CTJMHURİYET 18 tidncikânun 1939 Gülhanede verilen tıbbî müsamere hastalıklar hakkında müzakereler oldu Gülhane müsamerelerinin yirmi be=nci yıl'îiın ikinci toplantısı Prof. Dr. ^emal Hüseyinin başkanhğına açılmıştr. ü p hastanesi Drofesörlerinden Remal Hüseyin, bu sonbahar esnasında Ezine ve Bayramiç havalisiıvde, ufak bir sılspn seklinde görülen, boyun ve koltuk I<nfa bezlermi şisiren bir hastalığa aid vikayii takd'm etmiştir. Salgın hasta İHİar arasında, zahiren en ziyade tularemivi andıran bu hastalıgın bir mikklet ervel birkaç İıvgiliz müellifi tarafından tetkik' edüen (sarî lenfa ukdeleri iltüıabı) na tevafuk ettiğıni, mahallinde ve üç avdanberi Gülhane intaniye şubesinde ve laboratuarlannda yaptığı tetkikleri anlatmış, hastalığm sebebi olarak bazı müeîliflerin tahlilleri gibi, süzülen bir mikrob olmayıp, istreptokok denilen mikrobun ayrı bir cinsi tarafından husule geldiğini ve menşeinin laboratuar tecriibeleri ve hasta tedavilerinin gösterdiği üzere, büyük bir ihtimalle, ehlî hayvanlardan olduğunu veyabud bu cinse pek yakm bir istreptoköktan müt«vellid olduğunu bildirmiştir. Hariciye asistanı Dr. Hilmi tarafından (Tüberkülozdan miitevellid bir em'a darlıfı) vak'ası; dahiliye as»tam Dr. Ali Nejad tarafından ayakta ve otururken büyük farklar gösteren bir hipotansiyon vak'ası; asabiye asistanı Dr. îzzet tarafmdan tedavi ile iyi olmuş bir menenjid seröz vak'ası; dahiliye asistanı Dr. Fahri tarafından (Riede tümör husini veren bir peri hiler tüberküloz) vak'ası; hariciye asistanı Dr. Müfid tarafından İir koledekodiyodonektemi vak'ası taicrlm edilmiş ve yapılan münakaşalara Prof. Abdülkadir Noyan, Prof. Süreyya Hidayet Serter, Prof. Murad Cankat, Prof. Nâzım Şakir, Prof. Niyazi İsmet Gözcü, Prof. Şükrü Emin Can«ör, Prof. Dr. Vehbi Ozan iştirak etmiş,lerdir. Müsamere, on beş gün sonraki cuma günü ayni saatte gene Gülhane ^=tanesinde toplanmak üzere dağılmıştır. ADLiYEDE VE MAHKEMELERDE Bedelini tıkır tıkır ödüyorlarmış! Güreşçilerimiz Amerikaya gidecek Nevyork sergisinde 24 temmuzun Türk gecesi olarak tes'id edileceğini yazmıştık. Türk gecesinde Millî güreş takımımızın Amerikalılarla bir müsabaka yapması takarrür etmiştir. Son Pişmanlık Para Eîmez! Diş doktoru diyor ki : Dişler, çürümeğe başlamadan çok evrel itma görür, hergun ve hatta günde bir kaç defa fırçalanarak mıkroblar, zararlı salyalar ve ifrazat temizlenirsesağlam ve güzel olarak muhafaza edilebilir. Dişler çürüdükten sonra artık iş işten geçraiştir. Bunun içindir ki dişlenn RADYOLIN diş macunile her sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra bol bol fırçalanmasını ısrarla tavsiye ediyoruz. Gece elektrik cereyanmı acaba kim aşırıyordu? Bu hırsızlığı kiracıların yaptığını söyliyen maznunun karısı, evinde aylarca oturanları tanımıyor Elektrik cereyanı aşırmak davasında koca, dava edilen yerinde, karısı da davanın şahidi... Kadın, tam şu sırada hâkimin sordulkanna cevab veriyor: Kocam, elektrik aşırmağa tenezzül edecek adam değil, hamdolsun, geceleri idare lâmbası, yahud mumla oturmağa muhtac halde olmadığımızdan, nekadar lâzımsa o kadar elektrik yakabiliriz, saat tıkır tıkır nekadar yazarsa o kadar parayı tıkır tıkır ödemekten de kaçınmayız! Kadın, döne dolaşa kocasının böyle bir iş yapmadığına şahidlik ediyor. O zaman, hâkim soruyor: Peki, şu halde oturduğunuz evde cereyan aşıran kim? Zapta göre, böyle birşey olmuş! Kimbilir, belki başkaları böyle bir şey yapmıştır! Başkalan mı? Kadın, başını sallıyor: Evet, meselâ kiracılar! Mutlaka diyemem, eğer yazıldığı gibi öyle birşey olmuşsa, yapanlar herhalde bizden başkalarıdır. Yani kiracılar!.. Oturduğunuz evde kiracılar var, demek? Daha doğrusu vardı, şimdi çıktı lar! Kimlerdi onlar? Kiracı işte, bilmem ki! Kiracı olduğunu anladık. Kaç kişiydi? îki! E, peki kimler? Karı koca olduklarını biliyorum! îsimleri? Ne iş yaparlardı? Kocanın işi, gücü? Aa, o kadar fazlasını bilmem doğrusu! Orta yaşlı, sade giyimli Fatma, omuz silkti. Bu arada hafif tertib gülüyordu da! Başkalarile o kadar fazla meşgul olmam. Ev dadınıyım, kendi işim, gücümle meşgulüm! Hâkim Salâhaddin Demirelli, bu ce vab karşısında kadını şu sual karşısında bıraktı: Başkalarile fazla meşgul olup ol mamak başka şey! Bunlar, sizin evde kiracı... Ayni evde oturuyorsunuz. Sizin kiracınız değil mi? Evet! Ev başkasının... Yani biz de o evde kiracıyız ama kalabalığımız yok, bir karı, bir koca iki kişiyiz. Ondan biz üst kata çıkıp altı katı bu karı, kocaya kiralamıştık! Ve buna rağmen onların karı koca olduklarından başka, kendılerine dair hiç bir bildiğiniz yok, öyle mi? Öyle! Nasıl olur? Nasıl olur da sorup soruşturmadan, kim olduklarını öğren meden, yabancıları, kiracı olarak kendinizle ayni çatı altına alırsınız? Hatta onlar daha eve girmeden tahkik etmiş olmanız lâzımdı! Kuntratınız var mı? Yapmağa zaman kalmadı, iki ay oturup çıktılar evden... Nereden gelip nereye gittiklerini de bilmem. Hatta, bir aylık kirayı da götürdüler! Hâkim, gülümsiyerek, önündeki kâÇeviren: HAMDİ VAROĞLU ğıdlan kanştırıyordu: Bari, dedi, yaşlarını olsun tahmin edebilir misiniz? Fatmanm cevabı, bu safhada bilhassa şıktı: Kadınınkini kestirebilirim; 20! Erkeğinkini bilemem doğrusu, ne yalan söyliyeyim... Neden? Ey, kadın kadının yaşından anlar ama erkeğin yaşmı ne bilecek! Muhakemenin bu safhasinda, Sultanahmed ikinci sulhceza mahkemesi salo nunda gülüşmeler arttı. Hâkim, ihtarda bulunda ve dava edilen Süleymaniyede sandıkçı Mehmede, bir diyeceği olup olmadığını sorunca, Fatmanın kocasmdan şu cevabı aldı: Ben ne bunun şahidliğini kabul e derim, ne de daha eyvel dinlenilen elek trik memuru Raşid Ömerin dediklerini! Kiracılarınızın hüviyetini siz de mi bilmiyorsunuz? Hayır! Muhakeme, başka şahide kaldı ve sandıkçı Mehmedle karısı Fatmanın, kendi lerile ayni evde tam iki ay oturduklannı söyledikleri karı, koca kiracılann kimler olduğu, bir türlü anlaşılamadı, gitti. Bursada kupa maçları Bursa (Hususî) Bursa bölgesi ta rafından tertib edilen Halkevi kupa maçlanna bu hafta Atatürk stadyomunda başlanmıştır. Bursa Gücü ile Ziraat mektebi takımları arasında yapılan maçı Ziraatçiler bire karşı iki sayı ile kazandılar. İkinci maç Muradiye Gencler Birliğile îpekiş takımlan arasında ya pıldı. Muradiyeliler de bu maçı sıfıra sekiz sayı ile kazandılar. Âynca bu hafta Merinosspor sahasında Askerî Lise ile Erkek Lise arasında samimî bir hendbol maçı yapıldı. As kerî Liseliler maçı 2 0 kazandılar. Bayramda Bursada yapılacak müsabakalar Bursa (Hususî) Kurban bajTramında Uludağda yapılacak kayak yarışlarınm birinci, ikinci ve üçüncülerine birer hediye alınmak için Beden Terbiyesi umum müdürlüğü Bursa bölgesine 200 lira göndermiştir. Ayrıca Bursa Bele diyesi de bir (şehir) yarışı yaptırdığın dan mükâfat için Dağ kulübü emrine 50 lira vermiştir. Yarışlar için bayrak, göğüs ve sırt numaraları hazırlanmaktadır. 500 bayrak sopası yaptırılmış ve bayraklar diktirilmiştir. Bunlar ormanlar arasındaki mukavemet yanş yoluna dikilecektir. Slalom denilan teflcnik yanş da bu bayraklardan örülmüş kapılar arasın dan geçmeye mahsus olduğundan ona göre çeşid renkli bayraklar hazırlatıl mıştır. Bu müsabakalara ecnebi tabiiyetinde olanlar giremiyeceklerdir. Anka radan gelecek kayakçılar isimlerini Bursaya bildirmeye başlamışlardır. İstanbul Dağcılık ajanlığının bir tebliğle ilân ettiği müsabakalann yalnız îstan bul bölgesi birincisini tayine matui olduğu bildirildiğinden Bursa Dağcılık ajanı Ankaradan vaziyeti »ormuş ve böyle ayrı bir müsabakanm yapılıp yapıl mıyacağmın bildirilmesini istemiştir. Bayrak malzemesi ve teferrüatı bakı mmdan buna imkân olmadığı söylen mektedir. BajTamda burada Bursa tekaüdlerile İstanbul Matbuat takımının yapacağı müsabakaya da büyük ehîmmiyet ve rilmekteA bu, maç alâka ile beklenmek tedir. ' Daima Doktor Aranıyor Edirne Jandarma Piyade Alayının birinci taburunda çalışmak üzere ayda 126 lira ücretle bir doktor ahnacaktır. İsteklilerin İstanbulda Jandarma On Sekizinci Mıntaka Komutanlığına müracaat etmeleri ilân olunur. (379 )' 19 ikincıkânuu perşembe akşamından itibaren AMBASADÖR Komanî Sadi ve arkadaşları Her akşam : Beyoğlunda eski Salonunda U A L LA ESAD S A L i M Çöl yıldızı M. SEL1M ZEKiYE HANDAN UDi V E D E T Devlet Demiryolları 9 îşletme Müdürlüğünden: Ankarada Resmî Gazete, İstanbulda Son Telgraf ve îzmirde Yeniasır gazetelerinin 6. 8. 10, 12/1/939 tarihli nüshalarile 21/1/939 tarihinde bilmünakasa satın almacağı ilân edilen 28950 travers eksiltmesi için Nafıa ehliyet vesikasma lüzum olmadığı tavzihan ilân olunur. ( 378 ) Uzun zamandanberi beklenmekte olan Filistin radyosu okuyuculanndan Küçük kardeşini öldüren gencin muhakemesi Suadiyede küçük kardeşi Enveri, boynunu çakı ile keserek öldürmekten İstanbul Ağırceza mahkemesinde mu hakeme edilen Hasan Yaseminin mu hakemesi, dün son safhasma yaklaş mıştır. Müddeiumumî muavini Feridun Ba gana, esastan mütaleasını söylemiş, Enverin sarhoş olarak oradaki bir kahveye geldiğini, sövüp saydığım, kardeşi Hasan Yaseminin ve arkadaşlarının ihtarda bulunduklannı, sonradan iki kardeş eve dönerken Enverin Hasana «sen beni kahvede müdafaa edecek yerde başkalarmdan tarafa oldun!» dediğini ve yolda münakaşa ederek ayrıldıklannı anlatmış, eve yalnızca giden Enverin evin önündeki ağacın arkasma saklan dığını, büyük kardeşi yaklaşınca birdenbire ortaya çıkarak başına taş attığmı, üstelik üzerine atılıp dövdüğünü de sabit görmüş ve dolaysile muhakemesi görülen Hasan Yaseminin, ağır tahrike uğradığı mütaleasında bulunarak, 449 uncu maddenin birinci bendine göre ceza tayin edilirken, bu cihetin de gözö nünde tutulmasını istemiştir. Fiatlarda zam yoktur. Telefon : 43766 A T E Ş Ölümle biten kovboy oyunu Beyoğlunda Sıraselvilerde Jozef adlı bir genc, arkadaşı Pariko ile evde kovboy oynarlarken. Jozefin elindeki ta bancadan çıkan bir kurşun, Parikonun gözü altına raslarruş, oyun, ölümle ne ticelenmişti. «Kırbaclı süvari> lilminde gördükleri bir sahneyi taklid sırasmda olan bu vak'adan dolayı Jozef, üçüncü cezada muhakeme edilmişti. 0 aralık, mahkeme bu davayı Ağırcezaya aid görmüş. dosyayı oraya göndermişti. Dün, muhakeme Ağırcezada başla mış, ölenin kardeşi Teodorla öldürenin amcasının oğlu Andon, şahid olarak dinlenilmişlerdir. Teodor, silâh sesini işitince yukan kata çıktığını, odaya girdiğini ve Parikoyu kan içerisinde yerde yatar gördüğünü, Andon da vak'anın nasıl geçtiğini bilmediğini, sonradan işittiğini anlatmışlardır. Daha başka bazı şahidler dinlenile cektir. Galatasarayı Tunusa davet ettiler Tunus spor kulübü yıldönümü münasebetile yapacağı büyük bir spor bayramı için Galatasaray kulübünü iki maç yapmak üzere Tunusa davet etmiştir. P AT I KTA Vehab Ankaragücüne girdi İzmirli Vehab, Ankaragücüne girmiştir. Ankaragücü kulübünde idmanlara başlamış olan Vehab, Harbiye maçmda Ankaragücünde merkez muhacim olarak oynıyacaktır. BASUR MEMELERiNi CERAHATLANMIŞ FiSTULLER ve HER TURLU ILTIHABLARI TEDAVi EDER. Fen Fakültesi Dekanlığından: Biyoloji Enstitüsünde münhal bulunan usta makinistlik yeri için müsabaka imtihanı vapılacaktır. Askerlik hizmetini yapmış olan taliblerin vesikalarile 21/1/939 cumartesi gününe kadar Fakülteye müracaatleri. (374) Çamura uzanan sarhoş otelci Ali Bulut isminde bir otelci, fazlaca konyak içmiş, bu tesirle Sirkecide sokak ortasmda çamura batmıştır. Üçüncü sulh cezadaki muhakemesinde, «has taydım. ondan ilâc olsun diye konyak içtim» demiştir. Fazla sarhoş olduğu için, kendisinden iki lira para cezası almacaktır. Yazan: VİKİ BAUM Mevkuf, müdafaasım yazılı olarak veEdirnekapıdan hareket eden vatman recek, ondan sonra da karar bildirile Süleymanın sürdüğü tramvay arabasına cektir. Şehzadebaşında binen 70 yaşında Sıdıka Dört ay hapis! ve kızı Zehra. Salkımsöğüdde tramvayPangaltıda Eleninin evinden bir vazo dan inmek istemişler, araba durmuş, çalmaktan dördüncü cezada muhakeme Zehra vatmanm durduğu sahanlık+an edilen Tatavlalı Faruğun muhakemesi inmiş, Sıdıka da arka sahanlıktan in bitmiş, dört ay hapis kararı verilmiştir. mek üzere iken tramvay arabası hare kete geçmiş. Kaldırıma düşen 70 yaşınDikkatsiz şoför Karaköyde otomobilini Artin isminde daki kadının kolu sakatlanmış. bir çocuğa çarptırarak çocuğun ölmesiBu kazadan dolayı vatmanla biletçi ne sebeb olan şoför Salâhaddin aleyhi Mehmed, İstanbul asliye dördüncü ceza ne, tedbirsizlik. dikkatsizlikle ölüme se mahkemesine verilmişlerdir. Gayrimevbeb olmaktan takibat açılmıştır. Tevkif kuf olarak muhakemelerine devam ediledilen şoförün tahkikatma, ikinci sorgu mesi kararile, bir şahidin çağpılması için muhakeme kalmıştır. hâkimligince devam edilecektir. giz birer düşmandı. Otamotik telefonun tarifnamesini üstüste üç defa okudu. Parayı, kumbaranm deliğinden atarken parmaklan titriyordu. Telefondaki mınltının «meşgul» işareti olduğunu anlayıncıva kadar epey zorluk çekti. Telefondan vaz geçti. Kahveden çıktı. Bu mağlubiyet karşısında, ve hayatın en basit hâdiselerine meydan okumak imkânsızlığı karşısında, gene gezmesine devam etti. Yağmur başlamıştı; bu da vaziyetin öteki cephelerine uygun düşüyordu. Yağmurdan ıslanmış bir kalabalıgın arasına karıştı ve gelen tıklım tıkhm otobüslerin içinde tenhaca bir tanesini bekledi. Eve geldiği zaman siTsıklam, bitkin bir halde idi. Odasına girdi; yatağının kenarına oturdu. » Kocası henüz işinden dönmemişti. Veronik kapmm eşiğinde göründü; yüzünde, sabahki kadar öfke yoktu: Yumurta ile balık pişiriyorum, diye haber verdi. Peki. Muvafık. Veronik kapıdan çıkarken, ilâve etti. Dadıya söyle, bana KJeron'u ge''•in. Kolu kırılan kadın NEVROZİN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılannızı derhal keser. icabında günde 3 kaşe alınabilir. avaz ihaykırıyordu. Kleron, şeker kutusuna bakarak: Ben nezle olmuşum, dedi. Evelin, onu dizlerine aldı ve bir şeker verdi. Dadı hemen atıldı: Yemekten evvel yemiyeceksin ha! Kleron, birdenbire ağlamaga başla dı. Herşeyi, böyle birdenbire yapardı. Uyuması, yemek yemesi, sevinmesi, ağlaması hep böyle olurdu. Evelin, onun ıgözyaşlarını, ufacık, kırmızı dudakla nndan fırlıyan hıçkırıklan bir müddet seyretti. Ona gıpta ediyordu. Kendi kalbinde biriken, üstüste yığılmış, söylen memiş, itiraf edilmemiş nice şeyler vardı ki, ağlayıp dışan dökememişti. Kurudan bir şeker daha aldı ve Kleron'un ağzma soktu. Bir otomata para ahlmış gibi, kücük, defh'al aglamayı kesti ve gülmeğe başladı. Dadj, canı sıkıldiğını gösteren bir tavırla : Madam küçüğü şımartıyor. dedi ve odadan çıktı. Evelin, Kleron'u kucağına aldı, yüzünü onun incecik ve 6icak saçlarına gömdü, onunla beraber sallanmağa başjadı. Saat yediye doğru çîçek meselesi oldu. Kanı calındı. Evelin, bunu belliV0lirsiz işitü. Hâlâ yatakta uzanmış, yatryordu. Kleron, zıplıya zıplıya odadan çıkmıştı. Ortahk kararmıştı. Sokak fenerlerinin ışığ odaya giriyordu. Evelin, düşüncelerinden ve ıstırablarından kurtulmak için, bir mağaraya iltica eder gibi uykuya sığınmıştı. Kapı çalındıktan sonra, birisi elektriği yaktı ve kapının buzlu camları, aydınlık müstatiller haline geldi. Veronik, mutfaktan sokak kapısına doğru ağır adımlarla yürüdü. Bir ko nuşma oldu. Sonra Veronik, yatak odasınm kapısını tıkırdattı. Hiddetli bir sesle: Madama çiçek getirdiler, diye haber verdi. Bir lâhza içinde, oda, mimozalarm kokusüe doldu. Evelin, karyolasında oturdu ve gece dolabmın üstündeki lâmbayı yaktı. Veronik, mavi mutfak önlüğile, orada, karşısında duruyor, elinde iri bir mimoza büketi tutuyordu. Evelin, hafif bir sesle: Pekâlâ, bırak, dedi. Kalbi çarpıyor, kulaklan uğulduyor, dİ7İerine kesiklik geliyordu. Veronik: (ArJeasi var') Dadı, mavrkretonlar giymiş, burnunun üstüne bir gözlülk oturtmuş, Urson'la meşgul oluyordu. Evelin, dadının elmde, soyulup soğana çevrildikten sonra, tekrar sımsıkı bağlanmış bir paket haline gelen çocuğa baktı. Çekine çokine: Yatırabilir miyim? diye sordu. Urson, gözlerini şaşılatmış, süt şişesiai emiyordu. Kleron, iskemlesinde otu ruyor, önündeki tahtayı yumrukluyordu. Saat üçe geldiği zamarı, ikisi de uykuya dalmıştı. Evelin giyindi ve doktora gitti. Intizar odasında oturdu, eline bir mecmua aldı ve okumadan beklemeğe Saşladı. Kafasında fikir namma hiç birşey yoktu. Doktor arsenik şınngasını yaparken, Evelin öyle dalgındı ki, bunun farkına bile varmadı. Sokağa çrktıktan sonra bir müddet bir çorabcı dükkânının önünde durdu. Maksadı, çorab satm almak de'dı. Ne yanacağını bilmiyordu. «K.en dime hâkim olmalıyım, diyordu; bunu unutmalıyım. Bu bitti. Frank gitti, onu bir daha hiç görmiyeceğim. Bu işe, zihin bile yormak delilik olur.» Kendi nefsine karşı gösterdiği bu şiddetli muameleden sonra biraz ferahladı. Vitrinleri seyrederek Kurfürstendam caddesini yaya yürüdü. Marian'ı özlüyordu. Belki o, Frank'ın ismini telâffuz ederdi. Yahud, onun kibar tavırla rından, yahud da, o ebediyyen kaybolan maziyi şu veya bu tarzda ıhatırlatacak herhangi bir hâdiseden bahsederdi. Frank'ın lâkırdısmı etmek ihtiyacını öyle şid<Jetle duyuyordu ki, bir fevkalâdelik yapmağa karar verdi. Ilk rastgeldiği kalıveye girdi, Marian'ın önce evine, sonra yazıhanesine telefon etti. Bu, o kadar basit bir iş değildi. Evelin, içinde yaşadığı devrin makineye müteallik bütün kadlanna düşmandı. Radyo, te'pfon, otomobil onun nazarnda e*raren Madam başka ayakkabı giyme liydi, demek oldu. Bu kadın, hep üçüncü şahısla hitab ederdi. Evelin için mütemadi bir endişe mevzuu idi. Üstelik bütçeyi sarsacak kadar masrafa boğuyordu. Drost ailesi, dadı tutacak vaziyette değildi. Fakat, onsuz da yapamıyorlardı. Evelin, babasınm kendisine verdiği aylığm mühim bir kısmını, bu müz'ic zaruret için sarfedi yordu. D'dı, Evelin, ıslak iskarpinlerini çrkardı. Kleron, yatağın üstüne tırmandı, annesinin yanına, ve bermutad, yatağın üstünde serili duran kitab, gazete, kutu ve daha başka öteberi >nğınımn ortasına otwdu. Evelin, dadının, çocukla kendisini yalnız bırakmasmı şiddetle arzu ediyordu. Fakat berikinin hiç öyle bir niyeti yoktu. Evelin, mütereddid bir ses.le: Acaba Urson ne yapıyor, bir gidip baksanız, dedi. Dadı, kestirip a<ttı: Urs^n uyuyor. Urson'un kendisine marisus, nrıuay yen bir programı vardı. Uyanık olması a.rzu edildiği vakit mıuT»tazaman uyuyor, odadan gîrer girmez, ilk sözü: kafa dinlemek istenildiği zaman, avaz