4 Temmuz 1938 CUMHURÎYET Milletler Cemiyeti afyon komisyonu müzakereleri İçtimalarda bulunan murahhasımız Hamza Bir yurddaş, ilme yapan Osman Erkan haşhaş ziraati üzerindeki bir makine keşfetti noktai nazarımızı izah etti Cenevrede bu kere toplanan Milletler Cemiyeti Afyon ihzarî komisyonunda delejgemiz Uyuşturucu Maddeler İnhisarı Müdürü Hamza Osman Erkan yaptığı bir hasbihalde afyon işinde memleketimizin samimî ve yüksek fedakârlığını anlatmış ve izah etmiş tir. Komisyon azalarınm takdirle dinlediği bu kıymetli hasbihalin an a hatlarını bildiriyoruz: Hamza Osman, dünyanın en mühim afyon müstahsillerinden bulunan memleketimizde, yapmak istenilcn tahdid işinin çok daha evvelden ve kendiliğinden yapıldığmı ve Uyuşturucu Maddeler Inhisarının tesis olunduğunu söyliyerek demiştir ki: « Hükumet, Türkiyenin beynelmilel mukavelelere iltıhakından sonra ya pacağı ihracatın azalacağını takdir ettiği Uyuşturucu Maddeler İnhisarı Müdürü Hamza Osman Erkan cihetle ve Akvam Cemiyetinin o sıralarda cıhan istihlâki ve Türkiyenin buna iştiraki ği halde. miktarlan hakkında tesbit ettiği tahminleBu mahsulü satın almamak, müstahsilre ayak uydurmak azmile memlekette c lerin büyük bir kısmını maişetinin hemen kim sahasını pek büyük bir mikyasta tah yegâne vasıtasından mahrum etmek oladıd etmis, serbest senelerde kolay kolay caktı. 450500 ton afyon verilebilen bir sahayı, İlk tahdid, haşhaş ziraatini, daha ziancak 250300 ton afyon verebilecek bir yade polikültüre müsaid olan mıntakalargenişliğe irca etmiştir. dan kaldırmış ve bu ziraati %70^o80 Iyi ve kötü senelerin tevalisile, yukarı nisbetinde tabiat ve iklim iktızası monodaki miktarlarda, artış ve azalış farkları kültüre mecbur olan mıntakaiarda ipka husule geleceği ve binnetice, nisbeten u etmiştir. Bu mıntakalar ahalisi umumiyetle zun bir devre vasatisinin bu miktarlardan uzaklaşacağı asikârdır. Nitekim son dört memleketimizin darda olan ahalisini teşsene için yeni ekim sahalarındaki yıllık is kil eder. tihsal vasatisi, ancak 217 tpna baliğ olainhisar idaresi, dahildeki mubayaala bilmiştir. rında, harice yaptığı satışların fiatını e(Zukovski, Türkiyenin geçmiş sene sas tutmak mecburiyetindedir. Satın allerde yıllık vasatî istihsalini 400 ton, Zsn dığı afyonun ancak bir kısmını ihrac ededer de, Akvam Cemiyetinin O. C. 877 bildiği için mubayaalannda mütevazı bir numaralı vesikasına istinaden, bu vasati fiattan bilmecburiye uzaklaşamazdı.» tkinci tahdid meselesi yi 566 ton raddelerinde tesbit etmiştir.) Evvelce Türkiyenin bemen her taraHamza Osman, devam eden vaziyetin fında (62 vilâyet) haşhaş ekilirken, bu ikinci bir tahdid daha meydana getirdiğibirinci tahdid neticesinde, haşhaş ziraati ni, köylülerimizin haşhaş ziraatini bırakyapmağa mezun vilâyetlerin adedi 1 7 ye tığmı, istihsal mıntakalarının bazılarında indirilmiştir. Bu vilâyetlerin bazılanna da pancar istihsaline başlandığını söylemiş, ancak mmtakavî ekim hakları verilmiştir. müstahsillerimizin bir başka zümresinin Iktiham edilen fedakârlığm büyüklüğü hashaşı sa.dece tohumundan istifade et barizdir. Bu feragatten sonra memleketi mek için afyonunu toplamamak üzere ek1 miz, her yıl 300 ton kadar afyon satabil meğe devam ettiğini bn'dirmiştir.* *'*"**'* seydi, kendimizi hem insanî vazifemizi ifa Hatib, bundan sonra Türkiyedeki afetmiş, hem de tamamen tatmin «dilmiş. ad yonculuğun hakikî vaziyetini dâna yakmdederdık. dan gosterebilmek için İnhisar idaresinin Fakat böyle bir netice istihsal edileme 936 yılında yaptığı bir ankete aid rapormiştir. Türkiye son dört sene zarfında daki rakamları nakletmiştir. Hatib, bunancak 471 ton afyon ihrac edebilmiştir. dan sonra haşhaş ziraatini bırakmak sureBu yeni devre için yıllık ihracat vasatı tile mahrumiyete maruz kalan müstahsilmiz, sadece 1 1 7 tondan ibaret kalmıştır. ler meselesine temas etmıs, büyük bir feMemleketimizin gösterdiği büyük feraga ragatten sonra derpiş edilen beynelmiiel te mukabil nasibi bu olmuştur. yeni mevzuattan ümid ve intizar edeceğiBu vasatî, Türkiyenin eski ihracatları miz yardımın mahiyet ve ölçüsünün koyani inhisarın teessüsünden evvelki vasa layhkla anlaşılabileceğini söyliyerek izatisinin ancak üçte birine tekabül edebil hatını şöyle bitirmiştir. mektedir. « Vaziyetin, bir ahenkle ve müvazi Türkiye, ihracatının çok büyük bir nis şartlarla inkişaf edememesi, hemen teslim bette azaldığını görmekle kalmamış, bu edilmek lâzımdır ki, bir takım haklar karaz miktann memlcketin afyonculuk tari şısmda «Beynelmilel Kooperasyon» un hinde hiç kaydedilmemiş olan pek düşük eksik kahnasından ve beşerî büyük bir fiatlarla ihrac edildiğini müşahede etmiş maksad karşısında feragat ve fedakârhk tir. Son senelerde afyonlanmız eski ve hisselerinin henüz adilâne bir surette tessürekli normal fiatlarımızın ancak yarısı bit, tevzi ve mcşru hakların korunması iile satılabilmiştir. çin müessir tedbirlerin ittihaz edilmemiş Fiat muhassalamız esas tutulacak olur olmasından ileri gelmiştir. Görülüyor ki, sa, eskisine nazaran son zamanlarda yılda beynelmilel yeni bir tahdid nizamı, ancak 1 17 ton değil, sad«ce 5060 ton afyon ih yukarıdaki hususatı ciddiyet ve adalet rac edebildiğimiz kabul edilmek lâzımdır. hislerile nazarı itibara alarak, bunları ihVaziyetin bu suretle inkisafı memleke mal etmiyerek teessüs edebilir. te, yani müstahsillere, yeni büyük yükler Bu şartlarla teessüs edecek yeni nizam, ve fedakârlıklar tahmil etmiştir. eminiz ki, Türkiyeyi, feragat ve fedakârDevlet, müşkül vaziyette kalmış olan lıkta, kendiliğinden çok ilerilere gitmis bu Londrada at yanşlarında tesadüi olumüstahsilden, inhisar elile mahsulünü sa lacak ve bu memleket için şimdıkinden zi nan son moda kıyafetlerden. Sarık, eltm almak mecburiyetinde kalmıştır. Bu yadesile tehvinkâr bir vaziyeti, memleketi diven ve elbisenin korsajımn ön tarafı ayni kumaştan. nun tamamen ihrac edilemiyeceğini bildi mize hak tanıyacaktır.» Türk halılarını sür'atle dokuyabilmek için Imza merasımı [BaştaraU 1 inci sahifede] re, Fransa ile Türkiye arasında akdedılen itilâfların heyeti mecmuasmda derpiş e dilmişti. Askerî işbirliği dostluk misak Ankarada parafe edılir edilmez askerî kuvvetlerde müsavat esasına müsteniden derhal başhyacaktır. Ankara müzakereleri de dün akşam nihayete erdi Askerî heyetimiz dün, görülmemiş tezahürat arasında hareket etti ve Payasa kadar bütün Hataylılar tarafından teşyi olundu Mareşalin teşekkürü Payas 3 Anadolu Ajansmın hususî muhabiri bildiriyor: Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Orgeneral Asım Gündüze aşağıdaki telgrafı çekmiştir: «Üç haftadanberi geceli gündüzlü devam eden çetin mücadelcnizle başarılan bu muvaffakiyetten dolayı teşekkür eder, başta siz olduğunuz halde heyetimizi teskil eden arkadaşlarımızın gözlerinden öperim.» Orgeneral Asım Gündüz, Generaİ Hutzinger tarafından Antakyadaki ıkaGazaros Normal adında Geyveli bir metgâhında tertib edilen kabul resminden IBaştaraft 1 inci saM1ede\ yurddaş Türk hahcılığının terakki e in sonra Iskenderun yolu ile Türkiyeye haKolonel Kole tebrike geldiler. İki koîokişafını temin edecek bir makine keşfet reket etmiştir. nel kapıda asker taıafından karşılandı \e miştir. G. Normal on dört sene süren çaAntakyada neşredilen tebliğ Türk halkı tarafından hararetle alkış lışmalar neticesinde elde ettiği eser hakAntakya 3 Havas Ajansı bildiri landı. kında dün bir arkadaşımıza aşağıdaki i yor: Sat 10,40 ta Orgeneral kapıya çıka zahatı vermiştir: Türk Fransız erkânıharbiye itilâfla tak askerî müfrezeyi teftiş etti ve müte« Malumunuz olduğu veçhile dün rının imzasından sonra aşağıdaki resmî akıben on beş otomobilden mürekkeb ayanın her tarafmda büyük bir rağbet tebliğ neşrediliştir. lay «Yaşasm Atatürk! Yaşasın Orgenekazanmış olan Türk halılan ilmeli oldu«295937 tarihli muahede mucibince ralimiz! Yaşasm heyetimiz, bravo, vağu için tamamen elle yapılmaktadır. Hal akdedilen itilâf Fransız Türk erkânıhar rol!» sesleri ve sürekli alkışlar arasında buki Avrupada makine ile yapılan halı biye heyetleri tarafından bu sabah An hareket etti. lar alelâde kumaş gibi dokunmakta olup, takyada imza edilmiştir. Bu itilâfm gayeEvin önündeki meydanı dolduran halilmesizdir. Bundan dolayıdır ki Avrupa si, Sancağın mülkî tamamiyetini ve siya k;n, on sekiz senedir çektiği yetimliği yirda makine ile yapılan halılar kilim kıysî statüsüne riayet edilmesini temin et mi iki gündür unutturan Türk ordusunun metinde satılmaktadır. mek üzere ıki ordunun muhtemel bir teş mümessilini teşyi ederken duyduğu te€3Şark ve Türk halılarının başlıca hususi riki mesaisini hazırlamaktadır. Iki erkânı sürü bütün Hatayın hakikî bayramın: yeti ilmeli oluşudur. Zira en mahir bir harbiye mümessili bunu müteakıb Fransız teşkil eden anlaşmaların imzası ve pek işçi bir dakikada azamî ancak 56 ilme ve Türk kıt'alarının Sancaktaki faaliyet yakında Türk ordusunun kahraman Mehyapabılmektedır. Bu sebeble 70 bin il şekillerini tanzim eden merbut protokolu medcığini selâmlamak timidinin verdıği meli bir seccadenin yapılması uzun müd imza etmişlerdir. Yakında başlıyacak oş'e gideriyordu. dete mütevakkıftır. Arabalarımız bütün Antakya sokak lan bu faaliyetin tarihi Fransız ve Türk Cumhuriyet hükumetinin millî sanayii hükumetlerince tesbit edilecektir.» larını hıncahınc dolduran binlerce halk, mizi makineleştirmeğe başlaması üzenne, M. Bone bir daha memnuniyetini mektebli, izci, sporcu arasından ve bayraklarla, ampullerle ve defne ve söğüd ben de Türk halıcılığını makineleştirmek beyan ediyor dallarile süslenmiş olan takların altındaa için 14 sene evvel işe başlıyarak nihayet Paris 3 (A.A.) Anadolu Ajansıgeçiyor, muayyen mesafelerde yer almış ilmeli Türk halısı yapan bir makine icad nın hususî muhabiri bildiriyor: olan askerî müfrezeler ihtiram vaziyetinetmeğe muvaffak oldum. Bütün kısımBugün Dovilde haricî ticaret müşa de duruyordu. larını bızzat yaptığım bu makine en ince virlerinin ziyaretine riyaset eden M, Bone, Türk halılarını bile dakikada 5060 ilme Bu fevkalâd* izdihama rağmen büyük irad ettiği nutukta ezcümle, uzun mü yapmak suretile imal etmektedir. bir intızam göze çarpıyordu. Halk heyezakerelerden sonra Türkiye ile Sancak Bilâhare makineye bir de motör ta işinde anlaşmaya ve bir dostluk muahede tin gelişindekinden daha kalabahktı ve kıldığı takdirde, dakikada 150200 ilme si akdine varılmasından dolayı fevkalâ çünkü diğer unsurlar da meraskne iştirak bağlamak kabil olacaktır. Bu suretle ma de sevinc ve memnuniyetini ifade etmiştir. etmişti. Saat on birde Bedire köylülerinin mukineleşen Türk halıcılığı süratle inkişaf Franuz gazetelerinin neşriyatı habbet ve alkışlarını topladiktan sonra edeceği gibi halı istihsalâtı artacak ve diParis 3 Anadolu Ajansınm hususî saat 11,10 da Topboğazına vardık. Buğer şark devletlerile rekabet ederek dünrada Kırkhan ve Reyhaniye mümessilleya piyasalarını kâmilen elde etmek im muhabiri bildiriyor: ri bekliyordu. Heyet otomobillerden indi Akşam gazeteleri bu sabah Antakyakânı hasıl olacaktır. da askerî anlaşmaların imzasını mem ve Orgeneral Antakyahlara veda ettikTecrübe olarak imal ettiğim ilk halı ten sonra bir süvari müfrezesini teftiş etti kırmızı zemin üzerine «T. C.» harflerini nuyitele haber veriyorlar. İtilâf, AnkaŞımdi Baylan sırtlaruıa tırmanıyoruz. rada dostluk muahedesinin parafesini htiva eden bir halıdır. Bu sırtların ve etekteki manzaranın gü müteakıb meriyete girecektir. Antakya Keşfettiğim makine otomatik surette telgraflannda, Türk ahalide uyanan şevk zelliğini karilerim şüphesiz öğrenmijler çalıştığı için bir çocuk tarafından bıle ve heyecandan, Atatürkün resimlerile rüs dir. olaylıkla idare edilebilmektedir.» lü taklar kurulduğundan, diğer unsurla Sıra sıra mor dağlar, yaklaştıkça san, rın haberi sükunetle karşıladığmdan bah kırmızı, yeşil renklere münkalib olurken sedilmektedir. Bazı muhalif ailelerin işle artık gittikçe uzaklaşan Amik ovası, Arini tasfiye edip mallarını alarak Hatayı mik gölü ile yeşil, gri ve kırmızının her terkeylediklerinden bahsedilmektedir. türlü nüansmdan yapılmış renkli bir deLondra haberleri, Türk Fransız an nizdir. Mütemadiyen viraj dönüyor, her aşmasınm Inglterede fevkalâde iyi kar dakika yükseliyoruz. îşte Baylana gidişılandığı ve M. Bone'nin hararetle tebrik yoruz. Biraz sonra da baştanbaşa donan mış olan Baylan. edildiği merkezindedir. Iskenderunda Anlaşmanın Cenevre mehafilinde de en iyi intıbaları tevlid ettiğini bildiriyor. Halk bütün çılgınlığile alkışlıyor, biraz sonra tekrar iniyoruz. Bu sefer manzara kadrosuna uzakta Iskenderun limanının koyu, mavi, gri rengi de giriyor. Saat 12 de İskenderundayız. Şehrin kenarından konsoloshaneye kadar otomobilde daki kalarca devam eden yolun iki kenan pencereler, tarasala^ insanla doludur, yaşa ve alkış sesleri gökleri rutuyor. Bu değerli san'at ve salon Heyet öğle yemeğini îskenderun konsolosluğunda yedi. Yemek çok samimî mecmuasının üçüncü sayısı bir hava içinde geçti ve saat 15 te heyet da çıkmıştır. Nefis ve renkli istasyona hareket etti. Konsoloslukla istasyon arası kesif bir kalabalıkla örtül bir kapak içinde, yüze yakın müştü. resimle birçok büyük tablola Generaİ, istasyonda bekliyen zevata rın süslediği mecmuada ta ayrı ayrı veda etti ve cemaat mümessillerine iltifatta bulundu. heyeti ayni coşkunlukla alkışladı ve bir askerî kıt'a ihtiram merasimi yaptı. Hususî tren Payasta yirmi dakika kaldı ve saat 16,20 de Ankaraya hareket etti. Heyetimiz Adanada Adana 3 (Telefonla) Orgeneral Asım Gündüzün riyasetındeki askerî heyetimiz, bu akşam saat 19 da hususi trenle şehrimize gelmiştir. Orgenera'imiz, kendisini karşılıyan askerî ve mülkî er kânla kesif bir halk kütlesinin coşkun tezahürleri arasında vagondan inmiş, Hatay hakkındaki müjdeyi kendi ağzından dinlemek istiyen halk tarafından birdenbire etrafı çevrilmiştir. Orgeneralin beyanatı Orgeneralimiz, halka söylediği kısa bir nutukla dedi ki: « Biliyorsunuz ki, Halayda vaziyet, bilhassa son zamanlarda bir hastamn tabelâsma çizilen hararet grafiğini andırtr bir oyncklık ve lezadlarla dolu idi. Bu gün şöyle bir haber almıyor. Erlesi gün bunun tamamen aksine bir netice duyuluyordu. Davamız, çok şükiir, biraz geç de olsa, nihayet halledilmiş bulunuyor.» Orgeneralimizin bu çok neşeli ve samimî hasbihali, yarım saat kadar sü»müş, heyeti hâmil bulunan tren alkış tufanı arasıonda tekrar hareket etmiştir. İ Kadın ve moda İ Ordunun hududda ileri hareket hazırlığt ^» Adana 3 (Telefonla) Ordumuzun Hataya greceği gün, çok yakmlaşmıştır. Menzil hazırlıklarını yapacak olan zabitler heyeti, hareket emrini almıştır. Hamburgda müsamere FOTO MAGAZİN nınmış imzaların makalelerile tarih, kadın, sinema, salon, sıhhat, çocuk bakımı ve spor yazıları vardır. Payasta Tam saat 15.15 te hususî tren îskenderuna hareket etti. Kolonel Kole ile Generalin mihmandarı ve Başkonsolös ve Iskenderun konsolosu ve gazeteciler PaHamburg « Kuvvet ve neş'e > teşyasa kadar Orgenerali teşyi ettiler. kilâtı mensublarınm tertib ettiği müPayasta birikmiş olan yüzlerce halk, samereden bir sahne. zaman değil. Artık sinirleri öyle bozul muştu ki eve geldiğı zaman, gece yanları bağıra bağıra küfü' ediyordu; fakat eskisi gibi karısma tekmeler atmıyordu. Sabriye köşede bir otomobil durduğunu farketti. Belki de kocası gelmiştir. O tarafa yolu düşen şoför arkadaşları ba zan onu köşeye kadar getirip bırakırlar. Sabriye kulak kabarttı. Sokakta bir ayak sesi çınhyordu. Nihayet kapıya bir anahtar sokuldu: T a kendisi! Sabriye sevindi. Ne de olsa yapayalnız kalmaktan kurtulmuştu. Haydarın iyi bir haberle gelmesıni ümid etmekten de kendini alamıyordu. Doğruldu ve yanıbaşmda duran alçak masanın üstündeki şamdanı yaktı. Kocası odadan içeriye sallanarak ve ağır ağır girmişti. Mumun sarsak alevi onun gölgesini daha fazla titretiyordu. Sert ve kıvırcık saçlı başı öne sarkmış, Öfkeli ve sarhoş zamanlarında olduğu gibi alt dudağı uzamıştı. Yürüyebilmek için yerden başka bir tarafa bakmağa hali yoktu. Kolları, fırtınau bir denizde batmak üzere olan bir sandalın kürekleri gibir çırpınıyordu. Başmı yuVan kaldırmak için yaptığı bir iki hareket vücudünün muvazenesini o kadar bozdu ki arkası üstü yuvarlanacakrrış gibi gerisingeriye gitti. Başını kaldırmağa muvaffak olamaymc hep yere bakarak homurdanıyordu: Uyan be... Geldik işte... Beğenmezsen gideriz... Döşek tatlı geldi galiba... Git öteye de ben de uzanıvereykn... Soyunacak hal yok bende... Saa şu kunduraları çek yalnız... Kalk be..« Uyanmadın mı hâlâ?.. Sabriye doğrulmuş, minderde otur muştu. Kocası hâlâ başmı kaldıramıyor, ona bakamıyordu. Evde yatacak yer olmadığını belki unutmuştu bile. Karısının yanına gelince, başını kaldırmasına lüzum kalmadığı için, onu kuşbakışı görebildi. Sabriyenin tepesinden aşağı keskin bir rakı ve esrar kokusu boşalıyordu. Haydar, gözlerı bir yana, ağzı bir yana kaymış, homurdanmaşa devam etti: Ne oturuyorsun burada, böyle, Nuruosmaniye dilencisi gibi, ha?.. Neden yatmadın be?.. Sabriye başını yukarı kaldırarak: Unuttun mu, dedi, eşyaları sattık. Yatak yok... Kocası yere yıkılır gibi çömeldi ve bağdaş kurup oturdu. Başı öne sarkıyordu: [Arkan var] Mutlaka okuyunuz kendine: «Allahım! Canımı al da kurtulayım!» diye söyiendi. O gün, öğleden sonra, on kuruş ödünc aîmak için Nişancıdaki ablasına gitmışti. Fakat onun evinde de öyle bir yoksulluk manzarası gördü ki hıçbır şey söylemeğe dili varmadan ağlamağa başladı. Ablası da onunla uzun zaman hıçkırmıştı. Sabriye, kocası eve bir şey getirecek olursa, ablasına bir dılim ekmek olsun yetiştireceğini vadederek ondan ayrıldı. Fakat işte, Haydar bu gece de gelmemişti. Keşke Sabriye, ablasından ayrılmasaydı da, ıkisi ds yumruklarını aç kursaklarına bastırarak beraber ağlasaydılar.. Naciye de şimdi uyumuyordu belki... O da zayıf bir kadıncağızd:, böyle giderse onun sonu da iyi değildi. Sabriye, başı ve omuzları minderde, beli ve bacakları yerde, arka ağrısı kâh azarak, kâh da azalarak uyumğa çalı şıyordu. Bir iki defa daldı ve gene uyandı. En hafif çıtırdıya dikkat ettiği için Haydarın gelmesinden ümidini kesme mişti, fakat ondan ne bekliyordu? Eşyanın parasını çoktan içkide, esrarda yemiştir. Bazı zamanlar şoför arkadaşlarının yanına muavin gibi atılarak müşterilerden yüz para, beş kuruş bahşiş alır. O da her Millî roman: 9 Ağır ağır banyoya gitti, kirlilerini aldı, yatak odasma döndü, onları birbirine dolıyarak şiltenin altma tıktı ve yattı. Ağlamak ve uyumak ihtiyacı içinde idi. Gerindi, yüzünü mis kokulu yastığa kapadı. Ömründe ilk defa yattığı böyle temiz ve güzel bir yatak, ona bütün hayatında çektiklerini, boğazını tıkıyan bir hıçkırık düğümü halinde hissettirmişti. Bacakla rını kıstı, tortop oldu ve ağladı. Yazan: SERVER BED1 rak, nemli havanm kızıştırdığı kuru bir bksürüğü boğmağa çalışıyordu. Bir aralık, bu öksürük çok azdı ve kadın, bütün sokakta fişek akisleri yapan sesile komşuları uyandırmamak için başını geriye çekti. Yan yana iki gaz sandığından bir' üstüne konmuş küçük bir ırsinderde oturuyordu. Öksürüğün şiddetinden sersemliyen başını dayıyacak bir yastık yoktu. Alnmı pencerenin alt kenarına dayıyarak bo ğulurcasma öksürüyordu Artık boğazma ses yerine, testere ile kesilen boş bir tahta kutunun çıkardığı gürültüye benzer kuru ve donuk bir hırıltı geliyordu. Bir damla su içmek için yerinden kalkmağa takati yoktu. Dündenberi kocası görünmediği için ağzına bir lokma bir şey koymamıştı. Açhk ve hastahk, onda, göz kapaklannı bile zahmetle açıp kapıya 2 Gene o gece, saat ikiye doğru, Yenikapının dar ve karanlık sokaklarındaki tek katlı evlerden birinin penceresinde, başını kenara dayamış bir kadın oturuyor, en hafif bir gürültüyle sıçrıyarak 'doğruluyor ve sokağa bakıyordu. Elinde menr''l yerine kullandığı bir bez parçası vardı v» onu sık sık ağzınm üstüne kapata cak kadar azalmış bir derman bırakıyordu. Bütün yataklannı, yorganlarını, bakır kablarını, iskemlesini satıp savdıkları için, bu odanm içinde, bir testiden, bir bardaktan, bir şamdandan, kırık bir masadan ve iki gaz sandığı üstünde duran bu küçük minderden başka hiçbir şey kalmamıştı. Hasta kadın. başını bu min dere koysa, beli ve kalçaları kuru tahta üstünde kalacak, ayakları yere sarkacaktı. Sabhtanberi sızhyan belini ve arkasmı bu mindere dayasa başını koyacak yer kalmıyordu. İşsiz kocası Haydar, dündenberi evin semtine uğramamıştı. Başına bir şey mı geldi? Gene içti, içti de bir kavga mı ç.ıkardı, karakollara mı atıldı? Kadın, bu gece de onun gelmesinden ümidi kesmişti. Gelse de nerede yatacaktı? Eşyaların son partisi bir gün evvel satıldığı için, Haydar, paraları almış, karısma bir günlük yiyecek parası bırakarak evden çıkmış, bir daha uğrarramıştı; geceleyin, bu boş halile eve ilk defa gelecekti. Öksürüğii biraz diner gibi olan Sabriye, dün geceki gibi, minderi aşağı alarak verde uyumayı denedi. Boğazı yanıyor, sırtından beline doğru maşa biçiminde bir sancı uzanıyordu. Bir kere daha, kendi