CUMHURİYET 5 Birincikâmın 1938 lhtiyar Bibliyoğrafya Psikoloji Pekâlâ aklımda... Toplar, tüfekler çok Müze burası mı? Yazan: Hatemi Senih gürültü yapıyordu. Atlar, hep berabe Evet, evet... Buyrun. Memleketimizin felsefî neşriyatını Greguar, yabancılara yol vermek için koşuyorlardı... Onlar da gürültü yapı takib edenler, 1938 yılının geçen sene kenare çekildi. Kapının dışında biriken yordu... Çok korktumdu. Vücudü pa lere nisbetle fakir olduğunu bilirler. bu adamlar, ayaklarile zemini yokhya ramparça askerleri buraya getirdilerd Orta ve yüksek tahsil müesseseleri rak, tavana çarpmamak için başlarm' de, yaralarıru sardılardı. Gülleler, az kal mizde gerek doğrudan doğruya felsefî, eğerek, arka arkaya, eşikten atlayıp içerı sın bizim evi yıkacaktı.. Evet, evet, gör gerek dolayısile felsefî olan derslere agirdiler ve bu köy evinin loş methalinde, dümdü ya!.. yırdığımız mevki felsefî neşriyatm az E, imparatoru da görmedin mi ni lığına rağmen oldukça mühimdır. Lisetekrar toplaşblar. ne? imparatoru unutma! Lutfen bu tarafa buyrun! lerimizin programı, yalnız komşu mil Berlinden yazılıyor: Evet, evet... Gördümdü ya! Evin letlerin tahsil müesseselerile değil, hatDonuk bir gündüz ışığının girdiği ufaLil Dagover'in mükellef villâbinm decık bir pencere önüne, camckânh işporta arkasından geçdiydi. Yanında birçok da ta Almanya, Fransa. îtalya ile mukaye; mir parmakhklı bahçe kapısını geçerken ya benzer, kabasaba bir vitrin konul athlar vardı, generaller vardı. Evin ar se edilirse netice lehimized r. Avrupanm ve Balkanlann büyük şehir muştu. Greguar, vitrinin camını kolunun kasındaki büyük yoldan geçti. Şimdi siz Beş çeşid felsefî ders, lisede yetişen yenile sildi, parlath; ziyaretçiler yaklaş karşımda nasıl görüyorsam, onu da öyie gencin malumat dağarcığma bir şeyler lerinde bir turneye çıkarak îstanbula da tılar ve egilerek, camekân içine yerleşti gördümdü... Sizi nasıl görüyorsam öy doldurmağa çahşıyor. Bu, liselerini kıs uğradığı zaman tamdığım artistle U7un men takib ertiğımiz Fransada bile gö uzadıya konuşabileceğim için fevkalâde rilmiş, birbirine uymaz eşyayı gözden ge le... Nine, sözünün burasma gelince, öğ rülmiyen bir hâdisedir. Yüksek tahsil seviniyordum. Salonda ancak biıkaç daçirdilcr. Orada, iki bütün gülle, bir bomba parçası, müteaddid kılıclar, bir miğ rendiği ikinci dersi hatırladı ve sarsak müesseselerine gelince, onlarda da va kika bekledim. Bugün Almanyanın Norfer ve bir üniforma caketi, tabancalar, bir başmı çevirip, görmiyen gözlerile, ziya ziyet aynidır. Edebiyat Fakültemizde ma Shearer'i addolunan san'atkâr sıyah beş sene devamınca yapılan ve «Lojis yün kadifeden uzun etekli bir elbise giyçakmakh tüfek ve hepsinin ortasında, retçilere baktı. tık> ismini taşıyan pek ağır bir felsefî mişti. Boynundaki iiç sıra inci gerdanhk Evet, evet... Gördümdü ya! boylu boyunca uzatılmış, bir tarafında ekolun tedrisatı, dünya ölçüsile son de elbisenin koyu rengile çok tatlı bir tezad Bir ses: tekerlek bir kurşun deliği, öte tarafında rece istisnaî olan ve iftihara vesile teş teşkil ediyordu. Başında sarık biçimi bir rCaç yaşında var bu kadın? uzun bir süngü yırtığı bulunan bir kaput kil eden bir vâkıâdır. Tasavvur edinı'z duruyordu. Bu deliklerin etrafmda, pas Diye sordu. Greguar, emin bir tavır ki henüz Fransada müstakil olarak böy bağ vardı. Bununla yüzü tamamüe beyzî bir şekil almıştı. Vaktüe kendisini İstanrengi bağlamış lekeler vardı. la: le bir tedrisat yoktur. Bugünkü Almanbulun bir sinema salonunda halka takdim Şimdi, Greguar anlatıyordu: Yüz yedi yaşında. yada da mevcud değildir. Üniversitemizin son zamanlarda yetistiçdiği genc ve eden muharririn tabiri veçhüe tam exoDiye cevab verdi. Kulübenin öte ba Solunuzda, evin duvarına saplaninkılâbcı uzuvların, liselere götürdük tique bir tip olmuştu. mış olan mermiyi görüyorsunuz. Dışarı şından, ince bir ses yükseldi: Evet, Lil Dagover hakikaten exotique leri felsefî ruhun değeri. şimdiden öl Yüz yedi yaşında. Evet, tam yüz dan bakarsamz, kapının üstünde bırakLil Dagover çülemiyecek kadar derindir. Nihavet bir tiptir. Çünkü Cava adasının merkezi tığı deliği görürsünüz. Oteki gülle, mu yedi. metlilerinden biri olan îstanbul, ufukları Ferdinand halanın bu sesini işiten bü şunu da ılâve edelim ki, Mülkiye, Hu Batavya'da doğmuştur. Fakat gayet kiharebe meydanında bulunmuştur. Bomkuk, îktısad Fakültesi... gibi müessese bar bir Avrupa ailesinin sulbünden... O tutuşturan gurubları ve denizindeki renk ba da öyle. Şu gördüğünüz kaput, Avus tün baslar ondan tarafa döndü. İhtiyar îere nüfuz eden felsefî ve sosyoloyk kadar kibar ki küçük Lil adeta bir pren ve gölge oyunlarile efsanevî bir manzaturya piyade askerlerile çarpışırken vu nine gibi, o da, yıgın halindeki sarsak vü tedrisat, bazı Avrupa memleketlerinde ses terbiyesi görmüştür. Hemen ekseri fi ra arzetmektedir. Bana İzmir ve Ankarulan bir muhafız neferine aiddir. Aldığı cudile, yüksek arkalıklı bir koltuğa otur henüz üzerinde tereddüd edilen mese imlerinde daima kibar kadın rolüne çık radan da çok bahsettiler. Oralan ziyayaraların yerleri ve kan lekeleri, bakın mustu. Yüzü, bpkı öteki ihtiyarm yüzü lelerdir. tnası ve hiçbir zaman bu vazifesinde ak ret edemediğime çok müteessifun. lıâlâ üstünde. Kaputun yanındaki iğri gibi, sayısız, dcrin kırışıklıklarla doluyDemek istediğimis şu ki, orta ve yük samaması da onu ispat etmektedir. HalTürkiyeden sonra Balkan şehirlerinin kılıc da onundu. Yaralandıktan sonra du. Onun kadar ihtiyar görünüyordu. sek tahsil müesseselenmizde bu kadar buki artist bunu bir tevazu vesilesi adde ekserisi de hoşuma gitti... yerden kaldınldığı zaman, bu kılıcı hâlâ yalnız, daha canh gibiydi; ufacık göz mühim bir yer işgal eden ve geniş maAksi tesadüf... Tam o sırada telefon derek: elinde hıtuyordu. Oteki kılıc Fracsız leri parhyor, etrafmda dolaşıyordu. nada anlaşılan felsefe, neşriyat saha Mademki, diyor, bu istidad bende çaldı. San'atkâr, konuşurken etrafıma generalinin kılıcıdır. Ben seksen dört yaşındayım, dedi; sında beklenen neticeyi vermiyor. Be fıtridir. San'atkârlıktaki kudretimi ken şöyle bir göz attun. İç içe üç salon fevBüyük meydan muharebesinden kalan onun kızıyun. O, yüz yedi yaşında. Tam reket versin ki 1938 senesini kapayacadiliğinden art.rmış oluyor ve oynadığım kalâde muhteşem bir manzara teşkil ediğımız sıralarda, emektar bir felsefe mubu hatıraların ve bizzat muharebenin, yüz yedi. rollerde büyük bir maharete ihtiyac his yordu. Her salonun tavanmdan aşağı hayattaki insanlara meçhul kalacak kaZiyaretçiler, hayretle haykınşarak allimi, bize felsefenin branşlanndan osarkan avizeier ise çok kıymettar şeyler ettirmiyor, demektir... dar geri bir tarihe aid olduğunu biliyor dönmüşler, kahramanlık devirlerinden lan ruhiyata dair değerli bir eser ver Bilâkis madam... Fakat ben bu dı. Bütün mobilye iyî bir zevkle yerleş ve köylü zekâsile, sakin ve müsterih ya arta kalan ihtiyan; büyük adamları, bü miş bulunuyor. tPsikoloji» ismini taşıgün sizi sinemadan bahsetmek için rahat tırilmişti. Duvarlarda büyük Alman resyan ve birinci cildi bir müddet evvel lan söylüyordu. yük muharebeleri kendi gözlerile görmüş intişar etmiş olan bu eseri, diğerlerinin ız etmedim. Maksadım vaktile ziyaret samlarmm imzalarım taşıyan tablolar aZiyaretçiler, onun anlattıklarını sonu olan nincyi seyrediyorlardı. Sual sormak takib edeceğini ümid edelim. etmiş olduğunuz memleketim hakkındaki sılı idi. Şöminenin üzerinde duran artisna kadar dinliyorlar; sonra, aralannda, istiyorlardı. Fakat acıdıkları için sustu tin mumdan yapılmış büstü ise güzel bir Hatemi Semih bu eserini on beş se ıhtisaslannızı öğrenmektir... lar. Çehrenin acıklı bitkin halini, ölü yavaş sesle konuşuyorlardı. îstanbul ve Türkiye bende çok iyi san'at eseri idi. nelik bir tecrübe devresinin sonunda Bütün bunlann hakikaten o za gözleri, vaktile bir insan ağzı iken şimdi yazmıştır. Maksadı orta tahsil mües hisler bırakmış olan yerlerdir. MarmaraLil Dagover âhizeyi yerine astı. Çok bir yırtıktan ibaret kalan ağzı görüyor seselerindeki ruhiyat tedrisatma yar jnandan kaldıklarına emin misiniz? nm incisi denebilecek olan îstanbulda nazikâne özürler diledi. Sonra: Ziyaretçilerden biri, şüpheli bir ta lar; koltukta külçeleşen zayıf vücudün dım etmektir. Bu yardım gerçekten ye eski ve yeni iki medeniyetin mücadelesini Nerede kaldıktı, dedi, Balkanlarvırla dudak büktü. Bir başkası etrafa ba tüvansızlığını anlıyorlar ve susuyorlar rindedir. Zira birkaç senedenberi her e yeni medeniyetin zaferini mükemme dan bahsediyordum. Sofya aydınlık, çidı. nedense, liselerin ruhiyat tedrisatı ka kındı: len gördüm. Mağrur ve ayni zamanda çekli, yepyeni bir şehir... Atina zarif, gü Herhalde bu ev pek eskiye benziŞimdi. yalnız Greguar konuşuyordu: litesinden biraz kaybetmişti. Lise fel heyecan içinde olan gerıclik tamamıle rultülü bir köşe... Fakat Türkiyedeki misefe muallimleri bu bakımdan Hatemi,yor, dedi. Görmeden inanılmaz amma, benin kitabını, mükemTnel bir <muallim Avrupalılaşm'ş bir vaziyettedir. Yenilik safirseverliği bilh,assa unutarmyacağım... Bir parça sukutu hayale uğramış gi nim kadar yemek yer. Kolay kolay öldalgası ve cereyanı ise bütün halkın üzeMisafirseverlik kelimesi bana, «an'atkitabı> olarak karşılamalıdırlar. biydiler. Fakat Greguar buna ehemmi mez. Iyi bakıyoruz... rinde hayat verici bir nefes gibi esmek kânn misafirseverliğini daha fazla suiisEserin birinci eldi de dahil olduğu yet vermedi. Çünkü, müzenin en nadide Müzenin fakir manzarası unutulmuş halde hepsi birden bize, «nakledilen bir edir. Vaktile memleketiniz «şark» diya timal etmemekliğimi hatırlattı, Akçam tiparçasını, yapacağı tesırden emin bulun tu. Ziyaretçiler, biraz hayret, biraz merAvrupa mah> intıbaınm tam aksini ve ından sayılırdı. Bugün ise tamamile gar yatrolardan birinde temsili oldugu için du5u canh eşyayı en sona bırakmıştı. hamet duyarak kapü'a doğru yürüdüler. rivor. Bu itibarla müellifin bir ana dü bin bir parçası gıbıdır. Tabiatın dünya artiste biraz dinlenecek zaman bırakmak Birdenbire: Ceblerden, keselerden paralar çıktı. Gre şüncesi vardır. Bütün kitab, bu düşün üzerinde yarattığı gözelliklerin en k;y lâzımdı. îhtiyarla konuşmak istemez misi guar, bu paralaTi beceriksiz bir tavırla cenin genisletilmiş şeklidir. Bu düşünniz? diye sordu. Bakın, orada, ateşin ya aldı ve ziyaretçileri teşyi etti. Sonra, ih ce nedir? Eser sahibinin «tez> ini sadanında oturuyor. tnsan bu yaşa gelince sı tiyara doğru geldi ve endişeli bir tavırla katle ifade etmek için yalnız şunu söycak anyor da... liyeyim: Müellif, eskı ruhiyatm müceronun yüzüne baktı: red ferd esası yerine, bir muhit içindeBabacan bir tavırla ziyaretçileri, oca Bugün zor uyanıyor! dedi. ki ferd esasını koyuyor. Zaten klâsik ğa doğru götürdü. îhtiyar nine, sabahleİhtiyar hala: psikoloji, ferdi tek başma cemiyetten yin içine yerleştirildiği uzun ve dik ar Evet, diye cevab verdi. Hergün tecrid edılmiş bir halde izah edeceğini kalıklı bir koltukta oturuyordu. Uzun biraz daha fenalaşıyor. Yabancılar gel zannederek büyük bir hataya düşmüşsaatlerdenberi içine yığılıp kaldığı bu diği zaman, her seferinde, bir parça da tü. Ferd uzviyetinden nasıl ayrı düşü koltuktan yere doğru kaymak ister gibi nülemezse içinde yarathğı cemiyetten ha az anlatmağa başladı. görünüyor, ancak, kaskatı kesilen azası de onu tecride kalkmak o kadar yanlış Evin içini sessizlik doldurdu. Dışarıda kıvrılamadığı ve aşınmış, bitmiş vücudünolur. Bununla beraber Hatemi, psiko esen rüzgâr, esmerleşen odayı bütün gede ağırhk kalmadığı için yuvarlanmıyorlojik âmillerin hakkını inkâr etmiyor, nişliğince kamçıhyor, kül rengi sema da du. yalnız ona uzvî ve içtimaî âmiller arabulutları arka arkaya koşturuyordu. Hey! Nine! sında yer ayırıyor. Bizde yazılmış ru Ocakta, yaş odunların dumanı tütü hiyat kitabları, düşünülürse içtimai Köylü, elini ihtiyar kadınm omzuna koydu ve onu biraz sarstı. Bu hareketin yordu. İhtiyar nine, katı iskemlesinde, yatçılara yabancı olmi3'an bu <tez» in, de şiddet değil, sırf mucize sayesinde hep ayni külçe halini muhafaza ediyor ruhiyat sahasmda Türkiyede yeni ol duğu söylenebilir. Üniversitemizin eyaşıyan asırhk bir viicude karşı gösteril du. Vücudünü ezen yorgunluktan başka mektar psikoloji profesörü M. Şekibin, duygusu, ölümden gayri arzusu yoktu. mesi icab eden yumuşaklık vardı. Sükut uzun sürdü. Bir müddet sonra, Hateminin kitabmda, kendisini tenk de Bak, yabancılar gelmiş, seninle kosevkedecek noktalar bulacağmı zannenuşmak istiyorlar. Muharebeyi soruyor ovadan doğru, yavaş yavaş yaklaşan ses diyorum. Böj'le bir ihtimal, fikir hayalar... Hani, biliyorsun ya, büyük mu ler işitildi. Greguar yerinden doğruldu, tımızı canlandırmak için iyi bir vesile harebeyi... İmpajatoru... Ha? Sen gör pencereden dışarı baktı. Büyük bir oto olacaktır. Holivud'daki Columbia şirketinin çevirmekte olduğu «Küçük maceramobil, evin yakmına kadar gelmiş, durdündü değil mi? perestler» filrninden bir sahne. Bu kordelâda baş rolleri oynıyan Edith içinden beş altı yabancı çıkmıştı. Ziyaretçiler, ihtiyann koltuğu etrafm muş; Fellow, Jaqueline Wells ve Richard Fiske bir arada. Hiç şüphesiz, bunlar müzeye gelecek'er Ferdinand halaya bir işaret yaptı: da yarım daire teşkil etmişler, merakh ve Kalk; buraya gel, otur! acıklı bakışlarla onu seyrediyorlardı. Ni di ve görünüşe bakjırsa paralı insanlarP D I En güzel genclik filmini dı. Emrini verdi. îhtiyar hala, bin güçnenin başında pastah bir hotoz vardı. JJ A. > görmeğe hazır olunuz. Greguar, kolunun yenile, vitrinin ca ükle yerinden kalkıp, sürüne sürüne aFakat yüzünün meydanda kalan kısmı, Amerikanın en meşhur sinema yıldızı yaşmın çok büyük olduğunu gösteriyor mını bir kere daha sıldi, nineye yaklaştı, nasınm yerine oturmağa gelirken, Greguar, çamaşır dolabına doğru ilerîedi; bir du. Yanakları, elmacık kemıklerile çene omzunu dürttü: elile, nineyi dolabın kapalı tarafına yas Hey! Nine! si arasında derin, büyük birer çukur leşOKSFORD üNiVERSiTELiLERi arasında çevirdiği, misli göBir iki saniye bekledi; tekrar dürttü: adı, öbür elile öteki kapağı açtı ve ölükil ediyordu. Yalnız akı kalmış gözlerinyü, yorganların, çarşafların muntazam rülmemiş derecede güzel, heyecanlı Nefis bir şahesar Hey! den, durmadan yaş akıyor, yüzünün sastifi üzerine oturttu. yısız katmerlerine takılıyordu. Bu yüz. îhtiyara, hiçbir zaman sert mua.T.ele Greguar, kapağını telâşla kapattığı bıçak kesiğine benzer kırışıklıklarla do etmemişti. Fakat, şimdi birdenbire içine dolaba yaslanıp heyecanım bastırmağa luydu. Vaktinden çok evvel başlamış ça düşen korku onu şiddete sevkediyordu. çahşırken içeri giren beş altı ziyaretçi sorIışma yorgunluklan, yıpratıcı fakru zaru Hey! Nine! Uyansana! dular: ret, doğan çocuklar ve bütün bunlardan Bu son sarsıntı, ihtiyarm ufalmış vüsonra upuzun, müşküllerle dolu çirkin bir cudünü yerinden oynattı. Nine, her za Müze burası mı? ömür, vaktile bir kadın çehresi olan bu mankinden daha fazla, iki bükîüm oldu Evet, evet... Buyrun! şeyi, seneden seneye biraz daha fazla çi ve garib bir vaziyette yere doğru kay Ocakta, yaş odunlar hâlâ tütüyordu. önümüzdeki perşembe akşamı zip buruşturmuş, hazin bir şekle sokmuş mağa başladı. îhtiyar ölmüştü. htiyar hala, asırhk ninenin bıraktığı yertu. Şekilsiz esvabların altında tahayyül O zaman, Greguar, birden telâşa düş de, ondan kendine geçen vazifeye mahsdilen vücudü, sadece düşünmekle tüyleri tü. Pencereden bir daha baktı. Yabancı jus dersi, yüreği çarparak ezberliyordu. Mevzuu bütün seyircileri heyecana sürukliyecek ürperten bir nesne idi. lar, eve iyiden iyiye yaklaşmışlardı. Bu Ve nine, bir paçavra bohçası gibi fırla Hey! Nine! manzara, faciayı bütün dehşetile ona his :ılıp atıldığı dolabda, yorgan ve çarşaf Son bir dürtüş, ninenin vücudünde, bir settirdi. Asırhk ihtiyar olmazsa, müze, ı^ığınlarınm üstünde, dolabm kat' tahtabpırdanış uyandırdı ve ihtiyar, yerinden adam aldatmak için kurulmuş bir kapan sma dayah yorgun başını dinliyor, yaşagibi 3 büyllk yıldız tarafından yaratılan bımldamadan, başını çevirmeden, titrek dan ibaret kalacaktı. Ziyaretine hiç kim dığı kadar bilmediği dinlenme zevkini, /e dişleri arasında sönüp kaybolan bir se gelmiyecek, ekmek parası elden gide ölümün kucağında, ilk defa olarak öyle derinden hissediyordu ki... «sle, ezberlediği dersini okumağa başla cekti. Çeviren: lı. Eğildi; ninenîn cansız vücudünü haFransızca sözlü büyük ve muhteşem iilmirıi takdim edecektir. Evet, evet... Gördümdü ya! fif bir paket gibi havaya kaldırdı; başile, HAMDt VAROĞLU t SıNEMA Türkiyeyi çok seven bir artist Aşk ve pasaport Polonyadan Parise kadar yürüyen bir kadının hazin hikâyesi Lehistanın Godno şehrinde 39 yaşlarında Matilde Slutowski isminde bir kadın, bundan bir müddet evvel kend'sini bırakıp Pari:>'e giden kocasını bulmak üzere yol a çıkmıştır. Bu seyahati yapmak için kâfi parası olmıyan Matilde, Godnoyu Fransadan ayıran uzun mesafeyi yaya olarak katetmek mecburiyetinde kaîmış ve öyle de yapmıştır. Bütün Almanyayı hiçbir sıkıntıya uğramadan geçmiş ve Fransaya da gene fazla müşkülât görmeden girmiştir. Matilde böylece Park'ö kadar gitmiş ve kocasını da bulmuştur. Karısından aynldığındanberi bir başka kadınla vaşamaga başlamış ve alışmi} bulunan Slutovvski bu muhabbet ve merbutiyet tezahürü karşısmda heyecana gelmiş ve yanındaki kadını bırakarak tekrar Matilde'e dönmeğe karar vermiştir. Tam bu sırada Paris'in Aude sokagînin 27 numarasma bir ba«km yapan Fransız polisi biçare Matilde'i yakalatnış v6 kendisini tekrar Polonyaya iade etmîştîr. Zira kolayca tahmin edersiniz ki parasızlıktan seyahati yürüyerek yapan Matilde, pasaport ve vize harcı gibi külfetlere tahammül edemezdi. Ve yolcu'ugü bütün bu formalitelere katlanmadan yapmıştı. Lil Dagover İstanbul için «Ufku tutuşturan gurubları ve denizindeki renk ve gölge oyunlarile dünya nın en güzel şehridir» diyor Kütahya Halkevinin faaliyeti Kütahya (Hususî) Halkevimiz kışlık çahşmalarına ba?lamıştır. Evin bütün kolları Vali Nazif Erginin başkanhğında toplandı. Memleket işleri, ihti yacları üstünde etraflıca konuşuldu ve bütün bu hususlar gözönünde tutula rak tatbik edilebilir faydalı bir prog ram hazırlandı. Büyük bir itina ile tatbik edilecek olan bu programa göre, her hafta bir konferans verilecek ve bu konferanslar alafranga ve alaturka müzikle beslenecektir. Her ay bir temsü verilecek, on beş günde bir köylü geceleri, kültür geceleri yaşatılacaktır. Ayrıca okurna ve yazma, hesab ve defter tutma, biçki ve dikiş, fransızca ve ingilizce kursları da açılacaktır. Sandala çarpan motör Marmara limanma kayıdlı (Büyük Marmara) motörü, e\*velki akşam Ha lice geçerken içinde dört yolcu bulunan Uzun Ömerin sandalma bindirerek uzaklaşmıştır. Denize dökülen yolcuların istimdad seslerini işiten Denizbankm 3 numaralı motörü, kaza yerine yetişerek kazazedeleri kurtarmıştır. Motör kap tam yakalanmıştır. 193839 mevsimi filmlerinden sahneler Behçet Sabit Erduran Ürolog, Operatör Hastalannı bugünden itibaren pazartesi, çarşamba, perşembe ve cumartesi günleri olmak üzere haftada dört gün görebilecektir. Adres: Taksün Bahçesi karşısmda Ceylân apartımam. Dördüncü kat. Telefon: 49323 Profesör Doktor BERLİTZ LiSAN Mektebi 294, Istiklâl C a i Beyoğlu Fransızca İngilizce Almanca Haftada 3 ders Ayda 4 Lira HALK OPERETt îlk temsil 7 çarşamba 9 da İÇ İÇE Müzik Seyfeddin Sezai Asal Reji: Raşid Rıza Yazan: Yusuf Süruri, Büyuk Bale ERTUĞRUL SADÎ TEK Tiyatrosu TAKSİMDE Bu gece (KAYNANAM) Vodvil 3 perde Yazan: Mahmud Yesari Kurları açılıyor. L ROBERT TAYLOR'un Çarşamba akşamı M E L E K * t e Numaralı koltuklar bugünden alınabilir. SARAY Sinemasında UHDLt SPENCERTRACY Fransîz Tiyatrosunda \ AD V C ILAnlV P A D I C MYRNA LOY ve Münir Nureddin Mevsimin ilk büyuk Yarın akşam YARALI KARTAL konserini veriyor Biletler : Beyoğlu, Ağacami Philips yğ, ğ mağazasında satılmaktadır.