1 İkincikânun 1939 CUMHURİYET 1 ŞEHRİN İÇİNDEN İktısadî hareketler Köy ve Ziraat Kalkmma kongresi kapanırken Yılbaşı Ayak ve tekerlek İhtifallere dair Zamanında isyan Kehanet bakaloryası Cumhuriyet devrinde memleketimizde yapılmış olan hareketlerin en mühimlerinden birini teşkil eden ziraî ve köy kal" kınmasımn ilk adımı olan birinci köy ve ziraat kongresi kapanırken, celseleri radyoda büyük bir dikkatle takib ettim. Köyliknüzün samimî duygulanna, bu sahadaki filî tecrübelerine ve ifadeden sakmmadığı hislerine tercüman olduğu görülen komisyonların raporlarını birer birer dinledim. Teferruatı bir tarafa bıra" karak, köylümüzün ve köylü ile en yakın alâkası bulunan ziraatçilerimizin his ve isteklerbin şu noktalar üzerinde toplandığı anlaşılıyor: 1 Türk köylüsü, bütün Türk ulusu gibi yeniliğe âşıktır. Kalkmmak, her türlü manasile kalkmmak istiyor. Aklının, mantığının kabul edeceği her yeniliğe derhal intıbaka hazır bir halde, yapılacak hamlenin azametini bekliyor. 2 Türk köylüsü, ilme âşıktır. Te" nevvür etmek, bilmediğini öğrenmek istiyor. Çocuklarının çok yüksek bilgili ol masını arzu ediyor. Kendi kudreti dahi" linde olanı yapıyor. Üst yanını da devletten bekliyor. 3 Köylümüz, teşkilâtlanmak istiyor. Birleşik hareketin faydalaruu tarım kooperatiflerile görmüştür. Şimdi neden teşkilâtlanma işinin daha hızlı yapılama" dığını soruyor. 4 O, tağşişten, hilekârlıktan nefıet ediyor. Katışıksız ve alnının mubarek teri kadar temiz olan mahnın haricde ve dahilde hilekârhğa ve tağşişe uğramasın dan azab duyuyor; bunun önlenmesini is~ tiyor. 5 Kalkmma işinin mühim bir kîsmınm kendi gücile başanlacağma temiz duygularile inanıyor, fakat kendi gücü haricinde olanı da açık görüp açıkça söylüyor ve devletin yardımını istiyor. 6 Büyüklüğün timsali olan Türk köylüsü büyüklüğile mütenasib kalkınma davasınm her safhasında devletin önayak olmasma ihtiyac görmektedir. Devleti, yapıcı ve başarıcı öncü olarak görmek istiyor. 7 Çok muhtac olduğu maddeleri güç bulabilmek onu müteessir ediyor. Ağac, ziraat aletleri, çift hayvan ve vasr taları onun yiyecek kadar muhtac olduğu şeyler. 8 Köylümüzün baş derdi, topraksızlık, topraklan boş duran bir koca yurd parçası üzerinde ekecek yer bulamamak onun elini kolunu bağlıyor. Her sözüne (toprak) kelimesini ilâve ediyor. 9 Ziraatte, köycülükte mütehassıs eletnanları az buluyor. Onları yetiştiren müesseseleri kâfi görmüyor. Kendini iraşd edecek olanlann köyüne gelmesini sabırsızhkla bekliyor ve daha fazla bek" lemeğe tahammülü olmadığını açıkça söylüyor. Birinci köy ve ziraat kalkınma kongresi Türk köylüsünün isteklerini dinleyip, derdlerini tesbit etmek gayesile toplanmıştır. Bu gaye itibarile kongre mutlak ve tam şekilde muvaffak olmuştur, denile" bilir. Şimdi bunun tatbikat devresi başlıyor. Bunda da muvaffak olunabilirse ne mutlu. IPAZAPDAN PAZAPA Yılbaşı thtifallere dair PENCERESİNDEN Valinin arabasına binmeyen köylü bdüihamid devrinin namuslu vc çalışkan valilerinden biri, arab; ile kazalarda bir teftiş gezi.< yaptığı sırada, yolu üstünde çıplak ayal h, perişan kıyafetli bir köylüye raslar v haline acıyarak: * Dayı.. diye seslenir, gel, seni • deceğin yere araba ile götüreyim!.. Çıplak ayaklı köylü, kım olduğu kestirememekle beraber, ardında gic zaptiye neferlerinden, hahn sayılır «Osmanlı» olduğunu tahmin ettiği a* mı, teped«n tırnağa süzerek şu cev verir: EfendL.. biz köylüyük... Böyle bıl cılbah yürümeğe ahşkınık... Biz t pağı ekip biçek ki, sizin gibi efend de bele arabada gezeler... Vali, aldığı bu cevabdan o kadar mi teessir olur ki, teftişini bituir bitirraez i tifayı b a s ç îstanbula döner. ^ Geçende toplanülanna nihayet ren Ziraat kongresi, bizde «Cun yeb> le birlikte doğan köy davasını mî bir mahfilde, bütün açıklığile c konulmasına güzel bir vesile oldu. Direktifİni Büyük Şef Inönüden Başvekil Celâl Bayar, köylünün c bünyesinde ne önemli bir yer işgai ğini, kelimelerin belâgatine değil, selerin ve rakamların kuvvetine v sözlülüğüne dayanarak, uzun uzu. lattı. Cumhuriyet köylüsü de, eski r rin ağzuM btçaklar açmryan köylüsü onu ayıran bütün üstün vasıflarile, kendini göstermege muvaffak o ü Ezilmiç, bitmiş istibdad köylüst" de?.. Bugünün kuvvetli, cerbezeli, m kavramıç, davasını anlamış ve rejimin bütün icablarına uymu, köylösü nerde? Köylüyü efetKİi yapan Cumhur efendiliğı ilân edilen köylüyü, İsın nönü devrinde tam manasile topn sahib blmak üzeredir. Bunun en b beşaretini, Ziraat kongresinden aldı Çıplak ayağile, Abdülhamid Val ibret dersi veren dünkü köylünün ço lan her sınıf halka açık tutulan resm kÜTsüden, bütün derdlerini, dilekle ihtiyadarını. apaçık ortaya attılar. beş, yirmi yıl içinde bu, ne derin inl dır! Anlaşılıyor ki, bazı atalar sözler artık değiştirmek lâzım gelecek: M Beylik çeşmeden, bundan sonra, ' istediği kadar, kana kana ru içe Ve «Devletle havuc eken, sivrisi b yacağmdan» embdir. Hele «Kadı kadana, Müfti bu ille Müsellim, ille müsellim» sözü b bütün manalılaştı. Kadılar kazınmif, Müfftiler budanrr müsellimler teslim olmuştur. Bir zam Valinin arabasına binmiyen köylü, şin ellerini kollarını sallıyarak bize hitab ki süsü üzerinde görünüyor. Her Türküm diyen gîbi, sen de köylü dayı, «Ne mutlu bana!..» di; bilirsin. «Saat tam yirmi dört.. İki yıl yelkovanlar elifi elifine tam saat yirmi dört üzerinde iken buluştular» Bugün ihtiyar kiirc, bir yaşma daha giriyor. Geçkinliğini, buluttan yaşmağı arkasmda gizlemeğe çalışan fettan ay, bir buruşuk daha kazandı. Ve biz; brr seneyi daha eskittik. Vakıâ eskiyen seneler değil, biziz amma, bu dünyada herşey itibarîdir. însanlar seneleri eskitecekler, seneler insanları eskitecekler. Ve bu iki tarafh iddia, yaşanacak sene ve yaşıyacak adam oğlu kalmıyacağı güne kadar sürüp gidecek!.. Yıl kadaT uzun süren gecelerimiz, geceden farkı olmıyan gündüzlerimiz var! O halde «yıl» ın ölçiisü nedir?.. Fakat bir yılbaşı gecesinde, bunlan düşünmenin sırası değil. Bug'ine kadar cihan misafirhanesine mihman olanlar dan, hilkatin sırrım çözebilmek için kafalanna düğüm üstiine düğüm vuranlann, sanki ellerine ne geçti? Ve içlerinden biri çıkıp da nereden gelip nereye gittiğimizi bize habeT verbildi mi? O halde, niçin yoralım kendimizi... Varsın, za man istediği gibi yürüsün. Senelerin; en uzak zaman mefhumunu ifade ettiği şu kısacık ömürde 365 gün daha eksil mekle sanki ne kaybediyoruz?.. Dünyaya geldiğimiz gün, herşeyi kaybetmiş değil mivdik?.. Takvim mi jhrîyarladığımızı yiizu miize çarpacak?.. Yoksa, sandıklann dibindeki hüviyet cüzdanlan mı dile gelip =ahiblerinin doğum tarihlerini ifşa ede cek? Hayif! Ikisi de böyle bir cür'etkârlık sösteremezler. Takvimin, günü dolunca Kemen yeniliyoruz. Hüviyet cüzdanlannı da iki şahidle yalana çıkarmak elimiz de... Demek" ihtiyarlamaktan, daha dogrusu ihtiyarlığımvzın yüzümüze vurulmasından da korkumuz yok! O halde. ne duruvoruz. Hep bir ağızdan: «Yaşasm yılbaşı gecesi...» diye bağıralım... ŞehİTde, çalgılı çaîgîsîz nekadar gaz'r no, lokanta, bar, dansing, kabare, kışlık bahçe varsa, en kenarda köşedekilere varıncrya kadar bu gece tıklım tıklım dolu... Herkeste, dünyaya yeniden gelmîş gîbi bir hal var. Sanki bu gece, umumî bir dogum yıldönümü!.. Eğlenenlerin, hiçbiri ne için eğlendiklerini bilmiyorlar. Ve galiba en kuvvetli teselli de bu: Ken^' : nnutabilmek tesellisi... Umulmadık insanları, en lüks verler de gorüyorum. Haklan da var. Baska • ' '"n fplîrinden çaldıklan paralan bol b'ol, sarfedebilmek icin bir yılm bit»:^i ve bir yeni yılm başladığı bu geceyi beklediler! Artık gelsin şaTab\.. Hatta gel?m şanr inva... Tebrik ederim. Hepiniz ayrı ayrı gözümün önüne geliyorsunuz: Kiminiz geceden kalma. Sabahleyın yatağa girmiş, dört beş saatlik uykudan sonra caddenin gürültülerile, gözleri mürdümeriği gibi şiş ve mor, uyanmışsınız. Mide ekşL Baş kazan. Ağız buruk. Bel sancılı. Bacaklar gecenin türlü dansından sızım sızım sızlar. Yılbaşı reveyonu yapanlar için yeni seneve koltuk değneğile girmek eski bir an'anedir. Kiminiz erkenden yatağa girmiş, bol uykusunu çekmiş, erkenden uyanmış, oiyankoda çıkan amortiyi hatırlıyarak: «Buna da eyvallah» diyor ve yatak*an kalkıyorsunuz. Aynada bir muayene. «Elliye bastık ha>.. Hiç belli değil.» Gerçekten de belli olmaz. Her gün aynaya bakan insan, kendi yüzünde senelerin resmtgeçidini göremez. Dünle bugün arasmda almyazısı kadar gizli bir iki çizgi farkı vardiT. Fakat bir de yirmi sene evvelki halinizi gözönüne getiriniz, fark anlaşıhr. Hani duvar takviminden bir kâğıd koparırsanız demetin inceldiği farkedilmez, fakat üç aylık kâğıdı birden kopaynca zamanın kahnlığı nasıl göze çan par, onun gibi birşey. Kiminiz yeni seneye giıdiğinizin bile farkında dağiîsiniz. Gazeteyi görünce meseleyi anlıyorsunuz. Ne baıhtyarlık! Uyutularak ameliyat olanlar gibisiniz. Hayat denilen cerrah, haberiniz olmadan, ömrünüzden brr seneyi kesip atmış, size hiç acısını duyurmamış. Yılbaşı gecesi eğlenenler Hacı Fidanm sünnet ettiği cocuklara benziyorlaT, bu ameliyatın acısını duymamak için düğün, dernek yapıyorlar ve unutmak için hediyeler alıyorlar. Siz oralarda değilsiniz. Ne mutlu size. Genc kalacaksınız. Çünkü uzun ömrün bir şartı da ins.anın işi olmadıkça saate ve takvime bakmamasıdır. O 7aman, her yılbaşı, ölüme sapan bir köşebaşı gibi insanın karşısına dikilmez. Bütün kadınlar, birer yağl$>oya tablo gibi boyanmışlar. İçlerinde, bir tane kendinden güzel yok. O kadar ki içlerinden bazılarmı, uzaktan yüzlerine maske takmış sanıyorum. Otomobiller; çiftleri sağa sola böyle nereye gider ve nereden gelirler bilinmezdurmadan taşıyor. Işıkla yıkanan caddede, içiknin türlü karakterlere, türlü şekilde tesir eden cilvelerini seyrede ede ilerlemeğe çalışıyorum. Fakat, bir yere geîdim ki, artak adım atmak kabil değildi. Sanki bir tünel turnikesi içinden geçiyordum. Ve bu turnike tek kişiyi bile parmaklığı arasından güçlükle salıveren bir cendere olmakta gecikmedi. Bevoslu, yeni seneyi kutluluyordu. Yalnız cadde üstündekiler değil, hatta iç sokaklarda bile birahaneler, gazinolar, tutulmuştu. Saat on bire cioğru, kaldırımlar biraz nefes almağa başladı. Bu seferki akın daha sıcak, daha mahrem köselere doğru idi. (938) rakkamî, takvimlerde artık son dakikalarını yaşıyordu. Sönmesi vaklasan bir mum gibi, eriyip giden (938) in bize en büyük hiyanetini, onun bu gider av»k v*ziyetinde gene hatırladım: Atatürkü, Türkten çalan o degil miydi?.. Saat tam yirmi dört... İki yılbiri eskisi, öteki yenîsi yelkovanlar, elifi elifine tam saat yirmi dördün üzerinde iken buluştular. Fakat bu buluşma, bir ayrılıgın da ifadesi oldu. Geçen yıla, artık «büyük safa geldin!» diyebilirdik. Bir saniye sonra, 938, eski bir arşjv gibi, tarihin tozlu rafıncla, kendisine tahsis edilen yeri alırken, (939) genc, ateşli adımlarile arzımızın kapısından giriyordu. Her dün gibi, geçen yılm da, bir daha geri dönmemek üzere gittiği şu demlerde, 939 yılmdan Türk milleti için hayırlı vaidler alıyoruz. Başımızda, herşeyi, etrafile ve bütün teferrüatile düşünen, bir «Şef» imiz var. Bu Şef, ilhamını, «O» ndan almış, Onun yanında yürümüş, onun bütün emer lerini tahakkuk ettirmiştir. Meşhur Fransız falcısı, ne derse desin, ve başka kâhinîer, ne anlatırlarsa anlat3;nlar. Biz, «İnönü» nün on dokuz yılm tecrübe potasında tavlanan demir iradesine ve hiç şaşmıyan başarıcılık kudretine dayanarak «939» yılını, içimizin en engin ferahlığile, her an artan bir emniyet icinde selâmhvabiliriz! Akifin ölümünün ikinci yıldönümü için ihtifaller yapıldı. Pek münasib. Genclğin kadır biliciiiği her yerde alkışlanıyor Ben bu vesile ile baş ka birşeyden bahse deceğim. Bizde he büyük ölü, birinci, ikinci, üçüncü.. yıldönümleri için ihtifale benzer şeyler yapıldıVtan sonra uuuıulur: Recaizade, Fikret, Necati, Haşim, ilâh... misal çoktur. Ondan sonra ihtifaller, birdenbire, üçüncü, beşinci yıldan ellinci y r la atlar: Namık Kemal töreni gibi. Sonra ellinci yıldan birdenbire üç yüzüncü seneye atlar: Sinan ihtifali gibi. Ve her sene yapılır. Ne hazin intizamsızhk! Yüz sene cvvel, yüz elli sene evvel ölen büyüklerimiz yok mudur? Millî hafızanın ne garib cilveleri: Üc senede unutuyoruz, üç yüz sene sonra birdenbire tekrar hatırltyoruz. Aradaki seneler ve insanlar kaynryor. Zamanında isyan Ayak ve tekerlek Nafıa Vekâleti Tramvay şirketini satın almak için müzakereye girişince, tam zamanını bekliyormuş gibi, her gün sekiz on araba bozulmağa başladı. Ne şuurlu tekerlekler, ne akıllı frenler! Hakikati tam zamanında ilân ediyorlar, müzakerelerin en hararetli günlcrinde z:ak diyip duruyorlar, gacırrr... edip yoldan çıkıyorlar. Denebilir ki tramvay arabalan, bu zamanında ve şuurlu isyanlarile, şimdiye kadar yaptıklan kazalan affettirmeğe çalışıyorlar; yahud da devlet hizmetine girer girmez tekaüde çıkmak istiyorlar! Kehanet bakaloryası Yılbaşı münasebetile Avrupa gazeteleri gen« fal oyunlanna giriştiler. En beylik sual malum: «Önümüzdeki sene harb olacak mı?» Bir sürü diplomatlaT, muharrirîer, falcılar. hep bir arada, kehanet bakaloryası veriyorlar. Geçen senenin tahminleri doğru çıkü. İyi hatırhyorum: Büyük falcılar 1938 sonbaharında dünyanm büyük bir harb tehlikesi atlatacağını haber vennişlerdi. 1939 için ne söylediklerini bilmiyorum. Fakat buna benzer birşey söyliyeceklerinden eminim. Çünkü Büyük Harbdenbjeri, falcılar, her sene dünyanın bir harb tehlikesi atlatacağını haber veriyorlar. Bundan kolay bir tahmin de olamaz. Çünkü her an harb tehlikesi içindeyiz ve her an bu tehlikeyi atlatıyofuz. Hiçbrr büyük devîetin harbetmek niyetinde olmadığını ve harb tehlikesini atlatmak çin biıbirlermi atlattıklarını falcılar pek iyi biliyorlar. 1939 da da mjanzaranın dfği=ece£ini pek zannetmiyorum. Modern harbler de cenaze namazı gibi fa»"7.ı kifaye oldu. îspanyollarla Japonlar ve Çinliler harbfdiyorlar ya, Allah bu \tzzalan bütün dünya namına kabul eder. F.G. Slovakyada tahriri nüfus Presburg 31 (a.a.) Slovakya matbuat bürosu bugün bütün Slovak topraklarında umumî nüfus yazılması yapılacağını bildirmektedir. tspanyadan gelen gönüllüler Paris 31 (a.a.) î^panyadan gelen yüz kadar ğönüllü bu sabah Parise muvasalat etmiştir. Bunlar mutad şartlar r çinde memleketlerine gönderileceklerdir. SALÂHADDİN GÜNGÖR Macar Başvekilinin beyanatı Budapeşte, 31 (a.a.) Macar ajansı bildiriyor: Başvekil, Macar ekalliyetler politikası hakkmda yaptığı beyanatta, bu politikanın herkese hissesini vermeğe matuf hakkaniyet prensipinden mül hem bulunduğunu kaydettikten sonra demiştir ki: « Slovak, Alman, Rüten ve diğer ekalliyetler hakkmca ilk Macar karan Sentotken'e dayanan an'anelere uygun bir anlayış politikası takib etmek icba eder. Ekalliyetler karakterlerini şuurlu bir surette temniye etmeği bir kalb işi addediyorlarsa, ayni zamanda bu memleketin kendileri için yalnız haricî bir çerçeve değil, fakat bir yurd hissi camiası olduğunu da teslim etmeleri icab eder. Ekalliyetler hususî meziyetlerile bu yurdun zenginleşmesine, nrüdafaasma ve inkişafmın kuvvetlendirilmesine yardım ve bunun için de yalnız kafalarının içinde değil, kalblerinde de vazife deruhde etmelidirler. Kar•sfîılclı bir itimad havası, meselenin tefer"atile hallini kolaylaştıracaktır.» Fransız Cumhur Reisi kordiplomatiği kabul etti Paris 31 (a.a.) Yeni sene münasebetile Reisicumhur AlbertLebrun, saat 1 1,30 da kordiplomatiği kabul etmiş " tir. Papanm veküi, arkadalşarı namına bir nutuk söylemiştir. Lebrun, bu nutka vermiş olduğu cevabda bilhassa şöyle demiştir: « Yeni senenin yalnız sulhun şimdiye kadar âlicenabane mesai sayesi&de muhafaza edilmiş olduğu yerlerde idame edilmesine dğil, aylardanberi müsellâh ihtilâfların fecayiine sahne olan mınta kalara da teşmil edilmesine şahid olmasını temnni ederim. Lebrun, Fransamn hararetli bir imanla milletler arasında mukarenet tesisine ça hşmakta olduğunu beyan ve diğer memleketler hükumetlerinin d böyle bir hüsnüniyet göstermelerini temenni etmiştir. Reisicumhur, kordiplomatikten hükümdarlarına ve devletler reislerine saadet ve refah temennilerini iblâğ etmelerini rica etmiştir. Yakalanan uyuşturucu maddeler Daima yaya yürüyenlerden misiniz? Tabiî, yol .e temiz kaldırım istiyeceksiniz. (Şu bizim mahud münakaşa). Daima otomobille gidenlerden misiniz? Tabiî, konservatuvar, tiyatro, bar, çalgılı kahve... istiyeceksiniz. Çünkü yaya gidenlerin ayaklan, otomobille gidenlerin, yalnız, arabalannın tekerlekleri çamura batar. însan ayağıle lâstik tekerlek arasmdaki hassasiyet faık' bu bahiste düşünceleri ikiye bölüyor. Gerçi yayalar içinde de bina taraftarları var amma onlan söyletenler otomobilin içinde! Bu münakaşa ayakla tekerlek davasıdır. 5. a Ankara tstanbul trenind bir hırsızlık îzmit (Hususî) îzmit istasyonuı da tuhaf bir hırsızlık vak'ası olmuş 13 ve 17 yaşîarında iki satıcı çocuk / karadan îstanbula giden bir kadınm çantasım çalarak ortadan kaybolmu lardır. Zabıta bu bacaksızları yakalı rak Adliyeye teslim etmiştir. Trenlerde Pişmaniye helvası satar yaşında Edib ve 17 yaşmda Çingene mazan adlannda iki çocuk vagona birinde bir el çantası durduğunu ve cunun da pencereden baktığını göri çantayı aşırmışlar ve götürüp civa ki maden kömürünün içine saklamı dır. Genc kadm neye uğradığını şa mış ve içinde 40 lira parası, tren t ve birçok kıymetli vesaiki olan çaı nın kaybolduğunu polise haber veı tir. Derhal tahkikata başlıyan Kc zabıtası vak'anın küçük kahramanl nı yakalamış ve çanta bulunarak bine ıade edilmiştir. Yalnız içinde1 lira paranın 20 lirasını hırsız çocu o akşam eritmişlerdir. Vaşington 31 (, a a ) Savannah «George» limanı memurları İtalyan baoFeci bir akibet dıralı Arsa vapurunda 100,000 dolar kıymetinde uyuşturucu madde ele geçirKozan (Hususî) Kadirlinin Har mişlerdir. kaçtı köyünden Osman, karısı Elifenin kendisine ihanet etmesinden şüphele Yahudiler doktorluk nerek vücudünü ortadan kaldırmak isyapamıyacak temiştir. Dantzig 31 (a.a.) 1 sonkânundan Bır gün karısmı yanına alarak civaritibaren Yahudi doktorlar, icrayi san daki bir uçuruma götürmüş ve anî bir attan menedileceklerdir. Yalnız müş hücumla kadmcağızı 40 50 metre deterileri mahdud ve münhasıran Yahu rinliğindeki uçuruma yuvarlamıştır. Fakat, Elifenin meydanda görünme dilerden mürekkeb olan iki doktorun faaliyette bulunmağa devam etmesme> mesi köylüleri şüpheye düşürerek ve jandarmaya müracaate sevketmiştir. müsaade edilmiştir. Jandarma karakolunda, Osman sıkışVapurda bulunan uyuşturucu tınhnca vak'ayı olduğu' gibi anlatmışmaddeler tır. Uçurum kenarında yapılan araştırVaşington 31 (a.a.) Georgie'dp kâin malar neticesinde kadınm cesedinin Savannah limanmm hazine ajanlan, hayvanlar tarafmdan parçalanarak daArsa adındaki İtalyan vapurunda 100 ğıtıldığı görülmüştür. bin dolar kıymetinde beş kilo uyuşturuSuçunu tamamile itiraf eden Osman, cu madde musadere etmişlerdir. tki ka yapılan sorguyu müteakib tevkif edil marot tevl:if edilmiştir. miştir. SERVER BEDI Kaçakçı konsolosluk kâtibi yakalandı Berlin 31 (a.a.) «Berliner îllus trierte Nachtausgabe» nin Kopenhag dan istihbarına göre, Romanyanın An vers konsoloshanesı kâtibi Rubinberg kaçak ipek çorab, kürk ve mühim miktarda dövizi ihtiva eden 34 büyük sandıkla memleketten giderken tevkif edilmiştir. îngiltere Kralı için yaptırılan Almanya deniz kuvvetler: hususî tayyare artırmak istiyor İngiltere Kralı Corc için 18 kişilik hususî bir tayyare yaptınlmaktadır. Bu hususî tayyare, Haviland Flaningo tipinde olacak ve saatte 400 küometre mesafe aşacaktır. Tayyarenin 100,000 îngiliz lirasma mal olacağı anlaşılmıştır. Kral Corcun şimdi de hususî bir tayyaresi vardır; ancak bu tayyare, 4 kişiliktir. Paris 31 (a.a.) Oeuvre gazetesr Tabouıs, tahtelbahirler inşası hus*. , sunda yapılan muadelet talebinin Al • man deniz kuvvetlerinin daha ziyad< artınlması maksadile yapılacak müca deleye doğru ilk bir adım teşkil etmek te olduğunu yazmaktadır.