c 4 Temmuz 1938 CÜMHURÎYET Ömrümün kitabmdan: Spora nasıl merak sardım ? Yazan: SEL1M S1RR1 TARCAN kar, onun gür sesi sınıf birincilerinin isimlenni ilân ederdi. Ağustosun sıcak bir günü idi. Çocuklarm ekserisi mektebin verdiği davetiyelerle analannı, babalannı, yakm akrabalarını getirmişlerdi. Sınıf arkadaşım 299 Emın alasile giderken bize uğrayıp beni de almıştı. Tabiî annemi götürmedim. Çünkü ıiçbir dersten birinci çıkmama veya mükâfat almama imkân yoktu. Merasim başladı. Faik Bey birincile in, ikinci ve üçüncülerin isimlerini birer, irer okumağa başladı. Binncilere yaldızı kitab, ikinci ve üçüncülere zikri cemil denilen varakalar verilıyordu. Önce mekebi bitiren son smıf, sonra beşinci, sonra dördüncü böylece yukarıdan aşağı çalış an gencler, parlak zekâlar teşhir edıli ı'ordu. Bulgaristanda kooperatifçilik Kooperatifler köyler için çok faydalı oluyor Sofya (Hususî) Bulgar Kooperatif ve Ziraat Bankasının 1937 senesi raporunu tetkik ederken nazan dikkati çeken başhca mevzu, Bulgaristandaki köy kooperatifleri ve bunların göstermekte bulunduğu geniş inkişaflardır. Bu hususta bir fikir verebilmek için Bulgar köy kooperatifleri hakkında bazı rakamlar zikredelim: Köy kooperatifleri içinde zıraî kredi kooperatifleri birinci gelmektedir. Bu kooperatiflerin mkişaf sahaları köylüye kredı ile zıraî malzeme, âlât ve edevat temin etmek; satiş mağazaları açmak ve köy mahsullerini imal ederek bunlara pazar bulmaktır. Bu kooperatiflerin merkezi Bulgar Ziraat ve Kooperatif Bankasına bağlıdır. Mevcud kredi kooperatiflerin den 224 ü 1937 senesi zarfında peynir ve kaşar imalâthaneleri açmış ve azalan tarafından istihsal edılen sütleri bilvasıta işletmiştir. Imal edılen peynir üç milyon 578 bin 620 kılogramdır. 997 bin küsur kilogram da kaşar peyniri imal edilmiştir ki, bu, Bulgaristandaki umumî kaşar istihsalinin yüzde 43 ünü teşkil etmektedir. Zıraî kredi kooperatifleri bundan maada azasının istihsal ettiği yumurta, meyva, sebze ve üzüm gibi köy mahsullerini de satmak işini organize etmiştir. Kooperatifler, merkezlerinin direktifile yaptık lan bu işte 47 milyon 447 bin yumurta, 1245 vagon meyva toplamış ve bunları pazarlara sevketmişlerdir. Hataydan röportajlar PENCERESİNDEN Cinci Hoca oşuma gittiği için münasebet düştükçe dostlanma söylemekten, sütunuma da geçirmekten kendimi alamadığım bir fıkra vardır. Okuyuculanmın yüksek müsamahasını diliyerek işte tekrar edıyorum: Büyük kumandan, büyük idareci ve büyük cihangir Aksak Tımurun bir yaylakta çayırlatılan en gözde atları seyislerin dikkatsizliği yüzünden beylik çayır sınırlarını aşarlar, bitişik çayıra girip otlamağa başlarlar. Meğer bu çayırlik o devirde yüksek ün almış hocalardan birininmiş. Onun uşakları ya efendilerinin nüfuzuna güvendıklerınden, yahud ya bancı atların Aksak Timura aid olduğunu bilmediklerinden bu tecavüz karşısmda sinirlenirler ve cihangirin gözdelerini çalakamçı kovduklan gibi bu hale karşı koymak istiyen seyısleri de mükemmel surette pataklarlar. Söylemeğe lüzum yok. Mesele büyür, dedıkodu çoğalır, atlarla seyislere atılan kamçı büyük cihangire atılmış gibi telâkki olunarak heyecanlı münakaşalara yol açılır ve nihayet iş Aksak Timurun kulağına aksettirilir. Basit bir çayır kavgasını devlet ve hükumet şerefi meselesi haline sokmak istiyenler büyük hükümdara şu biçirhde baş vururlar: Atı döğemiyen semerini döğer. Şu halde atı döğen de sahıbini döğmüş olur. Müsaade buyurun da çayır sahibi mollayı zindana atalım, başkalanna ibret gösterelim. Büyük cihangir sakin sakin bu tezvirli sözleri dinledikten sonra gülümser ve şu cevabı verir: Dediğiniz mollanın eserleri benim hududlanmın dışında okunuyor. Böyle bir adamı ben nasıl cezalandırırım? Molla Gürani bir gün Fatih Sultan Mehmede kızarak bu fıkrayı anlatır ve sonunda ilâve eder: Benim de eserlerimi Mısırda, Hicazda, Hindistanda okuyorlar. Şerefime uygun saygı beklemek hakkım değil mi? Fatih, parlak bir kahkaha savurarak cevab verir: O mollanın, der, eserlerini Hicazdan, Mısırdan, Hindden, Efgandan küme küme âşıklar gelip yalvara yalvara alırardı, memleketlerine götürürlerdi. Siz se zahmet edip eserlerinizi Hicaza, Mısıra gönderiyorsunuz. Bu farkı da hatıtlatmak benim hakkım değil mi? Aziz okuyucular!.. Ben de Molla Güraniye benzemekte işte mahzur görmü yorum, kendi eserimin reklâmmı gene kendim yapıyorum ve «Osmanh Raspotini Cinci Hoca» adile Cumhuriyet sü • tunlannda tefrika olunan eserimin kitab halinde basıldığmı size haber veriyorum. Sene 1882: Aradan şimdi tam elli beş sene geçtı. Galatasaraya yazıldığımın üçüncü veya dördüncü günü bir sabah bir Rum mubassır erkenden bizi mütaleahanelerin önündekı koridora ikişer, ikişer dizdi. Asker gibi fransızca: İleri! Ku mandasını vererek yürüttü. Merdivenler den indik. Bahçenin bir köşesinde sundurma gıbi üstü kapalı bir yere götürdü. Kırk kadar çocuk bu, altı kum döşeli, etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiş yere gi rince şaşakaldık! Tavandan sarkan iplerin ucunda salıncaklar, halkalar, bir ta rafta ip merdivenler, duvarların boyunca ince demirler, daha bilmediğimiz, görmediğımiz bir takım aletler vardı. Biraz sonra başı açık, saçları güzel taranmıs, beyaz keten pantalonlu, lâciverd ceketli, sarışın, ince açık kumral bıyıklı bir adam karşımıza geldi, başile bizi selâmladı. Ve ılk söz olarak: Çocuklar burası nedir, biliyor musunuz? dedi. Hiçbirimiz bilemedik. Hepimiz de böyle acayib bir yere ilk defa geliyorduk. Cevab alamaymca: Burası cimnastikhanedir. Burada vücudunüzü kuvvetlendirmek için şu demirlerde talimler yapacak, şu iplere, şu sırıklara tırmanacak, şu halkalarda, şu trapezelerde sallanacak, biraz büyüdüğünüz zaman şu köşede duran gülleleri kaldıracaksınız! Çalışa, çalışa, uğraşa, uğ raşa benim gibi kuvvetli olacaksınız! Anladınız mı? dedi. Çabucak sırtından ceketini attı. Kısa kollu bir fanilâdan kalın pazıları meydana çıktı. Gene bizlere dönerek: Gelin, şu kollarımı yoklayın bakayım; dedi. Utana, utana bir iki çocuk ya.nına yaklaştı. Tabıî ben de koştum. Hocanın koluna dokundum. Taştan daha sertti! «Bakınız size bazı talimler yapa yım da cimnastiğin ne olduğunu anlayın» dedi. îplerden birine çarçabuk çıktı. Yüksekte asılı olan sahncağa oturdu. Sallandı, sallandı, birdenbire viicudünü hızla arkaya attı ve tepesi aşağı ayaklarının bileklerkıden sarktı. Hepiraizin yüreğimiz ağzımıza gelmişti. Aşağı düşecek sandık. Daha bazı marifetler de yaptı. Hulâsa o gün bize hem cimnastiği, hem kendini sevdirdi. Orgeneralin mihmandan Fransız binbaşısı kadehini Türk konsolosu şerefine kaldırıyor Işte hocanın gür sesi çınladı: Altıncı sınıftan 151 Münir Efendi, Fransız edebiyatından mükâfat! Şak ,ak.. Soluk benizli, ince yapılı, mahcub tanrlı, gözleri yerde Münir Efendi ortaya adar ileriledi, koltukları dolduran ş;ş man büyük adamlara yerden bir temenna tti, kendisine uzatılan yaldızlı kitabı allı. Tekrar bir temenna edip çekildi, faat daha yerine oturmadan ayni gür scs: Münir Efendi coğrafyadan iki dea mükâfat! Münir Efendi ayni merasimBugün Bulgaristanda organize edil e ikinci kitabı alırken her taraftan gene miş 1600 ziraî kredi kooperatifi vardır. 1 şakırtılarile takdir edildi. Münir EfenBu kooperatiflere aza olanların miktarı i tekrar çekilirken, göklere doğru yükseda 150 bin küsur kişiden ibarettir. Bu aen ses, Münir Efendi tarihten üç defa zanm kooperatiflere yatırdığı azalık mevmükâfat! El şakırtılan gittikçe kuvvetle duat yekunu 333 milyon 740 bin 177 iyor, mükâfatlar çoğaldıkça davetlıler levadır. İhtiyat akçe olarak kooperatifleoşuyor, Münir Efendinin gururu yükserin 56 milyon 13 bin 880 levası vardır. yor. Bizim de alkışlamaktan avucları Bulgar Ziraat ve Kooperatif Bankası mız patlıyordu. Münir Efendi beş, altı, bunlara 679 milyon 177 bin leva kredi di defa mükâfat! vermiştir. Fakat kooperatifler bu yekuBölece her sınıfın muhtelif derslerden nun yalnız 522 milyon 455 bin levasınmüteaddid mükâfat alanlarını tıpkı bu dan faydalanmış ve mütebakisini çekmek ün stadyomlarda futbol maçlannda gol utırarında kalmamı«lardır. atanları halk nasıl candan alkışhyor, on İkinci derecede ehemmiyeti haiz olanan el üstünde taşıyorsa, o zaman da kafa lar, köylerdeki istihsal kooperatifleridir. dmanlarında birinci çıkanları el şakırhlaile takdir ediyor, onları herkes birbirine Bunlar arasında birinciliği alanlar şarab imalile uğraşan kooperatiflerdir. Bunların parmakla gösteriyordu. mecmuu 19 dur. 1937 senesi zarfında bu Bilmem nasıl oldu. Ben böyle ağzımın uyu akarak mükâfat alanlan dalmış sey kooperatifler on milyon 600 bin kilogram ediyordum. Birden Faik hocanın sesi üzüm alarak altı buçuk milyon kilogram şarab imal etmişlerdir. Banka, bu kooBu zat Faik Beydi. Geniş omuzları, ükseldi: eratiflere yardım olmak üzere şerab iri pazıları, güzel ve sevimli yüzü, beyaz 412SelimSırn! inci gibi dişleri, nihayet samimî sözlerile Aman bir yanlışlık olmasın. Çünkü ol mmtakasında dokuz aded şarab deposu hepimizi kendine meftun etmişti. a olsa ben ancak yaramazlıktan biriftci meydana getirmiştir. Bunlar, modern bir Faık Bey! Şimdi yaşı sekseni bulmuş, kabilirdim. Evet benim ismimdi. 412 iekilde yapılmış izbelerdir. Bu sayede sağ iken gözlerini hayata yummuş, yani Bulgar tipinde orijinal bir şarab imal eSelim Sırrı cimnastikten mükâfat! gözlerine perde gelmiş olan bu asıl, bu neYerimden fırladım. Ayaklarım dola dilmektedir. cib, bu müstesna şahsiyeti, Türk ırkma Sayısı 154 ü geçen köy orman koopeşeref veren bu insan güzelini yarım asra a, dolaşa ortaya çıktım. Yerden temennayı yaptım, yaldızlı kitabı alıp yerime atifleri de ihmal edilmiyecek bir ehemyakm Galatasaraydan gelip geçen bütün miyeti haiz bujunan köy kooperatiflerinbir neslin münevver genchği tanır. Işte döndüm. Artık sevincîme payan yoktu. Eve gi dendir. Bunların da bir merkezleri varben de onu sekiz yaşında iken tanıdım. O zaman yirmi beş yaşlarında bir deli derken hep herkesin bu kırmızı kordelâya dır. Bu kooperatiflerin vazifesi, ormanbağlı kitabı görüp beni tebrik etmesini iskanlı idi. arı muhafaza etmekle mükellef bulunan Faik Bey mektebi kendi evi gibi sever. iyordum. müesseselere azamî derecede yardun etEve geldik, daha sokak kapısmdan Çocuğu olmadığı için her talebeyi kendimek ve bu sayede ormanlardaki kerestegirerken: ne evlâd bilirdi. O yalnız cimnastik hocaik ve yakılacak ağaclardan istifade eyle Anne, anne, bak bak, mükâfat alsı değil, o mektebde herşeydi. Tevzii mümektir. kâfat resimlerinde sınıf birincilerini onun dım! Bütün bu kooperatiflerin Bulgar köy gür sesi ilân eder. Mekteb gezintilerini o Dedim. Nur içinde yatsın zavallı anaidare ederdi. Haftada iki defa sabahları cığım sevincinden ağladı; beni kucakla kalkınma davasmdaki önemli rolleri pek bizi müzakereden cimnastikhaneye götlir dı, öptü, dizlerine oturttu: büyüktür ve bunlar her yıl artmaktadır. dükleri vakit ben adeta bayram ederdim. Yarabbi sana bin şükür, bana bu Son yıl zarfında Bulgaristanda yeniden Daha ilk günlerinde sınkların, düğümiü günü de gösterdin! 15 süt mamulât kooperatifi, be§ sebze iplerin tepesine kadar çıkmayı beceriyor Diye dualar etti, berhudar ol oğlurn, kooperatifi, bir ipekböcegi ve dokuz muhdum. Benim bu çevikliğim, bilhassa göz nşallah babanın yerini tutarsm! dedi \e telif tip köy kooperatifi kurulmuştur. pekliğim hocamın dikkatinden kaçmadı. sordu: 1937 zarfında 142 aded ziraî kredi kooİsmimi bilmiyordu amma yüzümü belle Söyle bakayım hangi dersten birin peratifi tesis edilmistir. mişti: Hocamın: ci çıktın da bu yaldızlı kitabı verdiler? Haydi bakalım küçük! Cimnastikten anne! Cimnastikten! Demesile ben aletlere sarılıyordum. Sen beni mektebde görsen şaşarsın! Ben Yaşımla mütenasib olmıyan tehlikeli ta yüksek sırıklann, iplerin ta tepesine bir nelimler yapıyordum. Çok geçmeden küçü feste çıkıyorum, demirlerde trapezede cük boyumla cimnastikte sınıfın elebaşısı bacaklanmdan tepeaşağı sarkıyorum, daolmuştum. ha neler, neler yapıyorum. Senenin sonu geldi. Hem haylaz, hem Annemin bakışları değişti, yüzü ekşiyaramaz olduğum için sınıfı güçlükle ge di. Neş'esi kaçtı. Ters, ters yüzüme bakçebildim. Gene o devirde âdetti, her yı tı ve beni iterek: büyük tatilde mektebde tevzii mükâfa Haydi çekil karşımdan! Beyhude merasimi yapılırdı. O gün Mabeynden sevinmişim! Yazıklar olsun, ben seni büyük adamlar gelir, her taraf bayraklar mektebe okusun, adam olsun, diye ver la donanır, mektebin büyük demir kapı dim. Sırıklann tepesine tırmansm diye, ları ardına kadar açılır, yolun iki tarafına değil! dedi. Yıldız sarayının Arnavud ve Arab askerleri dizilir. Sağ bahçede kurulan karşıhkl Bursada tütün satışları tribünlerin bir tarafını çocuk babaları, di Bursa (Hususî) Burada tütün sa ğerini siyah peçeli, siyah çarşaflı kadınla tışları devam etmektedir. Müstahsil edoldururdu. Biz talebeler birbiri ardınca dizili uzun lindeki tütunlerin satışından başka tüo yemekhane sıralarına otururduk. Ort carlar arasında da büyük parti satışlar: yerde yeşil örtülü büyük bir masanın üze olmaktadır. Binlerce balya tütün Av Johor Sultanı îbrahimin e^ki karısı rinde kırmızı yeşil kordelâlara sarılı ya rupa firmalan hesabma satm alınmış nı boşadıktan sonra bir kabarede artis dızlı kitablar istif edilir. Bir taraftan mı tır. zıka lâtif havalar çalardı, merasim baş Havalar kurak gittiğinden tütün eki olan Mıs Lydia Cecly Mill'le evlendiğı larken ortahğı derin bir sükut kaplardı. mi işinde biraz zorluk çekilmekte ol ni yazmıştık. Yeni sultanm Singapur'd almmış bir resmini dercediyoruz. Faik Bey siyah redingotile ortaya çı duğu bildirilmektedir. Askerî heyetimiz şerefine Soğukolukta verilen ziyafette Orgeneral Asrm GUndiiz Beylanda mesai arkadaşhırile görüşüyor M. TURHAN TAN İngilterede askerî malumatın ifşası gürültüleri Heyetimizin Hataydaki gezintilerinden... Hükumet buna dair kanunu tadil edecek Ingiliz Avam Kamarasında millî müdafaaya aid esrann ifşası meselesi, gün den güne ehemmiyetini artırmaktadır. Hâdiseye sebebiyet veren M. Çörçil'in damadı gene meb'us Dünkan Sandi, Harbiye Nazırı Hor Belişa'ya hitab eden istizahmda, orduda mevcud hava defi toplarının miktannı sormuştur. İstizahnamede, ancak *beş kişi Meb'us Dunkan Sandi tarafından bilinen son derece mahrem bazı tafsilât ve rakamlar bulunmaktadır. İfşa hâdisesinin adliyeye intikali üze rine M. Sandi'yi davet eden müddeiumumî, bu malumatın membaını söylemesi için ısrarda bulunduğunu inkâr etmekte dir. Avam Kamarasmm, bu meseleyi adîiyeye tevdi hususunda fazla istical gösterdiği kanaati beslenmektedir. Devlet esrarına dair olan kanunun tadili ihtimali vardır. Bundan maksad, teşriî mümessilleri, mevkilerile kabili telif olmıyacak sorgu ve tahkikat gibi muamelelere maruz kalmaktan kurtarmak ve hükumet erkânının, vazifelerini hakkile ifa edip etmediklerini murakabe edebilmele • rine imkân vermektir. Yeni Johor Sultanî Beylanda Asım Gündüze şerbet ikram ediliyor Nihayet dükkânlarım tekrar açan Usbeci taraftarlaruun mağazaları