Hataydan Foto Röportajları Temeli yarın atılacak olan ilk kimya fabrikası Bu yeni fabrikamız, senede 2100 ton sud kostik, 1700 ton mayi klor ve 1000 ton hamızı klorma istihsal edecektir Tatbikı Sümer Banka havale edilmış olan birinci beş yıllık endüstri programı, hatırlarda olduğu veçhile, beş ana şubeye aynlıyordu. Bunlardan dokuma branşında şimdiye kadar, Bakırköy, Kayseri, Ereğli ve Nazillide dört pamuk fabri kası tamamlanarak işlemeğe başlamış, Malatya bez fabrikasmın temeli atılmıştır. Gene Bursada faaliyete geçmiş olan Merinos yüniplik fabrikası da bu şubeye dahildir. Sellüloz endüstrisi bran şından birinci İzmit kâğıd ve karton fabrikasile sellüloz fabrikasmın da İzmitte inşasma devam edilmektedir. Maden endüstrisi branşından Zonguldak antrasit fabrikası İş Bankası tarafından kurul muş, Karabükte demir ve çelik fabrikaannın kurulması işine Sümer Bank faaliyetle çahşmaktadır. Şişe ve seramik branşından Paşabahçe şişe ve cam fabrikası kurulmuş, seramik fabrikasmın tesis ha zırlıklan ikmal edilmiştir. Birinci beş yıllık programm beşinci ve son branşını teşkil eden kimya endüstrisi sahasmda Gemlik sun'î ipek fabrikası Sümer Bank tarafından tesis edilmiş ve çalışmağa başlamışbr. Şimdi gene bu branştan olarak kurulacak olan sud kostik ve klor fabri kasının temeli yann îzmitte atılacaktır. Bu hususta icab eden bütün hazırlıklar ikmal ve fabrikanın makineleri sipariş edilmiştir. Isminden de anlaşılacağı gıbi fabrika iki ayn kimyevî madde istihsal edecektir. Bunlardan biri olan sud kostik memleketimizde bilhassa, ehemmiyetli bir mevkie sahib olan sabun endüstrisinde kullanılmaktadır. Pamuklu dokuma endüstrisinde de elyafın parlatılmasında (merserizasyon) istimal edilir. Türkiyede pamuklu dokuma fabrikalarının çoğal ması bu sahadaki ihtiyacı artırmışhr. Aynca sud kostik bütün sanayi şubelerinde yardımcı madde olarak işe yaramaktadır. Bu madde, şimdiye kadar tamamen haricden ithal edılmekteydi. İzmitte kurulacak olan yeni fabrika mızın istihsal edeceği ikinci kimyevî madde de klordur. Gerek mayi klor, gerekse onun bir mürekkebi olan kireçkaymağı halinde sellüloz ve dokuma endüstrisinde beyazlatıcı madde olarak kul lanılır. Keza sulan içilecek hale getirmelc için kurulan tasfıye tertıbatında da klo run vazifesi vardır. Kireçkaymağı haÜne de kuvvetli bir dezenfektan olarak her yerde istimal edilir ve bilhassa boğucu gazleri massetmek hassasına malik olduğu için, harb halinde gazli mıntakalannın te« mizlenmesinde çok işe yarar. Klor da bot ğucu gaz imalinde kullanılır. Gerek ze« hirli gaz imalinde, gerekes bu gazlere karşı korunmada mühim bir rolü olan bu kimyevî maddenin memleket müdafaasi bakımından kıymeti ve ehemmiyeti ço\s, mühimdır. Bu itibarla fabrikanın kuruluşu askerî kimya endüstrimiz için de faydaK olacaktır. Yeni kurulmakta olan bu fabrika sei nede 2100 ton sud kostik ve 1700 ton mayi klor imal edecektir. Mayi klorun icabı kadar bir miktarı kireçkaymağına tahvil edilecektir. Ayrıca senede bin ton hamızı klorma istihsal edilecektir. Fabrika ham madde olarak alelâde tuzu kullanır. Klor ve sodyumdan mürekkeb olan tuz, elektroliz vasıtasile bu iki aslî maddeye aynlmaktadır. Fabrikanın senede sarfedeceği tuz miktarı 4000 tondur. Memleketimiz büyük bir tuz müstahsili ( olduğu için, fabrikanın ham maddesi tamamen dahilden tedank edılecek demck^ tir. Bu fabrika, ileride memleketin ihti yacları nisbetinde genişliyeceğinden şüphe olmıyan kimya endüstrisi sahasmda atılmış esaslı bir adım olmak itibarile ayn bir ehemmiyet almaktadır. 9 Temmuz 1938 CUMHURİYET Albay Fevzi Mengüye Fransız zabitleri takdim ediliyor Prgeneral Asım Giindüz Antakya kumandanhk binasından ayrılırken kendisine bııket veriliyor Albay Fçyzi Mengü ve albay Kole kıtaatımızın geçişini seyrediyorlar Delege Kole (Sakallısı) Antakyaya girecek tabunın kumandanile Payasta görüşüyor Orgeneral Asım Giindüz, Fransız zabitlerine veda ediyor 9rgeneral Asım Giindüz Topboğazında teşyi ediliyo» Piyade taburumuz yürüyüşüne devam ediyor Orgeneral Asım Gündüzün teşyi merasiminden bir intıba f Antakyada cemaat reisleri Türk kumandanını tebrikten dönüyorlar İntihabat hazırlıkları ilerliyor ı Donanan İskenderun sokaklanndan bir manzara Generali teşyie gelen Rum ve Ermeni reisi nıhanileri Antakyada kumandanı tebrike gelen cemaat reisleri Topboğazı mevkiinde Orgenerali uğurlıyanlar mışlardı. İş mahkemeye düştü. Dalavereyi çevirenler sana yalan yere yemin teklıf ettiler. Kabul etseydin bin lira alacaktm. îşte o zaman, bir gece, yatakta karına sen meseleyi anlatırken ben sana: «Avanak! Böyle işler miskin karılara danışılmaz. Kabul et!» dedim, dinlemedin, karına sordun, o istemedi. Bin lirayı kaçırdın. Haydar hatırladı ve inledi: A ...h, evet. İkinci defa biı gece yarısıydı. Mehtab vardı. Taksimde bir sarhoş Büyükdereye gitmek için seninle götürü pazarlık etti. Zengin ve cimri bir herifti. Uyuştunuz. Araba şehirden açılırken ben senin kulağına fısladım: «Zengin ve cimri bir herif!» Sıska bir şeydi. Üstünde o gece büyük bir para vardı. Sonra gene senin kulağına fısladım: «Gırtlağına sarıl!» Beni dinlemedin. «Töbe estağfurullah» dedin. Ben savuştum. Haydarın beyni allak bullak oluyor, midesi bulanıyordu. Bir aralık gözlerini açınca dalga geçtiğini anladı. Avcundaki çikolata parçası duruyordu. Oteki elinde sigara sönmüştü. Etrafına bakmdı. Perdesiz pencereden giren keskin bir güneş, yanıbaşmda yayılan pisliği yaldızlıyordu. Bacaklarını biraz c*aha uzattı ve dizinin Kız izciler tarafından Generale büket veriliyor dibindeki kibriti alarak sigarayı yaktı. Gördüğü rüyanın tesiri altında söyleniyordu: «Ulan, amma da parlaktı be.. Sanırsın ki rüya değil, hakikat.. Nasıl da tane tane söylüyordu be. sesi hâlâ kulağım da... Ben böyle biçımli, usturuplu mastor rüyası görmedim. Yedi defa bana nasihat vermiş ha?..» Tekrar aynı rüyayı görebilecekmiş gîbi gözlerini kapadı. Fakat hayalinde sarı yuvarlaklar birbirini koval'yor, başka hiçbir şey göremiyordu. Gözlerini açtı ve avcundaki çikolata parçasını ağzına attı. Sigarasından birkaç nefes daha çekince, etrafındki eşya gene uzaklaşıyor, yerinde acayib şekiller peyda oluyordu. Kırık bacaklı masanın bir deve oluşunu merakla ve keyifle seyretti. Fakat şeytanı tekrar görmek istiyordu. Onu bu sefer de ihtiyarî olarak gözünün önüne getirmeğe çalıştı. Biraz evvelki hayalleri hatırla mağa ve diriltmeğe uğraşıyordu. O canlılık ve parlakhk nerede? Zorla olmaz bu. Kendini bıraktı. Şimdi de Meleğin çıplağı gözünün önüne geliyordu. Hatta bu odadan içeriye giriyor gibiydi. Haydar bu hayale o kadar inandı ki Sabriye görür de kıskanchktan düşüp bayılır diye bir telâş hissetmeğe de başladı. Bu korku Sabriyenin hayalini kaçırdı. Onun Meb'us ve belediye azalığı seçimleri için, Beyoglu, Beşiktaş ve Eminönü kazalarında dağıtılan fişler toplanmış, tasfiyeye başlanmıştır. Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ, kazalardaki faaliyeti sık sık yerine bardaki şeytan görünmüş, fakat o da bir anda kaybolmuştu. Haydar onu bekledi. Duvarlar uzaklaşıyor ve oda bir meydan kadar genişliyordu. Tekrar şeytanı zorla gözünün önüne getirmeğe çahştı. Esrar içtiği zamanlara mahsus türlü türlü hülyaları vardı. Bunlann çoğu çapkınca şeylerdı. İstediği zaman o basma kalıb hülyaları tekrarlıyabilirdi. Şeytanı da böyle emrine atnade bir hayal haline getirmek istiyordu. Onu gene hatırlamağa çahştı ve nihayet, gözlerinin önüne, biraz evvelkine benzer yarım yamalak, soluk ve sakat bir şekil getirmeğe muvaffak oldu. Onunla konuşmak, ona: «Üçüncü nasihatm nedir be? Anlatmadan nereye savuştun?» diye sormak istiyordu. Fakat bu seferki şeytan sessiz ve miskindi. Hem demınki bar hayalleri de yoktu. Onlar, bir dalga anmda, kendiliklerinden olup bitivermişlerdi. Haydar sigarasından birkaç nefes daha çekti ve gözünün önüne zorla getirdiği silik ve soluk şeytanın hayaline öfkelenerek: «Ulan, dedi, asıl uyuz keçi sensin!» ve başını sandiğa iyice dayıyarak gözlerini tavana dikti. Bu sefer orada, büyük yuvarlak bir çizgi içinde şeytanm yalnız başmı görüyordu. Haydarın tepesine taş gibi teftiş etmektedir. Bu cümleden olarak: dün de Beyazıd nahiyesile Beşiktaş ka« zasındaki faaliyeti teftiş etmiş ve alâkadarlara yeni emirler vermiştir. Bu husustaki bütün faaliyet, eylule kadar bitirilmiş olacaktır. kalm bir kahkaıha düştü. H a h ! Şimdi hayalet biraz daha canhydı ve tavanda, kaşlarını indirip kaldırarak, içinden hafif birer projektör ışığı gelen gözlerini açıp kapıyordu. Haydarm ayak ııcunda da şeytanm başsız vücudü peyda oldu. Ellerini kalçasına koyarak sağa sola sallanıyordu. Tavandaki baş, birdenbire aşağı indi ve şeytanın gövdesine kondu. Şimdi vücud tamamlanmıştı: «Avanak!..» diye ho murdandı; fakat bu sefer uzak ve bulanık bir sesi vardı. An'dşılmıyan şeyler söylemeğe başlamıştı. Sözleri arasına, radyo parazitleri gibi, başka sesler, gürültüler ve başka hayaller karışıyordu: «Beşinci öğüdüm sana... Gidecek yerde sola ni çin manevra... Patladm mı ulan?.. Üç köşeden... Beşinci değil, üçüncü... Duruyordu... Uyuz keçi!» Haydarın gözleri iyice kapanmıştı. Derin bir uykuya daldı. Parmakları ara Binda kendi kendine yanan sigaranın ateşi ve külü minderin kenarına düşmüştü. Hemen bezi yakmağa ve pamuğa geçmege başladı. Minderin kenarmdan ilkönce hafif, fakat yangının dairesi genişledikçe artan ve koyulaşan bir duman yükseliyordu. lArkast var\ Milli roman: 1 3 Tavandan gelen yüzlerce kalm ses de tekrarladı: Uyuz köpek gibi! Şeytanm hayaleti devam etti: Açıkgözler tani tanırlar, sözümü dinlerler: Tılki gibi kurnazdırlar, ele avuca sığmazlar, her istedıklerini ele ge çirirler. Tekrarladı: Tilki gibi! Tavandan gelen ince sesler de tek rarladı: Tilki gibi! Şeytan sesını yükseltti: Avanak! Sonra birdenfeire alçalttı: Sen bugüne kadar uyuz karga gibi yaşadın! Haydarın omuzlarında, göğsünde, Yazan: SERVER BEDî karnmda bir kaşıntı peyda olmuştu. Diz kapaklan uyuşuyor ve topuklan karmcalanıyordu. Şeytan devam etti: Ben sana yedi defa r^ ' 3t ver dim, dinlemedin. Haydar sıçradı: Sen mi? Ne zaman? Ben seni ilk defa görüyorum. Avanak! Beni dinlemek için gÖrmek mi lâzım? Avanak! Avanak! Ya? Ben insanın beynine girerim, na sihat verir, giderim. Açıkgözler anlar. avanaklar anlamaz. Sen bana nerede yedi defa nasihat verdin ? Biri ilk şoför olduğu zamandı. Arabanm tavfiz muamelesini yanlış yap