18 Temmuz 1938 CUMHURÎYET Londra gazeteleri Amerikalı milyoner Hughes'in devnâlem seyahatinden uzun uzadıya bahsediyorlar. Daha o zaman mumaileyh hareketinin mebdei olan Nevyork'tan 4000 mil uzaktaydı. Willy Post 1933 senesinde yalnız başına yaptığı devriâlem seyahatini yedi gün 18 saat ve 50 dakikada ikmal et miçti. Hughes'in dört günden daha az bir zamanda bunu ikmal edeceğini daha o zaman Ingiliz gazeteleri tahmin etmişlerdir. Maahaza gerek Willy Post, gerek Hughes tam bir devriâlem seyahati yapmamışlardır. Çünkü bunlar kürenin, Şimal Kutbuna yakın tarafında seyahat etmişlerdır. Halbuki burada küreiarzuı muhiti ancak on beş bin küsur mildir. Hattıüstüvada, yani kürenin tam ortasında, dünyanın muhiti yirmi bir bin küsur mildir. Maahaza tayyareciliğin bugünkü te rakki ve inkijafına nazaran küreıarzın Hattıüstüva tarafında dahi devriâlem seyahati dört günden fazla sürmiyecektir. Hughes Sıberyayı baştanbaşa katederek Behrenk boğazmı geçip Alaskaya geldiği zamanda Fairbanks beldesinin bütün ahalisi kendisini karçılamıştır. Karşıhyanlar arasmda Willy Post'un dul zevcesi dahi vardır. Bu kadm kocasının hatırasına Fairbanks'da rekzolunan a bidenin kü$ad merasimine iştirak etmeğc gelmişti. Malumdur ki Willy Post 1937 senesinde beraberinde Willy Rogers olduğu halde ikinci defa bir devriâlem seyahatine çıktığı zaman Alaskada Point Bas row'da hâlâ esbabı anlaşılamıyan bir kazaya kurban gitmişti. Şimdi Şimal Kutbunda yaz münasebetile geceleri karanlık olmuyor. Hovvard Hughes bütün seyahatini gündüz gibi geceleri de aydınlıkta yapmıştır. Hughes «Cehennemin melekleri» is mindeki meşhur filmi çevirmişti. TayyaBütün bu şartların bir araya gelmesi redeki mürettebah teşkil eden arkadaşları Ziraat mektebi talebeleri tarlada harman işlerile uğraşıyorlar seyir memuru mülâzim Harry Connor ve neticesi olarak Yalovada Türk vatandaşlarının kolaylıkla ve emniyetle şifa, huzur Ziraat Vekâleti bu yil kamp devresi rada en ihtiyar çiftçinin kumandasma ve mülâzim Thurlow, radyo operatörü ve inşirah kazanmağa gidecekleri doğru fiaricinde ziraat mektebleri talebesinden rilmesi ve muallimleri tarafından, yaptık Soddart ve çarkçı Edward Lund'dur. manasile bir su şehrimiz, Avrupadaki eşailesi çiftçi ve tâtil devresinde kendi top lan işlerin ve muvaffakiyetleri derecesi lerile omuz öpüşen modern ve mükemmel raklannda çalışmıyacak olanların mek nin kontrol edilmesi icab etmektcdir. Tabir su şehrimiz vücud bulmaktadır, ve detebi terketmesine müsaade etmemiş ve lebenin köylerde alacağı numaralar sınıf diğimiz gibi, biraz zamana tevakkuf eden bunların tatil aylannı mekteblere ve Ve derslerinden alacaklan numaralar gibi teferruatı bir tarafa bırakıhrsa, bu ilk su kâlete bağlı müesseselere ve köylulere terfılerinde müessir olacaktır. Mevvacı IBaştarafı 1 inci sahifede] şehrimiz büyük hatlaîmda şimdiden vüaid arazi üzerinde tatbikatla geçirmesi lık, sütçüliik, tereyağcılık, peynircilik, Muhiddin Üstündağı îstanbul Umu cud bulmuştur. için bir program yapmıştı. Bundan baska yoğurtçuluk, yumurtaçıhk, tavukçuluk, mî meclisi azaları, Vilâyet ve Belediye Yalova su şehrimiz tabiî herkesten önVekâlet, Vekâlete bağlı çiftlik ve mües tavşancılık, arıcılık, h<1yvancılık, hububat erkânı, ilk vapurla Haydarpaşa garında ce kendi vatandaşlarımızın istifade edeseselere, kendi işlerini bitirdikten sonra el ve meyva ambarlan, sulardan içme ve karşılamışlardır. cekleri bir sıhhat kaynağı olacaktır. Falerindeki vesait ve makinelerle civarların toprak sulaması için istifade, gübrelik Valimiz gayet neş'eli bir tavırla trendaki köylere yardım etmelerini de tamim lerin, köy evleri ve ahırlann inşa tarzları, kat bu gidişle Yalovanın mevsiminde büden inmis. ve karşılamağa gelenlerin tebetmis bulunmaktadır. Halen bu şekilde ambalâj, piyasa ve teşkilât meseleleri, tatün Yakınşark memleketlerinden gelecek muhtelif mahallerde talebe ve ziraî mü lebenin köydeki mesaisi, bu numaraya riklerine ve geçmiş olsun temennilerine ihtiyac sahiblerine bir toplantı merkezi ogüler bir yüzle mukabelede bulunmuş esseseler köylü içinde çahşmaktadır. lacağı zaman da uzakta sayılamaz. esas olacak olan işler arasındadır. tur. Belgrad köyünde YUNUS NADt Talebe yemekleri mektebce ve adeta Akay vapurunda kendisini gören bir Dün bir muharririmiz Balgat köyiine bir kamp halinde temin olunuyor. Tale arkadaşımıza Muhiddin Ustündağ, sade* gitmiş, talebenin çahşmalannı tetkik et benin beraber getirdiği daha mütekâmil ce «adaletin tecelli» ettiğini söylemekle miştir. Talebe, bu köyde, at koşulu do bir kürek, bir tırmık veya herhangi bir iktifa etmiştir. laplı bicer makinelerile çahşmaktadır. Bu makineye köylünün gösterdiği dikkat ve Daimî Encümen azasından Avni Yaçalısmalar esnasmda şayanı dıkkat ve alâka başlıbaşına nazarı çekecek bir hal ğız, hissiyatını bize şu suretle ifade etIBaştaraiı 1 inci sahlfede] # makine tekâmülüne aid neticeler de elde dedir. miştir: Umumî kültür işlerimiz çok iyidir. edılmektedir. « Hakkımızda ve bir heyet aley Atatürk rejiminin bize bahsettiği binÇıftçilerden Kerim dayı adındaki 90 Barutgücü sahasında yapi hine yapılmış olan tasniat, Cumhuriyet bir iyiliklerin biri belki de en başlıcası yaşlarında bir ihtiyar, köyün tarlada caAdliyesinin yüksek irfanile karşılaştı. asırlardanberi mühmel kalmış olan küllacak maçlar hşanları icinde en yaşlısıdır. Talebeden Kararda denildiği gibi «insan haysiyetiIpekiş Balat yiinlü fabrikası futbol ta nin istidlâl yolile asla yıkılamıyacağı» tür işlerimizin sağlam esaslara ve ya bir kısmı orak kullanmasını bilmedıği için, orakla biçiş dersini bu ihtiyar kımı, dün Bakırköyünde Barutgücü birin hakikati, en yüksek kürsüden haykırıldı. nılmaz metodlara dayanarak seri in kişafıdır. Cumhuriyet devrinde var olvermekte ve bazan tarifi dahilinde yap ci futbol takımile bir maç yapmıştır. MüBundan daha beliğ bir söz olamaz ki, sabaka, Ipekiş takımının hakimiyeti altm benim buna birşey ilâve etmekliğim« lü mağa başlıyan kültür hayatı, asırlarmıyanlann kulaklarını çekmektedir. ca sürüp giden bocalamalarla kıyas kaGene bu programa nazaran talebenin, da cereyan etmiş, fakat Barutgücü takı zum olsun. önümüzdeki tatil devrelerinde ikişer, iiçer mınm son dakikalarda penaltıdan yaptığı Kaniim ki bu yalnız bir karar değil, bul etmiyecek derecede hareketli ve olgundur.» birer makine ile köylere dağılması ve o bir golle 11 beraberlikle bitmiştir. azametli bir derstir.» Bütün bir sene mektebde okuyan genc, şimdi de hayatî dersi ihtiyar çiftçiden alıyor, köy Dünyanın tam muhiti 21 bin mil tutmaktadir hayatını yaşıyor, meleke kazanıyor Ziraat mektebi talebeleri Hughes'ün seferî Doğru manasile ilk f su şehrimiz: tam bir devriâlem koyde, iş başında.. • sayılmıyor Zümrüd Yalova Kont • Kontes Reventlovv'un muhakemeleri J IBaimakaleden devam] Yalova suları çok şifalıdır. İnsanlığın iki bin yıllık tanhinde mütemadıyen buraya in'ıtaf etmiş olan rağbet ve hımmet, pek yerinde olarak tecrübenin ecdadımıza gösterdıği hakikatlerden ılham ve kuvvet almıştır. Burada ilk vazifemiz Yalovanın şıfa verici sulannı kat'î bir muhaf aza ve emniyet altına almaktı ki ben ilk iş olarak, icab eden dikkat ve itinanm en ileri derecelerini göstermek şartile, işte bunu yaptım. Kaplıcaların şifa verici suları kat'ıyetle tecrıd ve bunların zerresinin kaybolmaması temin olunmuştur. Bnudan sonraki işimiz en modern usulleri tatbik suretile tesisatı ikmal eylemek olacaktır... Fılhakika şımdıki halde bu tesisatın ılk nümuneleri en mükemmel surette vucude getırılmiş bulunuyor: Banyo, buhar teneffüsü, su altında masaj, su icinde duş, mütenavib sıcak ve soğuk duşlar... Avrupa su şehirlerini görenler bu tertıbatın tenevvuundeki ehemmıyet derecelerini pek iyi takdır ederler. Şımdı bu tertıbatı bir günd« daha çok insana afıyet tevzı etmek üzere daha genış mıkyasta ıhtıva edecek büyük bir sıhhat müessesesi de vücude getirilmek lâzımdır, ki hükumetimizin Yalovaya ehemmiyet veren ve onun başındaki Dünyanın en zengin kadını olan Barbara Huttonla, kocası Kont Re« ventlow'un aralarındaki talâk davasma, Londrada bakılmakta olduğunu mütehassısı takviyeye her an hazır olan himmetıle pek yakın bir zamanda bu da yazmıştık. Res;mlerden yukarıdaki Kontes , evmin önünde ıstırahatte ikerij aşağıdaki de Kontu mahkemeye gıderken takside gösteriyor. t vücud bulacaktır. Celâl Bayar hükumeti ve bizzat Ba$bakan Yalovanın en seri bir zamanda en mükemmel bir su şehri olması için Atatürkten gelen ilham ve işareti tahakkuk ettirmeğe azmeylemiş bulunmaktadır. Bu medenî müessesenin biran evvel tekemmülü için Denizbank Müdürü Yusuf Ziya gibi çabuk anlayışlı ve yapıcılık kudretinde ileri bir şahsiyet de onun işlerıne riyaset ve nezaretini kuvvetli alâkasile yürütüyor. Yalovanın tanzimini deruhde eden doktor Nıhad Reşada gelince bu vatandaşımız Avrupada dahi hekımlığini ve bilhassa su şehirleri hekimliğini Avrupahlar önünde ve arasında tanıtmış mütehassıs ve ayni zamanda başarı kudret ve kabıliyetile temayüz etmiş bir şahsiyettir. Ladi Godiva ihtifali Vali ve Encümen azaları geldiler Ladl Godiva Tolünü oynıyan Joz, sokakları dolaşırken îngilizler, her sene, bir «Ladi Godiva» ihtifali yaparlar. Bu ihtifal, güzel bir kadının, sırtmda yalnız bir mayo bulunduğu halde, at üstünde sokakları dolasmasından ibarettir ve bu merasimin esası da, Ondördüncü asırda, Çester Kontunun zevcesi olan Ladi Godiva'nın, Koventri halkmı çok ağır vergilerden kurtarmak icin, kocasının şartını kabul edıp çırçıplak, bir at üstünde şehri dolaşmış olmasıdır. O hikâyeye göre, Ladi kasabayı dolaşırken, halk sıyanet meli kelerini cıplak görerek iffetine toz kondurmuş olmamak için kapı ve pencerelerini sımsıkı örterek evlerine kapanmışlar ve kadına bakmamışlardır. Bu sene, Ladi Godiva rolünü Mirabel Muller isminde on üç yaşında güzel bir kız yapmıştır. Fakat, genc kızın kendi sinden daha yaslı rakibelerle çetin mücadeleler geçirmek suretile ele geçirebildigi bu rol iki hâdiseye sebebiyet vermiştir. Devam ettiği rahıbe mektebi idaresi genc kızın yarı çıplak bir kıyafette halk ara sında dolasmasmı edebe mugayir telâkki etmis ve kendisini mektebden tardetmiş tir. Ladi Godiva rolünün genc bir kıza verilmesi de sehirde muhalif bir zümre doSurmuş ve ıhtıfal esnasında bu muhaliflerden birisî Mirabel'e hücum edereK onu attan indirmek istemiştir. Halk bu tecavüz karşısmda isyan etmiş, mütecavizî linç etmeğe kalkışm'şsa da, zabıtanm mü* dahalesi sayesinde hâdise büyümemiştir< Orhan Türkiye mukave* met şampiyonluğunu kazandı îstanbul 17 Bugün 938 senesî Türkiye mukavemet birincilikleri 156 kilometre üzerinde saat 7,30 da 14 bölge* den 37 koşucunun iştirakıle Topkapıdan başlıyarak Edirne yolu üzerinde yapıl i mıstır. Finale 200 metre kaldığı zaman Orhanla Eyüb arasında 938 senesi şampiyonluğu için kuv\Tetli bir mücadele başladı ve 13 saniye süren mücadele Or« han (Kocaelinden) ın yarım tekerlelc farkla Eyübü geçerek Türkiye mukavemet şampiyonluğunu kazanmasile netice lendi. Takım tasnifınde Zekeriyya, Faruk'* Ali, Eskisehir takımı birinci. İbrahim, Kadri, Mithat, Kocaeli takımı ikinci. Faruk, İsmail, Hüsameddin, Bursa ta^ kımı ücüncü olmuslardır. Maarif Vekili bugün Gümüşaneye gidiyor İ i Millî roman: 2o Hâlâ ne düşünüyorsun onu?.. Sevdalı mısın? O bana sevdalı. Kara sevdalı. Şimdi kudurmuştur vallahi. Korkarım ben ondan, tontonum, ödüm patlar. Esrarı çekti mi gözü hiçbir şey görmez. Nah, şuralarında, şakaklarında birer damar vardır, onlar bir kere kabarırsa yapmıyacağı şey yoktur. Döğer de, söğer de, öldürür de, her şeyı yapar. Senin burada olduğun aklına gelir mi? Nereden gelecek? O beni Galata ile Taksim arasında arar. Ama neden korkarım bilir misin? Beni burada gün düz bir goren olur, ağızdan ağıza onun kulağına gider. tyi söyledin. Senin tanmman benim tı? Sonra beni aldın, berberlere, terzilere, kunduracılara, dişçilere götürdün. O kadar masrafa gırdin. Günlerce bir apartımanda seninle beraber yaşadık. Elimi bile tutmadm. Bak ben ne kadar güzel oldum, değil mi? Kendimi vallahi aynada tanıyamıyorum. Sinema yıldızı ol dum. Bütün bu esvabları benden geri alacak mısın? Sonum ne olacak? Bu kuYazan: SERVER BED1 lübe niçin geldik? Hep o çocuğa ümid vermemi istiyorsun, başka bir şey söyle de hiç işime gelmez. Plânım altüst olur. miyorsun. Meraktan ölüyorum. Kim o Iyisi mi gündüzleri sen kulübden dışarıya çocuk? Adı ne? Bari adını söyle. hiç çıkmıyacaksın. Anladın mı? Mecdi. Peki tontonum. Haydar beni ya Yanındakiler kim? Anası, babası, kalarsa sağ bırakmaz. Ben de ortalarda kız kardeşi mi? dolaşmak istemem. Hem o kulübe bayıl Değil. dım ben. Ne güzel yer orası, tontonum... Ya? Cennet... Sayende neler gördüm... Bı Kız onun nişanlısı. Fazla sorma. rakmıyorsun ki o gül yanağından bir öMelek birdenbire Ferhada döndü, peyim. Hâlâ benden iğreniyorsun. Has tekrar onun iki elini birden tutmak isteta filân değilim, vallahi... Bana karşı diği halde cesaret edemiyerek çekildi, ne kadar kapalısm. Hiçbir şey söylemi başmı geriye doğru gerdi ve bağırdı: yorsun. Beni aldm, güzel bir apartımana Ay! Bu kız onun nişanlısı mı? götürdün. Kibar, süslü bir kadm odasina Ferhad arabacıyı işaret ederek: soktun. Şimdi onun esvablarını ben giyi Bağırma! dedi, evet. Melek sesini alçaltarak sordu: yorum. Bu kadm kim? Senin nendi? Ka Ben onu ayartıp nişanhsının elinrın mı, kız kardeşin mi, aftosun mu? Kendisi nerede? Öldü mü? Seyahate mi çık den mi alacağım? Ferhad cevab vermedi. Kadın ağzını açtı, geniş bir nefes aldı ve soluğunu icinde bir müddet tutarak durdu. Sonra, birdenbire nefesini bıra kırken bağırdı: Yapamam! Ferhad da kaşlarını çatarak, hayretle öfke arasında bir hisle onun yüzüne bakmıştı: Bağırma, diyorum, ne yapamaz sın? Kadm alçak sesle tekrarladı: Yapamam, tontonum. Ne yapamazsın? Yoo!.. Ben öyle vicdansızlardan değilim. Kimse ile kimsenin arasına giremem. Numara mı yapıyordu? Ferhad onun yüzüne bütün dikkatile baktı. Melek, samimiyetinden şüphe ettirmiyen titrek bir sesle ilâve etti: Yapamam, tontonum, sen beni sokakta buldun ama bende de biraz insaniyetlik var. Yapamam. Dur bakahm! Ne yapacağını biIiyor musun? Kendi kendine gelin güvey olma! Yapamam! Hâlâ söylüyorsun. Ben sana fena bir iş yaptıracak değilim. Senin kadar be vaT hani... Pırlantalar içinde. nim de vicdanım var. Nermin! Onu biliyorum, tontonum. AndriMelek bağırarak tekrariadı: yaya nasıl acıdığını gördüm. Yoksa ben Nermin! seninle gelir miydim? Bak... Haydarı Tamam... Bizim Kerim... Hay • yüzüstü bıraktım. dar onun yanında mıydı? Ben Kerimi ikî Kim bu Haydar? Sen onu nasıl sene var görmedim. Ekseriya kulübde tanıdın? bulusurduk. Ben geçen sene seyahattey Ah... O da bir ayrı hikâye... Ben dim, görüşemedim. sana birşey söylıyeyim mi? Kadın deni Ya... İste... Onun yanında idî. len mahluk, kendisini seven erkeğe canı Rahattı çok... Fakat bırakmaz ki içkiyi* nı verir. Kim olursa olsun. Ben karasev esrarı... Tabiî adam haklı... Koğdu odayı onda gördüm. Bırakmazdım onu nu. ama canıma tak dedi. Esrarı çekince suFerhad mırıldandı: ratına bakılmaz, yanma yaklaşılmaz... Bugünlerde gelirler. O pis huyu yüzünden işsiz kalıyor. Ar Kim? kadasları ondan yüz çevirdiler. Kerimle karısı. Taksi şoförü miydi? Nereye gelirler? Takside de çalıstı, yapamadı. Hep Kulübe. Odaları hazırlanıyordu. o zıkkım yüzünden... Sonra iyi bir yer Yarın, yahud öbürgün gelirler. bulduydu. Kerim Beyin şoferi oldu. Melek evvelâ büyük bir sevincle Hangi Kerim Bey? Ne iş yapar? radı ve bağırdı: Kumusyoncu mu ne imiş. Şimdi A!.. Aman göreyim... Meraktaı sigortalarla uğraşıyormuş. ölüyordum... Haydar anlata anlata Ferhad basını salladı: tiremez. Hele kadını pek merak ediyo Bizim Kerim olmasın? Sigortacı. rum. Bak ne tesadüf... Pek mi güzeJ Melek bağırdı: o Nermin?.. Tanıyor musun? Güzel bir karısı lArkast varl