lfi tkincikânun 1939 CUMHHKfiKT Amerika niçin silâhlanıyor? Harîciye Müsteşarı bunun sebeblerini anlattı « Amerikanın, haklarına riayet edilmesi için millî müdafaasını kuvvetlendirmesi lâzım gelmektedir» Vaşington 15 (a.a.) Harbiye müsteşarı Luis Johnson söylediği bir nutukta bütün Amerikahlara hitab ederek bunlan Ruzvelt'in millî müdafaa prog ramını müdafaa etmeğe davet etmekte <Kr. Johnson, muterizlerin taarruz nokta larımn daima kuvvetçe daha yüksek. veya müsavi olan devletlerle çarpışmıya cak şekillerde intihab ettiklerini ispat ettikten sonra Amerika haklarına riayet edilmesi için millî müdafaanın kuvvetlendirilmesi lâzım geldiğini söylemiştir. Hatib iddialarını Büyük Harbdeki vaziyete dair şimdiye kadar neşredilmemiş olan evraka istinad ettirmiştir. Bu evrak me yanında Amerikanın müdahalesi üzerı ne Hindenburg ve Ludendorf tarafın dan dermeyan edilen mütaleaları havi bir vesika bulunmaktadır. Bu generaller o zaman Amerika ta rafından yapılacak müdahalenin ehetnmiyetsiz olduğu kanaatini izhar etmiş lerdi. Alman donanmasınm şefi olan Von Holzendorf o zaman Kayzer'e şöyle söylemişti: Bir tek Amerikalının bile karaya ayak basmıyacağına dair majestelerine bir asker sıfatile söz veriyorum. Johnson sözüne devatnla demiştir kı: « Bu sözler Amerikan haklarını Almanyanın hiç nazarı itibara almamış olduğunu gösterir. Çünkü o zaman A merika hafif telâkki edilmekteydi.» Hatib, Amerikanın hakikî müdafaa vaziyetinin henüz birçok vatandaşlar için bir sır teşkil ettiğini, fakat bütün ecnebı hükumet merkezlerince cnalum olduğu nu kaydettikten sonra demiştir ki: « Bugünkü vazifemiz muhteme! düşmanlarımızın haklarımıza tecavüz etmeden evvel düşündürecek kudrette müdafaa vasıtaları inşa etmektir. Bu sa yede düşmanlarımız muhtemel bir boz guna uğramaktansa belki bu fikirlerin den tamamile vazgeçerler.» RESAD NURf Macar Hariciye Nazırı Berline gitti Para : 6 .*ı İHEM U NALINA M1HINA Karar yanbştır lusta çıkan bir yazı, bizi tekrar Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğünün son yanlış kararından bahse mecbur ediyor. Arkadaşımız Nasuhi Baydar, bu kararın doğru olduğunu iddia ediyor. Ona göre, «Gazete Hadi baba.. Mandaları al, gel.. miz atmış olduğu yanlış adımı geri almaKöylü cevab vermediği gibi yerinden mak» inadile hareket etmektedir. Bu, bir de kımıldanmadı... vehimdir Gazetemiz, yanhşını her zaman Hadi dedik baba... Eline düştük... kabul ve tashih eder; eder amma hatamız Ne istersen zor sıkı vereceğiz.. bize ispat edilmek şartile. Arkadaşımızın İhtiyar gene birşey söylemeden ye yazısı ise h?ç birşey ispat etmiyor. rinden kalktı; arkadaki bir tepeye doğru Muharrir, bizim basmakalemizle Akağır ağır yürümeğe başladı. aşm gazetesioin «Dikkatler» sütununda Nereye gidiyor? dedim. çıkan bir yazryı karşılaştırarak sözde bizi Mandaları getirmeğe... ilzam ve iskât etmek istemiştir. Akşam re Görünürlerde köy filân yok... fikimizin yazısı, »ahada maç yapılırken Mandalar tepenin ardında saklıdır.. müstehcen küfürleı savuran, «Vur! Kır!» Şimdi çıkar.. diye bağıran seyircilere karşı orada buluHakikaten tiyatroda aktörlerin kulis nan zabıta memurlannın, bunlan işittikaralarından öteberi eşya çıkarmaları gibi leri halde, lâkayd kaJmalarından şikâ birkaç dakika sonra ortaya iki boyunduyetrir. Akşam «Zabıta memurlarının müruklu manda çıktı. dahale etmeleri için bu ahval kâfidir; ille Şoför bana şu izahatı verdi: bir arbede çıkmasmı beklemek lâzım gel Ah ne çarıklı bezirgândır onlar... mez» diyor. Makinelerin yolun neresinde batacaklanNasuhi Baydar, işte «Seyircilerin taşnı bilirler... Mandalarını bir yere saklakınhğı ve zabıta memurlarının kayıdsız yıp kapana kısılmamızı gözetlerler. Arcık lığı» gibi Beden Terbiyesi Umumî Müne tutturabilirlerse insaflarınadır. Köylünün tatlı bir çehresi vardı. Fakat dürlüğünün son kararile hiçbir alâkası olselâm vermiyor, yüzümüze bakmıyor, mıyan bir bahsi ahp Cumhuriyet'in tenkikendini olduğundan daha aksi bir adam dine karşı cevab ve delil olarak kullanı göstermek için kaşlarını çatarak manda yor; «Biz beden terbiyesini, sporu ve onlara mülhak harekelleri millî terbiyenin larile hırlaşıyordu. Bir pazarlık ve şantaj hazırlığı sezerek başlıca unsurlarndan sayıyoruz; fakat bu korkmağa başladım. îhtiyar beş altı lira hareketleri başıboş ve mes'ul olmıyanlar diye dayanırsa ışımız iştı. Geceyi tarlada eline bırakmak istemiyoruz.» diyor. Bir geçirmektense istediği haracı zor sıkı ve kısım spor seyircileri küfürbaz ve bazı zabıta memurlan bu küfürler karşısında recektir. Şoför: Hadi baba, dedi.. Uyuma.. kayıdsız ise bunların, Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğile de, son kararile de Tak şu zincirleri, gece oluyor. Köylünün dudağında gaddar bir gü hiçbir alâkası yoktur. Bunlar «spor seyirlümseme belirdi. Onun istediği de zaten cisinin terbiyesi» ve «zabıtanm vazifeşinashğı» meseleleridir. O küfürler ve bu bu değil miydi? Şoförün aksi lâkırdılarının harac mik kayıdsızhk, lise ve Üniversite talebesi tarını artırmasından korkarak araya gir spor kulüblerine devam etseler de, etmeseler de vaki olan ve olacak olan çirkin dim: Hadi babacığım.. Biraz davran.. şeylerdir ki Beden Terbiyesinin son kararı O benımle anlaşmanm şoförle anlaş bunlar üzerinde müessir olamaz. Bu termaktan daha kolay olacağını sezmişli. biyesizliğin önüne geçmek için başka tedbirler lâzımdır ve bu tedbirler, beden lerDargın yüzünü büsbütün sarkıtarak: Bak efendi, sana söyleyim, dedi, biyesi kanununa nazaran, umumî müdürmakineyi çıkarırız amma sonra kavga et lüğün vazifeleri arasında mevcud bile demiyelim... Ben bu adamı tanımam... Pa ğildir. rayı senden alırrm. Yarın, hatta bugün iki mekteb takımı Ben meşhur masalın peynirli kargasile veya bir mekteb takımile herhangi bir konuşan tilkiden daha tatlı: semt kulübü maç yaparlarken de o küfür Kavga edecek birşey yok baba.. leri işitmeğe mahkumuz. Eğer, zabıtaya Anlaşırız, dedim. çok sıkı emirler verilmezse polislerin de O pazarlığı kesmeden işe başlamak iste bu küfürleri işitmemezliğe geldiklerini miyordu. Fakat zihninde kararlaştırdığı görmeğe de mahkumuz. miktarı da söylemeğe birdenbire cesaret Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğü, edemiyerek geveliyordu. eğer talebeyi, maçlarda seyircilerden Peki baba.. Ne istiyorsan söyle... böyle kötü sözler işitmemesi için kulüb Filfakı çıkarırız makineyi evvel lerden uzaklaştırdise, bu tedbir kâfi deallah sayesinde amma yirmi beş kuruş,unu ğildir; talebenin ne seyirci, ne müsabık oalırım. larak stadyomlara asla ayak basmaması, Kendimi tutamıyarak gülmeğe başla yani mekteblilerle sporun arasına bir Çin dım. O şantajında zâf göstermemeğe az seddi çekilmesi lâzımdır. metmiz bir çehre ile beni azarladı: Nhusi Baydar, «Spor harcketler'mi ba Gülecek ne var?.. Akşama kadar şıboş ve mes'ul olmıyanlarm eline bırakşunun şurasında soğuktan anam ağladı... mak istemiyoruz» diyor. Bu mes'ul olmıİşine gelirse... yanlar kimler? Kulübler mi? Kulübler, Efendi Anadolu.. Boşuna yorulma. Halk Partisinin eczasmdan oldukları için Sen ahlâksızlığa karar verdiğin zaman da mes'uliyetleri vardır ve asla başıboş vabeceremiyeceksin. ziyette değildirler. Hepsinin başında ve Reşad Nuri GÜNTEKIN idare heyetlerinde Parfinin ve memleke*] Bundan evvelki yazılar 29, 31 birinci tin tanınmış, muhterem insanları, hatta kânun ve 7, 10, 13 ikincikânun tarihli sa meb'uslarımız, Vekillerimiz vardır. Me yılarımızda çıkmıştır. selâ muhterem Hariciye Vekilimiz Fe nerbahçe kulübünün fahrî değil, filî reisidir. Bütün bu zatlar spor aşkile, kulüb kat bu az malzemeyi nasıl kullanacak sevgisile, memlekete hizmet emelile fahlarını, onlardan kendi aleyhlerine gelen riyen ve büyük gayretle çalışıyorlar. Üsçok miktarlara karşı nasıl korunacaklarını telik ceblerinden para da veriyorlar. Şimbilirler. En nazik noktalarına karşı en diki vaziyeti, bilmiyorum amma, Nasuhi kuvvetli tedafüî tedbirlerini almışlardır. Baydar arkadaşımız da bir zaman Fenerİcabında düşmanın en can alacak nokta bahçe kulübünün bu çeşid idarecilerinsına hücum etmesini bilirler ve bunu mü dendi. Şimdi, bütün bu muhterem zevatın kemmeliyetle başarırlar. Umumî Harbde idaresi için, «başıboş ve mes'uliyetsiz» mi Türk donanması neydi? Amma sırası ge diyeceğiz? Eğer, öyle ise bu başıboş ve lince bir (Muaveneti Milliye) torpidosu mes'uliyetsiz idare ve vaziyet, yeni beden gitti, bir düşman zırhlısını batırdı geldi. terbiyesi kanunile de devam edip gideDermeçatma vasıtalarla Çanakkaleyi ge cektir. Çünkü umumî müdürlüğün alelâçilmez bir cehennem haline sokan Türk cele verdiği bir kararla yıkmak istediği ordusudur. kulübler, beden terbiyesi kanununa göre, bu müdürlüğün en kuvvetli spor vasıtala Hulâsa hiçbir millet için vasıta azlığı asla ve kat'a yeis sebebi değildir. Elverir rıdır. Fakat, her zaman söylediğimiz gibi, meselenin en mühim tarafı, ruhu, kulüblere talebenin girememesinde değildir! talebenin sporsuz kalmasındadır. Umumî müdürlük, daha liselerde, yüksek mek teblerde ve üniversitede hiçbir teşkilât yapılmadan talebeyi kulüblere göndermemek kararını vermek suretile Türk gencliğini asıl spor yapacağı yaşta, sporsuz bırak mıştır. Ve bu hal, mekteblerle üniversitede, kulüblerdeki kadar olsun teşkilât yapılmadığı ve faaliyet gösterilmediği müddetçe devam edip gidecektir. Kararın yanlış ve acele olduğunu yarın ayrı bir yazı ü» bir daha ispat edeceğim. Bu seyahate büyük ehemmiyet veriliyor Budapeşte 15 (a.a.) Csacy bugün öğleden sonra resmî zıyaret için Berline hareket ediyor. Hitler Bek ve Çemberlayn Mussolini mülâkatlanndan sonra vuku bulması enternasyonal bakımdan bu ziyarete hususî bir ehemmiyet atfedilmektedir. Csaky Berline, orta Avrupa meseleleri ve bilhassa son zamanlarda Macar Almem münasebetlerini karıştırmış olan Ukrayna meselesi hakkında Leh, Italyan ve İngiliz noktai nazarlarına tamamen vâkif bulunarak hareket etmektedir. Hariciye Nazırı Csaky, Berline ha reketinden önce, Macar ajansınm bir muharririne aşağıdaki beyanatta buiun muştur. « M^acaristan, Alman Macar dostluğuna ehemmiyet vermektedır ki bu hareket yalnız realist bir politika olınakla kalmamakta, ayni zatnanda Macar milletinin içinden gelen hissiyata da uygun bulunmaktadır. Umumî Harbde ve ondan sonraki devrede, Macar milleti ve onun şefi Naib Horty en müşkül anlarda dahi Almanyanın yanında bulunmuştur. İşte büyük Alman milletinin, Macaris tandaki dostluğa sadik kalmak diye tavsif edilebilecek olan bu kuvveti bu sa yede takdir etmekte olduğuna kani bu lunuyorum. Macaristan için olan bu takdir ve muhabbet Münih'te ve ondan sonraki tarihlerde kıymetli neticelerini vermiş ve Macaristan da mihver devletleri tarafından etnik prensipin başarıl ması lehinde sarfedilen mühim gayretlerin neticesinden hissesini almıştır. Halen Macaristan tarihinin bu faslı kapanmıştır. Ve şimdi üçüncü Rayh'in Hariciye Nazırı sıfatile bir dostu tekrar görebile ceğimden dolayı bahtiyarım.» Soğuk bir kış gününde Boludan Ada pazarına iniyordum. Hendeke yaklaştığımız sırada şoför birdenbire makineyi durdurdu: Yandık, dedi. Şoförle yolcunun görüşleri hemen daima ayndır. Bir viraj dönülürken, uçurum kenarında dik bir bayıra tırmanılırken yahud çağıltıh bir dereden geçilirken yolcu telâş gösterir; «Aman evlâd yavaş.. Dikkat» yolunda teknik kıymeti zayıf nasihatlere kalkar; hiç değilse kendi kendisile konuşuyor gibi «Yahu... Bu dere batağa benziyor» nev'inden mülâhazalar söyler. Şoför ekseriya cevaba tenezzül etmez, yahud işitmemezlikten gelir. Yalnız hareketsiz profilinde, dimdik karşıya bakan gözünde çocukluğunuzla eğleniyora benziyen bir gülümseme sezersiniz... Hakikaten mania o kadar kolaylıkla aşılır ki biraz sonra siz de ona hak verir ve telâşınızdan utanırsınız. Bazan da buna mukabil yeni yeşermiş çayırlar arasında uzanip giden düz ve güneşli bir kara yolu karşısında! gelip geçen arabaların birinden düşmüş bir eski çuvala benziyen uydurma bir çamur parçası önünde onun birdenbire durup düşündü ğü, müşterisine verdiği ehemmiyet derecesinde yumuşatılmış kelimelerle küfür ettiği görülür. Acemi yolcu bu lüzumsuz korkakhğa hayret eder, yahud kızar. İlk zamanlar ben de öyleydim. Fakat bir çuval parçasından farkı yok gibi görünen uydurma bataklara bir çok defalar saplandıktan, yeşil çimenler ve yepyeni köprülerin birçok cilvelerine uğradıktan sonra şoförden tarafa geçmişimdir. Onun korktuğu şeyden, sebebini anlamadan ben de korkarım. Bunun için Bolu dan Adapazarına döndüğüm o günde de şoförün «yandık» dediğini örünce birdenbire içim burkuldu; gayriihtiyarî saatime veya puslu bir hava içinde yavaş yavaş inmeğe başlıyan güneşe baktım. *** Köprü bizim atlama şampiyonlarımızm bir sıçrayışta aşabilecekleri boyda bir oyuncaktı. Bunun neresinden korktuğumuzu anlıyamıyordum. Ne durduk? diye sordum. Nereye gideceğiz? Köprüyü tamir ediyorlar. Caddeden tarlaya iniverelim. İneriz amma batacağız, diye korkuyorum. Tarlada gerçi biraz kar ve hafif bir çamur tabakası görülüyordu amma bu hakikaten gözde büyütülecek birşey değildi. Yok canım itikadını bozma, diye şaka ettim, denizi geçtikten sonra canavar gibi makinemizle çayda boğulacak değiliz ya... îki dakika sonra tabiî gene şoförün dediği oluyor ve bizim canavar makine çamurun içinde bir iki çırpındıktan sonra karaya vurmuş bir balina leşi gibi kaskatı kesiliyordu. Fransanm hava kuvveti artıyor Müstemlekelerin yeniden taksimi Hava Nazırı, gazetecilere Hitler • Beck mülâkatı mühim izahat verdi hakkında verilen tafsilât Paris 15 (a.a.) Hava Nazırı Guy Lachambre, dün akşam matbuat mümessillerine Fransız hava endüstrisı nin tensiki ve askerî makinist ve pilotların yetiştirilmesi hakkında dikkate şayan malumat vermiştir. Bu malumata nazaran seri halinde inşaat için lâzım olan modern alât ve edevat fabrikalarının tesisine dair mukaveleler, on beş hazirandan on beş eylul 1938 tarihine kadar tanzim edilmiştir. Bu yeni alât ve ede vatın kıymeti tayyare fabrikalarının millileştirilmesinden itibaren kırk milycn dan bir milyar sekiz yüz kırk altı milyon franka çıkmıştır. Bundan sonra fabrika heyeti umumi yesinin işletilmesine ve yeni «prototip» ler aranmasına başlantnışhr. 1938 senesi zarfında harb tayyareleri inşaatı ayda 41 den 80 e çıkmıştır. Tayyarelerin cinsi yüzde yüz nispetinde ıslah edilmiştir. Çünkü şimdi çıkarılan bütün tayyareler son sistemdır. Diğer cihetten 1937 de 380 parça dan ibaret olan talim tayyarelerinin adedi 1939 da 1000 e çıkarılmıştır. Londra 15 (a.a.) Salâhiyettar mahfiller geçen hafta Hitler'le Beck arasında yapılan mülâkata dair verilen tafsilâta büyük bir ehemmiyet atfet mektedirler. Mülâkat esnasında hemen münhasıran Hitler'in müstemleke projelerinden bahsedilmiştir. Sunday Dis patch gazetesine göre Hitler büyük bir kısmı İngilterenin zararına olarak müs temlekelerin yeniden taksimi için bir plân hazırlatnaktadır. Söylendiğine göre «daha büyük bir Ukrayna» ihdasını da ihtiva eden Almanyanın şarkî Avrupaya doğru genişleme projesine itiraz etmemek şartile Polonyanın yeni müstemleke taksiminde bir hukuku olacaktır. Bu gazete şöyle devam ediyor: «İtalyaya da müstemlekeler verile cektir. Bununla beraber Beck hiçbir taahhüd altına girmemiş ve bu meselenin ilkbaharın başlangıcında yeni bir mü lâkat esnasında mevzuu bahsedilmesine karar verilmiştir. Almanyanın teklifi Polonyayı müşkül bir vaziyette bırakmış tır. Almanyanın Ukrayna hakkındaki plânı Polonyayı korkutmaktadır. İki cihetten bu devlet Ingıltere aleyhinde bir siyaset takib etmek istememektedir. Polonya bir müstemleke devleti olmak istemekte ise de denizaşın yerlerde arazi sahibi olması ancak uzak bir istikbalde mümkündür. Halbuki şarkî Avrupa meselesi âcil menfaatlerini tehdid etmektedir. Diğer cihetten Almanyanın bir veya iki seneden evvel müstemleke meselesinden bahsetmiyeceğine dair Hitler tarafından Çeıhberlayn'e verilmiş olan söz henüz muteberdir.» Bu gazete netice olarak şöyle demektedir: «Hitler bu sene de geçen sene kullandığı tabiyenin aynini tatbik etmek iasavvurundadır. Mumaileyh gene şarkî Avrupada genişlemek mesesile müstemîeke meselesi hakkında muvazi taleblerde bulunacaktır.» Macaristanda vatandaşlık hukuku Romanya Fransadan istikraz akdediyor Budapeşte 15 (a.a.) Etnik pren sip üzerine müessese Noel projesine zeyl olarak, bir Macar meb'usu yeni bir ka nun lâyihasının hazırlanmakta olduğunu bildirmektedir. Bu projeye göre, mühim idarî mevkiler yalnız Turanî Macarlara, yani ecdadı 896 senesinden evvel Ma caristana gelmiş olanlara verilecektir. Bu tedbirin siyasî, adlî, idarî ve hatta dinî mevkilere şamil olacağı bildirilmektedir. Diğer Macar vatandaşlarına yüzde on bir pay ayrılacaktır. Bu proje kabul edildiği takdirde, Macaristanda üç sınıf vatandaş bulunacak tır: 1 îdare mevkiinde bulunan Turanî Macarlar, 2 Ecdadı 896 yılından sonra Ma caristana gelmiş olanlar, yani ikinci sınıf vatandaşlar, 3 Yahudiler, yani üçüncü sınıf vatandalşar. Bükreş 15 (Hususî) Romanyanm Paris elçisi eski Başvekil Tataresko, birkaç gündenberi burada bulunmak tadır. Paristen Bükreşe çağırılan Tataresko, Kral ve Hariciye Nazırile görüşmüştür. Söylendiğine göre, Rumen hükumeti Fransadan büyük bir istikraz akdetmek üzeredir. Macar istanda tevkit Yahudiler edilen Şuşnig'in akibeti meçhul Berlin 15 (a.a.) Havas bildiriyor: Eski Şansölye Şuşnig'in akibeti henüz meşkuktür. Viyanadan gelen haberlere göre, kendisi hâlâ Metropol otelinde bulunmakta ve bu kış başlıyacağı evvelce bildirilmiş olan davası hakkında henüz '"bir hazırlık görülmemektedir. Budapeşte 15 (Hususî) Yahudilere karşı Budapeştede takibat başlamıştır. Hükumetin emrile 38 banker ve borsa **• acentası Yahudi polis tarafından tevkif Mavi poturlu, aksakallı bir köylü uedilmiştir. Tevkif edilen Yahudiler Macar parası üzerinde spekülâsyon yap zakta bir kayanın üstüne oturmuş, halimimakla itham ediliyorlar. zi seyrediyordu. Şoför seslendi: Çemberlayn Londrada (Baştarafı 1 ind sahifede) Millî müdafaalarda (insan) ın mevkii Suriye hududunda kanlı bir hâdise mektublar teatLsi federal meclisçe tasvib edilmiştir. * FRANKFURT 15 Zepelin balonu Ren mıntakasında sekiz saatlik bir uçuş Paris 15 (a.a.) Mülteciler komite yaptıktan sonra ussülharekesine dönmüşsinde «Bonnet» Fransanın büyük bir ih tür. * VARŞOVA 15 Münakalât Nazır mutiyata riayet etmeden mültecileri ka bule devam edemiyeceğini söylemiştir avini «Bolkovski» Romaya hareket et İtalya ve Polonya sivil ve Fransada hali hazırda 3,200.000 ec miştir. Orada mümessilleri arasında tayyarecilikleri bir nebi tebaası ve 200.000 mülteci bulun konferanş akdedilecektir. duğunu ilâve etmiştir. * VAŞİNGTON 15 Ruzvelt tarafından davet edilmiş olan Brezilya Hariciye NaKır«ehirde zel^ele zırı «Oswaldo Aranha» nın şubatta Duraya Kırşehir 15 (a.a.) Bugün saat gelmesi beklenmektedir. Hariciye Nezareti 18 i 55 geçe iki saniye devam eden ve bu hususta Ruzvelt'le Vargos arasında teati edilen telgrafların metnini neşretmişdipten gelen orta derece kuvvette bir tir. * LONDRA 15 İşçi partisinin icra ^ozelzele kaydedilmiştir. Hasar yoktur. mitesi bir halk cephesi teşkili hakkındaki Amerikada işsizlere verilen projeyi üç muhalife karşı 17 reyle reddettahsisat miştir. * BALE 15 Federal meclisi işçilerin Vaşington 15 (a.a.) Meb'usan mecasgarî yaşmı l mart 1940 tan itibaren 15 lisi, işsizler için 725 milyon dolarlık bir olarak tespit eden projeyi tasdik etmiştir. tahsisat kabul etmiştir. Bu tahsisat Re* ROMA 15 Polonya sefiri «Wieniava Isicumhur Ruzvelt'in istediği miktardan Dlugoszowskis. dün Hariciye Nazırı Kont 1 «Ciano» ile görüsmüştür. 150 milyon dolar azdır. Haleb 15 (a.a.) Türkiye hududu ( KISAHABERLER~ yakmındaki Hori Berkamber köyünde * BERNE 15 Bir takım İsviçre kimya eski bir rekabet yüzünden bir hâdise çıkmüstahzaratının Polonyaya ithalinde a mış ve beş kişi ölmüştür. Birkaç yaralı lınmakta olan gümrük resimlerinin indirilmesi için İsviçre ile Polonya arasında vardır. Fransadaki müLtecilerin miktarı kuf esnasında Başvekil Paristeki İngiliz [Başmakaleden devam] büyük elçisile görüşmüştür. rın neticesi ne olabileceğine dairdir. İşte Italyanlar sukutu hayale burada fennî vasıtalardan ziyade ordulauğramışlar rın nazara alınması lâzım geleceğini ve Roma, 15 (a.a.) İngiliz tavassu gene burada neticenin insan kütlelerindetunu ümid eden İtalyan mehafili, suku ki kudret ve kabiliyete tâbi olacağını antu hayale uğramışlardır. İtalyan mehafi latmak istiyoruz. Malî kudretin kifayetlinden edinilen intıba budur. Buna mu sizliğinden ileri gelen vasıta ve malzeme kabil ingiliz mehafili, evvelki güne na azlığı asla davanın kaybedilmesi manasını zaran daha az bedbindir. Akdeniz vazi haiz değildir. Bu dünyada bu davanın yetinin müstakbel inkişafı hususunda mü aksini ispat eden milletler çıkmıştır ve dasaid ümidler beslenmektedir. Mussolini ha da, daima da çıkacaktır. nin kullandığı sulh dili, İngiliz devlet aAded itibarile az, malzeme itibarile damları üzerinde iyi bir tesir bırakmışhr. noksan da olsa maddî ve manevî kudretBilhassa İtalya ve İngilterenin müşterek leri bakımından manevra kabiliyetini hasulh siyaseti takib etmek azimlerini be iz hakikî ordulardan bahsediyoruz. Böyyan eden resmî tebliğin son fııkrası çok le ordular bilkülliye mağlub oldukları manalı görülüyor. yerlerde bile harb üzerinde müessir olBerlin kat'î bir ihtiraz gösteriyor mak liyakatini gösterirler. Umumî HarbBerlin, 15 (a.a.) Salâhiyettar A! de Belçika ve Sırbistan bu davanın şüphe man mehafili, Roma mülâkatları nehce götürmez delillerini verdiler. Belçika sisinde neşredilen resmî tebliğ hakkında lindi süprüldü amma ilk beş on günlük kat'î bir ihtiraz göstermekte devam edi mukavemetine mücadelede sonuna kadar yor. Sabah gazeteleri de, resmî tebliği ısrarını ilâve ederek Büyük Harbin netineşretmekle ıktifa ediyor ve bu hususta cesinden kendisine hatırı sayılır şeref payı hiçbir mütalea yürütmüyor. çıkardı. Sırbistan ordusu ise bir kahraHalifaks Cenevrede manlık timsali halinde adeta kendi göCenevre, 15 (a.a.) Lord Halifaks lünden tekrar hayat bulan esatirî mahluk dün a'kşam buraya gelmiş ve Butle tara gibi birşey oldu. fından karşılanmıştır. Lord bundan sonFennî vasıtalar bolluğuna karşı millî ra Bonnet ile görüşerek mumaileyhe Ro ferdlerinin meziyetlerine en büyük payeyi mada İngilizlerle İtalyanlar arasında ya verdiğimiz ordular, modern vasıtalardan pılmış olan görüşmeler hakkında malu bilkülliye mahrum değildirler. Yalnız onmat verecektir. lara nisbeten az miktarda maliktirler. Fa ki ordu, nisbeten az da olsa, modern teçhizatla donatılmış olsun, ve bilhassa talim ve terbiyesi itibarile manevra kabiliyetini azamî mikyasta haiz bulunsun. Bunun alt tarafı insanların işidir. Ferdî ve içtimaî kahramanlık cevherlerinin millî müdafaalarda daima birinci mevkii haiz olması şartı bugüne kadar kendi kuvvet ve kıymetinden hiç birşey kaybetmemiştir. \ arın da kaybedecek değildir. Dünya ahvalinin karışık gittiği ve nnilletlerin teslihatı etrafında çok mubalâğalar yapıldığı şu sıralarda bu hakikatlerin böylece bilinmesini faydasız görmedik ve onları en kat'î kanaatlerîmizle burada tespit ve ifade etmeği lüzumsuz sayma dık. YUNUS NADI