. Nevzad güldü ve geniş bir nefes aldı. Nevzad oraya doğru gidince meşhur Siz nasıl isterseniz... Kendisine bir sürpriz yapmak istiSonra direktörle beraber odaları gezSan Marco meydanına yaklaştığını anla O halde... San Marco! yorum. Akşam geç mi gelir? meğe çıktılar. dı. Bütün bu sokakların ayrı ayrı hep oYürüdüler. Kadın hüznünün büyük Belli olmaz, Mösyö. Otel, dışmdan da göründüğü gibi, Nevzad göğsünü şişiren büyük bir se raya çıktığım biliyordu. Biraz daha yü bir kısmmı vapurda bırakmıştı. Yaşmın Venediğin en eski binalarından biriydi. Merdivenler karanlıktı ve küfle badana vincle otelden çıktı. Sanki yepyeni bir ha rüyünce Madam Leviski'le karşılaştı ve birkaç senesini de. Yavaş yürüdüğü haldf kokusunu birleştiren nemli bir hava, te yat başlıyordu. «Ne tesadüf! Ne tesa durdu. Nedense bu kadına karşı ilk defa çevik ve genc adımları vardı. Nevzada yan gözle bakarak, herşeyî aeffüsü ağırlaştıran garib bir serinlikle düf!» diye söylenerek hızla yürüdü. Ne şimdi bir incizab duymuştu. Belki de şehi'ze vuruyordu. Dünya yaratıldığı gün tarafa gideceğini bilmiyordu. Kendini bir rin verdiği gurbet hıssi onda sosyal arzu biliyormuş veya tahmin ediyormuş gibf sordu: d°" u ?ri bu havay; hiç kimse koklamamış, köprünün üstünde buldu ve sulara baktı. yu kırbaçlamıştı. h Kadın gülümsedi ve müsaid davran(Arfaısı var) ,' r ir=^n sesi L"ruş Jrmamış, bu bina Hiçbir gondol, hiçbir hareket, hiçbir ha