16 tkincikânun 1939 CTJMHURÎYET ÇOCUK VE TERBİYE: Ideale doğru Yazan; ALİ KÂM1 Ideal, vasıl olunamıyan kemal mertebcsidir. llimde, san'atta, felsefede, ahlâkta ne kadar tekemmül etsek gene hâtıfî bir sesin kulağımıza: Yiihsel ki bunun da feüki vardvr. mısraını fısıldadığını duyacağız. îdeal serab gibidir. Ona doğru yürünür, fakat hiçbir zaman varılamaz. Terbiyede de böyle. Ideal terbiye olsaydı kusursuz çocuk ve insan da olurdu. Halbuki insanların en iyisi kusuru en az olanı demektir. Hiç olmıyanıdır detneye kimse cesaret edemez. Aile, mekteb, soy sop, içtimaî muhit gibi fiziyolojik, psikolojik binbir tesir altında bulunan çocuğun ideal bir terbiye görebilmesi için bunların hepsinin ideal mertebeye varmış olması icab eder. Bu ise ancak bir hayal ve bir ideolojidir. Elverir ki biz istikametifnizi alalım, ideaIe doğru yürüyelim. Tersine bir yol tutturmıyalım. Tarsusta yapı kooperatifi kuruluyor AKYÜZ DüYDUNUZMU ? Altmışından sonra! Çifte felâket babalarını taklid ederler. O halde bizim onlara iyi bir örnek olmamız ne kadar lâzımdır! Kız çocukları analarından gördükleri şefkat ve ihtimamı, aynile bebeklerine gösterirler. Onlan emzirir, uyutur, soyar, giydirir, hatta canh imiş gibi, onlarla konuşurlar. Kendisi annesini nasıl seviyorsa bebeğinin de kendisini öyle sevdiğine kanidir. Anası veya analığı tarafından bir teviye horlanan çocuk da içiene içlene ölmezse bu hale alışmış, yüreği katılaşmıştır. Bugün bebeğine, yarm arkadaşına, daha sonra bütün insanlara karşı hoyrat, haşin, ters olur. Onda bu karakteri kim yaratıyor? Biz mi, tabiat mı? Yalnız tabiata yüklenmiyelim. Biraz da biz. Hatta daha ziyade biz. Çocuğun ahlâk ve seciyesi göreneklerle teessüs ve inkişaf eder. O, anasını babasını.. bilhaîsa anasını sevmekle başkalannı da sevmeğe alışacaktır. Ogüst Kont'un dediği Evvelki yazımda karı koca arasındaki gibi kadın beşerle insaniyet arasında bir dirlik düzenliğin çocuklar üzerindeki ter mutavassıtür. biyevî tesirinden bahsetmi|tim. Dirlik düideale doğru yürümesîni bilen normal zenliğin müspet tesiri yanında geçimsizlik bir ailede çocuğa örnek olacak iyi bir lerin de menfi tesirleri olduğu inkâr olu muhit teşekkül eder. Fakat bu da kâfı denamaz. Geçimsizliğin sebebleri vardır. ğildir. İyi bir muhitte yetişiyor diye çoSebebleri elbirliğile izaleye çalışmak lâ cuğu kendi haline bırakmak ve pedagozım. Çünkü onlar endirekt olarak gene jik müşahedelerden uzak tutmak doğru çocuğun terbiyesinde birer âmil demektir. olmaz. Bu müşahedelere ehemmiyet veKıskanclık; nobranlık, inad, «benim sö ren ana baba görceklerdir ki iyi bir muzüm olsun» iddiası gibi psikolojik sebeb hit içinde yetişmekte olmalarına rağmen lerden ziyade ekonomik sebeblerin mü çocuklan üzerinde sık sık otoritelerini kul* him bir yer tuttuğunu itiraf etmelidir. lanmak mecburiyetinde kalacaklardır. Türkçesi karı koca kavgalannın çoğu pa Bütün muvaffakiyetleri bu otoriteye bağrasızhk yüzünden oluyor. Bunun muay lıdır. Zaten kendileri de cemiyetin maneyen bir hududu yoktur. Asıl parasızlık vî bir otoritesi altındadırlar. İçtimaî muaile gelirinin masrafa yetmemesi demek hitin, an'ane ve âdetlerile yerleşen bu otir. Bunun için ya geliri arttırmak, ya mas toritesini hangimiz hiçe sayarsak derhal o rafı kısmaktan başka çare olur mu? Ge muhitin tenkidine, muahazesine çarpılırız. çimsizlik ve kavga buna bir çare değildir Normal kimselerde ve ailelerde bu tenkid ki baş vuralım. Ailenin içtimaî seviyesine, ve muahaze hanra gelmeden işler yolunmüsrif veya muktesid olmasma göre ihti da gider. Çünkü iyiye, doğruya, ideale yac listeleri arasında büyük farklar görii doğru gidilmeye alışılmışhr. lür. îktısad ilminde sözü geçen loi d'airain içtimaî muhitin otoritesi, eski tabirile (tunc kanunu) işçiye ancak yaşıyabileceahlâkî müeyyidelerin asırların doğurduğu ği kadar ücret verilmesine taraftardır. Sosyalizm ve amele grevleri bundan do tecrübelerle birleşen irade kuvvetlerinin ğuyor. $imdi böyle bir işçinin ihtiyac lis bir muhasalasıdır. Tarihe kök salan bu tesi yanında yalnız mevsimlere, günlere (bütün) ün ufak bir parçası demek olan değil, hatta günün muhtelif saatlerine gö aile otoritesi de, frensiz kalmamak şarre tuvalet ve elbise değiştirmeyi lüzumlu tile, aile büyüklerine düşer. Evet, frensiz gören sinemah, tiyatrolu, ototnobilli ve kalmamak şartile! Çünkü açık haksızhkkürklü paltolu ihtiyac listeleri vardır. Her lar çocuklarm da gözünden kaçmaz. Aikisi de parasızlık meseleleri çıkarabilir. çık haksızlıklar ve büyüklere yakışmıyaBuna çare olmak üzere fazla çalışarak ge cak densizlikler.. Ana baba ve çocuklar, liri arttırmak mümkün olursa ne âlâ ! kaynana, görümce, daha kimler varsa Mümkün olamazsa ihtiyac listesini irada sofra bajında toplandıkları vakit neş'eli göre uydunmak ve bu yüzden boşuna üzü bir samimiyet havası içinde güle konuşa lüp didinmemek daha âlâ bir hareket olur. yemek yemenin hazim ve sıhhatle ne kaYalnız masrafı irada uydurmak da kâfi dar alâkası olduğunu bilmek için doktor değildir. Karı koca başbaşa verip aile büt olmaya lüzum yoktur. Sonra, hele sofra çesini ve ihtiyac listesini tanzim ederken başında sinirlerin boşanması, kızıp soframillî bir borcumuz olan ekonominin de dan kalkmalar, yahud yemeğe danhp payını çıkarmah ve kara günleri hesaba gelmemeler, büyüklere içerleyip öfkesini katmalıdırlar. Zaten onlar düşünseler küçüklerden almalar, huysuzluklar, hırkendi rahat ve saadetleri için her pürüzlü çınlıklar, baş ağnları, çatkılar, asprinler, meseleyi sinirlenmeden, sinirlenmeye va piramidonlar filânlar... Bunların da hazkit kalmadan halledefler. Devletlerin yap ma ve sıhhate ne fena tesir ettiğini biltığı gibi, aralarmda antant yaparak har miyen.. hatta, belki de tecrübe etmiyen bin önünü almak, kavgaya tutuşmaktan yok gibidir. bin kere hayırlı olduğunu tecrübe onlara Çocuklarımızı ideale doğru götürmek gösterecektir. îki tarafm da hüsnü niyetiçin önce kendimiz o yolun yolcusu olle itilâfa yanaşması ideale doğru yürümalıyız. mesi demektir. Çekişmeler zail olmalıdır Ali Kâmi AKYÜZ ki çocuklara karşı borclarımızı huzuru kalb ile ödeyebilelim. Once onlara bakmak, büyütmek, sıhhatlerini korumak, Sıvasta Akşam Kız San'at muhtac oldukları şeyleri tedarik etmek okulu açıldı lâzım. Sonra çocuklarm kafaları da besSıvas (Hususî) Büyük emekler sarlenmek ister. Onlarm tahsillerini diişünfıle yapılan Akşam Kız San'at okulu mek, yetişip ileride faydalı birer unsur nun açılma töreni yapılmıştır. Törende olmalarını temin etmek ödevindeyiz. En Valimiz Nazmi Tokerle birçok davetlimühimmi çocuğun ahlâkını, temayülâtım ler hazır bulunmuştur. Törene okulun göz önünde tutmak, kuvvetli bir seciye, geniş bir salonunda Maarif müdürii Cekuvvetli bir irade ile nefsine hâkim olma mal Gültekinin söylevile başlanmıştır. sını temin etmektir. Fakat bu ideale doğ Okulun şimdılik 150 talebesi vardır. Bu ru yürümek yalnız bunu istemekle olmaz. miktann daha yükseleceği de umul İstetneye gelince onu her ana baba ister. maktadır. Sıvas kadmlarınm yeni bir iş Muvaffak olan ise binde bir bile değildir. ve çalışma yuvasma kavuştuklarmdan dolayı çok sevinc duymakta oldukları Çocuklar farkında olmıyarak analamı muhakkaktır. Kooperatife şimdiden 79 ortak kaydoldu Tarsus (Hususî) Profesör Yansen'e yaptınlmakta olan şehir plânma uya cak şekilde. kasabamızda yüz evlik bir mahalle kurulması fikri üzerinde işlenilmekte idi. Bu tetkikler son zamanda müspet bir safhaya girmiş sayılabilir. Yüz ortaklı bir yapı kooperatifi kurulması kararlaşmıştır. Kurulacak yapı kooperatifine 79 uzman kaydolunmuş tur. Yapılan evler, Ankarada bahçeli evler kooperatifinin kurduğu evlerin, muhitimizin hususiyetleri gözönüne almarak tadili suretile ve birkaç tip üzerinden olacaktır. Bu teşebbüsün tahakkuku takdirinde, Tarsusumuzun en mühim bir ihtiyacı karşılanmış ve kasabamız modern tesisatlı yepyeni bir mahalle kazanmış olacaktır. Yazan: Selim Sırrı Ben spora başhyabılır miyim? derler. Ben de cevab ve ririm. Önce kendinizi bir tabibe güzelce muayene ettirip vücudünüzde hareke te mâni olacak bir arıza bulunmadığını öğreniniz ve sonra spora değil, cimnastiğe başlayınız. Yani vücudünüzün hareket gıdasını tedricen ve ihtiyac nis petinde verınız! derim. Nasıl her yaşta yüzümüzü yıkamağa mecbursak, vücudümüzü de her yaşta hergün bir sistem dahılinde işletmeğe ve uzviyetin hareket gıdasını vermeğe mecburuz. Yaşlıhkta kanm deveranı ağırlaşır, damarlar uzviyete lüzumu kadar gıda götüremez bir hale gelir. Kalb adalesi yorulur, fazla şiddete, devamlı sâye tahammülü azahr. Bir çocuğa v«:ya bir delikanhya kanın deveranını tesri için tavsiye ettiğimiz şiddetli ve yorucu ekzersizleri yaşlanmış bir kimseye yaptırmaktan sakınırız. Fakat altmışından ?onra adalelerini yormadan, uzviyeti büyük sarsıntılara uğratmadan yapılan münfeil (passif) ve harakî (actif) cimnastikler vardır. Bu (deveranı dem ekzersizleri) kalbi yormadan adaleleri işletir ve ek seriya (passif) mahiyette olan masajlarla başlar. Altmışından sonra en çok korkulacak şey büyük cehd sarfını icab ettiren şiddetli hareketlerdir. Meselâ birden koş mak, yüksek bir yerden atlamak, ağır birşeyi bir hamlede kaldırmak, ıkınarak birşeyi çekmek veya dayanmak. Hulâsa kanın ihtıkanını, nefesin inkıtamı mucib olan mümarese bu yaş için tehlikeli dir. Şehirlerde yaşıyan ve yaşları kemali bulmuş olanlar, köylüler gibi temiz hava ile ciğerlerini hergün yıkamak fırsatmı bulmadıklarından onlara en çok lâzım olan nefes cimnastikleridir. Yani ciğerler vasıtasile kana bol oksijen vermek. Bu nun için de ciğerlerin ve cildin teneffüsünü temin etmek icab eder. Nefes cimnastiklerinde biri aktif diğeri pasif olmak üzere iki prose de variır. Aktif olanda kolları yandan yukarı kaldırarak göğüs kafesini iyice açarak ci ğerlere tedricen bol hava sevketaıek ve gene yavaş yavaş kollannı indirirken bu havayı çıkarmak. Bu hareketleri hafif yorgunluk doyasıya kadar vezin ve a henkje tekrarlamahdır. Pasif nefes cimnastikleri bir yardımcı tabıbin veya bir mütehassıs muallimin, cimnastik yapanın kollarını tutup işleterek yaptırdığı hareketlerdir ki bunlara İsveçte hasta cimnastikleri adı verilir. Cildin teneffüsünü temin eden cimnastikler pijatna üzerinden yapılan masajiar ve kolonyalı su ile ıslatılmış yumuşak bir hamam kesesile cild üzerine yapılacak friksiyonlardır. Alelâde bir zabrta vak'ası aınma, felâketin üstüste geldiğine iyi bir misal. Pariste Dübua isminde bir adamcağızı, komşusunun köpeği ısırmış. Adamcağız, yüreğinde kuduz korkusu, bacağında diş yerleri, kafasında öfke, soluğu komşusunun evinde almış. Şikâyet münakaşaya, münakaşa kavgaya dönmüş, kavga döğüşle bitecekken, zavallı Dübua'nın arahk bir kapıya ilişen gözleri, orada kendi kansmı görmez mi? Bu sefer, Dübua'cık, nefes nefese karakola koşmuş, hali anlatmış. Şimdi iki komşu, iki başlı bir davayı, mahkemede halletmeğe uğraşıyorlar. Uzun söze ne hacet. Dübua, hâkime: Kotnşumun köpeği kendisi de karımı kaptı. beni kaptı; Bir cinayet Burada bir adam, kavga neticesinde üç kişi tarafmdan dört yerinden bıçakla ağır surette yaralandı. Hâdise şudur: Yeşil mahallesinde oturan Salih Yapıcı ile ayni mahalleden Arab Hamzanın araları ötedenberi açıktır. Arab Hamza geçen gün akşam üstü Salih Yapıcınm evine giderek onu dışarı çağırmış, Salih sokağa çıkmış ve bir müddet konuştuktan sonra aralarmda gü rültü kopmuş. Gürültüyü işiten Salihin babası Ibrahim, kardeşi Hasan ve da madları Mehmed hâdiseye karışmışlar ve Arab Hamzayı dört yerinden bıçakla ağırca yaraladıktan sonra kaçmışlardır. Gürültü ve feryad üzerine vak'a mahalline zabıta yetişmiş ve yaralı Arab Hamzanın ifadesi alındıktan sonra derhal Mersin Memleket hastanesine gönderilmiştir. Kaçan dört kişi, sıkı bir takib neticesinde üzerleri kanlı bir halde yakalanmışlar ve Adliyeye teslim edilmişlerdir. Simal metnleketlerinde insanların yaşama tarzını tetkik etmiş olanlar bılirler ki Isveçte, Norveçte, Danimarkada, Finlandiyada cimnastik kadm ve erkek bütün halk için bir ibadet mahiyetindedir ve herkes bu sağlık dinine can ve gönülden bağlıdır, evlerde, tnekteblerde, müesseselerde, fabrikalarda, şehirlerde olduğu gibi köylerde de büyük küçük yedisinden yetmişine, hayır doğru değil, doğumdan ölüme kadar hergün viıcudünü işletmeği dinî bir vazife bilir ve onu hiç ihmal etmezler. Kopenhag'da, Istokholm'da, Helsingforş'da, Oslo'da her semtin cun.ıastik salonları vardır. Sabahtan akşama ka dar muayyen saatlerde çocuklar, gene ler, orta yaşlılar, ve yaşlılar bu salonlara akın akın dolarlar, bir muallimin ku mandasmda vücudlerini işletirler, duş larını yaparlar ve çıkıp giderler. Akşam üzerleri saat 17 den 19 a kadar ekseriya her seans 25 dakika devam etmek üzere yaşları altmışı geçmis. olanlara tahsis edilmiştir. Çok defa gidip bu gene ihtiyarların idmanlarını seyrettim ve onların azim, sebat ve irade kudretlerine hayran oldum. Bazıları kır saçlı, fakat ekserisi süt gibi beyaz saçlı, gene yürüyüşlü bu altmışlık, yetmişlik babacanların gayret ve ümidle dolu çehrelerinde hareketin verdiği neş'e ayanbeyan okunuyor. Bas ve bariton seslerin okudukları neşideler, marşlar cimnastik salonuna bir mabed halini veriyor. Diye iki kelime ile davasını anlatsa, işi çabucak halleder sanırım. Dolu Geçenlerde Şi malî Afrikada bir kasabaya dolu yağmış. Doludan ev vel, misli görülmem ? ' d« r e c «dc müthiş bir kasırag etfafı süpürmüş. Her zaman, her yerde olağan bir iş. Tabiat, maalesef okşarken deviren, yıkamak isterken boğan, hızını alamaz, gücünü zaptedemez bir kuvvet. Fakat, bu seferki dolu, müjdecisi kasırgayı solda sıfır bırakmış. Gökten do külen dolu tanelerinin herbiri öyle büyükmüş ki, tenis topu, bunların yanında zıpzıp ufakhğında kalıyormuş. Keene karpuz iriliğinde buz parçaları. «Gökten taş yağsa...» dedikleri olsa olsa bu olacak. Yeşilay cemiyetinin senelik toplantısı (Baştarafı 1 inci sahifede> böyle bir mefkure etrafında çalışma zevkini bizzat ıdrak etmiş bulunuyorlar. Bundan dolayı ana Yeşilay, gencleri kendi kendilerine idare ettiriyor. Bu suretle sağlam iradeli, kuvvetli yumruklu ve bu yumruğu ile her türlü fenalık yılanlannı «zebilecek kalitede gencler yetiştiriyor. Elbette bu ideal gene, gayesine ulaşacaktır. Yeşilay, kuruluşunda istihza ile karşılanmıştı. Müstehziler, hürriyete tecavüz edildiğini ileri sürmüşlerdi. Biz, hürriyete tecavüz değil, ilim ve fen ile alkolizme karşı mücadele ettik. Artık memlekette Yeşilay mesaisi, bir memleket ve vatan mesaisi olarak kabul edilmiştir. Bu hususta büyüklerden de teşvik sesleri duymakla bahtiyanz.» Bıçakla kovalama! Sarhoş olduğunu iddia eden Laz Mahmud, dün beraet etti Evvelki gece 24,15 te Beyoğlunda Arabacı sokağında bıçakla bir kovalama olmuş, Fevzi isminde birisini kama ile tehdid eden Lâz Mahmud yakalanarak Adliyeye verilmiştir. Dün, nöbetçi aslıye dördüncü ceza mahkemesinde cereyan eden muhakeme esnasında suçlu Mahmud, kendıni bilmiyecek derece sarhoş olduğunu, hiç birşey hatırlamadığını, mezkur iki bıçağm da kendisine aid olmadığını söy lemiştir. Bunun üzerine şahid olarak âinlenen Şehidmuhtar mahallesi bekçisi Aziz, vak'ayı nasıl gördüğünü anlatmış, Mahmud buna itiraz ederek (yalan söylüyor) demiştir. Reis, (Peki bu yalan söylüyor, şimdi çağıracağımız polis memuru da mı yalan söyliyecek?) diyerek Emniyet ikinci şube komiser muavinlerinden Zihniyi çağırtıp dinlemiştir. Zihni, Mahmudun elinde bıçakla Fevziyi takib ettiğini görmediğini, lâkin üzerinden kın içinde bir kama çıkardığmı söylemiştir. Heyeti hâkime, Mahmuda isnad edilen suçu varid görmemiş, mumaileyhin ruh « satsız bıçak taşıdığından dolayı üç gün hapsine karar vermiştir. Bıçaklar musa dere edilmiştir. f Bir köy halkmın yaptırdığı mekteb J Kopenhag'da bu yaşlı adamlan bir gün gidip seyrettim. Zemini parke, her tarafı aydınlık bir salonda dizildıler. Hiçbirinde ihtiyarhktan eser yoktu. Büyük bir ciddiyetle biraz çıkıntılı olan karınlarım mayonun üstünden uğuşturdular. Kollarını, bacaklarını, gövdelerini bir ahenk ve intizamla her yana işlettiler. Arkaüstü yere yatıp çahştılar. Birçok nefes ekzersizleri yaptılar. Sonra dersten Fahreddin Kerim Gökayın alkışlarla çıkan mektebli çocuklar grbi gülüşerek karşılaşan bu sözlerinden sonra umumî şakalaşarak duş dairesine geçtiler. kâtibin raporu okundu. Rapor, bir seneOnlan müteakıb yaşlı kadınlar, bü lik mesaiden bahsediyor. Ve şu cümle ile yükanneler salonu doldurdular. Hepsi de bitiyordu: kemal yaşını çoktan geçmiş insanlar; fa« Türk genci' lkinci vazifen alkol kat bunların da ne yürüyüşlerinde, ne ve uyuşturucu maddelerden kurtulmak hareketlerinde ihtiyarhktan eser yok! olacaktır.» Olduklarından en az on yaş daha gene Bundan sonra azalar, cemiyetin daha görünüyorlardı. Hiçbirinin sırtı kamburverimli çalısmasını temin hususunda ba laşmamış, hepsı de dıpdırı! Danımarkalı zı tekliflerde bulundular. Bu arada tak profesör (Knutsun) dan öğrendiğime vim ve afiş işi de görüşüldü. Müteakıben göre bu salonlara orta hallı memurlar, yeni idare heyeti seçimine geçildi. Doktor mağaza müstahdetnleri, mekteb mua'ı Fahreddin Kerim Gökay, daimî reis oİ limleri ve mütekaidler devam edermiş. mak üzere yeni idare heyeti şu zevattan Çünkü bu salonlar her keseye elverişli imiş. Vakit ve hali yerinde zenginler teşekkül etti: (Zander) müesseselerine giderlermiş. Fehmi, Suphi, Meliha, Orhan, AbYalnız muhakkak olan birşey vaısa dullah, Mahmud, Gavsi, Kemal, Enver, şimal memleketlerinde yediğini öğütmek, Mustafa, Ayten, Mukib, Necmi, İhsan. Yeşilay mensublan, kongre münasebe hareketi sevmek, her yaşta vücudünd ıstile Reisicumhur İsmet İnönüne, Meclis letmek, cimnastiği genclikte bir gıda, ihReisi Abdülhalik Rendaya, Başvekil Ce tiyarhkta bir deva gibi kullanmak bir itiyad halini almış. lâl Bayara, Dahiliye Vekili Daktor ReBizde yaşlı başlı kimseler çok kere gefik Saydama, Gümrük ve İnhisarlar Vekili Ranaya, Maarif Vekili Hasan Âlı lip benden akıl danışırlar. (Bu yash Yücele, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Ve başlı dedıklerim daha henüz altmışı bu!kiline tazim telgrafları çekilmesine karar mamış olanlardır!) verdikten sonra toplantı sona ermiştir. Bursa vilâyetinde bulunan madenler f Galatasaray ticaret mezunlarının konseri J Bılhassa ihtiyarlıkta ciğerlerin ve cildin tuvaleti çok mühımdir. Ciğerlerin en büyük düşmanı tutün dür. Insam tedricen zehirliyen bu g\Ai ve sinsi düşmandan ihtiyarlar sakınmalıdırlar. Bir Leh generalinin kemikAltmışı aşanlar hareketin hayat ve aleri Paristen Varşovaya taletin ölüm olduğunu bilmeli ve kendınakledildi ni rehavete kaptırmaktan sakınmal:dır Varşova 15 (a.a.) Napolyonun or lar. Vücudüne bakmasını bilenler alt dusunda general olarak hizmet etmiş mışından sonra da ihtiyarlamazlar, yasolan Polonyalı büyük vatanperver Gelanırlar fakat çökmezler. ihtiyarlar varneral «Tyszkiewitez> in Paristeki «Pere dır, fakat ihtiyarlık yoktur! Lachaise» mezarlığmdan çıkarılan ve Selim Sım TARCAN Polonyaya getirılen kemıkleri merasimle gömülmüştür. Ordu rahibi başpiskopos «Gall> Mareşal «Smigley Rydz> in ve hükumetin mümessilleri hazır olduğu dinî bir âyin icra etmiştir. Tyszkie\viez'in ahfadı onun kemiklerini Fransadan Polonyava getirmek suretile müteveffanın cesedinin Polonyatopraklanna ancak Polonya tam istik lâlme sahib olduktan sonra gömülmesi suretindeki son arzusunu yerıne getir^ miş oluyorlar. Bursa (Hususî) tnegölün Hamza bey köyü muallimi Sıtkı Özdoğan, köy civarında bir maden bulmuş, bu maden'den bir nümune alarak kaymakamlık vasıtasile vilâyete göndermiştir. Vilâ yetçe bu maden nümunesî Ankara Maden Tetkik ve Arama Enstitüsüne gönderlimiştir. Son zamanlarda vilâyetin muhtelif noktalarında göze çarpan bu maden arama iştiyakı hemen her tarafa sirayet etmiş gibidir. Bühassa Orhaneli havalisinde köylüler sık sık maden aramaktadırlar. Orhaneli civanndaki Çatak krom madeni kış dolayısile faaliyetini tatil et Galatasaray Ticaret ve Bankacılık şubesi 3839 yılı mezunları dün mektebin Kayseri (Hususî) Kayserinin Bürüngöz köyü halkı on bin lira sarfe miştir. Türk Anonim şirketine aid krom madeni son altı ay zarfmda 10 bin ton I konferans salonunda bir konser vermişler ve çok muvaffak olmuşlardır. derek beş dersaneli kârgir bir ilk mekteb binası yaptırmıştır. Gönderdiğim krom çıkararak sevketmiştir. ı Resmimiz orkestra heyetini göstermektedir. resim, köylülerin himmetile yapılan mekteb binasmı göstermektedir. Çek komünistleri Prag 15 (a.a.) ÇekoSlovak siyasî mehafilinden bildirildiğine nazaran, Prag hükumeti, Moskova hükumetine müracaat ederek, Sovyetler Birliğinin Cek komünistlerini ne şerait altında Rusyaya kabul edebileceğmi sormuştur. Sovyet hükumeti, bu babda bir karar vermek üzere mevzuubahs komünistlerin mufassal bir listesini istemistir.