24 Temmuz 1938 CUMHURÎYET IAYPZİG MEKTUBLARI: Almanyanın en modern kütübhanesi Lâypzig'deki millî kütübhanenin vazifesi, Almanyada ve haricde basılan bütün almanca kitabları toplamaktır Yerli mallarda iler İktısad Vekilinin lemenin manası dünkü tetkikleri göçmenler Muhtelif köylere yerleştirilen vatandaşların her türlü ihtiyaclan temin edildi Lâypzig'deki Alman kütübhanesi Leipzig (Hususî) Kitab sayısı itibarile dünyanın en zengin memleketi Almanyadır. Kütüphanelerinde aşağı yu karı 75 milyon kitab vardır. Yani nüfus başına bir kitab düşüyor. Rakatnın delâlet ettiği manayı daha açık göstermek ve acı da olsa bir mukayese yapmış olmak için şunu söyliyeyim: Bizim bütün umumî kütübhanelerimizdeki kitab sayısı kollejdekiler, Alman ve Fransız arkeoloji cemiyetleri kütübhanelerindeki kitablar da dahil olmak üzere altı yüz bine biraz yaklaşıyor. Nevmid olmağa gelmez. Çünkü Al manyanın kitab zenginliğini kıskanan milletler pek çok. Deutsche Bücherei bu muhteşem hazinenin bir ufak parçasını sinesinde barındırmaktadır: Bir buçuk milyon. Fakat kütübhanenin ehemnıiyetini bu bir buçuk milyonla değil, gördüğü işlerle ölçersek onun Berlindeki muazzam devlet kütübhanesi ayarında bir müessese olduğunu anlarız. Güzellik, temizlik, intizam bakımmdansa büyük Alman kütübhanelerinden pek azı Leipzig'deki arkadaşlarının kâbına varabilir. Kütübhane, meşhur sergi binalarmın bulunduğu sahaya pek^ yîkın. Çiçeklerle, altm yaldızlı tezyinatla ve heykellerle süslü cephe, çimenü, bol çiçekli ve bol ağaclı ye^il, geniş bir meydana bakıyor. Sükunet, tertemiz bir hava ve tabiî güzellik bu sevimli ilim mabedinin etrafını ne güzel çerçevelemiş! Deutsche Bücherei, Almanyanın millî kütübhanesidir. Vazifesi Almanyada basılan bütün asan bilâistisna eksiksiz olarak toplamak, biriktirmek ve bunların bibliografilerini neşretmek. Müessese bir makine gibi intizamla ve sür'atle işliyor. Almanyada böyle bir kütübhane kurmak ve almanca neşredilen her şeyi eksiksiz ve kusursuz bir araya getirmek fikri eskidenberi mevcudrîu. Fakat bu fikir ancak 1913 te Deutsche Bücherei'in kurulmasile beraber tahakkuk edebildi. Demek ki müessese şimdi 25 yaşındadır ve 25 senedenberi dünyanın her tarafından al manca basılan kitablar, mecmualar bilâistisna burada toplanıyor. Bu emeğe, bu intizamh, sebatkâr, kılı kırk yaran çalışmıya hayran olmamak mümkün değil. Almanyaya bütün dünyanın gjpta ettiği seviyeye yükselten, Almanyayı Almanya yapan tek millî meziyet şudur: Çalışmak, çalışmak. çahşmak. İnadla, ısrarla çahşmak. Herşeyin kaynağını ben bu çalışmada buluyorum. Deutsche Bucherei'a ?enede vasatî olarak 80 ilâ 100,000 yeni kitab girmektedir. Yani her sene umumî yekun böyle azametli bir rakamla kabarıyor. Kütübhane 1913 te kurulduğu zaman müstakbel inkişaf nazan dikkate alınmış ve bi nanın plânları o şekilde yapılmıştı ki yeni ilâvelerle 6070 sene sonra sayısı 10 milyona varacak olan kitabları müesseseye sığdırmak mümkün olsun. Ve hakikaten bına dar gelmeğe başladığı için iki sene evvel kütübhaneye evvelce plânda tesbit edilmiş olan ilk ilâve kısımlar eklenmiştir. Kütübhane bir çocuk gibidir: Doğar, büyür, büyür; fakat ölmez. Nesillerden nesillere bir ebedî miras gibi intikal eder. Ne mutlu o nesillere, ne mutlu o milletlere ki kendilerinden sonra geleceklere böyle bir zekâ ve bilgi hazinesini miras diye bırakabiliyorlar. Deutsche Bücherei'ın ıkinci mühim vazifesi bir araya getirdıği eserlerin bibliografisini vücude tetirmektir. Yani millî Alman bibliografisini. Kitab tabileri neşrettikleri eserlerden birer nüshasını derhal kütübhaneye yollarlar. Buna mecburdurlar. Kütübhane bir makine sür'atile her gün gündelık millî Alman bibliografisini neşrederek bu eserlerden bütün Almanyayı haberdar eder. Sonra bu gündelikleri birleştirerek haftalık, aylık, senelik ve beş senelik bibliografiler vücude getirir. Bunları muntazaman neşreder. Ayrıca kü tübhanenin neşrettiği hususî bibliografiler, kitabcıhğa, bibliografiye aid mecmualar da vardır ki bunların sayısı ona yaklaş maktadır. Keza müessese kendi hususî matbaasmda Alman kütübhanelerinin tek örnek fişlerini basıyor ve bunları her tarafa dağıtıyor. Kürübhanede üç okuma salonu var. Bunlarda 470 okuyucu rahat rahat çalışabiliyor. Müessese her sabah 8 den gece 10 a kadar bilâfasıla okuyucuîara aeıktır. Yani fasılasız 14 saat. Bunu yazarken bizim sabahleyin dokuzda ve ekseriya onda açılarak 12 de bir saat tatil yapan ve saat 4 te ve 5 te kapanan kütübhanelerimizi hatırladım. Senede vasatî olarak kütübhaneye 250,000 okuyucu geliyor. Yani günde vasatî 700. Bazan bu aded günde (1700) e kadar çıkıyor. Kütübhanede 50 bine yakın mecmua da muntazaman takib ediliyor. Bütün bu canlı çalışmayı 18 yüksek tahsilli kütübhane mütehassısmın nezareti altında 130 dan fazla mütehassıs rnemur idare etmektedir. Kütübhanenin umumî kadrosu 175 kisiliktir. Senelik bütçesi bizim paramızla 330,000 lira. Hulâsa bir canlı, bir faydası gözle çörülür, elle tutulur teşkilât ve çahsma ki hayran olmamak ve gıpta etmemek mümkün değil. Bütün bunlan anlatırken içimden hep tekrarlıyorum: Bizim niçin olmasın? Bunların bir örneği, bir modern devlet biblioteği niçin bizde de olmasın? Ankarada Yüksek'Ziraat Enstitüsü kütübhanesini kurmuş ve dört sene idare [Ba$makaleden devam'] [Baştarafı 1 inci sahifede] rî teşvik ve himayenin devamlı bir külfe Ie görüşmüştür. Bu görüşme esnasında olmamasına mukabıl on binlerce vatanda Vekil, yeni toprak mahsulleri ofisinin bu yeni ve pek haysiyetli faaliyetlerden hazırlanmış olan teşkilât projesi üzerind hayat ve refah çıkarmaktadır. Haricı izahat almış, ofisin iştigal mevzuu olan gelince Türkiye dahilinde sanayiin en ile buğday ve afyon üzerinde görüşmele ri imkân hadlerile teessüsü bizim millet yapmış ve direktifler vermiştir. lerarası münasebetlerimizi azaltmak şöylı Şakir Kesebir toprak mahsulleri ofisidursun bilâkis mebsultn mütenasib bi nin teşkilât projesini tasvib ederek saat inşirahla artırdığı ve artıracağı şimdiden 16,30 da Uyuşturucu Maddeler înhisa ve olanca kat'iyetile anlaşılmış bulun rından ayrılmış ve Basın Kurumu merkemaktadır. zine gitmiştir. Filhakika bir milletin diğer milletlerle Batın kurumunda iktısadî münasebetleri kendi medeniyeti Vekil, orada kurum idare heyetile yevmî ve kendi iktısadî faaliyeti derecelerile müve haftalık gazete ve mecmuaların sahib tenasib oluyor. Herhangi milletin içtima veya idare müdürleri tarafından karşılanseviyesi yükseldiği nisbette diğer memlemışhr. Şakir Kesebir, gazete ve mecmua ketlerle münasebeti de artıyor. Harb sonu ihtiyaclan için memlekete haricden ge dünyasında dünyanın içine sürüklendiği tirilen gazete kâğıdları miktarının her seheyulâî nizam bizce Avrupayı beyhude ne artmakta olduğunu, birkaç sene evvel Sökeden umumî bir görünüş yere korkutmuştur. Hukukî veya hakikî bu iş için memlekete getirilen kâğıd mikkapitülâsyonlara dayanarak kolay para Söke (Hususî) Aydm Valisi Öz malî yıllan içerisinde bu yollar bitecek' tarının 400 tonu geçmezken 937 senesınkazanmağa alışmış olan bir kısım kapitade bu miktarın 830 tona yükseldiğini s"oy demir Günday Sökeye gelerek köylerde ve bütün Söke köyleri dört tekerlekli velistlerin telâşlan yerinde değildi. Yeni saitin geçmesine müsaid yollara malik olemiş ve gittikçe artacak olan bu miktarın üç gün tetkikatta bdlunmuştur. Vali bekıymetlerin eski zihniyetleri azçok rahatraberinde bir iskân heyeti bulunduğu lacaklardır. kontenjan işinin tanziminde de bazı müşsız ve hatta bir parça mutazarrır etmesi Söke Kemer köyü hükumet tarafından külât husule getirdiğini,, satışı fazla olan halde, Sökeye gelen göçmenlerin yerleştabiî olsa bile bu, insanlığın refahı mümMerinos mıntakası tesbit edilerek buraya gazetelerin evvelce kâğıd siparişi vererek tirildiği Yenihisar köyüne giderek orada kün olduğu kadar umumileştirmek kabiliinşa edilmekte olan göçmen evlerini gör bir baytarla altı merinos koçu getirilmişkontenjan miktarını doldurmakta, az si yetindeki terakkilerine sed çekmeğe sebeb Sun'î telkih suretile faaliyet deı, müş ve bu evlerin muvakkat kabul işi gö tir. pariş verenlerin de bilâhare kâğıd için vamdadır. Kemer köyünde ayrıca bir i> s» olamazdı. Kaldı ki Türkiye misalinde rüşülmüştür. Sökenin Yenihisar, Akköy, kontenjan tedarikinde müşkülât çekmekte tasyon yapılmıştır. Elde mevcud plânila görüldüğü veçhile muhtelif manialarla Yeniköy mıntakalarında. 936 yılında geazçok geri kalmış memleketlerde husule len göçmenler için her türlü sıhhî şeraiti yeniden yapılmakta olan bu köyün yolla« getirilecek terakkiler milletlerarası münahaiz 132 ev bugün ikmal edilmiş bir va n açılnvş, batakhğı kurutularak buraya sebetleri için bir ıstırab sebebi değil, bilâziyettedir. Sökeye gelen göçmenlere ara çoğu kavak olmak üzere 8000 muhtelif zi, hayvan dağıtma işleri hergün de ağaç dikilmiştir. Ayrıca köye asrî bir köy kis ve ancak inkişaf ve inşirah amili olavam etmektedir. Son mayıs ayında 17 odası yapılmış, köy Cumhuriyet meydani bilir. açılmıştır. hane tütüncü göçmen gelmiştir. Istanbulda açılan şu Onuncu Yerli tdaresi bir müteahhid elinde bulunan Aslen Bulgaristaııh olan bu göçmenMallar Sergisinden sonra artık millî cnSöke elektrik fabrikasmı son Belediyo ler evvelâ Şarkışlaya gönderilmiş iseler düstride imkânın müsaid olabileceği en de oranın tütün mıntakası olmaması do meclisi içtimalarında Belediye satın alileri hamlelere atılmak lüzumunda dahilî layısile tütüncü olan bir mıntakaya na mağa karar vermiştir. Elektriğin kilovatı haricî kendisile ihtilâf edebileceğimiz kimkillerini istemişler ve Sökeye gönderilmiş 15 kuruşa indirilmiştir. se kalmamış olacağına hükmedebiliriz. Kaymakam Yahyanın başkanlığmda lerdir. Bu göçmenler Sbkede hemen Bilâkis şimdi sanayide daha büyük bir toplanan sıhhat meclisi, Sökedeki otel tütüncülerle temas ederek onlarla iştirak cesaret ve kat'iyetle yeni tekâmüller elde etmişlerdir. Vali ve kaymakam göçmen ve hanların ve lokantaların hepsinin asrî etmeğe geçecek bir merhaleye ulaşmış ollerin evleri, sıhhatleri ve ziraatlerile biz ve sıhhî bir şekilde ıslah olunmalarına kaduğumuzu görüyoruz. Ezcümle hükumetŞakir Kesebir Basın Kurumunda rar vermiştir. ten ve memleketten ehil işçilerin ço Iduklarına işaret etmiştir. Vekil, hüku zat meşgul olmaktadırlar. Sökeye gelen Bu karara nazaran oteller, banyo, ğalma8i ve yerli malların istihsalinde metin bu işi teşkilâtlandırmayı düsündü jbçmenlerin hepsi de bugün arazi sahibidirler. Vasatî bir hesabla bu yıl her biri duş, asrî halâ, temiz karyola ve çamaşıren ileri kalitelerin elde edilmesi hede ğünü, bir fcooperatif teşkili faydalı olacalarile her türlü içtimaî ve sıhhî ihtiyaclan finde yeni faaliyetler ve gayretler isteriz. ğını, işin malî cihetinin de millî bankalar nin 400 500 ayar buğday istihsal ettiği tatmin edecek bir hale ifrağ edilmekteTürk, zaten tarih boyunca yabancısı vasıtasile temin edilebileceğini söylemiştir. anlaşılmıştır. Bu sene tütünün ise nefaset dır. Otellerin ıslahı için azamî iki ay itibarile iyi, fakat rniktar bakımından az lmadığı endüstriyel hayattaki kabiliyetiVekilin bu sözlerine karşı gazetecıler, olacağı zannolunuyor. Tnühlet verilmiş olup bu müddet zarfında ni kâfi delillerle ispat etmiş bulunuyor. kitabcılar ve mecmuacılar tarafından müYalnız Balat köyüne yerleştirilen göç îflaiı edilmiyen oteller seddedilecekler •• Şimdi bu kabiliyetin mütehatsıs ijçi lâhazalar serdedilmiş, görülen gümrük dir. ve ileri kalite meziyetli mal şeklinde müşkülâtı mevzuu bahsolmuş., kitabcılar menler bu köyün sıtmalı olmasından ve Ayni esaslar lokanta ve aşçılara da yeni hızlarla tecelli ve tekâmülüne şahid ilhassa tek bir elden ve gümrüksüz kâğıd sıhhatlerine tesir ettiğinden dolayı müsatatbik edılmektedir. olabilmeliyiz. Türkün az zamanda bu celbi etrafında mülâhazalarda bulunmuş ıd arazi ve ahvali sıhhiyelerine uygun şeGündengüne ilerlemekte olan Söke, yolda da büyük muvaffakiyetler kayde lar, mekteb çocuklarının ellerinde defter raiti mevcud bulunan Yenihisara kaldı çok parlak bir istikbale namzeddir. deceğinde şüphe olmadığını sarahat ve olmadığını söylemişler, bunun temini ha rılmışlardır. Vali, Söke Bağarası Kisir Akköy kat'iyetle ifade ederek milletimizin yük linde kendilerinin fakir çocuklara yüzde Dursunbeyde devlet ormansek kabiliyetini hürmetle ve muhabbetle on nisbetinde defter tedarik edebilecekle •olunun açılması işile bizzat meşgul olları işletmiye açıldı maktadır. Bu yol Sökeyi Milâsa bağlıselâmlıyahm. rini beyan etmişlerdir. Dursunbey (Hususî) Alaçam or acağından iktısadî bir ehemmiyeti haizYUNUS NADt Neticede kooperatif teşkili esas itibari dir. Söke i!e Bağarası nahıyesi arasında manlarında, devlet orman işletmesi açılmış olduğundan, revir âmirliğine Dublende ttalyanlar aleyhi le kabul edilmiştir. Teşkil edilecek koo i kısım bu sene Vilâyetçe yaptınlacak orman mühendislerinden Nazım, bölge peratifin nizamnamesi mevcud koopera :ır. Bağarası, AkkSv nahıyeleri arasındaseflığine Nevzad Mengü, mühendisliğe ne nümayişler if esaslarına istinaden îktısad Vekâleti i 27 kilometrelik kısım ise ilkbaharda Bekir Sıtkı. muhasebeciliğe İbrahim, Dublen 23 Hali hazırda iki İtalyan arafından tanzim edilecek, bilâhare ga :esbit edilmiştir. Kışın Menderes nehrinin veznedarlığa Rahmi tayin edilmişler ve mekteb gemisinin şehri ziyaret etmekzetecilerden mürekkeb bir heyet tarafın :aşmasından dolayı her yıl Söke ile köy orman bugunden itibaren resmen iş te olan birçok talebesi, evvelki gece şehir sokaklarmda genclerden mürekkeb dan tetkik edilerek tekrar Vekâlete gön ler arasındaki münakalât durmakta idi. letmeye açılmıştır. Yeni yaptırılmakta olan yol ârızalı bir Bu sene 80 bin metre mikâbı çam kebir takım gruplarm tecavüzüne maruz derilecek ve tatbik sahasına vazedilecek kalmışlardır. Bu gencler, «Habeşistanı tir. raziden geçirilmekte olduğundan artık sileceğini söyliyen mühendLsler, gele aklımza getiriniz» diye bağırmışlardır. Menderesin taşması bertaraf edilmiş ve cek senelerde 180,000 metre mikâbı Sus vapurunun ilk teferi Zabıta, İtalyanları himaye etmek ve Şakir Kesebir Basın Kurumundan :>on ;;şm dahi köyler kaza merkezile bağlı kesilmek suretile 100 sene devam edekendilerini gemilerine kadar götürmek ra Galata rıhtımına inerek Almanyadan ;almış olacak demcktir. Bu yolun imlâ ceŞini de ilâve etmektedirler. Şimdiye kadar iktısadî vaziyeti pek mecburivetinde kalmıştır. yeni gelen Sus vapurunu ziyaret etmış, ı, kayalıklarınm dinamitlenmesi bitmiş, durgun olan kazamıza artık talih gül ••••• ••• ••• bu esnada beraberinde müsteşar vekili alnız köprü ve menfez işleri kalmıştır. meğe başlamıştır. Halk, her yerde ve etmiş olan mütehassıs Dr. Stummvoll de Hüsnü Yaman, Türkofis başkan vekili ve Ayrıca köyler arasında yeniden dağ yol her mecliste bu mevzu üzerinde konuşşimdi burada çalışıyor. Ankarada kaldıları açılarak Sökenin bütün köyleri birbi makta ve hükumetimize karşı minnet matbuat erkânı da bulunmuştur. ğı uzun yıllar içinde memleketimize haYapılmakta olan tarlıSmı bildirmektedir. Vekil, Susu gezdikten sonra vapur ilk rile bağlanmaktadır. kikaten hizmet etmiş olan bu değerli müSöke Bağarası Çavdar yolu çam ortehassıs ve hakikî Türk dostu bana Le eferini yapmak üzere rıhtımdan hareket manlannın içinden geçmektedir. Bu yol ipzig'te elinden gelen yardımlardan hiç etmiş ve Büyükadaya kadar gidip gelmiş bıttikten sonra zengin tabiat güzelliklerine birini esirgemedi. Yaptığı iyilikleri unu tir. malik olan Çavdar köyü Sökenin bir meSüs bu gezinti seferinde bilhassa Adatamıyacağım. siresi haline gelecektir. Leipzig panayırını ziyarete gelecek ar halkı tarafından tezahüratla karşılanDağ köyleri arasında yapılmakta olan vatandaşlanma Almanyanın bu mcdern mıştır. jllar dört tekerlekli vesaitin geçmesine Süs, dün gezinti seferini müteakıb hailim müessesesini de gezmelerini bilhassa müsaid şekilde açılmaktadır. 938 939 tavsiye ederim. A. C. ötüken ^uzlanmak üzere İstinyeye gitmiştir. Yakında Milli roman: 25 Bu lâkırdılar da mı Venedik Tacirinden?» dedi ve gülümsememek için öksürdü. Meğer az şey değilmiş bu Melek. Neredeyse prenseslik taslıyacak ve yutturacak. Bak nasıl da masanm üstünde duran parmaklarmı piyano çalar 3İbi zarif ve mevzun hareketlerle oynatıyor; nasıl da başını arkaya doğru hafifçe meylettirerek yüzünde ancak servetin ve refahın verebileceği bir inşirah ve saadet maskesile duruyor!.. Hiç şüphe yok, dilenci kızları bile, sinemaya gide gide, bir kontes gibi durup oturmasını öğrenebilecekler... Ferhad tiyatro san'ati diye bir mucize olduğuna inanmağa başlamıştı. «Bunda saşılacak ne var? Sahnede ve filmlerde kontes veya prenses rolü yapan lahlukların çoğu da halk çocukları de Yazan: SERVER BED1 ğil mi?» Nazmiye Hanım kızına Cavide Hanımefendile nasıl tanıştıklarım anlatıyordu. Fakat Hale, masaya geldi geleli, Mele ğin huzurundan gayrimemnun görünmüştü. Annesinin sözlerini de alâkasız ve isteksiz dinledi. Hiçbir şey söylemedi. Koşa koşa gelen bir garson Haleyi telefona çağırdıklannı haber verdi. Nazmiye Hanım mırıldandı: Mecdidir. Bakalım annesinin hastalığı neymiş. Hale uzaklaşırken Ferhad: Apandisit, dedi, gene kriz gelmiştir mutlaka. O kadın ameliyattan kork mağa devam ederse bir gün apansızm gidiverecek.Soyca korkak onlar. Mecdi de kan görse bayılır. Nazmiye Hanım müstakbel damadını çekiştirmek ihtiyacile, bir şeyden iğreni yormuş gibi yüzünü buruşturarak: Korkak erkekleri de hiç sevmem, dedi. Ferhad düşündü: «Acaba Haleyle nişanlanan ben olsam, bu kadın bana da böyle diyebilir miydi?» Hale masaya döndüğü zaman Nazmiye Hanım sordu: Neymiş? Hastaneye kaldırmışlar. Fransız hastanesine. Yarın ameliyat olacakmış. Neden? Apandisit miymiş? Apandisit. Fena bir kriz gelmiş bu sabah. Tehlikeli mi acaba? Kız omuzlarını kaldırdı: Bilmem? Ferhad şu günlerde Mecdinin ablasma bir hal olmasını istemiyordu. Komedinin tadı kaçacakb. Melek mırıldandı: Kolaydır efendim. Nazmiye Hanım kaşlarını kaldırarak: Oyle ama efendim, dedi, bununkisi çok gecikmiş. Hem apandisit olduğu da pek belli değil. Hale annesinin bu sözlerinden meş'um bir temenni sezmiş gibi heyecanla: Apandisit, apandisit! dedi. Melek bu meseleye de burnunu sokmakta ısrar ediyordu; salâhiyetli bir tavırla: Gecikmemişse kolaydır! dedi. Sözü akis yapmayınca ilâve etti: Ben de geçirdım, bılirim. Ferhad Meleğin yüzüne ters ters baktı. Karı, karnına aftoslanndan yediği bıçaklan apandisit mi sanıyordu? Ferhad, Şeytan barında onun Anadoluda yediği bir bıçak yarasını göstermek için karnını açışını hatırladı. Nazmiye Hanım sordu: Apandisit mi efendim? Evet!.. Benimki koltuk altında çıkmıştı. Nazmiye Hanım, gözleri ta\la pulu gibi büyüyerek: Koltuk altında mı? dedi. Ferhad hırsından ayağını yere vurmuştu: Hay sersem, cahil karı hay! Apandisiti köpek memesi mi sanıyor? Bilmediği şeylere ne burnunu sokar! îşte Hale gülmekten kendini alamıyor ve kahkahasını bastırmak için mendilini ağzmın üstüne kapatıyor: Nazmive Hanım da gülümsiyerek mı rıldandı: Koltuk altında apandisit... Melek bir halt ettiğini anlamıştı: Hayır efendim, dedi, ben koltuŞumun altından ameliyat oldum, o değil... Ferhad onun imdadına yetışti: Sız başka hastalıktan ameliyat oldunuz. Başka hastalıktan. Ameliyatın kolay olduğunu söyîemek istiyorsunuz. Evet. Uzun bir sessizlik başladı. Ferhad Mele^in artık kalkıp gitmesi lâzımgeldığıni düşünüyordu. Herkesin yüzüne gülümsiyerek bakan ve yeni bir zevzeklik fırsatı anyan karı oralarda değildi. Hale odasma çıkacağını söyliyerek ayağa kalktı, kolunun gevşek bir hareketile Meleğin elini sıktı, «memnun oldum» diye mırıldandı ve uzaklaştı. Ferhad gözlerinin dik bakışlarile, Meleğe: «Haydi, sen de kalk, fazla oturdun artık...» demek istiyordu. Karı gene oralarda değildi. Nazmiye Hanım da îbrahim Bey de müsaade istiyerek kalktılar. Halenin annesi, Meleğin elini bir müddet avcunda tutarak: Görüşelim hanımefendi, , ^>k memnun oldum. Beyefendi gelinciye kadar beraber olalım. Hiç çekınmeyıniz kuzum. Sıkılmazsanız beraber yemek yeriz, birlikte gezepz de. Nazmiye Hanım Meleğin elini bırakırken sordu: Ovun bilir misiniz, sever misiniz? Ne oyunu efendim? Oyun... Meselâ Briç, filân... Yeni mı efendim, bu oyun? Briç mi? Hayır... Yeni değil yavrum. Ben bilmiyorum. Ben yalnız tan3.0, fokstrot biliyorum. Nazmiye Hanım kadının üstüne varmadı: Pek güzel efendim, görüşelim! Dedi ve uzaklaştı. Ferhad hasır koltuğa yıkılır gibi oturmuştu. Melek de yerine oturunca, genc adam, önüne iğilmiş başmı bir müddet kaldırmadı. Melek etrafma bakarak yabancı bakıslardan uzak olduğuna emniyet getir dikten sonra Ferhada doğru iğildi: Ne düsünüyorsun, tontonum? dedi, sende bugün bir acayib hal var! tArkası