CTJMHURÎYET 9 Temmuz 1938 ZZ lAh bu kadmlar.. Peride Celâl Avukat İsmail, arkadaşını hiç böyle o kadından bu kadına koşan bir Insan asabî ve telâşlı görmemişti. Onun yazıha hiç böyle fedakârhklara kalkar mı? Bir nesinin karşısmdaki koltuğa yerlcşir yer de ah bu kadmlar, diye tutturmuşsun. Sanki senin tuttuğun yol çok mu iyi de leşmez: başkalarına çatıyorsun. Nen var yahu? Avukat birdenbire ciddileşmişti. HaDiye, merakla sordu. Ahmed Nuri raretli hararetli devam etti: kaşlannı çatmıştı: Kaç yaşmdasm? Kırkına yaklaşı Ah bu kadmlar! dedi. Ah bu kayorsun değil mi? Hâlâ ev bark sahibi odınlar azizim. Şimdiye kadar akrabam, sevgilim ve memurum da dahil hiçbirin lamadın. Bir de kızkardeşinden şikâyet den rahat yüzü görmedim. Melâhatle ediyorsun. O kızı da başı boş bırakan sen Cananm bir zamanlar bir olarak çektik değil misin? Onunla meşgul olduğun var leri paralan bilirsin. Melâhatten hâlâ mı? Gündüzleri buradasm, geceleri kokurtulmuş değilim ya. Kız kardcşimse lunda Melâhat bin bir deliğe girip çık ayrı derd. Bir işimin başmda rahattım. makla meşgulsün. Ahmed Nuri hayretle ona bakıyordu: Şimdi o da bozuldu işte. Fakat aşk olsun sana, benimle esAvukat ismail, şişmanca, babacan kıhklı bir adamdı. Arkadaşını dikkatle sü ki bir dostunla değil, bir düşmanla konuşur gibi konujuyorsun! züyordu: Kız kardeşini, kiiçük yaşında ök Tabiî, bu haline kızıyorum da onsüz kaldı diye şımarta şımarta tepene dan; gene seni sevdiğimden... kcndin çıkardın, çek cezandır. Metresin Dudaklarında müstehzi bir tebessüm Melâhate gelince öyle hafif bir kadından belirmişti. başka türlü hareket bekliyemezsin tabiî.. Hem, aldırma canım. Nihayet bir Şimdi sıra buradakine geldi. O da bir faraziye üzerinde konuşuyoruz sayılır. Havva kızı öyle mi? Sen bu kıza karşı en kiiçük bir zaaf eseAhmed Nuri yüzünü buruşturarak içi ri duymadığmı söylemedin mi? Böyle olni çekti: duğuna göre demin benim yürüttüğüm ih O da, kâtibem... timalin hiçbir ehemmiyeti yok demektir. Ne, yoksa ona âşık mı oldun! Elini uzatmıştı. Gülüyordu: Yok canım, öyle saçma şey olur Haydi, Allaha ısmarladık. Saat mu? Muallâ benim eski arkadaşlarım üçte hukukta bir davam var. Kaçırmıyadan birinin kızıdır. Babası ölünce bana yım. Kendini üzme o kadar canım; sana geldi. Kendisine bir iş bulmamı rica etti. yeni bir kâtib bulmak için den de etrafı .Yanıma aldım. Üç senedir burada çalı araştırmağa başlarım, merak etme. şıyor. Ateş gibi bir şey. Çok memnunum. Ahmed Nuri birşey söylemedi. Dü Sonra dürüst, açık sözlü, hatta biraz mağ şünceli bir hali vardı. Onu kapıya kadar rur bir kızdır. Ufak tefek aksilikleri de teşyi etti. Masasının başına dönünce kolyok değil. Fakat hepsine eyvallah diyor tuğuna çöker gibi oturdu. «Bu geveze de dum. Maaşını da birkaç kere artırmış aklımı büsbütün karıştırdı» diye söylentım. di. Fakat avukatın alaycı sesi kulakla E, ne oldu, çabuk arkasını getir rından gitmiyordu: «Yoksa kâtibene âşunun... şık mı oldun?» Hakikaten böyle bir şey Ne olacak, evlenmeğe kalkıyor. olabilir miydi? Fakat şimdiye kadar Mu Allah Allah! Demek beyefendi allâya hiç başka gözle bakmamıştı ki... mizin bütün hiddeti bundan ileri geliyor. Onu daima iyi bir kâtibe, çahşkan bir Kızcağız târiki dünya olacak değil ya, memur diye himaye etmiş, teveccüh göstabiî evlenecek. Hem ben onu birkaç termişti. kere görmüştüm. Güzel bir kızdır da de J Birdenbire sıkıntılı bir tavırla doğrulağil mi? rak elini yiizünden geçirdi ve zile bastı. Sen hâlâ işin alayındasın. Halbuki Genc kız derhal kapıda görünmüştü. bu yüzden işlerimin temelinden bozula Pencerelerden süzülen güneş, saçlarınm cağını düşünmüyorsun. Tekrar kendime etrafında altın bir çerçeve halinde parlık.âtjb aramağa kalkacağım. Boylesini bu yor; iri yeşil gözlerinin içinde kiiçük ış:k labilir miyim bakalım?.. Ateş gibi kız di parçacıklan oynaşıyordu. Ahmed Nuri yorum sana! Ne demek istediğimi gö'zle lk defa olarak ona bakarken içinde hafif rimdin anlıyor. O olmasa Ualim perişan. bir kıpırdama hissetti. Genc kıza, yak laşmasmı söyledi. Yazılacak mektublar Avukat İsmail manalı bir sesle: Şu kızı bir kere daha görmek ister çin talimat verdi. Bazı işler hakkmda izahat aldı. Genc kız işini bitirince kâ dim, dedi. Şimdi zaten çagıracaktım, verile ğıdlannı toplayıp odasına doğru yürüdü. Yalnız, çıkmadan evvel kapınm önünde cek yazılar var. Ahmed Nuri zile bastı. Derhal odaya durdu. Onüne bakarak, sıkıntılı bir ta açılan yan taraftaki kapı aralandı. Içeri vırla ve alçak sesle: bir genc kız girdi. Boyu uzundu, vücudü Size bir şey söylemek istiyorum cbiraz topluca, fakat çok biçimli idi. Ba fendim, de di. şını dik tutuyordu. Omuzlanndan biraz Ahmed Nuri dikkatle onu süzüyordu: aşağı doğru dalgalanan gür kızıl saçları Söyleyiniz, Muallâ hanım sizi dinzümrüd yeşili gözleri vardı. Avukata lcü liyorum. çük bir bakış bile fırlatmıyarak Ahmed Genc kızın dudaklarında mahcub bir Nurinin masasına yaklaştı. «Emirleriniz tebessüm belirmişti: efendim, diye sordu. Ahmed Nuri önün Eğer isterseniz işime devam ed;bideki kâğıdlan toplıyarak uzattı: «Bun leceğim efendim. lan alın, yarım saat sonra gelin, yazılaAhmed Nuri yerinden sıçramaktan, cak birkaç mektub var» dedi. Genc kız kendini alamadı; yüzü hayretle geril kâğıdları aldı ve birşey söylemiyerek çe mişti: küdi gitti. Peki, evlenmek meselesi? Bunu sorar sormaz da pişman oldu. Yalnız kahr kalmaz avukat îsmail Adeta kızardı. Tekrar koltuğuna gömülgözlerini kırpıştırarak güldü: O... Azizim enfes birşey bu. Ko dü. Genc kız, başmı kaldırmış, hayretle ona bakmıştı. Patronu, hiçbir zaman ocası olacak mes'ud adam kim acaba? Ahmed Nuri bilmediğini anlatan bir nun hususî işlerile alâkadar olmazdı. Şimhareketle omuzlannı silkmişti. Avukat di nasıl oluyordu da böyle bir sual soruyerinden kalkarak arkadaşına telâşla yordu. İkisi de birbirlerini ilk defa görüyorlarmış gibi dikkatle bakıştılar. Bu bir yaklaştı: Sana birşey söyliyeyim mi dostum! an sürdü. Çünkü kapı vurulmuş, arkasınSen böyle ufak tefek hâdiselerle sarsıla dan, içeriye çok şık sarışın bir kadın gircak adam değilsin. Halbuki bugün ber mişti. Ahmed Nuri bu kadmı görür görbad bir halin var. Yüzünde renk kalma mez, dudaklarında zoraki bir tebessıim mış. Gözlerinde şimşekler çakıyor. Hem belirerek derhal ayağa fırladı: canım insan kâtibesi evleniyor, yanından « O, Melâhat!..» çıkıyor diye hiç bu kadar heyecanlanır, Diye ona doğru ilerledi. Genc kız da telâş eder mi? odadan çıkmak için kapıyı açmıştı. Tam Ahmed Nuri öfkeyle kaşlarını çat adımını dışan attığı sırada arkasından patronunun sesini duydu: mıştı. Akşam, çıkmadan evvel beni gö Ne demek istediğini anlıyorum arün, Muallâ hanım, diyordu. zizim. Saçmalıyorsun. Bu seste, her zaman olduğu gibi emre Dur canım, o kadar çabuk kızma. Müsaade et de devam edeyim. Şimdiye den değil, rica eden bir mana vardı. *** kadar ne de olsa bu kızcağız elinin al On beş gün sonra avukat İsmail arkatında idi. Kendini, emniyette hissediyordun. Sonra dışarıda bin bir macera ile daşını tekrar ziyarete geldiği zaman esmeşgul olduğun için oyalanıyor, aldır kisi kadar olmamakla beraber onu gene mıyordun. Vaktaki onun ummadığın bir telâşlı bir halde buldu. Ahmed Nuri azamanda elinden kaçıverdiğini gördün. vukatı görür görmez hemen yerinden fırO zaman ne yapacağmı şaşırdın. Içinde lamış: Hani bana bir kâtib bulacaktın? * gizlî olan arzu ve alâka canlanıverdi. Fakat ne yapalım ki artık geçmiş ola. Ku diye bağırmıştı. Avukat, karşısına oturup arkasma ra§u kaçırdm bir kere; ne yapsan boştur. hatça yaslanarak: Kim bilir evlendiği adam ne hoş, ne genc Dur yahu, telâş etme, diye cevab şeydir. Kızcağız böylelikle senden yani, bir tehlikeden de farkında olmadan kur verdi. Demek senin kâtibe bu kadar çatuluyor. Kalsa ne olacaktı. Onun da pa buk kaçtı ha. Nihayet evlendi öyle mi? Evlenmedi amma evlenmek üzere. ranla gÖzünü kamaştırmağa kalkacakhn Hem dekiminle biliyor musun? değil mi? Meşru bir teklifte bulunup ev Kiminle? lenmeğe kalksan neyse; o zaman kendini ie kurtarmış olurdun. Halbuki senin gibi Benimle. «• OKUYUCULARIMIZ Diyor ki Tatavla ve türkçe «Dünkü «Cumhuriyet» te «Düşünceler» baslıklı yazınızı okudum, çok yerinde ve çok doğru olduğunu kabul edenlerdenim. «Arasıra hortlamak istidadı gösteren eski Tatavla ruhu » Bu ruh emin olun ki Tatavlada hortlaınıştır bile.. Bir gün saat dokuzdan sonra Kurtuluça kadar gelip Tepeüstü istasyonundan as,ağı jöyle bir yarım saat dolasırsaıuz hortlıyan ruhu gözünüzle görürsünuz! Kurtuluş caddesinde Semitıe apartımanında oturuyorum, gündüzün yorgunluğu. nu çıkannak için bir parça tarasada çezlonga uzanmak İstiyorum. Fakat ne mümkün. Arkamızda «Akropolis> namında bit kazino ve bu kazinonun on on beş rumca plâğile bir radyosu var. Beynimizin içine vururcasına her akşam ayni plâkları birkaç defa dinledlkten sonra yazmızda bahsi geçen Tepebaşının o neidüğü belirsiz konseri, ondan sonra Yunanistan radyo istaayonu dinlenir. Saat 24 te Yunan marşile biter. Dahası var: On ikiden sonra kazinoda kafayı tütsüliyen Tatavlalüar, rumca tür. kuler soyliyerek evlerine dağılırlar. Bizlerde de uyku namına birşey kalmaz. Aylardanberi bu derdi çekeriz. Kurtuluşta mı oturuyoruz, yoksa Plre'nin Kokinya mahallesinde mi anlıyamadık? Kime derdimizi soyliyelim? Dost YunanLstanla memleketimizin sa mimî rabıtalarından şüphesiz hepimiz memnunuz amma biraz da bu memlekete ve diline saygı lâzım değil mi? Bir gününüzün birkaç saatinl leda edin; yukarıdaki yazdıklarımı gözünüzle göre . cek ve kulaklarmızla dinliyecekainiz. Saygılarınu sunarım. Kurtulua caddesinde Semine apartımanında 2 numaralı dairede ve Oalatada Büyükbalıklı hanında No. 40 yazıhanede Stefan Yentsarrafoğlu.> Kathe Von lilagy'nin hoş maceraları «Bir portakalı oyup mektubu içine yerleştiriyor, kaldırıp karşıdaki arsaya atıyordum!» SiNEMA RADYO akşamki program J ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla Türk musikisi 13,15 Novotni birahane ve lokantasından naklen konser: M. Kemal idaresinde orkestra 14 son 18,30 Tepebaşı Belediye bahçesinden naklen: Hafif müzik 19,15 konfe rans: Prof. Salih Murad (Fen musahabe. leri) 19,55 borsa haberleri 20 Grınviç rasadhanesinden naklen saat ayarı. Belma ve arkadaşlari: Şehnaz, hicaz 20,45 hava raporu 20,48 Ömer Rıza Doğrul tara. fından arabca söylev 21 saat ayarı, orkestra 21,30 Necmeddin Rıza ve arkadaşları: Segâh, hüzzam . 22,10 Tepebaşı Be lediye bahçesinden nakil: Müzik varyete 22,50 son haberler ve ertesi günün programı 23 saat ayarı, son. Yabancı merkezlerden müntehab parçalar Operalar 20,45 Münih: Ariadne «Naksos> ta (R. Strauss'un). 21,35 ParLs (P. T. T.): Manon (Massenet'nin). 22,05 Milâno I: Mefistofeles (Boito'nun) 22,20 Londra: Cosi fan tutte (Mozart'ın) Büyük konserler Oda musikileri 21,05 Orta İngiltere: Bizet'nin eserlerl. 21,35 Strassburg: Haydn ve Mozart'ın eserleri. 22,20 Lüksenburg: Veber, Çaykoviaki, Franck ve Dukas'ın eserleri. Operetler 19,45 Breslav: Hândel'in eserleri. 23,35 Doyçlandzender: Rossini'nin ne fesli sazlar kuvartet'i F = dur. Odun şakası! Kathe von Nagy'nin en son resimlerinden kalmama razı oldu. Aylarca çalıştım, çabaladım, figüranlıktan daha ilerrye gıdemedim. Baktım ki çıkar yol yok, tekrar ebeveynimin yanına dönmeğe mecbur oldum. Lâkin Budapeşte'deki figüranlığım esnasında stüdyolardaki hayatın iç yüzünü mükemmelen tetkik etmiştim. Sivrilmek için mutlaka bir istinadgâha, iltimasa lüzum vardı. Onun için böyle bir şey tedarikine karar ver dim. Maria Theresiopol'da bir gezetecile tanıştım. O, bana bu hususta yardım edeceğini vadeyledi. Ben de kendisile evlenmeğe söz verdim. Annem, babam buna razı olmadılar. O adamla görüş memekliğim için beni eve kapadılar. Artık gazeteciyi göremiyordum amma, onunla mektublaşıyordum. Fakat posla vasıtasile değil. Bir portakahn içini oyup içine mektubu yerleştiriyor, evin arka sındaki arsaya atıyordum. O da cevabını bahçeye fırlattığı başka bir portakaila veriyordu. Karar verdim, kaçacaktım. Gününü tayin ettik. Annemin, babamın evde bulunmadığı bir sırada sıvıştım. İki arkadaş kalkıp Dalmaçya sahillerine gittik. U ç gün çok eğlenceli bir zaman geçirdik. Üçüncü gün polisler yakama yapıştılar, götürüp beni babama teslim ettiler. Film artistliği meselesi hâlâ zihnimi tırmalıyordu. Zavallı babacığım fazla üzüldüğümü görünce gene bavulları ha zırlattı ve beni bu sefer Berline gerirdi. Berlinde Budapeşte'deki gibi soğuk bir kabul görmedik. Tecrübe filmleri alındı. İki hafta kadar bekledik. «Erkeklerin evlenmeden evvelki zamanları» fil minde bana küçük bir rol verileceğini tebşir ettiler. O filmde zahir iyi oynamışım ki, bir müddet sonra rejisör beni çağırdı. A y d a 1500 markla angaje edildiğimi bildirdi. Kathe Von Nagy sözünü bitirmiş, hafif tebessümlerle yüzlerimize bakıyordu. Birden şu cümleyi de ilâve etmekten kendini alamadı Ondan sonrasmı biliyorsunuz... Sade Almanyada değil, muhtelif memleketlerde filmler yekdiğerini takib etti!.. Artist fazla konuşmaktan yorulmuş gibi görünüyordu. Kendisini fazla sık mak istemedik, başka dostlanmızla ko nuşmak üzere salonun diğer köşelerine dağıldık. •^ Holivud'un tanınmış jönprömiyelerinden ve meşhur bekârlarından James Stevart sade bekârları kiracı olarak ka bul etmek üzere büyük bir apartıman yaptırmak niyetindedir. ^ Amerikada «Kadın» isminde bir filim çevrilecektir. Bu kordelâdaki bütün artistler kadın olacak ve beyaz perdede hiçbir erkek ğörünmiyecektir. Başrolleri Norma Shearer'le Mauren O Sullivan oynıyacaklardır. Je «Ateşböceği» nde kendini bütün dünya seyircilerinc sevdirmiş olan güzel sesli tenor, Allan Jones, Eleanor Povellle birlilfte «Honolulu» isminde bir filim yapacaktır. Şarkt konserleri 21.05 Stutgart: Ulm tepesinde saadet (Kusche'nin). 21.06 Vıyana: Thule prens (Katingg'in) 21,15 Hamburg: Gök mavisi rüya (Stolz'un). Bir kısmı. Berlinden yazılıyor: 14 yaşlarında hamal Mahmudla ar kadaşı hamal Osman, evvelki gün saat «Bir ibrişimin ucunda..» kordelâsile 19,30 da Kadıköyündeki kumlukta bir diğer birkaç filim çevirmek için Paristen birlerile şakalaşırken Mahmud, bir a buraya davet cdilmiş olan Kathe von ğac parçasile Osmanın sol bacağından Nagy geçen gün Ufa sinema şirketi tayaralamıştır. 20,45 Münih: Viorica ve Torsten Rall «Ariadne (Naksos) te> operaaında. 23,25 Münih: I. Voggenauer (bariton;. NÖBETÇİ ECZ ANELER Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerln „ deki nobetçi eczaneler şunlardır: İstanbul clheti: Eminönünde (Hüseyin Hüsnü), Alemdarda (AbdülkadirJ, Kuçukpazarda (Bensa son), Kumkapıda (Haydar), Şehzadeba şında (Asaf), Karagümrükte (Izzet), Aksarayda (Z. Nuri), Penerde (Hüsameddin), Samatyada (Erofilos), Bakırkoyde (Hilâl), Şehremininde (Nâzım), Eyübde (Arif Beşer) eczaneleri. Beyoğlu ciheti: İstiklâl caddesinde (Dellasuda), Asmalımesçidde ^Kinyoli), Halâskârgazi cadde . sinde (Nargileciyan), Taksün istiklâl caddesinde (Limonciyan), Karaköyde (Hüse yin Hüsnü), Kasımpaşada (Müeyyed), Hasköyde (Neaim Aseo), Ortaköy, Arnavud köy, Bebek eczaneleri. Kadıköy Moda caddesinde (Nejad). Altıyolda (Namık), Büyükadada (Şinaa) Rıza), Heybelide (Tanas), Üsküdarda (Mer. kez), Beşiktaşta (Nail Halid), Beykoz, Paşabahçe; A. Hisar eczaneleri. Çocuğa çarpan otobüs Şoför Hüseynin idaresindeki 3426 numaralı otobüs, dün saat 10 da, ŞLşli istikametinde giderken yoluna çıkan Halâskâr Gazi caddesinde 125 numaralı evde oturan Peti çocuğa çarparak bacaklarından yaralamıştır. Ne? Dur, gözlerini merakla öyle aç ma. Sana her şeyi anlatacağım. Bu işte senin de epey dahlin oldu zaten. O gün iyle şeyler söyledin ki kafamı bulandırdın. Sen gittikten sonra kendi kendime «acaba gerçekten ona alâkadar mıyım?» diye düşündüm durdum. Biraz sonra yanıma geldi. Ne dersin, bana artık o kadar cazibeli görünüyordu ki.. Çıkarken, istersem yanımda kalabileceğini söyledi. O sırada Melâhat çıkıp gelmez mi? Fazla bir şey konuşamadık. Fakat merak için deydim. Ne olmuştu? Evleniyor muydu? Yoksa evlendiği halde mi çalışacakü? Bu son ihtimal içime garib bir öfke veriyordu. Melâhat gittikten sonra dayanamadım. Yanına gittim. Onunla konuş tum. Meğerse evlenmekten vaz geçmiş. Zaten evleneceği adamı annesi intihab etmiş, kendisi istemiyormuş. Adam hakkında son dakikada bazı uygunsuz şeyler duymuşlar ve izdivac bozulmuş. O bunları bana, alâkama karşı duyduğu hayreti gizliyemiyerek anlatıyordu. Benim sevincimi görme... İşte ancak o zaman bu kıza lâkayd olmadığıma hükmedebildim. Ertesi gün ilk işim Melâhati silkip atmak oldu. Gittikçe ona yaklaşıyordum. Yaklaştıkça daha çok seviyordum. Ar tık ona bir patron değil, bir arkadaş gibi muamele ediyordum. Bu değişikliği anlıyor ve bundan zevk duyduğunu gizli yemiyordu. Eskisi gibi başmı karşımda dik tutamaz olmuştu. Gözleri gözlerime tesadüf ettikçe rengi soluyordu. Ve yazı yazarken kalemi elinde çok zaman titriyordu. Bense, çılgm bir âşık olmuştum. Ah azizim öyle zevkli ve heyecanh günler geçirdim ki... Ne mes'udum bilsen. Elimden gelse onu kapıp derhal eve getireceğim. Fakat kâğıdlarımız yeni asıldı, beklememiz lâzım. Avukat birdenbire onun sözünü keserek: Yetişir dostum yetişir, dedi. Senin sevincin diline vurmuş, belli. Biraz düşündükten sonra kurnaz bir tebessümle sordu: Hâlâ ah bu kadmlar, diye şikâyet edebiliyor musun? Ahmed Nuri gevrek, neş'eli kahkahalarla gülmeğe başlamıştı. Avukat başmı sallıyarak kendi kendine söylenir gibi mırıldandı: Onlar belki bazan bizi bedbaht ediyorlar. Fakat bizim de onlara ıstırab verdiğimiz zamanlar yok mu sanki... Hepsinin ayni tıynette olduğunu iddia etmek manasız. İçlerinde mes'ud etmesini bilenler de pekâlâ var. Elverir ki biz bu saadeti arayıp bulmasını bilelim. rafından şerefine verilen çay ziyafetinde bize çocukluğuna ve gencliğine aid bir çok hoş maceralar anlattı. Bunların enteresanlarını karilerime sunmak istedim. Son zamanlarda biraz zayıflarmş olma sına rağmen eski cevvaliyetini kaybetmemiş olan artist hepimize güzel bir iki saat geçirten sözlerine şöyle başladı: Halihazırda Yugoslavyaya aid k'üçük bir kasabada doğmuş olmaklığıma rağmen orasını pek iyi hatırlıyamıyorum, çünkü ben henüz iki yaşında iken aılem orayı terkederek MariaTheresiopol'a yerleşmiş. Bütün çocukluğum o şehirdc ve oraya yakın bir banyo kasabasmda geçti. îşim gücüm denize girmek, bahçeerde gezmek, yemiş ağaclarına hrmanmaktı. Fakat tahsil çağım gelince bu hududsuz hürriyet serbestisinin acısı çıkmağa başladı. Zira, beni bir rahibeler mekebine koydular. Orada fena halde sı kıldığım için annem babam bir sene sonra lâalettayin bir kız mektebine nakletmekliğime müsaade ettiler. Mektebde altı yedi sene kadar kaldıktan sonra kendime kâfi malumat edındi ğime kail oldum. Macarcadan başka fransızca ve almancayı da pek mükem mel yazıp okuyordum. Babam, baktı ki daha fazla tahsile pek hevesim yok.. Beni yazıhanesinde kâtibe olarak çalışlır mağa başladı. O aralık muharrirliğe merak ettim. Bir hikâye yazıp gazetelerden birine gön derdim. Epey intizar halecanı çektikten sonra yazımın ancak çocuk sahifesine lâyık görülerek o kısımda intişar ettiğine şahid oldum. Bir, bir tsne daha.. Fakat bunlardan ses sada çıkmadı. Gazete idarehanesine bizzat gittim. Başmuharrir olduğunu zannettiğim şişman bir adam: Kızım, dedi, ilk hikâyeni bir teş vik olsun diye çocuk sahifesine koymuştum ve bunu takib edeceklerde bir terakki eseri göstereceğini zannediyordum. Fakat sen hâlâ olduğun yerde duruyorsun. Onun için sana samimane bir nasihat vermekliğime müsaade edersen, bu ışten vazgeç, muharrirliğe hiç istidadın yok! Biraz sinirlendim ve müteessir oldum amma, sonra kendi kendime gülmeğe başladım. Başka bir meslek intihabına karar verdim. N e yapayım, ne yapayım, diye düşündüm. Filim artistliği hiç de fena birşey değil.. Haydi bakalım, bir de onu tecrübe edelim.. Otedenberi sinema seyretmeği severdim amma, seyircilik başka, beyaz perdede oynamak gene başka!.. îşi babama açtım. Başınm belâsıyım, çaresiz beni ahp Budapeşte'ye götürdü. Baba kız şuraya buraya baş, vurduk, birçok rejisörler, filim amillerile konuştuk, tecrübe filimleri aldırdık, fakat maatteessüf iyi bir netice elde ede medik. Rejisörlerin, filim amillerinin bazılan benim istidadım hakkında şüpheli göründüler; bazıları da babamm hoşuna gitmediîer. Buna rağmen babam orada Tüccardan Sabri Bolelin kızı Emire ile Orman mektebi memurlarından îhsan Görahn nişan merasimi dün Beşiktaştaki hanelerinde yakm dostları hu zurile icra edilmi§tir. Genclere saadetler dileriz. Asiye Kerimolun ölümünün yıldö nümü münasebetile 11 temmuz 1938 pazartesi günü ikindi namazını müte akıb Erenköyünde Zühtüpaşa camii şerifinde Mevlid okutturulacaktır. Mef humeyi sevenlerin teşrifleri rica olunur. Merhumenin evlâdlan Ailemin otedenberi müptelâ olduğu ve pek ziyade ıstırab duyduğu hastalığı derhal teşhisle mide ünserinden büyük bir muvaffakiyetle ameliyat icra eden ve bu suretle kendisini muhakkak bir ölümden kurtaran değerli profesörlerimizden Haydarpaşa Nümune hastanesi operatörü Bay Feridun Şevket Evren sele sonsuz şükranı bir borc bilir ve bunun alenen iblâğına muhterem gazete nizin tavassutunu rica derim. Kadıköy Gazhane İkbaliye mahallesi Nahidbey sokak 13 No. da Münib Ersoy Nişan Mevlid Açık teşekkür Bahçe Mimarı Mevlud Baysal Dördüncü Vakıi Han dördüncü kat, 18 numara. Telefon: 23426 Telgraf adresi: Mim Baysal İstanbul Büyük şehir ve kasaba parklan; Anıt, meydan, çocnk parkian ve villâ bahçeleri için modern proje ve plânlar hazırlar; keşifnameleı tanzim eder. Projelerin arazide tatbikahm deruhde ve taahhüd eder. Büket, nişan sepeti ve çelenkleı için yapılan siparişler sür'atle hazırJanır. Çiçek, sebze lohumlan; fide ve fidanlar; süs, meyva ağaç ve ağaççıkları; bahçe alât ve edevatı ve J?hIivetH Bahcivanlar çönderir. AKŞEH1RDE Kanaat Pazan Cumhuriyet Gazetesinin ve bütün mekteb kitablan, kırtasiye, gazete ve mecmualann tevzi yeridir. MELEK SARAY ve İPEK sinemalarında SAKAY ırtK sınemaıarınaa^ italya • Macaristan futbol maçı I Dünya Kupası Final JVıaçı H M B H H M H Programlarına ilâveten I peride Celâl |