23 Birincikâmm 1938 CUMHURÎYET Siyaset etrafında Italyanın istediği Fransız müstemlekeleri Fransa, Tunusu kaybederse, diğer bütün müstemlekelerini ve hatta Avrupadaki mevkiini bile müdafaa edemiyecek bir hale gelir Yazan: M. F. T. ÎÜRHIYE Çarlar tahtmın * yegâne varisi Grandük Vilâdimir şayiaları tekzib ediyor Pariste oturan Rus GrandüküVladimir'in Almanyaya yapacağı seyahati, Amerika matbuatı ve bizzat Alman gazcteleri, siyasî sebeblere matuf olarak göstermişler, hatta, Grandük'e Ukrayna tahtanın verilmesi mevzuu bahsolduğu yo. OrandüJc Vladimir lunda neşriyatta bulunmuşlardı. Grandük Vladimir, geçen teşrinievvelin 12 sinde ölen Grandük Siril'in oğluduî ve Çarlar tahtmın yegâne varisi mevkiindedir. Amerika ve Alman gazetelerirrin yukanda bahsettiğimiz neşriyatı üzerine, kencKsile göriişen bir Fransız gazetecisine, Almanyaya yapacağı seyaharin tamamen hususî mahiyette olduğunu söyledikten sonra şu beyanatta bulun muştur: « Pariste halen ikamet etmemek ve yakmda Almanyaya yapacak olduğum seyahatin sebebleri hakkmdaki neîriyaü tekzib etmişıim. $iddetle tekzib etmek istediğim bu neşriyat, gerek buradaki ikametime gerek seyahatime verilen siyasî manadaki yazılardtr. Pariste hiçbir siyasî mülâkat yapma dım ve yapmıyacağım. Almanyada dahi böyle mülâkgtlarda bulunmak niyetini beslemiş değilim. Hiç kimseden de bu yolda bir teklif almadım, Nasıl olur da, Ukrayna tahtına aynca hak iddia edebileceğim, hatta bu taht bana teklif edildigi takdirde kabul edece ğim düşünülebilir? Böyle bir iddia, împaratorluk Rusyasmın tarihini bilmemek demektir. Ukrayna, Çarhk Rusyasından hiçbir zaman aynlmamrç, bilâkis onun beşiği vazifesini görmüştür. Rusya, Ukraynadan başlıyarak büyümüştür. Uk rayna, Alsas'ın Fransadan madud olu^u gibi Rusyadan maduddur ve tıpkı Alsas gibi, sadece bir hudud eyaletidir.» BEYNELMİLEL PORTRELER PEMCERESİNDEN Taşıyıcı buhranı... eçen akşam, eve boş elle doamemek içia, Gemberlitaş pazarına kadar uğradun. Dişe dokunat tıe gördümse, balıktan başlayıp yemişte karar kılarak bir hayli öteberi aldım. Fakat, her dükkândan bir iki peket yüklendikçe, yaptığıtn bu düşüncesiz hareketten dolayı içimde belirea pişmanhk da arbyordu. Kendi kendime: • Şkodi ne yapacaksuıfc>akahm,de> dim, böyle koynun, koltuğun doiu, eve kadar nasıl yürüyeeeksin?.. Fakat bir arahk, teseili bulur gibi oldum: Adam sen de.. Elbet bir taşıyıcı ele geçiririfla... Beş on kuruş verdiğim gibi... Fakat, sağa sola başvurduğum halde, koca pazarda tek bir küfeci çocuk bulamaymca aklım başıma geldi. Sntta eşya taşıma yasağının küfecileri de içine aldığını düşüoememiştim. Peki amma, şimdi ben ne yapmahydım>.. Dükkânlardan, türlü itinalaria paketlere sardırdığmı bu çeşid çeşid yiyeceği, hiçbir bahane ile sahiblerine iade edemezdim. Çaresiz bir otomobil çağırdım ve beş on adımlık yer için elli kuruş taksi parası vererek, ucuzluğa tamah etmenin cezasım fazlasile ödemiş oldum. Elimde paketlerle pazar yerinde, dolaşırken, bir arahk «Islahiye» istasyonundaki halim gözümün önüne geldi. Adanadan Islahiyeye geliyordum. Yanımda bir büyük bavulla bir valiz var4 . îstasyonda nasıl olsa, bir araba bu lacağımı tahmin ediyordum. Araba bu lamazsam da eşyamı, bir hamala yükletirim diye duşÖTiüyordum. Fakat istasyona inince, bütün ümidlerim boşa çıktı. Ortada tek bir hamal yoktu. îstasyon memuruna hayretle sordum: Burada hamal bulunmaz mı?.. Onun hayreti, benimkinden fazla idi: Siz, hamal bulacağmızı mı zannettiniz? Tabiî değil mi ya... diyecek oi dum. Adamcağız guldü: Islahiyeliler, hamallık etmeği ayıb sayarlar... Herif aç kalır, gene hamellık etmez? Bu cevaba muhatab olunca gayret dayıya düştüğünü anhyarak, bavulu bir elime, valizi öteki elime almış, istasyonla kasaba arasmdaki yolu bereket versin ki uzun değildi kan ter içinde geçerek kendimi otele dar atmıştım. Çemberlitaş pazanoda da ayni vazi yetle karşılaşmak tuhafıma gitti. Herkese: «Kendi yükünün hamallığını yap!» demek ortada, onu taşıyacak bu kadar fakir insan varken bilmem yerinde bir teklif midir? Diyelim ki, küfecilik, bir nevi sırt hamallığı sayıldığı için yasak edildi. Fakat, küfenin yerine başka bir taşıma vasıtası bulunamaz mıydj?.. Bizim hatırladiğımıza göre, sokaklarda işsiz güçsüz dolaşan çocuklar içmde, öteberi ta?ımak suretile ev geçindirenler vardı. Bu çocuklar, niçin hem kendilerine, hem bize faydalı olmasınlar! Sırtların daki küfe, çalışmalarma mânise, ellerile de kısmen olsun öteberi taşıyabilirler. Büyük pazar yerlerile bellibaşh alış merkezlerinde, belediye tnemurlan nm kontrolu altında lüzumu kadar taşıyıcı bulundurmaktan, Vanunım ruhu, bilmem ne dereceye kadar mcinirdi? Jorj Tataresko Romanyanm Paris elçisi Bükreş Millet tiyatrosunda bir geCe... «Fırtına patlayınca» isimli bir piyesin ilk temsili veriliyor... Salonu dolduran güzide halk taJabalı«ı, kapanan son perdenin karşısmda, bir müddet, tes hir edilmiş bir halde kaldıktan sonra, ortalığı müthiş bir alkış gürültüsü kaphyor. Müellifi istiyorlar. Perde tekrar açılıyor ve sahnede, dudaklannı mahcub bir tebessümün süs'.e diği bir genc ilerliyor. İlk yazdığı piyes, ilk temsil edildiği gece muazzam bir muvaffakiyet kazanan bu genc Jorj Tala resko'dur. Bu hâdise, 1912 senesinde cereyan ediyordu. Piyes, için için tutuşan, bütün dünyayı ateşe boğmağa hazırlanan Bü yük Harbe karşı, bu genc müellifin, yürekler paralayıcı bir dram şeklinde, bütün nefretini haykırdığı ilk eseridi. O zaman yirmi beş yaşında genc bir avukat olan Tataresko, bir gün içinde, Romanyanm en büyük dram müeliifi oldu. Tiyatrolar, mecmualar, gazeteler, ona teşriki mesai teklifinde bulunuyorlar, fakat, genc ve meşhur muharrirden, sadece bir tebessüm ve bir cevabı red al: yorlardı. Çünkü Jorj Tataresko, kendi tabirile, o piyesi tesadüfen yazmı;, o emsalsiz muvaffakiyetc tesadüfen nail ol muştu. Onun emeli, en büyük gayesi, siyasetü. ALTtçfZÛt OIAN VERieiİTALVA TARAFIMOAN (»TENILEN VEMENFAAT LEROlp. L \ BVA \ MISIR I1BEŞTİ * • I INGIL\Z SUDANl mak işinde gösterdi. Siyaset sahasında henüz ilk adımlarını atmakta olan genc bir memur için, bu vazifenin nekadar ezici olduğunu izaha lüzum var mı? «Fırüna patlayınca» piyesinin müellifi, Lşte şimdi patlıyan fırtına ile karşı karşıya bulunuyordu. Bu fırtınayı dindirmek de kendisine düşüyordu. ı 9 I % t \ * \ MABBSİ3TAH • ** v •r* teşkilât vücude getirmişlerdi. Bu teşkilât Fransız komiserliği tarafından ilga edildikten sonra «Düsturu Cedid» namı altında yeni teşkilât kurulmuştu. Bunun dahi mensublan Sahrayi kebirdeki menfalara sürülmüştü. Bu yüzden kanlı nümayişler ve musademeler olmuştu. Fakat bu milliyetçilik hareketi münevver gencler arasma münhasır kalmış ve halk zümresinde kökleşmemiştir. Halkm ekseriyeti Kahiredeki Camiüîezherde doğan yeni islâm ittihadı hareketi tesiri altındadır. Her iki hareket dahi Fransız düşmanıdır. Şimdi îtalyanların Tunusu Fransızla rm elinden almak istemelerine karşı Tunuslulann ne düşündükleri malum değildir. Lâkin «Afrika Majinosu» hattma Fransız Başkumandanlığının Zuhaf ve sipahileri yığmasından hiç olmazsa îtalyanlara karşı vatanlarının müdafaasında Tunusun yerli halkına itimad edebileceği anlaşılıyor. îtalyanm Tunusu alması kolay olmıyacak ve Fransa ile bir harbi gözüne aldırmasını icab edecektir. 1935 senesi kânunusanisinde Romaya gelen Fransız eski Başvekili ve Hariciye Nazın Laval ile Mussolini arasında yapılan anlaşmada Tunustaki îtalyan unsurunun tabiiyet meselesinde îtalya pek ısrar etmemis. ve daha ziyade Afrikanın diğer yerlerinin ve bahusus Kızıldenizin Hind Okyanusuna ağzı olan Babülmendeb boğazında ve Fransız Somalisi hu dudlarında ve Habeşistaîidaki Fransanın siyasî ve iktısadî alâkalan üzerinde Fransadan menfaat koparmağa çalışmıştı. Tunustki Îtalyanların vaziyetinden îtalya hiç memnun kalmadığından daha ziyade bu düşünce ile 1935 mukavelesini kendi tarafmdan feshetmiştir. Lâkin bu mukavelenin feshile îtalya Kızıldenizde, Trablusgarbın cenubunda ve Habeşis tanda temin ettiği azim menfaatlerden ve bahusus sevkulceyş, cihetinden mühim ve kıymettar olan yerlerden vazgeçmemif tir. Zaten bu anlaşmadan îtalyamn beklediği en büyük menfaat Habeşistanda istediği gibi serbest kalmak olduğundan bunu fazlasile temin etmiştir. Şimdi Îtalya, Avrupadaki Fransız topraklarından ve Tunusa temellükten vazgeçebilir. Lâkin Afrikanın diğer taraflanna aid taleblerinde sonuna kadar ısrar edecektir. Bu yerler hakkında Îtalya harbi bile göze almiş olabilir. Çünkü bu taleblerine hayatî ehemmiyet vermektedir. Fransa için bu yerlerin ve menfaatlerin ehemmiyeti Habeşistanı feda ettikten sonra ikinci derecede kalıyor. Bu yerlerin en mühimmi Fransız Somalisidir. Bir zaman Mısıra aid olup bu itibarla Türk devletinin hükümranlık hakkı altında bulunan Somali Babülmendeb boğazından Zengibar'ın şimaline kadar irntidad eden Afrikanın şimali şar kisi sevahili olup ahalisi müslümandır. Babıalinin son zâfından istifade eden îngiltere, Fransa ve îtalya bu yerleri elli küsur sene evvel aralannda taksim et mişlerdi. Airikanın şarkını ve Fransız, İngiliz, ttalyan Somalilerinin vaziyetini gösterir harita Afrikada Italyanın Fransadan istediği yerlerin başında Fransanın himayesin de bulunan Tunus Beyliği bulunuyor. Asırlarca zaman Türk devleti hükümranlığı ve himayesi altmda bulunup Lozan muahedesile büsbütün feragat etmiş olduğumuz Tunus Fransa için Avrupa kıt'ası haricindeki yerlerinin en mühimmidir. Çünkü Akdenizdeki îtalyaya müsavi olan mevkiini ve hakkniyetini Tunusun coğrafî vaziyetine medyundur. Bellibaşlı harb limanları ve hava üsleri Tunustadır. Cezayir ve Fas sultanlığı ve bunların hinterlandı olan geniş, sahalardan müteşekkil olop Çat gölüne ve Kongo nehrinin ağzıne ve Gine körfezine kadar yayılan büyük Fransız Afrika müstemleke imparatorluğunun denizden ve karadan şark cenahını muhafaza eden Tunustur. Binaenaleyh îtalyaya Tunusun bırakılması, Fransanın şimalî Afrikadaki imparatorluğundan ve Akdenizdeki hakimiyetinden feragat manasını ifade edecek tir. Bu hal ise Fransız milletinin devleti muazzamalıktan istrfau manasını ifade eder. Tunus ugrunda Fransa Avrupadaki yerleri gibi bütün kuvvetbi ve varlığını ortaya koyarak harbetmeği her zaman gözüne aldıracaktır. Zira Ingiltereden sonra islâm âleminin en mühim yerleri ve nüfusu Fransanın elinde bulunuyor. Fransa Tunusla beraber jimalî Afrika müslüman imparatorluğunu elinden çıkardıktan sonra Avrupadaki mevkiini ve topraklarını da müdafaa edemiyecektir. Çünkü Fransız milleti mütemadiyen nü fusça azalmakta olduğundan bir asra yakın bir zamandanberi Avusturyaya, Al manyaya, îtalyaya karşı yaptığı bütün harblerde en ileri hücum hatlarmda daima jimalî Afrikalı müslüman askerlerini kullanmış Zuhaf ve sipahi adlarile meşhur bu muharib Berberiler ve Arablar sayesinde bir çok zaferler kazanmış ve en fahis, hezimetlerden kurtulmuştur. Bugün bile Fransa Tunusun cenubunda Trablusgarb hududu karşısında beş. sene milyarlar sarfederek vücude getirmiş olduğu «Afrika Majinosu» ismi verilen müstahkem hatta yığmış olduğu yüz binlerce kişilik ordunun belkemiğini Tunuslu, Cezayirli ve Faslı Zuhaf ve sipahi ler teşkil etmektedir. Tunus resmen bir müstakil devlettir. Devlet §efi bey unvanını haizdir ve hakimiyet irsidir. Fakat beyin yalnız adı vardır. Bütün nüfuz ve hükumet Fransız fevkalâde komiserile buna tâbi Fransız memurlarmm elindedir. Mesahası 125 bin 130 kilometre murabbaı olan Tunus Beyliğinin nüfusu 2,608,000 kişidir. Bundan yüz bini îtalyan, memurlar ve askerlerile beraber yüz bini Fransız ve elli bini Yahudidir. Tunus halkının kahir ekseriyeti arabca konuşan müslümanlardır. Tataresko, eline aldığı her işi muvaffakiyete götürmesi mukadder insanlar dandır. BesaTabya'yı asayişe kavuştur mak hususundaki muvaffakiyeti, onun meslekî hayatında ilk zafer ve en büyük sitayişlere lâyık ilk müspet harolesidir. Romanyaya, Besarabya'yı ikinci defa Harbden önceki yıllarda, Romanyah kazandıran Tataresko olmuştur. büyük ailelerin çocuklan için ilk bedef Bratyaoo öldükten sonra, Kral, yeni ve ilk vazife, Pariste tahsillerini bitirip kabineyi teşkile Duka'yı memur edince, avukat diploroasile memlekete dönmek yeni Başvekil, dahiliye Nezaretioe, eski ti. Sonra, liberal partinin kudretli »efi ih mçsai arkadaşından başkasını getirmeği tiyar Bratyano'ya gidip onun himayesini pek tabiî olarak düşünemezdi. Demir isterlerdi. muhafızlara karşı açılan amansız mücaîlk zaroanlar, Tataresko da, bu an'aneye riayet etmiş, Pariste hukuk tahsilini bitirmek için dört sene kaldıktan sonra avukatlık diploması cebinde, Romanyaya dönmüş ve birkaç tavsiye mektubunu hâmilen Bratyano'nun kapısıru çalnuştı. Bratyano, ona, evvelâ partiye kaydedilmesini, kendisi içkı bilâhare birşeyler düşünülebileceğini söyleyince, genc avukatın bu tavsiyeye ilk mukabelesi, ken disinin beUemeğe vakti olmadığını, bir an evvel meb'us olmak istediğini söyle mek oldu. Jorj Tataresko'nun, siyaset sahasında süratle ilerlemesine ve hele 1912 sene sinde, adım birdenbire en meşhurlar sı rasma geçiren piyesi yazmasına, ihtiyar Bratyano'nun verdiği bir cevab sebeb olmuştur, diyebiliriz. Bu oevabmda, Bratyano ona, «kendisini henüz hiç kimsenin tanımadığmı» söylemişti. Tataresko, gaye bellediği siyaset hayatına bir an evvel atılmak istiyen bu sabırsız, ateşli genc, liberal parti şefinin, uykulannı kaçıran oevabını, halden atiye geçen bir muvaffakiyet köprüsü gibi kullanmanın lüzumunu anlamış, hiç kimseye bahsetmediği bir işe koyulmuş, üç ay sonra Millet tiyatrosu direktörüne tevdi ettiği piyesini ayni mevsim zarfmda sahneye koyduırmağa muvaffak olmuştu. Pek nadir müelliflere nasib olan bü yük muvaffakiyeti kazandığınm eTtesi günü, Tataresko'yu, gene Bratyano'nun karşısında buluyoruz. Bu sefer, ihtiyar liderin, genc avukatı karşılayışında bir başka ihtimam vardır. Büyük bir siyasî rücül olduğu kadar, san'ata ve edebiyata da kıymet veren Bratyano, o zamana kadar kendisinden başka herkesin meçhulü olan ismin, bütün Romanyaya yayıldığını görmüştür. Gencüı omzunu okşuyor ve vade benzer ilk sözünü o gün söylüyor. deleyi o idare etmiş, onlaruı kurşunile ölen Duka'nuı mezan başmda hitabe iradı vazifesi de gene Tataresko'ya düş müştür. Tataresko'nun, dört sene süren Başvekilliği zamanındaki icraatını yakından biliyoruz. Yaşuun gencliğkıe rağmen, idarecilik ve teşkilâbçılıkta çok büyük misaller gösteren Tataresko'ya, Romanya, iktısadî kalkınmasHu medyundur. Romanya Kraltna, 1937 de, iktidar mevkiinin Goga'ya verilmesi tavsiyesinde bulunan da Tataresko olmuştur. Bunda, ihtiyar Bratyano'nun tabiyesinden bir nümune bulabiliriz. Çünkü, Oktavien Goga'nra siyaseti, kendi siya«tine tamamen zrd okluğu için, onun, Başvekâlette muvaffak olamıyacağım önceden kestirmiş bulunuyordu. Hâdisat, bu görüşteki isabeti ispat etmiş oldu. Fakat, Tataresko'nun asıl siyasî ha yatı, Goga kabinesinin sukutundan sonra başlar. Goga'nın yerine geçen Patrik Miron Kristea kabinesi zanvanında, Tataresko'nun, doğrudan doğruya Kralın en yakmları arasında yer aldığmı, ken disine, resmî unvan olarak Sa Majestenin rmişaviri sıfatı verildiğini, bir müddet Ha riciye Nazırltğmda bulunduktan sonra, daha mühim vazifeberi ele aldığını göıüyoruz. Romanya kendisini şimdi Parise sefir olarak göndermek suretile Avrupanın nabzım, onun hazık ellerine tevdi etmiş bulunuyor. Lâğvedilecek olan gümrük inemurluklan SilivTi ve Geyikli gümrük memiırluklan yılbaşından *itibaren lâğvedilecek tir. Buna sebeb bu iki gümrük dairesinde iş olmamasıdır. Habeşistanın en yakm ve tabiî mahreci olması itibarile en mühimmi de bu Fransız Somalisidir. Fransızlar bu Somalinin merkezi Cibuti limanından Habeşistamn merkezi Adis Ababa'ya bir demiryolu yaptıklarından bütün Habeşistanın haricî ticaretini ellerine geçirmişlerdi. Umumî Harbin sonunda Îtalya Fransız Somalisinin kendisine verilmesinde ısrar etmişti. Lâkin Fransızlar bütün Habeşistan împaratorluğunu ellerinde bu lundurmak istediklerinden Îtalyaya red cevabı vermişlerdir. Ancak 1935 sene sinde Laval ile yapılan anlaşmada Fransa kendi Somalisinin şimal kısmmdaki bir miktar sahille Dumeyre adasını îtalyanlara bırakmışlardı. Bu suretle îtalyanlar Babülmendeb boğazma hâkim olmusjardı. Şimdi bütün Habeşistan imparatorluğu îtalyanm eline geçmiş olduğundan Cibuti limanile beraber bütün Fransız Somalisini istiyorlar. Ayni zamanda Îtalya mezkur Iimanla AdisAbaba arasmdaki bir Fransız kumpanyası elinde bulunan demiryolunu istiyor. Bu hatta îtalyanlara bir hisse verileceğini Laval dört sene evvelki anlaş mada kabul etmişti. Lâkin bunun için milyonlarca döviz lâzım geldiğinden Îtalya bu parayı vermemişti. Şimdi ise bu demiryolunda eski Habe$ imparatorunun büyük bir hissesi bulunduğundan bunun verilmesini yani bedava Fransız demiryolunun mühim bir hissesinin terkedilmesinde ısrar ediyor. îtalyanm istediği üçüncü şey dahi bir Fransız kumpanyasınm elinde bulunan Süveyş kanalına aiddir. Halihazırda bu kanaldan geçen gemilerin en çoğu Ingiîtereye, daha sonra îtalyaya ve üçüncü derecede Almanyaya aiddir. Fransız bayrağmı hâmil gemiler beşinci derecededir. îtalya hem kanal şirketine ortak olmak, hem de kanal rüsumunun îtalyan gemileri için son derecede indirilmesini istiyor. îtalyanm Afrikada istediği dördüncü şey, Trablusgarbın cenub hududunun Afrikanın ortasmdaki Tibesti dağlarına kadar tevsi edilmesidir. Laval anlaşmasile Trablusgarba iki yüz bin kilometreiik arazi ilâve edilmişti. Şimdi ise Îtalya Afrikadaki Fransız müstemleke imparatorluğunun tam kalbgâhma inmek istiyor. Bundan sonra cihan politikası yukarıda saydığrmız Italyanın talebleri tesiri altında bulunacaktır. Bulgar BaşvekiK elçimizle görüştü S.G. Bir vapurdan 17 milyon frank kıymetinde elmas çalındı Brüksel 22 (a.a.) Elisabeth Ville vapurunun Kongo'dan Anvers'e muvasalatmda vapurun kasasında mıohafaza edilmekte bulunan 17 milyon frank kıymetindeki elmasların çalınmış olduğu müşahede edilmiştir. Sofya 22 (Hususî) Bulgar Başvekili Köse îvanof, Romanya sefiri Aureliyan, Yunanistan sefiri Diamantupu los ve sefirimiz Şevki Yergeri kabul etmiştir. Ayni gün içinde bu görüşmede, Bulgar Başvekilinin Ankara ziyareti O günden itibaren, genc Tataresko, meselesi konuşulduğu tahınin olunmaktadır. Bratyano'nun muhitini teşkil eden güzide Avrupa kültürile temas neticesi olarak Tunus gencleri arasında son zaınanlarda Tunus milliyetçiliği hareketi peyda ol muştu. Ekserisi Fransadaki yüksek mekteblerden yetişen Tunuslu gencler bir a vuc Fransızın iki buçuk milyon Tunuslu Fransızlara şimaldeki ve en küçük müslümana hâkim olmasına tahammül e parça isabet etmişti. Fakat gerek Babülalhnda mendeb boğazma hâkim olması ve gerek simalar arasında görünmeğe, hatta Bratyano'nun yanından aynlmamağa başla mışbr. İhtiyar lider, etrafma topladığı simalan seçmek ve siyasî sahada emsalsiz bir muhit teşkil ederek çalrçmak bahsinde yekta idi. Tataresko'yu, istediği olgunluğa erişmeğe çok müstaid bularak, görü şündeki isabeti bir kere daha ispat etmişti. Jorj Tataresko, ilk resmî vazifeye Bratyano tarafından memur edildiği zaman henüz otuz yaşına girmemişti. Harbden sonra, Bratyano'nun teşkil ettiği ilk kabmede Duka Dahiliye Nezaretine geldiği zaman, Tataresko'ya da müsteş.arlık verilmişti. Genc müsteşarın uhdesine verilen bu vazife, nankör olduğu kadar nazıkti ve ezici mes'uliyetlerle dolu idi. O sırada, Ünye kazasının ıımıımî görÜnÜŞÜ Besarabya'da bir isyan zuhur etmişti. Ünye, (Hususî) Senelerdenberi mahsulünü her sene için arttırmakla Ruslann gizlice silâhlandırdığı köylüler Ünyemizin elektrik derdi Sayın Şarbay meşguldür. İsktikbali yükselecek olan memleket dahiline doğru yürüyorlardı. Ünye halkı, nihayet elektriğe de kavuRami Öztürk tarafından muvaffakiyete Vaziyet, anî ve çiddetli tedbirler almağı şacaktır. Bütün köylerden gelen halk, erdirilerek kasaba nurlandınlacaktır. ışıklar içinde bulunan kasabayı geziktıza ettiriyordu. ı Ünye kazamız elektriğe kavuştu J M. F. T. îşte, Tataresko, ilk muvaffakiyetini, sek kazalanndan 1 tenkile memur edildi" ' bu isvanı bastır Karadenizin iktısadî bakımdan en yük mektedir. Ünye halkı bayram yapmakolan kazamız, fmdık tadır.