CUMHURİYET 19 Birinciteşrin 1938 Yeni senenin futbol faaliyeti Rumen ve Yunan millî takımları gelecek Milli küme maçları 16 kulüb arasında yapılacak, fînal müsabakaları Ankarada oynanacak 1988 1939 futbol yılına muayyen bir Mıntakalar arasında temaslar programla giriyoruz. Futbol programımıGeçen sene olduğu gıbı bu sene de zın anahatları şunlardır: Türkiye grup birincilikleri müsabakalarıMillî küme maçları, millî ve ecnebi te na devam olunacaktır. Grup merkezleri masları, mıntakalar arasmda temaslar, henüz kat'î olarak tesbit edilmiş değilse hakem kursları. de Eskişehir, Konya, Sıvas, Aydm olmaMillî küm€ maçları şeklini değiştirmiş, sı ağlebi ihtimaldir. daha alâkalı bir formiil bulunarak tatbikıGrup şampiyonları Ankaraya gelerek na karar verilmiştir. İki devre üzerine oy grup birincilikleri final müsabakaları devnanmakta olan Ankara, Istanbul ve İz let merkezinde oynanacaktır. Grup birinciliklerine 26 ikinciteşrinde mır lik maçlarının hıtammdan sonra başbaşlanacak, birinciler taayyün ettikten lanacak olan millî küme müsabakaları tek devreli kupa usulıle oynanacaktır. sonra final maçlarını oynamak üzere bunlar Ankaraya geleceklerdir. Hazırlanan programa göre Istanbuldan Geçen seneki gibi grup birinciliğini sekiz, Ankara ve îzmirden de dörder kuBafraspor kazandığı takdirde bu takım lübümüzün iştirakile daha alâkalı bir mülî kümeye terfi olunacaktır. Birincilikşekle bağlanan millî küme maçlarma işriler yirmi bölsre arasmda yapılacakhr. rak edecek kulüb'er Istanbulda birden Hakem kursları sekize, Ankara ve İzmirde de birden Federasyon, bu sene de hakem işlerine dö'rde kadar derece alan kulüblerimiz aazamî ehemmiyeti verecektir. Muhtelif rasında icra olunacaktır. bölgelerde hakem kursları açılarak futbol îsuanbuldan birinciden dördüncüye, hakemelerimizin yetiştirilmesine, çoğal îzmirden de birinciden ikinciye kadar de tılmasma ve mevcudlarm bilgilerinin ar rece alan kulübler devlet merkezinde top tmlmasına himmet olunacaktır. Şimdi ellanacak ve finaller bu suretle Ankaranın de mevcud lisanslı 54 hakemin bu sene yeşil sahasında oynanacaktır. Elimination zarfında (300) e iblâğı hedeftir. Kurslar usulile oynanan maçlara iştirak eden ku halkevîerinde açılacak, emekli arkadaşlübler arasmda hasılat tamamen taksim Iarın eline tevdi olunacaktır. edilecektir. NÜZHET ABBAS Lik maçları neticesinde dereceîeri ta Üsküdarda yapılacak spor ayyün eden kulüblerin iştirak edecekleri sahası millî küme maçlarının birincisi de TürkiÜsküdarda Yeniçeşmede yaptırılması ye şampiyonu olarak ilân edilecektir ki hakararlaşan spor sahası için şehircilik kikî birinciyi bulmanın bundan daha mütehassısı profesör Prost yerinde tetiyi bir miyarı olamaz. kikat yaparak burasını muvafık bul Millî küme maçlarma geçen seneki semuştur. Saha civarında istimlâki lâzım kiz kulüb yerine 16 kulübün iştiraki başgelen bir kısım arazinin îstimlâk mualıbaşına bir avantaj olmasından sarfınamelesine başlanmıştır. Yakında tanzi zar; maçların bir devreli oluşu ve final mine başlanacaktır. maçlarının da Ankarada oynanması futMerinosspor galib bol hayatımızda bınncı defa görülen mesud bir bâdisedir. Bursa (Hususî) Bursa Merinosspor ve İnegöl Yeni Doğan futbol takımlan Ecnebi ve millî temaslar Yeni yılın birinci (1 kânunusani 1939) arasmda înegölde yapılan maç, kazamn pazar günü saat dörtte Ankarada Türki bütün halkı tarafından çok heyecanla ye Romanya millî maçı oynanacaktır. takib edilmiş ve 6 1 Merinossporun gaBundan maada Rumenlerle 3 kânunusa lebesile neticelenmiştir. nide Ankara Bükreş muhteliti gene AnKongreye davet karada çarpışacaktır. İzmir Bükreş temFener Yılmaz spor kulübü başkanlı silî müsabakası ise İzmirde 8 kânunusanı ğından: de oynanacaktır. Nizamnamemize bir madde ilâvesi Duymadıklarımız ve bîlmediklerimiz Yeni bir Arsinıed NOTLARr Fotoğrafta enteryör Hastalık, ölüm ve pislik getiren fareler Bunlardan evvel 3 kânunuevvel 1938 hakkmda fevkalâde bir kongre akdedi cumartesi günü Istanbulda, Istanbul leceğinden kulübümüze mensub üyeleAtina muhteliti karşılaşacak, 4 kânunu rin 21/10/938 gün ve saat 20 de teşrif evvel günü ise Ankarada Türkiye Yu leri rica olunur. nanistan millî maçı oynanacaktır. Bun tzmitte lik maçları bitti dan sonra 8 kânunuevvel perşembe günü îzmit (Hususî) Birkaç haftadır deîzmir Atina muhtelitleri çarpışacaklar vam eden lik maçları nihayet bulmuşdır. tur. Bu seneki maçlarda, geçen sene Mutabakat hasıl olmu; bulunan bu nin şampiyonu Akyeşil sporun oyun maçlardan maada Yugoslavlarla da millî culanndan mühim bir kısmmın askerde ve temsilî maçlar yapılması için temaslar ve taşrada bulunması dolayısile zayıf ilerlemiş buunuyor. Bu maçların günleri kalmış ve hükmen ve bilfiil mağlub olhenüz tesbıt edıîmemiş olmakla beraber ması, İdman Yurduna bu sene şampiyon yapılacaklanna muhakkak nazarile baka olması imkânmı vermiştir. biliriz. Çünkü esas itibarile muvafakat İdman Yurdile finala kalan Gölcük hasıl olmuş, mesele tarih tesbitine kal spor takımile yapılan maçta İdman Yurduna 1 0 mağlub olmuştur. mıştır. Ulu bir mabedi ziyaret ediyorduk. Öğle güneşinin, dışanda etrafı kamaştırdığı ve kaynattığı bu saatte, burada, yüksek pencere deliklerinden birer demet nur gibi süzülen, narin ve serin çizgiler pınldıyordu.. Genişlik ve derinlik, loşluk ve aydınlık, ihtişam ve sadelik gibi, zıd ve mürad:f âlemlerin birleştiği bu ahiret sarayında, ıssız görünen bu kuytulardan, «Bana bir manivelâ verin, dünyayı yürekleri dolduran bu zengin füshatin yerinden oynatayım!» diyen Arşi nasıl doğduğunu, hayran, temaşa edi med'e Yirminci asırda bir rakib çıktı. yorduk. Bir istatistik âlimi, dünyayı yerinden Etrafı çe\Teliyen levend sütunları ve oynatmak için nasıl bir kuvvet olduğunu üstünde bir sema gibi derinleşen bü hesab etmiş, diyor ki: «Küreiaran a yük kubbesile, gözün rüyet zaviyesini ğırlığı 6,1 rakamının önüne yirmi bir ta en ger.iş haddine kadar açan bu azamet ne sıfır koymak suretile elde edilen ade abidesi huzurunda, son kararınız, elinir de müsavi olduğuna göre, onu yerinden zin insi} akî bir hareketile, fotoğraf ma30 santimetre kımıldatmak için 10,000 kinenize davranmak olmuştu. Çektiğiniz resmi beğenmediniz ise; beygir kuvvetinde bir makinenin yetmiş fotoğraf bilgsinde, ufak mikyaslı bir bin milyon sene işlemesi lâzımdır. Bu imtihan programı kadar karışık bahis makinenin kazanında kaynayıp buhara leri ihtiva eden bu mevzudaki hataları inkılâb ed«cek su, bütün dünyayı 90 metberaber sayalım: re yüksekliğinde bir su tabakasile örte Mabedin geniş sahasını görebilecek cek miktarda olmalıdır. Bu miktar suyu nisbette kısa mihraklı bir objektif intitebahhur ettirmek için dört milyon mil hab etmediğiniz için adeta bir köşe deyar ton kömür ister. Herbiri on tonluk necek kadar az bir kısmı kavnyarak, ve uzunlukları dokuzar metro vagonlarla mevzuu fakirleştirmişsiniz. nakledilecek olan bu kömür tam dört Pencerelerden süzülen huzmeleri, mayüz bin milyar aded vagona ihtiyac gös kinenize karşı değil, yan getirerek, geterecek ve bu vagonlardan müteşekkil rideki loşlukalra mürtesem küçük prokatarın uzunluğu, dünyayı kırk beş mii İektör serileri halinde göstermek lâzımdı. Bu huzmelerin girdiği pencerelere yon defa kuşatabilecektir. karşı durmakla bütün diğer detayları Böyle bir trenin saatte kırk kilometre süratle yol aldığını farzedersek, kuşattığı kamaştırmış oldunuz. Ziya huzmeleri ve kuytu köşeler gibi sahayı ancak beş milyon senede aşabilebirbirine en zıd dereceli renklerden ve ceğini anlarız. Bu katarın boyu, küreiarzla güneş a ışıklardan vücude gelen ve kontrast rasındaki mesafenin on bir bin beş yüz ismi verilen bu gibi mevzularda seri halinde resim çeken rolfilm makinesi kulmisli olacak ve bir hangara konulması lanmak caiz değildir. Antihaîo denilen icab etse, Avrupa kıt'asının 770 misli neviden cam ve yahut filmpak üzerine büvüklükte bir sahayı kaplıyacaktır....» çalışmak daha doğru olur. Zira bu gibi lnsanın zihnini durduran bu milyarla mevzuTarda gölgeli ve loş kısımların da rın ve milyonların azameti karşısmda, a mümkün mertebe poz alabilmesi için lınacak netice topu topu 30 santimetre optüratör ayarı oldukça yavaşlatılmak den ibaret! Maamafih imkân olsa da şu ve bu esnada lüzumundan fazla poz altecrübe yapılsa. Belki otuz santimetre mıs olan avdmlık kısımlarm vanmamaötesi şimdiki yerimizden daha rahat çı sı için de, kullanılacak revelâtör terkibinde idrokinon ve karbonat nisbetlerikar! ni azaltıp su ve bromür nisbetini biraz çoğaltmak lâzım selecektir. Böyle bir Antalyada jüt ipliği sanayii revelâtörde ise rolfilm banyo ettiğin:z takdirde normal olarak aldığımz diğer tesis ediliyor mevzulara aid kareler oldukça zayıf Memleketımizde her sene artmakta çıkacakhr. olan istıhsalât dolayısile bu mahsul Böyle, ziva Huzmeleri kadar avdmlık lerin ambalâjmda kullanılan çuval, sicim, kanaviçe ve halat Jitiyacı da ayni derecesi yüksek detavlar bulunan mevşekilde genişlemektedir. Bunu gözönün zularda, adi plâk kullanmak, pencere de tutan hükumet, memlekette, her se lerden gelen ısık nisbetlerile dahilî kıne milyonlarca liramızın harice gitme sımlar arasındaki farkm haddinden fazsine vesile olan bir keten ipliği sanayii la olducru zamanlara ehemmivet vermetesis etmeğe karar vermişti. Bu cümle mek, revel?törün terkibini düzeltme den olarak Ziraat Vekâletinin Antalya mek gibi birbirini takib etmiş hatalar ve havalisinde yaptığı tetkıkler çok iyi vü?ünden, dümdüz bir siyahlık üstünde neticeler vermiş ve burada yetiştirile iki bevaz duman kümesi imiş gibi görücek ketenlerle en güzel jüt ipliği imal nen fena bir entervör manzarasma etmenin kabul olacağı anlaşılmıştır. medhiye olarak, bir tarihte. ehli kalem Vekâlet, bu tavassutu fiil sahasma bir dostum sövle bir lâtife yazmıştı: koymak için işe başlamak üzeredir. İlk EMbbadan rivayet, tekke resmiymiş olarak Vekâlet, Antalyada geniş zeriyat bu. Zannetmem: yapacaktır. Bundan başka halka da Benim zannımca sen bir âlemi ervaha jüt imaline mahsus keten yetiştirmek dalrmşsıv... üzere tohum verilecektir. Bu mahsu Foloğraj fennlnl fevkalbeşer bir hadde lü işliyecek olan çiftçiler de devlet tayükaeltip. rafından himaye edilecektir. Değil bir tekke resmi, nıhu mevT.ânatp. Bundan sonra Antalyada büyük bir jüt ipliği fabrikası kurulacaktır. En moN. G. dern ve teknik esaslara göre yapılacak olan bu fabrika jüt ipliği istihsal ederek çuval, halat vesicim imal edecektir. Yugoslavyada muhalefet FARE ZEHIRl Fare zehiri ile öldürünüz Macun ve buğday şeklinde olup büyük ve küçük her nevi farelerî sıçanları derhal öldürür. Tesiri kat'idir. Fareler kokmaz. Buğday nevilerini serpmelidir. Macun olanlarını yağlı bir ekmeğe ve her hangi bir gıdaya sürerek farelerin bulund«ğu yerlere koymalıdır. Kutusu 10, büyük 25, ikisi bir arada 30 kurugtur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Istanbul Şubesinden: Bay Salâhaddin adına yazılı D sınıfmdan birlik 2948, 5718/20, 11669 ve 25608/41, 26125 numaralı kırk aded bankamız hisse sen°di kaybedilmiş olduğundan artık hükmü kalmadığı ve yerine başka numaralı kırk aded yeni sened verileceği bildirilir. ( 7616 ) RADYOL Bakımsızlıktan çürüyen dişlerin difteri, bademcik, kızamık, enfloenza, ve hatta zatürrieye yol açtıkları, iltihab yapan diş etlerile köklerinin mide humması, apandisit. nevresteni, sıtma ve romatizma yaptığı fennen anlaşılmıştır. Temiz ağız ve sağlam dişler umumî vücud sağlığınm en birinci şartı olmuştur. Binaenaleyh dişlerinizi her gün kabil olduğu kadar fazla lâakal 3 defa (Radyolin) diş macunile fırçalıyarak sıhhatinizi garanti edebilirsiniz ve etmelisiniz. Bu suretle mikrobları imha ederek dişlerinizi korumuş olursunuz. Sabah9 öğle ve akşam her yemekten sonra dişleri ile niçin fırçalamak lâzımdır ? Çünkü unutmayınız ki Nevyorktan Bükreşe uçan tayyare düştü birliğinin kararları Nevyork 18 (a.a.) Florida'da Miami'den bildirildiğine göre, bugün Bükreşe doğru tayyare ile sefere çıkan Rumen tavyarecisi Papa Papana, projesinden vazgeçmiştir. Tayyare yere düşerek harab olmuştur. Pilot ve arkadaşına bir şev olmamıştır. Belgrad 18 (a.a.) Haber alındığına göre, birbirine zıd birçok sosyal akidelerdeki unsurları ihtiva eden muhalefet birliği muhtelif rioktalarda ittifak et miştir. Bu noktalardan başlıcaları kraliyet, millî müdafaa, hududlann ta mamlılığı ve Hırvat meselesinin millî prensiplerini ihtiva eylemektedir. RADYOLİN ile, sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra dişlerinizi fırçalayımz. olmasm, diye ben kendisine hiçbir şey sormadım. O da, öyle önüne gelene derdini açacak insanlardan değil... Yalnız Haşmetin dediği gibi bu kızcağızm gizli bir üzüntüsü var amma nedir, anlaşılmı yor... Arada bir açılacak gibi oluyor; içindekileri sayıp dökmeğe hazırlanıyor, sonra nedense, birdenbire vaz geçiyor, susuyor, gözleri uzaklara dahyor... Gene de şuradan, buradan konuştuk. Onun söyledikleri de Bedriye Satvetin anlattıklanndan pek başka değil... Haşmet, Suriyeli imiş. Arabcadan başka birkaç dil daha biliyormuş. Hacı Hüsameddin, Mısırdaki işlerini çevirmek için onu yanına almış. Feriha, pek açıktan açığa söylemiyor amma Haşmeti daha eskiden tanıdığı anlaşılıyor. Hatta Bedriye Satvet de tanırmış; galiba kocasının yanına kâtib diye girmesine en çok o yardım etmiş... Haşmet, bir yandan da hukuk fakültesine gidiyormuş. Bu sene mekebi bitirmiş. Benim gibi!.. Hacı Hüsameddini oğüle barıştırmak için Bedriye Satvet cok uğraşmış. Fakat çocuk istemiyormuş. Ferihanın anlattığma bakılırsa Hacı Hüsameddinin oğlu Or han, pek o kadar fena bir e;enc olmıya cak... Bir aralık lâf açıldı, Feriha Fıtnat, hep ondan yana çıktı: Orhandan hiçbir kötülük umul maz!.. diyordu. Onun kadar temiz yaratılmış, bir genc, pek az bulunur... îşte o zaman bir sırası geldi, ağzmdan kaçırdı: Bedriye Satvet meğerse eskiden artistmiş... Nasıl artist, sahneye mi çıkıyor, hânende mi, sazende m#, nedir ben sormadım, o da söylemedi, hemen kapattı. Orhan, işte bunun için, babasının bu kadınla evlenmesini isememiş... Bak, işte burasını bilmiyordum!.. Aklıma bile gelmezdi!.. Kadıncağızı görenler, bir prenses sanır, kendini o kadar ağır satıyor... Böyle olmakla beraber, Feriha yengesini de pek sever gibi görünüyor. Bedriye Satvet, evlendikten sonra büsbütün değişmiş, kocasma bağlı, evine barkına düşkün bir kadın olmuş. Bir yandan böyle söylüyor; bir yandan da hem yengesine karşı, hem de Haşmete karşı icinde öyle bir öfke var ki, arada bir bunu da saklıyamıyor, belli edıveriyor... Nedir anlıyamadım!.. Belki de bana öyle gelmiştir!.. Ferihadan aynldıktan sonra yanıma gene Şükrii Paşa geldi. Genc olsa bu adamcağızdan kuskulanacağım!.. Hiç yanım dan aynlmıyor, beni yalnız bırakmak istemiyor!.. Artık iyiden iyiye arkadaş olduk. Vapurun icinde saklanan o canavarı bulmak için, el birlığıle çaİKiyoruz!.. Tefrika No18 V • u m Nakleden: m KEMAL RAGIB 4 O kadar merak edecek birşey değil, dedi. Size birşev danışacağım, biraz Defterimi kfm da derdleşeceğim; işte bu... karıştırdı ?.. '. îçin için güldüm. Bu çocuk, Ferihay Haşmetten ayrıldım. Aklıma gene defı bıraktı, şimdi de bana mı sokulmağa yelter geldi. Demin yazıyordum; yarıda kal[ teniyor?.. Öyle ya, nişanlısı son günlerde dı. Sonra Bedriye Satvetin kamara^ına ona karsı biraz soğuk davranıyormus. Bugiderken salona bırakmıştım. Bir saate nu kendisi de ağzından kaçırdı. Sonra, yakm oldu. Sakm, birisinin eline geçmeHacı Hüsameddin ölünce, büsbütün işsin, diye korktum. Koşa koşa salona gelsiz ka'dı diye, Ferihanın anası babası dim. belki de kızlarını vermekten vaz geçerîer; Defter, gene yazı masasınm üstünde ortada böyle bir korku da var. Onun için duruyor, yalnız açık!.. Demin çıkarken şimdi de sıra bana mı geldi?.. Çok terbi kapadım da bıraktım; iyi biliyorum!.. yeli, çok yakısıklı, eksiksiz bir genc, de Demek ki, birisi açmış, okumuş... İşte budim amma, nedense benim içim istemi na canım sıkıldı, hem de pek çok... Böyle bir saygısızhğı kim yapar?.. Başkasının yor!.. kası bana dönük... İğildim, baktım: Hacı defterini nasıl kanştırırlar?.. Acaba, birisi mektub filân yazacaktı Hüsameddinin eski baldızı, Melek... Eda kâğıdın altına koymak için mi deferi linde de bir kitab, onu okuyor... Seslendim: aldı?.. Şöyle bakındım: Salon çok kalabalık değil... Kitab okuyan, yazı yazan Affedersiniz, dedim. Biraz önce üç beş kişi ancak var. Hepsi de kendi işi burada oturup yazı yazan adamı gördüne dalmış, görünüyor... Ilkönce pek o ka nüz mü?.. Kalemi, masanm üstünde unutdar aldırmadım, gene yazıya başlıyacak muşum da acaba, yanlışlıkla o mu aldı, tım. Bir aralık, birkaç yaprağm üzerinde diye gidip kendisine soracaktım. kurşun kalem izleri gördüm. Sanki biriKadıncağız başını kaldırdı. Yan uysi, yazı yazarken, elindeki kâğıdı, benim kuda denilecek kadar dalgın bir bakışla deferin üstüne koytnuş, kalemi de o ka beni süzdü: dar bastırmış ki yazdığı yazı, kâgıddan Vallahi farkında değilim, dedi. Dedefere kadar geçmiş!.. Baktım: Dün ge min birisi oturmuş, orada yazı yazıyordu ce, Hacı Hüsameddinin nasıl öldüğünü amma kim olduğunu görmedim. Hemen yazdığım yapraklar... Dediğim gibi, eğer şimdi burada idi, Önünüz sıra gitaıiş olabirisi mektub filân yazarken, deferi kâ cak!.. ğıdın altına koymuşsa, mulaka benim yazGene okumasma daldı. Ben de sesimı dıklarımı da okumuş olacak... İşte bu ke çıkarmadım. Zaten azametli bir kadın... pazelik!.. Buna da kızmasın, diye çekindim. Fakat Biraz daha yakından baktım: Kurşun beni öyle bir merak sardı ki... Gelişi gükalem izleri o kadar derin ki hemen he zel yazdığım bir defteri kim karıştırdı, men okunuyor. Kelimelerin birkaç tane kim kopye etti?.. Hem ne diye?.. Ne yasini de seçtim, bile... A... Olur şey de pacak?.. îJC 3JC • ] * ğil!.. Benim yazdığım yazılar... DefterDefteri kamarama götürdüm, bırak deki cümleler... Demek ki birisi gelmiş, defteri açmış, ben ne yazdımsa o da, on tım. Sonra gittim, Ferihayı buldum. Büları bir başka kâğıda geçirmiş!.. Neden?.. tün gün beraber oturduk, beraber dolaştık. Meğer, ne iyi kızmış bu!.. Öyle içli, öyNe işine yarıyacak?.. le ince bir yaradıhşı var ki... Saygısızhk Yanıbaâimda bir kadın oturuyor; ar