9 Şubat 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

9 Şubat 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Şuhat 1939 CUMHURİYET Tramvay Şirketinin satm «Adanan toprağ» ın Az tamah çok Etrüsk hakkında yapılan modern davası zarar verır alınmasına dair mukatahkikatın verdiği netice 20 lira için bin liraya vele Ankarada imzalandı mahkum olan kadın Vapurun, bütün gayretlere rağmen 11 milden [Baş?nakaleden devami (Baştarafı 1 incl sahıjede) dolayı teşekkür ederim. Hassaten M. Special'in bu müzakerelerde gösterdiği hüsnüniyetin hatırasını daima muhafaza sdeceğim, kendilerine teşekkür eder, ve ımzahyacağımız mukavelenin her iki tarafın hayrına ve menfaatine olmasını dilerim.» M. Sipecial dc şu cevabı verdi: « Muhterem Vekil, şahsım hakkında kullanmış olduğunuz teveccühkâr lisana önceden teşekkür ederim. Bugün bu salonda ikinci defa toplanmış bulunduğumuzu bana çok iyi bir şekilde hatırlattınız. Filhakika bu salonda uzun münakaşalar yaptık, fakat çok iyi neticelere vardık. Bu münakaşalar aramızda çıkan beş senelik ihtilâfa nihayet vermeğe yaradı. Gerek bu memleket hakkında, gerekse bu memleketi bugünkü naline yükseltmiş olanlara karşı hayranlığımın nekadar geniş olduğunu bilirsiniz. Tiirkiyenin terakki ve sulh yolundaki siyaseti Belçikanın da bu yoldaki siyasetinin aynidir. Öyle zannediyorum ki bütün vatandaşlarınız ve bilhassa İstanbullular, imzalamakta ol duğumuz bu mukaveleleri büyük bir sevincle karşıhyacaklardır. Sayın Vekil, bu muvaffakiyetlerinden dolayı da takdir ve tebrike lâyıktır. Şahsıma taalluk eden hususî bir ümid izhar edeceğim. Bu da mukavelelerin tatbikatınm her iki taraf için de faydalı olmasıdır. Muhterem Vekile temin ederim ki bende bıraktığı samimî hatırayı daima muhafaza ve yadedeceğim.» Mukavelenamelerin imzası saat 20,30a kadar sürdii. Müteakıben Ali Çetinkaya tarafmdan M. Sipecial şerefine îstasyon gazinosunda bir ziyafet verildi. M. Sipecial Tramvay ve Tünel şirketlerinin tarafımızdan satm ahnması dolavısilc tnemnuniyetini bana da şu sözlerle izhar etti: « Esasen bu meseleyle çok yakından ve büyük bir alâka ile meşgul oldu"unuzu gazetenizde görüyordum. Netice herhalde vatandaşlannızı ve İstanbullu ları memnun edecektir. Yarırı îstanbula hareket edecesim, akşamüzeri Belçikaya döneceğim.» layı ve bir de tanzim ve ıslahı noktasmdan Nafıa Vekâltti idaresinde beş sene bulunmasını lüzumlu ve zarurî göriiyoruz. Esasen îstanbul Belediyesinin de mütaleası Elektrik idaresinde olduğu gibi bu iki müessesenin bir müddet için Nafıa Vekâleti idaresinde kalması merkezindedir. Her iki müesseseyi de beş sene içinde tertemiz halde ve îstanbul için feyizli iki varidat membaı olarak hazırlanmış şekilde îstanbuî Belediyesine devre muvaffak olursak bahtiyar olacağız.» Tramvay Şirketinin tarihçesi I kânunusani 1939 dan itibaren hükumete geçmiş bulunan ve bu husustaki mukavelenamesi de dün imza edilen Tramvay Şirketinin imtiyazı 30 ağustos 1869 tarihinde verilmiştir. Bu imtiyazın müddeti kırk senedir. Bu tarihte ilk defa olarak akdolunan mukavelenameye göre Şirket evvelâ Azabkapı Ortaköy; Eminönü Aksaray, Aksaray Yedikule ve Aksaray Topkapı hatlanm yapmakla mükellef tutulmuştur. 28 temmuz 1881 tarihinde imtiyazın 28 senesi geçerek geriye 12 sene kaldığı bir sırada imtiyaz yenilenerek 24,5 sene daha ilâve olunmak suretile 36,5 seneye çıkarılmışbr. Bu tarihte akdolunan mukavelename ile de Şirkete Voyvoda Şişli, Eminönü Eyüb ve Şişli hattının bir noktasmdan Tatavlaya ayrılan kısmın yapılması tahmil edilmiştir. ÎVnci d^fa verilen imtiyaz müddeti 191 7 s""~ 'd° hitmesi lâzım gelirken rr "'..'elın V:'" ie on sene kaldığı bir sırada yani 1907 senesinde imtiyaz ürürcü defa olarak tecdid edilmiş ve geri k?'an müddete 75 sene daha ilâve olunarak 1992 senesine kadar devam etmek üzere seksen beş seneye çıkanlmıştır. Bu defa tanzim edilen mukavelenamede Şirketin Beyazıd Fatih, Fatih Edirnekapı ve Calatasaray Tünel hatlannı yapmasım âmir bulunmaktadır. 28 mayıs 1915 tarîhinde Şirketle son bir mukavelename daha yapılmıştır ki bunun imtiyaz müddetine taalluku yoktur. Müddet olduğu gibi muhafaza edilmiş; yalnız Şirketin Aksaray Silivrikapı, Bahçekapı Sirkeci istasyonu, Taksim Dolmabahçe; Harbiye Maçka, Kasımpaşadan geçmek üzere Ferikoy Azabkapı, Ortaköy * Bebek hatlannı da yapması karar altına almmıştır. 1908 senesine kadar atla ve ondan sonra da elektrikle işleyen tramvay hatlarından henüz Eminönü Eyüb, Aksaray Silivrikapı; Taksim Dolmabahçe ve Feriköy Azabkapı hatlan yapılmamıştır. yaln;z bu miktarla kıyametler koptu. Çünkü bu kadar Musevî oralarda o kadar Arabın toprağını, ekmeğini aldı, ve uzak değil, bugünlük yarınhk yakın atisini tehlikeye saldı. Arablar görmekte gecikmediler ki aradan kısa bir zaman daha geçerse ellerinde bir kanş toprak, başlarını sokacak harab bir kulübe dahi kalmıyarak kendileri serseri ve sergerdan olacaklardır. Dünya yüzündeki Yahudilerin ıstırabını dindirmek için kendi evlerinde oturan Arabların huzurunu kaçırmakta ne hikmet, ne de isabet olamaz tabiî. Sonra dünya yüzünde rahatsız Yahudi miktarı milyonlarladır. Halbuki Fıüstin, Arabların hiç ses çıkarmadıkları farzolunup çok sıkıştırılsa yallah yallah bir milyon Musevî alabilir. Bu hareket, Yahudi meselesinin halli için tedbir değildir. Adanan kutlu toprağa gelince: O bir faciadır: İsrail oğulları ilkçağlarda Ken'an illeriııde otururlarken Filistin havalisi onların filhakika kendilerine çok defa gurbet olmuş vatanlarıydı. O iptidaî devirlerde dahi Yahudıler muhtelif istilâların binbir zahmet ve mihneti önünde ve altmda çok defa çok acı bir hayat yaşadılar. Adanan toprak hikâyesi o zamanların zorlukları içinde uydurulmuş avutucu bir ideal idi. Fakat şimdi o ancak hayalmayal seçilen çok uzak bir efsanedir ki bugünkü dünya Yahudilığile hemen hemen hiçbir alâka ve münasebeti yoktur. Ali Çetînkayanın beyanatt Mukavelelerin imzası esnasında görüştüğüm Nafıa Vekili Ali Çetinkaya müzakerelerin karşılıklı anlaşma arzusu içinde cereyan ettiğine işaretle Mösyö Special'in gösterdiği hüsnüniyeti bilhassa tekrar etti. Nafıa Vekilimizden aldığım ınalumata göre Değirmendyan hanı Satye'nin ve Hayman hanı da bu gnıpun elinde bulunmaktadır. Ali Çetinkaya bu hususta dedi ki: « Biz onları ihtilâfh olan vergi bordanndan ve buna benzer aramızda mevcud ihtilâfh noktalardan ibra etmemize mukabil bu üç hanı bilâ bedel vermektedirler ki, ikisi halen Satie şirkerindedir. Ancak îzzetpaşa hanı Lazaro Franko'ya satılmış olduğundan onun da bedelini bize ayrıca iade ediyorlar. Bunlar 175 bin liraya mutabık kaldığımız Tünelin satış bedeline dahildir. Fazla olarak yapılan tetkikler ve münakaşa neticesinde bu üc hanın da dediğim şekilde hükumete terkine mufakat ettiler.» Şirketler 1 kânunusani 1939 dan iti^aren hükumete intikal etmektedir. Nafıa Vekilimizden şirketlerin nasıl idare edileceklerini ve îstanbul Belediyesine devredilip edilmiyeceğmi sordum, bana şu beyanatta bulundu: « Her iki şirketin idaresi mukabilinde senelik anüite verileceğine göre hükÛTnetin kefaletinde olan bu cihetten do Devrü teslim muamelesi Îstanbul Tramvay ve Tünel şirketlerinin hükumetçe devir ve teslim ahnması için Nafıa Vekâleti îstanbul lmtıyazlı Müesseseler Başmüfettişi Sürurinin riyasetindc toplanan komisyon, dün de, mesaisine devam etmiştir. Dün, komisyon, Metro hanındaki eski Elektrik Şirketindeki bürosunda devrü teslim hesabatmın tetkikine devam etmiştir. Mühendis îhsanın idaresindeki Fen heyeti de, Şirkete aid diğer bazı müesseselerde teknik hususatı tetkik ve tespit etmekle meşgul olmustur. Diğer taraftan îstanbul Tramvay Şirketinin Şişlideki deposunda evvelki gün başlıyan malzeme tesellümüne dün de devam edilmiştir. Buradaki devrü teslim işlerine Adnan Hun bakmaktadır. Hayri, Ahmed ve Vekâletin gönderdiği diğer müfettişler riyasetinde tesekkül eden dört heyet, depodaki işleri dört kısma ayırarak msaisine devam etmektedir. Buradaki faaliyetin üç, dört gün süreceSi anlasılmaktadır. Filistinde Samî ırkından Arabların yanıbaşında ayni ırktan Museviler ve hıristiyanlar vardı. Onlar Arablarla pekâlâ yaşayıp gidiyorlardı. İhtilâfı çıkaran sebeb, dünyanın her tarafındaki Yahudilerin guya hepsi ayni ırktan ve vaktile Kudüsten çıkanlıp kaçırılmışlardan sayılarak Fılistine getirilmeleridir. Dünyadaki Musevilerin hepsi ırkan îsrailî değillerdir. Türk âleminde Yakutî ve Karaim Yahudileri vardır ki ırkan Türktürler. Rusyada ve Polonyadaki Yahudilerin çokluğu ırkan Islâvdır. Alman Yahudilerinin bir çoğu halis muhlis Töton, yani Cermendirler. Çinde bile çekik kaşlı, çekik gözlü, yani san Çin ırkından Museviler vardır. Bunlann hepsini din müşareketile îsraü oğullarından sayıp Filistine getirmeğe çahşışta elbette tarihi ve hakikati çizme ile çiğniyen bir lâübaliIik vardır. Almanyadan koğulan Yahudileri, bun, ların haline pek acıyan îngiltere, Fransa ve Şimalî Amerika niçin kabul edemiyorlar? Böyle bir kabulün içtimaî ve iktısadî kargaşalık husule getireceğini düşünüyorlar da onun için değil mi? O halde böyle bir külfet, kendilerini müdafaada îngilizler, Fransızlar ve Amerikalılar kadar kuvvetli olmıyan Arablara nasıl tahmil olunabilir? Londra konferansı meseleyi bu cephelerinden mütalea ederse onu hem sür'atle, hem doğru olarak halle imkân bulmuş olur. Hakikaten Filistini Yahudi yurdu yapmağa çalışış, hakikat ve tabiate muhalif beyhude bir harekettir. Henüz yol yakınken bu hatadan dönmek, herhalde onun üstünde ısrar etmemek lâzımdır. Herkesin, hatta Yahudilerin menfaati, vaziyeti bu hakikî cephelerinden görüştedir. İngilterede bir dava, üç sene sürdükten sonra karara bağlanmış, ancak davanın karara bağlanmasile beraber de, bir zaman iyi geçinen, sonradan araları açılan iki kadın, birbirlerine artık büsbütün düşman kesilmiştir. Ena Lovel, bir tiyatro acentalığının sahibi ve bir filim şirketinin hissedarıdır. Bu kadın, Gven Vindham isimli bir kadın artistle yakın arkadaştı, içten anlaşmıştı; o derecede ki biribirlerinden hiç mi hiç aynlmamaları, birçok kişiye eğ lence mevzuu oluyordu. 1935 senesinde Ena Lovel'in hazırlattığı bir filimde başrol, bu kadının ısrarile, Gven Vind ham'a verilmiştir. Filim, rağbet kazan mayınca iki kadın arasmda kavga çık mıştır. Kadın artist, filim sahibi kadın dan doksan îngiliz lirası istemiştir; öteki kadını kendisine bu kadar borclu sayı yordu. Öteki ise, borclu olduğunu kabul etmemekle beraber, ihtilâfı uzatmamak için yetmiş İngiliz lirası ödemeğe razı olmuştur. Mis Vindham, uzlaşmaya ya naşmamış, aradaki yirmi îngiliz lirası bir fark için Mis Lovel aleyhine dava aç mıştır. îş inada bindiğinden bu dava üç sene sürmüş, neticede de yirmi îngiliz liralık bir fark için uğraşan davacının davası reddedildikten başka, üç senelik muha keme masrafı da kendisine yükletilmiştir; tam bin îngiliz lirası! Bu arada dava ettiği kadının kendisine vermeği peşinen kabul ettiği yetmiş İngiliz lirasını da artık alamıyacağı, sarahatle karara geçmiştir. Bunun üzerine de davacı, davayı açtığına bin kere pişman halde, ne yapacağını şaşırmıştır; kendisi, bin îngiliz lirasını ödeyebilecek halde bulunmuyor; çünkü, son iki sene içerisinde hiçbir iş tutamamıştır. Buna sebeb olarak da «dava beni o derecede sinirlendirdi, ki elim baska hiçbir işe varmadı» demektedir. Dava ettiği kadına gelince, o da «kendisine hiç acımam. O da inadı yüzünden benim sinirlerimi bozdu. Bin İngiliz lirasını ödemek hususunda ona kolaylık gösterecek herhalde değilim» diye, dudak bükmektedir. Ve şimdi bu iki kadmın birleştiği bir nokta vardır; ikisi dş v bundan sonra dava açarak mahkemede uğraşmağa tövbelidir. Diğer taraftan kararı nihaî safhada tetkik ve tasdik eden en yüksek mahkeme, «bu paranın alâkadar tarafmdan ödenmesindeki zorluk, teessürü mucibsc de, mahkeme masrafını ödemek zaruridir» kaydmı, esbabı mucibesine katmıştır. «Yirmi İngiliz lirası kaybetmiyeceğim» diye bin îngiliz lirası ödemek zorunda kalmak! Az tamah, çok ziyan getirir! fazla bir sür'at temin edemiyeceği anlaşıldı Almanyaya sipariş edilip orada inşa olunan vapurlardan üzerinde en fazla durulan ve birçok dedikoduya sebeb olan Etrüsk vapurunun sipariş ve tesellüm şartlarile beraber her bakımdan tetkiki için teşkil edilmiş olan komisyon azaları dün sabah Etrüsk vapuruna giderek tetkiklerde bulunmuşlardır. Öğrenildiğine göre, komisyon, geminin vaziyetini tenvir edecek, raporunu tanzim için her türlü tetkiklerini bitirmek üzeredir. Bu rapor idarî ve fennî her türlü malumatı îhtiva edecektir. lunan kazanlar Prandlhon Capusi kazanlandır. Bu kazanların bu sür'atteki gemilerde daima kullanıldığı ve iyi netice verdiği alâkadarlarca ifade edilmiştir. EtrÜ8kün sür'ati Etrüskün, seyir jurnallerine nazaran 11 millık program sür'atina temin edecek kabilryette oldugu ifade olunmaktadır. Söylendiğine göre, geminin îskenderuna kadar yaptığı son seferde Krup tezgâhlan mütehassısları da bulunmuş ve bundan fazla sür'ate imkân görmediklerini bildirmişlerdir. Vapurların sipariş işi Bundan birkaç gün evvel siparişler hakkında ileri sürülmüş olan bazı iddialan kaydetmiştik. Diğer taraftan, vapurların projelerini hazırhyanlar tarafmdan ve vapurların teknik evsafı hakkında yerilmiş olan malumat da şu merkezdedir: Denizyollan idaresi, sipariş projelerinin ihzarı işlerinde kanaat ve ihtisasına müracaat olunmak üzere, o zamanlar Almanyada gemi inşaiye muallimliği yapan Harot'u davet etmiştir. Harot, Iktısad Vekâleti Denizyollan fen heyetile birlikte gemilerin projeleri ile meşgul olduktan sonra Almanyaya avdet etmiştir. Bu arada, îktısad Vekâleti ve Denizyollan Fen heyetinde bulunan mütehassrelar da projenin hazırlanmasında daha ziyade kendi ihtisaslarına aid kısrmlar üzerinde kanaatlerini izhar etmişlerdir. Gemilerin Almanyaya siparişi, o zamanki vaziyetler ve icablara göre toptan Krup müessesesine verilmiştir. Krup da siparişi, garantisi altında muhtelif tezgâhlara tevzi etmiştir. Deniz Bank Hukttk Müsaviri istifa etti Deniz Bank Hukuk Müsaviri Ismail îsa Caniş vazifesinden istifa etmiştir. Bu istifa îsmail İsa Canişin Satie binasmın satm ahnması işinden vazifesi dolayısile birinci derecedeki alâkası ve Almanyaya sipariş olunan vapurların kontrolü için Almanyaya giden heyet azasmdan olması ve bu işler üzerinde şimdi yapılmakta olan tahkikat ile alâkadar görülmektedir. Seyrisefain forsu satılmadı Dün bir sabah gazetesi, Deniz Bant tarafmdan kaldınlan eski Seyrisefain forsunun bir Yunan kumpanyası taraBndan Bankadan satm alındığı ve Yunan kumpanyasının bazı tadilâtla bu forsu vapurlannın bacalarına koyduğunu yazıyordu. Deniz Banktan aldığımız malumata göre bu haber asılsızdır. Esasen eski seyrisefain forsu Loydca müseccel bir fors olmadığmdan satılması da mevzuu bahis değildir. Deniz Bank vapurlarımn bacalanna konulan yeni kara kadirganın Loyd ca tescilme aid muameleye başlanmıştı. Fakat henüz muamelesi tekemmül etmemiştir. Çok zarif olan eski seyrisefain forslarınm yeniden kullanılması hakkında da bir cereyan vardır. Kazanlar meselesi Yapılan tetkikat, kazan meselesînin şöyle olduğunu göstermektedir: Trak Sus ve Marakasm kazanları Etrüskünden başkadır. Etrüsk tipi gemilerde bu Takas yolsuzluğunda devletin gördüğü zarar KADIN VE MODA YUNUS NAD1 Halkevleri menfaatine verilecek balo Cumhuriyet Halk Partisi vilâyet idare heyeti tarafmdan Halkevleri men faatine yapılması kararlaştırılan balo, 25 şubat cumartesi günü akşamı Pera palas salonlannda verilecektir. Şerif düşündü ve başını geriye doğru silkeleyerek cevab verdi: Hayır! Gene bir mesele açıkta kahyor. Doktor da onu demin söyledi ya... Gösterdiği misaller, meselâ o Londradaki veya Trabzondaki kadın hep cinsî yahud da âşikane bir buhranla cinayet yapmışlar. Halbuki bizim misalde kadının babası da intihar etmiş. Hatta evvelâ o intihar etmiş. Doktora dönerek sordu: Değil mi Sabit? Doktor kol düğmelerile oynayarak: Size arzettim, dedi, bu vak'alar haddi zatmda bir teşhisi tefrikiye medar olamaz. Fakat bana söyliyemez misiniz? Böyle bir vak'a var mı Allahmızın aşkına? Şerif Nevzadm yüzüne baktı. Böyle bir sorguya cevab vermek salâhiyeti yoktu. Nevzad oturdu, dizlerini açtı ve birşey arar gibi yere baktıktan sonra başını kaldırdı: Var! dedi. Doktor hiçbir hayret göstermeden sordu: Aynen böyle mi? Aynen. Bu kadını tanıyor musunuz? Foto Magazin Şubat nüshasını mutlaka okuyunuz. Ben tanıyorum. Ne zaman olmuş bu vak'alar? En sonuncusu ne zaman? Bu sabah! Doktor irkildi ve başını ileri doğru uzatarak: Bu sabah bir intihar mı var? dedi. Evet. Hem de ölen adam, ikimizin de arkadaşımız. Sen onu tanımazsm: Halim. Rüştü Beyin oğlu. Doktor düşündü: Tanımıyorum, dedi. ' Tanımazsın. Çok şey... Demek, daha evvel bu kadının iki kocası da intihar etmiş. Beslemesi de, babası da... Evet. Çok tipik bir seri... Kadın îstanbullu mu? Trabzonlu. Fakat İstanbulda, Avrupada filân terbiye almış. Babası alkolik mi? Nevzad düşündü: Evet, dedi, bir zamanlar çok içermiş. Kadını sen yakmdan gördün, değil mi? Tabiî... Pek yakmdan... «Tanı [Baştarajt 1 inct sahuedei vâfİImaÜÎ,"taahk€me salonunda bir karşılaştırma yapılması icabını ortaya koymuştu. ^ * " J «İki beyan» dan maksad budur ve şimdi bu biribirine tamamilc zıd farkın giderilmesi gözetilmektedir. Karar yerine geririlmek üzere, geçen ay açılan celsede hazır bulunan ehlivukuftan İş Bankası İstanbul şubesi mü dürü Nejadla îş Limited şirketi müdürü Bedri, dün de gelmişlerdi. Geçen celsede, kendilerine tebligat yapılıp yapılmadığı anlaşılamıyan Başmüfettiş Ali Ke malle Gümrük Mevzuat ?efi Raif, dünkü celsede de yoktular. Saat on beşte celse açılmca, Ali Kemale, kendisi Tekirdağma gittiğinden tebligat yapılamadığı öğrenildi. Raifin de fevkalâde mazeretine mebni bu celseye gelemiyeceğine dair Gümrükten tezkere gönderilmişti. Bunun üzerine, yeniden celbname çıkarılarak, onların da celbile karşılaşma ya pılması için, muhakemenin devanu marta bırakıldı. Derece derece takas mevzuile alâkadar görülerek davaya dahil altmış kişiden on üçü dünkü celsede hazırdı. Ba zılarını da sekiz avukat temsil ediyordu. Bunlardan Nazmi Nuri, müekkillerin den altı memurun bu yüzden açıkta ol Berlin Güzel San'atlar Akademisi taduğu kaydile, muhakemenin mümkün olduğu kadar çabuk bitirilmesi temennisin rafından verilecek karnaval balosu hazırlanmakta olan şık bir elbise. de bulundu. yorum» dedim ya... Krizleri var mı? Var. Ne gibi meselâ?... • Tıkanma, bayılma, titreme,. ağlama... Her türlüsü. Obsesyonlan var mı? Ne gibi? Muayyen sabit fikirler... Ve bunların her an takibine maruz olduğu hissini veren... Var: Bütün insanlardan nefret. Meydanlardan, kalabalıklardan kaçma. Şiddetli inziva meyli. Bunlar «fobi» ler. Evet. Başka? Sevgiye inanmryor, halbuki çok sevilmek istryor. Babasınm intiharı onu çok sarsmış. Fakat daha evvel îstaobulda... Şişli hastanesinde brr tedavi gördüğü de söyleniyor. Ha!..« Bu da var. Var. Toksikomani'ye müptelâ mı? Ne «ibi? îçki, esrar, kokain?. îçkiyi seviyor. Esrar... Bilmiyorum... Fakat bu gibi şeylere düşkünlüğü olabilecek gibi görünüyor. Gizli de yapabilir. Meselâ mt fin... Kimse bilmez. Belki. Fakat zannetmiyorum. Ne çıkar bunlardan? Kendisıni göremez miyim? Hayır. Ben alâkamı kestim. Delâlet edemem. Doktor gözlerini kapadı, bir müddet durdu, sonra açtı: Çok enteresan! dedi. întihar sabit. mi? Nevzad intihar şeklini anlattı. Doktor gene düşündü: Takibat yapılamaz, dedi, imı sile kâğıd da var. Cinayet nasıl olur? Başka bir vesile ile kâğıdı d a h ? evvel almıştır. Mümkün mü? Benden de böyle bir şey istemişti,; bir zaman. Doktor yerinden kalktı ve tekrar oturdu: Beni çok meraka düşürüyorsun! dedi Bizse sana bu meraktan kurtı mak için geldik. Doktor güldü: (Arhast vart SELMA ve GOLGESİ Ne söylesem ezbere olur. Doğrusu anlamıyorum. Bir cinayete hem benziyor, hem benzemiyor. Vak'ada «erotik» bir kompleks arasak önümüze babanın ve beslemenin intiharı çıkıyor. Her halde, olmaz diyemem amma hiç birşey söylivemem. Demek bir cinayet olmak ihtimali de vardır? Vardır. Bizde nadir vak'alardır bunlar. Fakat arkadaşlar rastgeldiler. Tıra^zon köylerinden birinde... Nevzad bağırdı: Tırabzon mu? Evet/ Kadını îstanbula getirdiler. Müşahede altına aldı arkadaşlar. Bu '^dın, halis isterik bir tip, köyün delikanhlarile gizli münasebette bulunuyor, sonra da onları öldürüyor. Hepsini de ayn »yrı, adeta dahiyane denebilecek hilelerle ö' '"iiyor. Yakalanınca da çıldırıyor. Tesadüfen Tırabzonda bulunan akliyeci h'r arkadaş, orada vak'ayı haber alınca t,o=U'^."v<, etti, kadını îstanbula getirtti. Gü 1 )«** Tefrika : 430****+*+*+0**+ Yazan : Server Bedi * ^ 1 zel kadınmış o da. Müşahedede tipik isterî ve şiddetli nenfomani ârazı göstermiş. Cinnet zail olmuş. Kendisi ifadelerinde hep kanv.nı gösteriyor: «Burada bir od, bir ateş yanıyor» diyormuş. Sonra hep güzel ve genc erkekleri ısırmak, yemek, boğmak istediğini anlatıyormuş. Doktor iki arkadaşınm da yüzüne bakarak: Dikkat ediyor musunuz? dedi. Londradaki vak'a ile Trabzondaki birbirine ne kadar benziyor! Bunlar bize eşlerile münasebette bulunduktan sonra onları öldüren bir nevi böcekleri de hatırlatıyorlar. Şerif: Yahud da Kleopatrayı... dedi. Evet, evet... O tarihte Kleopatra acaba bir psihiyatrın eline düşseydi nasıl bir teşhis alırdı? Nevzad ayağa kalkarak Şerife doğru yürüdü: Nasıl! dedi, Salime hak vereceğirriz c" 1 " deq;il mi?

Bu sayıdan diğer sayfalar: