5 Birincikânun 1938 CUMHURtTET Balkan Seferim: 1912 1 Galeyan Yazan: Y. MAZHAR AREN Amerikada Muvaffak bir smaî seferberlik Kurmay heyetimiz Atinada Harbiye Nazırı Harb isteriz! harb isteriz! bunun kat'iyyen vekili, lâzım Tophaneden doğru bir fırtına bulutu gibi yaklaştıkça ağırlaştığı daha çok hissolunan bir kütleyi merakla bekliyoruz olduğunu söylüyor Amerika Harbiye Nazırı vekili Con son, muvaffak bir sınaî seferberlik yap manın Amerika Birleşik hükumetlerinin herhalde başarması gerek bir iş olduğunu larrmızı kıracağını bilen, ve kudurmuş gisöylemişir. bi birbirimize saldırarak boğuştuğumuzu Birleşik hükumetler müdafaa kuvvetbekliyen ve ikiyüzlülükler ederek herkesi teşvik eden Türk düşmanı unsurların, lerinin muhtelif sahalannda faal 180 bizden beklemedikleri bir vahdetle Da mümessilin bir toplantısında bu sözleri rülfünunluların yaptıkları bu çelik gibi söyliyen Conson, sözlerine devam ede sert hareket keskin bir §i§ gibi, yürekleri rek, «Harb ilânı günile taarruz kabiliyene saplanmış, «Harb isteriz...» sesini du tini haiz kıt'alarımızın cepheye gönderilyup sararmışlardı... Arkası gelir sandık mesi arasmda gene 14 ay geçmesini arzu an bu Türk vahdetine Balkanda dost etmiyorum. 1917 ve 1918 senelerinde tanıdıkları ve muzaffer olmasını diledikle vaki tecrübelerin tekran arzusunda değiri hükumetlerin nasıl dayanacakları, ku lim.» demiştir. Conson, sınaî seferberlik sahasında rumaz bir membadan fışkırdığını zannetyapılan ve yapılması tasarlanan şeyleri tikleri bu hamiyetin hamlesine nasıl karşı koyacaklarını düşünmeğe balşamışlardı.. etraflıca anlatırken, büyük, küçük 10000 Biz girdiğimiz birahanede siyaset yap Amerikan sınaî müessesesinin imalâtını tık... Müfid Ratib, tecrübesiz ruhlarımı harb ihtiyacına uygun ölçü ve şekilde tanzm daima aldandığı hislerle, bir Kâmil zim etiklerini sözlerine katmıştır. Paşa müdafıi idi, Vehbi ise bir Said PaConson, Harbiye Nezaretinin doğru şa, Hüseyin Hilmi Paşa taraftan idi... dan doğruya hedefi ne olduğunu izah Hararetli bir münakaşaya tutulmuşlardı.. yollu izahat verdiği sırada da, bunu Ben r «Allah hepsinin canlanm al 1« Mühim bütün harb malzemesmin sm da memleket, şerlerinden, millet, elle standardize edilmesi. 2 Teçhizat enAtinada Balkan Erkânı Harbiye rinden kurtulsun... Bu bunaklara tapın düstrisi kapasitesinin büyütülmesi 3 heyetleri arasındaki toplantılara mağa, sıkılmıyorssunuz!» Teçhizat endüstrisinin harb zuhurunda devam olunuyor. Büyük Erkânı Yaya kaldınmlarına sığınanların saDiyecek oldum... Iki arkadaşım, put faaliyetini süratlendirebilmesi hususunda kalli bıyıkh, fesli, sarıklı, kasketli, kaveHarbiye Reisimiz Mareşal Fevzi arına hakaret edilmiş mecuslar gibi bana hazırlık.» maddelerile hulâsa etmiştir. zah, külâhh, trikornlu erkekler, çarşaflı, Çakmağın riyasetindeki Kurmay hücumlar ettiler... Ben samimî idim... yeldirmeli, şapkalı kadınlar yüzlerinde Panamerikan konferansınm açılışı ve heyetimiz, Atina Elçimiz Ruşen Bu bunaklar o çirkin budalara benzi türlü türlü manalar var... Türkler şimdiye silesile, Cumhur Reisi Ruzvelt'in Ame Eşrefin de iştirakile Meçhul Asker yorlardı ki her birisinin etrafmda ayrı bir kadar bir mislini görmedikleri bir heyecarika Birleşik hükumetleri ahalisine radyo abidesini ziyaret etmiştir. nifak ayini yapılıyor, ve mabedlerinde, na kapılmışlar, Türkten gayrısı bir dehşet ile bir hitabede bulunacağı, bütün yeryüYukarıdaki resimde Mareşal kendilerine cehil, ihtiras, menfaat, kin, tufamna tutulmuşlar gibi sararmışlardı... zündeki siyasî huzursuzluklara işaretle, Fevzi Çakmağın abideyi ziyareti hased gibi hislerle tapınanlar tarafından Amerika ahalisine aradaki birliği muhamünasebetile hususî defteri imza«Harb isteriz!!» Bu ses, kovanından tutuluyorlardı.. faza etmelerini tavsiye edeceği şayidir. Müstebid bir idare altında, o idarenin ladığını görüyorsunuz. Sağdaki refırlamış bir (oğul arısı) gibi salkımlaşterbiyesile yetişmiş olan bizler de hürrisim, heyetimizin abideye gidişine mı§, birbirine sıkışmış binlerce ve belki yet ve terakki için birdenbire doğan arzu Arnavudlukta tütiin inhisar aid bir intıbaı tespit ediyor. on binlerce insanın teşkil ettıği kümenin lar gideceği yolu bilmiyen bir insanın altma alınıyor göbeğinde çekirdekleşen bir kütle tarafınyabancısı olduğu bir yerde uğradığı şaşTıran (Hususî) Arnavudluk hükudan verilen kumanda ile tekrarlanıyor, kınlığa dönmüştü... meti mechse bir kanun projesi vermiş tekrarlanıyordu... Ne yaptığımızı, ne yapacağımızı bil ve tütünün inhisar altma alınmasını isBir insan seli gibi gelen bu alay bir yımiyorduk... Biz bilmiyorduk... Fakat bir temiştir. Arnavud devlet bütçesinin en lan kıvTaklığile önümüzde büküldü... bilen, bir imana, iktidaya şayan olan kim kabarık rakamını tütünden gelen varisaptı, köprüye doğru akmağa başladı... dat teşkil ediyor. Millî servetin fazla se de bulamıyordukArtık «Harb isteriz...» fEryadı İstanbuBalkan muharebesini yapacak, yaph laşması ve müstahsillere daha fazla menfaat temini için tütün zer'iyatına lun yüksek kubbeli minarelerine doğru aracak bir Nazım Paşanm şahsına başlıtılarak gidiyor, uzaklaşan alayla beraber yan bir ibadetle yeni bir imana davet edi çok ehemmiyet veriliyor. Bir senede bir milyon altın franklık tütün istihsal ehafifleşip duruyordu... Biraz sonra ses liyorduk... dilmektedir. Bu senenin ilk altı ayı içinişitilmez oldu, alay da görülmez... Fakat Yarabbi!!.. Bize doğru yol gösteren, de 100.591 kılo ve 115,266 franklık tütün bizim kulaklarımızda o dehşetli söz çınlı bizi felâketten kurtaran yok mu?.. ve sigara harice gönderilmiştir. yordu... «Harb isteriz!!..» Ben, dört senelik tecrübelerden sonra, Yunanistandan her sene yeni tütün Tring'in köşesinde üç arkadaş idik: ihtiras ve politika manevralanndan kuvfidanları celbedilmektedir. 1937 sene Şimdi kemikleri bile çürümüş olan Mü vet alan kimselerden hiç birşey bekleme sinde 5,250,000 fidan zürraa tevzi edil fid Ratib ve ne olduğunu bilmediğim bir diğimi ve bu harbin biz istemesek de çı miştır. Vehbi ve ben... kacağmı, bizim buna sürüklendiğimizi Cehalet ve taassuba karşı mücadele aO zamanın gencliği, ince kalemile bu söylüyorduk... çan, Arnavud devlet ve içtimaî haya günlerin kudretli bir muharriri olmağa Arkadaşlarım bana muarız idıler.. On tında inkılâb yapmak istiyen hükumet, hazırlanan Müfid Ratibin ismini olsun lar gazetelerdeki demagojik neşriyattan okuyup yazma bilmiyen çocuk, kadın, tanır... Çok zayıf ve çelimsiz olan Müfid akidelenmişler ve bugünkü nümayiş yü ihtiyar ve gence, Arnavudluğun her taBaşvekil, Matbuat Cemiyetinde İstanbul gazetecilerile görüşüyor Ratib kapıldığı heyecanla adeta katılmış zünden de Osmanlı cengâverliğinin, yeni rafında kurslar açmıştır. Arnavııdluk {Baştaraft 1 inci sahifede) tur. Yeni valiniz geldi. Sizin kıymetli tı. Vehbi ağhyordu... Ben ne halde idim çeri kahramanlığmın, Kalyoncu kabada kültür siyasetinde bu kurslar çok mü Celâl Bayar izhar edilen şükrana mu yardımlarınızdan istifade edecektir.» him hizmetler görmektedir. bilmem. yılığınm nüksüne uğramılşardı.. Bu nüks kabele olarak şunlan söylemiştirı Bunu müteakıb cemiyet başkanı, Başîzmirde bir facia Bizi bu alayın manzarası kadar, Rum marazî halde idi, nöbetler yaptığından « Bu en mühim zamanlarımızda vekile kendisinin cemiyetin aslî azası olîzmir (Hususî) Devlet Demiryol dan, Ermeniden, Yahudiden, tatlısu hezeyanlara sebeb oluyordu; asıyordufrenginden olan ve bir vatanda müşterek lar, kesiyordular... lan sekizinci işletme fabrikasında feci memleketimizin gösterdiği birlik ve tesa duğunu ve cemiyetin aza kayıd defterinHep gencdik!.. Kammız kaynıyordu.. bir hâdise olmuş ve bir amele, tamir et nüd, çok kıymetlidir. Memleketin bu vah de ismi bulunduğunu söylemiş, cemiyetin hayat geçirmekliğimizi kendılerine zü' sayan mahlukatm istihzaları sarsmıştı. îçimizden asmak, kesmek... Vurmak, mekte olduğu bir lokomotif kazamnm detini neşriyat sahasında tebarüz ettiren, fahrî reisliğini kabul etmesini rica etmişYürüyecek halde değildik... Sokağın kırmık geliyordu... Hele îtalyanlann devrilmesile altında kalarak ezilmiş, öl ona yol gösteren matbuatımızın bu ha tir. Trablusgarba yaptıkları baskından sonra müştür. Fahrî reisliği lutfen kabul eden Başiçinde bir birahaneye can attık... reketi, hükumeti memnım etmiş ve min (Hürriyet) denilen şeyin ilânmdan o hicabı siimek, o acıyı unutmak içinAmele, Karşıyakanm Soğukkuyu ma nettar kılmıştır. Bunu size söylemekle vekil, bundan sonra meslekî işler etra ecdadvari bir yiğitlik göstermek ve dün hallesmde oturan 17 yaşmda Şakır oğlu duyduğumuz meserretin arkasından gelen cidden iftihar duyuyorum. Bu yol üze fında izahat almış, bu meyanda yeni türlü türlü kafaların, türlü türlü vicdan kü uşakların ağızlarına birer tokat vur İsmaildir. Arkadaşları koşarak gelmiş rinde bundan sonra da hep beraber yü matbuat kanvnu mucibince gazetelerin lann, türlü türlü hislerin mahsulü olan mak kimin en büyük emeli değildi?.. Fa ve kazanı kaldırarak kendisini kurtar yatırmak mecburiyetinde oldukları beş hiçbirisi diğerini tutmıyan, hiçbirisi diğeri kat palavrasız... Nedense benim içimde mağa çalışmışlarsa da facianın önünü a rüyeceğiz. Şunu da söyliyeyim ki, hükumetin gazetelerden saklı hiçbir şeyi yok bin lirahk teminat akçesi meselesinde lamamışlardır. ne uymıyan dedikodulann yakında dal bir korku vardı... «Harb isteriz!!... Harb isteriz!!..» | Uğultulu garib bir ses, bin yanık yüreğin birden püskürdüğii bir ateş dumanı havayı kaplıyor... «Harb isteriz!..» Karaköyde eski Tring'in köşesindeyiz... Tophaneden doğru bir fırtına buluu gibi yavaş, yavaş ilerliyen ve gulgulesi yakmlaştıkça a|ırlığının arttığı daha çok hissolunan bir kütleyi merakla bekliyoruz. Nakil vasıtalan durmuş, yayalar ke narlardaki kaldırımlara çekilmiş; dük kânlardan storlarını yanyarıya yahud tamamile indıren indirene!... Böyle yarı yahud tam ındirümiş dükkân storlarının önünde durup yollarına devam etmek için sağanağın geçmesini bekliyen yolcular gibi dükkâncılar, bakışları endişeli korkak Yahudıler, duruşlan bilgic kurnaz Ermeniler, tutumlan müstehzi palikarya Rumlar.... Sahte vakar tatlısu frenkleri, hain hain baktıklan alaym çıkardığı sese yabancı, yabancı gülüyorlar... Istıhza ediyorlar... Mareşal Çakmak, Yunan Meçhul asker abidesini ziyaret etti Başvekil Ankaraya döndü millî bankalann kolaylık göstermeleri için teşebbüste bulunacağım vadetmiştir. Bu arada yeni basm kanunu mucibince yapılması lâzım gelen nizamname ile emektar muharrirlerin istikballerini koruyacak sosyal teşkilât ve sigorta işleri etrafmda icab eden nizamname ve tali matnamelerin hazırlanarak mezkur kanuna tevfikan toplanması iktıza eden Basın kurultayına arzı meselesi göriişülmüş, Başvekil elden gelen yardımların yapı lacağmı söylemiştir. Şimdiki Basın kurumu binasının sahlarak yerine sırf kulüb ittihazına elverişli büyük salonları muhtevi yeni bir binanm inşası halinde hükumetin kıymetli yar dımda bulunacağım söyliyen Başvekil, münasib bir mahalde Beledıye veya hükumete aid bir arsa tedarik olunmasını, burada bir Matbuat kulübü inşası için tetkikat yapılmasını yeni Vali Lutfi Kırdara emretmiştir. Hazırlanan büfede izaz olunan Başvekil bir müddet daha hasbthalde bulunduktan sonra, saat 16,20 de kurum merkezinden ayrılmış, Perapalasa dönmüştür. Başvekil Ankaraya gitti Başvekil Celâl Bayar, diin akşamki Ankara trenine bağlanan hususî vagonla, refakatinde Kalemi Mahsus müdürü Baki Sedes olduğu halde Ankaraya hareket etmiştir. rına yatırdı. Gözleri kapalı idi. Başına gelenleri dinlemeğe başladı. Ahmedin kendisini niçin sevmediğini artık anlarruştı. Kalbinde bir başkası saklı idi demek? Nasıl da bunu hiç belli etmemişti. Ken dısine ütnid vermek için mi? Bunu dü şündüğü zaman onu âdî bir çapkm derekesine düşmüş görüyordu. Belki de yekdiğerlerinden uzak geçirdikleri yıllar içinde o hankulâde güzel kızı tanımış, sevanişti. Böyle de olamaz mıydı? O kadar istediği halde ağlıyamıyordu. Bütün gün trende göz kapaklarını yakan ; yaşlar nereye gitmişti? Şimdi herşeyi ögrenmiş bulunuyordu. Onun bir başkasını; sevdiğinı, onunla mes'ud olacağmı bilej bile hâlâ onu sevecek miydi? İ Hissini neresinden tahlil etse sevdiği adamı haksız çıkaramıyordu. Aşkın, herj suçu affettiren kudretini bir kere daha] düşündü. O mağrur askerin, o kahramanj zabitin sevgisini, hasretini dile düşürenl sesi nekadar derindi. Onu nasıl özledığij ni, onu kaybetmek korkusile nekadar ej ridiğini anlatırken heyecanı bütün varlı| ğında kendini hissettiriyordu. Gözlerini görememişti. Açılıp açılmij yacak ımı diye aylarca düsündüğü. özle| diği gözlerini bir kere daha görememişti.j lArTcast var) 1 Tefrika : 40 ATEŞTEN DAMLA Yazan: MÜKERREM KÂMÎL SU Hazırlan. Beraber yola çıkacağız. Mersi. Müsaade edin bana. Yalnız gitmeğe mecburum. Annem seni bekliyor. Genc kızın gözlerinin içi güler gibi oldu: Teyzem de artık, yalnız yuva açmama ve çalışma hayatına atılmama müsaade eder elbet. Babamın evine dön mek fikrindeyim. Gülsüm kadmı yanıma alacağım. Artık işe başlamak korkulu görünmüyor bana. Annenizin fikirlerinden, tecrübelerinden istifade edeceğim tabiî. Yarın sabah erkenden yola çıkmalıyız. Genc kız, gene durgunlaştı. Ürke ürke: Siz gelmeyiniz doktor, dedi. Yalvanrıtn size. Beni yalnız bırakınız. Biraz düşündü. Durakladı. Kırılan bir sesle: Lâkin sizi, annenizi görmekten menetmeğe kalkışmak ne delilik. Kim bilir ne sabırsızlıkla bekliyor yolurauzu. Orası doğru. Fakat işlerin bu müşkül safhaları içinde ancak seni yakız yola çıkarmamak için izin alacaktım. Şimdi iş daha kolaylaştı. Bir askerle de gidebilirsin. Ben yalnız yolculuk yapabilirim doktor. Evet. Fakat şimdi değil. Henüz yollar çok kalabalık. Bazı karışıklıklar oluyor. Genc kız artık birşey söylemedi. O geceyi odasmda kimseye görünmeden ve kimseyi odasına kabul etmeden geçirdi. Ertesi sabah, içmde iyi ve fena birçok gün yaşadığı hastaneden aynldı. Koınpartımana yerleştikten sonra başını pencereden çıkararak kendisine şefkatle bakan doktora gülümsedi. Bu korkak, içli ve şikâyetli gülümsemede neler vardı. Nafizin yüreği bir kere daha fırladı. Genc kızın gönlünde köpürüp gürleyen acılara karşı saygı duyuyordu. Kendi büyük aşkma, Ahmedin sonsuz ısrarlarına rağmen onunla evlenemezdi. Kalbindeki muhal sevgiyi gizliyerek başkasının hayatına karışan bir kadının, ömrünün devammca acı çekeceğini, mazi hahrasına köklü bir şekilde bağlı kalacağmı biliyordu. Yüreği acı ile delik deşik olmuş bu genc kız, ileride vazife duygusile koca sma güler yüz göstermeğe, içi kan ağlarken mes'ud olduğunu söylemeğe mecbuj olacaktı. Daha doğrusu kendisini böyle hareket etmeğe mecbur tutacakh. Herşeyi zamana bırakmak daha doğru idi. İzzetinefs isyanları içinde buhranlar geçirecek genc kız, kendi iradesile kalbini bu kudretli aşktan kurtarabilirse o zaman... O zaman... Düşüncesi buraya saplanınca kalbi gene deli deli çarptnağa başladı. Sevincini, ana baba mirasma konan sefih bir gencin sevincine benzettiği için bir defa daha kendi hislerinden utandı. Tren çok kalabahktı. Vagonlarm çoğu askerlerle dolu di. Düdük keskm sesile kalabalığı birbirine kattı. Tren raylarda titredi: Allah'a îsmarladık dolctor. Güle güle Serab. Annemin ellerini benim için de öp... Aynldılar... *** Mürşide Hanım yüzü solan, gözka pakları moraran genc kızı, hıçkırıklar içinde kolları arasında bulunca, ne yapacağını şaşırdı. Serab, Serab sana ne oldu böyle yavrum ? Görüyorsunuz ki ben bittim, harab oldum. Mahvoldum ben artık. Aman yavrum böyle söyleme. Niçin bu kadar ağlıyorsun? Artık, hayatta yapyalnızım. Kimsesizim. Derdimi dinliyecek, yaşama zorluğu içinde bocalarken bana kuvvet verecek yalnız siz varsınız. Yaşlı kadın onu sedire oturtarak kendisi de yanına yerleşti. Oğlu, olup biten şeylerden hiçbirini yazmamıştı. Fakat birşeyler vardı. Ortada birşeyler dönmüştü. Ona birşey sorup sortnamak düşüncesi içinde bocalıyordu. Belki biraz açılır ümidile konusmağa karar verdi: Yolculuğun nasıl geçti kızım? Farkında bile değilim. Serab, nen vaT yavrum? Hayatta yapyalnız olduğunu söyledin. Derdini dinletmekten bahsettin. Ne derdin olabilir ki... Bu kadar güzel, bu kadar genc ve hayata hazırhkh bir kızın yenilmiye cek ne sıkmtısı olabilir ki... Oh... Lâkin birçok şey... Bir kalb dolusu acı... Neler, neler bilseniz. Yavrum, dünyada hiç kimse ana, baba yerini tutamaz. Bunu biliyorum. Fakat beni histen anlıyan bir kadın olarak kabul edebilirsen bana açıl çocuğum. Yüreğimde her hissi mazur gören bir kuvvet, her felâkete sızhyan bir köşe vardır. Beni affedin teyze. Sizi çok seviyorum. Sayıyorum. Ölsetn bile, bana gösterdiğiniz yakınlığı, büyük fedakârlığı unutmıyacağım. Beni şimdi söyletmeğe çalışmayın. Pek, pek bedbahtım. Felâketimi kendimden bile gizlemek istiyorlar. Mürşide Hanım. üstüne fazla var madı. Âkhna pek fena şeyler gelmisti. Yıkanması için su hazırladı. Odasının tozunu aldırttı. Yatağını değiştirtti. Bütün ısrarlarına rdğmen bu gece kendi evine yollamadı. Ayrıldıkları dakikadan itibaren nasıl yaşadığını, Ankara hatıralarım ve Bahkesire dönüşte dinlediği memleket hikâyelerini anlatmağa koyuldu. Genc kız yemekten sonra odasına çekildi. Lâmbasının fitilini kısaltarak kü çük masanm başına oturdu. Artık yabancı gözlerden tamamile uzaktı. Kimse görnıeden dilediği şekilde ağlıyabilecekti. Başîni ihasa üstünde kilidlenen kolla