17 İkincikânun 1939 CUMHURİYET Serbest fikirler Ilim nedir, âlim kimdir? Yazan: KÂZIM NAM1 DURU Almanyaya ihrac Arazi vergisi edilen portakallar bakaya ve cezaları affediliyor DÖrtyol portakalları Berlinde büyük rağbet gördü Balkan Sefenm: 1912 17 Gerdeli köyünde: (Baştarafı 1 inci sahifede) etsin etmesin rahsil edilemiyen arazi verMüslümanlıkta Allahın binbir adın kıymet verildiği içindir ki gerçek ilme gisi bakayasmm munzam kesrr ve cezadan biri de âlimdir; aliâm da, a'lem de kendini verecek nefis feragatini gösteren" larile birlikte terkinine zaruret hasıl oldenir; bunlar, âlimin mubalâğası, tafdilr lerimiz yok gıbidir. Dörtyol (Hususî) Kasabamızda temuştu. Affın yalnız tahakkuk etmiş aGerçek âlim, hangi ilimle uğraşırsa uğ şekkül etmiş bulunan <Portakal Tarım dir ve Allahın sıfatlarından biri ilimdir. raşsın, herşeyden önce bir takım ruhî ve Satış Kooperatifleri Birliği» tarafından razi vergisi için değil, yukanda bildirdiBu, Allahm öbür sıfatlan gibi insanlarda da bulunur. Fakat benim burada bahse* ahlâkî vasıfları haizdir. Gerçek âlim, ya Almanyada bir firmaya bu yıl mahsu ğrm yıllara aid olmak üzere tahakkuku deceğim ilim, ne Allahın sıfatıdır, ne de lan söylemez; ilminin sahasında hıçbir lünden 17.500 sandık portakal fob Mer icab eden vergiye de şamil olduğu lâyikuvvet önünde boyun iğmez; hiçbir uy sin 100 kilosu 19 mark hesabile satılmış hada zikredilmiştir. halkın anladığıdır. Lâyihanın metni İlim, bilmektir; âlim bilicidir. Halk di durma fikre kıymet vermez. Ondan kin, ve ilk parti 5513 sandık istandard mal sevkedılmişti. Buraya galen malumata Bu lâyihanm metnini bildiriyorum: linde okur yazar olup da bir hayli şey garaz, kötülük beklemeyiniz. Kendini il1 1340 malî yıh başından 1935 bilene âlim derler. Esiriden medreseden mine o kadar vermiştir ki, beşerî ihtirasla nazaran portakallarımızın Hamburga çıkarılmasmdan sonra yapılan muayenesi malî yılı sonuna kadarki senclere aid oyetişmiş olanlara bu unvan verilirdi; hep nn bir çoğu onu alâkalandırmaz. Onlar, neticesinde çürük, bozuk nispetinin anlarak tahakkuk ettirilmij ve bu kanunun sine birden ulema denirdi. Bugün bu başı insanlığı severler ve insanlığa yardım et" Boru sesile uyandık. îkinci bir boru fında toplanıp çömelerek karm doyur * cak % 3 olduğu, evsafınuı mükemmel sanklı âlimler (ulema) kalmamıştır. Ar meği ön vazife bilirler. Bir Pastör, ayni bulunduğu anlaşılmış ve bu hal müşteri mer'iyeti tarihine kadar tahsil edilemc daha... Nefcrler, bu sesi «dağdaki, bağ makta idi. tık Türkiyede bu manasile âlim yoktur. zamanda bütün faziletlerile büyük bir in üzerinde memnuniyet uyandırmıştır miş olan arazi vergisi bakayasının mun daki kocakanlar» tarzmda tercüme ederHer öbekte neş'eli sesler, kahkahalar, îsrail peygamberlerine benzetilen âlimler, sandır. Hamburgda ayni antrepolarda rakib zam kesirleri ve cezalarile birlikte kayıd ler. Bu yükseklikten dağlarm ardıodaki türlü türlü şakalar... tarihin bir köfesinde son uykularını uyu Gerçek ilim, kendile uğraşanı dalma memleketlerden gelen portakalların mü ları terkin olunur. Karadenizm için<len fosforlanan bir haBenim ^ibi lıAmayı ağzmda birkaç yorlar; bir daha hortlamalan da hatıra yükseltir. Gerçek âlimler, şbhret arama him bir kısmınm çürük ve bozuk oluşu Yukarrki fıkra hükmü, mezkur sene va kalbyor sanırdınız. İlk saba halâmetdefa çevirmeğe alışanlar, karavananm gelmez. dıkları halde, şöhret onların ayağına ge~ hatta bazı sandıklarm tamamen bozul lere aid olup da 2566 sayılı kanunun leri henüz belirmişti. Geoenin sonu idi başmdan aç kalkarlar. İştihah noferler Hayır.. Benim burada bahsedeceğim lir. Alçak gönüllüdürler; manasız alâyiş muş olması sebebile imha edilişi görü 6 ncı maddesi hükmüne göre, taksite Yağmur bulutlanmn altında fecir nası vardır ki, midelerinin üğütme kuvvetine ilim ve âlim, halkın bugünkü anladıklan lerden kaçınırlar. Sosyal hayatta, çok de lürken memleketimizden giden porta bağlanmış ve henüz tahsil edilememış o söküyor biliyor musunuz? ^üveneTek lokmayı çiğnemeden yutarlar. kallann böyle ancak % 3 bozuklu zuhur lan (taksiti hulul etmiş olsun olmasm) değildir. Çünkü bugün de şundan bundan fa utangandırlar. Çadırlan bozup, harekete hazırlanm Bir şapırüdır gidiyordu. Kazanlarm etetmesinin başlıca âmili, bu yıl Kooperabilgili olana, veya tıerhangi bir ilim şu ilmi ve âlimi bu gerçek manasile anla" tifın bu işe verdiği ehemmiyettir. Geçen arazi vergisi bakayasile munzam kesir ve cıya kadar ortahk ağardı, dizilerimizi teş rafında az insan kalmıştı. Yemek tevzii cezalarma da şamildir. besinde azçok ihtısas etmiş pratisyenlere yan memleketlerde gerçek ilim teessüs ekil ettik: «îlori, marş!» Bu kurnanda ve bıtmek üzere idi. yıl ayni suretle Almanyaya yaptığımız Bu kanunun mer'iycte girdiği tarihten o borular, benrm hayatıma, hâlâ yaşıhalkm verdiği âlim kelimesi, benim m e v der; bolşevikler, imparatorluğu yıktıkları, portakal ihracatmda çürük nispeti % Bir tüfek sesi! zuuma girmiyecektir. bütün kurulmuş sosyal ve siyasal esasları 17 22 yi bulmuştu. Öğrenildiğine göre, sonra mezkur senelere aid olmak üzere yan şeyler ilâve etmişlerdir. Birçok tüfek sesi ve kurşun vızıltısi... Bahsedeceğim ilim fransızca scien devırdıkleri, bir ideolojı namına daha bir portakallarımızın Almanyaya çok az çü yeniden arazi vergisi tahakkuk ettirile Işte muhaTebe, mu'harebe, dedığimiz Dümdüz bir yerde, tortop bir vaziyette ce'ın, âlim de fransızca savant'ın karşılı çok işler yaptıklan halde Pavloff adında rükle varmış olmasma ve bu halin mem mez. baskına uğramıştık. 2 Vergi miktannı anlamak için şeyi bugün göreceğiz. ğıdır. Şu halde önce ilimden, sonra da â" ki fizyoloji âliminin kılına dokunmamış nuniyet uyandırmış bulunmasma rağBugün, vatanımızın selâmeti, milletimüracaat eden emlâk sahiblerile yeniden Acı bir feryad, büyük bir yaygara, bir limden bahsediyorum: lar, bilâkis ona her türlü ilmî ihtiyaclarını men ambalâjlanrmzın üstün körü ve itimizin istikbali hallolunacak. Bız karşı vaveylâ duyuldu. Yahudi şivesile daima îlim (science) kısaca şöyle tarif oluna tatmin edecek, ve ilmî araştırmalarını nasız yapılması, alıcı üzerinde hiç de iyi inşa olunmak veya kıymeti artınlmak mrzdaki düşmanla boy ölçüşeceğiz. Bel tekrarlanan (vuruldum, vuruldum, vubilir: «Bir neviden hâdiseleri bir yere kolaylaştıracak yardımlarda bulunmuşlar, tesir bırakmamıştır. Maamafih mütea veya azaltılmak suretile vukuat gönnüş ki öeleceğim. Arkamızda bıraktıklarımı ruldum) sesi... Simento, kurşumı yemif, toplamak, sınıflara ayırmak, aralarındaki öldüğü vakit de en büyük bir ideoloji kıb partilerde ve bilhassa önümüzdeki olan bina ve arazi için bir defaya mahsus olmak üzere sahiblerine tcbliğ olu zm bize bağladıklan ümidleri bugün ya kıvranıyor. münasebetleri aramak ve münasebetleri kahramanı kadar onu şerefle, şanla kal mahsul yılı ihracatında bu noktaya da lüzumu derecede dikkat edileceği kana nan tezkereler mukabili almmakta olan kıracağız, ya tahakkuk ettireceğiz. Bü Yaylim ateş baskm halinde başlayınidare eden kanunlan bulmaktır.» Şu hal dırmışlardır. ati mevcuddur. Filhakika, müstehlik pi tezkere bedelleri de vilâyet Hususî İda yük bir tarihin son yaprağını bugün ya ca yalnız Kuzguncuklu Simento kaça J de ilim, umumî birşey değildir. Ortada Gerçek ilim böyle rağbetlerle teessüs yasalarda, ihrac mallarımızı rakib mem relerine devredilmişlerdir. kirleteceğiz, ya parlatacağız! mak göstermiş, yerinden fvrlamış, ilerinevi nevi ayrılmış hâdiseler vardır. Bu hâeder. Üniversitemiz kurulduğu vakit on leketlerin mallarüe mükayese edince, Malsandıklarında mevcud olan tez AskerleT bugün birbirlerine nekadar deki deremsi bir yere can atmağa kadiselerden, meselâ bir nev'e aid olanlar " dan böyle işlerin başlangıcını ümid etmiş" ötedenberi mallarımız evsaf itibarüe çok kercler, parasız olarak Hususî îdarelere kardeş. Nekadar candan. Hepsinin yürar vermiş; hafcuıki bizler, tecrübeli ondan birazını sıralıyabiliriz: Sühunet (sıtik; büyük âlim diye memleketimize ge defa üstün çıkıyor. Lâkin, her nedense, devrolunur. zünde temiz bir vicdanın panltısı akse başıların kumandasına tamamile itaat e' caklık, soğukluk) hâdiseleri; inbisat ve tirttiğimiz adamlar, aradan beş yıl geçtiği ambalâj işine ve ambalâjın müşteri psi3 1901 sayılı kanunun 17 nci diyor, sağlam bir yüreğin erkekliği gö derek, olduğumuz yere, bulunduğurruız takabbuz hâdiseleri v. s. Bımlara benhalde, henüz bir Türk ilmine esas kurdu kolojisinde yaptığı tesire pek o kadar emaddesi mucibince vilâyet Hususî 1da rünüyor. va7İvette uzanmıştık. zer birçok tabiî hâdiseler vardır ki hepsi" ramamışlardır; içlerinde bu meziyeti taşi" hemmiyet vermediğimiz için nur topu relerinin Maliye Vekâletine vermeğe Telâş, heyecan, teessür alâmeti yok. ne birden (fizik hâdisesi) derler. Işte bu Fakat, bu ates baskını, üzerimizde pek yanlar bile, anlaşılamadıklan bir muhitte gibi mallanmız, ambalâ]'ı düzgün ve caGüneş doğarken, dağdan aşağı, uzun fena tesir yaptı. İnsan kendisini müdafaa hâdiseleri tasnif eden, münasebetlerini azib, fakat evsafça bizimkilerden aşağı mecbur olduklan tahrir masrafı alınmaz. kaldıklarmı görerek, gidecekleri yolu şa2901 ve 3161 sayılı kanunlara göre, ve dehşetli bir yılan gfci süzülüyorduk. edemez ve ne yapacağmı bilemezse, kurrakib mallar kadar ekseriya tutunamırıyan ve bunları idare eden kanunlan bu~ şırmışlardır. yor. Bu mütearifeyi pekâlâ bilen porta sarfedlimiş ve tahrir neticelerinin her vi Bir yol, hatta bir patika üstünde değil şunlar.n havada çıkardıklan vahşi seslerlup ortaya çıkaran bilgiye (fizik ilmi) Bu iddiamı vakıalarla tekzib edecek kal kooperatüi, istandard hususunda lâyette tatbik mevkiine konulmasına ka dik. Bilmem bu iniş nekadar sürdü; Gerderler. den pek fazlasile korkuya kapılıyor. Kıbulunursa, söz veririm ki gider onun elini gösterdiği muvaffakiyeti ambalâjlarda dar sarfedilecek mebaliğ, umumî bütçe deli köyünün içine girdrk. Tabiatte fizikî hâdiseler gibi, kimyevî, pırdanamıvorduk. Baş kaldnrıp etrafa ba öper ve gene bu sahifelerde ondan ö'zür da gösterecektir. Buna eminiz. Gene Al ye konulacak tahsisatla mahsub olunur. Burasınm, deremsi bir yerde ve solu kamıyorduk. cevvî, nebatî, hayvanî... hâdiseler ve bü" . ler dilerim; çünkü ben bu iddiamı kendi" manyadan alınan mevsuk malumata gömuzda kalan hafif bir yamac üzerinde tiin bu hâdiseleri kendi nevileri dahilinde Acaba ne oluyordu? Simentonun akımi göstermek veya herhangi bir adamı re; paskalya yortularında piyasaya çı» Diyarbakırda bir kaplan olduğumı hatırlıyorum. Köyün içinde, beti ne zaman bize gelecekti> ayn ayrı mütalea ve tetkik eden ilimler tahkir etmek fikrile değil, yurdumun ger kanlan portakallarımız umumî bir rağyoldan yüksekte yanyana iki e\in önünvardır. Bu ilimlerle uğraşan ve hâdisele" öldürüldü Vurulmağı ve ölmeği göze akJnrnış çek ilmi edinme sahasına girmesine bir bete mazhar olduğundan, Dörtyoldan en rin tetkikînden yeni neticeler elde eden Diyarbakır, (Hususî) Diyarbakınn deki bahçeyi andıran dar bir açıklıkta, adamlardık. Fakat böyle pisipisine degeniş mikyasta portakal taleb edilmesi yol açmak için ortaya sürüyorum. adamlara da âlim derler. Böyle olunca, mukarrerdir. Lâkin, öyle zannediliyor Küçük Kadıköy nahiyesinde sabaha boyasız tahta bir masa etrafında toplan ğil... Bu hal, iki ,üç dakika süjdü; bizim Beni yalancı çıkaracak zatı bekliyo ki, ihraca müheyya portakallarımız, Al karşı altı köylü tarlalarına gitmek üzere mış, yüksek riitbeli zabitler, bizi seyartık bildiği bir yabancı dilin yardımile o bölük kumandanının sesi işrtildi. manyadan vuku bulan ve vuku bulaca iken ansızın iki buçuk metre uzunlu rediyorlardı. Bunların, göğüs bağırlarının dıl âlimlerinin yazdıklan eserleri okuya rum: Buyursun, meydan onundur. KÂZIM NAMt DURU ğı muhakkak olan bu talebleri bu yıl ğunda bir kaplanm hücumuna maruz açık ve tuvaletlerinin eksik olduğundan, rak kafalannı dolduran ve onlara yeni hiç karşılayamıyacaktır. Maamafih Alman kalmışfır. Bu müthiş, hayvanın anî ta uykudan yeni uyandıklan ve geceyi de Ege mıntakası muallimlerinin birşey eklemeden olduklan gibi alıp bize yanın, portakallarımıza gösterdiği bu arruzu karşısmda köylüler derhal üzer rahatsız geçirdikleri anlaşıhyordu. Yeni Konya Valisi toplantısı nakleden adama âlim demek elbette doğrağbet. yurdumuzun bu bolgesinde. por lerinde bulunan silâhlarile kaplana salKonya, 16 (Hususî) Yeni Konya Turgudlu, (Hususî) Turgudlu, Saru olmaz. T a m bunlann mukabilinde ve bizim takalcılığın terakki ve inkişafına en can dırmışlar ve uzun bir boğuşmadan sonZiya Gökalp merhuma gelincîye ka Valisi Nazif bugün gelerek vazifesine sağ tarafımızda küçük bir süvari kıt'ası ihli. Alaşehir muallimlerinden mürekra hayvanı oldürmeğe muvaffak olmusı bir teşvik olacaktır. başladı. keb bir grup, ayın sekizinci pazar günü dar, birçok münevverlerimizin Avrupa ardır. Kaplan Diyarbakır kuduz hasta vardı ki tere boğulmuş atlann ve ellerinManisada merkez muallimlerile birlikte eserlerini hanl harıl okumalarma ragmen, nesine getirilmiştir. Burnın cenubdan deki mızrakları yana sarkan binicilerinin bir toplantı yapmışlardır. Ayın yirmi iilmi bu manada anlıyamadıklarını biliriz. gelen serseri bir kaplan olduğu tahmin halinden, bir keşiften henüz geldıkleri ve kincı günü de ayni meslekdaşlar Turgudedilmektedir. Ne yazık ki, Ziya Gökalptanberi de il" gene gidecekleri belliydi. Camur. atlann uda ikinci bir toplantı yapacaklardır. min hâlâ bu manasmı anhyan üç beş kişikarnını kap'amış ve süvarilerin kabalak îçtima. Maarif Müdürü, Rauf tnamn riDenize düçen kadın den başka kimse yoktur. Olsaydı, onlar, lanna kadar sıçramıştı. yaseti altında yapılmaktadır. Bu içtimatzmir, (Hususî) Fatma namında bir ilim dünyasının her yerinde tanılır ve eBurada gördüğümüz zabitlerin >biz e arda meslekî hasbihaller, terbiyevî müişçi kadın, Alsancakta çalıştığı fabrikaserlerinden bahsedilirdi. nakaşalar vapılmakta ve azamî istifade ya giderken, Rıhtım kenannda ayağmm ğer brr vücud isek bize can olduklarını, temin edılerek tam bir kaynaşma husule Hindistan gibi, uzun zamanlardanberi kaymasile denize vuvarlanmış. o sırada iz'an olduklarını anlıyorduk. İnsan canıgelmektedir. Turgudlu muallimleri, büesaret altında bulunan birçok kavmiyetavni yerden gecmekte bulunan lise ta nı nasıl severse, biz d« onlara öyle yük hazırlıklar içindedirler. Ayda iki üç lere, en eskisinden tutunuz da en yenisine lebesinden Refik narmndaki gene, he muhabbetle bakarak akıp geçtık. Taşhklı defa muhtelif kaza merkezlerinde bu kadar birçok dinlere tâbi bulunan bir men denize atılarak zavallı kadmı bo bir dere yatağını andıran dar bir yoldan toplantıların tekerrür etmesi de takarğulmaktan kurtarmıstır. millet içinde bile Nobel mükâfatmı alma" bir açıklığa geldik. rür etmiştir. ğa muvaffak olan fizik âlimi vardır; faBurada kazanlar kurulmuş ve kavurölüm kat bizim, Türkiye dışında bir keşfi, bir ma haşlaması hazırlaramıştı. Askerin ha Galatasaraylılar Cemiyetinm Kaptanı Derya ,Ateş Mehmed Paşa rekâtta ve harbde en çok düşündüğü şey eseri tanman âlimimiz yoktur. Körler kongresi mahdumu Bahrıye Mıralaylığmdan mü (karnını doyurmak) tır. İşte bizim kardünyasmda tek gözlüler hükümdar olursa tekaid Mehmed Galib Ateş, dün irtihal Galatasaraylılar Cemiyetinden aldığıbizde de bilgi satıcılık (malumatfüruş nımızı doyuracaklar. Burada yiyeceği eylemiştir. Cenazesi bugünkü salı saat mız bir tezkerede bu aym 29 uncu paluk) la kendini âlim gösterenler bulunur 14 te Erenköyünde Hamam sokağmdaki miz yemek, acaba icimizden kaçının son zar günü, öğleden sonra, saat ikide, Gave ne yazık ki bunlar bu şekil ve surette nafakasıdır? Kazanlarm etrafmda siTa atasaraydaki Reşidpaşa apartımanmda, Devlet Demiryollarının Sirkeci garında inşa ettirdlği yeni banliyö peronu 94 numaralı köşklerinden kaldırılarak dahi âlim tanılır ve kendilerine bu büyük sız tarzda toplanan neferlerden gözaçık ^emiyetın senelik kongresi toplanacağı ile bagaj dairesi dün açılmıştır. Yeni binanm orta kısmı kişelerle geniş bir stasyonda Zihnipaşa camiinde namazı kıymet verilir. Bundan ötürüdür, yani salonu yan kısmı bagaj dairesini ihtiva etmektedir. Yukandaki resim. peron ılmdıktan sonra Karacaahmeddeki aile lığı edenler karavanayı doldurtmakta ve bildirilerek azanın teşrifleri rica edil» gercek ilme değil de malumatfüruşluğa ve bagaj dairesini gösteriyor. yanına getirdiği mangası da bunun etra mektedir. cabrine defnedilecektir. Yazan: Y. MAZHAR AREN Ateş boyuna giderken uğradığımız baskın Düşmanın yaylim ateşi karşısınde ktndîsini kurtarmak istiyen Sîmento ağır yaralanmış, kıvır kıvır kıvranmaya baslamıştı SELMA ve GOLGESİ Tefrika : Yazan : Seruer Bed'ı 1 Ne kadar güzel şeyler söyledin, gelıyordu? Son vapur kaçarsa ne yapacaktı? Şerif bu gece evinde yoktu, îstanHalim! dedi. Onun senli benli hitab edişi, «Halim» bulda, teyzesinde kalacaktı. Halim ona diyişi ve sesinin gururla şefkati birleştiren gidemezdi. Ertesi sabah eve doktor gelevakur yumuşakhğı ne harikulâde bir şey cekti. Halimin bulunması lâzımdı. Andi. Halim gözlerini sımsıkı yumup açtı. nesinden kan alınacaktı. Sonra Fenha... Ufuk... AUahım! Sonra Nevzad... Bu Ne söylediğini pek hatırlamıyordu. sergüzeşti burada bırakıp kaçmak lâzım Ne söyledim? diye mmldandı. Omrümde hiç kimseden duyma geliyordu. Fakat saatine bakmağa bile cedığım şeyleri söyledin. Beni benden faz saret edemedi. Karşısında saatin ve dünyanın hatırlanmasını affetmiyen bir kadın la anhyorsun, Halim. vardı. Halim, ihtiyarsız, bir elini öteki Halim birdenbire eğildi ve onun elini bileğindeki saatin üstüne kapadı. Selma öptü. bu hareketi görmüştü. Gözgöze geldiler. Gene biraz başı dönüyordu. Hâlâ içiHalim, bütün endişeleri keşfedilmiş gibi ne daldığı rüya halinden çıkamamışt'. utandı. Galiba yüzü kızarmıştı. Etrafına baktı: Selma sordu: Neredeyim? dedi. Nen var? Sonra bir elini alnına götürerek, sayıkHalim yalan sövliyemiyeceği için celar gibi: vab veremedi. Şimdi yüzünün kızardığını Ne güzel bir hal içindeyim, Alladaha iyi hissediyordu. Birdenbire kol hım! dedi. Fakat, kader ona bu güzel hali çok gör saatini bileğinden çıkardı ve olanca kuvmüs gıbi birdenbire içinden aynldığı dün vetile odanın bir köşesine attı. vaya aid vazifeleri hatırladı: Saat kaça Ağır ağır doğrulan ve yanbeline kadar açılan Selma Halimı kucakladı. bütün yarınlar?.. Bu yalıdan çıkmağı ve bir daha buVe yanm saat somra, giyinmek için raya dönmemeği de havsalası almıyorkalktığı zaman, Halim uyuyordu. Selma biraz sonra odadan çiktı. Halim göz du. Ona bu yalının dışansında geçen bülerini açtığı zaman yanında Selmayı gö tün hayatı şimdi nekadar zavallı görii remedi. Başında gene bir sersemlik, fa nüyordu: Boş hayaîlerden, piyasasız ve kat bütün vücudünde tatlı bir eziklik var alıcısız bir edebiyat metaını yığmak için dı. Yumruklarile gözlerini uğuşturdu. verilmiş nafile emeklerden ve ne karıBiraz evvel kol saatini çıkarıp attığını sırun, ne de kendisinin pek de muhtac unutarak bileğini gözlerin* yaklaştırdı, olmadıklan fuzulî bir refahı temin için fakat ne yaptığmı hatırlayınca, dirseği yaşadığı iş hayatından hicbir an ve hiçüstünde doğrularak etrafına bakındı. Kü bir safha, şimdi ona cazib gelmiyordu. çük dolabın ü^tündeki saat sekizi yirmi Selmayı görmekten başka hiçbir zevki beş geçiyordu. Halim fırladı ve ne ya yobtu. Ancak, uğrunda en büyük alçakpacağını bilmeden, yalıdan çıkacakmış hklan yaptığı kadının yanında teselli bugibi hazırlandı. Sonra odanın içinde do laıbilirdi. Çünkü aralarında bir nevi suç laşarak ne yapacağını düşünmeğe başla ortaklığı vardı. dı. Geceyarısı bile olsa Çubukludam IsKendi sigaralanndan birini yaktı. Koltanbula dönme'k tamamile imkânsız bir tuğa oturdu. Ayaklarını uzattı. Yalının şey değildi. Fakat başmın o sersemliği i içinde ve dışında çıt yoktu. Ne sergü çinde bile Selmanın sözünü hatırlamıştı: zeşt! Zavallı Nevzadm iddialannı ha«Yat,ağımm sıcaklığım çalıp kaçanlardan tırlıyordu. Bunu düşünmek Halimi biraz bıktım.» Şüphesiz bu bir hırsızlıktı. Fa teselli etti: «Günah benden gitmez mi? kat bunun bir hrsızlık olmaması için dedi, rtekadar ısrar etti, nekadar teşvik Halimin herşeyi feda etmesi, anasıından etti beni Nevzad! Samimi ise, kendine başlıyarak karısını, çocuğunu, dostunu, ölçüsüz güvenişin, samimî değilse hilesiherkesi ona kurban etmesi lâzımdı. Hem nin cezasını çekiyor.» Şimdi Halim, akıl n« olacak? Geceyi yalıda mı geçirecek? ve muhakeme denilen şeyi de kendi alSonra? Yarın ve onun peşinden gelecek çaklığına iftirak ettirmeğe başlamıştı. Ahlâksrzhk ne kolay mazeret bulur. Bahane mi yok? Halim bunu da hissediyor ve bir an teselli diye kabul ettiği merhemin altındaki vicdan yarası tekrar sızlamağa başhyordu. Birkaç defa kapıya baktı. Selma hâlâ görünmüyordu. Halim onun yanında olmak için gittikçe zaptolunmaz bir hale gelen kuvvetli bir arzunun pençesinde idi. «Ne oluyorum? dedi, beş dakika bile sabredemiyorum. Gelmemesi ihtimali yok ya...» Başmı koltuğun yumuşak marokenine bıraktı. Bu teslimiyet hali, ona zevkin tatlı ve hain diktatörlüğünü kabul ettiren bir itaat telkin ediyordu. Kendini bıraksa ne olabilirdi? Ann«si de, karısı da mulhtac insanlar değillerdi. Hatta ikisi de, ayn ayrı, zerrgin sayılabilirlerdi. Hastalığı olmasa annesi Halimin aynhğııva çoktanberi altşıktı. Ferihaya gelince kıskanc bir kadın değildi. Kocasından pek çok ihanetler gören annesmin tevekkülüne tevarüs etmiş olması lâzımdı. Belki de bunun için Halimi daima serbest bırakıyordu. Kaç defa, bir mecliste, kan koca hürriyetmden bahsedilirken, Feriha «zorla güzellik olmaz!» demiş, Halimin hiçbir hareketine karışmadığını iftıharla söylemi|ti. Halim bu düşünceleri arasında gülümsemekten kendini alamadı. «Ne âlâ şey! Bütün mes'uliyotleri kendimden başka herkese yüklemenin yollanoı buluyorum!» dedi. Sonra alnı bımrçtu ve gözleri daldı. Yalıya ilk defa yalnız geldiği gün duyduğu kuvvetli koku onu uyandırmıştı. Başını arkaya çevirdi, Selmayı gördü ve sıçradı. Ayağa kalkb. Kadm, bir kelime söylemed«n onu e« linden tutmu?, tek kanadlı bir kapıdan geçirerek bitişik odaya sokmuştu. lşıgı yakb, Halime geniş bir drvan gösterdi, onu öptü ve gene bir kelime söylemeden odadan çıktı. Halim divama uzanmadı ve gezinerek odaya bakb. Burada eskd bir kütübhane, eski bir esvab dolabı, yeni bir drvan, başucunda bir küçük komod ve üftünde bir gece lâmbası vardı. Bitişik odadaki sobanm borusu buradan geçiyordu. Halim divanın kenannda birkaç kitab gSrdü. Eğilip onlan aldı ve kapaklannı açmca hepsinin üstüı»de «Nevzad» imzasmı gördü. Titremekten kendini alamadı* lArtutst var) I