3 Temmuz 1938 CUMHURİYET Hatay, iştiyakla beklediği bayramı bugün yapacak [Baştarafı 1 Inci sahifede] Hatayda emniyeti tesis edecek Türk ve Fransız kuvvetlerinin müşterek bir kumanda heyeti tarafmdan sevk ve idare edileceği bildirilmektedir. Hataya dair son anlaşma IBaşmakaleden devam] Türk unsurlar ve nihayet Milletler Cemiyeti komisyonlan. Hatay bölgesine ahdî bir mecburiyetle Türk ekseriyetine müstenid mahallî ve müstakil bir rejim verilecekti. Rejimin teessüsünü hazırlıyacak olanlar akıllannca orada Türk ekseriyeti bulunmadığmı ispat ederlerse davamızı çürütebilecekleri malihulyasma düştüler, ve seçim nüfusu kayıdlarınm bir derecesinde bize: Ne yapahm, Türkler % 50 den eksik çıkıyorlar. Dediler. Başta mahallî otorite olduğu halde kerli ferli, silâhlı külâhlı bir sürü insan taşına toprağına kadar Türk olan Hatayda varkuvvetile böyle bir neticenin teminine çalışırsa eîbette muvaffak olurdu. Ancak bu türlü muvaffakiyetin onlara kazandırabileceği hiçbir müsbet netice olamazdı. Çünkü çoğu cebirle, zorla yapılan bu işleri biz toptan reddederdik. Ondan başka Hatayda muhali farzederek tek Türk unsurunun % 51 değil de, meselâ 47 teşkil ettiğini bile kabul etsek bu ekalhyet diğer üç dört unsurun mecmuuna nisbetle böyle olup yoksa her birine karşı gene kahir bir ekseriyettir. Bu takdirde dahi Hatayda ancak Türk hakimiyeti esasında bir idare kurulabilirdi. Kaldı ki bitaraf ve hakikî bir nüfus yazımile öyle de bir seçim yapıldığı takdirde Hatayda mutlak bir Türk ekseriyeti tahakkuk edeceği şüphesizdi. Turizm çalışmalarına başlanırken • II Askerî heyetimiz bugün Hataydan ayrılıyor Antakya 2 (Hususî muhabirimiz den) Türk ve Fransız askerî heyetleri arasında husule gelen anlaşma yann (bugün) saat sekizde burada imzalanacaktır. Türk ve Fransız askerî heyetleri imzadan sonra yekdiğerine veda ziyaretinde bulunacaklardır. Askerî heyetimiz yann buradan ayrılacaktır. Hataylılar, askerî heyetimiz için büyük bir uğurlama programı hazırlamışlardır. Şehir boyunca bütün halk, sporcular, köylüler heyeti mizi tezahüratla uğurlıyacaklardır. Heyetimiz Antakyadan İskenderuna gidecek, Iskenderunda da büyük tezahüratla karşılanacaktır. îskenderun konso loshanesinde öğle yemeği yenilecek ve heyetimiz hususî trenle saat on beşte Payasa hareket edecektir. Hususî tren Payasta askerî kıt'aları mız tarafmdan selâmlanacaktır. Fransız sisteminin içine ithal edilmemiş olmakla beraber, kumanda Fransız ma kamlanna aid bulunmaktadır. Diğer taraftan, belki de bugün Ankarada parafe edilecek olan paktta, Fransa ve Türkiye, dostluklannı teyid eyle mekte, menfaatlerinin pratik surette şarkî Akdcniz havzasına inhisar eylediğini müşahede etmekte ve bu menfaatlerin dünyanın bu mıntakasmda politik statükonun idamesini emrettiğini teyid eylemektedir. Milletler Cemiyeti mehafilinde memnuniyet kıymeti de kolayca anlaşılabilir.» Popüler gazetesinde Leru şöyle diyor: «Türkiye ile yapılan itilâf, Fransız İngiliz iş birliğini de takviye etmektedir. Çünkü İngiltere son zamanlarda Ankarada büyük bir faaliyet göstermiştir. Şimdi yapılacak iş, Suriye ve Lübnan ile akdedilen itilâflan tasdik etmekten ibarettir. Bu, çok arzuya şayandır. Çünkü Fransa, bu suretle Türkiye ile arasındaki dostluğun Arablarla teşriki mesai siyasetine mâni olmadığını isbat etmek imkânını elde edecektir.» #** Paris 2 Türk Fransız anlaş masını mevzuu bahseden Republik gazetesi «Bugün mes'ud bir haberi tebşır edeceğiz» diye baş ladığı bir başmakalesinde Fransanın Yakınşarkta emniyeti için esas tanıdığı asırlar görmüş Türk Fransız dostluğunun ihya edilmiş olmasından dolayı memnu niyet beyan ediyor. Buna mukabil Fransız Suriye muahedesinin tasdiki aleyhinde bir çok deliller ileri sürüyor. Jurnal gazetesi, anlaşmanın yalnız e sasları kararlaştırılmış olmakla beraber Türk Fransız münasebatının bu ilk merhalesinin de büyük bir tantana ile tes'ide değer mahiyette bulunduğunu, çünkü bu suretle şarkî Akdenizde sulhun emniyet altına alındığını kaydeyliyor. Otel ve otelcilerimizin bugünkü vaziyetleri Edirne postası geldiği zaman, Sirkeci garında niçin «otuz kuruşa otel...», «yirmi beşliğe otel» feryadlarmı duyuyoruz? İktisad Vekâletine bağh olarak kurulan yeni Turizm Umum Müdürlüğü işe galiba memleketteki otellerin ıslahı ve otel ücretlerinin mürr.kün olduğu kadar ucuzlatılmasile başladı. Daha ziyade iç turizm hareketinin inkişaf: bakımından faydalı olacak bu başlangıcın halk için azamî memnuniyetle karşılanmış olduğu na şüphe yok... Bilhassa, az çok seyahat eden, memleket otellerinin halini bilen her ferd için buna verilecek cevab: « Geç bile kalınmıştı» demekten ibaret olacaktır. Fakat acaba bu işin a^ıl muhatabı olan otelciler ne düşünüyorlar? Hemen kolları sıvayıp işe giriştiler mi? Yoksa elleri şakaklarında düşüncedeler mi? Benim, kendi kendime böyle düşünerek kapısından girdiğim Sirkecide «Otelciler ve Hancılar cemiyeti teavün sandığı» binasında, işte otelcileri ikinci vaziyette, yani elleri şakaklarında düşünür buldum. Yarı karanlık denebilecek bir oda... Karanlığa göziim biraz alışmca etrafı da seçmeğe başladım. Otelciler cemiyeti reisi Şevket Ak, masanın bir cephesinde oturanları tanıtıyor: Şahinpaşa oteli sahibi Şahin, Yeni Aydın oteli sahibi Nusret, cemiyet umumî kâtibi Cemal... « Turizm Umum müdürlüğü...» diye söze başlıyacak oldum. Şahinpaşa oteli sahibinin ağzından bir: «Hah!..» fırladı, sustum. Şimdi onlan dinliyorum; cemiyet reisi Şevket Ak anlatıyor: « Otellerimizin ıslahı, haricî bir tesirle değil, her otelcinin elinden geleni yaparak başarmağa gayret edeceği bir iştir. Serbest ticaretin doğurduğu rekabet, her türlü haricî tesirden kuvvetlidir. Esasen otellerimiz kendi kendine sınıflanmıştır. Bugün îstanbuldaki otellerin beş sınıf üzerine taksim edildiği görülür. Ucretlere gelince; o da mütarekeden itibaren yüzde 60 derecesinde inmiştir. Bugün Sirkecinin en yüksek otelinin yatak ücreti yüz elli kuruştur. Maamafih, bu, azamî fiattır. Beri yanda yirmi beş, otuz kuruşa oteller var. Edirne postası geldiği zaman Sirkeci garına, Anadolu treni geldiği vakit Haydarpaşa garına gidiniz: « Otuz kuruşa otel...» « Yirmi beşliğe otel...» feryadlarinı duyacaksını;.» O sırada Yeni Aydın oteli sahibi Nusret söze karıştı: « Bence, dedi, başlangıc yanlış... Otelin içini ıslahla mesele hiçbir zaman bitmiş olmaz. Alâkadar makamlardan sorulacak bir sualimiz var: « Şu şehrin çehresini gerek içeriden, gerekse dışarıdan turist celbine uygun mu görüyorlar?» Buna biz, «hayır!» cevabını verelim. Ben müşteri ols3m Ebussuud caddesindeki bir otele gelip kalmak için düşünürüm. O kadar kotü bir yoldan geçip otele gelen müşteri, ertesi sabah penceresini açınca mahallenin o perişan halini görünce hemen hesabını kapıyarak kaçıyor. Fakat bir hafta tnidesi bulanmadan yemek yiyebiliyor mu, bilmem?» Şahinpaşa otelinin sahibi de derd yandı: « Size küçük bir misal: Geçen sens bizim otele elli kişilik bir seyyah kafilesi gelecekti. Yanımızdaki sokağın pis manzarasından ben utandım. Beledîyeye muracaat ederek, burasınm biraz ıslahını istedim; aldığım cevab «tahsisat yok» nakaratı oldu. Çaresiz iş başa düştü; cebimizden para sarfedip sokağı biraz geçilecek bir hale koyduk.» Yeni Aydın oteli sahibi ilâve etti: « Ebussuud caddesini de mahalIeK para toplıyarak tamir ettirdik.» Moda otelinin sahibi, mevzuun can noktasına temas etti: « Tenzilât yapın, diyorlar. Fakat ne ile? Yapacağımız tentilâtı sene sonunda Maliyeye dinletmemize imkân yok' ki... 100 kuruşa mıişteri alıp 200 kuruştan parasını mı ödiyelim istiyorlar?» Şevket Akgün sözü şöyle bağladı: « Siz geldiğiniz sırada mühim bir mevzu üzerinde gürüşüyorduk. Otelciler, cemiyetlerine aidatlarını veremedikleri i* çin cemiyet parasız kalmıştır. Şimdi ken* dilerine birer tezkere yazarak bu şekilde mesaimize devam edemiysceğimizi bildiriyoruz. Bilmem, va?iyetin kötülüğünü bundan iyi gösteren bir misal olabilir mi?» Otelciler cemiyeti reisi, işte halimiz, der gibi yüzüme bakarken gözlerimi diğer otelcilere çevirdim. Onlar teessürle önlerine bakıyorlardı. Cenevre 2 (Hususî) Hatay meselesinin halli için Türkiye ile Fransa arasında cereyan eden müzakerelerin tam bir anlaşma ile neticelenmesi, Milletler Cemiyeti mehafilinde son derece müsaid tesir yapmıştır. îki tarafın gösterdiği hüsnüniyet sulh lehine bir hizmet olarak tebarüz ettirilmektedir. Milletler Cemiyeti asamblesi eylul toplantısında bilhassa şarkî Akdenizde sulhun istikrarına yardım edecek mahiyette bir anlaşma ile Hatay meselesini hallettiklerinden dolayı Türkiye ile Fransa Fransız heyeti de Beyruta gidecek tebrik ve takdir edileceklerdir. Payas 2 Orgeneral Hutzinger'in Fransız gazeteleri itilâftan başkanlığmdaki Fransız murahhas heyeti, çok memnun yann (bugün) Beyruta hareket edecek Paris 2 Havas ajansı tebliğ editir. yor: Başvekil şehrimize geliyor Ankara 2 (Telefonla) Başvekil Celâl Bayar bu akşam 7,50 de kalkan muhtelit trene bağlı hususî vagonla İstanbula hareket etti. İstasyonda şehrimizdeki Vekiller, meb'uslar, askerî erkân, banka direktörleri ve kalabalık bir halk tarafm dan uğurlandı. Maliye Vekili Celâl Bayann pazartesi günü İstanbula hareketle salı günü şehrimize dönmesi muhtemeldir. Milli Müdafaa Vekili de geliyor Ankara 2 (Telefonla) Millî Müdafaa Vekili Kâzım Özalp, bu akşam eksprese bağlanan hususî vagonla îstan bula gitti. Emniyet Müdürü Adanaya gitti Ankara 2 (Telefonla) Emniyet Umum Müdürü Şükrü Sökmen Süer Toros ekspresile Adanaya hareket etmiştir. Yaktn Şarkta yeni vaziyet , Paris 2 Hariciye Nazırı Bone, bugün öğleden sonra İngiliz büyük elçi sini kabul etmiştir. Mülâkat bilhassa Türk Fransız an laşmalarının akdi neticesinde Yakınşarkta hasıl olan yeni vaziyet etrafında cereyan etmiştir. Havas Ajansımn verdiği malumat Paris 2 Havas bildiriyor: Akdedilmiş olan veyahud imzalanmak üzere bulunan Türk Fransız Erkânı Harbiye anlaşmaları hakkında diplomatik mahfillerde tasrih edildiğine göre, Türk hükumetinin, halen Sancakta bulunan bir Fransız taburu ve her ne vaziyet olursa olsun esasen orada kalacak olan mahallî milis kıt'aları miktannın fazlası üzerinde parite istiyebileceği kararlaştırılmıştır. Fransız kıt'alarının miktarı, 2500 kişıyi geçmiyecektir ve bu miktar, Sancakta nizamın idamesi hususuna Türk iştiraki için tesbit edilen azamî miktardır. Türk kıt'asının bulunacağı mahaller, ahalisi arasında mühim miktarda Türk bulunan mmtakalarda tesbit edilmiştir. Geçen pazartesi günü imzalanan umumî anlaşma, ihtimallerin her birinde kumanda meselesini halletmeği iki hükumete terk eylemektedir. Halen müzakere edilmekte olan tatbik protokolunda, Türk kıt'ası Gazeteler, Türk Fransız itilâfının imzası dolayısile müttefıkan memnuniyetlerini beyan etmektedirler. Pöti Parizien gazetesinde Burg, diyor ki: «Fransa ile Türkiyenin şarkî Akdeniz havzasındaki müşterek menfaatleri, telif edilememeleri yüzünden mutazamr ol makta idi. Şimdi bu menfaatlerin telif edilmesi her noktadan memnuniyeti mucibdir. Türkiye, Atatürkün dehasile asrileştirilmiş büyük bir müslüman devletidir. Nüfuzu, bütün vasatî Asyada hissedilmekte olan devlet, Karadeniz ile Akdeniz arasında bir anahtar vaziyetindedir. Fransa için daima büyük bir kıymeti olan bu devletin dostluğu bugün, Almanyanın mevzilerini şarka doğru ilerlettiği ve yeni bir Bağdad demiryolu tahayyül ettiği bir sırada daha büyük bir kıymeti haizdir.» Ekselsior gazetesinde Marsel Peyi, şöyle yazıyor: «Bu itilâfla müz'ic Îskenderun sancağı ihtilâfı, sulhun idamesi ve şarkî Akdenizde terakki ve refahın inkişafile ayni suretle alâkadar olan Türkiye ile Fransa arasında siyasî ve askerî teşriki mesai, dostluk ve tesanüd tezahüratı şekline inkılâb etmiştir. Bu hâdisenin ehemmiyetini ölçmek için Türkiyeyi 1914 te orta Avrupa imparatorluklarile ittifak etmeğe sevkeden feci hatayı hatırlamak lâzımdır.» Epok gazetesinde Donadiö şöyle yazıyor: «Birkaç asırlık Fransız Türk dostluğu îskenderun işinin halledilmesi dolayısile kuvvetlenecektir. İngilterenin iktısadî ve malî sahalarda geçenlerde Türkiye ile akdettiği itilâflardan sonra gelsn bu itilâf yeni bir sulh unsuru mesabesindedir. Almanyanın bundan sonra diğer garb devletlerinin Avrupanın cenubu şarkisindeki menfaatlerini nazan itibara alması lâzımdır.» Ordr gazetesinde Givet şöyle yaziyor: «Muahede şarkî Akdenizde statünün muhafaza edileceğine dair kat'î bir taahhüdü ihriva etmektedir. Avrupada cereyan eden hâdiseler ve imparatorluğumuzun etrafında dolaşan ihtıraslar karşısmda bu itilâfın yalnız şimdiki değil ileride her ihtimale karşı koymak hususundaki Jur gazetesi, Hataya gitmiş olan Milletler Cemiyeti komisyonunun hattı hareketini tenkid ederek bu komisyona nazi kâne bir tarzda yol verilir verilmez müş külâtın bertaraf edilmiş olduğu hususunu şayam dikat görüyor ve diyor ki: «Bu mesele de göstermiştir ki, Cemiyeti Akvam komisyonuları gizlice arzu edilen bir faaliyetsizliği örtmek için ortaya atılmış bahanelerden başka birşey değildir. Türk Fransız dostluğunun bir an için tehlikeye düşmesi, Suriyeilleri tat min etmek istiyen ve Türk ahaliyi hiç hesaba katmıyan 1936 Fransız Suriye muahedesi yüzündendir.» Milletler Cemiyeti komisyonunun Bu şartlar içinde Hatay işini Milletler hattı hareketi Cemiyetinde takarrür eden esas ve hedefine götürmek için yapılan işler, hakikî maksadın zıddını iltizam etmekte olduğundan bu muameleleri kabul edemedik ve bu işte ilk ve son muhatabımız olan Fransayı karşımıza alarak Milletler Cemiyeti komisyonlarile alâkamızı kestık. Bunun üzerine Fransa da vaziyetin ciddiyetile mütenasib ilk tedbirlerini aldıktan sonra bizimle konuşmak şıkkını ihtiyar etti. Evvelki gündenberi tam bir anlaşma ile neticelendiği bildirilen müzakereler işte bu müzakerelerdir. ( Bigada kariKatür sergisi " «Fransa, sevinmekte haklıdır» Övr gazetesi de «Türk İngiliz dost luğunun tarihte emsali görülmemiş ahenk ve samimiyet arzettiği bir sırada Fransa, Türkiye ile yaptığı itilâftan dolayı sev:nmekte tamamile haklıdır. Türk arailinin 2 : Hatayda Türk çokluğu esasına birinci derecede rol oynadığı bugünkü yamüstenid mahallî ve müstakil bir rejimin kınşark vaziyetinde bu anlaşmadan dolakurulması şimdiden mukarrerdir. yı Paris nekadar memnunsa Londra da o 3: Nüfus kayıdlarınm hataları düzelderecede sevinc duymuştur.» diyor. tilerek intihabat yaptınldıktan sonra maKat'î ve müşterek menfaat birliği Fransızca Tan gazetesi de başmakale hallî ve müstakil idarenin meclisi ve hüsinde, esasları şimdi hazırlanan Türk kumeti teşkil olunacak, ve müteakıben bu Fransız dostluk muahedesinin eylulde idarenin mahallî zabıta kuvvetleri tanzim Ankarayı ziyareti sırasında, Bone tara ve tensik olunacaktır. fından imza edileceğini hatırlatarak diyor ki: «Bugün neticelenen müzakerelerin asıl mühim kısmı işte bu muahededir. Çünkü mezkur muahedenin şarkî Akdenizde Türkiye ve Fransanın kat'î bir menfaat birliğini müşahede etmesi ve Fransa ile Türkiyenin bu denizde statükoyu müteessir edebilecek ihtimaller halinde istişarede bulunmalannı derpiş eylemesi umumî sulh için yeni bir garanti daha teşkil eder.» Teferruat bir tarafa bırakılarak bu anlaşma ile varılacak netice büyük çizgilerinde şöyle hulâsa olunabilir: 1 : Nüfus kayıdlarile seçim işleri Türkiye ile beraber Fransanın da gönderecekleri müsavî kuvvetlerin Hatayda huzurlarile emniyet ve asayişe hâkim olmalan havası içinde görülecektir. İngiliz matbuatı da memnun Böylelikle Hatayda mahallî ve müstakil idare tesis olunarak kendi vesaitile yürümeğe başladıktan sonra müşterek kuvvetler belki evvelâ kısmen, fakat zamanla herhalde tamamen geri alınacaklar, Hatay mahallî müstakil idaresile başbaşa kalacaktır. Zaten bütün Hatay meselesi buydu. Umud edelim ki artık bu defa ve bundan sonra hiçbir zaman araya herhangi bir aksaklık karışmasın. Biga (Hususî) Halkevinde bir karikatür sergisi açılmış ve 10 gün devam etmiştir. Akbabada uzun zamandan beri, ara sıra karikatürleri çıkan öğretmen Besimin yüze yakın karikatürünü bütün Biga halkı zevkle seyretmişler dir. BilHassa kazanm meşhur simalarına aid karikatürler takdire şayandır. Böyle bir sergi ile henüz teşekkül eden Biga Halkevi yeniliğe doğru ilk adımı atmış oldu. Gönderdiğim resim, genc karikatü » risti eserlerile beraber gösteriyor. YUNUS NADİ Londra 2 (Hususî) îngiliz matbuatı, Hatay meselesinin hallini büyük bir memnuniyetle kaydetmektedir. Hariciye Nezaretile yakmdan münasebatta bulunan Yorksayr Post gazetesi bu meseleden bahsederek, ezcümle şunları yazmıştır: « Fransa Hariciye Nezareti, Türhalledilisi, Türkiye ile dostane münasezü görmemişti. Derisinin her tarafında yaralar varmış gibi eti yandı. Su o kadar sıcak değildi, fakat vücudünü haşlamış gibi canını yaktığı için onu sıçrattı. So ğuk su musluğunu açarak biraz bekledikten sonra tekrar uzandı. Birdenbire öyie bir uyku bastırmıştı ki uyuyup kalmak tan korkarak başını sabunlamağa baş ladı. Saçlannın yıkanması belki yarım saat sürmüştü. Banyodan çıktıktan sonra, yıkanırken hayali parça parça renkler ha linde zihnine yapışan elbiseleri görmek için, kurunmadan ve çirılçıplak yatak odasına koştu, esvab dolabmın kapılarını açtı, vücudünden sular damlarken, gardırobun içinde pulları, lâmeleri, düğmeleri parlıyan renk renk esvablara baktı. Sırtından soğuk bir ürperme geçmemiş olsaydı, onlan teker teker üstüne giyerek vücudüne uyup uymıyacağmı deniyecekti. Fakat üşüdü, banyo odasına koştu, burnuza sarıldı ve kurulandı. Sonra Ferhadın tarif ettiği gözdeki çamaşırları, pijamayı giydi. Büyük aynanm önüne geçti. Bu süslü oda içinde, bu tatlı ışıkta, bu kırmızı yollu san ipek pijama ile kendisini sinemada bin defa görüp de imrendıği talihli zengin kadmlardan biri olmuş san kiye ile anlaşmak suretile Hatay meselesinin iki memleket arasında bir ihtilâf teşkil edemiyeceğini, bilâkis şarkî Akdenizde sulhun istikrarmda mühim bir âmil olacağını takdir ettiğini isbat etmiştir. Hatay meselesinin tam bir anlaşma ile bat tesis etmiş olan Ingilterede sevincle karşılanmıstır.» dı. Yüzü birdenbire nasıl değişmişti! Gözlerinin altına, çenesinin etrafma sokağm, karanhğm, fakirliğin, birbirini kovalıyan öfkelerin ve korkuların, çarpıntıların, terin ve toz toprağm doldurduğu buruşuklardan ve lekelerden artık eser yoktu. Lüstrin gibi parlıyan siyah saçları, yıkanmadan evvelki pis, bulanık ve yağlı kabankhğından kurtulmuş, bir ipek yumuşaklığile dalgalanıyordu. Kendini o kadar güzel buldu ki, tek rar çirkinleşmek korkusu içinde, bu haüne bir şahid aramak ihtiyacmı duydu. «Gelseler de görseler...» diye düşündü. Bil hassa bir erkeğe görünmek istiyordu. Acaba hâlâ adını bilmediği o tontonun yanına gitse deminki gibi fena bir muamele görür müydü? Aynadan gözlerini ayırmadan düşünüyordu. Nekadar kibar olursa olsun, hangi erkek yatağımn başucuna gelen bu ziyafeti reddeder? Ya uyumuşsa? Daha iyi ya, gözlerini açınca büsbütün şaşırır. Gene de bir tereddüdü vardı. Haydardan tekme ve tokat yemeğe razıydı da bu adamdan fena bir muamele görmek istemiyordu. Bir bahane aradı ve buldu. Yere çıplak ayaklarla basarak sessizce odadan çıktı. Koridorda hepsi kapalı ve Eminönü Halkevinden: Evimizin 3/7/938 pazar günkü futbol Uk maçlari: Karagümrük alanmda, Akmspor De< mirspor, saat 10,30 da B, 15 te A takımlan, hakem Necati, saha komiseri Süreyya Birol. Hahcıoğlu alanmda Alemdar HaUcıoğlu, saat 15 te B, 17 de A takımlan, hakem Nuri, saha komiseri Yekta Anıl. Bakırköy İstiklâl alanmda, Rami İstiklâl, saat 14 te B, 16 da A takımları, Hakem Faik Uğur, saha komiseri Ziya Tüzüner. Eminönü Halkevinin tertib ettiği maçlar Milli roman : 8 Silkindi. Banyo odasmm ortasina doğru yürüdü ve düşüncelerinden sıynlarak etrafma bakmdı. Hiç bu kadar süslü ve temiz banyo görmemişti. Bazı erkeklerin onu geceyarılarından sonra kollarına takarak götürdükleri ucuz otellerin banyoları bunun yanında ahır bozması şeylerdi. Muslukları kararmış, tekne leri kir, pas içinde, duvarlarının sıva ları dökük, viran yerler... Nerede bu kar gibi beyaz tekr.e, bu gümüş gibi parlıyan musluklar, bu güzel koku, bu, bu, bu... Etrafma baktıkça hayreti artıyordu. Tereddüd içinde muslukları çevirdi, suyu muayene etti ve tekneyi doldurmağa aaşladı. Yırtık ve kirli çamaşırlarını orlıda bırakmak istemediği içm nasıl soyur?c??ım uzunuzadıya düşündü. Üstünde Yazan: SERVER BED1 elbise ve çamaşır namına ne varsa hepsini pencereden aşağı atmak aklmdan geçi yordu. Banyodan çıktıktan sonra onlan sarıp sarmalayıp şiltenin altına sokma ğa, ertesi gün de bir yolunu bulup orta dan kaldırmağa karar verdi ve çabucak soyunmağa başladı. Çamaşırlarını o kadar nefretle çekmişti ki birçok yerlerinden yırttı. Hepsini kapmın a^kasına yığdı ve Çirılçıplak durarak, aynada, yarı beline kadar vücudünün üst kısmına baktı. Ona «heykel misin be mubarek!» diyenlerin sesleri kulağına gelij'ordu. Erkeklerin tümen tümen yalanlan arasında onun ko layca inandığı iltifatlardan biri de bu idi. Onlara verdiği cevabı içinden gene tekrarladı: «Heykelim ya!» ve yarısına kadar dolan banyonun içine daldı. En aşağı iki aydanberi vucudü su yü karanlık camlı kapılann önünde, hangisi çok merak oldu... Uyuduğunu bilmiyorni açmak lâzım geldiğini bilmiyerek du dum, sana... sana birşey soracaktım. ruyor, yutkunarak, boğazını gıdıklıyan Ne soracaktm? bir öksürüğü savmağa çalışıyordu. Ama şimdi kızarsın bana. Söyle! Gittikçe artan bir cesaretle üç kapı aç Adım merak ettim senin. tı. Üçüncüsünde aradığını bulmuştu. Bu Ferhad, olanca tersliğile cevab verdi: küçük odada bir bronz karyola ve üstün O senin üstüne vazife değil. Git de karmakarışık şeyler, kâğıdlar, kitablar ve bir boks eldiveni duran yuvarlak bir yat. Yann öğrenirsin. Haydi, başıma dimasa vardı. Karyolada o yatıyor ve uyu kilme! yordu. Melek ışığı yaktığı halde onu u Ve hemen arkasını döndü. yandıramamışh. Kapıyı hızlıca kapıyaMelek şaşırmış ve bir müddet yerinden rak bir gürültü yaptı. kımıldıyamamıştı. Kendini güç topladı, Birdenbire gözlerini açan Ferhad, ka ışığı söndürdü ve çıktı. Yatak odasında dınm gülümsiyerek yatağa geldiğini gö tekrar aynanm önüne gitti, fakat gözü hiç rünce kaşlannı çatarak doğruldu ve öf birşey görmüyordu. Neden bu muamele ona Haydarın tokatlarmdan ve küfürle keli bir sesle: Burada ne anyorsun? diye bağırdı. rinden fazla dokunmuştu? Kirlilerini heMelek boynunu büküyor, gülümsüyor men giyerek buradan çıkmayı düşündü» ve yatağa bir adım kala, rüzgârda salla Pijamasının yakasını tutup çekti. «Esvabnan ipekli bir esvab gibi vücudünün hafif ları da, parası da, herşeyi de onun ol dalgalanışlarile Ferhadın bakışlannda bir sun!» diye düşündü. Titriyor ve dudakinkılâb bekliyordu. Yarım adım daha ata Iannı ısırıyordu. Gözleri aynaya ilişti. cak oldu, fakat yüzünde fena buruşukîar Yüzü tekrar çirkinleşmişti. Dudağınm sol peyda olan Ferhad elinin bir hareketile tarafında bir çizgi boynuna doğru bir solucan gibi uzanıyordu. Fakat gözleri pi» kadını durdurdu ve tekrarladı: jamasının aynada kıvılcımlanan akisleri Ne istiyorsun? Hiç, tontonum... Affedersin... Seni ne ilişince, içinde belirsiz ümidlere bürü* Urkast van uyandırdım... Fakat içime merak oldu da, nen bir sabır doğdu.