31 Ekim 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

31 Ekim 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

^^^W^fc 31 Birînciteşrin 1938 CUMHURIYET Sanlı süvarilerimizden bir kıt'a Baş\ekil Celâl Bayar Atatürkün mesajmı okurken İ \ Başvekil Celâl Bayar ve Meclis Reisi Abdülhalik Renda Meclise gelirken Hataylı meb'uslar Meclis önünde Izciler bayraklarla geçîyorlar Izcılerin geçid resminden bir görünüş "1 f Ankaradaki geçid resminde tanklar Motorlü ve gaz maskeli kıt'alar Ordıunıızun şanlı alaylarından biri, başta sancağile geçid resminde huylu çocuğun yıllardan sonra bir gece yolculuğunda kendisini kurtardığını nereden bilecekti? Aylardanberi gizli işler yüzünden kendini binbir tehlikeye atan, gayesi uğrunda baba sevgisini bile ayak altına alan Ahmed çoktan kızı unutmuş olmalıydı. Yazdığı mektublarda ondan bahseden bir tek satır bile yoktu. Şu halde?!.. Yorulmadınız mı Serab Hanım? Hayır. Şunu da bitirmeden yatmak istemiyorum. Sızinle biraz konuşmak istiyordum. Buyurun. Ellerimin işledığine bakmayınız. Sizi dinlıyebilirim. Çok buhranlı günler içindeyiz Serab Hanım. Yurdun felâketi arasında, dökülen kanları hesaba katmadan şahsî bir düşünceye hayalimizde bile yer vermek doğru değil. Genc kız gözlerini işinden çekerek doktorun yüzüne bakı. Bu bakışla büsbütün sararan doktor: Fakat buna rağmen sizden bir umud almadan buradan gitmek bana çok güç gelecek. Serabın elindeki yün çorab dizlerinin üstüne kaydı. Parmakları, boynuna doladığı ipi çekip düzeltmeğe uğraşır gibi idi. Göz kapaklan, gözlerinin lâciverdine kumral saçaklı örtüsünü çekti. Sızi kırmak istenuyorum. Kalbimdeki yerinizi bilmenizi ve bana sadece küçük bir ümid vermenizi rica ediyorum. Benimle evlenebılir misiniz Serab Ha nım? Genc kızm yüzü gün doğuşu göklere serpilen bir Lzıllıkla yandj. Gene birşey söylemedi. Gerçi bunu söylemek icab etmezdi. Beklemeliydim. Bu büyük isteğimi açığa vurmak için daha müsaid bir zaman seçmek lâzımdı. Fakat... Fakat dayanamadım Serab Hanım. Lâkin çok rica ederim bana kırılmayınız. Reddederseniz bu mevzu üze rinde hiç konuşcnamış oluruz Serab Hanım. Bir daha size kalbimden birşey söylemem. Çok iyi bir gencsiniz dokor. Fakat sizin de işaret ettiğiniz gibi öyle buhranlı günler içindeyiz ki. Memleketin muhtelif köşelerinde yer yer vuruşanlar, kan dö kenler, kurtuluşu bulmak için kafa yoranlar var. Herkes ıst:rab içinde... Zaten ben de kan ve ölüm kokan bu topraklar üstünde hayatımızm en büyük dönümünü geçelım demek istemiyorum Serab Hanım. Bekliyelim. Fakat nasıl söyliyeyim, ümid ederek... Savaşa atıhrken arkamda dönüşümü bekliyen birinin varlığına inanacak olursam mes'ud olacağım Serab Hanun. Çok mes'ud olacağım. Bekliyelim Nafiz Bey. Zamanın neler sakladığmı ve bize neler göstereceğıni mademki şımdıden kestirmemize imkân yok. Madmki hayır demedıniz. Bu da bana yeter Serab Hanım. Ben bekliye bilirim. Sizden gelen bu sıcak ümıde bağlanarak ben yıllarca vuruşur, bldürür veya ö'lürüm. Kurtarınız memleketi, ve siz de kurtulunuz doktor!. O zaman bu mevzu üzerinde daha serbest konuşabileceğimizi umarım. Genc kız doktorun yüzüne baktı. Bu bakışlarda «belki» ve «evet» manaları okunuyordu. Sonra yumaklarını, çorablarını örgü sepetine yerleştirerek ayağa kalktı. Tatlı bir baş eğmesile arkadaşını selâmladıktan sonra odadan çıktı. * * * Gök, koyu bulutlarla kaplı. Ne gülen bir yıldız, ne göklere ışıktan bir duman, bir avuç pınlhlı toz gibi serpilen samanyolu var. Ince bir rüzgâr blen yapraklarm çıplak bıraktığı ağaclara çarpıp geçiyor. Dallarda ne yuva yapan, ne de konser veren kuşlar kalmış. Doktorun, e\inde geçirdiği son gece... Belki de bir daha hiç dönmiyecek. Annesi bu düşünce ile için için eriyor. Yurdunu, yavrusu için ıhmal edemez. Canından da çok sevdiği evlâdını onun bir kanş toprağma seve seve verebilecek. Bu nedendır? Yurd aşkmda bütün sevgileri gölgede bırakan, en mukaddes varlıklan feda ettiren, en çılgm hasret ateşini yürekte gizlemeğe sevkeden kuvvet nedir? Ancak bu kuvvet için değıl midir ki, gözlerinin yaşmı içine akıtıyor. Korkulu işlere atılmasına, yeni teşekkül etmeğe bashyan bir cepheye, düşmanın binlerce kişılık kuvvetine karşı bir avuc asJcerle karşı koymağa çalışan minimini bir fırkaya katılmasma razı oluyor. Artık burada yapılacak iş kalmamıştı. Otelere gitmek, çalışmak, çarpışmak lâzımdı. Az konuşuyorlar, gözlerini takıldıklan köşelerden kolay kolay alamı yorlardı. Sokak kapısı çaîındı. Gecenin epey ilerlemiş saatinde kimin gelebileceğini kesf irememekten gelen bir üzüntü içinde bakıshlar. Doktor ayağa kalktı. Besleme kız kapıyı açmak için merdivenlerden iniyordu. lArkasi txtr) Tefrika : 14 ATEŞTEN DAMLA Yazan: MÜKERREM KÂMİL SU Vatan aşkı varlığında buram buram tüterken, genc kıza bağlanan kalbi de bu temiz, leke dıişmiyecek sevgiyi blünciye kadar ayakta tutacağına yemin ediyordu. «Ne yurdsuz kalırsam yaşarım, ne sensiz olursam yaşadığımı sanırım.» Nafiz, içinden birçok defa bu cümleyi söylüyor, dudaklannın kilidini sökemiyen bu yü rek taşkınhğı, geri dönünce kayalara çarpa çarpa hızmı alamıyan dalgalar gibi köpürüyordu. Ona hissinden, hayallerinden açacak, sevgisini dile düşürecek olursa acaba haksızlık yapmıyacak mıydı? Ahmed, kıvırcık kalpağı altmda çatılan kaşlan, bulutlanan alnı ve ateş dolu gözlerile ruhunun köklerinde canlanıyor: «"Arkadaş! Sen ne yapıyorsun? Kine el uzatıyorsun? Ne hakla sana emanet ettiğim kıza gönül veriyorsun? O senin için memnu bir hayalden başka birsey midir?» dlyen sitemli sesini duyar gibi oluyordu. Kalbile kafasının zıd fikirler, susturulmaz hisler üstünde çarpışması zaten günlerdenberi benlığini hırpalayıp durmuştu. Arkadaşlık, dostluk duygularına hıyanet edemiyecek bir karakterde olan genc adam, kaç zamandır hep bu kuruntu yü zünden ona hislerini açmamıştı. Gün geçtikçe bir kördüğüm halini alan bu hissî sarsıntı, genc kızdan ayrılır ayrılmaz katlanılmaz bir ıstırab haline geçeceği için bu akşam, ne olursa olsun, buna bir şekil verecekti. Ahmed, gözlerinin rengini bile görmedıği bir kıza, hendekten ölü diye bulup kollarmda taşıdığı hastaya gönül verecek kadar romantik miydi? Serabm defterinde okuduğu çocukluk sevgisi ise, hiç şüphe jx>k ki üstüne yıllar yığıldıktan ve binbir hâdise bu sempatiyi altına aldıktan sonra yaşıyamıyacaktı. Zaten Serabm Ahmedden haberi bıle yoktu. Çocukluğunda birkaç yıl kendisini seven, koruyan Ahmed, unutulmuş bir eski rüyadan başka ne olabilirdi ki... Eski iyi

Bu sayıdan diğer sayfalar: